Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4TEMMUZ1995SAU CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Sım Paşa Sözleşmesi'nin birinci yıldönümü kutlanırken îzmit, Anadolu uygarlığını 21. yüzyıla taşımaya hazırlanıyor
Anadolu uygarhğmm vunudu• Çevreye duyarsız
kentleşmenin
girdabından kurtulmaya
çahşan îzmit'te, kentin
tarihsel dokusunu
banndıran yamaçlarını
kurtarabilmek için
başlatılan İZEYAP
Projesi "dayanışma
sözleşmeleriyle"
yaşama geçiriliyor.
OKTAY EKİNCİ
Çok değil, 5 ya da 6 yıl son-
ra, belki o kadannı da bekle-
meden. insanlıgın ağırlıklı
gûndeminı "20.yûzyJı tanım-
lamak" oluşturâcak. Kimile-
nne göre bılım ve teknoloji-
nın atılım çağı kabul edilen
bu savaşlaryüzyılına, kimile-
ri de iletişim ve bilgi çağı adı-
nı yakıştıracaklar.
Ama, sonuçta ne söylenir-
se söylensin, yine 20. yûzyı-
la damgasını vuran evrensel
bir duyarsızlık belkı de hiç
unutulmayacak. tnsanoğlu-
nun umudu ve umutsuzlugu
birlikte yaşadıgı bu çileli yüz-
yıl, tarihe büyük olasılıkla
"uyulmayan sözteşmeter" ça-
ğı olarak da geçecek. Başta
Insan Haklan Evrensel Söz-
leşmesi olmak ûzere, banş
için, çevre için, kûltür için,
uygarlık degerlerinin korun-
ması için... görkemli toplantı-
lar sonunda parlak sözlerle
imzalanan bütûn bu sözleş-
melenn hemen hiçbirine
uyulmadığı, dahası uymayan-
lann değil, uyanlann cezalan-
dınldıklan, ınsanlığa ve yer-
yüzü değerlerine karşı vefasız
bir yûzyıl...
Işte, böylesi bir çağın geri-
lin dolu şu son dönemlerinde,
Türkiye'nin Izmit kentinde,
Kapanca Sokağı'nm sakinlerinden Kemal Amca, İZEYAP kapsamında restore edilen esld evinin penceresinden şenliğe katüanlan selamlryor.
Izmit'in de her şeye rağmen
güzel kalabilmiş yamaç ke-
simlerinde, 20. yüzyılın belki
de "onurunu kuıtaracak" bir
girişim olarak digerlerinden
farklı bir sözleşmenin coşku-
su yaşanıyor. 18 Haziran 1994
tanhınde imzalanan, geçen 18
Haziran 1995 gûnü ıse birin-
ci yıldönümü ve bir yıllık so-
nuçlan şenlik düzenlenerek
kutlanan Sım Paşa Sözleşme-
si, şu uyulmayan sözler çağın-
da yüreklere su serper bir "is-
tisna" olarak Anadolu uygar-
lıklannı 21. yüzyıla taşıyor.
Adını, bahçesinde imza tö-
reninin yapıldıgı tarihi bir Iz-
mıt konağından alan Sırn Pa-
şa Sözleşmesi, ülkemizin
kent kimliğini ve kültürünü
koruma alanında bağıtlanan
ilk "toplumsaldayaıuşma söz-
leşmesi" nıtelığinı taşıyor.
1993 yılı yaz aylannda Ko-
caeliValiliği'nın çağnsı üzeri-
ne "uygarhklaruı izindeki ko-
şulannı Îzmit'tesürdüren Ga-
lata Gönüllü Öğrend Grubu,
hızla betonlaşan kentin ya-
maçlanna sıgınan Kapanca
Sokak'taki elde kalan son es-
ki ahşap evlerin rölövelerini
çıkarttılar.
Aynı yaz, bu çahşma. tari-
hi sokagı kurtarma projesine
dönüştü ve araştırmalar Iz-
mıt'in yıtırilmek üzere olan
"kentsel beUeğbıi" yeniden
kazanmaya doğru yöneldı.
1994 yılına ulaşıldığında, ar-
tık hedefler belirlenmiş, ön-
celikle tzmıt'in duyarlı ke-
sımlerinın destegiyle, yine
Kapanca'dan başlanmak üze-
re kentin hâlâ güzel kalan ya-
maçlanndaki tarihsel kimlı-
gin korunması ve kazanılma-
sı İZEYAP projesini ortaya
çıkarmıştı.
İlk esin kaynağı yine Gala-
ta Grubu'nun katılımıyla sü-
ren Muğla'dakı MEYAPPro-
jesi (Muğla Evlerini Yaşatma
Projesi)olan tZEYAP, "Izmit
EvteriniYaşatma ProjesT an-
lamına geliyorsa da, artık sa-
dece bir sokak ya da ev resto-
rasyonu değildi. Kentin 3000
yıllık tarihinden bugünlere
kalabılen tüm kültürel ve do-
ğal degerlenn korunması, Iz-
mıt halkının bu evrensel de-
gerleriyle yeniden kucaklaş-
ması ve carpık kentleşmenin
gırdabında kıvranın "kent
kültürünün" de bu tuzaktan
kurtanlması, lZEYAP'ın te-
mel hedeflerinı oluşturmuştu.
Kocaelı Valısı Kemal Nehiro-
zoğlu, projenin tanıtım bülte-
ni için kaleme aldıgı "Bir
Kentin Kimlik Araytşr baş-
lıklı yazısında, başlatılan ça-
balann tanımını da şöyle ya-
Ocakailesinin kaderi
Istanbul Haber Servisi - Gözaltında kayıp
iddiasıyla aranırken öldürülmüş olarak
bulunan Hasan Ocak'ın kırkı nedeniyle
geçen cumartesi gûnü Gazi MezarhgVnda
düzenlenen anma toplantısı sonrasında
gözaltına alınanlar. götûrüldûkleri
Küçükköy Emniyet Amirliği'nde işkence
gördüklerini öne sürdüler. Gazi
Mezariığı'nda düzenlenen anma
toplantısından sonra evlerine dönerken
Gazi Mahallesi çıkışında gözaltına alınan
42 kişiden 39'u, önceki gün çıkanldıklan
Gaziosmanpaşa Savcıhgı'nca ifadeleri
aluıdıktan sonra serbest bırakıldılar.
Savcıhk tarafindan serbest bırakılanlar,
dün IHD lstanbul Şubesi'nde bir basın
toplantısı düzenlediler. Toplantıya Hasan
Ocak'ın ailesi, gözaltında kayıp iddiasıyla
aranırken kimsesizler mezarlığında cesedi
bulunan Rıdvan Karakoç'un kardeşi
Hasan Karakoç. Demokratik Mücadele
Platformu üyeleri katıldı. Hasan Ocak'ın
babası Baba Ocak, toplantıda yaptığı
konuşmada, Gazi Mezarhğı'nda
düzenlenen anma toplantısmda ne pankart
asıldığmı ne de slogan atıldığını ifade
ederek "Hasan'ın mezanm ziyaret edip
arabanuza bindikten yaklaşık 10 dakika
sonra polislerin saldınsına uğradık. PolisJer
hakkmda suç duyurusunda bulunacagun"
dedi. Demokratik Mücadele Platformu
adına yapılan açıklamada da anma
toplantısı sonrasındaki olaylar şöyle
anlatıldı: "Olay sıra$ında tam bir vahşet
uygulayan polis. demir çubuklar. cop ve
tahta sopalarla kafalara, kollara
vuruyordu. GotürüJdüğûmüz Küçükköy
Emniyet AmirBği'nde de yoğun işkencelere
maruz kaidık. Onlarca arkadaşımızın kolu
ve bacağı tutmaz durumda. Işkenceye
uğrayan arkadaşlanmızın vücutlan
çürükler içindedir."
Hasan Ocak'ı anma tnplantısuıdan sonra gözalüna ahnanlar işkence iddiasında
bulundular. (Fotoğraflar: YASEMİN KOYUTÜRK)
Türk-Iş'ten hükümete son uyarıGÜTVEŞ GURSON
ANKARA- 680 bin kamu işçi-
sinin toplusözleşme görüşmele-
rinde. pazarlık sürecinin gecikme-
si, Türk-lş'i harekete geçirdi. Üc-
rete bağlı idari maddelerdeki tı-
kamklığa, hükümet, "anayasade-
ğişikfigi" çalışmalannı gerekçe
gösterirken; bazı sendikalann
şozleşme süreçlerini "bilinçli ola-
r a k " geciktiıdikleri belirlendi.
! Grev yasağı kapsamındaki sen-
İikalann sözleşmelerinin, pazar-
ftk masasından Yüksek Hakem
Kuralu gûndemine taşınması sü-
^eciırin hız kazanmasının ardın-
^an, Türk-lş, tıkanıklığı aşması
«çiıı kükümeti son kez uyardı. Hü-
fcümetten gelecek yanıta göre, ka-
tnu işverenlenyle yeniden pazar-
lık masasına oturulması ya da
Türl-lş Başkanlar Kurulu'nun bu
hafti içinde olaganüstü toplana-
rak, sylem sûrecini planlaması ka-
rarlajrınldı.
Tirk-lş'e bağlı 29 sendikanm
14 1 ışyerinde 680 bin işçi adına
süjrdirdüğü toplusözleşme görüs-
melainin, idari maddelerdeki tı-
• Hükümet, ücrete bağlı idari maddelerdeki tıkanıkhğa, "anayasa değişikliği"
çalışmalannı gerekçe gösterirken; bazı sendikalann sözleşme süreçlerini "bilinçli
olarak" geciktirdikleri belirlendi.
kanıklıklann aşılmaması nedeniy-
le kesilmesinin ardından, Türk-lş
Kamu Koordinasyon Kurulu, ge-
çen hafta ikincı kez hükümetle bir
araya geldi. 45 işyerinde çalışan
ve grev yasağı kapsamında olan
377 bin 313 işçi adına sürdürülen
pazarlık sürecinin, masa başında
noktalanmama olasılığmın artma-
sı üzerine yapılan toplantıda, hü-
kümete "işçi, sokağa dökülür"
uyansı yapıldı.
Bu yıl bağıtlanacak olan söz-
leşmeleT için, ilk olarak 24 mayıs-
ta kamu sözleşmelerinden sorum-
lu Devlet Bakanı Bekir Sami Da-
çe ile görüşen Türk-lş yetkilileri
"işçinin sabnnın tükend@n
mesa-
jını hükümete iletti. Türk-lş Genel
Başkanı Bayram Meral, işçilerin
"sabnnın son noktaya gekUğbıi"
vurgulayarak, sözleşmelerin bir
an önce masa başında çözülmesi
gerektiğini söyledi. Hükümetin
"anayasa görüşmeteri" nedeniyle
pazarhğı gecikrirdiğine dikkat çe-
ken Meral, "Memur hareketinin
getirdigi sılantdar var. Bu sıkmtı-
lar, işcrye yansımakta. Sözleşmesi
bitmeyen işçi. yann memur hare-
ketine katılırsa. Türk-İş'in yapa-
cağı bir şey yoktur. Sokağa inme-
den, masa başında çözclim" diye
konuştu.
Devlet Bakanı Necmettin Cev-
heri'nin. "Siz, sıfir zammı duy-
mak bstemiyorsunuz; bizde, sokak
lafinı duymak istemryTn-uz" deme-
si üzerine, Meral, "Mejdanlara
inmeye,ANAPdönemindesâzalış-
tırdınız'' yanıtmı verdi.
Devlet Bakanı Daçe de, "İşçi ve
ülke menfaatleri doğrultusunda
sözleşmelerin sonuçlanmasını"
hedeflediklerini belirrti. Kamu iş-
veren sendikalan ile bir araya ge-
lerek işçi sendikalannın istekleri
konusunda bir değerlendirme ya-
pan Daçe de, "Gelinen noktayı
ilerteme saymamak söz konusu ol-
mamalı" dedi. Daçe. toplusözleş-
melerin pazarlık süreci olduğunu,
yenilenme dönemlerinde yeni hak
istekleri gündeme geldiği gibi,
mevcut haklann durumunun göz-
den geçirilmesinin de doğal oldu-
ğunu belirti. Daçe, "Her şej; ma-
sada aşümalı. Masa dışı çözümler,
toplu göriişmelerin parçasıymış
gibigündemde tartışılmamalı"dı-
ye konuştu.
Öte yandan, hükümetin "sıfir
ücret zammınr gündeme getir-
mesinin ardından, kamu sözleş-
melerinde "ortak" hareket etme
karan alan Türk-lş Kamu Koordi-
nasyon Kurulu'nun, sözleşme gö-
rüşmelerine "en geç 15 mart tari-
hine kadar başlanması"'karanna
birçok sendika tarafindan uyul-
madığı belirlendi.
Türk-lş yönetiminde de yer
alan Demiryol-lş Sendikası,
TCDD ve bağlı ortaklıklannda, 1
Mart 1995 tarihinde yürürlülük
süresi yenilenen 40 bin işçinin
toplusözleşme görüşmelerine, 18
Mayıs 1995 tarihinde başlayarak,
koordinasyon kurulunun aldığı
karann dışına çıktı. Petrol-lş Sen-
dikası, örgütlü olduğu yerlerde en
erken 14 nisanda, en geç de 30
mayısta kamu işveren sendikası
ile sözleşme pazarhğını başlattı.
Basın-Iş Sendikası, ilk görüşme
çağnsını 6 nisanda, son çağnyı da
20 haziranda yaptı.
Tes-lş Sendikası, örgütlü oldu-
ğu grev yasağı kapsamındaki Tür-
kiye Elektrik Kurumu, Devlet Su
Işleri, İller Bankası ve Elektrik Iş-
leri Etüd ldaresi'ndeki sözleşme
prosedürünü "ortak harekefka-
ranna uydurmak için toplusözleş-
me yetkisini yılbaşında düşür-
müştü. Bu işyerlerinde masa ba-
şında uzlaşma sağlanamazsa, 10
temmuzda Yüksek Hakem Kuru-
lu'na gidilecek.
Yüksek Hakem Kurulu, bu yı-
lın başında hükümetin sıfir ücret
zammı önerdiği Türk Hava Yolla-
n AO (THY) toplusözleşmesin-
de, ilk üç ay için yüzde 17 oranın-
da ücret zammı vermiştı.
pıyordu: "Sanayileşme süreci
bu tarihsel kentin bir çok de-
ğerini yok etmiştir. Ama İZE-
YAP ile gündeme getirilen sa-
dece bir restorasyon, bir bel-
lek kazandırma değiL nasıl bir
yaşama istediğimizin sorgu-
lanmasıdır."
tşte, böylesi bir amaca an-
cak "koruma bilincinuı örgüt-
lenmesiyle" ulaşılabileceğı
düşüncesi de bugün birinci yı-
lını başanyla geride bırakan
ve "verilen sözkrin rutulma-
sryla" tarihe geçen Sım Paşa
Sözleşmesi'ni yarattı.
18 haziran şenlikleri
Izmit Kültür Müdürlügü,
Mimarlar Odası. ÇEKÜL ve
kentteki diger kü!tür-sanat
çe\relennin çagnsıyla, 18
Haziran 1994 günü tarihi Sır-
n Paşa Konagı'nın bahçesin-
de bir araya gelen çok sayıda
kurum ve kuruluş temsilcisi,
lZEYAP'ın yaşama geçebil-
mesi için her türlü katkıyı ya-
pacaklanna ve yine tZEYAP
için tam bir dayanışma içeri-
sinde olacaklanna dair söz-
leşmeyi törenle imzaladılar.
Betonlaşmanın baskısı al-
tında bunalan kent ve kent
halkı içın belki de "son u-
nnıfolan bu sözleşme, izle-
yen aylarda 22 sivil toplum
örgütünün katılımıyla sürdü-
rülen "Kapanca Şenlikleri"
ile de hem coşkuyla kutlandı,
hem de dayanışma halkalan
genışletildi.
Sonunda bir yıl gibi kısa bir
süre içerisinde, Kapanca So-
kak'daki 10 kadar evin resto-
rasyonu, çeşitli kuruluşlann
bağışlanyla tamamlanırken,
Büyükşchir Belediyesi de Sır-
n Paşa Konagı'nı da kamu-
laştırarak halka açık kültürel
birmekan şeklinde yaşatılma-
sı karannı aldı. Saraybahçe
Belediyesi ise Kapanca'daki
kurtanlan kımliğın kent mer-
kezine doğru "kültürel akıs»-
nı" sağlamak üzere tzmit'in
ortasında "ressamlar sokagı"
projesini geliştirdi.
Bütün bunlar olurken, Kül-
tür ve Tabiat Vaıiıklaruu Ko-
rumaKurulu'nun da lzmit'ın
tarihsel dokusunu banndan
güzel yamaçlannı yeniden
"SİT alanı" olarak ilan etme-
sı, artık 18 haziranlann bir
"şenlik" olarak kutlanması
gerektiğini gündeme getir-
mişti.
Coşkulu kutiamakr
Sırn Paşa Sözleşmesi'nin
birinci yılında, yani 18 Hazi-
ran 1995 günü yaşlı konağın
bahçesinde yeniden bir araya
gelen İZEYAP katılımcılan,
bir yandan verilen sözlelerin
tutulmuş olmasını ve Koru-
ma Kurulu'nun SİT karannı
bir eğlence şölenı ile kutlar-
larken. öbür yandan yine bır
yılın değerlendirmesinı Muğ-
la ve Amasya'dan gelen ko-
nuklarla birlikte yaptılar.
Muğla Belediyesi Imar
Müdürü Celal Şakı-
yan,1970'lerden bu yana ta-
rihsel kent dokusu titizlikle
korunan Muğla'da MEYAP
projesiyle de yeni bir döneme
geçıldigıni anlattı. Ancak,
IZEYAP'taki dayanışma ba-
şansı, henüz Muğla'da bu dü-
zeyde değildir.
Amasya'daki YABEP (Ya-
lı Boyu Evleri Projesi) girişi-
minin ulaştığı düzey hakkm-
da bilgi veren Mimarlar Oda-
sı Temsilcisi Ali Kami) Yaiçm
ise yine İZEYAP örnegin
kendi kentlerinde yaşama ge-
çirmeye çalışırken, yerel du-
yarhlığın ne denli önem taşı-
dıgını açıkça gördüklerini be-
lirtti.
Yıllann korumacısı Besim
Çecener de 30 yıllık kültür sa-
vaşımında en umut dolu izle-
nimleri Îzmit'te edindiğini
belirterek, Sırn Paşa Sözleş-
mesi'nin başansındaki "gi-
zi"şöyle özetledı: "Esld evte-
rini kent adına korumak zo-
runda bırakılan Kapanca So-
kagı sakinlerine yine bu ken-
tin sahipleri tarafindan yar-
dım eünin uzablımş olması
çok anlamlıdır. Devietin yıfla-
dır yapamadığuu. tZEYAP
gerçeldeştirdL.''
Evet. Yine Kemal Nehro-
zoğlu'nun deyişiyle; "Izmitii
Sırn Paşa Sözleşmesiyie dö-
nüp arkasına bakmış ve gele-
cek için dersler çıkararak ör-
nek bir örgütienmeyi gerçek-
leştirmiş'" durumda.
Bu yaz günlerinde yolunuz
Izmit'ten geçerse, artık
"TElVfden aynlma'' ve kentı
ziyaret etme zamanmız da
geldi. Kocaelı Kültür Müdire-
si Birgül Yfirüker tüm bu ça-
balann çalışkan yürûtücüsü
olarak sizi Kapanca'ya götü-
rebilir.
Restorasyon çalışmalannı
yine aynı çalışkanlık ve özve-
ri içersinde denetleyen y. mi-
mar YıbnazKuyumcu ıse her
ev için sadece 500 miryon lira
harcanarak mimarlık mırası-
mızın nasıl kurtanlabildiğini,
üstelik bunun betonarme de-
ğil yine ahşap kullanılarak
yapılabildiğini anlatabilir. El-
bette, "İZEYAP için bir kire-
mikdesen koy" kampanyası-
na katılmanızı da bekleye-
rek...
ARAYIŞ
TOKTAMIŞ ATEŞ
Prof. DP. Berkarda'mn
Mektubu
Geçenlerde bu şütunda yayımlanan bir yazımla il-
gili olarak istanbul Üniversitesi Rektörij Sayın Prof. Dr.
Berkarda, aynı köşede yayımlanması dileğiyle bir
mektup göndermiş. (Daha doğrusu elden getirdiler).
Sorun biraz "özel" gibi görünüyor, ama değil. Zira
Türkiye'nin en eski ve köklü üniversitesindeki kimi ge-
lişmeler, Türkiye'nin diğer üniversitelerindeki geliş-
meler hakkında fikir verebıleceği gibi, ibret de olabi-
lir. Bu bakımdan Sayın Berkardanın mektubunu ay-
nen yayımlıyorum. Yanrtımı perşembe günü okuya-
caksınız:
Sayın Profesör Dr. Toktamış Ateş,
13.6.1995 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Arayış
köşenizdeki "Ne Olacak Şimdi?" başlıklı yazınızda
ileri sürdüğünüz konular gerek şahsımı ve gerek is-
tanbul Üniversitesi'ni çok yakından ilgilendirdiği için
bu yazıyı yazmak gereğini duydum. Düşüncelerimi
okuyuculannızla da paylaşabilmek için bu yazımı kö-
şenizde yayımlamanızı rica ediyorum.
Sayın Ateş,
Ben lstanbul Üniversitesi Rektörüyüm. Sizin de rek-
törünüzüm. Yazınızda benden sanki birbaşkayaban-
cı kuaımun yöneticisi gibi bahsediyorsunuz. Kendi-
nize göre olaylan hikâye ediyorsunuz. Görüşünüz bu
clabilir. Fakat bunu ifade ederken daha itınalı, daha
dikkatli cümleler beklerdim. Kendim için değil. Çün-
kü beni tanıyan zaten tanımış. Bu itinayı, son zaman-
larda hiç de hak etmediği tarizlere, saldırılara uğrayan
büyük ve görkemli lstanbul Üniversitesi için istiyo-
rum. Bir kısmımızın içeriden, bir kısmımızın da dışan-
danyıkmaya çalıştığı lstanbul Üniversitesi için. lstan-
bul Üniversitesi buna layık değildir.
Sayın Ateş,
Soruyorsunuz: "Şimdi ne olacak?" Bence bir şey
olmayacak. Gerçi buyurduğunuz gibi Danıştay 8. Da-
iresi "kapı gibi bir kararta" seçim hakkında YOK'ün
usul hatası yaptığına dair sonuca vardı, ama; bu bir
seçim iptali karan değildir. Aynı üslubu kullanarak be-
nim de arkamda "kapı gibi" bir 5. Daire karan, arka-
daşlanmın anıt gibi kutsal oyları ve "açık bulunan Is-
tanbul Üniversitesi Rektörlüğü"ne beni atayan Yük-
sek Cumhurbaşkanlığı karar ve işlemi var. Bugünkü
durum bundan ibarettir. Yani ben bu gerekçelerle gö-
revimin başındayım. Bir yere gitmiyorum.
Sayın Ateş,
Rektörlüğümdeki icraatım yüzünden sizin beğeni-
nizi kazanamadığım ve hayal kınklığına uğrattığım için
üzgünüm. Ben elimden geleni yapıyorum, bütün çel-
melere rağmen.
Banş havarisi değilim, ama fazla kavga etmediğim
için kınanacağım aklıma gelmezdi. Demiroğlu devri-
nin yolsuzluklan ve haksızlıklanyla mücadele ederken
kavga etmemiz doğaldı.
Fakat rektör olduktan sonra banşçı, birleştirici ol-
mamın da görevim olduğunu sanıyorum. Banşçı olur-
ken, yanlışlan olanları koruduğumu ihsas eden satır-
lannıza da katılmıyorum. Herhalde siz bilmiyorsunuz;
yönetimimiz birçok görev değişiklikleri yapmıştır. Bun-
ları tek tek saymayı doğru bulmuyorum. Ama hiçbir
zaman, sadece dedikoduya itibar ederek insanlan
yerierinden etmek gibi bir yöntemi de uygulamayız.
"Berkarda hiçbir şey yapmadı" diyorsunuz. Bana
göre birçok şeyler yapıldı. Önce yönetim kurulu ve se-
nato salonundaki yüksek başkanlık kürsüsünü kaldır-
dık. Bu kurullara demokratik bir yönetim getirdik. Es-
kiden çok kısa oturumlar yapan bu kurullarda şimdf
1980 öncesini hatırlatan toplantılar cereyan ediyor.
Üyeler göruşlerini özgürce dile getiriyor ve konular
rahatça tartışılıyor. Dekan atamalannda faküttelerin
gorüşüne değer veriliyor.
Rektörtük makamı bütün öğretim üyelerine açık ha-
le getirildi. Bugüne kadar görüştüğümüz arkadaş sa-
yısı sekiz yüzü geçti. Mağdur olan birçok mensubu-
muzun durumlanna çözümler getirildi. Başka mağdur-
lar varsa bana gelmelerini rica ederim.
Akademik kadrolann gelişmesi, düzenli ve ihtiyaca
uygun şekilde sürüyor. Universite araştırma fonu ye-
niden düzenlenerek; sağlık, fen ve sosyal bilimlerin da-
ha etkin yararlanması sağlandı. 1994 yılı içinde
500'den fazla proje kabul edilerek çalışma olanağı
sağlandı.
fhalelerin daha güvenli yapılabilmesi için önlemler
alındı. Böylece inşaat, büyük onanm ve makine-teç-
hizat kalemlerindeki paramızın daha lyi değerlendiril-
mesine çalışılıyor. 1994 bütçesindeki harcamalar yüz-
de doksan oranında gerçekleştirildi. Bu yıl da bu fa-
aliyetyürüyor. Merkez Kitaphk düzenlendi. Kitap-der-
gi aiımı dikkatle yapılıyor. Dergiler basılıyor. Merkez bi-
na amfileri, helaları iyileştirildi.
Sosyal tesisler her geçen gün gelişerek daha iyi
hizmet veriyor. Birçok yeni öğrenci kantinleri açıldı.
Vakıflardan önemli olanlann durumlan düzeltiliyor.
Eski devreye ait vakıf yolsuzluklan şu anda asliye ce-
za mahkemesinde. Yenileri yolda. Üniversitemizden
alıp götürülen Nightingale Hastanesi'ni geri almak için
de dava açtık. Daha ne yapalım?
Sayın Ateş,
Demiroğlu'nun serum fabrikası ve Fransa ilişkilerin-
den bahsederken işin kolayına kaçıp "Sayın Berkar-
da da aynı adamlann davetlisi olarak Fransa'ya git-
miş" diyorsunuz. Bu, kuyruklu bir yalan. Ben rektör
olalı bir kez, Mart 1994'te, Fransa'ya gittim: Paris Des-
cartes Üniversitesi Rektörü Prof. Villard'ın davetlisi
olarak. Rektör olmadan önce Fransa'ya belki 20 ke-
re gittim. Bir kısmı kendi cebimden, bir kısmı da Fran-
sız resmi makamlannın davetlisi olarak. Ben Fran-
sa'ya ait Merite National ve Legion d'Honneur nişan-
lan sahibiyim. Yani serumcularia bir ilişkim olmadı. Ve
de olmayacak.
Sizin görevlendirilmenizle ilgili soruna gelince, söz
konusu olan kuruluş YÖK tarafindan akredite sayılma-
dığı için görevlendirilmeniz yapılamadı. Bu tür kuru-
luşlarda en az 400 öğretim üyesinin ders verdiğini be-
lirten cümlenizin de doğru olduğunu sanmıyorum.
lstanbul Üniversitesi 16 fakültesi, 15 enstitüsü, sa-
yısız araştırma merkezleri, 50.000 lisans ve 10.000 li-
sans üstü öğrencisi, 2000 öğretim üyesi, bir o kadar
yardımcı öğretim üyesi, binlerce fedakâr personeli,
yurt çapında ve üst düzeyde sağlık hizmeti veren
4.000 yataklı hastaneleriyle bir eğitim anıtıdır ve
sadece saygıya layıktır. Atatürk ilkeleri doğrultusun-
da görevini başanyla yürütmektedir. Bazı kendini bil-
mezlerin yazıp çizdiği gibi hantal ya da zayıf değildir.
Nicelik ve nitelik bakımından en başta gelir. Biz daima
daha iyiyi yapmak gayreti içindeyiz ve tevazuu elden
bırakmadan çalışıyoruz. Amerikanvari reklamlar da
bizim tarzımız değildir.
Sayın Ateş: Durup dururken "Berkarda'mn sonu ne
olacak" diye bir soru atıyorsunuz. Bunda merak ede-
cek ne var? Yolsuzluğu olmayan, vergi kaçırmayan,
milyarlık villalarda oturmayan, insanlara eziyet et-
meyen, mütevazı servetinin hesabını her an ve iki
dakikada verebilen bir bilim adamının sonunu neden
merak ediyorsunuz? Nihayet Berkarda vakti gelince
rektöriükten aynlır ve köşesine çekilir. Bundan dayük-
sünmez.
Nihayet son sorunuzun cevabına geçelim: "Ber-
karda'yt kim savunacak?" Sayın Ateş!.. Berkarda'nın
savunulacak hiçbir şeyi olmaz diye düşünüyorum.
Gerekirse bu yaşa kadar kendi gücüyle gelmiş bir kişi
olarak kendimi savunurum. Sizin dışınızda da beni
savunacak üniversiteliler bulunur sanırım.
Saygılanmla.