Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16 AĞUSTOS 1995 ÇARŞAMBA
10 DIZI YAZI
Sevr için geri sayım
O
smanlı başken-
tinde bu olaylar
yaşanırken, Pa-
ris'te 1919'un
ocak ayından bu
yana yürütûlen
Barış Konferansı'nın ön çalış-
malan sona ermiş ve tüm taraf-
lann katılacağı bir konferans ya-
pılmasına karar verilmişti. Bu
konferansa doğal olarak Osman-
lı Devleti de çağnlıdır. Gelin gö-
rûn ki. Damat Ferit Paşa ve çev-
resi. bu çağnyı bile. kamuoyuna
büyûk birbaşanymış gibi göste-
riyorlardı. Konferansa gidecek
kunılun nasıl oluşacağı hükümet
üyeleri arasında konuşulurken,
Çürüksulu Mahmut Paşa, bu-
nun Osmanlı Devleti için son bir
ı fırsat olduğunu, bu bakımdan
Fransızcayı şöyle böyle değil çok
iyi bilen, iyi yetişmiş, siyaseti de
iyi kavTamış kişilerin banş kuru-
lunda yer alması gerektiğini ile-
ri sürer. Aynca orada karşılıklı
alıp verilecek 'nota'lann kimin
tarafından kaleme alınacağını
sorduğunda. Damat Ferit Paşa
yanıt olarak "Abd-i âciz" der.
yani kendisinin kaleme alacagı-
ni bildirir (12). Damat Fent'in
bunu nasıl yapacağına geçmeden
önce, Banş Konferansı hakkında
Mustafa Kemal'in kaygılann-
dan söz etmemız gerekir.
Mustafa Kemal'in
kaygıları
Mustafa Kemal: "Paris'e git-
meye hazırlanan kurulun gö-
rüşü ile ulusun isteği arasında
tam bir uygunluk gerekir. Böy-
le olmazsa ulus, çok güç du-
rumda ve diizeltilemez olup
bittilcr karşısında kalabilir"
diyordu (13). Mustafa Kemal'i
bu kaygıya iten durum, ulusun
haklannı savunmada hangi ilke-
lere uyulacağı. ne konuşulacağı.
daha doğrusu kurulun programı-
nın ne olduğunun bilinmemesin-
den kaynaklanmaktaydı. Musta-
fa Kemal haklı olarak. kurulun
izleyeceği programın resmi bir
biçimde ulusa açıklanmasını ıs-
tiyordu.
Gerek hükümet üyesi Çürük-
sulu Mahmut Paşa'nın, Damat
Ferit'in anlayacağı dille yaptığı
uyanlar, gerekse Mustafa Ke-
mal'in bir devlet adamı niteliği
ve biçemiyle (üslubuyla) ortaya
koyduğu kaygılar çok önemlıydi;
çünkü artık Sevr için geri sayış
başlamıştı.
Ne var ki, Mondros Ateşkes
Anlaşması'nda kendini göster-
me olanağı bulamayan Damat
Ferit, sadrazam olmakla eline
geçen fırsatı kesinlikle kullana-
caktır. Aynca, Mahmut Paşa'nın
ileri sürdüğü koşullann kendisin-
de bulunduğundan da hiç kuşku-
su yoktur; bunu, verdiği yanıtla
ortaya koymuştur.
Dinlenmeyen uyanlar
Paris'e gidecek kurulun oluş-
turulması için karar verecek hü-
kümet toplantısından bir değil i-
ki sonuç çıkar. Çürüksulu Mah-
mut Paşa'nın uyanlanna alttan
alta kızmış olan Damat Fent,
kendisine "tttihatçı" yakıştır-
masını yapınca -dönemin en ağır
suçlamasıdır bu. tıpkı yıllar son-
rayapılan "komünist" suçlama-
sında olduğu gibı- paşa görevin-
den istifa eder. Ikinci sonuç da
anlaşılacağı gıbı, Damat Ferit Pa-
şa başkanlığında oluşan üç kışi-
lik kuruldur; öteki iki üye de Ma-
liye Bakanı Tevfik Bey ile Dev-
let Şûrası Başkanı (filozof) Rıza
Tevfik'tir(Bölükbaşı).
Banş Konferansı için Pans'e
bu üç kışınin gıdeceği 3 Hazıran
1919'da açıklanınca gerek kamu-
oyundan, gerekse devletin türlü
birimlerinden olumsuz tepkiler
yagmaya başlar. Mustafa Ke-
mal'in. seçilen 'kurul'un yeter-
sizliğini anlatan. açıklayan bildı-
rileri, Anadolu'daki örgütlere,
kuruluşlara ulaşınca, yankılan
İstanbul'dan duyulmaya başlar.
Pek çok ulusal kuruluştan, örgüt-
ten padişah'a telyazılan gönde-
rilerek durum eleştirilir: doğacak
sonucun bu kurulu onaylayan
Vahdettin'e ait olacağı bildirilir.
Ne var ki, bu uyanlann, tepki-
lerin etkisi görülmez; çünkü "üç-
lü"de herhangi bir değişiklik ya-
pılmaz. Damat Ferit Paşa, öteki
iki üyeyle birlikte 6 Haziran
• Paris'te yapılması kararlaştırılan
Banş Konferansı'nda ulusun
haklannı savunmada hangi
ilkelere uyulacağından
kaygılanan Mustafa Kemal,
"Paris'e gitmeye hazırlanan
kurulun görüşü ile ulusun isteği
arasında tam bir uygunluk
gerekir. Böyle olmazsa ulus, çok
güç durumda ve düzeltilemez
olup bittiler karşısında kalabilir"
diyordu.
• Osmanlı Devleti'nin, Banş
Konferansı'na sunacağı 'nota'yı
Damat Ferit kendi başına gizlice
hazırlar. Fransızcası böyle bir
metni yazmaya yeterli olmadığı
için de gereksinmelerini
gidermek ve bağlantı kurmak
amacıyla yanlarına verilen
Fransız subayına okutup,
yanlışlarını düzelttirir; öteki iki
üyeye göstermeden, çarçabuk
Konferans Başkanlığı'na verir.
TÜRK
HALKININ
YOK EDİLİŞ
BELGESİ
1919'da Fransızlann "Demok-
rasi" adlı savaş gemisiyle yola
çıkar; Tulon limanında gemiden
inerler, Paris'e geçip toplantıya
katılırlar.
Çürüksulu Mahmut Paşa'nın
ve Mustafa Kemal'in ortaya koy-
duğu sakıncalar. inanılmaz bo-
yutlara ulaşarak, toplantının da-
ha ilk günü hemen belirir. Çün-
kü, Osmanlı Devleti'nin, Banş
Konferansı'na sunacağı 'nota'yı
Damat Ferit kendi başına gizli-
ce hazırlar, Fransızcası böyle bir
metni yazmaya yeterli olmadığı
için de gereksinmelerini gider-
mek ve bağlantı kurmak amacıy-
la yanlanna verilen Fransız su-
bayına okutup. yanlışlannı dü-
zelttirir; öteki iki üyeye de gös-
termeden, çarçabuk Konferans
Başkanlığı'na verir...
Osmanlı Devleti için "son bir
umufolarak görülen böyle bir
karar toplantısma verilen bu no-
ta, dıplomasinin kurallan şöyle
dursun, bütünüyle akıldan, man-
tıktan uzak bir anlatımla kaleme
alınmıştı. Damat Ferit. 'nota'sın-
da, Osmanlı Imparatorluğu'nu,
"yükselme devri"nin koşulla-
nnda yeni baştan kuruyor, sınır-
lannı Hint Okyanusu'ndan baş-
latıp, Avrupa içlerine vardınyor,
Tuna boylannı kapsayarak Ru-
meli'nin sınınna dek dayatıyor-
du. AyTica konferansı hiç ilgilen-
dirmeyen, hiç konuşulmayan bir
konuyu da. durup dururken, gün-
deme getiriyor. Mekke ve Medi-
ne'ye "Surre"göndermeyi Os-
manlı devletinın sürdürmesini is-
tiyordu. Damat Ferit'in, Banş
Antlaşması koşulları arasına
yerleştirdiği "Surre". bilindiği
gibi. Osmanlı padişahlan tarafın-
dan Mekke ve Medine'ye yılda
bir kez gönderilen para ve türlü
armağanlan oralara ulaştıran bir
"alay"dır. Osmanlı padişahlan
günümüz Tiirkiye'sinin devlet
başkanlanndan birinin. hac'ca
gidip "Hacı cumhurbaşkanı"
olmasına karşı, hiç hac'ca git-
memişler. yani "Hacı Padi-
şah"olmadıklan gibi, "Hacı
Halife" de olmamışlardı. Ama
her yıl "Surre Alayı"nı düzen-
letirler, kutsal yerlere armağanla-
nnı gönderirlerdı. Bunun yasak-
lanması içte ve dışta hiç kimse-
nin aklına gelmediği gibi bundan
hiçbır yerde de söz edilmemişti.
Üstelik Damat Fent Paşa, kon-
feransa verdiği notanın metnin-
de, Osmanlı sınırlannı çizerken
elbette bu kutsal yerlen de bu sı-
nırlar içinde göstermekteydi.
"Surre" konusunu ortaya at-
makla, kendi egemenliği altında,
kendi toprağı konumunda olan
bir yer ile ilgili etkinliği için, Os-
manlı devletıni "izin ister" du-
ruma düşürüyordu. Bütün bun-
lar, Damat Ferit Paşa'nın olayla-
n algılayamadığının, yeteneksiz-
lığinin bırergöstergesiydi...
Fransa Başbakanı Clemen-
cau'nun 25 Haziran 1919 tari-
hinde Damat Ferit'in -kimi kay-
naklann yazdığı gibi- "mecnu-
nane" notasına çok ağır. dahası
aşağılayıcı bir yanıt verdiği belir-
tilir. Üç temmuz günü de, Os-
manlı Banş Kurulu Istanbul'a
gönderilir.
Osmanlı gösteri geleneğinin
ortaoyunculanna taş çıkartacak
bu olaylann, bundan sonra artık
son bulacağını \ e baş oyuncunun
da sahneden indirileceğini bekli-
yor insan. Ama gerçeğin böyle
olmadığını biliyoruz. Çünkü bü-
tün bu olup bitenleri denetleme
durumundaki Vahdettin'in de
gelişmeleri Damat Ferit'in doğ-
nıltusunda izlemesi, onun boyut-
lannda algılaması, sonucu değiş-
tirmiyordu. Zaman zaman padı-
şahın bu olanlann kimilerinden
haberi olmadığı ileri sürülmüş ve
yazılmıştır. Ama, Damat Ferit'in,
Paris Banş Konferansı'na yaptı-
ğı bu ünlü "çıkarma"nın tüm
aynntılan Vahdettin'e ulaşmış-
tı. Konferansın başlama günleri-
ne dönersek bunun nasıl gerçek-
leştiğini görürüz.
Osmanlı Devleti'ne. Fransız
siyasal temsilcisi Degrance ara-
cılığı ile banş görüşmeleri için
çağn geldiğınde, Damat Ferit
kendi başkanlığındaki kurulu
oluştururken, hükümet dışında-
ki "Devlet Ricali". yani devie-
tin birimlerindeki üst düzey yet-
kilileri de güdülen Fransız taraf-
tan politikayı dengelemek ama-
cı ile eski Sadrazam Tevfik Pa-
şa'nın, bir tngiliz gemisiyle
Fransa'ya girmesinde yarar gör-
müşlerdi.
Nitekim. "Damat Ferit Ku-
rulu"nun 6 haziranda yola çık-
masının ardmdan Tevfik Paşa da
14 haziranda bir ingilız gemisiy-
le İstanbul'dan aynlmış ve Pans
Banş Konferansı'na görevli ol-
maksızın katılmıştı. Konferans
süresince olanlan yakından ızle-
yen Tevfik Paşa, görevli kurulun
Istanbul'a gönderilmesinden
sonra, yurda dönmüş ve Paris'te
yaşananlan bütünüyle Vahdet-
tin'e anlatmıştı.
Versailles Sarayı'nın Aynalı Salonu'nda yapılan banş görüşmelerinde Clemenceau ve L. George.
(14) Mufassal Osmanlı Tarihı.
lst. 1963 Ci!f6.s.3593
(15) Söyleı; Cılt I. 1963. s. 21
Yarın: Erzurum
Kongresi
Herkese vatandaşkk numarası verflmeli
FUAT AVCI
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlannın vatandaş-
lık numarası yoktur. Yeni çıkanlan yasa ile bunu
sağlayacaklar. Nüfus cüzdanlarında bir numara
varsa da o yalnız orada kalmaktadır. Onunla her-
hangi bir işlem yapılmıyor. Her zaman her konu-
da şikâyet ederiz. Örneğın vatandaş vergi kaçın-
yor, devlet trilyonlarca zarar ediyor diye. O halde
neyapmalıyız? Önerimiz şöyle: Her\'atandaşın bir
numarası olmalı. Istanbul'un Kadıköy kazasında
bugün doğan bir çocuğun vatandaşlık numarası. 34
08 - 9951356'dır. Bu numaranın anlamı şöyle; 34
Istanbul lli. Kadıköy Kazası nüfus dairesi o ılde-
ki alfabetik sıraya göre sekizinci ilçedekı nüfus da-
iresi simgesi. 995 Doğum yılı 1356 da o yıl 1 O-
cak'tan itibaren doğum günü itibanyle nüfusa ka-
yıtedilen vatandaşın numarası. 1 Ocak 1996 tari-
hinden itibaren bu şekilde numara verilmesi ola-
nak dahilindedir. Eski doğumlulara da nüfusa ka-
yıt sıralanna göre numaralannın üç ay içinde ve-
nlmesi mümkündür. Bu numara ile her türlü işlem
yapılmalı askerlik, evlenme, ölüm, mal alım-satı-
mı- ev kiralama, araba satın alma.. velhasıl her
yerde bu numara kullarulmalı. Evinizi kiraya mı
veriyorsunuz kontratınıza hem sizin, hem de kira-
cının numaralan yazılmalı; noter. kontratınızı
onaylamalı, kontratın bir suretini de mahalli ver-
gi dairesine göndermeli. Böylece bir yıl içerisin-
deki gelir ve giderlerin muhasebesi yapılmalı ve
devlete olan vergı borcu vatandaşça ödenmeli
Devlet de alacağını takip etmeli.
Bu konuda bir olayı aktarmak isterim. Yıllar
önce Amenka'ya giden bir Türk mühendıs orada
çalışmaya başlıyor, yıllar sonra bırgün bu mühen-
dısın yıllık. gelıri ilegıderi arasında yüklü bir mik-
tar dolar fazlası oluyor. Vergi kontrolörleri gelip
bu fazlalığın nereden kaynaklandığını mühendis-
ten soruyorlar. Türk zekâsı her yerde olduğu gibi,
imdada yetişiyor. Mühendisdiyorki; "Bu miktar
parayı Türkiye'ye gittiğimde A şahsından al-
dım, ona buradan bazı mal alıp yollayacagım."
Kontrol memurlan pekiyı deyıp aynlıyorlar. Bir
süre sonra Türkiye'ye gönderdikleri kontrolör va-
sıtasıyla, A şahsını bulup soruyorlar. A şahsının
cevabı "Evet ben bu kadar doları mal alması
için mühendis B'ye verdim.." olay bıtmiyor, 6 ay
sonra Amenka'daki mühendisi buluyorlar, mal
alıp göndermedığıni saptıyorlar. 1 ay içinde mal-
lan göndermesini söylüyorlar. 1 ay sonra gelip
kontrol ettiklerinde mallann Türki>e'ye ihraç edil-
diğıni görüyorlar. olay böylece sonuçlanıyor. İşte
devlet budur. Mallar ıhraç edılmese ıdi ce/ası el-
bette hapislik. Devlet dediğimiz böyle olur. gan-
banın sırtına basmaz. gerekli olandan yeterince
vergisini alır. Bugünlerde gazetelerde vergı yüz-
süzleri açıklanıyor. Görüyorsunuz ve hayretler
içinde kalıyorsunuz. Kimler neleri. nasıl kaçınyor.
Vatandaşlık numarası her yerde geçerlı olacak-
tır. Ehlıyet alırken aranılacak. Her türlü fatura iş-
lemlerine yazılacak. Geçenlerde Maliye Bakanı-
mız bizzat kendisi söyledi. Maliye Bakanlığımı-
zın 75 vilayet defterdan ile on-line bilgisayar bağ-
lantı lan tamamlanamamış. Gerçekten çok geç ka-
lınmış.
Para kendi ellerinde, ülkemizde teknoloji mev-
cut, >ukanda arz ettiğimız vatandaş numarasmı
altı ayda hatta üç ayda tamamlarlar. Her vatandaş-
tan da alınması gerekli olan vergilerini böylece
alırlar. Maliye Bakanlığı yetkilılennden bunu ger-
çekleştırmelerinı beklıyoruz. Şımdıden teşekkür-
lcr.
POLİTİKA VE OTESt
MEHMED KEMAL
Ört ki Ölem...
ikinci Mahmut tebdıl gezermiş, halkın kendini ne
kadar sevdiğinı öğrenmek istermiş. Gene böyle teb-
dil gezdiği günlerin birınde, bir şerbetçinin önünde
durmuş! Bir bardak şerbet içerken sormuş:
"Üçüncü Selim'ote/7 mi memnunsunuz, Ikinci
Mahmut'tan mı?"
Şerbetçi:
"Ikisinin de Allah belasını versin" demiş.
"Neden?"
"Bir değişiklik yok. Selim zamanında şerbetin bar-
dağı beş paraydı Mahmut zamanında da beş para."
Şerbetçi dediğın şerbetin bardağına bakar, padi-
şahına değil...
Elinden tutup başbakanlığa kadar yücelttiği Tan-
su Çiller, Demirel için şöyle diyesiymiş:
"Eski ve köhnemış engelleri ortadan kaldırdık.
Önümüz açıldı."
Bu engellerden biri Demirel, öteki Cindoruk olu-
yor. Gazeteci bu durur mu, soruyor:
"Siz eski ve köhne bir engel misiniz?"
"Kimse sabnmı taşırmasın! Herhalde bize böyle
şahsen, ne bana, ne Sayın Cindoruk'a böyle diye-
cek biri çıkmaz. Bize böyle bir şey diyen cevabını
alır."
Demirel'e (Cindoruk'a da) böyle bir söz söylen-
mişse yanıtını alır deniyor. Sanki bu yanıt olmuyor
mu? Elbette olur. Yanıt verilmiyor gibi görünüp ya-
nıt veriliyor.
Sabrı taşarsa ne olur? Parti içindeki kavgaya De-
mirel, doğrudan doğruya girmez, bırini sokar o da
niyabeten Cindoruk olur. Son sabır taşma da ema-
neti sanp sarmalayarak Demirel'e teslim eden Cin-
doruk olmadı mı? Demirel yanıt vermeyeceğini söy-
lüyor, ama kendini alamayıp söylediği şu sözler ya-
nıt değil mi?
"Nefsi müdafaa hakkım vardır. Ben suskunluğu
tercih ediyooım. O devre hizmet vermış yöneticile-
re, bana kucak vermiş arkadaşlanma bir kötüleme
vaki olursa onu bizzat sert karşılanm. Sabnmın taş-
masını istemiyorum. Eleştinye evet! Ama dozunda
ve uygar olmalı!"
Bizim Cağaloğlu'ndaki şerbetçiye baktım; yerin-
de yoktu. Bu köşede şerbet satmayı belediye ya-
saklamış. Bu da beterin beteri. Ikinci Mahmut'tan
kötüsü de var.
Bir dostumun torunu gazeteci olmuş,*özel televiz-
yonların birinde çalışıyor, yavaşça kulağıma fısladı:
"Elli milyon alıyor" dedi. "Bir öğüdüm var mıymış",
diye soruyor. Ne öğüdüm olacak kı elli yılı aşkın ga-
zetecıyim, onun aldığının yarısı elime geçmiyor.
Öğüt versem gülerler.
Geçım sıkıntısı mı tarihimızde görülmemiş boyut-
lara erişmiş. Büyükelçilerimizden Semih Günver'in
yazılarını, kitaplarını beğeniyle okurum. Geçende
geçım sıkıntısından söz ederken "Kıymanın kilosu
350 bin lira" diye yazıyordu. "Kıymanın birbüyükel-
çiyle ne ilişiği olur", demeyin. Hayatın çekilmezliği
budur işte!.. Kınadığımız Osmanlı'da bir emekli Se-
fir-i kebir, kıymayla uğraşır mı?
Bosna Hersek'te bile bizdeki enflasyonun olma-
dığını söylüyorlar. Kurtuluş Savaşı'nda bile para
böyle kuyunun dibine ınmemişti.
Boşa değil Kahramanmaraş'ta bir gazete okurla-
rına promosyon olarak kefen dağıtmıyor; kapış ka-
pış gidiyormuş kefenli gazete... Buna derler:
"Ört ki ölem!"
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Antık çağlarda
Bolu, Bursa, Kas- "1
tamonu ve Zon- o
guldak ıllerinin
bulunduğu yöreye 3
verilen ad. 2/ Os-
manlı ordusunda
ve donanmasında
•hafıf pıyade aske-
n... Alev. 3/ De-
nizcilikte herhan-
gı bir yükü kaldı-
np ındinrken iste-
nilen durumda tut-
mak için ona bağ-
lanan ınce ip. 4/ Bangla-
deş'ın başkenti... Emek. 5/
Hararet... İki kışılik yanş yel-
kenlısı. 6/ Eski bır Hınt tan-
nsı... Kimyada basıt şekerle-
nn genel adı. II Bır renk...
Kahve, hindıstancevızı, süt
ve alkolden oluşan bir içki.
8/Dık yokuş... Şamanizm'ın
dın adamlanna \ enlen ad. 9/
Yiğit. kabadayı... Molibden
elementının simgesi
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Don ve pantolon gibi gıysilerin dizden aşağı olan bölü-
mü. 2/ Nışan... Başkalannın sırtından geçinen kimse. 3/
Her sapçığı ayn çıçekle son bulan bileşik çiçek durumu...
Sümerler'desağlık tannçası. 4/Birdokumamaddesi... Erek.
5/ Kesinlikle uyulması gereken Kuran ve hadis hükümle-
ri... Peari Buck'ın. Çinli birailevi konu alan ünlü romanı.
6/ Özel gezintı gemısı... Küçük köy. 7/ Yoğurt, patlıcan ve
kıymayla yapılan, Gaziantep yöresine özgü bir yemek. 8/
Değerİı madenlenn anlık derecesı... Sazın en kalın teli. 9/
Itına... Japonlar'a özgü bir tür güreş.
İLAN
GÜMÜŞHACIKÖY KADASTRO
MAHKEMESİ
1991/47
Davacı ilçenin D.obruğu köyünden Nazmiye Balcı
vs. davalılan Yaşar Erdoğan vs. aleyhine açılan tesbite
itiraz ve tescil davasının yapılan yargılaması sırasında
verilen ara karan gereğince; davaya dahil edilen Hat-
ice Kotanlı. Asiye Acar, Bünyamin Dönmez, Hüseyin
Dönmez, Kudret Uysal, Hacer Lysal, Keziban
Arpaguş, Zeliha Çelenk. Yusuf Çelenk, Alican Uysal,
Menşure Uysal, Arife Uysal, Mustafa Karakaya,
Mehmet Karakaya, Talip Çınar, Zeynep Çınar, Cemil
Çınar, Mevlüt Çınar. Kemal Çınar, Zeynep Çınar, Bekir
Çınar. Ali Osman Çınar, Fatma Çınar, Zarife Sansar,
Ayşe Demirkol. Murat Örs'e dava dilekçesi tebliğ
edilememiş olup adresleri de tesbit edilemediğinden i-
lanen tebligat yapılması gerekmiştir.
Davaya dahil edilen Hatice Kotanlı, Asiye Acar,
Bünyamin Dönmez, Hüseyin Dönmez, Kudret Uysal,
Hacer Uysal, Keziban Arpaguş. Zeliha Çelenk, Yusuf
Çelenk, Ali Can Uysal, Menşure Uysal, Anfe Uysal,
Mustafa Karakaya. Mehmet Karakaya, Talip Çınar,
Zeynep Çınar. Cemil Çınar, Mevlüt Çınar, Kemal
Çınar, Zeynep Çınar, Bekir Çınar. Ali Osman Çınar,
Fatma Çınar, Zarife Sansar, Ayşe Demirkol. Murat
Örs'ün, duruşma günü olan 3.10.1995 günü saat
9.00 da mahkememız duruşma salonunda hazır bulun-
malan veya kendilerini bir vekille temsil ettirmeleri,
aksi takdırde yokluklarında karar verileceği ve du-
ruşma gününün ilan tarihinden itibaren 15 gün içinde
tebliğ edılmış sayılacağı ilanen tebliğ olunur.
Basın: 36489