25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 TEMMUZ 1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Ismail Cem: Küitiirbirildmimiz hareketegeçecek Anayasanın tammladığı 'demokratik ve laik cumhuriyet'in' çerçevesinde ve 'Atatürk'ün çağı paylaşmak idealinin doğrultusunda' kûltürii; bir kavga alanı özelliğinden uzaklaştınp, bir banş ve uzlaştırma platformuna dönüştürmeyi amaçladıklannı söyleyen tsmail Cem, Türkiye'nin tüm kültür birikimini harekete geçirerek, 'dışlayıcılığı kesinlikle dışlayacaklannı' belirtti. Kühür, banş platfomıu olacakKültûr Servisi- Kültür Bakanı tsmail Cem. kültürün, Türkiye'nin banş ve bü- tünlük platformu olacağını belirtti Ba- kan Cem, dün Istanbul'da yaptığı "Kül- tür Potitikalan ve Kültür Bakanuğı" ko- nulu basın toplantısında temel politika- sının yüzyıllardan bu yana kavga konu- su olan kültürü. uzlaşma platformuna dönüştürmek olduğunu söyleyerek, amaçlanndan, hedeflerinden söz etti, bakanlığın önümüzdeki dönemde ger- çekleştireceğı çalışmalan anlattı. tsmail Cem, önce Kültür Bakanı ola- rak bir "enkaz"ı devralmadığını vurgu- layarak, "Tam aksine, Türkiye'nin her köşesine kök salmıs. küttürün her ala- nında çokyararfa veçok başarüı çalışma- lan olan, birikimli kadrolara sahip de> bir kurumu devraldım. Şimdi bana dü- şen görev, Kültür Bakanlığı'nı daha da ileriye götürmek...Gecmiş uygarlıklann ve gecmiş kuşaklann bize cmaneti olan kültür ve doğa güzelliklerini. bizim çağı- mızın ürünterini de onlara ekleyerek, ge- leceğin kuşaklanna devretmelL." dedi. Anayasanın tammladığı "demokra- tik ve laik cummhuriyet'in" çerçevesin- de ve "Atatürk'ün çağı paylaşmak ide- alinin doğrultusunda"kü1türü; bir kav- ga alanı özelliğinden uzaklaştınp, bir banş ve uzlaştırma platformuna dönüş- türmeyi amaçladıklannı anlatan Cem, inanılmaz zenginlıkteki kültür varlığı- mızın her unsurundan yararlanarak, Türkiye'nin tüm kültür birikimini hare- kete geçirerek, "dışlayıcılığı kesinlikle dışlayacaklannı'' ifade etti. Kültür Bakanı tsmail Cem, tarihimiz- de ve ülke coğrafyamızda var olmuş ve her biri bizim kültür kimliğimize kendi katkısmı getirmiş uygariıklan 'daha de- mokratik' bir anlayışla. 'yapay tuzakia- ra' düşmeden degerlendireceklerini be- lirtti. tsmail Cem. yüzlerce yıllık bir kültür birikiminden yararlanırken, yapay ay- nşmalardan, " ya biri, ya öteki"yakla- şımlannın tuzaklanndan sakınarak, ulu- sal boyutu evrensel niteliğiyle birlikte kavramak ve tarihimizde ve ülke coğraf- yamızda var olmuş ve her biri bizim için kültür kimliğimize kendi katkısını getir- miş uygarlıklan değerlendirmek gerek- tiğini savundu: "Dede Efendi'yle Mozart'ı birlikte se- vebflmeliyiz... Başkalannın requiem'le- rindeki güzelliği kas ramak ama kendi Uahüerimizin yüceliğini de anlamalıvız. Evrensel kültüre katkmuzı, sanatın tüm ifade biçimlerinden yararlanarak ger- çeklestirmeliyiz. Her birinin, Türki- ye'nin özgün katkısını evrensel kültüre getirdiğinin bilincinde olmauyız." Tür- kiye'nin sıradan bir toplum, el yorda- mıyla meydana getirilmiş derme çatma bir ülke olmadığını, yedi yüzyıhn ve ön- ceki uygarlıklann birikimıne ve tarih derinliğine sahip bulunduğunu. hem başkalanna hem de kendimize hatırlat- mak gerektigini söyleyen Cem, "Türki- ye'nininsanmı,tarihin imbiğinden süzü- lerek getaniş bir kültürün taşıyıcısı olarak görebilmeli. Hoca Nasreddin gibi ağla- yan, Bayburtlu Zihni gibi gülen bilge in- Hedef: Cenis kitlelere ulasmak 'Kültür Evleri'projesine destek istiyor "Kültür Evteri"nin ilkini, Istanbul Valıliği ve Istanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) ile birlikte gerçekleştirdiklerine değinen tsmail Cem, ikincisini Çatalca Belediyesi'yle birlikte hazırlayacaklannı belirtti. Anadolu'nun birçok ilçesinden talep gelen "Kültür Evi" modelinin temel özelliginin; büyük merkezlerde değil, dar gelirli yörelerde, mahallelerde öngörülmesi olduğunu söyleyen Cem, nisbeten küçük bir yatınmla oluşabildiğine, maddi kaynağının büyük ölçüde bakanlık dışmdan sağlandığına ve bu yatınmın yahut bağışlann vergi matrahından düşürüldügüne dikkati çekti. 400 ve 600 metrekahk iki modelı olan. asgari 5 milyara mal olacak, prefabrike yapılması planlanan bu merkezlerde, kütüphane ve kitap satış merkezi, sergi alanı ve çalışma mekânlan bulunacak. Bu proje şehir merkezlerinde değil, gecekondu bölgelerinde yapılacak. Arsayı bakanlık ve yerel yönetim sağlayacak. Bu projeye tüm Türkiye çapında yaygınlık kazandırmayı amaçlayan Cem. tüm kıtle örgütlerini, şirketleri, dernekleri, meslek odalannı, basmı, TV'leri, spor kulüplerini, hayırsever yurttaşlan kendi isimlerini taşıyacak bir Kültür Evi için kaynak yaratmaya çağırdı. Kültürü geniş kitlelere yaymak amacındakı tsmail Cem'ın en çok önem verdiği "Kültür Evleri" projesinin ilk örnekleri Fikri Sağbr'm Kültür Bakanlığı döneminde Ankara Mamak ve tzmir Buca'da gerçekleştirilmişti. tsmail Cem de, özellikle kültüre ulaşma olanaği az, alt gelir düzeyındeki yörelere, sanat hizmeti götürmek amacıyla örneğin öncelikle tstanbul'da Ikitelli'de, Erzurum'da, Çankın'da Kültür Evleri'ni gerçekleştirmeyi tasarlıyor. sanımm her alanda, her düzeyde değer- lendirmeliyiz'*dedi. Kültürü, kültür hizmetlerini, kültür zenginliklerini, mümkün olan 'en geniş khleye ulaşörmak' gerektigini savunan Cem, kültür alanındaki eşitsizlikleri mümkün olduğunca gidereceklerini ve kültürde de "sürekli ve sonsuz bir ada- let arajTşmı" sürdüreceklerini söyledi. Konuşmasında sık sık Türkiye'nin hepimizin Türkiyesi okhığunun en gü- zel sergilenebileceği, kanıtlanabileceği alanın Kültür Bakanlığı olduğunu söy- leyerek, Kültür Bakanlığı butçesinin son yıllarda eksilen bütçe olduğunu anımsa- tan Cem, bütçenin yüzde bir'e çıkartıl- ması için başlatılan kampanyayı sürdü- receğini, ancak iyimser olmadığını da sözlerini ekledi. Basın toplantısında açıkladığı proje- lerin, birkısmını kendisinin başlatmadı- ğını, sürdürükn çalışmalar olduğunu özellikle belirten Ismail Cem, yeni ça- lışmalar için de hep Mhtiyatlı' birtutum sergileyerek, gerçekleştirmeden kesin konuşmaktan kaçındı. Kültür Bakanlığı'nm basansının sa- dece Kültür Bakanlığı'ndaçalışanlann, bürokratlann başansı olmadığını söyle- yen Cem, bunun "toplumun ortak bir başansT olduguna değınerek, bakanlı- ğın bir bakıma organizasyon yaptığı gö- rüşünü dile getirdi: "Bir defa öncelikle Türkiye'nin sa- natçısu kültür insaıu, bu konularia ilgi- li basmı var. Onlar sayesinde, onlann yaptığı işleri öne çıkarmamız suretiyle bu bakanlık büyük ve başarüı oluyor. Esas meseievi oluşruran biz değiliz. Ba- kanhk, bir çeşit sanata, güzelliğe, kültü- re, tarihe kendi katkısını getirmekle >ii- kümlü. Bir organizasyon yapıyoruz bir bakıma. Dolayısıyla bizim başanmızin ön- celikle bakanlığın dışındaki insanlar- dan kaynaklandığını, öncelikle Tür- kiye'nin sanat ve sanatçı çevresinden ve tabii öncelikle deminden beri yüz- lerce yüzlerce yıllık bir kültür biriki- minden kaynaklandığını bir büyük sanat zevkinden, anlayışından kay- naklandığını belirtmek istiyorum." tsmail Cem, Türkiye'de Kültür Ba- kanı olarak basansız olmanın da söz ko- nusu olamayacağı ifade etti: "Türkiye gibi bir ülkede Kültür Ba- kanı olmak. eğer ciddi çauşabiliyorsa- nız, işin başından zaten başanlı ounaya mahkûm bir işi üstlenmek demektir. Çünkü, öyle bir toplum, öyle bir imkân, öyle bir üİke ki. böyle bir makamda ba- sansızlık herhaide düşünülemez." Kültür Bakanlığı'nm Türkiye'nin en etkili, en fazla çalışan bakanlıklanndan biri olmastnda, Talat Halman'dan baş- layarak kültür bakanlannın, özellikle son dönemdeki bakanlar Fikri Sağlar, Timurçin Savaş ve Ercan Karakaş'm ciddi payı olduğunu söyleyen Ismail Cem, hem eski bakanlara hem de Kül- tür Bakanlığı çalışanlanna, üst düzey bürokratlara teşekkür etti. Çok yönlü kitap hazırlığı içinde COŞKUNTUNÇTAN 1994'ün sonlannda, yeni açılan bir yayınevinin baş sorumlusu beni aradı. "Un fou sur le toh"nin ikinci baskısını yapmaya kesinlikle karar- lıydı. Bulustuk. uzun uzun görüştük. Projesine karşı çıktım. O kitap ya- yımlanalı çeyrek yüzyıl geçmişti. Aziz hâlâ yaşıyordu, bu arada Tür- kiye'de kırkı aşkın yeni kitabı çık- mışn. Benim 1969'dagerçekleştirdi- ğim şey şimdi artık bir "muzelîk eş- ya" niteliğine bürünmüştü bence. Birlikte şu karara vardık: Aziz'in ya- zarlığuı sınırlanm çoktan aşmış olan kişiliğini çeşitli yönleriyle tanıtan bir deneme yazmam daha ilginç ve yararlı olacaktı. Bu yapıtın içinde yalnız edebi alanda yarattıklan de- ğil, toplumsal konulardaki bilinçli görüşleri ve çok sayıdaki girişimle- ri deyeralacaktı. Kısacası, çok yön- lü bir kitap yazıp onun 80 yıla eri- şen yaşamını ve hâlâ akıl durduracak bir beyin zindeliğiy le sürdürdüğü et- kinliklen canlı bir bıçemle anlata- caktım. Ne var ki, elimdeki belgelerin kıt- lığından, böyle bir yapıtı Fransa'da yazamazdım. Aziz'le bu konuda te- lefonda görüştüm, "Buradaki arşiv- lerimde istediğin her bilgiyi bulabi- lirsin, canın çekince geL istediğin sü- re konuğum ol" dedı. Yayınevi de yolculuğun tüm masraflannı üstle- nince tstanbul'a bu konuda çalışma- ya gitmeme engel kahnadı. Şubatın 16'sında Yeşılköy'den doğruca Çatalca'ya yollandım. Yıl- lardan beri Aziz'le oldukça sık bir- likte olmuştum. (Paris'e her uğrayı- şında benim evde buluşurduk, ben de tstanbul'a hergelişimde mutlaka onu ziyaret ederdim.) Muntazaman da yazışmıştık. Üstelik her yeni ki- tabını, ilk sayfasına mektup da ya- zarak, bana postalardı. Ama bu se- ferki buluşmamız, belki de ilk kez evinde yatacağım için, çok duygu- landırdı beni. Bedenen, kısa zaman- da bayağı yaşlandığını görmek beni üzdü, ama kafasmdaki gençlikten zerre kadar eksilme obnadığını far- kedince içim rahatladı. En önemli yeteneğinde ihtiyarlama kesinlikle yoktu. Çatalca'da geçirdiğim haftalar sü- resince Aziz'in bana gösterdiği sev- gi, dostluk, güven dolu yakınlığı son nefesime dek unutamayacagım. Vakfmda daha tamamlanmamış yüksek ek binanın en üst katında kendisi için yaptırdığı küçücük da- irenin yatak odasını bana bıraktı, o, ben orada kaldıkça, karşıdaki çalış- ma odasında, ufak bir kanepenin üzerine büzülüp uyudu. Sabah, çok erkenden, herhaide aynı saatlerde uyandığımızdan, holde karşılaşıyor- duk. Sonra o masasının başına geçi- yor, gece yansını hayli aşacak çeşit- li uğraşılanna böylece şafak vakti koyuluyordu. Gözlerinin gücünün adamakıllı zayıflamış olmasına kar- şın yine de bol bol yazıyordu. Ama iş okumaya gelince, vakfındaki ço- cuklar ona seve seve destek oluyor- lardı. Önce her gün alınan bir yığın gazetenin okunması bazan iki-üç sa- at sürüyordu. tlgisini çeken yazılar kesiliyor, konulanna göre ayn ayn dosyalara yerleştiriliyordu. Gelen mektuplan da tek tek okutuyor, her- birine (hiç tanımadığı kişilerden gel- miş de olsa) mutlaka hemen cevap yazdınyordu. Allahın günü. yerli, yabancı basın ya da televizyon mu- habirleriyle söyleşiler bazan birbir- lerini izliyor, kimileri çok uzun sü- rüyordu. Her soruyu derhal açıkça, dobra dobra yanıthyordu. Bu alan- da en çok dikkatimi çeken aynntı kendisine yöneltilen sorulann ge- nellikle edebiyatla hiç ilişkili olma- malanydı. Daha çok siyasi ve top- lumsal konulardaki görüşlerini öğ- renmek, aktarmak istiyordu gazete- ciler. Haklıydılarda. Çünkü Aziz'in söyledikleri her seferinde ilginçti. Belliydi ki bunlar onun zihnini ezel- den beri sürekli kurcalayan ve za- manla her birini kendine göre çö- zümlemeyi başardığı konulardı. (Özellikle tslam ve köktendincilik hakkındaki sözlerinin ne denli derin ve doğru olduklannı anlamak için her gün medyalardan öğrendiğimiz olaylan anımsamak yeterli). Gele- ceklerini önceden bildiren ya da ha- bersiz kapısına vuran ziyaretçileri boldu. Hepsini tatlı bir misafirper- verlikle ağırlar, sohbetler bazan uzun sürerdi. Kapısı her an, herkese açıktı. SÜRECEK Gerçekleştirilecek çalışmalar: Kültür Bakanı tsmail Cem, Kültür Bakan- lığı 'nın önümüzdeki dönemde geliştirecegi ya da başlatacağı işlerden bazılannı şöyle özetledi: # Anadolu Şöleni'ni, bu yıl geniş biror- ganizasyonla Doğu Anadolu'da gerçekleşti- riyoruz. Ağustos ayı sonlannda, bini aşkın sanatçımızla, klasik korolor, müzik, opera, senfoni, tiyatro, sinema, halk müziği etkin- likleriyle, Erzurum, Erzincan, Iğdır, Kars, Ardahan, Artvin, Bayburt ve Gümüşha- ne'deyiz. Aynca, Doğu ve Güneydoğu'da el sanatlannm canlandınlması, sanat ürünleri- nin büyük pazara ulaşması için 15 milyar TL'lık bir destek projesini uygulamaktayız. # Kültür Bakanlığı'nm iki yeni dış tem- silciliğini, toplumumuzun en duyarlı oldu- ğu iki yerde, Kıbns'da ve Bosna'da açacağız. Hükümet nezdindeki girişimi başlatıyonız. # Altı şaırimizin (Ahmet Haşim, Tevfik Fıkret, Yahya Kemal, Nâzım Hikmet, Nedp Fazıl ve Orhan VeH), altı şiirini, sinema sa- natının desteğiyle ve kısa klipler halinde ha- zırlatacağız. Bunun bir başlangıç ve ömek olmasını istiyonız. Bugüne dek hiç yapıl- mamış bir iş, sonucu hep birlikte göreceğiz, ben umutluyurn. Şiir kliplerinin yayımlan- ması için televizyon kanallanyla görüşece- ğiz # Türkiye Odalarve BorsalarBirlıği'nin, tstanbul Valiligi'nin ve Kadıköy Belediye- si'nin katkılanyla, Kadıköy, yeni tiyatrosu- na 1995 sonunda kavuşacak. # Dünyanın en önemli tarihsel anıtlan arasında yer alan Diyarbakır surlannnı ona- nmı ve çevre düzenlemesi için ilk adım, Prof.Metin Sözen ve Kültür Bakanlığı uz- manlan tarafından, Diyarbakırlılann katkı- lanyla ağustos ayında atılıyor. # "tstanbul On Yd Projea"kapsamında Istanbul'un tarih ve kültür dokusunu yaşat- maya ve korumaya dönük çalışmalanmız, Fatih ve Eminönü ilçelerinin "kühürel StT abuu"ilan edilmeleriyle yeni bir boyut ka- zandı. Her iki ilçenin belediyeleriyle gelış- tirilecek çalışmalar ilk ürünlerini kasım ayında verecek. # "tstanbul Ansikk>pedisi"ni tamamla- yan bakanlığımız. şimdi üç citlik "Türld- ye'de Sendikacılık Ansiklopedİ9''nin yayı- nına başlıyor. Kendi türünün ilk eseri olmak özelliğini taşıyan bu çalışmayı, "Türkiye Ekonomik ve Tophımsal Tarib Vakn"yla bir- likte gerçekleştireceğiz. # Diyarbakır, Gaziantep, Şanlıurfa ve Van, eylül ayında "GAP Festivali''ne hazır- lanıyor: Tiyatro, bale ve müzik etkinlikleri, bu dört ilimizde kalıcı sanat mekânlannın te- mellerini oluşturacak. # tsviçre'de "Türk SanatJan Kongres" toplanacak. 1959'dan beri Cenevre'de dü- zenlenen toplantılann en büyüğünü, bu yıl 17 eylülde gerçekleştiriyoruz. Bütün dün- yadan iki yüzü aşkın Türk sanat uzmanı, Türk bilim adamlannın öncülüğünde Ce- nevre'de bir araya gelecek. # Enstrümantal Klasik Türk Musikisi'ne, araştırma, tanıtma, icra ve organizasyon bo- yutlannda açılım sağlayacağız. Yıldız Sara- yı Müzesi 'nde, bu müzik tarzının araştırma/ geliştirme merkezini ve kitaplıgını oluştur- mayı, aynca, dünyadaki müzik merkezleriy- le ilişkilerini geliştirmeyi ve notalannın ba- sımını planhyoruz. # Klasik Batı Müziği orkestralanmız, Klasik Türk Musikisi korolanmız, tiyatro, opera, balelerimiz, halk müziği toplulukla- nmız, sonbaharda yeni bir atıluna hazırlanı- yor. Sanatımızı ve sanatçımızı daha yaygın bir izleyiciye tanıtmak ve sunmak için, tüm okullarda ve işyerlerinde kampanya başlata- cağız; destek dernekleri oluşturacağız yahut geliştireceğiz, özel "galatar" düzenleyerek, sanatçı vakıflanna kaynak oluşturacağız. Kültür Bakanı tsmail Cem, önümüzdeki hafta dünya amatör tiyatrolannın temsilci- leri ve uzmanlannın Ankara'da toplanacak- lannı anımsatarak, hafta boyunca Ankara '95 projesinde çeşitli etkinliklerin gerçekle- şeceğini, 28 temmuzda da Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in katılımıyla, dünyanın ve Türkiye'nin amatör tiyatroculannm so- runlannı ve çözümlerini tartışacaklannı be- lirtti. Bakanlığın 20 Ağustos'ta lstanbul'da "In- ternational Federation of Library Assocûıti- ons" un (Kütüphane Dernekleri Uluslarara- sı Federasyonu) tüm ülkelerden gelecek yak- laşık iki bin delegesine evsahipliği yapaca- ğını söyleyen Cem, bu kongrede dünyada kütüphaneciliğin sonınlannm ve çözümle- rinin tartışılacağını ifade etti. Okul-müze birlikteliğini sağlamak iste- diklerini belirten Kültür Bakanı Cem, okul- larla müzeler arasında düzenli ve sürekli bir ilişki kuracaklannı, ögrencileri düzenli ola- rak müzelere götürerek, aralannda daha il- gili olanlara "KûHür DestekKoüan" oluşu- munu özendirerek, müzelerin okullarda ta- nıtıcı çalışmalar yapmasını sağlayarak, gençlerin sanat, tarih ve kültür bilincini des- tekleyeceklerini söyledi. Genç ressam ve heykeltıraşlara destek çö- zümler aradıklanna değinen Cem, genç sa- natçılann yurtdışma ulaşmasını organize et- meyi, eserlerini satın almayı, üç ya da beş yıl sonra bu eserleri satarak, sağlanan gelirin büyük bölümünü sanatçıya vermeyi düşün- düklerini anlattı. BUAŞAMADA ŞÜKKAN KURDAKUL Anılardan Anılara öiüm, yitirdiklerimizin anılannı alıp götüremiyor. Aksine, erincin ve acının birlikte var olduğu bir dün- yada yaşıyoruz onlan. Olağan dışı saydığımız özel- liMerle belleğimize yerieşmişler. Bu yüzden zorlanma- dıkça, o dünyaya dokunmak gelmiyor içimden. Arna anılan, anı kitaplannı okumaktan büyük keyif duyuyorum. Araştırmacılar, bizde anı edebiyatının başlangıcını 18. yüzyıhn "Seferetnâme"lerine kadar götürürierya, benim en eskilerim Tanzimatçılarla Servet-i Fünun- culann anı kitaplandır. Anıtar konusunda Salah Birsel'in şöyle yazdığını biliyorum: "Yazarlar, anılannı anlatırken kendileriyle ilgiliger- çefderi örtmeye önem verirter, ama başkalanyla ilgi- li gerçekleri kolayca açığa vururtar. Bunun için anı- lara; başkalannın kusurlannı, küçüklüklerini, patavat- sızlıklannı ve haksızlıldannı anlatan kitap gözüyle ba- kılsa yeridir." (Türk Dili, Anı özel Sayısı, Mart 1972). Hakçası, kendi dogru bildiklerini yazanlar da var- dır anı yazarian arasında, gerçeği aldatmacaya dö- nüştürmek isteyenler de. Kimi devlet adamı, komutan, anılannı "tarihe ışık tutma amacıyla" yazdığını vurgularken kimileri, kitap- lannın adlannı bile uyancı sözcüklerie donatarak oku- ru etkilemeye özen gösterir. "Ben de Yazdım.." "Zavallı Senbest Fırka.." "Tarihi Hakikatler.." Kimileri de kendilerini simgelesin istedikleri söz- cükler seçmişlerdir: "Zoraki Diplomat." "Mavi Sürgün.." "Bir Mekteplinin Hatıratı.." Tarih söz konusu olunca "belli zaman dilimi için- de beJIİ olaytann nasıl ortaya çıktığı, hangi ana ge- lişme evrelerinden geçtiği ve kendi gelişmesi açısın- dan, bugün hangi dunıma geldiğini incelemek ge- rektiği"ni anlıyoruz. Anılar söz konusu olunca?.. HalkJ Ziya, "Kırk Yıl"da da "Saray ve öfes;"nde de "Tarih değil.." diye yanrtlar bu soruyu. "Bu satır- lanyazarken hiç tarih yazmaksevdasında değilim.." Nedir ki, Kazım Karabekir'in "Istiklal Harbimiz", AJi Fuat Cebesoy'un "Moskova Hatıralan" gibi bel- gelere dayanan anı kitaplannda sergiledikleri tarih- sel gerçekleri gözardı edebilir miyiz. Hele, olaylan bir tarihçı nesnellıgiyle yansrtarak bu- gün de yaşanmakta olana ışık tutan Cebesoy'un "Moskova Hatıralan"n\... Diyeceğim, yazannın amacına bağlı işlevleri oluyor anı kitaplarının da. Bir Falih Rrfkı, Yakup Kadri gibi Kemalizme bağ- lılıklan bilinen edebiyat adamlannın "Çankaya", "Po- litikada Kın\ Beş Yıl" kitaplannda dönemlerini anla- tırkenki tutumlannı düşünelim. Bir de Yahya Kemal'in "Çocukluğum, Gençliğim, Siyasîve EdebîHatıralanm " ve "Siyasi ve EdebîPort- re/er"kitaplanndaki işıne geldiğinde içtenlik gösterip işine geldiğinde gerçek dtşt vurmalannı. Evet; ölüm, yitirdiklerimizin yapıtlan gibi anılannı da söküp alamıyor bizden. Yazryı Nadir Nadi'nin bir anısıyla noktalamak isti- yorum: "Atatürk'/e başlayan çağdaş uygariık düzeyine ulaşma çabalanmızı yeni iktidann (Demokrat Par- ti'nin) mutlaka baltalayacağına inanan ve bunu ba- na ilk söyleyen Nurullah Ataç oldu. Şu meşhur 'In- kılap Softalan' nutku üzerinden bir iki gün geçmiş geçmemişti. Ankara Palas'ın giriş kapısı önünde Ataç 'a rastladım. Beni görûnce yumruğunu sallaya- rak elini Büyük Millet Meclisi'ne doğnj uzattı. Birile- rine meydan okuyçrmuş gibi: 'Ben inkılap softasıyım!' diye mmldanmaya başla- dı. Deyı'mi habire tekrariıyor, her seferinde biraz da- ha coşuyordu. Bir ara softalığı hafıf bulmuş olacak 'Hayır, inkılap yobazryım' diye tutturdu. Bununla da yetinmedi, yumnığunu göğsüne vurarak gözbebek- leriyuvalanndan uğramış, feryat halinde yükselme- sini zor önlediği bir sesle evrene meydan okurcası- na övündü: - Yobazım, yobaz, yobaz." (Perde Aralığından-1965) Sormadan geçmek olası değil. Celal Bayar'ın "inkılap softalan" yakıştırması ne- deniyle tepkisini o denli açığa vuran Ataç, bizler gibi Evren'ler, Özal'lar, Erbakan'lar ve öteki devletliler dönemini yaşasaydı yumruğunu nereye gösterecek- ti? Uria Oluslarapası Yaz Müzik Okukı • tZMtR(AA)- Urla Uluslararası Yaz Müzik Okulu.turizm ve müziği bir arada yaşatmayı amaçlıyor. Urla Belediyesi'nin desteğiyle gerçekleştirilecek olan okul, 28 ağustos-5 eytül tarihleri arasında Nebioğlu Tatil Köyü'nde 100 müzisyen ve müzisyen adayını ağırlayacak. Okutda Ingiliz banatçılar Dennis Lee(piyano), Chee-Hung Tohh(piyano), Paul Gallbraith(gitar) ve pedagog Rowan Cozens ile flüt sanatçısı Gülşen Tatu ders verecek. Okulun sponsorluğunu üstlenen sanatçı Maria Rita Epik, yaz müzik okulunda her düzeyde öğrenciye günde 5 saat stil, teknik ve yorum eğitimi verileceğini söylerek flüt, gitar ve piyano dalında ustalaşmış öğiencilere de ayn bir program uygulanacağını anlattı. Urla Yaz Müzik Okulu'na katılmak ısteyenlerin konaklama, tam pansiyon kayıt ücreti ve eğitim dahil olmak üzere 225 Sterlin(16 milyon lira) ödemeleri gerektigini kaydeden Maria Rita Epik, kontenjanın 100 kişi ile smırlı olduğunu sözlerine ekledi. Japonya'da karikatür yarışması • TOKYO (AA)- Japonya'nın önde gelen gazetelerinden Yomiuri Shimbun gazetesi tarafından her yaş ve ülkeden profosyonel ve amatör karikatüristlere yönelik bir yanşma düzenlendi. Daha önce basında yayımlanmış karikatürler yanşmaya kabul edilmeyecek. Son katılım tarihi ise 25 Ekim 1995 olarak belirlendi. Eserler, doğrudan International Cartoon Contest Section, The Yomiuri Shimbun, 1-7-1, Otomachi, Chiyoda-Ku Tokyo 100- 55, Japan adresine gönderilecek. Yanşmaya ilişkin aynntılı ba^vuru koşullan ve katılım formlan Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü'nden alınabilir. THK 'den Sanata Evet' •UdMlıtePiM destek e-%. • ANKARA (AA) Türk Hava Kurumu, Ankara*95 V * 'Sanata Evet' etkinliklerine flama gösterisiyle destek verecek. Bugün ODTÜ 'de havuz başmda saat 20.30'da gerçekleştirilecek balo öncesinde, ayaklannda 'Sanata Evet' flaması taşıyan paraşütçüler, yabancı konuklann önünde sahaya inecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle