28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet İmtiyaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yavin Yönetmeni Orhan Erinç • Dış Haberler Ergun Balcı • lstıhbarat: Yalçın YayuıKurulutftanSdçuk(Başkan), Genel Yayın Koordınatörü: Hikmet Ç»kır • Ekononu: Bülent Kızınlık • Kültür. Orhan Erinî, Oktty Kurtböke, Ç e t i n k a y a • Y a z ı ı ş l e n Müdûrlerı: H»nd»nŞenköken • Spor Abdilkadir YücHman Özgen Acar, Hikmrt Çetinka>«, Ibrahim Ylkkz (Sorumlu), Dinç Tayanç • Makaleler Sami Karaören • Çevın. Scyfcttin Şfikran Soner, Ergun Balcı, Dinç • Haber Merkezi Müdürü. Hakan Kara Turhan • Duzelme Abdullah Yancı»B>lgı-Bel- Ta>anç, Ibrahim Yıldız, Orhan • Görsel Y'onetmen Fikret Eser ge Edibe Buğra • Fotoğraf: Erdoğan Köseoğlu Bursah,Must»faBalba>. Ankara Temsılcısı Mustıfa Balbav • Haber Müdüıû: MüesseseMüdûrQ;ErolErkut#Ko MEDYA C: • Yöneıim MEDYA G: • Doğan Akm Atatürfc BuKan No 125, Kat:4, Bakanhklar- ordınatör Ahmet Korulsan 9 Kurulu Başkanı-Genel Yöneüm Kuruhı Ankara Tel.4195020(7hat), Faks:4195027#tzmııTem- Muhasebe BüleatYener •Idare Mûdür Gülbin Erduran Baskanı - Genel sılcısı:SerdarKızık,H ZıyaBK 1352 S 2'3Tel:4411220, Hüse>iıı Gürer • Işletme: Önder • Koordınatör Reha Mudür Csrüıı Ak- Faks: 4419117 • AdanaTemsdcısı Çetin Yiğenoğhl, lnönü Çefik«Bi!gi-Işlem:N«UtiMİ#Bi]- I;ıtman • Genel Müdür men • Murahhas C i 119S.No:l Kat 1, Tel. 3522550. Faks 3522570 gısayar Sıstem: Mürövet ÇOer Yardımcısı: Mine Akdağ uye: Bora Göneoç Yayraiayan te Basaa: Yenı Gun Haber Ajansı, Basm ve Yaytncılık A.Ş Tüık<Ka$Cad 39.41 Cağaloğlu 34334 ISLPK 246 lstanbul Tel (0/212) 512 05 05 (20 tat) Faks (0-212)513 85 95 12 AGUSTOS 1995 lmsak: 4.24 Güneş: 6.03 Öğle: 13.16 Ikindi: 17.05 Akşam20.15 Yatsı: 21.47 MEDYACTei 5i40753-5i39580-5i38450-6i,Faks.5ii8466 tSTH Vakffmn ÖYS başamsı • Haber Merkezi - Devlet liselerinde öğrenim gören öğrencilerin Türkiye genelindeki ÖYS başanlan yûzde 24'te kalırken İSTEK Istanbul Eğitim ve Kültür Vakfı'na bağiı okullann başanlannın yüzde 60'lara ulaşması, eğitim çevrelerinin dikkatini çekti. Alınan bilgiye göre tSTEK Vakfı'na bağlı okullarda öğretim gören öğrencilerden 9'u ilk 100'e girerken bu sayı ilk 500 öğrencide 31'eçıktı. Yenî araştırma modeli • Haber Merkezi - Tütünbank. Türkiye'de ilk defa yaptınlacak ve 9 hafta sürecek yeni bir araştırma modelini uygulamaya koyuyor. FOQUS (Focus on Quality of Service) adı verilen araştırma, müşterilerin hizmetler ile ilgili mevcut algılamalannı ve beklentilerini ortaya çıkarmayı hedefliyor. Araştırma, Piar-Gallup işbirliği ile lngiliz Taylor Nelson şirketi tarafından yapılacak. ABD'tfe sigara, Hıyuştunucu' • WASHINGTON (AA) - ABD Başkanı Bill Clinton, Gıda ve llaç Idaresi'nin (FDA), nikotini uyuşturucu olarak kabul eden karannı imzaladı. Clinton. "Amerikan gençliğini sigaranm korkunç zararlanndan korumak için, geniş çaplı desteğimi açiklıyorum" dedi. Tarihi eser kaçakçılığı • İZMtR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - Mali Şube Müdürlüğü ekiplerinin çalışmalan sonucu, tarihi eser kaçakçılığı yaptığı belirlenen Yahya Sanyıldız, Halil tbrahim Coşkun ve Akif Akgül yakalandı. Tupizmde artış • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türkiye'ye gelen turist sayısının temmuz ayında, geçen yılın temmuz ayına göre yüzde 23 artışla 1 milyon 8 bin kişiye yükseldiği bildirildi. Turizm Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, alınan verilere göre 1995 yılında turistler en çok Antalya, Muğla ve lstanbul'u tercih ettiler. 'Biz Bize Yeteriz' • Haber Merkezi - Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), TRT'nin de katkılanyla Doğu ve Güneydogu'daki köy ilköğretim okullannda okuyan öğrencilere yönelik 'Biz Bize Yeteriz' adlı bir kampanya başlattı. 15 ağustos-15 ekim tarihleri arasında sürecek kampanyaya katılmak isteyenler.0212 275 50 82/ 0212 288 54 31no'lu telefon ve fakslara başvurabilirler. RTÜK'ten uyarı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Radyo ve Televizyon Ust Kurulu (RTÜK) Başkanı Ali Baransel, bazı radyo ve televizyon kuruluşlannı, yayın ilkelerine, yönetmeliklere ve Avrupa Sınırötesi Televizyon Sözleşmesi'ndeki düzenlemelere uymada daha hassas dav ranmalannı isteyerek uyardu Tuğrul Şavkay yemeği mutluluğa, kültür biçimine dönüştüren ustalann en büyüklerinden .. Ağız tadı, yaşamı sevmektirŞÜKRAN SONER Tuğrul Şavkay, yemeği seven, yemek- ten anlayan, keyfine varmış insanlann or- tak özelliklerini taşıyor. Haflf şişman, ne- şeli, hep gülen, yüzünden mutluluk akan, şaka yapmaktan, ince esprilerden çok hoş- lanan. gerçekten çok kültürlü, özgün bir yaşam biçimi, felsefesi olan, insancıl, çok nazik...gazeteciler dünyasında da çok se- vilen bir insan... Yemek alanında bu kadar çok uzman- laşmış, çalışmış, ürün vermiş bir insanın, onunla ilgısız alanlarda da uzmanlaşmış olması herhalde pek sık rastlanır bir durum değıl. Ama Tuğrul Şavkay'ın eğitim ve uz- manhk alanlannı burada sıralamaya kalkı- şırsak, başka bir şey yazmaya yer kalma- yacağını bilmeniz gerekiyor. Ben kendi adıma gazetecilikte hemen hemen her işi yapan, gerçek hamallardan, aynı zamanda eğitimi, yaratıcılığı ile uzmanlardan biri olduğuna tanığım. Yemekle ilişkisi dahil, bilgisayarlarla olan alışverişini de katarak, bu durumunu, "Sevdiğim, kullandığım her şeyin, nasıl oluştuğunu da merak eder ve öğrenmek isterim. Bu nedenle galiba yemek veme- yi çok sevdiğim için, en iyilerini, her tü- rünü tanıma ve seçmek. yemeye çalış- mak kadar, vapılışı ile, geçmişiyle, kül- türüyle, her şeyiyle ilgilendim. Bu gaze- tecilikte de, bilgisayarda da, eğitim gör- düğüm alanlarda de her şeyde böyle ol- du..." diye açıklıyor. Kendisi her ne kadar, yemek zevki ya- nında, aynı zamanda yemeksever olduğu- nu söyleyerek, yemeğe ilk sanlışını çok basit bir dille anlatmayı seçse de tanıyan- lar onun gerçek bir "gourmet" yemek sa- natçısı olduğunda, asla "gourmand" ye- meksever ya da obur sayılamayacağında birleşiyorlar. Türkiye'nin ünlü diğer "go- urmet"lerine göre ise ayncalığı, yemek uz- manı, yazan, eleştirmeni, otoritesi olması yanında, bu işin mutfağında da her kade- mede çalışmış olması. Kadın haklan savaşçısı, biraz feminist bir öğretmen, kadının görevinin evde ye- mek yapmak olmadığına inanan bir anne- nin, yemeği çok seven oğlu olarak, Gala- tasaray Lisesi öğrencisi iken kendini Be- yoğlu çevresindeki lokantalara atmış. Ta- bii o yıllarda oralarda çok özel mutfaklar ve tatlarla tanışma olanağı varken. Yapısının gereği olarak güzel bir yeme- ği yeme zevki ile yetinememiş, nasıl ve ne ile yapıldığına merak sarmış. Kitaplardan okumakla da yetinmeyerek işin mutfağına bulaşmış. Liseyi bitirdiğinde soluğu Kulüp Mediteran'da aşçı yamağı olarak çalışma- ya başlamakla alıyor. Avustralya'da ve Bo- ğaziçi Üniversitesi'nde süren yükseköğre- nimi boyunca da ünlü otel ve restoranlann aşçı ve aşçıbaşı olarak çalışarak hem eği- tim masraflannı karşılıyor. hem de asıl sev- diği ve ana işi gördüğü bir işi yapıyor. Ancak birkaç dil bilen, idari bilimler okuyan, sonra siyaset biliminde mastır ve bir süre asistanlık da yapan bir insanın doğ- rudan yemek yapmayı, aşçılığı seçmesine bir türlü akıl-sır erilmiyor. Bu nedenle de çalıştığı bütün işyerlerinde yöneticiler ta- rafmdan hep yöneticiliğe zorlanıyor. Yıl- lar içinde kaçınılmaz olarak doğrudan ye- meği yapan aşçıdan, mutfağı yöneten aş- çıbaşılığa, yöneticiliğe geçmiş oluyor. Pek çok büyük otel verestorandayiyecek, içe- cek müdürlüğü -türünden görevleri sürü- yor. Ercan Anklı'nın yemek dergisi çıkar- maya kalkışması ve "Gel gazeteci ol" de- mesiyle kendini gazetecilik dünyasında buluyor. Gazetecilik macerasında sayısız gazete ve dergide, yayımlanan sayısız ye- mekle ilişkili yazılan işinin sadece birpar- çası. Her işi merak edip öğrenmeye kalkış- ması. doğrudan yapmak istemesi, onu ga- zetecilikte de haber düzeltmeden. yöneti- ciliğe kadar her işe bulaştınyor. •Yemeği çok sevdiği için, güzel yemekler yemek ve yapmakla işe başlayan Tuğrul Şavkay, ustalann yanında aşçı yamaklığından, en üst düzeylerde yönetici ve organizatörlüğe, eğitimine, kitabına kadar, yemekle ilgili her alanda en büyükler arasına giren bir otorite. Yemeğin hazırlanışmdan sunuluşuna, yenilişine kadar, her aşamada gösterilen her özenin, yemeği kann doyurmadan şölene çevirmenin halkalan oluşturduğuna inanıyor. Tuğrul Şavkav'a göre Osmanlı >emeklerini saray havasında sunabilen yerler, kendilerine kinılik arayan parası bol insanlar için büyük bir çekim odağı. An- cak bütün dünyada ağzının tadını bilmc ile lüks yemek. daha doğrusu yemek züppeliği arasında doğrudan hiçbir ilişki yok. (Fotoğraf: HATİCE TUNCER) Şimdilerde gazetecilik, adı yemeğe iliş- kin, içeriği yemekle bağlantılı yaşama da- ir her şeyden söz eden yazılarla sınırlanmış gibi. Bu arada üniversitede dışandan ders vemnek de dahil, yemeğe ilişkin çeşitli eği- tim kurumlannda görev yapma, sayısız tü- rü değişik danışmanlık hizmetleri, ansik- lopedi, kitap çalışması, diziyazılar, maka- leler var. Yüzbin üzerinde basmış yemek kitaplan, televiz- yon programlan ile ulusal ve uluslararası mut- fağa ilişkin her tür bilgi biriki- mini kitlelere u- laştırmayaçalışı- yor. Yemekle il- gili ulusal ve uluslararası pek çok derneğin de yöneticiliğini ya- pıyor. Bir de bizde ilk örneği olan profesyonel danışmanlık şirketi var. Ne işe yaradığını mı merak ediyorsunuz? Mimar-mühendis olmadan da bir inşaat şirketi kurabilirsiniz, ama mühendissiz çalışmayı düşünmezsi- niz. Oysa ülkemizde çıraklıktan yetişmiş bir aşçıyı yanınıza katarak bir yiyecek bü- fesi,restoranaçmaya kalkışırsınız. Alma- nız gereken mutfak gereçlerinden başla- •Tuğrul Şavkay, uluslararası hazır yemek mağazalar zincirinin tutulmasında, sağlıklı ve standart bir tat sunulması, kaliteye özen gösterilmesi kadar, bir kültür ve yaşam biçiminin sunulmasmın, bir havanm satılmasmm da çok büyük payı olduğunu söylüyor. yarak, sonraki bütün işler el yordamı ile yürür. Nasıl birfinnalacağınızı mutfak ge- reçleri satan bir işletmeye danışırsmız. Sa- tıcı olarak sizin için zorunlu en ucuzu de- ğil, elbette en çok satmayı seçecektir. 40-50 kişilik bir kafeterya için, en küçük boy bir firının 1.5 milyar ve asgari mutfak gereçlerinin 5 milyara ulaştığını bilmeniz gerekiyor. Yatınmda yanlış seçimden baş- layın, ışletmenin donanımı, seçile- cek uzman perso- nel ve sunulacak ürün ve malzeme- sinin sağlanması, yapılması, müşte- riye sunulması aşamasına kadar her aşamada da- nışmanlık ve uz- manlık çok çok önemli. Tuğrul Şavkay'a göre Türkiye'de en önemli sorun, bütün bu işlerin ciddiye alınmaması ve uzmanlar elinde olmamasının sonucu. öncelikle en önemli olan sağlık koşullanna uymaktan başlayın, kaliteli yiyecek sunulması ve doğru değerlendirilmeye uzanan sayısız yanlışın yapılması. Yemek işi her aşamada öylesine bilgisiz ellerde ki yemek uzmanlığı adına yapılan yayınlarda. kitaplarda bile affedilmez yan- lışlar oluyor. En kaliteli bilinen otel ve res- toranlarda, yemeğin malzemesinin türün- den başlayın, sunulması aşamasına kadar sayısız, birçogu da kötü niyet dışında. bil- gisizlikten kaynaklanan büyük yanlışlar yapılıyor. Tuğrul Şavkay, ağzının tadını bilme ile lüks yemek. yemek züppeliği arasında doğrudan bir ilişki bulunmadığının altını çizerek, genellikle en pahalı yemeklerin asla en lezzetliler olmadığını anımsatıyor. Yemek züppelerinin damak zevki olmak- sızın, sadece en az olduğu için en pahallı olan yemekler peşinde olduklannı, ağzının tadını bilenin ise iyi pişirilmiş, her seyi kı- vamında bir omleti takdir edebileceğini an- latıyor. Şavkay, yemek tadı kadar, yeme- ğin yendiği ortamın, havasının çok önem- li olduğunu vnrguluyor. Konu ister iste- mez, uluslararası mağazalar zinciri ile dün- yaya satılan tavuk ve hamburgerlere geli- yor. Şavkay, sıradan malzeme ile çok daha pahalıya ve çok satışın önemli haklı ve per- de arkası nedenleri de olduğunu söylüyor. Öncelikle böyle yerlerde sağlıklı, taze, ka- liteli ve tadı korunmuş, aynı damak tadın- da, dünyanın her yerinde aynı ölçülerde ürünün verilmesine büyük özen gösterildi- ğini belirtiyor. 15 dakika bekletilmiş bir hamburgerin atılmasının çok önemli oldu- ğunu vurguluyor. Hava satıhyor "Tadı, standartları belli. pahalı olabi- lirama kazıkyenmeyen bir ürünün alın- ması yanında, böyle yerlerde asıl önem- lisi bir hava satılıjor. Binanın dekoru, ortamı ile öylesine bir hava yaratılıyor ki, hamburgerinizi yerken, kendinizi Amerika'da bir kültürün, bir yaşam bi- çiminin içinde hissediyorsunuz. Işte asıl satılan bu oluyor" diyor. Bizim damak tadı olan lahmacun veya mantı zincirlerimizin aynı ölçüde tutulma- masında. kalite standardına özen gösteril- memesinin çok önemli payı olduğuna ina- nıyor. Aynca da "Türküsü yapılsa da kö- ye dönüş bir özlem değil. Lahmacun, mantı satmak için, geçerli bir hava ya- ratılması gerek. Bu henüz bulunmuş de- ğil" diye açıklamasını sürdürüyor. Örne- ğin kimi otel verestoranlannOsmanlı sa- ray dekoriannda. geleneksel mutfakta çok başanlı olduklannı anımsatıyor Bunlann yemek türü ve damak tadı yanında, asıl zengin ve kendini ayncalıklı görmek iste- yen insanlara. saraylı, ayncalıklı duygusu- nu vermeyi, o havayı satmayı başardıkla- nnı anlatıyor. Tuğrul Şavkay, çok övündü- ğümüz mutfağımızın durumu ile ilgili. dü- şündüğümüzün tam tersi görüşleri ortaya koyuyor. Türk mutfağınm bugünkü konu- mu ile Fransız ya da Çin, başka mutfaklar- la yanşabilecek durumda olmadığını söy- lüyor. "Daha büyük vahamet, pazarla- nabilir durumda asla değil. Bizim mut- fağın globalleşcn dünyaya kabul ettire- meyeceğimiz defekleri var" şeklinde ko- nuşuyor. Etlenn fazla pişirilmesi, sebzenin aynı şekilde çok pişirilmesi, fazla yağ kul- lanımı, şeker miktannın çok olması gibi nedenleri sayıyor. Türk mutfağının dünya- ya kabul ettirilmesi için. dünya ölçüleri ile uzmanlann üzerinde çalışması gerektiğini, sevindirici gelişme olarak, bu türden uz- manlann hızla artmakta olmasını söylü- yor. Bu arada mutfağımızın geçerli bütün değerlerinin aynı zamanda dünya değerle- ri olduğunu. bunlardan yararlanmayı bile- mediğimizi açıklıyor. Bizim mutfağımızın değerleri olan bol sebze ve meyve, bunlann taze olarak kul- lanılması. tencere yemeklerimizin suyu olan hafif soslar, etin değil, tahıl ürününün beslenmede ağırlıklı olması, dünyada sağ- lıklı beslenmenin temel ilkeleri. Sorun biz- im beslenmenin temel ilkeleri ile çakışan mutfak kültürümüzü, dünya ölçülerinde tat ve sağlıklı ûrünlerle sunmayı becerebil- memizde... Turizm yörelerinde gürültü savaşı İZMİR (Cumhuriyet Ege Bü- rosu)-tstanburda başlayan "gü- rültü kirliliği" ile savaşım, Mar- mara'dan Akdeniz'e kadar uznan kıyılardaki turistik yerleşim bi- rimlerinde de sürüyor. Yazın sı- cak günlerinde dinlencelerini en iyi biçımde değerlendirme uğra- şındaki yerli ya da yabancı turist- lerden, özellikle disco ve barlan etkileyen "gürültü" savaşımına karşı değişik tepkiler geliyor. Ki- mi yörelerde yerel yönetimlerin uygulamaya koyduğu "yasak- lar"a uyulurken, kimi yörelerde ise denetimlefin de yetersiz kaldı- ğı gözleniyor. Avşa'dan Erdek'e, Sanmsak- lı'dan Akçay'a, Altınoluk'tan Ören'e dek kuzey Ege'deki turis- tik yerleşim birimlerinde disco ve barlar ile benzeri yerlere gece 02.00'ye dek çalışma izni verili- yor. Gürültü sızdırmayan izalos- yonu yapmış tesisler ise sabaha dek çalışabiliyor. Balıkesir Tu- rizm Müdürü Bülent Ayan. böl- gedeki tesislerin geç saatlere dek çalışabilmesi için "hoşgörü- lü"davrandıklannı belirtiyor. Ayan, "Şikayetler daha çok be- lediye denetimli tesislerden ge- liyor. Çünkü uygun olmayan te- sislere ruhsat veriliyor" diyor. Ayan'a göre, sorunun tam anla- mıyla çözümü için ruhsat veriliş şeklinin yeniden ele alınması ve gürültü yönetmeliğinin en iyi şe- kilde uygulanması gerekiyor. Ayvalık'ta eğlence yerleri bir aydır aşın sesle müzik yayınına karşı denetleniyor. Ölçüm aletle- rinin takılması temmuz ayı başın- da zorunlu kılınmış. Bu karara uymayan bir bar ise 3 gün sürey- le kapatılmış. Şu anda belediye- nin ya da kaymakamlığın herhan- gi bir yasaklaması söz konusu de- ğil. Çeşme'de ise 1 ağustostan başlayarak barlara 01.30'a, dis- colara 03.00'e dek izin verildi. Kuşadasfnda da bar, disco ve benzeri eğlence yerlerinde çevre- yi rahatsız etmeyecek biçimde müzik yayını yapılması için bele- diyece sürekli ölçümler yapılıyor. Gece 02.00'ye dek dışanya mü- zik yaymı yapan eğlence yerleri bu saatten sonra dahili hoparlör- leri kullanıyor. Belediye Başkanı Engin Berberoğlu, ilçedeki 780 eğlence merkezinin büyük bölü- münün kaleiçi ve barlar sokağın- da toplanması nedeniyle deneti- min iyi yapıldığını vurguluyor. Muğla Valiligi Yerel Çevre Ku- rulu aldıgı bir kararla tüm ilçeler- de 30 ağustosa dek eğlence yerle- rine "gürültü monitörü" takıl- masını istedi. Istanbul yasasına mimarlar tepkigösterdi •îstanbul 2001 Kurulu toplantısından sonra açıklanan görüşlere kaynaklık eden raporu hazırlayanlann kentin sorunlan konusunda gerçekçi olmadıklan belirtildi. İstanbul Haber Servisi - Mimarlar Odası Istanbul Büyükkent Şubesı, Başba- kanlığın "tstanbul yasası" girişimine, "bilimsel ve de- mokratik platformlarda tartışümadan hazırlandı- ğı" gerekçesiyle tepki gös- terdi. Haziran 1996'da Is- tanbul'da yapılacak olan HABITAT-2 Konferan- sı'ndan önce "2000'e Doğ- nı tstanbul Şflrası" dü- zenlenmesini öneren Mi- marlar Odası tarafından ya- pılan açıklamada. "Yeni idari yapılanma ve kentin imanyla ilgili yeni ku- rumlaşma girişimleri de bu şûranın ardından ger- çekleşecek HABITAT-2 zirvesindeki 'uluslararası ölçekteki değerlendirme- lerden de yararlanılarak" sonuçlandınlmalıdır" de- nildi. Başbakan Tansu Çiller ve Başbakan Yardımcısı Hikmet Çetin'ın, önceki gün Istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan ve Istanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu ile bir- liktedüzenledikleri "İstan- bul 2001 Kurulu" toplan- tısından sonra açıklanan görüşlere ilk tepki, Mimar- lar Odası Istanbul Büyük- kent Şubesi'nden geldi. Mimarlar Odası tstanbul Büyükkent Şubesi dün yap- tığı yazılı açıklamada, açık- lanan görüşlerin ve görüşle- re kaynak oluşturan rapor ve hazırlıklann, 'bilimsel ve demokratik kent yöne- timi ve çağdaş sehircilik ilkeleri 1 açısından tartış- maya açık önermeler içer- diği belirtildi. Hazırlığı ya- panlann, lstanbul'un temel sorunlan konusunda yine gerçekçi değerlendirmeler- de bulunamadıklan öne sü- rülen açıklamada, "Nite- kim. yıllardır yaşandığı gibi, bu tür konularda sürdürülen hazırlıklar- dan ilgili uzman, bilimsel ve demokratik çevrelerin yine hemen hiç haberleri- nin olmaması ve özellikle Başbakan tarafından açıklanan görüş ve tasan- ların sanki 'dâhiyane bir buluş' imajıyla ve dahası htanbuTun kurtanlması için "yegâne ve en ideal çö- züm' şeklinde birdenbire gündeme getirilmesi, ko- nunun yaşamsal önemi ve temelde bilimsel içeriğiy- le de bağdaşmavan bir si- yasi tutum olarak gözlen- mektedir. Oysa ki İstanbul, bugü- ne dek ne çektiyse bu tür siyasi gösterilerden çekti- ği gibi, yine tstanbul'un temel sorunu artık 'muci- zevi reçetelerle' oyalan- mak değil, dünyadaki tüm uygar kentlerde yaşanan 'bilimsel ve demokratik kent yönetimi ve imar poli- tikalannın' bir an önce dünya kentine de kazan- dınlmasıdır." denildi. Mimarlar Odası'nın açıklamasında, "lstan- bul'un 3e bölünmesi" önerisine de bütünselliği bozduğu için karşı çıkıldı. Açıklamanın sonuç bölü- mü şöyle: "1996 yılı Hazi- ran ayında İstanbul'da toplanacak Lluslararası kent zirvesi niteliğindeki HABITAT-2 konferansın- dan önce, gerektiğinde İs- tanbul'un sonınlannın da aynı zirvede dünya uz- manlanyla birlikte tartı- şılmasına hazırlık yapıl- mak üzere, tüm yönleriy- le bir '2000'e Doğru Istan- bul Şûrası' düzenlcnmeli- dir. Başbakanlığın İstan- bul'la ilgili tüm rapor ve yasa hazırlıklan bu şûra- da önce en geniş dağıtım- la üniversitelere, yerel yö- netimlere, meslek odala- nna. sivil - demokratik toplum örgütlerine ve ilgi- li kişilere, kurumlara ile- tilerek, yine şûrada ve ka- muoyundaaçıkça tartışıl- ması ve değerlendirilmesi sağlanmalıdır. Bilim dışı ve gerçeklerden uzak ace- leci çözümlerle tstan- bul'un daha fazla zarar görmemesi için; yeni ida- ri yapılanma ve kentin imanyla ilgili yeni ku- rumlaşrna girişimleri de bu şûranın ardından ger- çekleşecek HABITAT-2 zirvesindeki 'uluslararası ölçekteki değerlendirme- lerden' de yararlanılarak sonuçlandınlmalıdır." MESELA DEDIK ERDAL ATABEK T7"az sıcaklannda bu akıl mese- j l e s i d e büyük bir önem arz J. ediyor. Çünkü akıllann başta olması gerekip de başa da sıcak vu- runca ortalıkta akıl almaz işler olu- yor. Memurlara yapılacak zam, işçi ücretleri, Güneydoğu raporu, Bal- kanlar'daki savaş, Darülaceze'nin fethi gibi konular bunlardan sadece birkaçı. Bütün bunlan gazete sütun- lannda enine boyuna okuduğunuz için biz meselenin aslı olan "akıllar nerede?" konusuyla ilgileniyoruz. Sahi "akıllar nerede?.." MoRar emanetta... A ntika değeri taşıyan akıllar Zğ emanete veriliyor, yanda ta- XX. şınmıyor. Çünkü bunlann saplantılı meraklılan var. llle de bu akıllan alıp kullanmak istiyorlar. Oysa bu akıllar çoktan kullanım ta- rihlerini geçirmiş olup antika olma vasfını kazanmış bulunuyor. Bu akıl- lar kullanmak için değil de müzeler- de "Bir zamanlar ne akıllarımız vardı" demek için çok değerli. Ama bizde eskiye müthiş bir düşkünlük olduğu için Bitpazan 'na nur yağıyor ve meraklılan emanetçilere gidip "ille de bu akıllan kullanmak is- tediklerini" söylüyorlar. Neyse ki emanetçiler güvenilir insanlar, buna izin vermiyorlar. Gene de bazı konu- Akıl akıl, gel peşime takıl... lardaki olan bitenler böyle "emanet akıllar "ın kaçak olarak kullanıldığı- nı düşündürtüyor. Darülaceze'nin fethinde böyle bir aklın kullanıldığı- na ilişkin ciddi kuşkular ortada do- laşıyor. Eğer bu kuşkular başka olay- lar için de duyulacak olursa emanet depolannda sıkı bir sayım yapılma- sı zorunlu oluyor. Ola ki böyle bir akıl da Viyana'yı yeniden fethe kal- kışır da dünyayı bir güzel şaşırtır. TıkiMfllol rahttti 1 ... rakma akıl kullanmakta büyük bir rahatlık vardır. Burada ki- şinin akıl çekmecesı bomboş- tur. îstediği aklı alıp bu çekmeceye monte edebilir. Böylece kendisine ait bir düşünceye gereksinimi kal- maz. Taktığı akıl ne derse onu yapar. Pek memnun kalmazsa üzülmeye gerek yoktur. Başka bir akıl alıp es- kisinin yerine onu takar. Yerli akıl- lardan da takma akıl kullananlar var- sa da günün top model akıllan USA markalı olanlardır. Bunlar çok güzel programlanmış akılla.dır, başına ta- kana "Pek modern canım, global düşünüyor" falan dedirtir. Değişik modelerine hafif yerli motifler taşı- yan progTam parçacıklan eklenmiş- tir. Genellikle yönetici kademeleri için, kimi politikacılar için ve Ame- rika'ya entegre eğitimciler için çok başanlı takma akıllar bulunmakta- dır. Bu akıllara güçlü bir filtre siste- mi yerleştirilmiştir, bu "hi-tec fîl- ter"sayesinde uygun düşünceler iş- leme konur. Yararsız ya da zararlı ol- duğu saptanan düşünceler elektro- nik çöp sepetini boylar. Takma akıl sahiplerinden çok önemlileri için ha- zırlanmış özel programlar bile ya- pılmaktadır. Fiyatîann Amerikan Dolan üzerinden ödendiğini söyle- meye bile gerek yok herhalde? İşçi ve memur ücretleri sorununun çözü- münde böyle takma akıllardan pek revaçta olan IMF modelinin kullanıl- dığı söyleniyor. Özürlü akılar... • • ( ( S~\ züriü akıllar"ın ima- t ğ lat hatasından mı yok- \<^r sa işletme programın- daki yanhşlardan mı olduğu konu- sunda tartışmalar sürüyor. Yaygınlık derecesi bilinmiyorsa da epeycesi- nin ortalarda gezindiğinden kuşku duyuluyor. Böyle "özürlü akıl- lar"ın sahipleri "Canım ne olacak, böyle de pekâlâ gidiyor" demele- rinden ya da "Bana mı kaldı, ben kendi işime bakarım" diye hareket etmelerinden anlaşılıyor. Bunlann kimileri "düşünce özürlü", kimile- n "konuşma özürlü"kimileri de "görme özürlü"oluyor. Toptan özürlü olanlarda bu özürlerin hepsi birden bulunuyor. Takma akıllılarla emanet akıllılann bu özürlü akıllıla- n pek sevdikleri anlaşılıyor. Çünkü onlara istediklerini yaptınyorlar. Ak- lı başında olanlann bütün bunlara pek şaştıklan görülüyor. Bu durum- da onlara da başlannı iki yana salla- yıp "Galiba millette akıl kalmadı" demekten başka çare kahnıyor. "Al- lah akıl fikir versin" demeli mi, dememeli mi, insan da şaşınyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle