28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 AĞUSTOS 1995 CUMARTESİ 12 DIZI YAZI Saidi Nursi'den Fethullah Hoca'ya Fethullahçılann hamisi Ozal'dı F ethullah Gülen, Erzurum doğumlu bir din adamı. Asıl üniine, lzmir'in Kes- tanepazan Camii "nde ver- dıği vaazlar ve buradakı ICuran kursunda yürüttü- ğü örgütlenme çalışmalanylaulaştı. Ku- ran kursundakı öğrencileri yaz kampla- nnagötürüp Nur Risalelerini temel alan bir eğitim yürüterek, çevresinde önem- 11 bir kitle topladı. Bugün, "Fethullah Hoca'mn Tale- beleri" diye anılan ve kendı yetiştirdi- ği öğrencilerden oluşan işadamlan ve eğıtımcilerordusu bulunuyor. Bu gnıp. vakıflar aracılığıyla örgütleniyor. Ozel- likle kurduklan fen dershaneleri ve özel okullarla dikkat çekiyorlar. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından hemen önce Orta Asya Türk cumhuriyetlennde eğı- tim ve yatınm faaliyetlerine başlayan •'Fethullah Hoca'nın talebeleri", bu ül- kelerde ciddi bir potansiyel yarattılar. Bu ülkelerde 150 kadar okul kurdukla- nnı belırtiyorlar. Zaman Gazetesi ve Sa- manyolu Televizyonu ıle bu bölgelere ulaşan grubun. din adamlan yoluyla da etkinlik kurmaya çalıştığı belirtiliyor. Devletle uzlaşma çizgisi Saidi Nursi, hilafet taraftan bir çizgi izlerken, devlet ve yönetimle çatışma- mayı önemli bir ilke olarak hep koru- muştu. "Devlete karşı gelinmez", "Devlete silah çekilmez"diyerek. Nur- cu örgütlenmesini ve şeriat savunması- nı uzun vadelı bir mücadele olarak be- nimsemişti. Bu nedenle, karşı olduğu Kemalist yönetıme 1926 yılında isyan e- den Şeyh Said'i desteklememışti. Saidi Nursi'nin bir başka özelliğı de Batı tek- nolojisini reddetmemek. bunu lslamın hizmetine sokmaktı. Fethullah Gülen'in de, Saidi Nur- si'nın bu çizgısıni büyük bir dıkkatle sürdürdüğü gözlenıyor. O da önderi gi- bi sıyasi partilere hiçbir zaman tam an- lamıyla bağlanmadı. Saidi Nursi'nin Menderes'le kurduğu ilişkiye benzerbir ilişkiyi Fethullah Hoca da Turgut Özal'la kurdu. Turgut Özal'ın himaye ve desteğı. Gülen taraftarlannın büyü- me ve gelişmesınde önemli rol oynadı. 12 Eylül öncesı dönemlerde ıse. Erba- kan önderliğindeki MSP'ye yakınoldu- ğu, kendisini yakından tanıyanlarca be- liniliyor. Fethullah Gülen, bir yandan evlerde küçük gruplar halinde Nur derslen ve- rerek, çevresini genişletirken. devletle çatışmamaya ve günün ihtiyaçlanna uy- gun bir söylem geliştiımeye dikkat etti. O, Türk-lslam sentezine ka>Tiaklık ede- bilecek fıkirler öne sürerken, geçmişte bu fıkirleri savunanlardan daha yumu- şak bir üslup kullanıyor, uzlaşma ve hoş- görü imajını güçlendirmeye önem veri- yordu. Devletle olan ilişkilerini şu söz- lerle ifade ediyor: "Devletle uyum, bir rol oy nayacak- tır. Hizmetimize zemin teşkil eden hu- • Bir yıl öncesine kadar basından ve medyadan uzak duran Fethullah Hoca, son bir yıldır bu tutumunu terk ederek, medya önüne çıktı. Siyasi liderlerle dikkat çeken görüşmeler yaptı. Kurucusu olduğu Türkiye Gazeteciler ve Yazarlar Biriiği Vakfı ile medyatik toplantılar düzenledi. Yazarlarla, gazetecilerle yakın ilişkiler kurdu. • Fethullah Gülen de, Saidi Nursi'nin siyasi partilere yönelik çizgisini büyük bir dikkatle sürdürdü. Saidi Nursi'nin Menderes'le kurduğu ilişkiye benzer bir ilişkiyi Fethullah Hoca da Turgut Özal'la kurdu. Turgut Özal'ın himaye ve desteği, Gülen taraftarlannın büyüme ve gelişmesinde önemli rol oynadı. suslarda, beğenmediğiniz yanlar ola- bilir, düşüncelerinizin gelişip daha mükemmel hale gelmesi beklentiniz olabilir. Denıokrasi böyle değil, şöyle olsa ümidiniz, düşünceniz olabilir... Bütün bu farklı kanaatlar, halihazır- daki zemini değerlendirme açısından, körü körüne devlet düşmanlığı yap- manızı, devletle çatışmacı bir tavra girmenizi gerektirmez. Kendi devleti- nizi düşman gibi göremezsiniz. Bu çok yanlış olur. Benim kanaatime gö- re devlet-millet uyumu, hele bu za- manda. çok çok önemli bir faktör- dür." Fethullah Hoca'nın yaşamını izleyin- ce, bir stratejiyi uzun yıllann birikim ıçinde adım adım uyguladığı görülüyor. Once, çok küçük yaşlardan çocuklan, Kuran kurslan, yaz kamplan yoluyla eğitiyor. Bu gençler ıçinde güvendikle- ri ve öne çıkanlan, dershane adını ver- dikleri evlerde küçük gruplar halinde eğitmeye devam ediyor. Daha sonra bu gençlerin bir kısmını ımam-hatıp okul- lan yoluyla din adamı olarak yetiştiriyor. Bunlarla çevresinde sıkı bir örgütlenme kuruyor. Bu örgütlenme vakıflar yoluy- la yukandan aşağıya kontrol edilen hi- yererşik bir yapıya kavuştumluyor. llk militanlar yetiştirildikten sonra. ikinci ve üçüncü kuşağın, dershaneler ve üniversitelere göndenlmesi aşama- sına geçiliyor. Burada mühendisler. dok- torlar. idareciler, subaylar ve polisler Hoca'ya bağlı seçkin ınsanlar olarak toplum ıçinde etkin yerlere gelıyorlar. Bir yandan da siyasi partiler içinde Ho- ca'ya bağlı milelrvekilleri ortaya çıkı- yor. Fethullah Hoca'nın alttan alta sür- dürdüğü bu örgütlenme çizgisi. aslında genış kitleleri etkileyen yaygın bir kit- lesellik kazanmamıştı. Işte bundan son- ra kendisinınde dışa açılma adını verdi- ği medya önüne çıkma aşaması geliyor. Günlük gazeteye ve televiyon kanalına sahip olma da bu stratejınin bir parçası olarak gündeme geliyor. Bu bir strateji değişikliğidır. Kendisi bu değışikliği şöyle anlatıyor: "Hayatın bütün ünitelerinin içine girilmesi faslı...Tarihi bir olgu olarak insanımız ekibi ile, hasbi ve fedakâr işadamlarıyla, o kerteye geldiğini-tıp- kı yumurta kabuğundan sıyrılmak için civcivin kireç tabakasına "tık tık' gagasını vurması gibi- dışarıdan bile hissetiriyor. Bakıyorsunuz çevrenizde öğretmenlik yapacak binlerce insan var. İnanmış, sizinle aynı duygu, dü- şünceyi paylaşan. Bakıyorsunuz her yerde coşmuş himmetlcr var. Bunlann her birileri tek başına okul yaptıracak seviyede. Ve bakıyor- sunuz Türk toplumu bu meseleyi gö- ğüsleyecek şekilde bu işe amade. Ve yine bakıyorsunuz, demokrasi arayı- şı, demokrasi tarzı telakkisi, sizin bu işleri yapmanıza müsait bir zemin teş- kil ediyor... Bütün bunlann üzerine diyorsunuz ki: "Bu fırsatlar sünuh et- miştır. değerlendirilmeli...' Eğer za- manlama adına yerinde kararlar ve- rildi denecekse, genel tablo bunun böyle olmasını gerektiriyordu." Evet Fethullah Hoca kendı deyımiyle zaman- lamayı yapıp karannı verip ortaya çık- mıştır. Etkili bir propaganda yaptığı ve FETHULLAtf GÜLEN'İN SERÜVENİ medyayı harekete geçirdiği de bir ger- çek. Bundan sonra ne olacak? Bu örgüt- lenme ve büyüme stratejsi nereye vara- cak? Bu sorunun cevabı henüz bilinmi- yor. Çünkü, devletle uzlaşma ve devle- tı ıçerden etkileyerek dönüştürme nere- ye kadar gidebilir? ABD'nin ılımlı islam politfkası Burada kritik sorun. ABD'nin Türki- ye'de planını yaptığı ılımlı tslam örgüt- lenmesıdir. Bu ılımlı tslam örgütlenme- si ihtıyacına Fethullahçılarmı. Erbakan- cılar mı cevap verecek? Fethullah Hoca'nın son sahneye çıkış harekâtıyla birlikte ortaya koymaya ça- lıştığı yeni ımaj, siyasi Islamı başka bir yoldan toplumun ve devletin kılcal da- marlan içine hafif hafif enjekte etmek- tır. Kim kimi ne kadar değiştiriyor? Fet- hullah Hoca mı imajını değiştiriyor, yoksa dev letin bakış açısı mı değişiyor? Her ikisi de birölçüde doğru sayılabilir. Ama Hoca'nın bunca hırslı büyüme di- namızmi, yumuşak yolla devleti değış- tırmeyi amaçlıyor şeklinde yorumlana- bilir. Fethullah Hocanın kitleselleşme stratejisi nerelere kadar genışleyecek hep birlikte göreceğız. Türkıye'nin geleceğiyle Islamcı siya- si akımlann geleceği arasında tersten bir kader ortaklığı olduğu söylenebilir. Çünkü, Türkiye'de iç savaş ileri boyut- lara ulaştıkça, siyasi kriz ve kaos arttık- ça, siyasi islamcılığın ve ırkçlığın prim yaptığı görülüyor. Demokrasi talebi dü- şerken. dine ve şovenizme bel bağlama eğilimi güç topluyor. Tersten düşünürsek, Türkiye'de iç ba- n^gerçekleştirilebilirse, demokrasi yö- lünde adımlar atılabilirse, şovenizmin \e siyasi İslamcılığın eski krediyi bula- bilmesi mümkün olmayacak. Herkes inandığı gibi yaşasın, herkes inandığı gibi düşünsün. Bu hepimizin ortak talebi. Siyasi İslam, geleneksel ya- pısıyla hep farklı düşüncelere ve özgür- lük taleplenne karşı oldu. Nurculuğun uzun tarihi dönem boyunca, Amerikan- cı ve özgürlük karşıtı akımlara ve siya- si partilere payandalık etmesi bunun en çarpıcı örneklerinden birisi. Tersini henüz görebilmiş değiliz. BtTTİ MUSTAFA KAPLAN. FETHULLAH HOCA'YA CÖSTERİLEN İLCİYİ DEÖERLENDİRDİ Iflas eden rejimi kurtarma operasyonu B ilhassa son yıllarda ülke gündeminin ilk sıralan- na yerleşen Fethullah Gülen Hocaefendi'nın parti ve devlet yönetici- lerinin yüksek ilgisine mazhar olması hadisesi, aslında ülke- miz için cidden mühim bir gelişme gös- tergesidir. Meselenin çeşitîi yönlerden tahlil edilmesi gerekir. Mümkün olduğu kadar sübjektif olmaktan kaçınarak, ül- kenin bu ehemmiyetli gündem madde- sine bakmaya çalışacağız. Görüşlerimi, beş ana madde errafin- da toparlayacağım. Fakat bizim cephe- nin bir ekolünü, karşı cepheden bir mev- kutede değerlendirmenin zorluğunu el- bette takdir edersiniz. Ben hapiste iken Sayın Hikmet Çetinkaya'nın benden de fikir hürriyeti babında söz etmiş ol- ması dolayısıyla belki de ilk ve son ola- rak sizin kulvara cevap vermiş olaca- ğım. Türkiye'yi oyalayan gündem maddeleri 1. Dünyanm gelışmekte olan şartlan- nı dikkate alınca, şu hadisenin o kadar büyütülmesini anlamakta zorluk çeki- yorum. Gelişen haberleşme vasıtalan ve ilerleyen süper teknoloji sayesinde ade- ta küçük bir ev haline gelen dünyada. in- sanlann gündemleri o kadar çok doldu- rulmuştur ki o çerceveden bakınca Ho- caefendinin meselesini o gündem içîn- de bir yere oturtmak güçleşiyor. Hele Azerbaycan, Çeçenistan, Bosna-Hersek, Kuzey Irak ateşleri ile Yunanistan ve Su- riye kıskacına düşmüş bir Türkiye'nin bu tür gündem maddeleri ile oyalanma- sını da tuhaf buluyorum. Bir diğer nokta da "globalleşme ve küreselleşme" merhalesine ulaşmışbir dünyada, aynı atmosferi soluyan bir ül- ke içinde, idareci zümre ıle bir cemaat lideri arasındaki yakınlaşmanın büyü- tülmesindeki garipliktir. Yıllann düş- manı ABD ve Rusya rahatlıkla bir ara- ya gelirken, asırlann düşmanı Papa ve Fener Patriği el sıkışırken, Araplar ve Yahudiler gibi can düşmanlan aynı ma- saya otururken, ülkemizdeki bu tür ya- etmiş seneye yakın bir zamandır bütün dini gelişmeleri kendi varlığı için tehlike sayan bir ülke, neden bunca yıllık icraatının aksine tavırlar içine girmiştir? Iflas eden rejimi kurtarmak için Fethullah Hoca, Naim Hoca gibi devlete en yakın uçlardan başlayarak, milletin desteğini sağlama operasyonu başlatılmıştır. kınlaşmalan reaksiyonla karşılamayı anlayamıyorum. Kaf'ası ve kalbi Batı 'ya muhabbetle dolu olan ülkemiz aydınla- nnm, Batı'dan gelen şu umumi havaya uygun hareket etmelerini beklemek hak- kımız olsa gerektir. Devletin, dini gruplara bakışı 2. Bu ülkenin rejimi eğer "demokra- si" ise. o çerceveden bakınca dahi Fet- hullah Hoca'ya gösterilen ilgınin anor- mal bir yönü yoktur. Olkeyi idare eden- lerin. elbette ülkedeki demokratik bas- kı gruplan ıle dirsek temasmda bulun- malan icap eder. Sendikalar, cemiyetler, illegal olmayan hükmi şahsiyetler ya- nında, bu topraklann söndürülemeyen gerçeği olan tarikatlar ve cemaatler de demokratik baskı gruplandır. Bırakın "oy isteme" zaruretini, ülkenin mese- lelerini istikametli bir şekilde götürebil- mek için dahi idarecilerle o baskı grup- lannın sık sık bir araya gelmelen gere- kir. Gariplik, Hocaefendiye ilgililerin gösterdıği ilgide değil. normal bir vaka sayılması gerekirken "'tehlikeli" adde- dilen dini gruplara devletin bakışında- dır. Bu yakınlaşma ıle o yanlışlığın da pratik sahada aşılmakta olduğu gerçeği önümüze çıkarsa, bunu dahi ülkemiz için iyiye alamet sayabiliriz. 3. Bir mühim nokta ise, TC'nin için- de bulunduğu durumdu. Öyle görünü- yor ki hadisenin can alıcı düğüm nokta- sı da buradadır. Çünkü yetmiş seneye yakın bir zamandır bütün dini gelişme- leri kendi varlığı için tehlike sayan bir ülke, neden bunca yıllık icraatının aksi- ne tavırlar içine girmiştir? Her ne kadar bu "tehlikeli" sualin cevabı, benim yu- kanda saymaya çalıştığım iki madde çerçevesinde verilebilir ise de şahsi ka- naatim o ki asıl sebep onlar değildir. Artık rejim iflas etmiştir. Ekonomik yönden düşülen batağı kımse inkârede- mediği gibi siyasi yönden sürüklendiği- miz batağın korkunç akıbetini de inkâr mümkün değildir. Üstelik rejimın tutu- nacak dalı da kalmamıştır. "Dost" gö- züken ülkelerin istedikleri taviz. ülkesi- ni gerçekten sevenlerin uykulannı kaçır- maktadır. O halde devletin, kendi mil- letine dayanmaktan başka çaresi kalma- mıştır. O millet ki yetmiş senedir inan- cı ve kültürü sebebiyle horlanmış, bağ- nndan çıkardıgı dini cemaat ve ekoller de düşman telakki edilmişti Böyle bir politik stratejinin birden değiştirilmesi de elbette kolay değildir. Fethullah Ho- ca, Naim Hocagibi devlete en yakın uç- lardan başlamak suretiyle. milletin des- teğini sağlama operasyonu başlatılmış- tır. DYP'nin seçim telaşı 4. Bu hadisenin bu kadar büyütülme- si ve üzerinde yaygara kopanlmasına se- bep olan unsur ise iktidara bakan, daha doğrusu iktidann büyük ortağına bakan cephesidir. Işte burada spekülasyonlar değer kazanmaktadır. Gerek ekonomik ve gerekse siyasi sa- halarda vaadlerini yerine getıremediğı gibi üstelik problemleri daha da içinden çıkılamaz hale getirmiş olan iktıdann büyük ortağı, iyice yaklaşmış olan bü- yük seçimin telaşına kendisini kaptır- mıştır. Ulkeyi kurtarmak yerine, parriyi kur- tarmak daha kolay bir yol olduğu için ar- kasında geniş oy potansiyeli olduğu bi- linen dini grup ve liderlere şirin göriin- me politikası tercih edilmiştir. Geçen devrelerde ANAP'ı desteklediği basına akseden Fethullah Hoca grubunun oyla- nnın DYP'ye kanalize edilebilmesi, ve- yahut en azından büyümekte olduğu gözlerden kaçmayan RP'ye kaymasının önlenmesi ve hatta RP gibi dini motif- lere ağırlık veren bir siyasi cereyana kar- şı yine bir başka dini motifle karşı çıka- bilme düşüncesinin taşınmış olması, is- ter istemez beraberinde siyasi rekabet- leri de getirmiş ve o sahalann dili olan basında hadise büyütülmüştür. Aynı zamanda üçüncü maddede altı- nı çizdiğimiz noktalar da böylece ka- mufle edilmiştir. Fethullah Hoca'nın gûnahı 5. Bu hadisenin bir de Fethullah Ho- caefendi'ye bakan yönü vardır. Fethul- lah Gülen, dini çevrelerde "ilmi, takvâ- sı, inzivasf" ile şöhretbulmuştu. 1974'e kadar benim de içinde bulunduğum Ri- sale-i Nur ekolünde idi. O tarihlerde bizlerin bazı hareketleri- ni tenkit ederek, ayn bir ekol kurmuş- tur. Gerçekten de o tarzında muvaffak olmuş, ülkenin her köşesınde müntesip- leri bulunan bir ekol vücuda getirmiş, okullar ve yurtlarla hizmetini genişlet- miştir. Fakat medya sahasına da adım atma- sıyla birlikte Hocaefendı'nin stratejisin- de değişiklik başlamıştır. Müslüman kit- lelerce tanınan sıfatlanndan "takvâ ve inziva" unsurlan üzerinde tereddütler hasıl olmuşrur. Hocaefendi, inzivayı terk ederek, ar- tık sosyal hayatın ön planında politika- cılarla ve aydınlarla görüşme tarzma dönmüştür. Ki böylece inzivadan aldığı teveccüh yaraalırken haliyle geniş kitlelerede is- mini duyurabilmiştir. Lakin bu "aüşve- riş"neticesinde Islami birunsurun zede- lendiğini giziemek doğru olmaz kana- atindeyim. Aynı şekilde dinin üzerinde çok dur- duğu "takvâ"unsurunun da bu arada zedelendığını söylemek durumundayız. Herhangi bir Müslümanda dahi "gü- nah" vebali taşıyan hareketlerin, hele de bir dini cemaat liden tarafindan işlenmiş olmasının manevi mesuliyeti düşünüle- bilir. Öte yandan RP taraftan kıtlelerin de rencide edilmiş olmalan göz önüne alı- nırsa, hadisenin Hocaefendfye bakan yönünün tartışmaya açık olduğu söyle- nebilir. Inancımız noktasından bir mühim nokta var ki onu da bir iki cümle ile be- lirtmekte fayda olabilir. Tarih boyunca dini sahada hizmetle mükellef olmuş ulema, kesinlikle devlet ricalinin ayağı- na gitmemiştir. "Kurb-i sultan, ateşi suzan" tabiri ile onlardan kaçışlan ifa- de edilmiştir. Eğerulemanın kadri, binefsihi ilmin- den dolayı takdir edilecekse, kesinlikle idarecilerin onlann ayağına gitmesi ge- rekir. Yoksa siyasi hesaplarla yapılacak gö- rüşmelerin dinle ilgisi olamaz. Hulasa. Hocaefendi'nin son açılışla- nnı "dini" noktadan değil. "sosyal ve siyasi" noktadan makûl karşıîamak mümkündür. Mustafa Kaplan. Alevi kökenli, ama Bediüzzaman Saidi Nursi'nin Risale-i Nur Külliyatını okuduktan sonra Ehl-i Sünnet inancını seçti. tstanbul Cniver- sitesi Edebiyat Fakühesi nde Türkoloji tahsiliyaparken Yeni Asya Gazetesi nde gazeteciliğe başladı. YeniAsva, YeniNe- sil, Tasvir gazetelerinde çalıştı. Halen Akit Gazetesi 'nde köşe yazarlıgı yap- maktadır. ORAL ÇAUŞLAR'ın yeni kitabı Refah Partisi Nereden Nereye? Çalışlar bu kitabında Necmettin Erbakan'ın 1960'lardaki Odalar Biriiği Başkanlığı'ndan başlayarak Refah Partisi'nin 1994'e uzanan tarihini anlatıyor... Pencere Yayınları Salkımsöğüt Sk. 2/4 Cağaloğlu-İST. Tel:(0 212) 513 27 17 İLAN T.C MALATYA ASLİYE 2. HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN EsasNo: 1994/416 KararNo. 1995'181 Davacı Bektaş Koç tarafindan davalı Hatice Koç aleyhine açılan boşanma davasının yapılan yargılaması sonunda, mahkememızce ıttihaz olunan davanın kabulü ıle taraflann boşanmalanna. müşterek çocuklan 1986 doğumlu Yü- cel Koç'un velayetınin davacı babaya venlmesine ılişkin hüküm, adresi tespit edilemeyen davalı Hatice Koç'a ila- nen teblıği, neşir tarihinden ıtibaren 15 gün sonra temyiz süresinin başlanacağı hususu ilan olunur. Basın: 37977 POLİTİKA VE ÖTESt MEHMED KEMAL Zam Üstüne Zam Gelir... Istanbul'da 250 gram ekmeğin fiyatı 9 bin lira... Demek bir kılosu 36 bin lira ediyor. Bir amele (işçi) bir kilo ekmek yiyecek olsa 36 bin lira verecek. Çok mu? Hiç de çok değil 36 bin lira. 36 bin liraya bir kilo ekmek yiyen ışçi acaba katık olarak ekmeğin yanında ne yiyor? Hemen söyleye- yim ki etten ucuz olduğu için dardanel ton balığı yi- yor. Peki, bu tartışmalar ne için? Fakir, fukara için mi? Şöyle bir çevrenize bakın, fakir fukara yok... Zengin çok da fakir fukara bula- mazsınız. Bir sabah gecekondu mahallelerinden çıkıp işe gi- denlere bakın... En azından 4, 5 kişi çıkıyor evler- den... Kapıcı odalarından öyle... Çıkanlar işe gidi- yorlar. Çoluklu çocuklu, fire vermeden. Kapıcı oda- larında telefon var... Hem de bir tane değil, iki tane. Ne zaman telefon çıksa yazılıyorlar. Bu telefonlarla, köy, kente çoktan taşındı. Bizden çok hal hatır soruyorlar. Beyaz eşyayı tamamlıyor- lar: Buzdolabt, çamaşır makinesi, bulaşık makine- si, süpürge... Telefonlar da elden ele gezen, isten- diği yerde konu'şulanlardan... "Ekmeği serbest mi satalım, denetimli mi?" Bunu yoksul fiyakası yapanlar tartışıyor. Emekliy- sen, bir işin gücün yoksa, eve bir tek kişi para geti- riyorsa, gelirin ardında bir şey yoksa!.. Yandın!.. Zaten sesini çıkaranlar da onlar! Bu kez ekmeğe zammı epeyce abarttılar. Zamma halk kafa tutarken kitle örgütleri de seslerini duyur- maya başladılar. Dükkânlann önünde kuyruklar olu- şuyor, alanlarda kalabalıklar toplanıyor. Sloganlar atıyorlar: "Peynir, zeytin yitti, şimdi de ekmek gidi- yor." Yiyecek, içecek, giyecekler de her gün zamlan- mıyor mu!.. Sabahleyin gözünüzü açtınız mı bir şe- ye zam haberi alıyorsunuz. Süte, şekere, içme su- yuna, ete, sebzeye zam!.. Aslına bakarsanız zam ka- zığı her yerden görünüyor. Evliya Çelebi, Galata Kulesi için, "Eflâke serçek- miş, her yerden görûnür" diyor. Zamlar da, başınızı ne yana çevirseniz ordan görünüyor. Galata Kulesi'ni bir zamanlar heykelci Kuzgun Acar, lokanta yapıp işletmişti. Hücre gibi küçücük odalarda, kucak kucağa rakı içiliyordu. Bir de güzel birgörünüm vardı.. gece Istanbul ayağınızın altında gibiydi. Galata Kulesi'nin gecesini bilirim de gündü- zünden haberim yoktur. Gündüz gözüyle kuleyi ge- zemedim. Yalnız, bir kezinde dıbine kadargittim. Şa- ir Güngör Gencay, bir kitaplık açıyordu, beni de çağırmıştı. Gittim, kuleyi her yandan görüyordum, birtürtü dibine erişemiyordum. Dolanıyor, dolanıyor, hep aynı yere geliyordum. Şair arkadaşlardan biri gördü de beni Kuledibi'ne kadar götürdü. Kuledi- bi'ndeki eski evlerden bırinde bir kitaplık açılıyordu. Toplantıda bulundum. Bir mazgalın ardındaki pen- cere önüne oturdum. Diyebilirim ki Istanbul'un böy- le bir görünümünü düşümde göremezdim. Yapan iyi yapmış, diken iyi dikmiş. Kimi tarihçiler Galata'yı pek eski saymazlar. "Bi- zans'ın bir parçasıdır" derter. Ceneviz kolonisi sa- yanlar da vardır. Ekmeğe zamdan girdik. Galata Kulesi'nin ekme- ğe zamdan ne haberi olacaktır ki, bütün sokaklan denize dikey, sur içinde bir kentmiş. Her zamda halk sokağa dökülseydi, bu kalaba- lıklann bir kıymet-i harbiyesi olurdu. Şimdi zamlar her gün sinek vızıltısı gibi geliyor. Aldıranlara kulak asmayın! B U L M A C A SEDAT YAŞAYAJi 1 2 3 4 5 6 7 8 SOLDAIN SAĞA: 1/ Tüfeklerde he- defın uzaklığına, yakınlığına göre ayar edilecek bi- çimde yapılmış ınerkalkargez. 2/ Bayındırlık... Mahkeme sonu- cunu gösteren resmi belge. 3/ Sacda pışinlen bir tür uzun pide... Züppe. 4/ Bir ya- nş yelkenlısı... Bir nota. 5/ Kö- pek... Bızans dönemınde. Is- tanbul'da sıyasal suçlulann kapatıldığı ünlü zından. 6/ Kamboçya'nın para bırimı... Eksiğı olmayan. II Yağı alın- mış sütten ya da yoğurttan yapılan peynır... Söz, lakır- dı. 8/ Hayvanlara vurulan damga... Bir sanat yapıtında ışlenen konu. 9/ Argoda kül- hanbeyı tavırlı kimse. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Beyanname. 2/ Pıyango- da en küçük ıkramıye... Sodyumun sımgesı. 3/ Temızlen- miş arpayı sütle pışırerek yapılan Polonya ve Rus yemeği... iki borunun bırbinne bırleştinldiğı yer. 4/ Şarkı, türkü... Fı- nnda iyice pışirilerek kurutulan peksımet. 5/ Nıhayet... Ahı kuruluşlanna girenlenn törenle bellerine baglanan ku- şak. 6/ Delilik... Bir soru ekı. 7/ Telefon sözü... Mısır ek- meğı. 8/Bırkaçmilimetrekalınlığındainceağaçlevha. 9/ lskambılde bir kâğıt.. Evre. safha. İLAN T.C. SAKARYA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1994/434 Davacı Muharrem Erdik vekilı Av. Kazım Yılmaz ta- rafindan Cevriye Bayıraşdı aleyhine açılan iştirak ha- linde mülkiyetin müşterek müîkiyete dönüştürülmesi davasında; Davacı vekili dilekçesinde Paşabayır Mahallesi No: 48 Bandırma adresınde ikâmet eden Cevriye Bayıraş- dı'nın tüm aramalara rağmen bulunamadığından ken- disine ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiş ol- makla Adapazan Tuzla Mahallesi. Kuyudibi Caddesi pafta 99, ada 537, parsel 106 ıfraz edilmeden önce 59 parsel olan taşınmazın 6/8 hissesi Muharrem Erdik. 2/8 hissesi davalının munsi annesi Cemile Erdik adına ta- puda kayitlı taşınmazın Sakarya 1. Noterliği'nin 10.8.19982 tanh ve 20101 yevmiye no ileölünceye ka- dar bakmaakdi ıle muVıs Cemile Erdik'eait hissesinin davacı Muharrem Erdik'e devir edildiğini, hisselerin infaz kabiliyetinin olabilmesi için iştirak halindeki mülkiyetin müşterek müîkiyete dönüştürülmesini talep ve dava etmekle, duruşmanın bırakıldığı 20.9.1995 Çarşamba günü saat 09.35 'te mahkememizde esaleten veya vekâleten hazır olmadığınız takdirde yargılamaya yokluğunuzda devam edileceğı ve hüküm kurulacağı davalı Cevnye Bayıraşdı'ya ilanen tebliğ olunur. Basın: 31658
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle