Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 AĞUSTOS 1995 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
ALLEGRO EVtlV tLYASOĞLU
Güncelerden fotoğraflar...
GÜNSÜZ GÜNCE
îlhan Mimaroğlu
Esintlltr
I L H A N M I M A R O Ğ L U
/
lhan Mimaroğlu'nun Günsüz Günce'sinden
sonra yayımlanan Ertesi Günce adlı kitabı
çeşitli portreleri resimliyor. Her iki kitapda
da güncelere tarih koymamış. Satır aralannda
en çok etkilenerek okuduğunuz şey, kalıplaşan
kavramlara başkaldın. Istanbul- Ankara-Paris-
New York arasmda bir gezintiye çıkanyor sizi bu
güncelerde. Yer yer bir otobiyografi oluveriyor.
Satır aralannda ince alayla günümüzü geleceği,
eskiyi, yeniyi ve toplumlan eleştiriyor.
İlhan Mimaroğlu adı bu sayfalann okur-
lanna hıç de yabancı değıldır. Şimdi şu sa-
tırlan okurken başınızı sola çevırmeniz ye-
tecektir onun haftahk yazısını görmek için.
Kımı dûnyaya kafa tutan, kımi çocuksu bir
neşeyle köşe kapmaca oynayan, kimi bil-
gece yaktaşımla bir felsefeyı ırdeleyen, ki-
mi de ilk gençlik coşkusuyla düşlem kuran
yazılardır.
İlhan Mimaroğlu'nun 'Günsüz Gfin-
ce'smden sonra yayımlanan 'Ertesi Gün-
ce'sını okudunuz mu? Günce okumamn
keyfi bambaşkadır. Günceleryazarlann na-
bız atışına tanık olurlar. Tıpkı televızyon
kamerası gıbıdırler. onlardan pek bir şey
saklayamazsınız. Üstelık ılle de sanatsal
olsun dıye güncelennı allayıp pullamaya
özen göstermez yazarlar. Kımı ünlü edebı-
yatçı, roman öykü gıbı dallarda yerleştır-
dıği bıçemi (stilı) güncesınden uygulamaz.
Hatta kımi yazar "Bugün günceme hiçbir
şey anlatmak istemi)onım~ deyıp ruh ha-
lını apaçık ortay a koyuv enr. Günceler esm-
tılerdır. ızlenımlerdir, degınmelerdır.
New York gıbı gümbür gümbür bir ken-
tın ortamını yıllardır soluyan, ınce aynntı-
larda kocaman dünyalar yaratabilen bir
Türk bestecısinin, İlhan Mimaroğlu'nun
günceleri ıse bir uzun fılmın aynntılannı
izler gibi. Yıllardır fotoğraf çekme merakı
olduğunu bıltrim sanatçımızın. İlk tanıştı-
ğımızda, henüz merhaba dıyemeden peş
peşe fotoğrafımı çekmeye başladığında ne-
redeyse soluğum tutulmuştu. Neye uğradı-
ğımı şaşırmış.tım. "BeHd de böytece beni
tanımaya cakşryon henüz tek sözümü bile
duymaidan peşpeşe resmimi çekerken şu
4O.yıl 'Carmen'le
kutlanıyorKûhür Servisi- Ballet Teatro
Espanol Topluluğu.
kuruluşunun 40. yılını kutlayan
Pamukbank'ın davetlisi olarak 2
eylülde Türkıye'ye geliyor.
Topluluk, Georges Bizet'nin
1875 yılında bestelediği ünlü
eseri "Carmen"i, 3-8 eylül
tarihleri arasında Harbiye Açık
Hava Tıyatrosu'nda
sahneleyecek.
Ispanyol koreograf Rafael
Aguilar tarafından kurulan
topluluk. Carrnen Flamenko
dans gösterisini ilk kez 1992
yılının Nisan ayında Tokyo'da
sergilemişti. Çin, Fransa, ttalya.
Almanya ve başka ülkelerde de
sahnelenen gösteri beş perdeden
oluşuyor ve yaklaşık iki saat
sürüyor.
Koreograf, dansçı ve sanat
yönetmeni Augilar, Londra
Kraliyet Balesi'nde dans ve
koreografi egitimi görmüştü.
1987 yıhnda dünyada 200
kereden fazla sahnelenen
"BoJero" balesıni 1980'de
"Pasion"u ve 1990'da da
lspanyol Balesi için Manuela
Vargas ıle "Retrato de Mujer"
balesıni yaratmıştı.
1986 yılında kurmuş olduğu
Ballet Teatro Espanol ile
" Carmen "i bir ay boyunca
Japonya ve Çin'de
sahnelendirdikten sonra Fransa
ve Italya'da festıvallere katıldı.
1991de 'Yılın Koreografi"
ödülünü alan Aguilar, geçen
mart ayında yaşama veda ettı.
Rafael Aguilar'a göre
Carmen'in ruhu süreklı bir
kimlik arayışı ıçinde. Toplumun
koyduğu standartlar. kimliğini
dışa vurmasını engeller.
Carmen. sosyal açıdan
yükselmeyi ve günlük yaşamın
tek düzeliğinden kacmayı
düşlemektedir:
"Mutlak özgürlük düşüyle
büyümüş biri olarak. sıkıcı ve
kısıtlavtcı diye konumlandırdığı
kanunlara ve toplum
kurallanna bağlı kalmak
zorunda olanlara karşı
kendisinin üstün olduğunu
düşünmektedir. Bunu da
küstahlığryla belirgin bir
biçimde göstermektedir.
Gfizeiliğini, önemli erkekleri
dize getirmek için bir silah
olarak kullanmaktadır.
Bu günlük oyun içinde,
dürüstlük ve kanunlara
bağlılık gibi tüm geleneksel
değerleri temsil eden Don
Jose'yi de kendisine bağlar.
Carmen tahrik ve
aşağılamalarıyla Don Jose'nin
ahlak değerlerini yok etmekte
ve bu yolla kendini haklı ve
özgür hissetmektedir. Oyunun
sonunda ölümü arzularken
'haydi, öldür beni ya da
bırak gideyim' diyerek Don
Jose'nin değerlerini son kez
yıkmaktadır."
45 kişılik kadroyla gelen
grupta, Carmen'i Eva
Moreno oynuyor. Çın
tumesindeki göstennin
ardından. prima balerina
Moreno için 'gerçek
Carmen' yorumu
yapılan sanatçı 1988
yılında gruba katılmış
ve daha sonra
Uluslararası Cannes
Festıvali'nde
"YernuTvı
oynamıştı.
Don Jose'yi ise VTctor
Muro oynuyor. Dans
öğrenimıne doğduğu şehir
olan Granada'da başladı ve
Madrid'de Paco Fernandez'in
yanında sürdürdü. 1987 'de
Aguilar tarafından gruba
dahil edilen sanatçı,
"Yerma" daki rolü ve
"Bolero" daki yorumuyla
eleştırmenlerden büyük
övgü aldı.
Ballet
Teatro Espon-
al Topluluğu
3-8Evlül
tarihİeri
arasında
Açıkhava
Tiyatrosu'nda
'Cannen'i
sahneleyecek.
andaki tepkflerini öJcüyor; sıktfgan nuyun,
anlgan mıyım. ne biievim bir yandan dek-
lansöre basryor bir yandan da beni izliyor-
dur, aman Tannm doğal olmalıyım" gıbı-
lerden bır telasa kapıldığımı ıtıraf etmelı-
yim. lşte böylece yaşamın her anını, her kö-
şesini fotoğraflamış Mimaroğlu. Belki de
bu nedenle Günsüz Günce'yi de Ertesi
Günce'yı de okurken bır fılm izliyormu-
şum duygusuna kapıldım. Başı sonu oima-
yan, doğaçlamayla türetıhTUş ve kolaj yo-
luyla birleştırilmış sahneler. Ancak böyle
bır film kurmaya kalkışınca şu sorun çıka-
bılır karşımıza: Acaba Mimaroğlu'nun
onaylayacağı, kahplardan annmış, imge
gücünü bağımsızca kullanabılen, yolunu
öbürlerinden ayırabilmiş ve de adı sanı du-
yulmamış bır yönetmen nasıl olacaktır?
Her iki kıtapta da güncelere tarih koyma-
mış. tskambil kâğıdı gibi seçip sırasız yer-
leştırmiş onlan. Satır aralannda en çok et-
kilenerek okuduğunuz şey, kalıplaşan kav-
ramlara başkaldın. Sınırlara sıkıştınian sa-
nat akımlan (postmodernızm. mınimahzm
gibi) bır yerde gericilık ömeğı İlhan Bey
ıçın. Bunlarla ınceden alay etmekte: "flost
modernizm modernin postu kaptirması-
dır." Yenılıkçı olmak da doğal bır akıştır.
Mutlaka ızmlerle sınırlanmamalıdır. Yenı-
liğe açık görüşlen, zaten çağımızın öncü
yöntemlerini işlemişbirbesteci olarak mü-
zığınde kanıt bulmuş. Ancak çağın sonla-
nndayken artık bunlann da yeru sayılama-
yacağını anlıyorsunuz günceleri okudukça.
Ve de hâlâ geleneksel yöntemlen kullanan
bestecılerden "Halkayaranmakiçingeçnıi-
şe sjgnıanJar" diye söz ederken yeniye ka-
pılann açık olmayışma karşı bır sıteme de
sıkça tanık oluyorsunuz. "Beethoven'a,
Mozart'a, Shakespeare'e körii körüne tu-
tulanlar"; bırdolu çalıcı yetıştığı halde ne-
den çağdaş sanat müziğının az çalındığı; ne
kadar çalındığına daır ıstatistık bıle yapıl-
madığı; konser programlannda hâlâ Mo-
zart diye direnenlerin nasıl da tutucu oldu-
ğunu okurken ona hak vermemek elde de-
ğıl. tstanbul-Ankara-Paris-Nevv York ara-
sında bır gezintiye çıkanyor sizi bu günce-
lerde Mimaroğlu. Yer yer bır otobiyografi
oluvenyor. Bir bakıyorsunuz onun ilk
gençlik yıllannda sıradan olaylar olarak al-
gıladıklannı bugün tarih kitaplannda oku-
maktayız. Aynca çağımız müziğine yön
vermiş nıce ünlü bestecı de Mimaroğ-
lu'nun yasamına karışmış sıradan uısanlar
olarak çıkıveriyor karşımıza: Varese, Us-
sacİKvsky, Ltgeti venicelerı. 1963 yılında
Varese'in öğrencisi olduğunu Mimaroğ-
lu'nun hıçbır özgeçmişinde okumamıştım.
Anlaşılan özgeçmişe gıımeyecek kadar do-
ğal bakmış bu kendisine "uftıklar açan"
derslere. Bır yanda çok ünlü, ancak Mima-
roğlu için sıradan kişıler; öte yanda adı hiç
duyulmamış ancak Mimaroğlu'na göre de-
ğerlen olan gızlı kalmış kahramanlar var
portreleri arasında.
İnce alayla günümüzü. geleceği, eskiyi
yeniyi ve toplumlan eleştırdiğı satırlar ara-
sında şunlara raslayabiliyorsunuz: "Roma
yanarkcn Neron keman çalarnuş. Amerika
batarken de Clınton saksofon çalıyor." Bır
de Papa'ya taş var "Papa düşüncelerini
Bosna-Hersek'eveSomali'w>önchnıisNo-
d'dc. Bunu öğrendiğjmde kla\ scnci Wanda
Lantou ska'yi andını. Bir tanıdığına hep
'Sıze bır armağanım olacak' dermiş. Gü-
nün birinde,' Verdım sıze armağanımı dün
gece° demiş. Bach'm prelüdünü çalarken
düşüncelerimi size yönelttim."
Kimlere raslamıyorsunuz ki Ertesi Gün-
ce'de: Madonna'dan Ken RusseUa. Erdo-
ğan Çapb'dan Ervis Presley'e. Aydın
Esen'den Hüseyin Sennet'e, Bülent
Arel'den benım söyleşı kıtabıma kadar nı-
ce nıce değınme var.
Metin And. Vîerda trman, Dizzy Gilles-
pie, Ahmet Muhip Dranas ve Umur Pars
ile admı unuttuğu kışılerden oluşmuş bir
fotoğraf kompozısyonunu okurken belki
de dedim, Mimaroğlu'nun bir sonraki ki-
tabı elindeki bunca fotoğrafin ızlenımleri
olacaktır. Günümüzde sanat disıplınleri bır-
leşirken kımbılır bır bestecirun ses dünya-
sıyla görûntü dünyasını birleştirdiği yazı-
lan da yepyeni bır sanat dalı olarak doğa-
bilır.
tlhan Mimaroğlu, Günsüz Günce, Pen Ya-
ymcılıK 1989- ilhanMimaroğlu. Ertesi Gün-
ce, Pen Yayıncıhk. 1994.
'Dünya müziğpyle doğaçlama
KüJtür Servisi- Üç yıl önce, 'Dünya
müziği' umutlan suya düşmek
üzereydı. lngıltere'den ve diğerbirçok
ülkeden etnık folkçulan destekleyen
festıvaller dûzenleyen Ingıliz tabanlı
kuruluş W0MAD ıflasın eşiğine
gelmişti. 1980'lerin sonunda, Üçüncü
Dünya ülkelennden sanatçılarla Batılı
büyük plak şırketlen arasındaki romans
sona ermiştı. Warner, Zimbabweli
ümidi Bhundu Boys'u başmdan atmış.
Virgın de Senegallı ünlü şarkıcı
Youssou N'Dour'dan vazgeçmek
üzereydı. Malili şarkıcı Salif Keita'nın
ünü. 'Soro" isimli albümünün
reklamlan kadar bile sürmedi. Dünya
müzığı, piyasaya ginnce, mainstream
pop bu müzığı denemek için mola
verdi. Ama pek tutmadı. Dünya müziği
bugün için çok daha iyi bir konumda.
WOMAD. büyüyor, gelişiyor. Peter
Gabriel"m desteğıyle 13 yıllüc
geçmişinde ıkmci kez iflasın eşiğınden
dönen U'OMAD'in Reading'dekı
Ri^e^mead Festıvali'nde düzenlediği
özel konserleri günde yaklaşık 15 bin
kışı izlemış. Üçüncü Dünya
ülkelerinden çıkan en büyük
yıldızlardan Youssou N'Dour'un Neneh
Clıerry ile yaptığı uluslararası hit '7
Seronds'. MTV ızleyicileri tarafından
^•H'ün en iyi parçası seçildi. Egzotık
enstrümanlar çalan, etnik müzisyenlerin
soundlan. pop ve rock pıyasasının her
nlriü akımmın özelliklenni
yansıtabılıyor. Mesela 'Plant' ve 'Page'
albümünde, Led Zeppelin'ın
emekçılen. Asyalı bir vokalıst, Asyalı
birlaternacı ve bir grup Mısırlı
perküsyoncu ıle çalışmışlar. Şüpheci
çevreler 'World musk-dünya
müziği'nin hiçbir zaman yetennce
popüler olamayacagını düşünüyorlardı.
Ama bu düşünceler, atılan bırçok yeni
adımla ortadan kalkmaya başladı. Peter
Gabnel'ın 1989'da Wiltshire'da açtığı
Real World (Gerçek Dünya) stüdyo
kompleksinde, Real World Recording
Week adı verilen ve bır jam-session
haftası niteliğindeki organizasyonun bu
yıl 3'üncüsü yapıldı. Bu bir haftalık
jam-session partisine Afrika, Asya ve
dığer dığer yerlerden gelmesi beklenen
müzisyenlerin yanında, Iggy Pop ve
Clash'm lıden Joe Strummer gibi
punk-rock efsanelen ve bazı Avrupalı
dans yapımcılan da katıldı. Bu jam-
sessıonlann seyırcileri arasında süper-
model Kate Moss ve sevgılisi film
yıldızı Johnny Depp de vardı.
eterGabriel'in
1989'da Wiltshire'da
açtığı Real World
(Gerçek Dünya)
stüdyo
kompleksinde, Real
World Recording
We ek adı verilen ve
bir jam-session
haftası niteliğindeki
organizasyonun bu
yıl 3'üncüsü yapıldı
(yanda Gabriel,
Youssou N'Dour ile
birlikte).
'Recording VVeek' gösterdı kı uzak
ülkelenn müzıkleri Peter Gabriel'in
Afrika perküsyonlan ve vokallenyle
flört ermeye başladığı 1970'lerden ben
çok yol katetmiş. Bu günlerde Peter
Gabriel ve Karl Wallinger 'Big Blue
BalT (Büyük Mavı Top) adlı bir proje
üstünde çahşıyorlar. Eski bır Iran halısı
kadar renkli olacak, değişik
milletlerden sanatçılan bır araya
getırecek bu olağanüstü proje, Real
World"e katılıp kayıt yapan
müzısyenlenn çalışmalannı
kapsayacak. Gabriel, Big Blue Ball'un
ne zaman piyasaya çıkacağını
söylemiyor, ama projeyi Real World'ün
açılışını yaptığı soundtrack albümü
Passion'ın devamı olarak görüyor. Üst
katta Gabnel ve VVallınger projeleri
üstünde çalışırken bır punk-rock
efsanesi, aşağıda kendi adına yeniden
düzenlenmiş Strummerville'de
emeklilikten çıkışını kutluyor.
1980'lerde kanyerini noktalayan ve
Clash'ı yeniden kurması için teklif
edilen milyonlarca dolara direnen Joe
Strummer, Real World'ün sürpnzi idi.
Birlikte bır grup tablatura davulcusu ve
listelerin en ünlü tekno grubu Grid'ın
bir üyesi olan Rkhard Norris ile tüm
gece süren bir jam-session yapan
Strummer'ın bu sessıondaki rolü sert
elektronık vuruşlarla Pakıstanlı
müzisyenlerin akıcı ve yumuşak
rıtmleri arasında arabuluculuk
yapmakmış. Norns'le çalmaktan çok
hoşlanan Strummer, bu çalışmalan
düzenlı olarak devam ettirmek istiyor.
Grid'ın bir başka elemanı Alex Gifford
da bir süriı bilgısayann başında
W0MAD'in düzenli bır parçası olan,
yan Avustralyalı yan Brezilyalı grup
Bad Boys Batucada ile yaptıklan
kayıtlann üzerinde çalışıyor. Glifford
prodüktör, yapımcı, aranjör aynı
zamanda boş zamanlannda kulüplerde
DJ'lik de yapıyor. GifFord, Hollandalı
prodüktör Hardfloor ıle Gineli şarkıcı
Mory Kante'nin 'Yeke Yeke' adlı
çahşmasını t
worW music' projesinın
dönüm noktası olarak görüyor.
Gabriel'in Recording Week projelerinin
ıçinde en cesuru. en güzeli. belki de
'worW music' ruhunu ve soundunu en
iyi yakalayanı bır afro-celtik harp
müzığı albümü. Bu çalışma Simon
Emmerson'ın fikriymiş. Sanat
dırektörü 'Sex Pistob'ın direktörü
Jamie Reid olan bu albüm dünya
müziği için çok önemli bır adım.
ÜÜDÜŞÜNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Dilin Şiiri
Anadili Türkçe olan bir insan sonradan öğrendiği
yabancı bir dilde okuduğu şiırleri nasıl değerlendi-
rir?
Konusuna, ıçeriğine, iletisine, anlatım özellikterine,
imgelerine, yapısına, uyumuna, seslerine bakarak...
Bu ışlen yaparken belki de elinde şiiri okuduğu ya-
bancı dilden anadiline bir sözlük vardır.
Yabancı bir dili çok iyi bilenler, o dilin konuşuldu-
ğu bir ülkede uzun yıllar yaşamış olanlar, ellerine söz-
lük alma gereğini hıç duymayanlar, içeriği, biçimi
aşıp dilin şıırine ulaşabilirler mi?
Hiçsanmıyorum...
Başka ülkelenn şairieri önümüze ister istemez bir
eleştiri süzgecinden geçirilmiş olarak gelirler. Ken-
dileri seçıldiği gıbı, en güzel şiirteri de seçilmiştir.
Mayakovski, Rilke, Apollinaire, Pound, Dylan
Thomas, Kavafis vb ile karşıiaşinca, bizim yaptığı-
mız, sözlüklü söziüksüz, onlan okuyup anlamaya ça-
lışrnak, yüceliği belgelenmiş olan şiirierine hayran
kalmaktır.
Sırasında o büyük şairlere de yakınlık duymaya-
biliriz, ama değerlerini tartışmaya kalkmayız. Yaz-
dıklan dili bilmek yetmez çünkü. Bir dilin şıirini duy-
mak bambaşka bir şeydir.
Aslında onların anadilimize çevrilen şiirlerini okur-
ken de tedirginızdir. Yazdıklan dilin şiinne çok yasla-
nan şairierse, çevrilince tatsızlaşmalan doğaldır di-
ye düşünür, eksikliği çeviride aranz.
Bu yaklaşımın yanlış olduğunu söyleyemern. Çün-
kü insanlar anadillen dışındaki dillenn şıirine öyle ko-
lay kolay ulaşamazlar.
Diyelim Fransız şiırini çok seven, Fransızcayı çok
iyi bilen bir yabancı okurun önüne tanınmamış bir
Fransız şair adayının orta düzeydeki bir şiirini koy-
dunuz. Değeriendirebilır mi?
Konusuna, ıçeriğine, itetisine, anlatım özelliklerine,
imgelerine, yapısına, uyumuna, seslerine bakar, ba-
kabilirse, ama değerlendiremez.
Korkar yanılmaktan.
Konusunu, içenğıni, iletisıni değerlendirebilir.
Anlatım özelliklenni, imgelerini, yapısını, uyumunu,
seslerini değerlendirebilir.
Ama gerçekten iyi bir okursa, ki bunlan değerlen-
direbilmek için gerçekten iyi bır okur olması gerekir,
yargı vermekten çekınecektir.
Çünkü dilin şiiri denen bir şey var. Onun ölçütü ise
inanılmaz bir oznellik batağında gızli...
Nâzım Hikmet'in şıirlennı çevınlerden okuyup be-
ğenen yabancılan düşünüyorum:
"Yanarak, I yanarak parmaklan şerrârelerden I in-
san yüreklerine dokundu bu elleri I yirmi beş sene-
dir I yani bir rubu asır I hapisane kaleminde mukay-
yit kulunuzun..."
Bir şiirin girişinde, dilimizdeki gelişmelerin yardı-
mıyla, bir ınsan tipi çızıliyor. Parmaklann insan yü-
reklerine dokunurken şerrârelerden yanışı çeviride
aktanlabilir, amatipin çizimine dilimizın gelışmelenn-
den yararlanılarak yapılan katkı nasıl aktarılacak?
"Yani bir rubu asır" ile "mukayyit kulunuz" sözleri-
nın taşıdıklan yükü bir yabancı dilde hiçbir söze ta-
şrtamazsınız.
Şıir deposu deyimler de öyle...
Melih Cevdet Anday'ın "Piraşkına fakiraşkına"
dizesi Ingilizceye "Forthesakeoftheold, forthesa-
ke of the poor" dıye, Fransızcaya ise "Pour l'amo-
ur de Dieu, pour l'amour des pauvres" diye çevril-
mişti.
Başka bir çaresi olmadığı için.
Ama dilin şiiri deyince belli bir yoruma saplanıp kal-
mamalıyız.
Dilin ortak malımız olmuş, özellikle deyimlerde,
yaygın söyleyışlerde depolanmış bir şiirselliği var.
Yüzyıllann birikimiyle, kullanımın katkısıyla işlenip
geliştırilmiş.
Bir de dili yoğururken şairlerin ortaya koyduğu şı-
irsellikler var. Bazen bulup öne çıkararak, bazen bü-
tünüyle yeniden yaratarak.
Bakarsınız, bır şair odalarda, "Deli eder insanı bu
çocuk!" diye öfkeyle bağıran bir ananın ağzından al-
dığı bir sözü, "De// eder insanı bu dünya" diye şiir-
leştirmiş; bakarsınız bir başkası, "Folklor şiire düş-
man" diye ortaya atılarak her şiirselliği kendi dil se-
rüveninde yaratmaya soyunmuş...
Şiır üzerine söylediğimiz bu sözler aslında yazın
dünyasının bütünü için geçerii, çünkü bu dünyanın
neresine giderseniz gidin, hep dil çıkacaktır karşını-
za.
Yaşar Kemal'in romanlannı Türkçenin içine doğ-
mamış bir kimse nasıl değerlendirebilir?..
Bodrum'da fotoğraf sergisi
BODRüM (AA> Fotoğraf sanatçısı Gül Ezen'in
eserlerinin yeraldığı fotoğraf sergisi. Muğla'nın
Bodrum ilçesinde açıldı. Gül Ezen'in 20 siyah beyaz
çalışmasından olusan ve Gölköy'dekı Karianda
Oteli'nde izlenıme sunulan sergide, Bodrum
fotoğraflan yer alıyor. Bu yıl, Orhan Anbumu ve
Kuveyt Minolta yanşmalannda birincilik ödülü alan
Gül Ezen'in fotoğraf sergisi 20 ağustosa dek devam
edecek.
Kütüphaneciler için ebru sergisi
İSTANBUL (UBA)- Sanatçı Ahmet Çoktan'ın ebru
sergisi, dünya kütüphanecilerinin buluşacağı
lstanbul'da sanatseverlerin ılgisine sunulacak. Dünya
kütüphanecilerinin lstanbul'da yapacağı ve Türkiye'de
ilk kez düzenlenen konferans çerçevesinde Ahmet
Çoktan'ın ebru sergisi AKM'de yer alacak. 1993
yılında Türk Ebru Sanatı adlı kitabını yayımlayan
sanatçı, ekim ve kasım aylannda Malezya ve
Japonya'da sergi açacak.
TSE Karikatüp ve Kompozisyon
Yanşması
AINKARA (AA) - Türk Standartlan Enstitüsü (TSE),
41. kuruluş yıldönümü dolayısıyla karikatür ve
kompozisyon yanşması düzenledi. 10 ekim- 10 kasım
tarihleri arasmda kutlanacak Dünya Standartlar ve
Kalite Günü etkınlikleri kapsamında yapılacak olan
yanşmalann konusu "standart ve kalite" olarak
belirlendi. Yanşmalara tüm vatandaşlar katılabiliyor.
Dereceye girenlerden bır kişiye 30 milyon, iki kişiye
25'er milyon, üç kişiye 15'er milyon lira ödül
verilecek.
Artık KALLÂVİ de
yer bulabileceksiniz.
KALLÂVİ,
Etiler girişinde açtığı
yeni şubesinde
leziz mutfağı ve canlı fasılıyla
dostlarını bekliyor.
Tel: 282 70 70