Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12 AĞUSTOS 1995 CUMARTESİ
10 DIZI YAZI
Çanakkale şehitlerinin ruhu sızlıyorgibi, Osmanlı
Devleti'nin son soluklannı
da kesen Mondros Anlaş-
ması'nı, tngiliz amiralinin
"yangından mal kaçırır"
gibi bır hızla Osmanlıya ka-
bul ettirip imzalatmasına,
İtilaf Devletleri'nin öteki
üyelerinden biri olan Fran-
sa bile şaşar. Gerçekten de
Ingilizler, Mondros'un ko-
şullannın hazırlanmasında
Fransa ile ortak bir çalışma
gereğini duymadıklan gibi,
imza gününü de -nedense-
duyurmayı akıl edemezler.
Oysa tngiliz Amiral Sir
Calthorpe'nin dostu Fransız
komutan Francbet d'Espe-
ray pek uzakta da değildır.
Selanik'tedir.
Ne var ki sömürgeciliğin
onca yıllık bu deneyimli us-
tasmın, ayağına gelen bu fır-
satı başka türlü değerlendır-
meyeceğını bilen ortaklar-
dan pek ses çıkmaz ve lngil-
tere, Mondros'un meyvele-
rini ınanılmaz bir hızla top-
lamaya başlar. Ateşkesten üç
gün sonra, 3 Kasım 1918'de
Musul'u işgal eder tngiliz-
ler; 8 kasımda da kente lngı-
liz bayrağını çekerler. Bu ka-
dar da kalınmaz: Samsun,
Merzifon, Batum derken,
17 kasımda Bakü'ye ulaşır
Ingiliz işgal kuvvetieri...
Oysa Osmanlı Sadrazamı
tzzet Paşa, Amiral Calthorpe'a ateşkes
anlaşmasının iki devlet arasında dostça
bir banşın başlangıcı olmasını dileyen
bir teşekkür mektubu da göndermiştı.
Aynca kurul başkanı Rauf Bey (Or-
bay) Mondros'tan dönüşünde, gazeteci-
lere verdiği demeçte. devletin bağımsız-
lığını, saltanatın hukukunu kurtardıkla-
nnı belirtmiş, tstanbul'a da bır tek düş-
man askerinin ayak basmayacağının gü-
vencesini vermişti. (5)
İşgal donanması,
Dolmabahçe önlerinde
Ne yazık ki Bahnye Nazır'ınm Türk
halkına verdiği bu güvence uzun süreli
olmaz. Ateşkesten iki hafta sonra 13
Kasım 1918 günü, İngiliz-
ler yanlanna bu kez ortakla-
n Fransa ve Italya'yı da
alarak "Devlet-i Âliyye"nin
başkenti İstanbul 'un kapıla-
nna -denizden- dayanırlar.
22 tngiliz, 17 Italyan, 12
Fransız savaş gemisinden
oluşan ttilaf Devletleri fılo-
su, Fındıklı Mebusan Mecli-
si'nden Dolmabahçe Sara-
yı'na dek uzanan kıyıya de-
mir atıp dizilir: gemilenn
toplan da saraya ve kente
döndürülür: Dahası vardır;
Ingiliz, Italyan ve Fransız
gemilerinin toplamı 51 eder
ama, filo 55 parçadır. Çün-
kü İtilaf Devletleri, küçük
dostlan Yunanistan'ı da. iç-
lerinde sonralan ünlenecek
olan Averof (6) zırhlısının
da bulunduğu 4 parça savaş
gemisiyle birlikte, arkalan-
na takarak tstanbul'a getir-
mişlerdir.
Mondros Ateşkes Anlaş-
ması'nın Yunanistan'a bu
hakkı tanıyan bir maddesi
bulunmadığı gibi. Osmanlı
yönetimine Yunanistan'a
böyle veya buna benzer bir
statü tanınmayacağına iliş-
kin onca da güvence veril-
mişti.
Ote yanda olayın bir baş-
ka boyutu da vardı. Işte,
böyle bir düşman filosu-
nun Çanakkale Boğazı'nı
geçip İstanbul'a varma-
ması için Arıburnu'nda,
Anafartalar'da, Conkbayı-
rı'nda... Kısacası Çanak-
kale'de yüzbinlerce Türk
canını vermişti...
13 Kasım 1918 günkü ts-
tanbul'un görünümünü sap-
tayan neredeyse simgeleşen
bir fotoğrafı, cumhuriyeti-
mizin birinci, ikinci kuşağı
nerede görse hemen tanır...
Hele içlerinde Çanakkale şe-
hitlennden birinin çocuğu
ya da torunu olan varsa, bu-
gün bile, o resme bakarken
yüreğinin bir köşesinde din-
meyen bir sızıyı duyar. Evet,
gemileriyle İstanbul'a yerle-
13 Kasım 1918'de Ingiliz,— 1 •
F l
• Ingilizlerin baskısıyla açığag , g y
Fransız ve ıtalyan gemılerınden alınan Mustafa Kemal,
l i i l f D l l i fil i b l ' d ğ doluşan itilaf Devletleri filosu,
Dolmabahçe Sarayı önlerinde
demir atar, gemilerin topları
saraya ve kente döndürülür. İtilaf
Devletleri, küçük dostları
Yunanistan'ı, Averof zırhlısının da
bulunduğu 4 parça savaş
gemisiyle birlikte İstanbul'a
getirmişlerdir.
istanbul'a vardığında,
kendisinden birkaç saat önce
gelip Dolmabahçe önünde
demirleyen İtilaf Devletleri
filosunu görünce, "Geldikleri gibi
gideceklerdir!" der. Bu
kesinleme, Sevr'i gömüp
Lozan'a götürecek düşüncenin
mayasını oluşturacaktır.
General Tovvnshend General d'Esperay Liman von Sanders Amiral Robeck
şen ttilaf Devletleri'nin karadaki hare-
ketlerine geçmeden önce hükümetin
Mondros'un koşullannı ordulara bildir-
diğini belirtmek gerekir. Çünkü ateşke-
sin 19. maddesine göre, Osmanlı top-
raklanndaki Alman ve Avusturya uy-
ruklulann bir ay içinde ülkeden aynl-
malan zorunluydu. Dolayısıyla Yıldı-
rım Orduları Grubu komutanı Liman
von Sanders ın Almanya'ya dönmesi
gerekiyordu.
Her ne kadar hükümet, "müşir" sa-
nı (unvanı) vererek kendisini Osmanlı
subayına dönüştürdüğü görüşündeyse
de anlaşılan ttilaf Devletleri bu kanıda
değildırler
Oysa "bostancıbaşı"lardan yapılan
"paşa"lann kımılenyle Batı'nın peki-
yi geçindiği bilinir; nitekim, "da-
maftan üretilen bir "paşa" ile de iti-
laf Devletleri, kedinin fare ile oynama-
sı gibi oynayıp istediklerini yaptıracak-
lardır. Ama şimdi Liman von Sanders,
Türkiye'den aynlıyor, görevinı de Mus-
tafa Kemal Paşa'ya bırakıyordu. Mus-
tafa Kemal 'in bu görevin sorumluluğu-
nu nasıl yüklendiği, hangi boyutlarda
gördüğü bilinir.
Mustafa Kemal'in uyarısı
Osmanlı ordulannın tüm komutanla-
nna ulaşan Mondros Antlaşması'nın
metni, Adana'da yeni görevine başladı-
ğı sırada Mustafa Kemal Paşa'nın eline
geçer. Bütün maddeleri en küçük aynn-
tısına dek inceler ve Başkumandanhk
Genelkurmayrna görüş bildirir. Pek ge-
nel veya türlü anlamlara gelebilecek bi-
çimde yazılmış kimi maddelenn aydın-
latılmasını ister; aynca bu gibi madde-
ler arasında yanlış anlaşılabilecek du-
rumda olanlar düzeltilmeden Osmanlı
ordulannın dağıtılmasının, yenginlerin
(galıplerin) her ısteğine boyun eğmek
anlamına geleceğini belirtir; bu anlaş-
mayı kabul etmekle büyük bir özveri
gösterildiğım, "amadevletin,yapmak
zorunda kaldığı özverinin sınırını
saptaması, dahası daraltması gerekti-
ği" (7) kanısını taşıdığını da açık bir dıl-
le ortaya koyar.
Gerçekten Mustafa Kemal, banş gö-
rüşmeleri sırasında Osmanlı Devleti'ne
dayanak olacak bir kuvvetin elde kal-
masını ıstiyor ve bunu yaşamsal bulu-
yordu. Dolayısıyla Mondros'un 10.
maddesine göre Toros tünellerinin İtilaf
Devletleri'nce işgaline karşı çıkıyor, hıç
olmazsa. Toros tünellerini işgal edecek
kuvvet oranında bir askeri gücü elde bu-
lundurarak Ingilizlerin Iskenderun'u ele
geçirmelenne engel olunmasında dire-
nıyordu.
Mustafa Kemal'i adım adım izleyen
Ingilizler, bu işi çözümleme yolunu "bir
taşla iki kuş vurarak" buluverirler.
Hem Iskenderun'u işgal ederler hem
de Mustafa Kemal Paşa'yı açığa aldı-
nrlar Arap bırliklennın desteğinde ve
konımasında Halep'e dek uzanmış olan
Ingiltere, Sadrazam Izzet Paşa'va baş-
vurur. Halep'teki birliklerini deniz yo-
luyla beslemeyi düşündüklerini, bunun
için de tskenderun'u işgal etmek istedik-
lerini bildirir. Iş bu kadar kolay ve sıra-
dandır (!). Izzet Paşa. "Pekiyi" der; ay-
nca böyle bir istek karşısmda direnen
Mustafa Kemal Paşa'nın tutumu "sa-
kıncalı" görülür, Yıldınm Ordulan da-
ğıtılır, karargâhı kaldınlır,
böylece Mustafa Kemal Pa-
şa açıkta kalır. lngiltere hü-
kümeti de Osmanlı hüküme-
ti derahatlar (!)...
tşte Milli Mücadele, Kur-
tuluş Savaşı, cumhuriyetin
ılanı ve devrimler sürecinde,
Rauf Orbay ile Mustafa Ke-
mal Atatürk arasında var
olan aynmlı (farklı) görü-
şün, belki de ilk tomurcuk-
lanmaya başlaması: Rauf
Bey'in imzasını koyduğu
Mondros'u. Mustafa Kemal,
görevınin sınırlannı zorlaya-
rak eleştırir.
"Celdikleri gibi
gldecekler"
Görevi ve resmi bir yetki-
si kalmayan Mustafa Kemal
Paşa, istanbul'a dönecektir.
Ne var ki orada kendini acı
bİT görünüm beklemektedir.
Anlaşılacağı gibi. 1918'in
13 Kasım günü İstanbul'a
varan Mustafa Kemal'i, ken-
disinden birkaç saat önce ge-
lıp Dolmabahçe önüne de-
mir atan İtilaf Devletleri fi-
losu karşılar. Mustafa Ke-
mal "in bu görünüm karşısm-
da ulusuna ve kendisine gü-
venerek dile getirdiği ''Gel-
dikleri gibi gidecekler-
dir!.." kesinlemesi, Sevr'i
gömüp Lozan'a götürecek
düşüncenin mayasını oluştu-
racaktır.
(5) Fahri Belen. XX. Yiızyılda
Osmanh Devleti, İstanbul. 1973
S. 381.
(6) Averofzırklısı, Sevr in im-
zalanmasından sonra Karade-
niz hyılannı ve Trabzon 'u bom-
balayacaktır
(7) Mufassal Osmanlı Tarihı,
Ist. 1963.cılt6,s 358.
Duzellme. Dünkü yazıda Ha-
hambaşı Naum Efendi, Hamam-
başı olarak çıkmıştır. Düzellir,
özür dilerız
Yarın: Sarayın
penceresinden
SEVR, İNGÎLlZLER VE SONRASI...
4
Türk lıalkı, bağımsız yaşamak istiyor'
EDİP EMİL ÖYMEÎN
Ingiliz "Daily Espress" gazetesi, Mustafa
Kemal'e birtelgraf çekerek "ne yapmak
istediğini, neyi savunduğımu" sorar. Mustafa
Kemal, yanıtını 4 Ocak 1921 'de göndenr. 6
paragraflık yarutında, belki de en çarpıcı
paragraf şu olsa gerektır:
"Tiirk halkı, bağımsız yaşam hakkından
başka bir şey istemiyor. Türkivc Büyük Millet
Meclisi, ulusu kapitalist ve empervalist
boyunduruktan kurtaracağına ve ulusal
iktidar ve egemenliği kuracağına emindir."
Ve daha o tarihte Mustafa Kemal, geleceğe
ilişkin planını da diplomatık ve hayli dolambaçlı
bir dille açıklıyor:
"Türkivc Büyük Millet Meclisi'nin ana
hedefi, halkın içinde bulunduğu sefaleti
gidermek için yapacağı reformlardır. Meclis
dikkarini, toprak. eğitim, adalet, maliye ve
ekonomi konulanndaki sorunları çözmeye
harcayacaktır. Kardeşlik ve işbirliğini temel
M.ustafa Kemal, 4 Ocak 1921 'de Daily Express Gazetesi'ne gönderdiği
yanıtta, "Türk halkı, bağımsız yaşam hakkından başka bir şey istemiyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, ulusu kapitalist ve emperyalist boyunduruktan
kurtaracağına ve ulusal iktidar ve egemenliği kuracağına emindir" der.
alarak, ulusal gereksinimlere uygun yeni bir
örgütlenmeye gidecektir. Bu reformlan
uygularken de ulusal alışkanlıklar ve
gelenekleri dikkate alarak ulusal ilkelere
dayanaeaktır."
Mustafa Kemal artık 'çeteci' değil
îngıltere'nin Istanbul'daki yeni yüksek komiseri
Sır Horace Rumbold, 20 Ocak 1921 'de ulusal
direnişin gerçek boyutunu ilk kez şu cümleyle
Dışişlen Bakanı Curzon'a bildirir:
"Mustafa Kemal'i çete reisi olarak
tammlamak artık anlamsızdır. 'Küçük
Asya'nın, yabancı işgali altında olmayan
tümii, Ankara hükümetinin sıkı biçimde
denetimi altındadır. Bir hükümetten
beklenilen bütün görevleri yapıyor.
Türkive'de böyle bir görev ne kadar
başarılabilirse o kadarını..."
Sevr Antlaşması'nı Osmanlı hükümeti
imzaladığı halde anlaşmanın uygulanması
mümkün olmuyordu. Sir Horace Rumbold, bu
konuda şu yorumu yapıyor:
"Sevr'in, gelecek için bir nirengi noktası
olabilmesi (uygulanması) için müttefiklerin
çok daha geniş boyutlu bir savaşa girişmesi
gerekir."
lngiltere hükümetinin değilse bile tstanbul'dakı
Ingiliz Yüksek Komiseri'nın, gelişmeleri
gerçekçi bir bir şekilde değerlendirdiği
görülüyor. 23 Mart 1921'de padişah VahdettinTe
2 saat 15 dakika görüşür.
Uzun raporunda. padişahın Mustafa Kemal
hakkındaki gözlemlerini 9. paragrafta özetle
şöyle aktanr:
"Mustafa Kemal, geçmişi bilinmeyen
Makedonyalı bir ihtilalcidir. 'Kan'ı herhangi
bir yerden olabilir: Bulgar, Yunan, hatta Sırp
örneğin. Zaten Sırp'a benziyor! Bekir Sami,
Çerkezdir. Hepsi aynı: Arnavutlar, Çerkezler,
ama içlerinde Türk yok. Ben ve hükümetim,
bunlar karşısmda güçsüzüz."
(NOT: Bu yazıyı hazırlarken BilalŞimşir'in
1975 ve 1979yıllarında Türk Tarih Kurumu
tarafından yayımlanan "tngiliz Belgelerinde
Atatürk"belge dtisinin 1300 sayfayayahn iki
cildinden yararlandım. E. Emil Öymen)
BÎTTİ
POLİTİKA VE OTESİ
MEHMED KEMAL
Her Şey Sır ÖtesL.
Son günlerin İstanbul sıcağında llhami'nin dük-1
kânında gölgeleniyoruz. Bugün at yarışı yok, gün-
lerden cuma... Gömlekçı llhan heyecan ve kızgın-
lıkla kapıdan içeri girdi.
"Bu kadsurı da olmaz," dedi.
"Ne olmuş?"
"Her gün önünden geçerim, Tophane parkında
caminin karşısmda bir işçi heykeli vardır. Kolunu ka-
nadını kırdılar, heykel bugüne değin dayandı. Bugün
baktım, başını ve kollannı kırmışlar, heykel cascav-
lak kalmış. Bugün Emeğe Saygı toplantısı yapılıyor.
Tam gününü seçmişler? Heryerde toplantılar, tören-
ler.."
"Heleotur, bir soluklan!"
"Insanlann emeğe saygılan yoksa.. emeğin ne tür-
lü değer olduğu bilmezlikten gelinirse.. ya da bile-
rek bunlan yapıyoharsa. önümüz çok karanlıktır." '
Gömlekçi llhan biraz daha konuşarak heyecanı-
nı giderdi. Konu da degişti. Radyo haberlerinde iş-
çilerin 'emeğe saygı' yürüyüşü ballandıra ballandı-
ra anlatılıyordu.
Asgari Ücret Komisyonu bu kez de toplanama-
mış, hükümet temsilcisi yan çizmişti. Hangi baka-'
nının keyfine bunlar oluyordu? Sonunda toplandı. !
Cumhurbaşkanı Demirel, Meclis Başkanı Cindo-
ruk'u kabul ederek 50 dakika konuşuyor. Ardından
Tansu Çiller'i de kabul ederek 50 dakika da onun-
la konuşuyor.. 50 artı 50 dakikayüz ediyor. Yüz da-
kikada ne konuşuldu.. kımse bilmiyor. Resmi söz-
cü:
"Açıklama yok" diyor.
Oysa dışarıda neler oluyor neler?
"Sırbistan ordusu öğleden sonra Hırvatistan sını-
nna yüzlerce top, tank, zırhlı araç, roket gönderme-
ye başlıyor. Bu göndermeleri dünyada bir 'Balkan
Savaşı' gibi görenler çoğalıyor. Çünkü Birinci Dün-
ya Savaşı da bır Balkan Savaşı'ndan sonra olmuş-
tu. Bir Sırp birveliahtprensiöldürmüştü. Balkan Sa-.
vaşı'ndan dünyanın yüreğı yangındır. Ne zaman Bal-'.
kanlar'da silahlı bir kıpırtı olsa ardından bir dünya
savaşı yüzünü gösterir.
Dünyanın sayılı zenginlerinden bir Amerikan mil-.
yoneri, sevdiğine (öyle diyelim), 550 milyon dolar bı-
rakıyor, ölüm sevgilinin yüzüne gülerken oğlu avcu-
nu yalıyor. Böyle durumlarda herkes mahkemeye
koşar. Oğlan, "Babamın böyle birparayı üvey anne-
me bırakırken aklı başında değildi. Hakkımı istıyo-
rum" diyorsa da iş mahkemeye kalıyor.
Kolay çözüm isteyenlerden biri diyor ki:
"Oğlan da üvey anastnı alır, dava biter."
Aşk yüzünden Meclis'te az daha bir cinayet işle-
necekti. Komisyon Başkanı ilesevgilısi arasında gü-
pegündüz tabanca patlıyor, bir kurşunla başkan ko-
lundan, sekreter hanım da iki yerinden yaralanıyor.
"Ne oldu, ne bitti?" diye sorulurken yaralılar ka-
rakol yerine hastaneye koşuyorlar. Bir gün 'ifade'
vermiyorlar. Sonunda sekreter hanım tabancayı
gösterirken elinde patlıyor. Babasından kalan bey-
lik tabanca birden ateş alıyor. İş tatlıya bağlanıyor
ama, olayın üstünden giz dumanları kalkmıyor.
Güneydoğu raporu üstünden de giz kalkmış de-
ğil. Bir GIA gölgesi de burada kendini gösteriyor.
Mesut Yılmaz, "CIA raporunun gölgesi burada ne
anyor?" diye sorarken, Tansu Çıller:
"Hangi CIA raporu, acaba Sayın Yılmaz'ın CIA ile
bizim bilmediğımız bır ılişkisi mi var?" diye soruyor.
Gizler gizlerle toplanıp esrarengiz mi oluyor? Es-
rar sır'ın çoğulu.. burada giz oluyor? Bunların hep-
rine elbette CIA karışır.
B U L M A C A SEDAT YAŞAYA1S
1 2 3 4 5 6 7 8
SOLDAN SA
ĞA:1/Birzorun-
luğa uyulmasını
sağlamak ama-
cıyla uygulanan
zorlayıcı önlem.
2/ Kabadayı...
Mey. 3/ Dans et- 4
meyi meslek
edinmiş kadın. 4/
Bir yüzü uzun
tûylü, kalın yün-
den dokunarak
yapılmış yağmur-
luk... "Elinde gâh
âsâ oldu gâh
kalem" (Fuzuli).
5/ Haberci... Kesin. 6/ Uzak-
lık anlatmakta kullanılan
söz... Soğukla sıcak arası. II
Büyük kardeş, ağabey... Yüz
merrekare tutannda yüzey
ölçûsü binmi... Bır renk. 8/
Üstü toprakla örtülü saman
yığını... Danslı ve resmi gi-
yımlı gece toplantısı. 9/ Tu-
runcu etlı bir kavun cinsi
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Sağan da denen, kırlangı-
ca benzer bır kuş. 2/ Bagışlama... Kaynar suda kabuğu ile
az pişirilmiş yumurta. 3/ Saçlann uzun süre dalgalı kalma-
suıı sağlamak için uygulanan ışlem... Kadastro haritalann-
da parseller topluluğu. 4/ Demırcılikte, delıklen genişlet-
mek için kullanılan araç... En kısa zaman süresı. 5/ Deri ya
da tahta kazımakta kullanılan, iki ucunda da sapı olan eğ-
n bıçak... Bir nota. 6/ Üzerine yazı yazılan tabaklanmış cey-
lan derisi... Çok su ıçen kımse. 7/ Uzaklaşmak, ara açıl-
mak... Hile. 8/ Bıçak bileîneye yarayan, çubuk biçiminde
çelık araç... Eskı dılde enk. 9/ Denizaltı ve tanklarda kul-
lanılan, gözlemcmın gözünü çev irmeden çevTeyi arastırma-
sını sağlayan optik araç.
T.C.
SÜRMENE KADASTRO MAHKEMESİ
EsasNo: 1988/5
KararNo: 1994/40
Davacı Tahsin Aydın tarafından davalı Fikriye
Morçoloğlu ve arkadaşlan aleyhine açılan kadastro
karannın iptali davasında, dava konusu Sürmene ilçe-
si, Orta Mahalle'de kain 181 ada. 6 nolu parsel, 1793
mesahalı, çaylık ve fındıklık vasfındaki taşınmaz ile
ılgıli davacının davasının 28.6.1994 gün ve 1988/5 E-
sas. 1994'50 karar sayılı karan ile kabul edilmiş olup
tüm hissedarlann hisseleri nıspetinde pay edildiği
konusundaki karar tüm aramalara rağmen davalılar-
dan Yusufkızı Fadıme Morçoloğlu, Yusuf kızı Gülizar
Morçol, Yusufkızı Safiye Morçol. Hamdi kızı Şükran
Yıldınm, Hamdi kızı Şükriye Yıldınm, Mustafa kızı
Emine Yıldınm, Hamdi oğlu Necdet Yıldınm, Ham-
dioğlu, Sedat Yıldınm, Yusuf oğlu Hüseyin Morçol
adına ilanen tebligat yapılmasına karar verildiğinden,
7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun ilgıli hükümleri
gereğince iş bu ılanın gazetede ilanından itıbaren 15
günlük yasal süre içinde yasal haklannı kullanmalan,
kullanmadıklan takdırde hükmün kesinleşeceğı ilan
olunur.
Basın: 36407