05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 AĞUSTOS 1995 ÇARŞAMBA 10 DIZI YAZI Sevr için geri sayım O smanlı başken- tinde bu olaylar yaşanırken, Pa- ris'te 1919'un ocak ayından bu yana yürütûlen Barış Konferansı'nın ön çalış- malan sona ermiş ve tüm taraf- lann katılacağı bir konferans ya- pılmasına karar verilmişti. Bu konferansa doğal olarak Osman- lı Devleti de çağnlıdır. Gelin gö- rûn ki. Damat Ferit Paşa ve çev- resi. bu çağnyı bile. kamuoyuna büyûk birbaşanymış gibi göste- riyorlardı. Konferansa gidecek kunılun nasıl oluşacağı hükümet üyeleri arasında konuşulurken, Çürüksulu Mahmut Paşa, bu- nun Osmanlı Devleti için son bir ı fırsat olduğunu, bu bakımdan Fransızcayı şöyle böyle değil çok iyi bilen, iyi yetişmiş, siyaseti de iyi kavTamış kişilerin banş kuru- lunda yer alması gerektiğini ile- ri sürer. Aynca orada karşılıklı alıp verilecek 'nota'lann kimin tarafından kaleme alınacağını sorduğunda. Damat Ferit Paşa yanıt olarak "Abd-i âciz" der. yani kendisinin kaleme alacagı- ni bildirir (12). Damat Fent'in bunu nasıl yapacağına geçmeden önce, Banş Konferansı hakkında Mustafa Kemal'in kaygılann- dan söz etmemız gerekir. Mustafa Kemal'in kaygıları Mustafa Kemal: "Paris'e git- meye hazırlanan kurulun gö- rüşü ile ulusun isteği arasında tam bir uygunluk gerekir. Böy- le olmazsa ulus, çok güç du- rumda ve diizeltilemez olup bittilcr karşısında kalabilir" diyordu (13). Mustafa Kemal'i bu kaygıya iten durum, ulusun haklannı savunmada hangi ilke- lere uyulacağı. ne konuşulacağı. daha doğrusu kurulun programı- nın ne olduğunun bilinmemesin- den kaynaklanmaktaydı. Musta- fa Kemal haklı olarak. kurulun izleyeceği programın resmi bir biçimde ulusa açıklanmasını ıs- tiyordu. Gerek hükümet üyesi Çürük- sulu Mahmut Paşa'nın, Damat Ferit'in anlayacağı dille yaptığı uyanlar, gerekse Mustafa Ke- mal'in bir devlet adamı niteliği ve biçemiyle (üslubuyla) ortaya koyduğu kaygılar çok önemlıydi; çünkü artık Sevr için geri sayış başlamıştı. Ne var ki, Mondros Ateşkes Anlaşması'nda kendini göster- me olanağı bulamayan Damat Ferit, sadrazam olmakla eline geçen fırsatı kesinlikle kullana- caktır. Aynca, Mahmut Paşa'nın ileri sürdüğü koşullann kendisin- de bulunduğundan da hiç kuşku- su yoktur; bunu, verdiği yanıtla ortaya koymuştur. Dinlenmeyen uyanlar Paris'e gidecek kurulun oluş- turulması için karar verecek hü- kümet toplantısından bir değil i- ki sonuç çıkar. Çürüksulu Mah- mut Paşa'nın uyanlanna alttan alta kızmış olan Damat Fent, kendisine "tttihatçı" yakıştır- masını yapınca -dönemin en ağır suçlamasıdır bu. tıpkı yıllar son- rayapılan "komünist" suçlama- sında olduğu gibı- paşa görevin- den istifa eder. Ikinci sonuç da anlaşılacağı gıbı, Damat Ferit Pa- şa başkanlığında oluşan üç kışi- lik kuruldur; öteki iki üye de Ma- liye Bakanı Tevfik Bey ile Dev- let Şûrası Başkanı (filozof) Rıza Tevfik'tir(Bölükbaşı). Banş Konferansı için Pans'e bu üç kışınin gıdeceği 3 Hazıran 1919'da açıklanınca gerek kamu- oyundan, gerekse devletin türlü birimlerinden olumsuz tepkiler yagmaya başlar. Mustafa Ke- mal'in. seçilen 'kurul'un yeter- sizliğini anlatan. açıklayan bildı- rileri, Anadolu'daki örgütlere, kuruluşlara ulaşınca, yankılan İstanbul'dan duyulmaya başlar. Pek çok ulusal kuruluştan, örgüt- ten padişah'a telyazılan gönde- rilerek durum eleştirilir: doğacak sonucun bu kurulu onaylayan Vahdettin'e ait olacağı bildirilir. Ne var ki, bu uyanlann, tepki- lerin etkisi görülmez; çünkü "üç- lü"de herhangi bir değişiklik ya- pılmaz. Damat Ferit Paşa, öteki iki üyeyle birlikte 6 Haziran • Paris'te yapılması kararlaştırılan Banş Konferansı'nda ulusun haklannı savunmada hangi ilkelere uyulacağından kaygılanan Mustafa Kemal, "Paris'e gitmeye hazırlanan kurulun görüşü ile ulusun isteği arasında tam bir uygunluk gerekir. Böyle olmazsa ulus, çok güç durumda ve düzeltilemez olup bittiler karşısında kalabilir" diyordu. • Osmanlı Devleti'nin, Banş Konferansı'na sunacağı 'nota'yı Damat Ferit kendi başına gizlice hazırlar. Fransızcası böyle bir metni yazmaya yeterli olmadığı için de gereksinmelerini gidermek ve bağlantı kurmak amacıyla yanlarına verilen Fransız subayına okutup, yanlışlarını düzelttirir; öteki iki üyeye göstermeden, çarçabuk Konferans Başkanlığı'na verir. TÜRK HALKININ YOK EDİLİŞ BELGESİ 1919'da Fransızlann "Demok- rasi" adlı savaş gemisiyle yola çıkar; Tulon limanında gemiden inerler, Paris'e geçip toplantıya katılırlar. Çürüksulu Mahmut Paşa'nın ve Mustafa Kemal'in ortaya koy- duğu sakıncalar. inanılmaz bo- yutlara ulaşarak, toplantının da- ha ilk günü hemen belirir. Çün- kü, Osmanlı Devleti'nin, Banş Konferansı'na sunacağı 'nota'yı Damat Ferit kendi başına gizli- ce hazırlar, Fransızcası böyle bir metni yazmaya yeterli olmadığı için de gereksinmelerini gider- mek ve bağlantı kurmak amacıy- la yanlanna verilen Fransız su- bayına okutup. yanlışlannı dü- zelttirir; öteki iki üyeye de gös- termeden, çarçabuk Konferans Başkanlığı'na verir... Osmanlı Devleti için "son bir umufolarak görülen böyle bir karar toplantısma verilen bu no- ta, dıplomasinin kurallan şöyle dursun, bütünüyle akıldan, man- tıktan uzak bir anlatımla kaleme alınmıştı. Damat Ferit. 'nota'sın- da, Osmanlı Imparatorluğu'nu, "yükselme devri"nin koşulla- nnda yeni baştan kuruyor, sınır- lannı Hint Okyanusu'ndan baş- latıp, Avrupa içlerine vardınyor, Tuna boylannı kapsayarak Ru- meli'nin sınınna dek dayatıyor- du. AyTica konferansı hiç ilgilen- dirmeyen, hiç konuşulmayan bir konuyu da. durup dururken, gün- deme getiriyor. Mekke ve Medi- ne'ye "Surre"göndermeyi Os- manlı devletinın sürdürmesini is- tiyordu. Damat Ferit'in, Banş Antlaşması koşulları arasına yerleştirdiği "Surre". bilindiği gibi. Osmanlı padişahlan tarafın- dan Mekke ve Medine'ye yılda bir kez gönderilen para ve türlü armağanlan oralara ulaştıran bir "alay"dır. Osmanlı padişahlan günümüz Tiirkiye'sinin devlet başkanlanndan birinin. hac'ca gidip "Hacı cumhurbaşkanı" olmasına karşı, hiç hac'ca git- memişler. yani "Hacı Padi- şah"olmadıklan gibi, "Hacı Halife" de olmamışlardı. Ama her yıl "Surre Alayı"nı düzen- letirler, kutsal yerlere armağanla- nnı gönderirlerdı. Bunun yasak- lanması içte ve dışta hiç kimse- nin aklına gelmediği gibi bundan hiçbır yerde de söz edilmemişti. Üstelik Damat Fent Paşa, kon- feransa verdiği notanın metnin- de, Osmanlı sınırlannı çizerken elbette bu kutsal yerlen de bu sı- nırlar içinde göstermekteydi. "Surre" konusunu ortaya at- makla, kendi egemenliği altında, kendi toprağı konumunda olan bir yer ile ilgili etkinliği için, Os- manlı devletıni "izin ister" du- ruma düşürüyordu. Bütün bun- lar, Damat Ferit Paşa'nın olayla- n algılayamadığının, yeteneksiz- lığinin bırergöstergesiydi... Fransa Başbakanı Clemen- cau'nun 25 Haziran 1919 tari- hinde Damat Ferit'in -kimi kay- naklann yazdığı gibi- "mecnu- nane" notasına çok ağır. dahası aşağılayıcı bir yanıt verdiği belir- tilir. Üç temmuz günü de, Os- manlı Banş Kurulu Istanbul'a gönderilir. Osmanlı gösteri geleneğinin ortaoyunculanna taş çıkartacak bu olaylann, bundan sonra artık son bulacağını \ e baş oyuncunun da sahneden indirileceğini bekli- yor insan. Ama gerçeğin böyle olmadığını biliyoruz. Çünkü bü- tün bu olup bitenleri denetleme durumundaki Vahdettin'in de gelişmeleri Damat Ferit'in doğ- nıltusunda izlemesi, onun boyut- lannda algılaması, sonucu değiş- tirmiyordu. Zaman zaman padı- şahın bu olanlann kimilerinden haberi olmadığı ileri sürülmüş ve yazılmıştır. Ama, Damat Ferit'in, Paris Banş Konferansı'na yaptı- ğı bu ünlü "çıkarma"nın tüm aynntılan Vahdettin'e ulaşmış- tı. Konferansın başlama günleri- ne dönersek bunun nasıl gerçek- leştiğini görürüz. Osmanlı Devleti'ne. Fransız siyasal temsilcisi Degrance ara- cılığı ile banş görüşmeleri için çağn geldiğınde, Damat Ferit kendi başkanlığındaki kurulu oluştururken, hükümet dışında- ki "Devlet Ricali". yani devie- tin birimlerindeki üst düzey yet- kilileri de güdülen Fransız taraf- tan politikayı dengelemek ama- cı ile eski Sadrazam Tevfik Pa- şa'nın, bir tngiliz gemisiyle Fransa'ya girmesinde yarar gör- müşlerdi. Nitekim. "Damat Ferit Ku- rulu"nun 6 haziranda yola çık- masının ardmdan Tevfik Paşa da 14 haziranda bir ingilız gemisiy- le İstanbul'dan aynlmış ve Pans Banş Konferansı'na görevli ol- maksızın katılmıştı. Konferans süresince olanlan yakından ızle- yen Tevfik Paşa, görevli kurulun Istanbul'a gönderilmesinden sonra, yurda dönmüş ve Paris'te yaşananlan bütünüyle Vahdet- tin'e anlatmıştı. Versailles Sarayı'nın Aynalı Salonu'nda yapılan banş görüşmelerinde Clemenceau ve L. George. (14) Mufassal Osmanlı Tarihı. lst. 1963 Ci!f6.s.3593 (15) Söyleı; Cılt I. 1963. s. 21 Yarın: Erzurum Kongresi Herkese vatandaşkk numarası verflmeli FUAT AVCI Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlannın vatandaş- lık numarası yoktur. Yeni çıkanlan yasa ile bunu sağlayacaklar. Nüfus cüzdanlarında bir numara varsa da o yalnız orada kalmaktadır. Onunla her- hangi bir işlem yapılmıyor. Her zaman her konu- da şikâyet ederiz. Örneğın vatandaş vergi kaçın- yor, devlet trilyonlarca zarar ediyor diye. O halde neyapmalıyız? Önerimiz şöyle: Her\'atandaşın bir numarası olmalı. Istanbul'un Kadıköy kazasında bugün doğan bir çocuğun vatandaşlık numarası. 34 08 - 9951356'dır. Bu numaranın anlamı şöyle; 34 Istanbul lli. Kadıköy Kazası nüfus dairesi o ılde- ki alfabetik sıraya göre sekizinci ilçedekı nüfus da- iresi simgesi. 995 Doğum yılı 1356 da o yıl 1 O- cak'tan itibaren doğum günü itibanyle nüfusa ka- yıtedilen vatandaşın numarası. 1 Ocak 1996 tari- hinden itibaren bu şekilde numara verilmesi ola- nak dahilindedir. Eski doğumlulara da nüfusa ka- yıt sıralanna göre numaralannın üç ay içinde ve- nlmesi mümkündür. Bu numara ile her türlü işlem yapılmalı askerlik, evlenme, ölüm, mal alım-satı- mı- ev kiralama, araba satın alma.. velhasıl her yerde bu numara kullarulmalı. Evinizi kiraya mı veriyorsunuz kontratınıza hem sizin, hem de kira- cının numaralan yazılmalı; noter. kontratınızı onaylamalı, kontratın bir suretini de mahalli ver- gi dairesine göndermeli. Böylece bir yıl içerisin- deki gelir ve giderlerin muhasebesi yapılmalı ve devlete olan vergı borcu vatandaşça ödenmeli Devlet de alacağını takip etmeli. Bu konuda bir olayı aktarmak isterim. Yıllar önce Amenka'ya giden bir Türk mühendıs orada çalışmaya başlıyor, yıllar sonra bırgün bu mühen- dısın yıllık. gelıri ilegıderi arasında yüklü bir mik- tar dolar fazlası oluyor. Vergi kontrolörleri gelip bu fazlalığın nereden kaynaklandığını mühendis- ten soruyorlar. Türk zekâsı her yerde olduğu gibi, imdada yetişiyor. Mühendisdiyorki; "Bu miktar parayı Türkiye'ye gittiğimde A şahsından al- dım, ona buradan bazı mal alıp yollayacagım." Kontrol memurlan pekiyı deyıp aynlıyorlar. Bir süre sonra Türkiye'ye gönderdikleri kontrolör va- sıtasıyla, A şahsını bulup soruyorlar. A şahsının cevabı "Evet ben bu kadar doları mal alması için mühendis B'ye verdim.." olay bıtmiyor, 6 ay sonra Amenka'daki mühendisi buluyorlar, mal alıp göndermedığıni saptıyorlar. 1 ay içinde mal- lan göndermesini söylüyorlar. 1 ay sonra gelip kontrol ettiklerinde mallann Türki>e'ye ihraç edil- diğıni görüyorlar. olay böylece sonuçlanıyor. İşte devlet budur. Mallar ıhraç edılmese ıdi ce/ası el- bette hapislik. Devlet dediğimiz böyle olur. gan- banın sırtına basmaz. gerekli olandan yeterince vergisini alır. Bugünlerde gazetelerde vergı yüz- süzleri açıklanıyor. Görüyorsunuz ve hayretler içinde kalıyorsunuz. Kimler neleri. nasıl kaçınyor. Vatandaşlık numarası her yerde geçerlı olacak- tır. Ehlıyet alırken aranılacak. Her türlü fatura iş- lemlerine yazılacak. Geçenlerde Maliye Bakanı- mız bizzat kendisi söyledi. Maliye Bakanlığımı- zın 75 vilayet defterdan ile on-line bilgisayar bağ- lantı lan tamamlanamamış. Gerçekten çok geç ka- lınmış. Para kendi ellerinde, ülkemizde teknoloji mev- cut, >ukanda arz ettiğimız vatandaş numarasmı altı ayda hatta üç ayda tamamlarlar. Her vatandaş- tan da alınması gerekli olan vergilerini böylece alırlar. Maliye Bakanlığı yetkilılennden bunu ger- çekleştırmelerinı beklıyoruz. Şımdıden teşekkür- lcr. POLİTİKA VE OTESt MEHMED KEMAL Ört ki Ölem... ikinci Mahmut tebdıl gezermiş, halkın kendini ne kadar sevdiğinı öğrenmek istermiş. Gene böyle teb- dil gezdiği günlerin birınde, bir şerbetçinin önünde durmuş! Bir bardak şerbet içerken sormuş: "Üçüncü Selim'ote/7 mi memnunsunuz, Ikinci Mahmut'tan mı?" Şerbetçi: "Ikisinin de Allah belasını versin" demiş. "Neden?" "Bir değişiklik yok. Selim zamanında şerbetin bar- dağı beş paraydı Mahmut zamanında da beş para." Şerbetçi dediğın şerbetin bardağına bakar, padi- şahına değil... Elinden tutup başbakanlığa kadar yücelttiği Tan- su Çiller, Demirel için şöyle diyesiymiş: "Eski ve köhnemış engelleri ortadan kaldırdık. Önümüz açıldı." Bu engellerden biri Demirel, öteki Cindoruk olu- yor. Gazeteci bu durur mu, soruyor: "Siz eski ve köhne bir engel misiniz?" "Kimse sabnmı taşırmasın! Herhalde bize böyle şahsen, ne bana, ne Sayın Cindoruk'a böyle diye- cek biri çıkmaz. Bize böyle bir şey diyen cevabını alır." Demirel'e (Cindoruk'a da) böyle bir söz söylen- mişse yanıtını alır deniyor. Sanki bu yanıt olmuyor mu? Elbette olur. Yanıt verilmiyor gibi görünüp ya- nıt veriliyor. Sabrı taşarsa ne olur? Parti içindeki kavgaya De- mirel, doğrudan doğruya girmez, bırini sokar o da niyabeten Cindoruk olur. Son sabır taşma da ema- neti sanp sarmalayarak Demirel'e teslim eden Cin- doruk olmadı mı? Demirel yanıt vermeyeceğini söy- lüyor, ama kendini alamayıp söylediği şu sözler ya- nıt değil mi? "Nefsi müdafaa hakkım vardır. Ben suskunluğu tercih ediyooım. O devre hizmet vermış yöneticile- re, bana kucak vermiş arkadaşlanma bir kötüleme vaki olursa onu bizzat sert karşılanm. Sabnmın taş- masını istemiyorum. Eleştinye evet! Ama dozunda ve uygar olmalı!" Bizim Cağaloğlu'ndaki şerbetçiye baktım; yerin- de yoktu. Bu köşede şerbet satmayı belediye ya- saklamış. Bu da beterin beteri. Ikinci Mahmut'tan kötüsü de var. Bir dostumun torunu gazeteci olmuş,*özel televiz- yonların birinde çalışıyor, yavaşça kulağıma fısladı: "Elli milyon alıyor" dedi. "Bir öğüdüm var mıymış", diye soruyor. Ne öğüdüm olacak kı elli yılı aşkın ga- zetecıyim, onun aldığının yarısı elime geçmiyor. Öğüt versem gülerler. Geçım sıkıntısı mı tarihimızde görülmemiş boyut- lara erişmiş. Büyükelçilerimizden Semih Günver'in yazılarını, kitaplarını beğeniyle okurum. Geçende geçım sıkıntısından söz ederken "Kıymanın kilosu 350 bin lira" diye yazıyordu. "Kıymanın birbüyükel- çiyle ne ilişiği olur", demeyin. Hayatın çekilmezliği budur işte!.. Kınadığımız Osmanlı'da bir emekli Se- fir-i kebir, kıymayla uğraşır mı? Bosna Hersek'te bile bizdeki enflasyonun olma- dığını söylüyorlar. Kurtuluş Savaşı'nda bile para böyle kuyunun dibine ınmemişti. Boşa değil Kahramanmaraş'ta bir gazete okurla- rına promosyon olarak kefen dağıtmıyor; kapış ka- pış gidiyormuş kefenli gazete... Buna derler: "Ört ki ölem!" B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Antık çağlarda Bolu, Bursa, Kas- "1 tamonu ve Zon- o guldak ıllerinin bulunduğu yöreye 3 verilen ad. 2/ Os- manlı ordusunda ve donanmasında •hafıf pıyade aske- n... Alev. 3/ De- nizcilikte herhan- gı bir yükü kaldı- np ındinrken iste- nilen durumda tut- mak için ona bağ- lanan ınce ip. 4/ Bangla- deş'ın başkenti... Emek. 5/ Hararet... İki kışılik yanş yel- kenlısı. 6/ Eski bır Hınt tan- nsı... Kimyada basıt şekerle- nn genel adı. II Bır renk... Kahve, hindıstancevızı, süt ve alkolden oluşan bir içki. 8/Dık yokuş... Şamanizm'ın dın adamlanna \ enlen ad. 9/ Yiğit. kabadayı... Molibden elementının simgesi YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Don ve pantolon gibi gıysilerin dizden aşağı olan bölü- mü. 2/ Nışan... Başkalannın sırtından geçinen kimse. 3/ Her sapçığı ayn çıçekle son bulan bileşik çiçek durumu... Sümerler'desağlık tannçası. 4/Birdokumamaddesi... Erek. 5/ Kesinlikle uyulması gereken Kuran ve hadis hükümle- ri... Peari Buck'ın. Çinli birailevi konu alan ünlü romanı. 6/ Özel gezintı gemısı... Küçük köy. 7/ Yoğurt, patlıcan ve kıymayla yapılan, Gaziantep yöresine özgü bir yemek. 8/ Değerİı madenlenn anlık derecesı... Sazın en kalın teli. 9/ Itına... Japonlar'a özgü bir tür güreş. İLAN GÜMÜŞHACIKÖY KADASTRO MAHKEMESİ 1991/47 Davacı ilçenin D.obruğu köyünden Nazmiye Balcı vs. davalılan Yaşar Erdoğan vs. aleyhine açılan tesbite itiraz ve tescil davasının yapılan yargılaması sırasında verilen ara karan gereğince; davaya dahil edilen Hat- ice Kotanlı. Asiye Acar, Bünyamin Dönmez, Hüseyin Dönmez, Kudret Uysal, Hacer Lysal, Keziban Arpaguş, Zeliha Çelenk. Yusuf Çelenk, Alican Uysal, Menşure Uysal, Arife Uysal, Mustafa Karakaya, Mehmet Karakaya, Talip Çınar, Zeynep Çınar, Cemil Çınar, Mevlüt Çınar. Kemal Çınar, Zeynep Çınar, Bekir Çınar. Ali Osman Çınar, Fatma Çınar, Zarife Sansar, Ayşe Demirkol. Murat Örs'e dava dilekçesi tebliğ edilememiş olup adresleri de tesbit edilemediğinden i- lanen tebligat yapılması gerekmiştir. Davaya dahil edilen Hatice Kotanlı, Asiye Acar, Bünyamin Dönmez, Hüseyin Dönmez, Kudret Uysal, Hacer Uysal, Keziban Arpaguş. Zeliha Çelenk, Yusuf Çelenk, Ali Can Uysal, Menşure Uysal, Anfe Uysal, Mustafa Karakaya. Mehmet Karakaya, Talip Çınar, Zeynep Çınar. Cemil Çınar, Mevlüt Çınar, Kemal Çınar, Zeynep Çınar, Bekir Çınar. Ali Osman Çınar, Fatma Çınar, Zarife Sansar, Ayşe Demirkol. Murat Örs'ün, duruşma günü olan 3.10.1995 günü saat 9.00 da mahkememız duruşma salonunda hazır bulun- malan veya kendilerini bir vekille temsil ettirmeleri, aksi takdırde yokluklarında karar verileceği ve du- ruşma gününün ilan tarihinden itibaren 15 gün içinde tebliğ edılmış sayılacağı ilanen tebliğ olunur. Basın: 36489
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle