Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26 AĞUSTOS 1995 CUMARTESİ
12 DIZI YAZI
Saidi Nursi'den
Fethullah Hoca'ya Fethullahçılann hamisi Ozal'dı
F
ethullah Gülen, Erzurum
doğumlu bir din adamı.
Asıl üniine, lzmir'in Kes-
tanepazan Camii "nde ver-
dıği vaazlar ve buradakı
ICuran kursunda yürüttü-
ğü örgütlenme çalışmalanylaulaştı. Ku-
ran kursundakı öğrencileri yaz kampla-
nnagötürüp Nur Risalelerini temel alan
bir eğitim yürüterek, çevresinde önem-
11 bir kitle topladı.
Bugün, "Fethullah Hoca'mn Tale-
beleri" diye anılan ve kendı yetiştirdi-
ği öğrencilerden oluşan işadamlan ve
eğıtımcilerordusu bulunuyor. Bu gnıp.
vakıflar aracılığıyla örgütleniyor. Ozel-
likle kurduklan fen dershaneleri ve özel
okullarla dikkat çekiyorlar. Sovyetler
Birliği'nin dağılmasından hemen önce
Orta Asya Türk cumhuriyetlennde eğı-
tim ve yatınm faaliyetlerine başlayan
•'Fethullah Hoca'nın talebeleri", bu ül-
kelerde ciddi bir potansiyel yarattılar.
Bu ülkelerde 150 kadar okul kurdukla-
nnı belırtiyorlar. Zaman Gazetesi ve Sa-
manyolu Televizyonu ıle bu bölgelere
ulaşan grubun. din adamlan yoluyla da
etkinlik kurmaya çalıştığı belirtiliyor.
Devletle uzlaşma çizgisi
Saidi Nursi, hilafet taraftan bir çizgi
izlerken, devlet ve yönetimle çatışma-
mayı önemli bir ilke olarak hep koru-
muştu. "Devlete karşı gelinmez",
"Devlete silah çekilmez"diyerek. Nur-
cu örgütlenmesini ve şeriat savunması-
nı uzun vadelı bir mücadele olarak be-
nimsemişti. Bu nedenle, karşı olduğu
Kemalist yönetıme 1926 yılında isyan e-
den Şeyh Said'i desteklememışti. Saidi
Nursi'nin bir başka özelliğı de Batı tek-
nolojisini reddetmemek. bunu lslamın
hizmetine sokmaktı.
Fethullah Gülen'in de, Saidi Nur-
si'nın bu çizgısıni büyük bir dıkkatle
sürdürdüğü gözlenıyor. O da önderi gi-
bi sıyasi partilere hiçbir zaman tam an-
lamıyla bağlanmadı. Saidi Nursi'nin
Menderes'le kurduğu ilişkiye benzerbir
ilişkiyi Fethullah Hoca da Turgut
Özal'la kurdu. Turgut Özal'ın himaye
ve desteğı. Gülen taraftarlannın büyü-
me ve gelişmesınde önemli rol oynadı.
12 Eylül öncesı dönemlerde ıse. Erba-
kan önderliğindeki MSP'ye yakınoldu-
ğu, kendisini yakından tanıyanlarca be-
liniliyor.
Fethullah Gülen, bir yandan evlerde
küçük gruplar halinde Nur derslen ve-
rerek, çevresini genişletirken. devletle
çatışmamaya ve günün ihtiyaçlanna uy-
gun bir söylem geliştiımeye dikkat etti.
O, Türk-lslam sentezine ka>Tiaklık ede-
bilecek fıkirler öne sürerken, geçmişte
bu fıkirleri savunanlardan daha yumu-
şak bir üslup kullanıyor, uzlaşma ve hoş-
görü imajını güçlendirmeye önem veri-
yordu. Devletle olan ilişkilerini şu söz-
lerle ifade ediyor:
"Devletle uyum, bir rol oy nayacak-
tır. Hizmetimize zemin teşkil eden hu-
• Bir yıl öncesine kadar
basından ve medyadan uzak
duran Fethullah Hoca, son bir
yıldır bu tutumunu terk ederek,
medya önüne çıktı. Siyasi
liderlerle dikkat çeken
görüşmeler yaptı. Kurucusu
olduğu Türkiye Gazeteciler ve
Yazarlar Biriiği Vakfı ile medyatik
toplantılar düzenledi. Yazarlarla,
gazetecilerle yakın ilişkiler kurdu.
• Fethullah Gülen de, Saidi
Nursi'nin siyasi partilere yönelik
çizgisini büyük bir dikkatle
sürdürdü. Saidi Nursi'nin
Menderes'le kurduğu ilişkiye
benzer bir ilişkiyi Fethullah Hoca
da Turgut Özal'la kurdu.
Turgut Özal'ın himaye ve desteği,
Gülen taraftarlannın
büyüme ve gelişmesinde önemli
rol oynadı.
suslarda, beğenmediğiniz yanlar ola-
bilir, düşüncelerinizin gelişip daha
mükemmel hale gelmesi beklentiniz
olabilir. Denıokrasi böyle değil, şöyle
olsa ümidiniz, düşünceniz olabilir...
Bütün bu farklı kanaatlar, halihazır-
daki zemini değerlendirme açısından,
körü körüne devlet düşmanlığı yap-
manızı, devletle çatışmacı bir tavra
girmenizi gerektirmez. Kendi devleti-
nizi düşman gibi göremezsiniz. Bu
çok yanlış olur. Benim kanaatime gö-
re devlet-millet uyumu, hele bu za-
manda. çok çok önemli bir faktör-
dür."
Fethullah Hoca'nın yaşamını izleyin-
ce, bir stratejiyi uzun yıllann birikim
ıçinde adım adım uyguladığı görülüyor.
Once, çok küçük yaşlardan çocuklan,
Kuran kurslan, yaz kamplan yoluyla
eğitiyor. Bu gençler ıçinde güvendikle-
ri ve öne çıkanlan, dershane adını ver-
dikleri evlerde küçük gruplar halinde
eğitmeye devam ediyor. Daha sonra bu
gençlerin bir kısmını ımam-hatıp okul-
lan yoluyla din adamı olarak yetiştiriyor.
Bunlarla çevresinde sıkı bir örgütlenme
kuruyor. Bu örgütlenme vakıflar yoluy-
la yukandan aşağıya kontrol edilen hi-
yererşik bir yapıya kavuştumluyor.
llk militanlar yetiştirildikten sonra.
ikinci ve üçüncü kuşağın, dershaneler
ve üniversitelere göndenlmesi aşama-
sına geçiliyor. Burada mühendisler. dok-
torlar. idareciler, subaylar ve polisler
Hoca'ya bağlı seçkin ınsanlar olarak
toplum ıçinde etkin yerlere gelıyorlar.
Bir yandan da siyasi partiler içinde Ho-
ca'ya bağlı milelrvekilleri ortaya çıkı-
yor. Fethullah Hoca'nın alttan alta sür-
dürdüğü bu örgütlenme çizgisi. aslında
genış kitleleri etkileyen yaygın bir kit-
lesellik kazanmamıştı. Işte bundan son-
ra kendisinınde dışa açılma adını verdi-
ği medya önüne çıkma aşaması geliyor.
Günlük gazeteye ve televiyon kanalına
sahip olma da bu stratejınin bir parçası
olarak gündeme geliyor. Bu bir strateji
değişikliğidır. Kendisi bu değışikliği
şöyle anlatıyor:
"Hayatın bütün ünitelerinin içine
girilmesi faslı...Tarihi bir olgu olarak
insanımız ekibi ile, hasbi ve fedakâr
işadamlarıyla, o kerteye geldiğini-tıp-
kı yumurta kabuğundan sıyrılmak
için civcivin kireç tabakasına "tık tık'
gagasını vurması gibi- dışarıdan bile
hissetiriyor. Bakıyorsunuz çevrenizde
öğretmenlik yapacak binlerce insan
var. İnanmış, sizinle aynı duygu, dü-
şünceyi paylaşan. Bakıyorsunuz her
yerde coşmuş himmetlcr var.
Bunlann her birileri tek başına
okul yaptıracak seviyede. Ve bakıyor-
sunuz Türk toplumu bu meseleyi gö-
ğüsleyecek şekilde bu işe amade. Ve
yine bakıyorsunuz, demokrasi arayı-
şı, demokrasi tarzı telakkisi, sizin bu
işleri yapmanıza müsait bir zemin teş-
kil ediyor... Bütün bunlann üzerine
diyorsunuz ki: "Bu fırsatlar sünuh et-
miştır. değerlendirilmeli...' Eğer za-
manlama adına yerinde kararlar ve-
rildi denecekse, genel tablo bunun
böyle olmasını gerektiriyordu." Evet
Fethullah Hoca kendı deyımiyle zaman-
lamayı yapıp karannı verip ortaya çık-
mıştır. Etkili bir propaganda yaptığı ve
FETHULLAtf
GÜLEN'İN
SERÜVENİ
medyayı harekete geçirdiği de bir ger-
çek. Bundan sonra ne olacak? Bu örgüt-
lenme ve büyüme stratejsi nereye vara-
cak? Bu sorunun cevabı henüz bilinmi-
yor. Çünkü, devletle uzlaşma ve devle-
tı ıçerden etkileyerek dönüştürme nere-
ye kadar gidebilir?
ABD'nin ılımlı islam politfkası
Burada kritik sorun. ABD'nin Türki-
ye'de planını yaptığı ılımlı tslam örgüt-
lenmesıdir. Bu ılımlı tslam örgütlenme-
si ihtıyacına Fethullahçılarmı. Erbakan-
cılar mı cevap verecek?
Fethullah Hoca'nın son sahneye çıkış
harekâtıyla birlikte ortaya koymaya ça-
lıştığı yeni ımaj, siyasi Islamı başka bir
yoldan toplumun ve devletin kılcal da-
marlan içine hafif hafif enjekte etmek-
tır. Kim kimi ne kadar değiştiriyor? Fet-
hullah Hoca mı imajını değiştiriyor,
yoksa dev letin bakış açısı mı değişiyor?
Her ikisi de birölçüde doğru sayılabilir.
Ama Hoca'nın bunca hırslı büyüme di-
namızmi, yumuşak yolla devleti değış-
tırmeyi amaçlıyor şeklinde yorumlana-
bilir. Fethullah Hocanın kitleselleşme
stratejisi nerelere kadar genışleyecek
hep birlikte göreceğız.
Türkıye'nin geleceğiyle Islamcı siya-
si akımlann geleceği arasında tersten bir
kader ortaklığı olduğu söylenebilir.
Çünkü, Türkiye'de iç savaş ileri boyut-
lara ulaştıkça, siyasi kriz ve kaos arttık-
ça, siyasi islamcılığın ve ırkçlığın prim
yaptığı görülüyor. Demokrasi talebi dü-
şerken. dine ve şovenizme bel bağlama
eğilimi güç topluyor.
Tersten düşünürsek, Türkiye'de iç ba-
n^gerçekleştirilebilirse, demokrasi yö-
lünde adımlar atılabilirse, şovenizmin
\e siyasi İslamcılığın eski krediyi bula-
bilmesi mümkün olmayacak.
Herkes inandığı gibi yaşasın, herkes
inandığı gibi düşünsün. Bu hepimizin
ortak talebi. Siyasi İslam, geleneksel ya-
pısıyla hep farklı düşüncelere ve özgür-
lük taleplenne karşı oldu. Nurculuğun
uzun tarihi dönem boyunca, Amerikan-
cı ve özgürlük karşıtı akımlara ve siya-
si partilere payandalık etmesi bunun en
çarpıcı örneklerinden birisi.
Tersini henüz görebilmiş değiliz.
BtTTİ
MUSTAFA KAPLAN. FETHULLAH HOCA'YA CÖSTERİLEN İLCİYİ DEÖERLENDİRDİ
Iflas eden rejimi kurtarma operasyonu
B
ilhassa son yıllarda ülke
gündeminin ilk sıralan-
na yerleşen Fethullah
Gülen Hocaefendi'nın
parti ve devlet yönetici-
lerinin yüksek ilgisine
mazhar olması hadisesi, aslında ülke-
miz için cidden mühim bir gelişme gös-
tergesidir. Meselenin çeşitîi yönlerden
tahlil edilmesi gerekir. Mümkün olduğu
kadar sübjektif olmaktan kaçınarak, ül-
kenin bu ehemmiyetli gündem madde-
sine bakmaya çalışacağız.
Görüşlerimi, beş ana madde errafin-
da toparlayacağım. Fakat bizim cephe-
nin bir ekolünü, karşı cepheden bir mev-
kutede değerlendirmenin zorluğunu el-
bette takdir edersiniz. Ben hapiste iken
Sayın Hikmet Çetinkaya'nın benden
de fikir hürriyeti babında söz etmiş ol-
ması dolayısıyla belki de ilk ve son ola-
rak sizin kulvara cevap vermiş olaca-
ğım.
Türkiye'yi oyalayan
gündem maddeleri
1. Dünyanm gelışmekte olan şartlan-
nı dikkate alınca, şu hadisenin o kadar
büyütülmesini anlamakta zorluk çeki-
yorum. Gelişen haberleşme vasıtalan ve
ilerleyen süper teknoloji sayesinde ade-
ta küçük bir ev haline gelen dünyada. in-
sanlann gündemleri o kadar çok doldu-
rulmuştur ki o çerceveden bakınca Ho-
caefendinin meselesini o gündem içîn-
de bir yere oturtmak güçleşiyor. Hele
Azerbaycan, Çeçenistan, Bosna-Hersek,
Kuzey Irak ateşleri ile Yunanistan ve Su-
riye kıskacına düşmüş bir Türkiye'nin
bu tür gündem maddeleri ile oyalanma-
sını da tuhaf buluyorum.
Bir diğer nokta da "globalleşme ve
küreselleşme" merhalesine ulaşmışbir
dünyada, aynı atmosferi soluyan bir ül-
ke içinde, idareci zümre ıle bir cemaat
lideri arasındaki yakınlaşmanın büyü-
tülmesindeki garipliktir. Yıllann düş-
manı ABD ve Rusya rahatlıkla bir ara-
ya gelirken, asırlann düşmanı Papa ve
Fener Patriği el sıkışırken, Araplar ve
Yahudiler gibi can düşmanlan aynı ma-
saya otururken, ülkemizdeki bu tür ya-
etmiş seneye yakın bir
zamandır bütün dini
gelişmeleri kendi varlığı için
tehlike sayan bir ülke, neden
bunca yıllık icraatının aksine
tavırlar içine girmiştir? Iflas
eden rejimi kurtarmak için
Fethullah Hoca, Naim Hoca
gibi devlete en yakın
uçlardan başlayarak, milletin
desteğini sağlama operasyonu
başlatılmıştır.
kınlaşmalan reaksiyonla karşılamayı
anlayamıyorum. Kaf'ası ve kalbi Batı 'ya
muhabbetle dolu olan ülkemiz aydınla-
nnm, Batı'dan gelen şu umumi havaya
uygun hareket etmelerini beklemek hak-
kımız olsa gerektir.
Devletin, dini gruplara
bakışı
2. Bu ülkenin rejimi eğer "demokra-
si" ise. o çerceveden bakınca dahi Fet-
hullah Hoca'ya gösterilen ilgınin anor-
mal bir yönü yoktur. Olkeyi idare eden-
lerin. elbette ülkedeki demokratik bas-
kı gruplan ıle dirsek temasmda bulun-
malan icap eder. Sendikalar, cemiyetler,
illegal olmayan hükmi şahsiyetler ya-
nında, bu topraklann söndürülemeyen
gerçeği olan tarikatlar ve cemaatler de
demokratik baskı gruplandır. Bırakın
"oy isteme" zaruretini, ülkenin mese-
lelerini istikametli bir şekilde götürebil-
mek için dahi idarecilerle o baskı grup-
lannın sık sık bir araya gelmelen gere-
kir. Gariplik, Hocaefendiye ilgililerin
gösterdıği ilgide değil. normal bir vaka
sayılması gerekirken "'tehlikeli" adde-
dilen dini gruplara devletin bakışında-
dır. Bu yakınlaşma ıle o yanlışlığın da
pratik sahada aşılmakta olduğu gerçeği
önümüze çıkarsa, bunu dahi ülkemiz
için iyiye alamet sayabiliriz.
3. Bir mühim nokta ise, TC'nin için-
de bulunduğu durumdu. Öyle görünü-
yor ki hadisenin can alıcı düğüm nokta-
sı da buradadır. Çünkü yetmiş seneye
yakın bir zamandır bütün dini gelişme-
leri kendi varlığı için tehlike sayan bir
ülke, neden bunca yıllık icraatının aksi-
ne tavırlar içine girmiştir? Her ne kadar
bu "tehlikeli" sualin cevabı, benim yu-
kanda saymaya çalıştığım iki madde
çerçevesinde verilebilir ise de şahsi ka-
naatim o ki asıl sebep onlar değildir.
Artık rejim iflas etmiştir. Ekonomik
yönden düşülen batağı kımse inkârede-
mediği gibi siyasi yönden sürüklendiği-
miz batağın korkunç akıbetini de inkâr
mümkün değildir. Üstelik rejimın tutu-
nacak dalı da kalmamıştır. "Dost" gö-
züken ülkelerin istedikleri taviz. ülkesi-
ni gerçekten sevenlerin uykulannı kaçır-
maktadır. O halde devletin, kendi mil-
letine dayanmaktan başka çaresi kalma-
mıştır. O millet ki yetmiş senedir inan-
cı ve kültürü sebebiyle horlanmış, bağ-
nndan çıkardıgı dini cemaat ve ekoller
de düşman telakki edilmişti Böyle bir
politik stratejinin birden değiştirilmesi
de elbette kolay değildir. Fethullah Ho-
ca, Naim Hocagibi devlete en yakın uç-
lardan başlamak suretiyle. milletin des-
teğini sağlama operasyonu başlatılmış-
tır.
DYP'nin seçim telaşı
4. Bu hadisenin bu kadar büyütülme-
si ve üzerinde yaygara kopanlmasına se-
bep olan unsur ise iktidara bakan, daha
doğrusu iktidann büyük ortağına bakan
cephesidir. Işte burada spekülasyonlar
değer kazanmaktadır.
Gerek ekonomik ve gerekse siyasi sa-
halarda vaadlerini yerine getıremediğı
gibi üstelik problemleri daha da içinden
çıkılamaz hale getirmiş olan iktıdann
büyük ortağı, iyice yaklaşmış olan bü-
yük seçimin telaşına kendisini kaptır-
mıştır.
Ulkeyi kurtarmak yerine, parriyi kur-
tarmak daha kolay bir yol olduğu için ar-
kasında geniş oy potansiyeli olduğu bi-
linen dini grup ve liderlere şirin göriin-
me politikası tercih edilmiştir. Geçen
devrelerde ANAP'ı desteklediği basına
akseden Fethullah Hoca grubunun oyla-
nnın DYP'ye kanalize edilebilmesi, ve-
yahut en azından büyümekte olduğu
gözlerden kaçmayan RP'ye kaymasının
önlenmesi ve hatta RP gibi dini motif-
lere ağırlık veren bir siyasi cereyana kar-
şı yine bir başka dini motifle karşı çıka-
bilme düşüncesinin taşınmış olması, is-
ter istemez beraberinde siyasi rekabet-
leri de getirmiş ve o sahalann dili olan
basında hadise büyütülmüştür.
Aynı zamanda üçüncü maddede altı-
nı çizdiğimiz noktalar da böylece ka-
mufle edilmiştir.
Fethullah Hoca'nın gûnahı
5. Bu hadisenin bir de Fethullah Ho-
caefendi'ye bakan yönü vardır. Fethul-
lah Gülen, dini çevrelerde "ilmi, takvâ-
sı, inzivasf" ile şöhretbulmuştu. 1974'e
kadar benim de içinde bulunduğum Ri-
sale-i Nur ekolünde idi.
O tarihlerde bizlerin bazı hareketleri-
ni tenkit ederek, ayn bir ekol kurmuş-
tur. Gerçekten de o tarzında muvaffak
olmuş, ülkenin her köşesınde müntesip-
leri bulunan bir ekol vücuda getirmiş,
okullar ve yurtlarla hizmetini genişlet-
miştir.
Fakat medya sahasına da adım atma-
sıyla birlikte Hocaefendı'nin stratejisin-
de değişiklik başlamıştır. Müslüman kit-
lelerce tanınan sıfatlanndan "takvâ ve
inziva" unsurlan üzerinde tereddütler
hasıl olmuşrur.
Hocaefendi, inzivayı terk ederek, ar-
tık sosyal hayatın ön planında politika-
cılarla ve aydınlarla görüşme tarzma
dönmüştür.
Ki böylece inzivadan aldığı teveccüh
yaraalırken haliyle geniş kitlelerede is-
mini duyurabilmiştir. Lakin bu "aüşve-
riş"neticesinde Islami birunsurun zede-
lendiğini giziemek doğru olmaz kana-
atindeyim.
Aynı şekilde dinin üzerinde çok dur-
duğu "takvâ"unsurunun da bu arada
zedelendığını söylemek durumundayız.
Herhangi bir Müslümanda dahi "gü-
nah" vebali taşıyan hareketlerin, hele de
bir dini cemaat liden tarafindan işlenmiş
olmasının manevi mesuliyeti düşünüle-
bilir.
Öte yandan RP taraftan kıtlelerin de
rencide edilmiş olmalan göz önüne alı-
nırsa, hadisenin Hocaefendfye bakan
yönünün tartışmaya açık olduğu söyle-
nebilir.
Inancımız noktasından bir mühim
nokta var ki onu da bir iki cümle ile be-
lirtmekte fayda olabilir. Tarih boyunca
dini sahada hizmetle mükellef olmuş
ulema, kesinlikle devlet ricalinin ayağı-
na gitmemiştir. "Kurb-i sultan, ateşi
suzan" tabiri ile onlardan kaçışlan ifa-
de edilmiştir.
Eğerulemanın kadri, binefsihi ilmin-
den dolayı takdir edilecekse, kesinlikle
idarecilerin onlann ayağına gitmesi ge-
rekir.
Yoksa siyasi hesaplarla yapılacak gö-
rüşmelerin dinle ilgisi olamaz.
Hulasa. Hocaefendi'nin son açılışla-
nnı "dini" noktadan değil. "sosyal ve
siyasi" noktadan makûl karşıîamak
mümkündür.
Mustafa Kaplan. Alevi kökenli, ama
Bediüzzaman Saidi Nursi'nin Risale-i
Nur Külliyatını okuduktan sonra Ehl-i
Sünnet inancını seçti. tstanbul Cniver-
sitesi Edebiyat Fakühesi nde Türkoloji
tahsiliyaparken Yeni Asya Gazetesi nde
gazeteciliğe başladı. YeniAsva, YeniNe-
sil, Tasvir gazetelerinde çalıştı. Halen
Akit Gazetesi 'nde köşe yazarlıgı yap-
maktadır.
ORAL ÇAUŞLAR'ın yeni kitabı
Refah Partisi Nereden Nereye?
Çalışlar bu kitabında Necmettin Erbakan'ın 1960'lardaki Odalar Biriiği
Başkanlığı'ndan başlayarak Refah Partisi'nin 1994'e uzanan tarihini
anlatıyor...
Pencere Yayınları Salkımsöğüt Sk. 2/4 Cağaloğlu-İST.
Tel:(0 212) 513 27 17
İLAN T.C
MALATYA ASLİYE 2. HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
EsasNo: 1994/416
KararNo. 1995'181
Davacı Bektaş Koç tarafindan davalı Hatice Koç aleyhine açılan boşanma davasının yapılan yargılaması sonunda,
mahkememızce ıttihaz olunan davanın kabulü ıle taraflann boşanmalanna. müşterek çocuklan 1986 doğumlu Yü-
cel Koç'un velayetınin davacı babaya venlmesine ılişkin hüküm, adresi tespit edilemeyen davalı Hatice Koç'a ila-
nen teblıği, neşir tarihinden ıtibaren 15 gün sonra temyiz süresinin başlanacağı hususu ilan olunur.
Basın: 37977
POLİTİKA VE ÖTESt
MEHMED KEMAL
Zam Üstüne Zam Gelir...
Istanbul'da 250 gram ekmeğin fiyatı 9 bin lira...
Demek bir kılosu 36 bin lira ediyor. Bir amele (işçi)
bir kilo ekmek yiyecek olsa 36 bin lira verecek.
Çok mu?
Hiç de çok değil 36 bin lira.
36 bin liraya bir kilo ekmek yiyen ışçi acaba katık
olarak ekmeğin yanında ne yiyor? Hemen söyleye-
yim ki etten ucuz olduğu için dardanel ton balığı yi-
yor.
Peki, bu tartışmalar ne için?
Fakir, fukara için mi? Şöyle bir çevrenize bakın,
fakir fukara yok... Zengin çok da fakir fukara bula-
mazsınız.
Bir sabah gecekondu mahallelerinden çıkıp işe gi-
denlere bakın... En azından 4, 5 kişi çıkıyor evler-
den... Kapıcı odalarından öyle... Çıkanlar işe gidi-
yorlar. Çoluklu çocuklu, fire vermeden. Kapıcı oda-
larında telefon var... Hem de bir tane değil, iki tane.
Ne zaman telefon çıksa yazılıyorlar.
Bu telefonlarla, köy, kente çoktan taşındı. Bizden
çok hal hatır soruyorlar. Beyaz eşyayı tamamlıyor-
lar: Buzdolabt, çamaşır makinesi, bulaşık makine-
si, süpürge... Telefonlar da elden ele gezen, isten-
diği yerde konu'şulanlardan...
"Ekmeği serbest mi satalım, denetimli mi?"
Bunu yoksul fiyakası yapanlar tartışıyor. Emekliy-
sen, bir işin gücün yoksa, eve bir tek kişi para geti-
riyorsa, gelirin ardında bir şey yoksa!..
Yandın!..
Zaten sesini çıkaranlar da onlar!
Bu kez ekmeğe zammı epeyce abarttılar. Zamma
halk kafa tutarken kitle örgütleri de seslerini duyur-
maya başladılar. Dükkânlann önünde kuyruklar olu-
şuyor, alanlarda kalabalıklar toplanıyor. Sloganlar
atıyorlar: "Peynir, zeytin yitti, şimdi de ekmek gidi-
yor."
Yiyecek, içecek, giyecekler de her gün zamlan-
mıyor mu!.. Sabahleyin gözünüzü açtınız mı bir şe-
ye zam haberi alıyorsunuz. Süte, şekere, içme su-
yuna, ete, sebzeye zam!.. Aslına bakarsanız zam ka-
zığı her yerden görünüyor.
Evliya Çelebi, Galata Kulesi için, "Eflâke serçek-
miş, her yerden görûnür" diyor. Zamlar da, başınızı
ne yana çevirseniz ordan görünüyor.
Galata Kulesi'ni bir zamanlar heykelci Kuzgun
Acar, lokanta yapıp işletmişti. Hücre gibi küçücük
odalarda, kucak kucağa rakı içiliyordu. Bir de güzel
birgörünüm vardı.. gece Istanbul ayağınızın altında
gibiydi. Galata Kulesi'nin gecesini bilirim de gündü-
zünden haberim yoktur. Gündüz gözüyle kuleyi ge-
zemedim. Yalnız, bir kezinde dıbine kadargittim. Şa-
ir Güngör Gencay, bir kitaplık açıyordu, beni de
çağırmıştı. Gittim, kuleyi her yandan görüyordum,
birtürtü dibine erişemiyordum. Dolanıyor, dolanıyor,
hep aynı yere geliyordum. Şair arkadaşlardan biri
gördü de beni Kuledibi'ne kadar götürdü. Kuledi-
bi'ndeki eski evlerden bırinde bir kitaplık açılıyordu.
Toplantıda bulundum. Bir mazgalın ardındaki pen-
cere önüne oturdum. Diyebilirim ki Istanbul'un böy-
le bir görünümünü düşümde göremezdim. Yapan iyi
yapmış, diken iyi dikmiş.
Kimi tarihçiler Galata'yı pek eski saymazlar. "Bi-
zans'ın bir parçasıdır" derter. Ceneviz kolonisi sa-
yanlar da vardır.
Ekmeğe zamdan girdik. Galata Kulesi'nin ekme-
ğe zamdan ne haberi olacaktır ki, bütün sokaklan
denize dikey, sur içinde bir kentmiş.
Her zamda halk sokağa dökülseydi, bu kalaba-
lıklann bir kıymet-i harbiyesi olurdu. Şimdi zamlar
her gün sinek vızıltısı gibi geliyor. Aldıranlara kulak
asmayın!
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAJi
1 2 3 4 5 6 7 8
SOLDAIN SAĞA:
1/ Tüfeklerde he-
defın uzaklığına,
yakınlığına göre
ayar edilecek bi-
çimde yapılmış
ınerkalkargez. 2/
Bayındırlık...
Mahkeme sonu-
cunu gösteren
resmi belge. 3/
Sacda pışinlen bir
tür uzun pide...
Züppe. 4/ Bir ya-
nş yelkenlısı...
Bir nota. 5/ Kö-
pek... Bızans dönemınde. Is-
tanbul'da sıyasal suçlulann
kapatıldığı ünlü zından. 6/
Kamboçya'nın para bırimı...
Eksiğı olmayan. II Yağı alın-
mış sütten ya da yoğurttan
yapılan peynır... Söz, lakır-
dı. 8/ Hayvanlara vurulan
damga... Bir sanat yapıtında
ışlenen konu. 9/ Argoda kül-
hanbeyı tavırlı kimse.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Beyanname. 2/ Pıyango-
da en küçük ıkramıye... Sodyumun sımgesı. 3/ Temızlen-
miş arpayı sütle pışırerek yapılan Polonya ve Rus yemeği...
iki borunun bırbinne bırleştinldiğı yer. 4/ Şarkı, türkü... Fı-
nnda iyice pışirilerek kurutulan peksımet. 5/ Nıhayet...
Ahı kuruluşlanna girenlenn törenle bellerine baglanan ku-
şak. 6/ Delilik... Bir soru ekı. 7/ Telefon sözü... Mısır ek-
meğı. 8/Bırkaçmilimetrekalınlığındainceağaçlevha. 9/
lskambılde bir kâğıt.. Evre. safha.
İLAN
T.C.
SAKARYA 1. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1994/434
Davacı Muharrem Erdik vekilı Av. Kazım Yılmaz ta-
rafindan Cevriye Bayıraşdı aleyhine açılan iştirak ha-
linde mülkiyetin müşterek müîkiyete dönüştürülmesi
davasında;
Davacı vekili dilekçesinde Paşabayır Mahallesi No:
48 Bandırma adresınde ikâmet eden Cevriye Bayıraş-
dı'nın tüm aramalara rağmen bulunamadığından ken-
disine ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiş ol-
makla Adapazan Tuzla Mahallesi. Kuyudibi Caddesi
pafta 99, ada 537, parsel 106 ıfraz edilmeden önce 59
parsel olan taşınmazın 6/8 hissesi Muharrem Erdik. 2/8
hissesi davalının munsi annesi Cemile Erdik adına ta-
puda kayitlı taşınmazın Sakarya 1. Noterliği'nin
10.8.19982 tanh ve 20101 yevmiye no ileölünceye ka-
dar bakmaakdi ıle muVıs Cemile Erdik'eait hissesinin
davacı Muharrem Erdik'e devir edildiğini, hisselerin
infaz kabiliyetinin olabilmesi için iştirak halindeki
mülkiyetin müşterek müîkiyete dönüştürülmesini talep
ve dava etmekle, duruşmanın bırakıldığı 20.9.1995
Çarşamba günü saat 09.35 'te mahkememizde esaleten
veya vekâleten hazır olmadığınız takdirde yargılamaya
yokluğunuzda devam edileceğı ve hüküm kurulacağı
davalı Cevnye Bayıraşdı'ya ilanen tebliğ olunur.
Basın: 31658