28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 AĞUSTOS 1995 CUMARTESİ 10 DIZI YAZI Çanakkale şehitlerinin ruhu sızlıyorgibi, Osmanlı Devleti'nin son soluklannı da kesen Mondros Anlaş- ması'nı, tngiliz amiralinin "yangından mal kaçırır" gibi bır hızla Osmanlıya ka- bul ettirip imzalatmasına, İtilaf Devletleri'nin öteki üyelerinden biri olan Fran- sa bile şaşar. Gerçekten de Ingilizler, Mondros'un ko- şullannın hazırlanmasında Fransa ile ortak bir çalışma gereğini duymadıklan gibi, imza gününü de -nedense- duyurmayı akıl edemezler. Oysa tngiliz Amiral Sir Calthorpe'nin dostu Fransız komutan Francbet d'Espe- ray pek uzakta da değildır. Selanik'tedir. Ne var ki sömürgeciliğin onca yıllık bu deneyimli us- tasmın, ayağına gelen bu fır- satı başka türlü değerlendır- meyeceğını bilen ortaklar- dan pek ses çıkmaz ve lngil- tere, Mondros'un meyvele- rini ınanılmaz bir hızla top- lamaya başlar. Ateşkesten üç gün sonra, 3 Kasım 1918'de Musul'u işgal eder tngiliz- ler; 8 kasımda da kente lngı- liz bayrağını çekerler. Bu ka- dar da kalınmaz: Samsun, Merzifon, Batum derken, 17 kasımda Bakü'ye ulaşır Ingiliz işgal kuvvetieri... Oysa Osmanlı Sadrazamı tzzet Paşa, Amiral Calthorpe'a ateşkes anlaşmasının iki devlet arasında dostça bir banşın başlangıcı olmasını dileyen bir teşekkür mektubu da göndermiştı. Aynca kurul başkanı Rauf Bey (Or- bay) Mondros'tan dönüşünde, gazeteci- lere verdiği demeçte. devletin bağımsız- lığını, saltanatın hukukunu kurtardıkla- nnı belirtmiş, tstanbul'a da bır tek düş- man askerinin ayak basmayacağının gü- vencesini vermişti. (5) İşgal donanması, Dolmabahçe önlerinde Ne yazık ki Bahnye Nazır'ınm Türk halkına verdiği bu güvence uzun süreli olmaz. Ateşkesten iki hafta sonra 13 Kasım 1918 günü, İngiliz- ler yanlanna bu kez ortakla- n Fransa ve Italya'yı da alarak "Devlet-i Âliyye"nin başkenti İstanbul 'un kapıla- nna -denizden- dayanırlar. 22 tngiliz, 17 Italyan, 12 Fransız savaş gemisinden oluşan ttilaf Devletleri fılo- su, Fındıklı Mebusan Mecli- si'nden Dolmabahçe Sara- yı'na dek uzanan kıyıya de- mir atıp dizilir: gemilenn toplan da saraya ve kente döndürülür: Dahası vardır; Ingiliz, Italyan ve Fransız gemilerinin toplamı 51 eder ama, filo 55 parçadır. Çün- kü İtilaf Devletleri, küçük dostlan Yunanistan'ı da. iç- lerinde sonralan ünlenecek olan Averof (6) zırhlısının da bulunduğu 4 parça savaş gemisiyle birlikte, arkalan- na takarak tstanbul'a getir- mişlerdir. Mondros Ateşkes Anlaş- ması'nın Yunanistan'a bu hakkı tanıyan bir maddesi bulunmadığı gibi. Osmanlı yönetimine Yunanistan'a böyle veya buna benzer bir statü tanınmayacağına iliş- kin onca da güvence veril- mişti. Ote yanda olayın bir baş- ka boyutu da vardı. Işte, böyle bir düşman filosu- nun Çanakkale Boğazı'nı geçip İstanbul'a varma- ması için Arıburnu'nda, Anafartalar'da, Conkbayı- rı'nda... Kısacası Çanak- kale'de yüzbinlerce Türk canını vermişti... 13 Kasım 1918 günkü ts- tanbul'un görünümünü sap- tayan neredeyse simgeleşen bir fotoğrafı, cumhuriyeti- mizin birinci, ikinci kuşağı nerede görse hemen tanır... Hele içlerinde Çanakkale şe- hitlennden birinin çocuğu ya da torunu olan varsa, bu- gün bile, o resme bakarken yüreğinin bir köşesinde din- meyen bir sızıyı duyar. Evet, gemileriyle İstanbul'a yerle- 13 Kasım 1918'de Ingiliz,— 1 • F l • Ingilizlerin baskısıyla açığag , g y Fransız ve ıtalyan gemılerınden alınan Mustafa Kemal, l i i l f D l l i fil i b l ' d ğ doluşan itilaf Devletleri filosu, Dolmabahçe Sarayı önlerinde demir atar, gemilerin topları saraya ve kente döndürülür. İtilaf Devletleri, küçük dostları Yunanistan'ı, Averof zırhlısının da bulunduğu 4 parça savaş gemisiyle birlikte İstanbul'a getirmişlerdir. istanbul'a vardığında, kendisinden birkaç saat önce gelip Dolmabahçe önünde demirleyen İtilaf Devletleri filosunu görünce, "Geldikleri gibi gideceklerdir!" der. Bu kesinleme, Sevr'i gömüp Lozan'a götürecek düşüncenin mayasını oluşturacaktır. General Tovvnshend General d'Esperay Liman von Sanders Amiral Robeck şen ttilaf Devletleri'nin karadaki hare- ketlerine geçmeden önce hükümetin Mondros'un koşullannı ordulara bildir- diğini belirtmek gerekir. Çünkü ateşke- sin 19. maddesine göre, Osmanlı top- raklanndaki Alman ve Avusturya uy- ruklulann bir ay içinde ülkeden aynl- malan zorunluydu. Dolayısıyla Yıldı- rım Orduları Grubu komutanı Liman von Sanders ın Almanya'ya dönmesi gerekiyordu. Her ne kadar hükümet, "müşir" sa- nı (unvanı) vererek kendisini Osmanlı subayına dönüştürdüğü görüşündeyse de anlaşılan ttilaf Devletleri bu kanıda değildırler Oysa "bostancıbaşı"lardan yapılan "paşa"lann kımılenyle Batı'nın peki- yi geçindiği bilinir; nitekim, "da- maftan üretilen bir "paşa" ile de iti- laf Devletleri, kedinin fare ile oynama- sı gibi oynayıp istediklerini yaptıracak- lardır. Ama şimdi Liman von Sanders, Türkiye'den aynlıyor, görevinı de Mus- tafa Kemal Paşa'ya bırakıyordu. Mus- tafa Kemal 'in bu görevin sorumluluğu- nu nasıl yüklendiği, hangi boyutlarda gördüğü bilinir. Mustafa Kemal'in uyarısı Osmanlı ordulannın tüm komutanla- nna ulaşan Mondros Antlaşması'nın metni, Adana'da yeni görevine başladı- ğı sırada Mustafa Kemal Paşa'nın eline geçer. Bütün maddeleri en küçük aynn- tısına dek inceler ve Başkumandanhk Genelkurmayrna görüş bildirir. Pek ge- nel veya türlü anlamlara gelebilecek bi- çimde yazılmış kimi maddelenn aydın- latılmasını ister; aynca bu gibi madde- ler arasında yanlış anlaşılabilecek du- rumda olanlar düzeltilmeden Osmanlı ordulannın dağıtılmasının, yenginlerin (galıplerin) her ısteğine boyun eğmek anlamına geleceğini belirtir; bu anlaş- mayı kabul etmekle büyük bir özveri gösterildiğım, "amadevletin,yapmak zorunda kaldığı özverinin sınırını saptaması, dahası daraltması gerekti- ği" (7) kanısını taşıdığını da açık bir dıl- le ortaya koyar. Gerçekten Mustafa Kemal, banş gö- rüşmeleri sırasında Osmanlı Devleti'ne dayanak olacak bir kuvvetin elde kal- masını ıstiyor ve bunu yaşamsal bulu- yordu. Dolayısıyla Mondros'un 10. maddesine göre Toros tünellerinin İtilaf Devletleri'nce işgaline karşı çıkıyor, hıç olmazsa. Toros tünellerini işgal edecek kuvvet oranında bir askeri gücü elde bu- lundurarak Ingilizlerin Iskenderun'u ele geçirmelenne engel olunmasında dire- nıyordu. Mustafa Kemal'i adım adım izleyen Ingilizler, bu işi çözümleme yolunu "bir taşla iki kuş vurarak" buluverirler. Hem Iskenderun'u işgal ederler hem de Mustafa Kemal Paşa'yı açığa aldı- nrlar Arap bırliklennın desteğinde ve konımasında Halep'e dek uzanmış olan Ingiltere, Sadrazam Izzet Paşa'va baş- vurur. Halep'teki birliklerini deniz yo- luyla beslemeyi düşündüklerini, bunun için de tskenderun'u işgal etmek istedik- lerini bildirir. Iş bu kadar kolay ve sıra- dandır (!). Izzet Paşa. "Pekiyi" der; ay- nca böyle bir istek karşısmda direnen Mustafa Kemal Paşa'nın tutumu "sa- kıncalı" görülür, Yıldınm Ordulan da- ğıtılır, karargâhı kaldınlır, böylece Mustafa Kemal Pa- şa açıkta kalır. lngiltere hü- kümeti de Osmanlı hüküme- ti derahatlar (!)... tşte Milli Mücadele, Kur- tuluş Savaşı, cumhuriyetin ılanı ve devrimler sürecinde, Rauf Orbay ile Mustafa Ke- mal Atatürk arasında var olan aynmlı (farklı) görü- şün, belki de ilk tomurcuk- lanmaya başlaması: Rauf Bey'in imzasını koyduğu Mondros'u. Mustafa Kemal, görevınin sınırlannı zorlaya- rak eleştırir. "Celdikleri gibi gldecekler" Görevi ve resmi bir yetki- si kalmayan Mustafa Kemal Paşa, istanbul'a dönecektir. Ne var ki orada kendini acı bİT görünüm beklemektedir. Anlaşılacağı gibi. 1918'in 13 Kasım günü İstanbul'a varan Mustafa Kemal'i, ken- disinden birkaç saat önce ge- lıp Dolmabahçe önüne de- mir atan İtilaf Devletleri fi- losu karşılar. Mustafa Ke- mal "in bu görünüm karşısm- da ulusuna ve kendisine gü- venerek dile getirdiği ''Gel- dikleri gibi gidecekler- dir!.." kesinlemesi, Sevr'i gömüp Lozan'a götürecek düşüncenin mayasını oluştu- racaktır. (5) Fahri Belen. XX. Yiızyılda Osmanh Devleti, İstanbul. 1973 S. 381. (6) Averofzırklısı, Sevr in im- zalanmasından sonra Karade- niz hyılannı ve Trabzon 'u bom- balayacaktır (7) Mufassal Osmanlı Tarihı, Ist. 1963.cılt6,s 358. Duzellme. Dünkü yazıda Ha- hambaşı Naum Efendi, Hamam- başı olarak çıkmıştır. Düzellir, özür dilerız Yarın: Sarayın penceresinden SEVR, İNGÎLlZLER VE SONRASI... 4 Türk lıalkı, bağımsız yaşamak istiyor' EDİP EMİL ÖYMEÎN Ingiliz "Daily Espress" gazetesi, Mustafa Kemal'e birtelgraf çekerek "ne yapmak istediğini, neyi savunduğımu" sorar. Mustafa Kemal, yanıtını 4 Ocak 1921 'de göndenr. 6 paragraflık yarutında, belki de en çarpıcı paragraf şu olsa gerektır: "Tiirk halkı, bağımsız yaşam hakkından başka bir şey istemiyor. Türkivc Büyük Millet Meclisi, ulusu kapitalist ve empervalist boyunduruktan kurtaracağına ve ulusal iktidar ve egemenliği kuracağına emindir." Ve daha o tarihte Mustafa Kemal, geleceğe ilişkin planını da diplomatık ve hayli dolambaçlı bir dille açıklıyor: "Türkivc Büyük Millet Meclisi'nin ana hedefi, halkın içinde bulunduğu sefaleti gidermek için yapacağı reformlardır. Meclis dikkarini, toprak. eğitim, adalet, maliye ve ekonomi konulanndaki sorunları çözmeye harcayacaktır. Kardeşlik ve işbirliğini temel M.ustafa Kemal, 4 Ocak 1921 'de Daily Express Gazetesi'ne gönderdiği yanıtta, "Türk halkı, bağımsız yaşam hakkından başka bir şey istemiyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi, ulusu kapitalist ve emperyalist boyunduruktan kurtaracağına ve ulusal iktidar ve egemenliği kuracağına emindir" der. alarak, ulusal gereksinimlere uygun yeni bir örgütlenmeye gidecektir. Bu reformlan uygularken de ulusal alışkanlıklar ve gelenekleri dikkate alarak ulusal ilkelere dayanaeaktır." Mustafa Kemal artık 'çeteci' değil îngıltere'nin Istanbul'daki yeni yüksek komiseri Sır Horace Rumbold, 20 Ocak 1921 'de ulusal direnişin gerçek boyutunu ilk kez şu cümleyle Dışişlen Bakanı Curzon'a bildirir: "Mustafa Kemal'i çete reisi olarak tammlamak artık anlamsızdır. 'Küçük Asya'nın, yabancı işgali altında olmayan tümii, Ankara hükümetinin sıkı biçimde denetimi altındadır. Bir hükümetten beklenilen bütün görevleri yapıyor. Türkive'de böyle bir görev ne kadar başarılabilirse o kadarını..." Sevr Antlaşması'nı Osmanlı hükümeti imzaladığı halde anlaşmanın uygulanması mümkün olmuyordu. Sir Horace Rumbold, bu konuda şu yorumu yapıyor: "Sevr'in, gelecek için bir nirengi noktası olabilmesi (uygulanması) için müttefiklerin çok daha geniş boyutlu bir savaşa girişmesi gerekir." lngiltere hükümetinin değilse bile tstanbul'dakı Ingiliz Yüksek Komiseri'nın, gelişmeleri gerçekçi bir bir şekilde değerlendirdiği görülüyor. 23 Mart 1921'de padişah VahdettinTe 2 saat 15 dakika görüşür. Uzun raporunda. padişahın Mustafa Kemal hakkındaki gözlemlerini 9. paragrafta özetle şöyle aktanr: "Mustafa Kemal, geçmişi bilinmeyen Makedonyalı bir ihtilalcidir. 'Kan'ı herhangi bir yerden olabilir: Bulgar, Yunan, hatta Sırp örneğin. Zaten Sırp'a benziyor! Bekir Sami, Çerkezdir. Hepsi aynı: Arnavutlar, Çerkezler, ama içlerinde Türk yok. Ben ve hükümetim, bunlar karşısmda güçsüzüz." (NOT: Bu yazıyı hazırlarken BilalŞimşir'in 1975 ve 1979yıllarında Türk Tarih Kurumu tarafından yayımlanan "tngiliz Belgelerinde Atatürk"belge dtisinin 1300 sayfayayahn iki cildinden yararlandım. E. Emil Öymen) BÎTTİ POLİTİKA VE OTESİ MEHMED KEMAL Her Şey Sır ÖtesL. Son günlerin İstanbul sıcağında llhami'nin dük-1 kânında gölgeleniyoruz. Bugün at yarışı yok, gün- lerden cuma... Gömlekçı llhan heyecan ve kızgın- lıkla kapıdan içeri girdi. "Bu kadsurı da olmaz," dedi. "Ne olmuş?" "Her gün önünden geçerim, Tophane parkında caminin karşısmda bir işçi heykeli vardır. Kolunu ka- nadını kırdılar, heykel bugüne değin dayandı. Bugün baktım, başını ve kollannı kırmışlar, heykel cascav- lak kalmış. Bugün Emeğe Saygı toplantısı yapılıyor. Tam gününü seçmişler? Heryerde toplantılar, tören- ler.." "Heleotur, bir soluklan!" "Insanlann emeğe saygılan yoksa.. emeğin ne tür- lü değer olduğu bilmezlikten gelinirse.. ya da bile- rek bunlan yapıyoharsa. önümüz çok karanlıktır." ' Gömlekçi llhan biraz daha konuşarak heyecanı- nı giderdi. Konu da degişti. Radyo haberlerinde iş- çilerin 'emeğe saygı' yürüyüşü ballandıra ballandı- ra anlatılıyordu. Asgari Ücret Komisyonu bu kez de toplanama- mış, hükümet temsilcisi yan çizmişti. Hangi baka-' nının keyfine bunlar oluyordu? Sonunda toplandı. ! Cumhurbaşkanı Demirel, Meclis Başkanı Cindo- ruk'u kabul ederek 50 dakika konuşuyor. Ardından Tansu Çiller'i de kabul ederek 50 dakika da onun- la konuşuyor.. 50 artı 50 dakikayüz ediyor. Yüz da- kikada ne konuşuldu.. kımse bilmiyor. Resmi söz- cü: "Açıklama yok" diyor. Oysa dışarıda neler oluyor neler? "Sırbistan ordusu öğleden sonra Hırvatistan sını- nna yüzlerce top, tank, zırhlı araç, roket gönderme- ye başlıyor. Bu göndermeleri dünyada bir 'Balkan Savaşı' gibi görenler çoğalıyor. Çünkü Birinci Dün- ya Savaşı da bır Balkan Savaşı'ndan sonra olmuş- tu. Bir Sırp birveliahtprensiöldürmüştü. Balkan Sa-. vaşı'ndan dünyanın yüreğı yangındır. Ne zaman Bal-'. kanlar'da silahlı bir kıpırtı olsa ardından bir dünya savaşı yüzünü gösterir. Dünyanın sayılı zenginlerinden bir Amerikan mil-. yoneri, sevdiğine (öyle diyelim), 550 milyon dolar bı- rakıyor, ölüm sevgilinin yüzüne gülerken oğlu avcu- nu yalıyor. Böyle durumlarda herkes mahkemeye koşar. Oğlan, "Babamın böyle birparayı üvey anne- me bırakırken aklı başında değildi. Hakkımı istıyo- rum" diyorsa da iş mahkemeye kalıyor. Kolay çözüm isteyenlerden biri diyor ki: "Oğlan da üvey anastnı alır, dava biter." Aşk yüzünden Meclis'te az daha bir cinayet işle- necekti. Komisyon Başkanı ilesevgilısi arasında gü- pegündüz tabanca patlıyor, bir kurşunla başkan ko- lundan, sekreter hanım da iki yerinden yaralanıyor. "Ne oldu, ne bitti?" diye sorulurken yaralılar ka- rakol yerine hastaneye koşuyorlar. Bir gün 'ifade' vermiyorlar. Sonunda sekreter hanım tabancayı gösterirken elinde patlıyor. Babasından kalan bey- lik tabanca birden ateş alıyor. İş tatlıya bağlanıyor ama, olayın üstünden giz dumanları kalkmıyor. Güneydoğu raporu üstünden de giz kalkmış de- ğil. Bir GIA gölgesi de burada kendini gösteriyor. Mesut Yılmaz, "CIA raporunun gölgesi burada ne anyor?" diye sorarken, Tansu Çıller: "Hangi CIA raporu, acaba Sayın Yılmaz'ın CIA ile bizim bilmediğımız bır ılişkisi mi var?" diye soruyor. Gizler gizlerle toplanıp esrarengiz mi oluyor? Es- rar sır'ın çoğulu.. burada giz oluyor? Bunların hep- rine elbette CIA karışır. B U L M A C A SEDAT YAŞAYA1S 1 2 3 4 5 6 7 8 SOLDAN SA ĞA:1/Birzorun- luğa uyulmasını sağlamak ama- cıyla uygulanan zorlayıcı önlem. 2/ Kabadayı... Mey. 3/ Dans et- 4 meyi meslek edinmiş kadın. 4/ Bir yüzü uzun tûylü, kalın yün- den dokunarak yapılmış yağmur- luk... "Elinde gâh âsâ oldu gâh kalem" (Fuzuli). 5/ Haberci... Kesin. 6/ Uzak- lık anlatmakta kullanılan söz... Soğukla sıcak arası. II Büyük kardeş, ağabey... Yüz merrekare tutannda yüzey ölçûsü binmi... Bır renk. 8/ Üstü toprakla örtülü saman yığını... Danslı ve resmi gi- yımlı gece toplantısı. 9/ Tu- runcu etlı bir kavun cinsi YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Sağan da denen, kırlangı- ca benzer bır kuş. 2/ Bagışlama... Kaynar suda kabuğu ile az pişirilmiş yumurta. 3/ Saçlann uzun süre dalgalı kalma- suıı sağlamak için uygulanan ışlem... Kadastro haritalann- da parseller topluluğu. 4/ Demırcılikte, delıklen genişlet- mek için kullanılan araç... En kısa zaman süresı. 5/ Deri ya da tahta kazımakta kullanılan, iki ucunda da sapı olan eğ- n bıçak... Bir nota. 6/ Üzerine yazı yazılan tabaklanmış cey- lan derisi... Çok su ıçen kımse. 7/ Uzaklaşmak, ara açıl- mak... Hile. 8/ Bıçak bileîneye yarayan, çubuk biçiminde çelık araç... Eskı dılde enk. 9/ Denizaltı ve tanklarda kul- lanılan, gözlemcmın gözünü çev irmeden çevTeyi arastırma- sını sağlayan optik araç. T.C. SÜRMENE KADASTRO MAHKEMESİ EsasNo: 1988/5 KararNo: 1994/40 Davacı Tahsin Aydın tarafından davalı Fikriye Morçoloğlu ve arkadaşlan aleyhine açılan kadastro karannın iptali davasında, dava konusu Sürmene ilçe- si, Orta Mahalle'de kain 181 ada. 6 nolu parsel, 1793 mesahalı, çaylık ve fındıklık vasfındaki taşınmaz ile ılgıli davacının davasının 28.6.1994 gün ve 1988/5 E- sas. 1994'50 karar sayılı karan ile kabul edilmiş olup tüm hissedarlann hisseleri nıspetinde pay edildiği konusundaki karar tüm aramalara rağmen davalılar- dan Yusufkızı Fadıme Morçoloğlu, Yusuf kızı Gülizar Morçol, Yusufkızı Safiye Morçol. Hamdi kızı Şükran Yıldınm, Hamdi kızı Şükriye Yıldınm, Mustafa kızı Emine Yıldınm, Hamdi oğlu Necdet Yıldınm, Ham- dioğlu, Sedat Yıldınm, Yusuf oğlu Hüseyin Morçol adına ilanen tebligat yapılmasına karar verildiğinden, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun ilgıli hükümleri gereğince iş bu ılanın gazetede ilanından itıbaren 15 günlük yasal süre içinde yasal haklannı kullanmalan, kullanmadıklan takdırde hükmün kesinleşeceğı ilan olunur. Basın: 36407
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle