Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4 TEMMUZ 1995 SALI-
OLAYLAR VE GORUŞLER
amaçtan sapma
Prof. Dr. İBRAHİM O. KABOGLU MÜ. Hu
k Fak.
T
BMM'de ilkturgörüşmele-
ri tamamlanan 21 madde-
lik anayasa değışikliğı öne-
risi, komisyonda uğradığı
değişiklikle "usulde sap-
ma"yı içermektedır "Bilgi
saptirması" ise daha az önemlı değıldir.
Usulde sapma
Siyasal partilerin uzlaşmasıyla ortaya
çıkan301 imzah "mutabakat metni"nin
geçirdiği aşamalar; amaç, içerik, biçim
ve yeter sayı yönlerinden anayasaya uy-
gunluk sorunu yaratmaktadır.
1982 Anayasası 'nı değiştirmenın ama-
a, genel beklenti ve ortak irade doğrul-
tusunda, "hak ve özgüriükler üzerindeki
yasaklar örgüsünü kaldırmak"tı. 21
maddelik "ortak" teklıf, genel beklenti-
den uzak kalsa da toplu özgürlüklere iliş-
kın ağır yasaklayıcı hükümlen yumuşat-
mayı ve kamu çalışanlanna örgütlenme
hakkını öngörmekteydi. Önen metnınde
Anayasa Komisyonu tarafından yapılan
olumsuz değişiklikler, amaçtan sapma
olarak nitelenebilir.
Bu sapma, komisyonun "mutabakat
metni" üzerinde yaptığı değişikliğin içe-
riği'nden açıkça görülmektedir. Hangi
yönde? Önerideki iyileştirmeleri genye
götûrücü, yasaklayıcı, kimi zaman da 82
Anayasası'nın gerisine götüriicü yönde.
Nasıl? Çalışanlann sendikalannı. "hu-
kuki araç ve olanaklar"dan anndırarak,
onlara toplu görüşme ve grev haklannı
yasaklayarak; sendikalann ve kamu ku-
rumu niteliğindeki meslek kuruluşlan-
nın idari makamlarca "faatiyetten
men"ini öngörerek (82 Anayasası "nda
bıle bulunmayan). kimi meslek mensup-
lannın adaylıgını sınırlayarak (82'de bi-
le yok), öğrencı ve öğretım üyelerinin si-
yasetle ilişkisini sınırlayarak...
Anayasa Komisyonu'nun yasakçı zih-
niyeti, redaksıyon ve biçime de yansı-
mış, "mutabakat memi"nin lusa ve özlü
yapısından uzaklaşılarak 1982 Anayasa-
sı'ndan daha uzun ve aynntılı bir metin
ortaya çıkarmıştır. Özgürleştirici yönde
her türlü yorumun önünü kapatma endi-
şesi, anayasal terminolojiye yabancı bir-
çok sözcûk ve deyimin metne aktanlma-
sı sonucunu doğurmuştur.
"Kaü anayasa " özelliğıne (m. 175)
karşın, 1982 Anayasası'nı değiştirmek
için gerekli qy sayısı, 301 ımzayla öneri
aşamasında sağlanmıştır. Teklifiçin üye
tam sayısının üçte bırlik çoğunluğu (150
üye) yeterlı iken, daha baştan önennin
kabulü için aranan beşte üçlük nitelikli
çoğunluğun aşılmış olması. "mutabakat
metnj"nin değerini ortaya koyuyor. Bu
sayı, cumhurbaşkanı tarafindan geri gön-
derilmeme durumunda. anayasa değişik-
liğini halkoyuna sunma zorunluluğunu
da ortadan kaldınyor. Oysa. anayasaya
sertlik bahşeden değiştırme sürecinde
(m. 175) yer almayan "Anayasa Komis-
yonu", içtüzükle bile özgül bır yetkıyle
donatılmamıştır.
Kuşkusuz Anayasa Komisyonu, 301
imzah teklifi genel kurula gitmeden ön-
ce, konunun uzmanı gözüyle düzeltip ol-
gunlaştırabilırdı. Önerinin anayasal tek-
nige uygun olarak yeniden yazılması, ki-
mi ekleme ve çıkarmalarla, usule ilişkın
hûkümlerin konmasıyla daha rasyonel
hale getirilmesi, komisyonun yetkisi içe-
risinde sayılmalıdır.
Ne var ki, teklif metnini Anayasa Ko-
misyonu, amaç, içerik ve biçim yönlerin-
den başkalaştırmıştır.
Teklifsahiplerinin amaçlannı aşan de-
giştirmeler karşısında, sözcü Coşkun
Kırca'nın "Cumhurbaşkanınıngerigön-
derme yetkisi bulunduğuna göre, neden
komisyon değiştinne yetkisine sahip ol-
masın?" yolundakı sözlerinı, "anayasal
darbe" iradesinden başka şekilde yorum-
lamak güçtür.
Komisyon üyesi Vehbi Dinçerler'ın
301 imzalı öneriyi "niyet beyanj" olarak '
yorumlaması ise anayasada açıkça öngö-
riilmüş bulunan bir yetki ve koşulun al-
gılanma (!) biçimini göstermesi bakımın-
dan anlamlıdır.
Anayasa Komisyonu'nun teklifi bam-
başka bir metne dönüştürmesi ve bunu
hukuki dayanaktan yoksun gerekçelerle
telafı etme çabalan, genel kurulda ilk tur
görüşmeleri çıkmaza sokmuştur. Kısaca-
sı, anayasayı degiştirme usulüne ılişkin
zorlamalar, siyasal iradenin anması ile
sonuçlanmıştır.
'BflgTde sapürma
Öte yandan, komisyon sözcüsünün ge-
nel kuruldaki açıklamalan, çağdaş ana-
yasalarda kamu görevlilenne ılişkin ku-
rallan sapürma iradesini de ortaya koy-
mustur.
Kamu "çataşanlan"nın sendikalan,
Anayasa Komisyonu'nun öngördüğü gi-
bi, üyeleri adına yargı yoluna başvunı dı-
şında hukuki olanaklara sahip değiller
mı? Uzun zamandır toplu görüşmeler-
den grev hakkına uzanan haklardan ka-
mu görevlileri sendikalannı yarariandı-
ran Batı ve Kuzey Avrupa devletlerinde-
kı duruma girmeksizin; anayasalannı ye-
nilerde yapan, demokratik ıstıkrar ve ik-
tisadi açıdan ülkemizle karşılaştınlabilır
özellikler gösteren devletlere değinelim.
Komisyon sözcüsü, toplu görüşme ve
grev hakkının tanınmadığı ülkeler ara-
sında saydığı Porteldz'den başlayalım:
Çalışanlann sendikalan; çalışma mevzu-
atının hazırlanmasına katılma, sosyal gü-
venlık kurumlannın ve çalışanlann çı-
karlannı gerçekleştirmeyi amaçlayan di-
ğer örgütlerin yönetimine katılma, top-
lumsal iktisadi planlann uygulanmasının
denetimine katılma haklanna sahip olup;
toplu görüşme ve sözleşme hakJanyla
grev hakkı -çerçevesi yasaca belirlenmek
kaydıyla- güvence altına alınmıştır (1976
Any m. 57-58).
Herkese sendika hakkını tanıyan 1991
Romanya Anayasası, çalışma alanında
toplu görüşmelerin bağlayıcı özelliğini
güvence altına alarak; ücretlilere grev
hakkını tanımaktadır (m. 38). Bu hakkın
kullanılma koşullan ve sınırlan ile temel
kamu hizmetlenni saglamak için güven-
celerin belirlenmesi, yasaya bırakılmak-
tadır (m. 40). 1975 Yunanistan Anayasa-
sı (m. 22-23), 1991 Bulgaristan Anaya-
sası (m. 49-50) 1992 Polonya Anayasası
(m. 84-85), kamu görevlilerine toplu gö-
rüşme ve grev haklannı tanıyıp bunlann
kullanım koşullan ile toplumsal yaşam
için süreklilıği vazgeçilmezolan hizmet-
lerin sağlanmasına ılişkin güvencelerin
düzenlenmesini yasaya bırakmaktadır-
lar. Yavru vatan KKTC Anayasası da ça-
lışanlan, sendika, toplusözleşme ve grev
hakkı ile donatıp; grev hakkının düzen-
lenmesini yasaya bırakmaktadır (m. 54).
Evrensel anayasal kural bellidir: Sen-
dika özgürlügünü. çalışanlara, toplu gö-
rüşme ve grev hakJanyla birlikte tanımak
ve bunlann kullanılma biçim ve koşulla-
nnı yasayla düzenlemek. (Anayasa deği-
şikliğinde yasal norm alanma giren ko-
nulan tartışmak ise en hafif deyimiyle,
"abesfe iştigal etmek"tir)
Sonuç olarak TBMM üyeleri, usul ve
"bilgi" saptırmalannı aşarak ıkinci tur
görüşmelerde ortak metinleri doğrul-
tusunda oy kullanırlarsa liberal ve
demokratik yönde bir "anayasal" iler-
lemeyi başarmış olacaklardır.
ARADABÎR
Prof. Dr. SUMER GUREL
Gülersoy Usta'ya Övgü...
Sanat ustalannın değeri genellikle ölümlerinden
sonra anlaşılmıştır. Bu konuda en önemli örnekler re-
sim sanatı alanındadır. Pek çok büyük yetenek Pa-
ris'te sefıl denecek bir yaşam sürdürmüş ve göçüp
gittikten sonra ünleri dünyayı sarmıştır. İlk akla ge-
len örnekler arasında Hollandalı ünlü ressam Van
Gogh'un yaşamıdır. Dünya savaşı sonrası durum
giderek değişmiştir. Başka bir deyişle, yine örneğin
resım dalında yetenekli sanatçılar yaşarken takdir
edilme'ye, dolayısıylayaraşıroldukları bir yaşam bi-
çimine kavuşmuşlardır.
Takdir edilmek... Değeri anlaşılmak... Dünyadave
ülkemızde yok olmaya yüz tutan takdir duygusu...
Ne var ki takdir edılecek "şeyler" yapan bireyler azal-
makta, toplumumuz "yükselen değerler" kepazeli-
ği içine rtilmiş bulunmaktadır. Kısacası, karşılık bek-
lemeden ülke yaranna yani belirii ıdealler uğruna iyi,
güzel, doğru, uygarca eylemlerde bulunan gerçek
aydın sayısı biravuçtur. Onlardabırakınıztakdiri, yi-
ne eski ağızla söyleyelim tekdir, hatta tecziye edil-
mekte'dir. Değerbılirtik (kadirşinaslık) sözlüklerden
çıkanlmış gibidir adeta.
Işte böyle bir ortamda, olağanüstü özveri ile yapı-
lan ve topluma kazandırılan uygar eserierin her za-
mankinden daha çok takdir edilmesi gerektiği gö-
rüşündeyiz. Böylesi olağanüstü işler yapan ve bir
gerçek Türk aydını olarak su satırlan yazmamıza ne-
den olan Sayın Çelik Gülersoy'a övgü duygulan-
mızı sunmak istedik.
Çelik Gülersoy, Istanbul'da köhneleşip yıkılmaya
yüz tutmuş pek çok sivil mimariık örneği yapıyı kur-
tarmış ve kentlilerin kulianımına sunmuştur. Zaman
zaman da ziyaret ettiğimiz, bazen de yurtdışından
gelen yabancı dostlanmızı dagötürdüğümüz "oyer-
ler" yazık ki çok basiretsiz bir tutum şonucu, bilin-
mez bir sona mahkûm edilmişlerdir. Özetle Türkiye
Turing ve Otomobil Kurumu adına bizzat Sayın Gü-
lersoy'un yönetiminde başarılan, restore edilerek
çayevi, kır kahvesi, lokanta, konaklama yeri vb iş-
levlere dönüştürülen bu tarihsel yapılar kısa bir sü-
re önce Istanbul Büyükşehir Belediyesi'ne (yasal ge-
rekçeler kullanarak) geri dönmüştür. Esasen, yasa-
lara saygı gereği söylenecek fazla bir şey de yoktur.
Ancak aydın kesimdeki yaygın kanı, siyasal ve de-
magojik spekülasyon içinde bu uygarca kotanlmış
yerierin zamanla nitelikli görüntülenni yitirecekleridir.
Sayın Gülersoy'a, yukanda değinilen olumlu kurtar-
ma çabalan konusunda mimariık çevrelerinden,
özellikle de akademisyenlerden, kanımızca hiç hak
etmediği biçimde eleştiriler yöneltilmiştir. Bizce,
mesleksel duyarlık güzeldir, takdir edilmelidir. Dola-
yısıyla Sayın Gülersoy'un sorumlu olduğu bu resto-
rasyon çalışmalannda söz konusu yapılann özgün
dunjmlan aynntı düzeyinde aynen korunup yansıtıl-
mamış olabilir. Bu bir anlamda eleştirilebilir. Ancak
kanımızca daha temel soru bizi bir ikili duruma gö-
türmektedir; bu yapılar hiç el sürülmemiş olsalardı
(pek çok benzeri gibi) bugün çoktan yok olmuş, hat-
ta belki yerlerine "modern" mimariık örnekleri (!) yer-
leşmiş olacaktı. O halde, ikilığe biryanıt gerekmek-
tedir. Ya söz konusu yapılar yıkıma, çöküntüye, yok
olmaya terk edilecekti ya da birileri onlan bir biçim-
de koruyarak kurtaracaktı.
Bir ülkücü (idealist) Türk aydını, ikinci yolu seçmiş
ve onlarca yapıyı hem de yakın çevreleri ile kurtanp
topluma mal etmiştir. Ancak mimari aynntılarda, uz-
manlara danışma gereği duymamış; böylece tüm
şimşekleri de üzerine çekmiştir.
Bu noktada bizim sorumuz basit ve yalındır; ben
meslek adamı (mimar) olarak aynı sayıda, hatta ya-
nsı kadar köhne yapıyı kurtarabildim mı? Elime ola-
nak geçip de restore ettiğim yapı(lar)da her şeyi ku-
sursuz başardım mı? Bu sorular çogaltılabilir, ama
amaç polemik oluşturmak değıldir. Bizı asıl duygu-
landıran ve bu övgüyü dile getiren bir başka özellik,
Sayın Çelik Gülersoy'un son bir iki aydır Cumhuri-
yet gazetesindeki yazılarıdır. Bu yazılarda Türkiye
üzerinde oynanan uluslararası oyunlara ilişkin görüş-
terinde değindiği tarihsel gerçekler oldukça çarpıcı-
dır. Özellikle her tür bağnazlığı dışlayarak yurdumu-
zun toplumsal mozayiğine dair bilimsel gönderiler,
yazann tarih bilinci konusunda açık-seçik gösterge-
lerdir.
Işte aynı kuşaktan aydınlar olarak bizlerin bu tür
çabalan takdir ettiğimizi göstermemiz, hele içinde
bulunduğumuz şu anarşik ortamda çok önem taşı-
maktadır. Bunu görev bilerek yaptığımızı, kendisini
hemen hiç tanımadığımız (*) için de gönül rahatlığı
ile düşündüklerimizi olabildiğince nesnel biçimde
dile getirdiğimizi vurgulayarak Gülersoy Usta'ya say-
gılar sunuyoruz.
(*) Sayın Çelik Gülersoy ile 1994 yazında Hidiv
Kasn'na götürdüğümüz bir yabancı'mimar dostu-
muzla birlikte orada karşılaşıp ayak üstü kendisini
dostumuza tanıştırmıştık. Işte görüşmemiz bu çok
kısa tanışmadan ibarettir.
Insanımızda gizli açlık
Prof. Dr. TAHSBV YEŞILDERE
U
zun yıllardan ben "ha>>Bncdığı-
mız ciddi tehlike içinde, eğer acil
önlemler alııunaz ise 2000'li yıl-
larda aç bir Türkiye ile karşı kar-
şıya kaiabiliri/" cümlesıni hem
yazıyoruz, hem de önümüze ge-
len herparlamentere, ilgililere söylüyoruz. Şim-
di ne oldu? Türkiye çok ciddi bir hayvancılık
problemine gerdi. Hayvan varhğımız DIE'nin ra-
kamlanna göre son 10 yılda oldukça geriledi. Sı-
ğır varhğımız yüzde 28, koyun varhğımız yüzde
11. keçi varhğımız yüzde 39 ve manda varlığı-
mız yüzde 60 olmak üzere yok olmuştur.
Buna karşılık tüm hayvansal ürün ithalatımız
300 kat artarak 2 milyon dolardan 500-600 mil-
yon dolara çıkmıştır. Işte son 10-12 yılın hayvan-
cılık politikalan, sektörü, hayvan üretıcisini ade-
ta yıkıma götürmüştür. Tüm alınan yanlış karar-
lar, devlet sektöründe veteriner hekimlik hızmet-
lerine kadar yansımıştır. Hayvan varhğımız, 1982
yılından itıbaren uygulanan yanlış politikalar son-
rası üreticinin emeğinin karşıhğını alamamasın-
dan, en önemlisi tanmsal alanlardaki hizmetle-
rin merkeziyetçi bır tutum ile tek elde toplanma-
sından ve bilhassa Dogu ve Güneydoğu bölgele-
rimizde hayvancılığın ölmesiyle işsiz durumda-
ki yurttaşlann şehirlere göç etmesinden ve hiz-
metlerin birleştirilmesi nedeniyle hayvancılığa
gerekli hizmetın verilmesinin engellenmesinden
doğan salgın hastalıklardan, hayvan yemi mali-
yetinden, meralann azalmasi gibi önemli sebep-
lerden dolayı düşmüştür ve böyle giderse daha da
düşmeye de\ am edecektir. Bu sorunlan tek tek ele
alıp ıncelemek oldukça zamanımızı alır. Bu ke-
simde uğraş veren üreticinin perişan halinin gö-
rülmemesı mümkün değıldir. Artik bıçak kemi-
ğe dayanmıştır.
Kırsal kesimde yurttaşımıza iş sağlanması dü-
şünülüyorsa her eve en az iki inek, 15 - 20 koyun
politikasa doğrudur. Başbakanımız burada söz-
leşmeli besicilik olayını gündeme getirmiştir. As-
lında hayvancılık sektöründe büyük işletmeler
kurulmalı ve ülkemizde kişi başına en az 3-5 adet
sığır düşebilecek konuma getirilmelidir.
Yoksa her yıl yüzde 2.2 oranında artan nüfusu-
muzu besleyemeyız ve dışa bağımlılığımız daha
da artar. Amerika Birleşik Devletleri'nde inek
başına 1400dolarsübvansiyon verilmektedir. Av-
rupa Topluluğu'nda ise yıllık sübvansiyon harca-
ması 79 milyar DM'dir. Aynca Avrupa Toplulu-
ğu, sayısı 200'ü aşan "non-tarif barriers" dedi-
ğimiz tarife dışı engellerle de hayvancılığı koru-
maktadır. Hayvancılık yılın her günü çalışma ge-
rektîren bir uğraştır. Gelişmiş Batı ülkeleri, bıt-
kisel üretimlerini hayvancılığın gelişmesi için ar-
tınrlar, meralannı ıslah eder ve geliştirirler. Ore-
ticiye hayvan yemini ucuz yansıtırlar. lngiltere'de
hayvancılık üretimı ile uğraş verenlerçok zengin-
dirler, toplumda itibar görürler ve parmakla gös-
terilirler.
Otoyollar boyunca ıslah edilmiş meralarda hay-
vanlar özgürce beslenirler. Oralarda kışi başına
yılda et et tüketımi 90-120 kg. iken Türkiye'de 15
kg'dır.
Süt ve diğer hayvansal ürün tüketimleri bizden
kat kat üstündür. Evet bu doğrulan kabul eden-
ler, bugün bazı önlemlenn alınmak istenmesine
neden karşı çıkarlar, anlaşılır gibi değıldir. Hay-
vancılık tanmsal kesimden aynlmıyor ki! Sade-
ce özerk biçimde örgütlenmesi öneriliyor. Artık
yıllardan beri sürdürülen mesleki şovenizm ve
ihtiraslar bir kenara bırakılarak, ülkemizm gele-
ceği açısından çok yarariar getirebilecek çok ya-
rarlargetirebilecekatılımlardesteklenmelidir. Bu
ülkede laf gevezeliği dışında başka bir iş yapıl-
mıyor zaten.
Artık hayvancıhkta gerçek çözümlerin zama-
nıdır. Bırakınızdırdın, hayvan üreticilerini yıllar-
dan beri uyutanlar şimdı onlara bir şeyler verme-
ye kalkanlara da "Milleti aldatjyorİar" şeklinde
yorumlar yapıyorlar. Eğer sızlerin yutturmacala-
n tutsa idi hayvancılık bugün bu hale gelmez, ge-
lişmiş ülkeler düzeyinde olurdu.
r500BTU/hVen 108.500 BTU/h-ye
kadar 38 çeşltspmkHma
• Tovan, asma tavan, duvar, yer
sakm, multi ve kanal bağiantAı
bpleriyle her mekan tçinfarklı
seçenekler
• Mikro kompi&ür
lü fonksıyonlar
Nem alma ozelflğl
• Yurt çapnda
yaygm serv'e
TEM(
ISTANBUL :
ANKARA .
İZMİR :
ADANA :
Tel (0-216)325 57 60 Fax (0-216) 325 57 79
Tel (0-312) 230 38 94 - 230 03 40 Fax (0-312) 230 03 39
Tel (0-232) 422 49 60 - 463 68 23 Fax (0-232) 421 82 02
Tel (0-322) 359 31 09 - 359 31 26 Fax {0-3221 359 31 21
A MITSUBISHI
yQ bır H O @Ql Holdıng Kurulusudur
PENCERE
Ahmet Paşa Niçin
Görmüyor?.
Eyvah, biz şimdi ne yapacağız?..
Ahmet (ÇörekçO Paşa, Genelkurmay adına ga-*-
zetecileri toplayıp dedi ki:
- Terörie Mücadele Yasasj'nın 8'inci maddesinin
kaldınlmasına karşıyız.
Yuttuk mu hapı!..
Kemalistlerle ordu karşı karşıya mı geldi?.. Yoksa
militarizm Itilafçılaria birieşip başımıza yeniden iş mP
çıkaracak?..
Bir bit yeniği var bu işte.. J
CHP ne diyordu: l
"8'inci madde kalksın!.
Genelkurmay ne diyor '
- KalsınL
Şu 8'inci madde Turgut Özal'ın marifeti değil mi?
Kenan Evren Özal'la al takke ver külah görünüyor-
du. Önce aynı hükümette buluştular; Özal çapında"
bir 12 Eytülcü var mıydı?.. Türk-lslam senteziyle la*
ik cumhuriyeti kemiren devlet siyasetinde buluşup ül*
keyi evire çevire yöneten bu 'müthiş ikWy\ kim unu-
tabilir?.. J
CHP'yi kapatan kim?.. "•
Atatürk'ün kurduğu partinin kapısına kilit vuran or-
du değil mi?..
Yoksa beş general mi?..
•
Cumhuriyet Halk Partisi'nin rozetinde, programın-'
da, bayrağında altı ok göze çarpar.
AJtıoknedir?.. J
Sormasıbileayıp!.. ^
Altı oku bayrağına işlemiş CHP, "laik Türkiye Cum-
huriyeti'ni kuran parti" diye tarihe yazılmadı mı?..
Atatürkçü değil mi?.. ;
Peki, bu parti Milli Misak'a karşı mı, PKK'nin de^
ğirmenine su taşımak için mi 8'inci maddenin kaldı-1
nlmasını istiyor?..
• ;
8'inci maddenin niçın, neden kaidınlması gerekti-'
ği bu köşede bin kez yazıldı.
"Ordu istemiyormu 8'incı maddenin kaldınlması-
nı?.." O zaman bir kez daha yazmak gerekir. önem-
li olan insanlann fikirierini savunmasıdır. Ister sivil ol-
sun, ister asker, hiçbir güç, fikirden üstün değıldir ,
12 Eylül'de 5 generalden oluşan cunta, Kemalist
ve laik cumhuriyetin kökünü kibrit suyuyla suladı;
bugün ortaya çıkan keşmekeşin sorumlusudur; çün-
kü solun gelişmesine karşı önlem olsun diye irtica ke-
simine ödün verildi, ortaöğretime zorunlu din ders-
leri kondu, bu yolda anayasaya madde eklendi... -
Ülkeyi solculardan kurtaracağım diyen ileri zekalı;
cuntacılar, şeriatçılaria bölücülerin palazlanmasına;
yol açtılar... 12 Eylül'de karşıdevrimcilerin kucağına»;
düşen silahlı güçler, büyük yanlışlar yapılmasına ola-^j
nak sağladılar, dış ve iç sermaye sınıflarının istekle- '
rini bilir bilmez yerine getirdiler...
O günkü ünlü generallerden hiçbiri şimdi ortada
yok!.. . |
Görevlerini yerine getirince sıfıriandılar. • •
• :
8'inci madde PKK'nin kanadına kuvvet veriyor; sa-!
kıncalı sayılan fikirierin yazılmasına engel olamıyor,,
tersine bölücüleri kahramanlaştınyor, yanlış fikirieri-;
nin ardında bir gerçek yatryormuş sanısını yaratıyor. j
Ahmet Paşa bunu neden, nasıl, niçin görmüyor? ;
DOSTLAR BÜRO
MALZEMELERİ
SANAYİ VE TİCARET
LTD.ŞTİ.
HER TÜRLÜ YAZİ VE HESAP MAKİNELERİ
SATİŞ VE TAMİRİ
PANASONIC Telsiz Telefon tamiri garantili
olarak itina ile yapılır.
Mumhane Cad. No: 3 Sağıroğlu Han Karaköy
Tel: 245 51 08 - 293 79 82 - 243 07 34
Okay Temiz
&
Romanlar
KING MASCOAfrican Dance Group
(CflMCL işbirliğıyle)
4-5 Temmuz 1995
(Yalmz ıkt gecej
HAYAL
Kahvesi
ÇubuUt Lımuu
Rez. Tel: (0216) 413 68 8Qftl htmşe'den üaetsiz motor servısı vardıı
VEFAT VE BAŞSAĞUĞI
Sevgi dolu iyiliksever dost insan
biricik amcamız
MURAT TUNCAY'ı
elim bir kaza sonucu yitirdik. Merhuma
tanndan rahmet,ailesine ve tüm sevenlerine
başsağlığı dileriz.
NEBAHAT-ERDİNÇ SEZEN
Neredeyse her yıl bir ülke oluşturacak kadar
taprağın kaybolup gitmesini seyredemeyiz. Bu
sebeple erozyonla mücadele edelim.
T.EJVLA.
Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal
Varlıklan Koruma Vakfi
TeL: (0212) 281 10 27 - 268 09 85