28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4TEMMUZ1995SAU CUMHURİYET SAYFA HABERLER Sım Paşa Sözleşmesi'nin birinci yıldönümü kutlanırken îzmit, Anadolu uygarlığını 21. yüzyıla taşımaya hazırlanıyor Anadolu uygarhğmm vunudu• Çevreye duyarsız kentleşmenin girdabından kurtulmaya çahşan îzmit'te, kentin tarihsel dokusunu banndıran yamaçlarını kurtarabilmek için başlatılan İZEYAP Projesi "dayanışma sözleşmeleriyle" yaşama geçiriliyor. OKTAY EKİNCİ Çok değil, 5 ya da 6 yıl son- ra, belki o kadannı da bekle- meden. insanlıgın ağırlıklı gûndeminı "20.yûzyJı tanım- lamak" oluşturâcak. Kimile- nne göre bılım ve teknoloji- nın atılım çağı kabul edilen bu savaşlaryüzyılına, kimile- ri de iletişim ve bilgi çağı adı- nı yakıştıracaklar. Ama, sonuçta ne söylenir- se söylensin, yine 20. yûzyı- la damgasını vuran evrensel bir duyarsızlık belkı de hiç unutulmayacak. tnsanoğlu- nun umudu ve umutsuzlugu birlikte yaşadıgı bu çileli yüz- yıl, tarihe büyük olasılıkla "uyulmayan sözteşmeter" ça- ğı olarak da geçecek. Başta Insan Haklan Evrensel Söz- leşmesi olmak ûzere, banş için, çevre için, kûltür için, uygarlık degerlerinin korun- ması için... görkemli toplantı- lar sonunda parlak sözlerle imzalanan bütûn bu sözleş- melenn hemen hiçbirine uyulmadığı, dahası uymayan- lann değil, uyanlann cezalan- dınldıklan, ınsanlığa ve yer- yüzü değerlerine karşı vefasız bir yûzyıl... Işte, böylesi bir çağın geri- lin dolu şu son dönemlerinde, Türkiye'nin Izmit kentinde, Kapanca Sokağı'nm sakinlerinden Kemal Amca, İZEYAP kapsamında restore edilen esld evinin penceresinden şenliğe katüanlan selamlryor. Izmit'in de her şeye rağmen güzel kalabilmiş yamaç ke- simlerinde, 20. yüzyılın belki de "onurunu kuıtaracak" bir girişim olarak digerlerinden farklı bir sözleşmenin coşku- su yaşanıyor. 18 Haziran 1994 tanhınde imzalanan, geçen 18 Haziran 1995 gûnü ıse birin- ci yıldönümü ve bir yıllık so- nuçlan şenlik düzenlenerek kutlanan Sım Paşa Sözleşme- si, şu uyulmayan sözler çağın- da yüreklere su serper bir "is- tisna" olarak Anadolu uygar- lıklannı 21. yüzyıla taşıyor. Adını, bahçesinde imza tö- reninin yapıldıgı tarihi bir Iz- mıt konağından alan Sırn Pa- şa Sözleşmesi, ülkemizin kent kimliğini ve kültürünü koruma alanında bağıtlanan ilk "toplumsaldayaıuşma söz- leşmesi" nıtelığinı taşıyor. 1993 yılı yaz aylannda Ko- caeliValiliği'nın çağnsı üzeri- ne "uygarhklaruı izindeki ko- şulannı Îzmit'tesürdüren Ga- lata Gönüllü Öğrend Grubu, hızla betonlaşan kentin ya- maçlanna sıgınan Kapanca Sokak'taki elde kalan son es- ki ahşap evlerin rölövelerini çıkarttılar. Aynı yaz, bu çahşma. tari- hi sokagı kurtarma projesine dönüştü ve araştırmalar Iz- mıt'in yıtırilmek üzere olan "kentsel beUeğbıi" yeniden kazanmaya doğru yöneldı. 1994 yılına ulaşıldığında, ar- tık hedefler belirlenmiş, ön- celikle tzmıt'in duyarlı ke- sımlerinın destegiyle, yine Kapanca'dan başlanmak üze- re kentin hâlâ güzel kalan ya- maçlanndaki tarihsel kimlı- gin korunması ve kazanılma- sı İZEYAP projesini ortaya çıkarmıştı. İlk esin kaynağı yine Gala- ta Grubu'nun katılımıyla sü- ren Muğla'dakı MEYAPPro- jesi (Muğla Evlerini Yaşatma Projesi)olan tZEYAP, "Izmit EvteriniYaşatma ProjesT an- lamına geliyorsa da, artık sa- dece bir sokak ya da ev resto- rasyonu değildi. Kentin 3000 yıllık tarihinden bugünlere kalabılen tüm kültürel ve do- ğal degerlenn korunması, Iz- mıt halkının bu evrensel de- gerleriyle yeniden kucaklaş- ması ve carpık kentleşmenin gırdabında kıvranın "kent kültürünün" de bu tuzaktan kurtanlması, lZEYAP'ın te- mel hedeflerinı oluşturmuştu. Kocaelı Valısı Kemal Nehiro- zoğlu, projenin tanıtım bülte- ni için kaleme aldıgı "Bir Kentin Kimlik Araytşr baş- lıklı yazısında, başlatılan ça- balann tanımını da şöyle ya- Ocakailesinin kaderi Istanbul Haber Servisi - Gözaltında kayıp iddiasıyla aranırken öldürülmüş olarak bulunan Hasan Ocak'ın kırkı nedeniyle geçen cumartesi gûnü Gazi MezarhgVnda düzenlenen anma toplantısı sonrasında gözaltına alınanlar. götûrüldûkleri Küçükköy Emniyet Amirliği'nde işkence gördüklerini öne sürdüler. Gazi Mezariığı'nda düzenlenen anma toplantısından sonra evlerine dönerken Gazi Mahallesi çıkışında gözaltına alınan 42 kişiden 39'u, önceki gün çıkanldıklan Gaziosmanpaşa Savcıhgı'nca ifadeleri aluıdıktan sonra serbest bırakıldılar. Savcıhk tarafindan serbest bırakılanlar, dün IHD lstanbul Şubesi'nde bir basın toplantısı düzenlediler. Toplantıya Hasan Ocak'ın ailesi, gözaltında kayıp iddiasıyla aranırken kimsesizler mezarlığında cesedi bulunan Rıdvan Karakoç'un kardeşi Hasan Karakoç. Demokratik Mücadele Platformu üyeleri katıldı. Hasan Ocak'ın babası Baba Ocak, toplantıda yaptığı konuşmada, Gazi Mezarhğı'nda düzenlenen anma toplantısmda ne pankart asıldığmı ne de slogan atıldığını ifade ederek "Hasan'ın mezanm ziyaret edip arabanuza bindikten yaklaşık 10 dakika sonra polislerin saldınsına uğradık. PolisJer hakkmda suç duyurusunda bulunacagun" dedi. Demokratik Mücadele Platformu adına yapılan açıklamada da anma toplantısı sonrasındaki olaylar şöyle anlatıldı: "Olay sıra$ında tam bir vahşet uygulayan polis. demir çubuklar. cop ve tahta sopalarla kafalara, kollara vuruyordu. GotürüJdüğûmüz Küçükköy Emniyet AmirBği'nde de yoğun işkencelere maruz kaidık. Onlarca arkadaşımızın kolu ve bacağı tutmaz durumda. Işkenceye uğrayan arkadaşlanmızın vücutlan çürükler içindedir." Hasan Ocak'ı anma tnplantısuıdan sonra gözalüna ahnanlar işkence iddiasında bulundular. (Fotoğraflar: YASEMİN KOYUTÜRK) Türk-Iş'ten hükümete son uyarıGÜTVEŞ GURSON ANKARA- 680 bin kamu işçi- sinin toplusözleşme görüşmele- rinde. pazarlık sürecinin gecikme- si, Türk-lş'i harekete geçirdi. Üc- rete bağlı idari maddelerdeki tı- kamklığa, hükümet, "anayasade- ğişikfigi" çalışmalannı gerekçe gösterirken; bazı sendikalann şozleşme süreçlerini "bilinçli ola- r a k " geciktiıdikleri belirlendi. ! Grev yasağı kapsamındaki sen- İikalann sözleşmelerinin, pazar- ftk masasından Yüksek Hakem Kuralu gûndemine taşınması sü- ^eciırin hız kazanmasının ardın- ^an, Türk-lş, tıkanıklığı aşması «çiıı kükümeti son kez uyardı. Hü- fcümetten gelecek yanıta göre, ka- tnu işverenlenyle yeniden pazar- lık masasına oturulması ya da Türl-lş Başkanlar Kurulu'nun bu hafti içinde olaganüstü toplana- rak, sylem sûrecini planlaması ka- rarlajrınldı. Tirk-lş'e bağlı 29 sendikanm 14 1 ışyerinde 680 bin işçi adına süjrdirdüğü toplusözleşme görüs- melainin, idari maddelerdeki tı- • Hükümet, ücrete bağlı idari maddelerdeki tıkanıkhğa, "anayasa değişikliği" çalışmalannı gerekçe gösterirken; bazı sendikalann sözleşme süreçlerini "bilinçli olarak" geciktirdikleri belirlendi. kanıklıklann aşılmaması nedeniy- le kesilmesinin ardından, Türk-lş Kamu Koordinasyon Kurulu, ge- çen hafta ikincı kez hükümetle bir araya geldi. 45 işyerinde çalışan ve grev yasağı kapsamında olan 377 bin 313 işçi adına sürdürülen pazarlık sürecinin, masa başında noktalanmama olasılığmın artma- sı üzerine yapılan toplantıda, hü- kümete "işçi, sokağa dökülür" uyansı yapıldı. Bu yıl bağıtlanacak olan söz- leşmeleT için, ilk olarak 24 mayıs- ta kamu sözleşmelerinden sorum- lu Devlet Bakanı Bekir Sami Da- çe ile görüşen Türk-lş yetkilileri "işçinin sabnnın tükend@n mesa- jını hükümete iletti. Türk-lş Genel Başkanı Bayram Meral, işçilerin "sabnnın son noktaya gekUğbıi" vurgulayarak, sözleşmelerin bir an önce masa başında çözülmesi gerektiğini söyledi. Hükümetin "anayasa görüşmeteri" nedeniyle pazarhğı gecikrirdiğine dikkat çe- ken Meral, "Memur hareketinin getirdigi sılantdar var. Bu sıkmtı- lar, işcrye yansımakta. Sözleşmesi bitmeyen işçi. yann memur hare- ketine katılırsa. Türk-İş'in yapa- cağı bir şey yoktur. Sokağa inme- den, masa başında çözclim" diye konuştu. Devlet Bakanı Necmettin Cev- heri'nin. "Siz, sıfir zammı duy- mak bstemiyorsunuz; bizde, sokak lafinı duymak istemryTn-uz" deme- si üzerine, Meral, "Mejdanlara inmeye,ANAPdönemindesâzalış- tırdınız'' yanıtmı verdi. Devlet Bakanı Daçe de, "İşçi ve ülke menfaatleri doğrultusunda sözleşmelerin sonuçlanmasını" hedeflediklerini belirrti. Kamu iş- veren sendikalan ile bir araya ge- lerek işçi sendikalannın istekleri konusunda bir değerlendirme ya- pan Daçe de, "Gelinen noktayı ilerteme saymamak söz konusu ol- mamalı" dedi. Daçe. toplusözleş- melerin pazarlık süreci olduğunu, yenilenme dönemlerinde yeni hak istekleri gündeme geldiği gibi, mevcut haklann durumunun göz- den geçirilmesinin de doğal oldu- ğunu belirti. Daçe, "Her şej; ma- sada aşümalı. Masa dışı çözümler, toplu göriişmelerin parçasıymış gibigündemde tartışılmamalı"dı- ye konuştu. Öte yandan, hükümetin "sıfir ücret zammınr gündeme getir- mesinin ardından, kamu sözleş- melerinde "ortak" hareket etme karan alan Türk-lş Kamu Koordi- nasyon Kurulu'nun, sözleşme gö- rüşmelerine "en geç 15 mart tari- hine kadar başlanması"'karanna birçok sendika tarafindan uyul- madığı belirlendi. Türk-lş yönetiminde de yer alan Demiryol-lş Sendikası, TCDD ve bağlı ortaklıklannda, 1 Mart 1995 tarihinde yürürlülük süresi yenilenen 40 bin işçinin toplusözleşme görüşmelerine, 18 Mayıs 1995 tarihinde başlayarak, koordinasyon kurulunun aldığı karann dışına çıktı. Petrol-lş Sen- dikası, örgütlü olduğu yerlerde en erken 14 nisanda, en geç de 30 mayısta kamu işveren sendikası ile sözleşme pazarhğını başlattı. Basın-Iş Sendikası, ilk görüşme çağnsını 6 nisanda, son çağnyı da 20 haziranda yaptı. Tes-lş Sendikası, örgütlü oldu- ğu grev yasağı kapsamındaki Tür- kiye Elektrik Kurumu, Devlet Su Işleri, İller Bankası ve Elektrik Iş- leri Etüd ldaresi'ndeki sözleşme prosedürünü "ortak harekefka- ranna uydurmak için toplusözleş- me yetkisini yılbaşında düşür- müştü. Bu işyerlerinde masa ba- şında uzlaşma sağlanamazsa, 10 temmuzda Yüksek Hakem Kuru- lu'na gidilecek. Yüksek Hakem Kurulu, bu yı- lın başında hükümetin sıfir ücret zammı önerdiği Türk Hava Yolla- n AO (THY) toplusözleşmesin- de, ilk üç ay için yüzde 17 oranın- da ücret zammı vermiştı. pıyordu: "Sanayileşme süreci bu tarihsel kentin bir çok de- ğerini yok etmiştir. Ama İZE- YAP ile gündeme getirilen sa- dece bir restorasyon, bir bel- lek kazandırma değiL nasıl bir yaşama istediğimizin sorgu- lanmasıdır." tşte, böylesi bir amaca an- cak "koruma bilincinuı örgüt- lenmesiyle" ulaşılabileceğı düşüncesi de bugün birinci yı- lını başanyla geride bırakan ve "verilen sözkrin rutulma- sryla" tarihe geçen Sım Paşa Sözleşmesi'ni yarattı. 18 haziran şenlikleri Izmit Kültür Müdürlügü, Mimarlar Odası. ÇEKÜL ve kentteki diger kü!tür-sanat çe\relennin çagnsıyla, 18 Haziran 1994 günü tarihi Sır- n Paşa Konagı'nın bahçesin- de bir araya gelen çok sayıda kurum ve kuruluş temsilcisi, lZEYAP'ın yaşama geçebil- mesi için her türlü katkıyı ya- pacaklanna ve yine tZEYAP için tam bir dayanışma içeri- sinde olacaklanna dair söz- leşmeyi törenle imzaladılar. Betonlaşmanın baskısı al- tında bunalan kent ve kent halkı içın belki de "son u- nnıfolan bu sözleşme, izle- yen aylarda 22 sivil toplum örgütünün katılımıyla sürdü- rülen "Kapanca Şenlikleri" ile de hem coşkuyla kutlandı, hem de dayanışma halkalan genışletildi. Sonunda bir yıl gibi kısa bir süre içerisinde, Kapanca So- kak'daki 10 kadar evin resto- rasyonu, çeşitli kuruluşlann bağışlanyla tamamlanırken, Büyükşchir Belediyesi de Sır- n Paşa Konagı'nı da kamu- laştırarak halka açık kültürel birmekan şeklinde yaşatılma- sı karannı aldı. Saraybahçe Belediyesi ise Kapanca'daki kurtanlan kımliğın kent mer- kezine doğru "kültürel akıs»- nı" sağlamak üzere tzmit'in ortasında "ressamlar sokagı" projesini geliştirdi. Bütün bunlar olurken, Kül- tür ve Tabiat Vaıiıklaruu Ko- rumaKurulu'nun da lzmit'ın tarihsel dokusunu banndan güzel yamaçlannı yeniden "SİT alanı" olarak ilan etme- sı, artık 18 haziranlann bir "şenlik" olarak kutlanması gerektiğini gündeme getir- mişti. Coşkulu kutiamakr Sırn Paşa Sözleşmesi'nin birinci yılında, yani 18 Hazi- ran 1995 günü yaşlı konağın bahçesinde yeniden bir araya gelen İZEYAP katılımcılan, bir yandan verilen sözlelerin tutulmuş olmasını ve Koru- ma Kurulu'nun SİT karannı bir eğlence şölenı ile kutlar- larken. öbür yandan yine bır yılın değerlendirmesinı Muğ- la ve Amasya'dan gelen ko- nuklarla birlikte yaptılar. Muğla Belediyesi Imar Müdürü Celal Şakı- yan,1970'lerden bu yana ta- rihsel kent dokusu titizlikle korunan Muğla'da MEYAP projesiyle de yeni bir döneme geçıldigıni anlattı. Ancak, IZEYAP'taki dayanışma ba- şansı, henüz Muğla'da bu dü- zeyde değildir. Amasya'daki YABEP (Ya- lı Boyu Evleri Projesi) girişi- minin ulaştığı düzey hakkm- da bilgi veren Mimarlar Oda- sı Temsilcisi Ali Kami) Yaiçm ise yine İZEYAP örnegin kendi kentlerinde yaşama ge- çirmeye çalışırken, yerel du- yarhlığın ne denli önem taşı- dıgını açıkça gördüklerini be- lirtti. Yıllann korumacısı Besim Çecener de 30 yıllık kültür sa- vaşımında en umut dolu izle- nimleri Îzmit'te edindiğini belirterek, Sırn Paşa Sözleş- mesi'nin başansındaki "gi- zi"şöyle özetledı: "Esld evte- rini kent adına korumak zo- runda bırakılan Kapanca So- kagı sakinlerine yine bu ken- tin sahipleri tarafindan yar- dım eünin uzablımş olması çok anlamlıdır. Devietin yıfla- dır yapamadığuu. tZEYAP gerçeldeştirdL.'' Evet. Yine Kemal Nehro- zoğlu'nun deyişiyle; "Izmitii Sırn Paşa Sözleşmesiyie dö- nüp arkasına bakmış ve gele- cek için dersler çıkararak ör- nek bir örgütienmeyi gerçek- leştirmiş'" durumda. Bu yaz günlerinde yolunuz Izmit'ten geçerse, artık "TElVfden aynlma'' ve kentı ziyaret etme zamanmız da geldi. Kocaelı Kültür Müdire- si Birgül Yfirüker tüm bu ça- balann çalışkan yürûtücüsü olarak sizi Kapanca'ya götü- rebilir. Restorasyon çalışmalannı yine aynı çalışkanlık ve özve- ri içersinde denetleyen y. mi- mar YıbnazKuyumcu ıse her ev için sadece 500 miryon lira harcanarak mimarlık mırası- mızın nasıl kurtanlabildiğini, üstelik bunun betonarme de- ğil yine ahşap kullanılarak yapılabildiğini anlatabilir. El- bette, "İZEYAP için bir kire- mikdesen koy" kampanyası- na katılmanızı da bekleye- rek... ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATEŞ Prof. DP. Berkarda'mn Mektubu Geçenlerde bu şütunda yayımlanan bir yazımla il- gili olarak istanbul Üniversitesi Rektörij Sayın Prof. Dr. Berkarda, aynı köşede yayımlanması dileğiyle bir mektup göndermiş. (Daha doğrusu elden getirdiler). Sorun biraz "özel" gibi görünüyor, ama değil. Zira Türkiye'nin en eski ve köklü üniversitesindeki kimi ge- lişmeler, Türkiye'nin diğer üniversitelerindeki geliş- meler hakkında fikir verebıleceği gibi, ibret de olabi- lir. Bu bakımdan Sayın Berkardanın mektubunu ay- nen yayımlıyorum. Yanrtımı perşembe günü okuya- caksınız: Sayın Profesör Dr. Toktamış Ateş, 13.6.1995 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Arayış köşenizdeki "Ne Olacak Şimdi?" başlıklı yazınızda ileri sürdüğünüz konular gerek şahsımı ve gerek is- tanbul Üniversitesi'ni çok yakından ilgilendirdiği için bu yazıyı yazmak gereğini duydum. Düşüncelerimi okuyuculannızla da paylaşabilmek için bu yazımı kö- şenizde yayımlamanızı rica ediyorum. Sayın Ateş, Ben lstanbul Üniversitesi Rektörüyüm. Sizin de rek- törünüzüm. Yazınızda benden sanki birbaşkayaban- cı kuaımun yöneticisi gibi bahsediyorsunuz. Kendi- nize göre olaylan hikâye ediyorsunuz. Görüşünüz bu clabilir. Fakat bunu ifade ederken daha itınalı, daha dikkatli cümleler beklerdim. Kendim için değil. Çün- kü beni tanıyan zaten tanımış. Bu itinayı, son zaman- larda hiç de hak etmediği tarizlere, saldırılara uğrayan büyük ve görkemli lstanbul Üniversitesi için istiyo- rum. Bir kısmımızın içeriden, bir kısmımızın da dışan- danyıkmaya çalıştığı lstanbul Üniversitesi için. lstan- bul Üniversitesi buna layık değildir. Sayın Ateş, Soruyorsunuz: "Şimdi ne olacak?" Bence bir şey olmayacak. Gerçi buyurduğunuz gibi Danıştay 8. Da- iresi "kapı gibi bir kararta" seçim hakkında YOK'ün usul hatası yaptığına dair sonuca vardı, ama; bu bir seçim iptali karan değildir. Aynı üslubu kullanarak be- nim de arkamda "kapı gibi" bir 5. Daire karan, arka- daşlanmın anıt gibi kutsal oyları ve "açık bulunan Is- tanbul Üniversitesi Rektörlüğü"ne beni atayan Yük- sek Cumhurbaşkanlığı karar ve işlemi var. Bugünkü durum bundan ibarettir. Yani ben bu gerekçelerle gö- revimin başındayım. Bir yere gitmiyorum. Sayın Ateş, Rektörlüğümdeki icraatım yüzünden sizin beğeni- nizi kazanamadığım ve hayal kınklığına uğrattığım için üzgünüm. Ben elimden geleni yapıyorum, bütün çel- melere rağmen. Banş havarisi değilim, ama fazla kavga etmediğim için kınanacağım aklıma gelmezdi. Demiroğlu devri- nin yolsuzluklan ve haksızlıklanyla mücadele ederken kavga etmemiz doğaldı. Fakat rektör olduktan sonra banşçı, birleştirici ol- mamın da görevim olduğunu sanıyorum. Banşçı olur- ken, yanlışlan olanları koruduğumu ihsas eden satır- lannıza da katılmıyorum. Herhalde siz bilmiyorsunuz; yönetimimiz birçok görev değişiklikleri yapmıştır. Bun- ları tek tek saymayı doğru bulmuyorum. Ama hiçbir zaman, sadece dedikoduya itibar ederek insanlan yerierinden etmek gibi bir yöntemi de uygulamayız. "Berkarda hiçbir şey yapmadı" diyorsunuz. Bana göre birçok şeyler yapıldı. Önce yönetim kurulu ve se- nato salonundaki yüksek başkanlık kürsüsünü kaldır- dık. Bu kurullara demokratik bir yönetim getirdik. Es- kiden çok kısa oturumlar yapan bu kurullarda şimdf 1980 öncesini hatırlatan toplantılar cereyan ediyor. Üyeler göruşlerini özgürce dile getiriyor ve konular rahatça tartışılıyor. Dekan atamalannda faküttelerin gorüşüne değer veriliyor. Rektörtük makamı bütün öğretim üyelerine açık ha- le getirildi. Bugüne kadar görüştüğümüz arkadaş sa- yısı sekiz yüzü geçti. Mağdur olan birçok mensubu- muzun durumlanna çözümler getirildi. Başka mağdur- lar varsa bana gelmelerini rica ederim. Akademik kadrolann gelişmesi, düzenli ve ihtiyaca uygun şekilde sürüyor. Universite araştırma fonu ye- niden düzenlenerek; sağlık, fen ve sosyal bilimlerin da- ha etkin yararlanması sağlandı. 1994 yılı içinde 500'den fazla proje kabul edilerek çalışma olanağı sağlandı. fhalelerin daha güvenli yapılabilmesi için önlemler alındı. Böylece inşaat, büyük onanm ve makine-teç- hizat kalemlerindeki paramızın daha lyi değerlendiril- mesine çalışılıyor. 1994 bütçesindeki harcamalar yüz- de doksan oranında gerçekleştirildi. Bu yıl da bu fa- aliyetyürüyor. Merkez Kitaphk düzenlendi. Kitap-der- gi aiımı dikkatle yapılıyor. Dergiler basılıyor. Merkez bi- na amfileri, helaları iyileştirildi. Sosyal tesisler her geçen gün gelişerek daha iyi hizmet veriyor. Birçok yeni öğrenci kantinleri açıldı. Vakıflardan önemli olanlann durumlan düzeltiliyor. Eski devreye ait vakıf yolsuzluklan şu anda asliye ce- za mahkemesinde. Yenileri yolda. Üniversitemizden alıp götürülen Nightingale Hastanesi'ni geri almak için de dava açtık. Daha ne yapalım? Sayın Ateş, Demiroğlu'nun serum fabrikası ve Fransa ilişkilerin- den bahsederken işin kolayına kaçıp "Sayın Berkar- da da aynı adamlann davetlisi olarak Fransa'ya git- miş" diyorsunuz. Bu, kuyruklu bir yalan. Ben rektör olalı bir kez, Mart 1994'te, Fransa'ya gittim: Paris Des- cartes Üniversitesi Rektörü Prof. Villard'ın davetlisi olarak. Rektör olmadan önce Fransa'ya belki 20 ke- re gittim. Bir kısmı kendi cebimden, bir kısmı da Fran- sız resmi makamlannın davetlisi olarak. Ben Fran- sa'ya ait Merite National ve Legion d'Honneur nişan- lan sahibiyim. Yani serumcularia bir ilişkim olmadı. Ve de olmayacak. Sizin görevlendirilmenizle ilgili soruna gelince, söz konusu olan kuruluş YÖK tarafindan akredite sayılma- dığı için görevlendirilmeniz yapılamadı. Bu tür kuru- luşlarda en az 400 öğretim üyesinin ders verdiğini be- lirten cümlenizin de doğru olduğunu sanmıyorum. lstanbul Üniversitesi 16 fakültesi, 15 enstitüsü, sa- yısız araştırma merkezleri, 50.000 lisans ve 10.000 li- sans üstü öğrencisi, 2000 öğretim üyesi, bir o kadar yardımcı öğretim üyesi, binlerce fedakâr personeli, yurt çapında ve üst düzeyde sağlık hizmeti veren 4.000 yataklı hastaneleriyle bir eğitim anıtıdır ve sadece saygıya layıktır. Atatürk ilkeleri doğrultusun- da görevini başanyla yürütmektedir. Bazı kendini bil- mezlerin yazıp çizdiği gibi hantal ya da zayıf değildir. Nicelik ve nitelik bakımından en başta gelir. Biz daima daha iyiyi yapmak gayreti içindeyiz ve tevazuu elden bırakmadan çalışıyoruz. Amerikanvari reklamlar da bizim tarzımız değildir. Sayın Ateş: Durup dururken "Berkarda'mn sonu ne olacak" diye bir soru atıyorsunuz. Bunda merak ede- cek ne var? Yolsuzluğu olmayan, vergi kaçırmayan, milyarlık villalarda oturmayan, insanlara eziyet et- meyen, mütevazı servetinin hesabını her an ve iki dakikada verebilen bir bilim adamının sonunu neden merak ediyorsunuz? Nihayet Berkarda vakti gelince rektöriükten aynlır ve köşesine çekilir. Bundan dayük- sünmez. Nihayet son sorunuzun cevabına geçelim: "Ber- karda'yt kim savunacak?" Sayın Ateş!.. Berkarda'nın savunulacak hiçbir şeyi olmaz diye düşünüyorum. Gerekirse bu yaşa kadar kendi gücüyle gelmiş bir kişi olarak kendimi savunurum. Sizin dışınızda da beni savunacak üniversiteliler bulunur sanırım. Saygılanmla.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle