05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
t SAYFA CUMHURİYET 25 AĞUSTOS 1995 CUMA 10 DIZI YAZI Saidi Nursi'den Fethullah Hoca'ya S aıdi Nursi. yüzüaşkın risale- smde hemen her konuya de- ğınir. lslamın akla uygun ol- ması gerektiğini söyleyen Saidi Nursi, öğrencilerinin dıliyle "dini meseleleri akla ve man- tığa uygun örnekler ve kanıtlar belir- terek açıklamaya çalışmıştır." O, Ba- tı'nın bilım \e teknolojiyle Islamı geç- tiğine inanıyor, bilim ve teknolojinin İs- lamın aleyhıne olmadığını savunuyor ve bu nedenle Batı uygarlığından ya- rarlanmamn önemini vurguluyordu. Öğrencilerine göre, Saidi Nursi'nin, olaylan olduğu gibi kabul eden gerçek- çi birçizgisi vardı. Açıklamalannda is- pat tarzını ve pozitif metotlan kullanır- dı. Batı kültürünün teknolojik sonuçla- nyla îslamiyet arasında yapıcı diyalog- lar kurarak sentezlere giderdi. Sosyal olaylarda gelişimci bir değişim düşün- cesinden yanaydı. Saidi Nursi, şeriat kurallanna sıkı sı- kıya bağlı, ancak bu kurallan içinde ya- şadığı koşullara uydurmak konusunda da son derece esnekti. O, kendi deyi- miyle Müslüman cemaatin imanını kur- tarmak. giiçlendirmek. onu rakiplerinin silahlarıyla kuşatmak (pozitif bilıme karşı Islami bilim) ve bu geniş Müslü- man cemaat içinde bir tür öncü rolü üst- Ienen, daha rafine bir imana, daha güç- lü bir cemaat kardeşliği duygusuna sa- hip ikinci bir cemaat (Nur talebeleri) meydana getirmek istiyordu. Saidi Nursi, risalelerinin esas amacı- nın imanı kuvvetlendirmek olduğunu belirtirken, bu yöneliminin vatan ve milleti tehdit eden dinsizlik ve komü- nistlik tehlikesini bertaraf edeceğini söylüyordu. Saidi Nursi'nin 1960 yılında ölümü. Nurculuk açısından yeni bir dönemdir. Bu dönem yükselen halk hareketine karşı kullanılan en önemli tutucu güç- lerden birisi Nurcular olur. Komüniz- min en etkilı düşmanlan Nurculardır. 'Komünizmle Mücadele Dernekleri' bu dönemde kurulur. Nurcular arasındaki ayrılıklar Saidi Nursi. 1960 yılında ölümüyle birlikte arkasında önemli bir öğrenci kıtlesi bırakmıştı. "Nur talebeleri" adı verilen bu kitle. onlarca yıllık bir eğitim ve örgütlenme nedeniyle büyük rakam- lara ulaşmıştı. Saıdı Nursi hayattayken Menderes'in başında bulunduğu De- mokrat Partı'yı desteklemiş, öğrencile- ri de DP'ye oy vermişlerdi. 1960 yılı Menderes'in de Saıdi Nur- si'nin de son yılıydı. 1961 yılına gelin- diğinde Menderes'in DP'si de, Saidi Nursi de yoktu artık. Nur öğrencileri, başlangıçta kendi aralannda kolektif bir yönetim oluşturdular. Kolektif yönetim pek uzun sürmedi. Kısa sürede Nurcu- lar arasında aynlıklar baş gösterdi. Bu aynlıklar. Saidi Nursi'nin kimliğine ve siyasi tutuma ilişkin aynlıklar olarak değerlendirilebilir. Saidi Nursi, yaşamı boyunca bir siya- Sağ iktidarlarm dümen suyunda • Saidi Nursi, risalelerinin esas amacının imanı kuvvetlendirmek olduğunu, bu yöneliminin vatan ve milleti tehdit eden dinsizlik ve komünistlik tehlikesini bertaraf edeceğini söylüyordu. Saidi Nursi'nin 1960'taölümünden sonra Nurcular, yükselen halk hareketine karşı en önemli tutucu güçlerden biri oldular. • Saidi Nursi, hayattayken Menderes'in başında bulunduğu Demokrat Parti'yi desteklemiş, öğrencileri de bu partiye oy vermişlerdi. Saidi Nursi'nin ölümünden sonra bazı Nurcular DP'nin devamı olan Demirel liderliğindeki Adalet Partisi'ni, bazıları Erbakan önderliğindeki li Nizam Partisi'ni savundular. FETHULL GÜLEN'ÎN SERÜVENİ O R A L C A L I S L A R Fethullah Gülen'le kurucusu bulunduğu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nda yaptığımız görüşmede, Va- krf Genel Müdürü Latif Erdoğan, Yönetim Kurulu üyesi Dr. Kudret inal, vakıf yöneticisi ve Zaman Ga- zetesi yeni Genel Yayın Müdürü Abdullah Aymaz ve yönetim kurulu adayı Beşiktaş eski yöneticisi Ih- san Kalkavan vardı. (Fotoğraf: ERZADE ERTEM) si partiye bağlı olmadı. DP'ye verdiği destek, daha çok bu partinin Nurculara hoşgörülü davranması yüzündendı. 27 Mayıs'tan sonra ve Saidi Nursi'nin ölü- mü uzerine durum tamamen değişmiş- ti. Bir grup Nur öğrencisi, DP'nin de- vamı olan Süleyman Demirel önderli- ğindeki Adalet Partisi'ni desteklemeyı savunurken, bir grup bu denli siyasetin içineginlmesinekarşıydı. Bir başka ke- sim ise 1960'ların sonlanna doğru or- taya çıkan Necmettin Erbakan önderli- ğindeki Milli Nizam Partisi'ni savunu- yordu. Komünizme karşı orduya çağrı Saidi Nursi'nin ölümünden sonra Sa- idi Nursi'nin avukatı Bekir Berk, cema- atin en etkili ismi olarak tanındı. Berk. Süleyman Demirel önderliğindeki AP'yi her koşul altında destekledi. An- cak. esas tehlike olarak gördüğü komü- nizme karşı orduyu göreve çağırmayı da ihmal etmedi. "Ordumuzun Sesi" başlıklıyazı, Yeni AsyaGazetesi'nin 10 Şubat 1971 tarihlisayısındayayınlandı. Bir yandan AP'yi desteklerken, 12 Mart'tan hemen önce şunlan yazabili- yordu: "Bu ses, tarihimizın sesidir. Bu ses, sanki Mohaç'tan gelen sestir. Bu ses, Malazgirt'ten yükselen sestir. Bu ses, Kanije gazilerinin sadasını aksettirmek- tedir... Bu ses, hürriyet ve istiklalimizin, din ve imanımızın, şerefimizin \e hay- siyetımizin bekçileri şerefli paşalanmı- zın, erlerimizin. tek kelimeyle Mehmet- çiğımizin sesidir... Bu ses, sağa da sola da gelişigüzel yumruk sallayanlann değil. tahlikenin nereden geldiğini bilenlerin sesidir." Bu yazının üzerinden çok geçmeden 12 Mart askerı darbesi gerçekleşir ve Sa- idi Nursi taraftarlanyla Bekir Berk tu- tuklanırlar. Bunun üzerine Nurculann askeri dar- beye karşı tutumları değişir ve eleştiri- ci bir çızgi izlemeye başlarlar. Yeni Asyacılar Şu anda Yeni Asya gazetesini çıkaran ve "Yeni Asyacılar" diye anılan Meh- metKutlular liderliğindeki Nurcu grup, önce AP'yi, daha sonra da DYP'yi des- tekledi. Bu desteklerini Çiller önderliğindeki DYP ıçin de sürdürüyorlar. Yeni Asyacılann Yeni Asya Gazete- si'ni ve Yeni Asya yayınlannı kurarak, Saidi Nursi'nin eserlerini basmaya gi- rişmeleri de Nurcular arasında tartışma- lara neden oldu. Çünkü o tarihe kadar Saidi Nursi'nin Nur risaleleri elle yazılarak çoğaltılı- yordu." Yazıcılar" yayıncılığa karşı çı- karak. Nursi'nin risalelerini elle yaza- rak çoğaltmaya devam ettiler. llk aynlıkta Yeni Asya grubu, asıl Nurcu topluluğu kendi çevresinde top- ladı. Demirel aleyhtan "mason" kam- panyalanna rağmen AP'den destekleri- ni çekmediler. Bazı Nurcular ise, Saidi Nursi'nin Kürt olduğunun saklanmak istendiğini söyleyerek, Yeni Asya cemaatini terk etti ve Sıddık Dursun önderliğinde "Med-Zehra" adlı bir grup oluşturdu. Sıddık Dursun, Saidi Nursi'nin Kürt kimliğini ön plana çıkardı ve onun Med- reset-üz Zehrâ adlı ünıversite projesinin önemini vurgulayarak, yayınevine Med-Zehra adını verdi. Sıddık Dursun, diğer Nurculann Saidi Nursi'nin Kürt sorununa ilişkin tezlerini ve rejim aleyhtan görüşlerini tahrif ettiklerini öne sürdü. Bu nedenle Nur Risaleleri- nin tamamını yeniden bastı. Nurculann bir kolu da Saidi Nur- si'nin öğrencilerinden Erzurumlu Meh- met Kırkıncı Hoca etrafında toplanan cemaattir. Mehmet Kırkıncı Hoca'nın önderlik ettiği grup. ANAP-DYP ara- sında gidip gelen oldukça tutucu bir çiz- giye sahip. Bu grup. 12 Eylül askeri darbesini desteklediği için "Konseyciler" diye anılıyor. Mehmet Kırkıncı, 1982 Ana- yasası'na "'evet" oyu venlmesı çağnsı yaptı vedesteğini, Evren'in Ulu'1-emr, yani Islami bir devlet başkanı olduğu- nu savunacak kadar ilerı götürdü. Nur cemaatinin en ilginç toplulukla- rından birisi de Elazığ ve Malatya yö- resınde etkili olan Aczmendiler. Bunlar, Peygamber dönemindeki gibi sank, cüppe ve asa ıle dolaşarak ilgı çekıyor- lar. Kendisine "mürşid" diyen Müs- lüm Gündüz liderliğindeki tarikatın, Nursi'nin içe dönük felsefi yönünü ön plana çıkardığı söylenebilir. Bu gruplann dışında yaklaşık 30 Nur- cu grup olduğu söylenebilir. Bunlar içinde son dönemde en etkili olanlar, Fethullah Gülen çevresinde toplanan ve Fethullahçılar diye anılan gruptur. Yarın: Fethullah Hoca ve Fethullahçılar 'Vaaz verdim, sinema bastılar'Fethullah Gülen, Erzurum 'da komünizmle mücadelenin kuvveüi hatiplerindendir. O günleri anılarında şöyle anlatır: "Çeşitli camilerde (Erzurum) vaa- ediyordum. Bir gün hlamırt Doğuşu veya buna yakın bir isimle birfilm oynatıiacağını duydum. MiUet, bir hafta evveUen biletleri almıştı. Oynayanlardan biri de Hadi Cn 'dü. Bu ismi tanıyordum. Mazım Hikmet'in affını isteyenlerden biriydi. O ismi duyunca hafakantm kabardu Adamlar sahabiyi temsil etmeye kalkmışlar. Eşya misliyle temsil edilir. Dine saygısız biri, sahabiyi temsil edemez. Her haliyle dinden uzak bir kadın, Hz. Ayşe gibi insanlığın medarı iftiharı bir kadını canlandtramaz. Bu hususu bir iki defa Cedid Camii'nde dile getirdim... Erzurum 'da zatetf iki tane sinema vardı. tnsanların bütün eğlence yerleri de bu iki sinemadan ibaretti. Çoğu da bufilmi, sevap olsun diye seyredecekti O gün çok hislendim. Duygulu konustum ve konuşurken kendimi tutamadım ağladım. Cemaata, 'Yazıklar olsun size! Sizin dininızle, peygamberinizle alay edecekler, siz de kuzu kuzu oturup burada beni dinleyeceksiniz...' Cemaat birden ayağa kalktL Ben, 'Yokyok, bizim sokağa dökülmekle isimizyok, Bu meseleyi başka yollardan halletmek lazım' dediysem de dinletemedim. Yolda iltihaklar da olmuş. Büyük bir kalabalık sinemayı basmış. Hadise bütün Erzurumlularca benimsenmiştt" ('Küçük Dünyam' s. 7 6j 'Mekke'deşeytanla konustum' Fethullah Hoca, anılarında Kâbe 'ye yaptığı bir ziyaret sırasında şeytanla konuştuğunu anlatıyor. Şeytantn, kendisini inıihara sürüklediğinden söz ediyor: "Bir gün sabah namazı için yine ikinci kat mahfile çıkmışttm... Samazdan sonra evrad ve ezkar iie meşgul oluyordum. Anstzın, kendini göremedim, fakat sesini bütün baskıstyla vicdanımda duydum. Şeytan bana, 'Hele buradan aşağıya bir kendini at' diyerdu. Israrla birkaç defa bana, 'Kendini buradan at' dedi. Ben, 'Kendimi buradan atmamm nefaydası var ki' dedim. 'Olsun, sen at' diye cevap verdi. 'lyi ama niçin?' diye tekrar sordum. Oyine, 'Zaran yok, sen kendini buradan at' diye ısrar etti. Ne olur ne olmaz dûşüncesiyle gerfye çekildim. O esnada benden elli metre kadar ilerde Haa Kemal Bey 'in de geriye çekildiğini gördüm. Zaten hac müddetince birbirimizden aynlmamıştık. Daha sonra kendisine başımdan geçen hadiseyi naklettim. Bana, 'Hocam, aynı anda ben de aynı şekilde bir bashya maruz kaldım. Onun için geriye çekilmisİim 'dedi." ( Küçük Dünyam' s.137) DR. NİLÜFER NARLI. FETHULLAH CÜLEN'İ VE FETHULLAHÇILARI DEĞERLENDİRDİ Pan Türkçülük ve yeni Osmanhcılık anlayışı I lımlı. modemist ve çoğulcu bir ekolün temsılcileri görünümü sağlayan "Fethullah Hocanın Talebeleri" bugünün Türkiye- si'ndeki en etkili Islami gruplar- dan birisidir. Yüksek sayıdaki özel okul- lan, yurtlan ve vakıflan ıle etki alanlan Türkiye'yi aşmış, Orta Asya ve Balkan- lar'a ulaşmıştır. Fethullah Hoca, Islami görüşlerini Said-i Nursi'nin Nurculuk ekolünden türetmiş olmakla beraber, Sa- id-ı Nursi'nin mılliyetçiliği yadsıyan Pan-lslamcılık anlayışından oldukça uzaklaşmıştır. Fethullah Hoca'nın "İsla- mi" anlayışı, "yeni milliyetçilik" ve "yeni Osmanlıcılık"ile harmanlanmış farklı bir Nurcu anlayıştır. "Yeni milli- yetçilik" şövle tanımlanabilir: Türkle- rin, Sovyetler'in dağılmasından sonra de- ğişen dünyada ortaya çıkan Türk cumhu- riyetleriyle giderek artan bir yakınlaşma arzusu ve Türkıye'deki aynlıkçı terörün yarattığı öfke sonucu şekillenen, kökle- ethullah Hoca'nın Islami anlayışı, Said-i Nursi'nin Nurculuk ekolünden türetilmiş olmakla beraber, onun milliyetçiliği yadsıyan Pan-lslamcılık anlayışından oldukça uzak, "yeni milliyetçilik" ve "yeni Osmanhcılık" ile harmanlanmış farklı bir Nurcu anlayıştır. ri Pan-Türkçülüğe dayanan bir milliyet- çilik. Yeni Osmanhcılık ise, 1980'lerde Osmanlı geçmışıne duyulan ılginın art- masıyla bugünkü sorunlara çare ararken. sık sık Osmanlıya referans venlmesi ve şanlı geçmişin özlemle anılması. Fethullah Hoca, îslami motiflerle süs- lenmiş bir milliyetçilik anlayışı ile. bü- yük kitlelere Türkün gücünü tekrar dün- yaya göstereceğiz mesajı ile erişiyor. Universitelı gençler. özellikle taşra kö- kenli alt ve orta gelir düzeyindeki ailele- rin çocuklan arasında büyük destek bu- lan Fethullah Hocanın talebeleri. orta ve üst gelir düzeyindeki aılelerin çocukla- nyla eskı ülkücülerin büj'ük bir kısmın- dan da destek bulmaya başlamıştır. 1995 Razaman ayındaki iftar yemeklerinde sergilenen "modernist", "toleranslı" lslam anla>ışı, son yıllarda Islami hare- ketin güçlenmesi sonucu, "Biz Müslü- man değil miyiz" feryadıyla kimlik kri- zini dışa vuran kişiler için, Fethullah Ho- ca bir referans insanı oldu. Hoca'nın açıklamalan (örneğin, "Başörtüsü te- ferruattır"). metropollerde kültürel çe- lışkıler yaşayan ve kutuplaşan siyasi gö- rüşler arasında bocalayan insanlann so- rulanna cevaplar hazırladı. 1995 yılında yine geçmiş yıllarda kriz- li anlarda olduğu gibi (örneğin, 1977-78 lslamenstitülerindeboykot, 1989türban krizi), fakat bu seferçok daha büyük kit- leler hedef alınarak. Hoca ortaya çıkmış ve knz oluşturan meselelere değinmıştir. Hoca'nın konuşmalannda üç önemli me- saj vardır: Ülkeyı sevmek, Türklerin es- kisi gibi büyük topraklan güçleri altına alacağı ve dinin özde bulunduğu. şekilci uygulamaların ayrıntılar olduğu. Ho- ca'nın bu çıkışı, mılliyetçiliği yadsıyan Pan-Islamı görüşleri öne çıkaran "radi- kal" siyasi söylemi, fakat "liberal" Is- lami anlayışı benimseyen çevrelerce hoş karşılanmamıştır. Bu çevreler. Hoca'nın talebelerinden, "Kemalist İslamcılar" olarak söz etmişler, kendisini "devletle işbirliğine girmekle" suçlamışlardır. Buradaki endişe şudur: Büyük kitlele- n etkisı altına alan bu Islami ekol. sistem- le entegre olarak, rejimı hedef alan "ts- lami davayı" zayıflatabılir mi? Bu çev- reler şu soruyu da soruyor: "Acaba ev- rimci yumuşak yaklaşım ile geniş kit- lelere yayılan Islami anlayış, "nıhai'he- define ulaşabilecek mi?" ORAL ÇAUŞLARm yeni kitabı Refah Partisi Nereden Nereye? Çalışlarbu kitabında Necmettin Erbakan'ın 1960'lardaki Odalar Birliği Başkanlığı'ndan başlayarak Refah Partisi'nin 1994'e uzanan tarihini anlatıyor... Pencere Yaymları Salkımsöğüt Sk. 2/4 Cağaloğlu-fST. Tel:(0 212) 513 27 17 ÇANAKKALE SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo: 1993/802 Davacılar Hıfzı Bican. Ümmü Dişbudak vekilleri Av. llhan Çakar tarafından da- valılar Süleyman Kazmalı ve arkadaşlan aleyhine mahkememize açılan ızalei şü- yu davasının yapılan açık duruşmasında verilen ara karan gereğince; adlanna da- va dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilemeyen dahili davalılar Muazzez Kazma- lı, Hasan Bakarlar, Cemile Bakarlar. Güven Bakarlar. Ayşe Kazmalı, Halime Ba- karlar ve Emine Pekcan'ın duruşmanın yapılacağı 18.9.1995 günü saat 10.00'da Çanakkale Sulh Hukuk Mahkemesi duruşmasalonundahazırbulunmalan \eyaken- dilerini bir vekille temıl ettirmeleri, gelmedikleri takdirde veya kendilerini bir ve- kille temsil ettirmedıkleri takdirde duruşmanın gıyaplannda yapılarak HUMK'nin 509 ve 510. maddeleri gereğince karar verileceği hususu duruşma günü ve dahili dava dilekçesi tebliği yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 14.7.1995 Basın: 36167 KAYSERİ 4. ASLİYE HUKLK MAHKEMESt 1993/744 Aşağıda eski adresi ve açık kimliği yazılı davalınm tebliğe yararaçık adresınin tüm araştırmalara rağmen bu- lunamadığı. kendisine dava dilekçesinin tebliğ edıleme- dıği anlaşıldığından. Dava konusu Kayseri Melikgazi il- çesi Eskişehir mevkunde kain 134pafta, 594 ada, 58 par- selde kayıtlı taşınmaz üzerindeki davalılann haksız mü- dahalelennin men'i. üzerindeki müştemılatın kal'ı veec- ri misil davasına konu dava dilekçesinin kendılenne ıla- nen tebliğine karar verilmiş olmakla, Davalının mahke- memizde yapılan 10.10.1995 tanh ve saat 09.00'daki du- ruşmasında bızzat hazır bulunması veya kendisini bir ve- kille temsil ettırmesı, aksi takdirde davanın yokluğunda karar verilip vokluğunda görüleceği ilanen tebliğ olunur. 29.6.1995 Davalı: Ismail Öz. Battalgazı Mah. Ören Sok. 58 Kaysen Basın: 37762 ANKARA...ANKA..: MÜŞERREF HEKtMOĞLU Sankızın YolundaYaşam hayal gücünü aşıyor kimi zaman. Körfezin güzel ilçesi Güre'de mutlu olaylar yaşanıyor. Düş mü gerçek mi şaşırıyor insan. Sevginin, dostluğun, sıcak bir diyaloğun üretkenliğini kutluyor. Sarıkız etkinlikle- ri de boyutlanıyor giderek. Yolunuz düşerse şenlik ser- gilerini görmenizi dilerim. O yeşil yoldan Güre'ye^Jza- nıverin. Körfezin bu güzel kasabasına her zaman sev- giyle baktım, ama bu tür bir sergı düşünmedim doğ- rusu. Belediyenin arka bahçesinde, güzel tiyatronun arkasında bir alanda kırk yıllık çalışmalarım sergiliyor ozan-mimar Cengiz Bektaş. Kasabanın özünü, tarih- sel, doğal dokusunu koruyarak çağdaş bir yaşam bi- çimi oluşturmaya çalışan mimarı şimdi daha iyi tanı- yor Güreliler. Sergi düzeni de çok etkiledi beni. "Bu alanda bir açıkhava müzesi oluşacak" diyor Başkan Kamil Saka. Kuşkusuz bu sözler de gerçekleşecek. Güzel girişimleri büyük destek görüyor, o desteğin coşkusuyla yeni güzellikler oluşuyor sonra... Sankız etkinliklerine sanatçılardan geniş katılım var bu kez. Devrim Erakalın'ın yontu sergisi, Duygu Bağ- lar Çakan'ın seramlk sergisi, Azat Kaya, Serdar Tı- nar, Hasan Gündüz, Celal Eroğlu'nun karma fotoğ- raf sergisi ve Gisella Kulaklı'nın çiçek sergisiyle Cen- giz Bektaş'ın sergisi bütünleşiyor, sanatsal bir şenlik yaşıyor tüm Körfezliler. Ida'nın eteklerinde güzel bir şeyler oluyor sözün kısası. Kimi dostluklann tarihini şaşırıyor ınsan. Cengiz Bak- taş'ı da kaç yıl önce tanıdım bılmem, mor şiirler yazı- yordu o zaman. Çankaya'daki evimizde ne güzen gün- lerimiz var. Fazıl Hüsnü Dağlarca, Tahsin Saraç ile uzayan söyleşileri, Aziz Nesin'in, Hasan Işık'ın, Is- mail Hakkı Birler ın, llhami Soysal'ın da katıldığı ak- şam saatlerinı yıldızların parladığı anlar diye düşünü- yorum. Kimi yıldızlar söndu, ama parıltısı sürüyor yü- reğimde. Mimar dostum Ankara'dan Istanbul'a gitti, Kuzguncuk masalını yazdı sonra; ardından başka öy- küler, mimarca arayışlar, o arayışların mutlu sonuçla- n, çizgiden yaşama ulaşan güzel projeler... Kimi pano önünde soluğum kesiliyor, Nesin Vakfı'nın kuruluşun- dan anılar parlıyor belleğimde, begonvilli bir pencere- nin ötesinde dost yüzler görüyorum. Balıkçı ile Azra Erhat kucaklaşıyor Bodrum'da bir alanda. Her zaman yazarım, mimarlık güzel bir olay. Çevrenin, halkın des- teğiyle daha da güzelleşiyor sanırım. Başta Belediye Başkanı Kamil Saka ve Güreliler de sevgiyle destek- liyor Cengiz Bektaş'ı. Yaptıklarını göruyor, yapacakla- rına inanıyorlar. Sarıkız etkinlikleri doğrultusunda dü- zenlenen yaz okulunun çalışmalarım da içten destek- liyor ilçe halkı, özellikle kadınlar. Çalışmalar boyutla- nıyor; kıyılara, daglaradeğin uzanıyor. Kavurmacılar'a dönük tasanlar da geniş ilgi topluyor çevreden. Güzel ürünlerin ortak çabayla oluştuğuna inanınm ben. Sev- giyle, coşkuyla, umutla, el ele, yan yana. Güre bu bir- likteliği yaşıyor bir süredir. Yöruklerin, Türkmenlerın sevgilisi Sarıkız'ın da Güre'de, Kavurmacılar'da yaşa- dığı söyleniyor, ama Sarıkız'ın köyu yok bence; köy- leri, dağları, denizleri var. Mezan Kaz Dağlan'nın do- ruğunda, ama ülkenin her yerinde Sarıkız'ın ölümsüz- lüğünü yaşıyor Aleviler. Yıl boyunca, ağustosun son haftasını bekliyorlar. Kaz Dağları'na tırmanacaklan gü- nü. O günü ben de yaşadım geçen hafta. Çarnlar ara- sında döne döne doruğa vardık. Kütahyalı çini ustası Srtkı Olçar, kızı Nida, Tahtakuşlar Etnografya Müze- si'nin kurucusu Alibey Kudar, eşi ve gelıniyle birlikte unutulmaz bir gün yaşadık.Guneşı çam dallarında sey- rettinız mı hiç? Işığı derınde, panltısı dallarda kaç tür yeşil bir arada. Biz de yeşile bulandık. Havada çam ko- kusu, mor kekikler, yüksük çayı, yaban nanelerle dağ- lar taşlar Sarıkız'ı soluyor. Biz de soluyoruz. Daha ön- ce de geldim Sarıkız'a. Bir kez Aziz Nesin'le birlikte. Yoğun sis vardı, Aziz yan yoldan döndü; ben de takıl- dım "Sarıkız yol vermiyorsana" dedim. Güneş parla- dı birden, yol açıldı, ben mezara koştum soluk solu- ğa. Bir su başında oturduk sonra, Zeytinli köyünden Türkmen şoförümüz Ibrahim çam ateşinde taş pirzo- lası yaptı, tadına doyamadık. Aziz yattı, bir güzel uyu- du sonra. Mehmet Özgüçlü resmıni çektı. Başka bir kez dağda sabahladım, güneşi dorukta selamladım, pembe bir sabah; çadırlaraçılıyor, en gü- zel gıysileriyle alana geliyor Türkmen kadınları. Dans ediyor, şarkı söylüyorlar. Gözlere bir renk-ışık şöleni onlar. Bu çıkışımda da seyre doyamadım. Çamlar bi- tiyor, çıplak bir tepe başlıyor Sarıkız'a yaklaşırken. Hayli dik bir yokuş, taşıtlara yol yok, tırmanmak gere- kiyor, yürüyüş başlıyor birden. Kamyonlar dolusu in- san, allı pullu Türkmen kadınları, genç kızlar, taze ge- linler, yeni açmış çiçekler gibi renklendiriyor tepeyi. Sa- nkız'ın çevresinde güzel bir bahçe oluşuyor. Srtkı Us- ta resim çekti durmadan. O resimlerle saptanan gü- zellikler çinilerine nasıl yansıyacak bakalım. Morçiçek- li çiniler de yapacak mı acaba? Mor şiirler ozanına gü- zel bir armağan olur. Türkmen kadınlarının çarpıcı şıklığı var. Doğayla bü- tünleşiyor, tüm çıçeklerın rengini taşıyor giysileri, ön- lüklerinde yıldızlar parlıyor, boncuklan çam, oyalan ka- ranfil kokuyor, güzel bakıyor, rahat konuşuyortar. O rahatlığın başka bir rüzgârı var. Sarıkız'dan kaynakla- nıyor bence. Haksızlığa karşı direnen, yaşama gücü- nü yrtirmeyen kaz çobanından. Yalnızlığa, açlığa, su- suzluğa, ama asıl sevgisizliğe meydan okuyor dağın doruğunda, kara çalanlara aklığını kanrtlıyor, aşağıla- ma çabalannı yücelerek yanıtlıyor, ezmek ısteyenlere eziklik duyuruyor, öldürmek isteyenleri ölümsüzlüğü- ne inandırıyor. Dağ yolları bu nedenle böylesine kala- balık bence. Sarıkız'ı bir örnek, bir umut, bir güvence diye düşünüyor Türkmenler. Emekli öğretmen Refik Ertürk Edremit'te gazetecilik yapıyor şimdi. Önce te- pede, sonra çeşmebaşında soru yağmuruna tuttu be- • Arkası 17. Sayfada BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Paçavra taban- h, örme konçlu 1 bir tür ayakkabı. 2/ Yılmaz Gü- 2 ney'ın bir filmi... 3 Diş köklerini kap- layan sert madde. 4 3/ Bıçak bilemeye yarayan, çubuk bıçiminde çelık araç... Yankı. 4/ Zayıf, kuru. sıs- ka... Meydan. 5/ Zarara uğrama tehlıkesi... Bir so- ru eki. 6/ iki tarla arasındaki sınır... Birdüşün- ce biçiminin yazılı ya da söz- lü anlatımı. II Bir peygam- ber... Bir ışi yerine getirmek için verilen söz. 8/ Türlü ne- denlerle başarı göstereme- yen kımse. 9/ Zeki \e bece- rikli olmadığı halde kendini öyle sanan. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Çapraz düğmelı, ıpek ya da sırma işlemeli bir tür kı- sa yelek. 2/ Kıra... Van yöresıne özgü halay türü bir halk oyunu. 3/ Afrika'dabir ülke... "—görmez çeşmümüz en- dişe-ı ağyardan" (Fuzulıj. 4/ Vletin Toker tarafından ya- yımlanmış haftalık haber dergisi... Bir cetvel türü. 5/ ls- tanbul'un kısa yazılışı... Büyük sopa. 6/ Kuzu sesi... Us- kumrugı 1lerden bir balık. II Gerçekleştinlmesı zamana baglı istek... "Zannetme kı güldür, ne de 'Ateş dolu- dur tutma yanarsm / Karşında şu gülgûn pıyale" (Ahmet Haşim). 8/ Başansızlık. 9/ Yaratcısının adı bilınmeyen ya- pıt... Su. p T R O IK T •0 A S T D E | B A Z N A N | D E R Z • D IG A D D A R E O L A IA N •A R R E •A D A K | E A Z E R T | R O M •A Z 1 •N E B T A R A K L A M A K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle