05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 AĞUSTOS 1995 CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Yeni bir yaratıcı-yönetmeni keşfetmek ister misiniz? Vlasıııııiyetiıı baştan çıkışıTropik kuşlarla ender rastlanan balıklar üstüne uzmanlaşmış, beline sardıği bazı hayvan yumurtalannı gizlice gümrükten geçirerek kaçakçılık yapan. ama aynanın sirlı tarafindan gözetlendiği gümrûk memuriannca kuşkulanılıp peşine düşülen. her dakika bıçak sırtmdaymışçasına tedırgin. sinirli; gündüzleri normal hayvan dükkânı sahibi, geceleriyse egzotik hayvan satıcısı-kaçakçısı ve gizli zevkler peşinde takılan, gözlüklü. gençten bir eşcinsel olan Thomas'ı (Don Mckellar) taninz ılkın. Havaalanmdan şehre gıtmek üzere bindiğı taksideki yol arkadaşının. payına düşen para yerine verdiği bir çift biletle bale gösterilerine, klasik müzik konserlerine fllan da gider, çokluk karaderililerden seçtigi bazı delikanlılara da bilet ısmarlayarak erkek aranan. acayip 'kıllıThomas'ımızın (yoksa o da mı Ermeni kökenlidir acaba?) zaten kocaman bir akvaryumu ya da kafesi andıran dükkânına, Thomas'in karmaşık gelir-gider-vergi defterlerini denetlemekle görevli bir mali müfertiş olan Francis (Bruce Greenwood) çıkagelir derken. Bu efendıden. temiz yüzlü Francis de gün boyu işinm uzmanı. mali denetleyici birdevlet memurudur. Geceleriyse, erkek müşterilere servis yapan, birbirinden çekici. çınlçiplak dilberlerin arsizca İcıvranıp bükülerek iç gıcıklayıcı. hatta kışkırtıcı erotik danslar ederek striptiz yaptıklan, 5 dolar karşılığında müşteri masalannda da tahrik edici biçimde soyunup dökündükleri. kısacası tüm müşterilerin 'kral muame4esi' gördüğü, göz alıcı ve egzotik mekânlarda büyük, toplu bir et sergısi gibi dûzenlenmiş, baştan çıkancı bir striptiz kulübü ya da her erkeğin cinsel fantezilerini şaha kaldıracak cinsten. seçkin bir zevk evi ya da alabildiğine erotik ve sıcak müziklereşliğinde, dokunmanın, herhangı bir temasın yasaldandığı, ama gözlere her seyin serbest olduğu(!), kabaremsı. çok renkli bir pornografik gece kulübüne postu serer Francis. Maviye çalan ışıkJann oynaştığı (fîlme de adını veren) Exoticadenilen, sözcüğün tam anlamiyia egzotik mi egzotik bu fıkır fıkır strip-tease lculübünün. uyuşturucu bağimlısı gibi tutkunu ve müdavimi olur her gece Francis' imiz. Öykünün sonunda, kaderinin ona ettiklerini (zenci bir kadınla evli ve şirin bir zenci kız çocuğu babası olduğunu, kardeşiyle kendisini aldattığı bir kaçamak sırasında meydana gelen bir kazada kansmı yitirdiğini, kjzının da birkaç yıl önce öldürûlmüş olduğunu filan) öğreneceğimiz Francis, başına gelen felaketleri bir türlü kabullenmek istemediğinden. kendini kandırmak üzere her yolu dener. Kolayca sübyancı suçlaması boynuna yapıştınlacak bazı eylemlerde bulunan Francis, öldürûlmüş kızma bakması için yeğeni Tracy'ye (Taxi Driver'ın yıllarönceki yeniyetme Jodie Poster'ını uzaktan çağnştıran Sarah MoDey) düzenli para verir ve evine bizzat getirir-götürür genç kız yeğenini, 'baby sitter'Iık yapması için. Tracy, amcasının evinde, ortada çocuk-mocuk olmadığından dadılık yapmak yerine, piyano çalmaya, vaktini değerlendirmeye fılan uğraşır bu arada. Genelde kaygılı, kasvetli ruh halini aşmak, onulmaz yarasına şifa bulmak için Exorica'nın itibarlı müdavimi kesilen Francis, her gece ekose etekli, beyaz gömlekli, kravatlı, masum bir liseli genç kız havalannda ve baba Leonard Cohen'in şarkısı eşlığınde SUNGU ÇAPAN Exotica Yönetmen ve senaryo: Atom Egoyan/ Kamera: Paul Sarossy/ Müzik: MychaeJ Danna/ Oyuncular: Bruce Greanvvood, Mia Kirshner, Don Mckellar, Arsinee Khanjian, Elias Koteas, Sarah MoIIey, Victor Garber, Peter Krantz/1994 Kanada filmi (Film-Pop-WB) Beyoğlu Fitaş, Şişli Kent, Harbiye As, Bakırköy Avşar, Topkapı Sur, Kadıköy Kadıköy sinemalannda. . striptiz yapan Chnstinaya (Mia Kirshner) fena halde vurgun. Ancak zannedildiği gibi, cinsel bağlamda değil. Her akşam masasına konuk ettiği Chrissy'nın gösterisi, cınsellik içeren bir eğlence zamanından çok i>ileştirici, huzur verici bir vakit geçirmedir, Chrissy'yi nerdeyse öldürûlmüş küçük kızının yerine koymuş, takıntılı Francis için. Öykünün merkez dekoru Exotica'da dallanıp budaklanan bu alışılmadık ilişki çevresinde gelışen öteki ilişkiler ve başka karakterlerin de doluşturulduğu "Ejtotfca", giderek şaşırtmacalı bir bulmacanın labırentlerine çekiyor meraklısını. Chrissy'nin bir başka tutkunu da. çağdaş yaşama ilişkin ağır ve oturaklı laflar paralarken, keskin gözlemlerle sivri espriler de içeren kızıştıncı konuşmalanyla gece kulübünü çekip çevıren, hinoğlu hin. fesat ve kıskanç DJ-animatör-sunucu Eric (Elias Koteas). Bir de. çocuğunun babası olması için Eric'le anlaşma ımzalayan, ikide birde hamıle göbeğini teşhir edip ona buna elleten. annesinden devraldığı kulübün yeni, hırslı patroniçesi olagelmiş Zoe (Yönetmenin fetış oyuncusu. on yillık beraberliği sürdürdüğü, Ermeni kökenli Arsen Hancıyan yani Arsinee Khanjian da David Lynch klasiği "Blue Vehvt-Mavi Kadife*Me. unutulmaz gece kulübü şarkıcısı rolündeki Isabella Rossellini'yi anımsatıyor yer yer) var unutulmaması gereken. Beylik deyişle çok kahramanlı bir tutku, aşk. hayal kmklıklan çeşitlemesi niteliğindeki "Exotica", başta azıcık deşerek ifade etmeye çalıştığımız bu a\nksı kahramanlann, 103 dakikaya yayılmış. psikolojik tanımlamalara gırecek cinsten sapkınlıklara meyleden. yoğun ihşkilerini hikâye ediyor. Her karaktenn bir başka Beklentilerle oynamayı seven bir yönetmen Gerçekten "Exotica" adlı bir kulüp var mı? ATOM EGOYAN- Hayır. Bu sadece bir dekor. Gerçek mekanlar kadar iyi bir yer, filmin dekorlan büyük bir titizlikle yapıldı. Filmdeki egzotik hayvanlar fıkri nereden geöyor? Sanınm direkt olarak Monthy-Python'dan geliyor. Güldürü alanına kendilerine özgü, deli-dolu bir mizah anlayışı getiren Ingiliz Monthy-Python grubu, fılmlennde egzotik hayvanlan çok fazla kullanır. Aynca hayvan dükkânlannı çok severim, onlarda absürd bir taraf var. Bütün bu kafesler, akvaryumlar...Bu hayvanlar onlara ilgi duyduğunuz sürece egzotik kalırlar. Bir kere daha yarattığınız karakterieri garip durumlarda mücadele ederken göriiyoruz ve sadece sonunda, neler okluğunu anlavabiliyoruz. Neden? Bence dramatik eserlerde biraz da gizlilık olmalı. Karakterlerin tasvirine iki şekilde bakılmalı:Bınncisinde sebep sonucu doğurur, ikincisinde ise sebepten önce sonuçlar görülür. Ben ikinciyı kullanıyorum. Kanşık ve zıt karakterieri seviyorum. Onlann gizemli bir taraflan var. Bence karakterlerin ya da olacaklann önceden kestirilebilmesi oldukça tehlikeli. Filmlerimi seyredenler olup biteni, anlayabilmek için beklemek zorunda olduklannı bilirler. Bu da oyunun bir parçası. Genelfikle ikj tarafa da çekilebilen karakterler yaraüyorsu nuz_ Evet buna bayılıyorum. Durumu tam tersine çevırerek seyircmin beklentileriyle oynamayı seviyorum. Bundan sonra fllmlerinizi yine Kanada'da mı çekeceksiniz? Evet. K.anada"ya döneceğim ama çok gezmeme rağmen, Hollyvvood'a gideceğimden pek emin değilım. Amenka'ya gitmek ve orada inanmadığım bir fılm yapmak tçin hiçbır nedenim yok. Para beni ilgilendirmiyor. Yaptığım filmlerle gurur duyuyorum. Tam olmalannı istediğım gibiler. Bu özgürlüğü kaybetmeye hazır değilim (Premiereden) karakter aracılıgıyla açıklanmasıyla gerilim kazanan olay örgüsünde, psikolojik tahlillerden çok, karakterlerin birbiriyle kıyaslandığı bir örnekleme tarzına başvuran yönetmen ve senaryo yazan Atom Egoyan, özeilikle Fransız sinemacılann ötedenberi at oynattıklan erotik- psikolojik gerilim türiine zevkli, estetik, yeni bir soluk katıyor "Exotica"yla. Striptizin bir metafor olarak kullanıldığı filmde, cinsel tahrik ağırlıklı sahneler gırla ve erotik ' tansiyon da kıvammda ama, çocuksu- yeniyetme bir güzelliği cinsel obje olarak gözümüze sokan bir sübyancılığın ya da sapkın ilişkilenn. bayat va yavan bir erotizm yaklaşımına uygun biçimde öne çıktığını söyleyebilmek de pek olası değil. Acısını, cinsel atmosferin her köşesine sindiği bir stnptiz kulübünde ve kızı yaşında birdansözün ilgisinde yok etmeye çalışırken ister istemez suçluluk duygusuna da kapılan, saplantılı Francis karakterinin Chrissy'y'e süregelen ilişkisi, birçeşit terapi yerine de geçiyor aynı zamanda. Hem Francis, hem de seyircisı açısından. Gecen yıl Cannes festivalinde uluslararası sinema yazarlannın ödülüne (FIBRESCI) layık görülen "Exotica", 1980'den beri film yapmasına karşın bizde pek bilinmeyen, Ermeni asıllı yeni bir Kanadalı sinemacıyı tanıtıyor sinemaseverlere: Atom Egoyan. Yaklaşık on yıl kadar önce Berlin festivalinde ilkin adıyla, sonra da seyrettiğimiz yoğun aile içi, ruhsal, tensel ve cinsel çatışmalann ve yabancılaş(tır)ma sorunlannm yüzeye vurduğu, bağımsız sinema uzantısı, düşük bütçeli, ilginç "Fanıfly Vlewing'' filmiyle dikkatimizi çeken, 1960, Kahire doğumlu olup 18 yaşında göç ettiği Toronto'da kısa fîlmler çekerek. televizyona çalışarak ve festivallerin gediklisi, özgün filmlerle gitgide adından söz ettirerek ünlenen, Ermeni kökenli Atom Egoyan, 1990'dan sonra Kanada sinemasının uluslararası arenada gitgide önemsenen, bellıhaşlı yaratıcı yönetmenlerinden biri haline geldi. Özeilikle Cannes'da 'Yönetmenlerin 15 Günü' bölümüne seçilmış. Moskova'da Jüri özel ödülü kazanmış "The Adjuster" (1991) ve Avrupa'da cektiği "Calendar" (1993) filmleriyle nam salmış Egoyan'ı geçen yıl FIBRESCI ödülünüalan l *Exotica' < nın başansıyla "genç David Lynch" olarak selamlamıştı Cannes"daki sinema yazarlan jürisi. Her biri kendine özgü sırlan gizleyen, nevrozlu, saplantılı karakterlerin iç içe geçmiş, kılitlenmiş ilişkil^ini, aileden kaynaklanan sorunlar, teknolojinin dayanılmaz çekiciliği, boyun eğme, etnik kimlik arayışı, saplanti düşkünlüğü, cinsellik sorunsalı, vb. gibi kendine özgü kıldığı temalanyla harmanlayıp, eliptik biçimde gelişen, özenli, biçimci bir üslupta yan yana getirerek anlatan Atom Egoyan adına dikkat! Bundan böyle pop kültürün en çok itibar gösterilecek isimlerinden biri olmaya aday sanınz Egoyan. Gölge, ışık ve ayna oyunlanyla renklendirilmiş, David Lynch mirası birtakım geriye dönüş'lerle bağlanan. çizgi dışı Egoyan üslubu, sıradan seyirciye loş, yer yer muğlak ve karmaşık gelebılirse de kuşkusuz meraklısı için keyifli seyirler vaat ediyor "Exotka"da. Kameraman Paul Sarosssy'nin başanlı görüntülen, birinci sınıf dekor. kostüm ve müzikJeri ve Bruce Greenwood, Don MckeUar ve Yunan asıllı Elias Koteas'ın öncelikle sivrildiği oyuncu kadrosunun çabalanyla, Atom Egoyan'ın "Exotka"sı, sanınz yaz mevsiminin en ilginç, son haftalann da en önemli filmlerinden biri. Hatta bir kez seyretmenin anlamına. tadına ve keyfine yeterli olamayacağı, bu yüzden kesinlikle ikinci bir seyre de değer nitelikte. Sigmund Freud'un öğretisine selama duran, psikolojik bir aşk ve tutku öyküsü çeşitlemesi. Çeşitli röntgen, dikizleme, gizli dinleme yol ve yöntemleri bakımından da fena halde Mavi Kadife ve Vahşi Duygular'ın David Lynch'inin de kulaklannı çınlatan u Exotica", uzun süredir gönül ferahlığıyla sinemaseverlere (gerçekten) salık verebileceğimiz düzeyde sıradışı bir Kanada filmi sonuçta. YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ B AŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR... KARAJMJK SULAR Kültür Ser\isi - Yönetmenlığinı Kutiuğ Ataman'm yapnğı filmde başrolleri Gönen Bozbe\, Metin Uy- gun. DanieJ Chase, Semiha Berksov. Haluk Kurdoğ- lu. >uman Pakner ve Cevat Kurtuluş paylaşıyorlar. Kannlık Sular, ıç içe geçmiş bir öyküler ağından oluşuyor. Filmde günümüz Türk kültürünün ıçinde bultnduğu kriz, kaba bir sınıflandırmadan kaçınıla- rak ve değişik kesimlerle örneklendirilerek anlatılı- yor. Öykü Istanbul'da geçiyor. Köklü, asil bir ailenin son jyesi olan Lamia Köprülü (Gönen Bozbey). so- yunJ sürdûrecek bir eş aramaktadır. Soyunun sür- mes için evlilik dışı bir çocuk doğurur. Ancak oğlu HalJun (Metin Uygun). bir deniz kazasında ölür. Ogljnun ölümüyle tüm umutlan yok olan, ayakta kalnakta güçlük çeken Lamia, sonradan görme zen- gir» girişimci Haşmet (Numan Pakner) ile ilişkiye gı- rer. Haşmet"ın kaba mizacı Lamia'ya uymamakta, ancak bu ilişki kadının geleceğinı ekonomik açıdan gannti altına almaktadır. Uluslararası bir büyük şır- kete gizli ilışküen bulunan Amenkalı araştırmacı Ricjie Hunter (Daniei Chace). günün birinde La- mia yı ziyaret ederek oğlunun ölmedığini haber ve- rir. îichie'nın gelışi, Lamia'nın düşlerinı yenıden canandınr, oğlunu bulmak ve yitırdığı özgüvemni yenden kazanmak için mücadeleye girmesini sağ- .lar. uamia'nın çözümsüz ıkilemı, gelecekle yüz yü- ze kalan tüm bir toplumun sosyo-polı- tık bünyesiran sinir uçlanna dokun- maktadır. UÇMAK İSTİYORUM Yönetmenliğıni tlker Canikligü'in >aptjğı kısa filmin tek oyuncusu Mu- rat OnoL aynı zamanda filmin müziği- ni yapan Rerfect Da>- adlı rock grubu- nun da solistı. Film, ınsanlık tanhinın en eski düşlennden bın olan "uçmak" 1 üzerine kısa, deneyci, "underground" bir bakış getırmeye çalışıyor. Yıllar- dan sonra Türkiye'de viz>ona giren ılk kısa film olan "Uçmak tstiyoruın" "Karanhk Sular"Ia ile bırlikte Beyoğ- lu Beyo61u Sineması'nda gösteriliyor.. AŞK OYL NLARI Yönetmenlığinı David FrankePın yap- tığı filmde başrollen Sarah Jessica Parker, Mia Farrow, Antonio Banderas, Gil Belhms, Paul Mazursky ve Naomi Campbeil paylaşıyorlar. 26 yaşındaki Gwyn (Sarah Jessica) her şeye sahıp gıbidin- Bir reklam yazan olarak iyi bir ış, duyarlı ve şefkatli havvanat bahçesi bakıcısı erkek arkadaşı Matt (Gil Bellovvs), kalabalık bir aıle ve arkadaşlar. Fakat Matt evlenme teklifı yaptığında Gwyn'in dün- Lçmak tstiyorum yası birdenbıre kanşır. Aılesı ve arkadaşlan arasında evliliğın mahiyetı hakkında bir keşfe koyulur. Öğrendıklennı pek de ıç açıcı bulmadığı için Matt'ın teklıfını bir türlü kabul etmez. Sonunda, ne kadar güçlüklerle dolu olursa olsun bu yoldan git- mevi istediğıni fark eder. llişkılere ve evlilik kuru- muna neşeli bir bakış. BÖCEK Başrollerini Halfl Ergfin, Nurseli Idiz, Füsun Demi- rel ve Meltem Cumbul'un paylaştığı, Erhan Bej ner'in esennden uvarlanan, filmin yönetmeni Ümit Elci. Filmde polıs komisen olan Recai'nin(Halil Er- gün) yaşamı ele alınıyor. Recai Bey; kaba, ilkel, iş- kencecı, kadın ve aydın düşmanı, her yönüyle nefret edılebılecek bir polıs komisendir. Çocukluğundan ben yaşam koşullannın yarattığı bi- lınçaltı öfkeyle, etrafındaki herkesi birer böcek ola- rak görmekte ve onlan yok ederek toplumu bu pis- lıklerden anndırmayı düşünmektedır. Ancak günün birinde ışkence yaptığı gerekçesivle geri hizmete alınır. Recaı Bey için karabasan o an başlar. Her an kocaman bir ayağın kendisini ezebileceği korkusuy- la küçülür. küçülür... KONGO Yönetmenliğini Frank Marshall'in yaptığı filmde başrollen Dylan NValsh. Laura Linney, Ernie Hud- son, Grant Heslov, Joe Don Baker v e Tim Curry paylaşıyorlar. Filmde Kongo adlı efsanevi şehırdekı elmaslann peşine düşen insanlarla, konuşan gonlını anavatanına götünnek isteyen bir pnmatologun hikâyelesi anlatılıyor. Senaryo "Jurassk Park" ın yazan Mkhad Crichton'un. KEDt GOZU VECDİ SAYAR Parayı Veren Oüdüğü Çalar (mı?) Haftalardır olumsuzluklar üstüne yazmaktan üsan- dım. Bu kezolumlu biryazıyazmakniyetindeyim. Hem canım, ortalıkta iyi haberler de var. Van kedilerinin ko- ruma altına alınması, oyuncu ayılann rehabilitasyonu amacıyla Bursa'da doğal bir park düzenlenmesi, Zül- fö Livaneli dostumuzun etoburluğa karşı yürüttüğü kampanya gibi. insanlan doğaya ve hayvanlara karşı saygılı davran- maya çağıran kampanyaların pek çoğunda sivil top- lum kuruluşlarının emeği var. Hayvanlan Koruma Der- neği, TEMA Vakfı (Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaç- landırma ve Doğa Varlıklarını Koruma Vakfı), ÇEKÜL Vakfı, Türkiye Çevre Vakfı bunlardan yalnızca birkaçı. Bu gönüllü kuruluşlara katkı sağlayanlara ne kadar te- şekkür etsek az. Geçen hafta değinmiştim, Türkiye'de resmi çevre- lerde sivil toplum kuruluşlanna karşı hâlâ bir hazımsız- lık var. Batılılann NGO. yani "non-govemmental orga- nisation" dedikleri hukümet-dışı kuruluşlar için kulla- nılan bir tanımlama "sivil toplum kuruluşlan." Bu haftakı Tempo'da Şefik Kahramankaptan 'A/GO'lann 21. yüzyılın ıktıdar ortağı olacagını soylü- yor. Geçenlerde de Yavuz Donat, bu kuruluşlann öne- mine değinen bir yazı yazmıştı Milliyet'te. Donat, Oda- lar Birliği, Barolar Biriıği gibi kuruluşlann sivil toplum örgütü sayılamayacağmdan, çünkü ellerinde sınırlı da olsa "kamu gücü" bulunduğundan söz ediyor, ancak "gönüllü" kuruluşlann bu tanımlama içine girebilece- ğini savunuyordu. Bana kalırsa gereksız bırtartışma bu. Kamu ödene- ği alsın ya da almasın, ortak hedefler çerçevesinde bir- leşen ınsanlann sözculüğünü yapan tüm kuruluşlan bu tanımlamanın ıçinde saymak gerek. Bunlardan bazı- lan, "meslek birfikleri" gibi yasal bir temele dayanan, kamusal bir guce sahıp kuruluşlar olabilır, bazıları ise tümüyle gonüllülerin oluşturduğu dernek ve vakrflar. Müzısyen Kediler Demeğı olmuş ya da Musikişinas Ke- diler Meslek Birliği, ne fark eder? Zaten, bir sivil toplum örgütünün kamusal kaynak- lardan uzak durması gerektiğini, aksi takdirde hükü- mete bağımlı bir kuruluş haline geleceğini savunmak, sivil toplum örgütlerinı lyıce güçsüzleştirmek anlamı- na gelmez mi? Türkiye'nin yüzünü ağartan etkinliklerortaya koyan Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tanh Vakfı, Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı, Sevda-Cenap And Muzik Vakfı gibi kunjluşlann Kültür Bakanlığı'nın desteği olmadan aynı etkinliği sağlamaları kolay mı? (Hoş. İstanbul Kül- tür ve Sanat Vakfı'nın aldığı kamusa! destek devede kulak kalıyor ya, özel kuruluşlardan aldıklan katkının yanında) TOBAV'ın başan ile altından kalktığı Amatör Tiyatrolar Festivali ve Uluslararası Buluşma, Başba- kanlık Tanıtma Fonu'nun desteği olmasaydı gerçekle- şebilir miydi? TÜRSAK, Kültür Bakanlığı'nın desteği- ni almasaydı Türk Sinema Müzesi için kollan şıvaya- bilir miydi? Tarih Vakfı o güzelim Istanbul Ansiklope- disi'ni gerçekleştirebüir miydi? Sorun, kuruluşun tümüyle "gönüllü" olup olmama- sında yatmıyor. Çağdaş bir devlet anlayışının uygula- nıp uygulanmamasında yatıyor. Yani, parayı veren dü- düğü çalacak mı? ille de çalması mı gerekır? Kuşkusuz, her zaman için göz önüne alınması ge- reken birtehlike bu. Alınan maddi destek karşılığında politik iradenin denetimini kabul etmeye dunden razı meslek kuruluşlan olabılir. Hele azgelişmış ülkeler için risk payının daha da fazla olduğu söylenebilir. Işte bu noktada sorumluluk iki tarafa bırden düşü- yor. Sivil toplum kuruluşlan, bağımsızlıklarını sonuna dek savunma kararlılığını gösterirterse zaten mesele yok; ama, bir de devletin destek mekanızmalan de- mokratık usuller çerçevesinde işletilebilse, hiç sorun kalmayacak. Uygar ülkeler bu sorunu "özerk" (ama, lafta özerk değil. gerçek anlamda ıdari ve mali özerk- liğe sahip, yöneticıleri demokratık yontemlerle belirle- nen) kurumlaroluşturarak çözüyor. Kamusal desteğin hükümet dışı kuruluşlara ve özel kesime yansıması bu kurumlar aracılığı ile gerçekleşıyor "Dansı bizim de ba- şımıza" devip, beklemeyeceğiz elbette. Hüsamettin Koçan'ın yönetimınde çok etkın çalış- malar yürüten Plastık Sanatçılar Derneği, bir süredir çok hayırlı bir ginşimın başını çekiyor. Sanat alanında çalışan elliye yakın sivil toplum orgütünun işbirliği ile topladıklan "SanatçılarKurultayt"n\n aldığı karardoğ- rultusunda, geçici bir Sanat Konseyi oluşturuldu. Bu geçici konsey, sanat alanında özerk kurumlaşmanın gerçekleşmesi için öneriler hazırlıyor şimdilerde. Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı da bir başka çahşkan örgütçünün, Orhan Silier'in yöneti- minde art arda etkınlikler düzenlıyor, Türkiye'deki tüm sivil toplum kuruluşlannı bir araya getıriyor. Toplumsal yaşamımız açısından hayati önem taşıyan bu konuya yeniden döneceğız. Şimdilik, kedi kardeşlerime bir önerim var: "Aman, orgütlennızıihmaletmeyin. Örgüt- lü bir kedi her zaman yalnız bir kediden daha güçlü- dür." Avignon'da aydmlann açlık grevi sürüyor Kültür S«rvisi-Kamu- oyuna 20 Temmuz 1995'te aralannda Marcello Mast- roianni, Chiara Mastroian- ni, Maurice Bejart C hristi- an Boltnnski, Peter Brook, Jane Birkin, Heiner Müller, Salman Rushdie, Bernarde Faivre D'Arcieı; Philippe Genty, Merce Cunnigharru Robert Ashlev, Michel Pic- coB ve Catherine Deneuve, Ariane Mnouchkine. Ma- guy Marin, Oliver Py, Fran- çois Tanguy, François V'er- ret gibi ünlülenn de bulun- duğu birçok sanatçının ım- zasıyla sunulan Avignon BUdirgesi başta Fransa ol- mak üzere, Saraybosna'da ve dünyanm birçok yerinde okundu. Sanatçılar bildirge- de, Saraybosna hakkındaki taleplerinin yerine getiril- memesi halinde 20 Ağus- tos'tan itibaren 1 hafta içın- de açlık grevine başlaya- caklannı belirtiyorlardı. Radikal ve sürekli bir de- ğişim talep eden bıldiri Fransa Cumhurbaşkanı Jac- ques Chirac'a, Başbakan"ı Alain Juppe'ye. Dışişleri Bakanı Herve De Charet- te'e , Savunma Bakanı Charles Millon'a ve Birleş- miş Mflletler'e iletildi. Bu- güne kadar olumlu hiçbır işaret alamayan sanatçılar- dan Maguy Marin, Ariane Mnouchkine, Olıvier Py. François Tanguy, François Verret 4 Ağustos'ta Carto- ucherie'de sözü edilen açlık grevine başladılar. Doktor kontrolünde gre- ve başlayan grup, Chirac'ı ve hükümeti rutınleşmiş çe- lışkilı açıklamalar ve yanıl- tıcı çözüm önenleri yapmak ve zıncirleme gençekilme- lerle soykınma suç ortaklı- ğı yapmakla suçluyor. Sim- gesel bir açlık greviyle baş- lanan bu kınama hareketi bıldiri tarafindan formüle edilen ısteklerden yolaçıkı- larak. kesin bir ilkenin ka- bul edılmesıne kadar süre- cek Protesto grubunda ye- ralan sanatçılar, yaptıklan son açıklamada amaçlannı ve isteklenni şöyle belirti- yorlar: "Vatandaşlann hükü- metJerimize büviik bir bas- kı oluşturarak, söylenen söz- lorle. hareketlerin uyuşma- sını sağlamalannı ve bu ta- hammül edilemez gönüllü güçsüzlük politikasını kır- ma>ı amaçla\an bu hareket kritik bir dunımdur. Talep- lerimiz, saidırganlığı durdu- rabilmek amacıyla haliha- zırda konuşlanmış oian as- keri olanaklann kullanıl- masını, sivil halkın gerçek- ten güvcnlik altına alınma- sını ve Sırp milislerinin va- pav olarak yaratılan doku- nırimazlıklannın, etnik te- mizlik metotlannın ve amaçlanmn >asallaşbnlma- sının, engellenmesini kapsa- maktadır.* 1
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle