Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
24 TEMMUZ 1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Ismail Cem: Küitiirbirildmimiz hareketegeçecek
Anayasanın tammladığı
'demokratik ve laik
cumhuriyet'in' çerçevesinde ve
'Atatürk'ün çağı paylaşmak
idealinin doğrultusunda' kûltürii;
bir kavga alanı özelliğinden
uzaklaştınp, bir banş ve
uzlaştırma platformuna
dönüştürmeyi amaçladıklannı
söyleyen tsmail Cem, Türkiye'nin
tüm kültür birikimini harekete
geçirerek, 'dışlayıcılığı kesinlikle
dışlayacaklannı' belirtti.
Kühür, banş platfomıu olacakKültûr Servisi- Kültür Bakanı tsmail
Cem. kültürün, Türkiye'nin banş ve bü-
tünlük platformu olacağını belirtti Ba-
kan Cem, dün Istanbul'da yaptığı "Kül-
tür Potitikalan ve Kültür Bakanuğı" ko-
nulu basın toplantısında temel politika-
sının yüzyıllardan bu yana kavga konu-
su olan kültürü. uzlaşma platformuna
dönüştürmek olduğunu söyleyerek,
amaçlanndan, hedeflerinden söz etti,
bakanlığın önümüzdeki dönemde ger-
çekleştireceğı çalışmalan anlattı.
tsmail Cem, önce Kültür Bakanı ola-
rak bir "enkaz"ı devralmadığını vurgu-
layarak, "Tam aksine, Türkiye'nin her
köşesine kök salmıs. küttürün her ala-
nında çokyararfa veçok başarüı çalışma-
lan olan, birikimli kadrolara sahip de>
bir kurumu devraldım. Şimdi bana dü-
şen görev, Kültür Bakanlığı'nı daha da
ileriye götürmek...Gecmiş uygarlıklann
ve gecmiş kuşaklann bize cmaneti olan
kültür ve doğa güzelliklerini. bizim çağı-
mızın ürünterini de onlara ekleyerek, ge-
leceğin kuşaklanna devretmelL." dedi.
Anayasanın tammladığı "demokra-
tik ve laik cummhuriyet'in" çerçevesin-
de ve "Atatürk'ün çağı paylaşmak ide-
alinin doğrultusunda"kü1türü; bir kav-
ga alanı özelliğinden uzaklaştınp, bir
banş ve uzlaştırma platformuna dönüş-
türmeyi amaçladıklannı anlatan Cem,
inanılmaz zenginlıkteki kültür varlığı-
mızın her unsurundan yararlanarak,
Türkiye'nin tüm kültür birikimini hare-
kete geçirerek, "dışlayıcılığı kesinlikle
dışlayacaklannı'' ifade etti.
Kültür Bakanı tsmail Cem, tarihimiz-
de ve ülke coğrafyamızda var olmuş ve
her biri bizim kültür kimliğimize kendi
katkısmı getirmiş uygariıklan 'daha de-
mokratik' bir anlayışla. 'yapay tuzakia-
ra' düşmeden degerlendireceklerini be-
lirtti.
tsmail Cem. yüzlerce yıllık bir kültür
birikiminden yararlanırken, yapay ay-
nşmalardan, " ya biri, ya öteki"yakla-
şımlannın tuzaklanndan sakınarak, ulu-
sal boyutu evrensel niteliğiyle birlikte
kavramak ve tarihimizde ve ülke coğraf-
yamızda var olmuş ve her biri bizim için
kültür kimliğimize kendi katkısını getir-
miş uygarlıklan değerlendirmek gerek-
tiğini savundu:
"Dede Efendi'yle Mozart'ı birlikte se-
vebflmeliyiz... Başkalannın requiem'le-
rindeki güzelliği kas ramak ama kendi
Uahüerimizin yüceliğini de anlamalıvız.
Evrensel kültüre katkmuzı, sanatın tüm
ifade biçimlerinden yararlanarak ger-
çeklestirmeliyiz. Her birinin, Türki-
ye'nin özgün katkısını evrensel kültüre
getirdiğinin bilincinde olmauyız." Tür-
kiye'nin sıradan bir toplum, el yorda-
mıyla meydana getirilmiş derme çatma
bir ülke olmadığını, yedi yüzyıhn ve ön-
ceki uygarlıklann birikimıne ve tarih
derinliğine sahip bulunduğunu. hem
başkalanna hem de kendimize hatırlat-
mak gerektigini söyleyen Cem, "Türki-
ye'nininsanmı,tarihin imbiğinden süzü-
lerek getaniş bir kültürün taşıyıcısı olarak
görebilmeli. Hoca Nasreddin gibi ağla-
yan, Bayburtlu Zihni gibi gülen bilge in-
Hedef: Cenis kitlelere ulasmak
'Kültür Evleri'projesine destek istiyor
"Kültür Evteri"nin ilkini, Istanbul
Valıliği ve Istanbul Menkul
Kıymetler Borsası (İMKB) ile
birlikte gerçekleştirdiklerine değinen
tsmail Cem, ikincisini Çatalca
Belediyesi'yle birlikte
hazırlayacaklannı belirtti.
Anadolu'nun birçok ilçesinden talep
gelen "Kültür Evi" modelinin temel
özelliginin; büyük merkezlerde
değil, dar gelirli yörelerde,
mahallelerde öngörülmesi olduğunu
söyleyen Cem, nisbeten küçük bir
yatınmla oluşabildiğine, maddi
kaynağının büyük ölçüde bakanlık
dışmdan sağlandığına ve bu
yatınmın yahut bağışlann vergi
matrahından düşürüldügüne dikkati
çekti. 400 ve 600 metrekahk iki
modelı olan. asgari 5 milyara mal
olacak, prefabrike yapılması
planlanan bu merkezlerde,
kütüphane ve kitap satış merkezi,
sergi alanı ve çalışma mekânlan
bulunacak. Bu proje şehir
merkezlerinde değil, gecekondu
bölgelerinde yapılacak. Arsayı
bakanlık ve yerel yönetim
sağlayacak. Bu projeye tüm Türkiye
çapında yaygınlık kazandırmayı
amaçlayan Cem. tüm kıtle
örgütlerini, şirketleri, dernekleri,
meslek odalannı, basmı, TV'leri,
spor kulüplerini, hayırsever
yurttaşlan kendi isimlerini taşıyacak
bir Kültür Evi için kaynak yaratmaya
çağırdı.
Kültürü geniş kitlelere yaymak
amacındakı tsmail Cem'ın en çok
önem verdiği "Kültür Evleri"
projesinin ilk örnekleri Fikri
Sağbr'm Kültür Bakanlığı
döneminde Ankara Mamak ve tzmir
Buca'da gerçekleştirilmişti.
tsmail Cem de, özellikle kültüre
ulaşma olanaği az, alt gelir
düzeyındeki yörelere, sanat hizmeti
götürmek amacıyla örneğin
öncelikle tstanbul'da Ikitelli'de,
Erzurum'da, Çankın'da Kültür
Evleri'ni gerçekleştirmeyi tasarlıyor.
sanımm her alanda, her düzeyde değer-
lendirmeliyiz'*dedi.
Kültürü, kültür hizmetlerini, kültür
zenginliklerini, mümkün olan 'en geniş
khleye ulaşörmak' gerektigini savunan
Cem, kültür alanındaki eşitsizlikleri
mümkün olduğunca gidereceklerini ve
kültürde de "sürekli ve sonsuz bir ada-
let arajTşmı" sürdüreceklerini söyledi.
Konuşmasında sık sık Türkiye'nin
hepimizin Türkiyesi okhığunun en gü-
zel sergilenebileceği, kanıtlanabileceği
alanın Kültür Bakanlığı olduğunu söy-
leyerek, Kültür Bakanlığı butçesinin son
yıllarda eksilen bütçe olduğunu anımsa-
tan Cem, bütçenin yüzde bir'e çıkartıl-
ması için başlatılan kampanyayı sürdü-
receğini, ancak iyimser olmadığını da
sözlerini ekledi.
Basın toplantısında açıkladığı proje-
lerin, birkısmını kendisinin başlatmadı-
ğını, sürdürükn çalışmalar olduğunu
özellikle belirten Ismail Cem, yeni ça-
lışmalar için de hep Mhtiyatlı' birtutum
sergileyerek, gerçekleştirmeden kesin
konuşmaktan kaçındı.
Kültür Bakanlığı'nm basansının sa-
dece Kültür Bakanlığı'ndaçalışanlann,
bürokratlann başansı olmadığını söyle-
yen Cem, bunun "toplumun ortak bir
başansT olduguna değınerek, bakanlı-
ğın bir bakıma organizasyon yaptığı gö-
rüşünü dile getirdi:
"Bir defa öncelikle Türkiye'nin sa-
natçısu kültür insaıu, bu konularia ilgi-
li basmı var. Onlar sayesinde, onlann
yaptığı işleri öne çıkarmamız suretiyle
bu bakanlık büyük ve başarüı oluyor.
Esas meseievi oluşruran biz değiliz. Ba-
kanhk, bir çeşit sanata, güzelliğe, kültü-
re, tarihe kendi katkısını getirmekle >ii-
kümlü. Bir organizasyon yapıyoruz bir
bakıma.
Dolayısıyla bizim başanmızin ön-
celikle bakanlığın dışındaki insanlar-
dan kaynaklandığını, öncelikle Tür-
kiye'nin sanat ve sanatçı çevresinden
ve tabii öncelikle deminden beri yüz-
lerce yüzlerce yıllık bir kültür biriki-
minden kaynaklandığını bir büyük
sanat zevkinden, anlayışından kay-
naklandığını belirtmek istiyorum."
tsmail Cem, Türkiye'de Kültür Ba-
kanı olarak basansız olmanın da söz ko-
nusu olamayacağı ifade etti:
"Türkiye gibi bir ülkede Kültür Ba-
kanı olmak. eğer ciddi çauşabiliyorsa-
nız, işin başından zaten başanlı ounaya
mahkûm bir işi üstlenmek demektir.
Çünkü, öyle bir toplum, öyle bir imkân,
öyle bir üİke ki. böyle bir makamda ba-
sansızlık herhaide düşünülemez."
Kültür Bakanlığı'nm Türkiye'nin en
etkili, en fazla çalışan bakanlıklanndan
biri olmastnda, Talat Halman'dan baş-
layarak kültür bakanlannın, özellikle
son dönemdeki bakanlar Fikri Sağlar,
Timurçin Savaş ve Ercan Karakaş'm
ciddi payı olduğunu söyleyen Ismail
Cem, hem eski bakanlara hem de Kül-
tür Bakanlığı çalışanlanna, üst düzey
bürokratlara teşekkür etti.
Çok yönlü kitap hazırlığı içinde
COŞKUNTUNÇTAN
1994'ün sonlannda, yeni açılan
bir yayınevinin baş sorumlusu beni
aradı. "Un fou sur le toh"nin ikinci
baskısını yapmaya kesinlikle karar-
lıydı. Bulustuk. uzun uzun görüştük.
Projesine karşı çıktım. O kitap ya-
yımlanalı çeyrek yüzyıl geçmişti.
Aziz hâlâ yaşıyordu, bu arada Tür-
kiye'de kırkı aşkın yeni kitabı çık-
mışn. Benim 1969'dagerçekleştirdi-
ğim şey şimdi artık bir "muzelîk eş-
ya" niteliğine bürünmüştü bence.
Birlikte şu karara vardık: Aziz'in ya-
zarlığuı sınırlanm çoktan aşmış olan
kişiliğini çeşitli yönleriyle tanıtan
bir deneme yazmam daha ilginç ve
yararlı olacaktı. Bu yapıtın içinde
yalnız edebi alanda yarattıklan de-
ğil, toplumsal konulardaki bilinçli
görüşleri ve çok sayıdaki girişimle-
ri deyeralacaktı. Kısacası, çok yön-
lü bir kitap yazıp onun 80 yıla eri-
şen yaşamını ve hâlâ akıl durduracak
bir beyin zindeliğiy le sürdürdüğü et-
kinliklen canlı bir bıçemle anlata-
caktım.
Ne var ki, elimdeki belgelerin kıt-
lığından, böyle bir yapıtı Fransa'da
yazamazdım. Aziz'le bu konuda te-
lefonda görüştüm, "Buradaki arşiv-
lerimde istediğin her bilgiyi bulabi-
lirsin, canın çekince geL istediğin sü-
re konuğum ol" dedı. Yayınevi de
yolculuğun tüm masraflannı üstle-
nince tstanbul'a bu konuda çalışma-
ya gitmeme engel kahnadı.
Şubatın 16'sında Yeşılköy'den
doğruca Çatalca'ya yollandım. Yıl-
lardan beri Aziz'le oldukça sık bir-
likte olmuştum. (Paris'e her uğrayı-
şında benim evde buluşurduk, ben
de tstanbul'a hergelişimde mutlaka
onu ziyaret ederdim.) Muntazaman
da yazışmıştık. Üstelik her yeni ki-
tabını, ilk sayfasına mektup da ya-
zarak, bana postalardı. Ama bu se-
ferki buluşmamız, belki de ilk kez
evinde yatacağım için, çok duygu-
landırdı beni. Bedenen, kısa zaman-
da bayağı yaşlandığını görmek beni
üzdü, ama kafasmdaki gençlikten
zerre kadar eksilme obnadığını far-
kedince içim rahatladı. En önemli
yeteneğinde ihtiyarlama kesinlikle
yoktu.
Çatalca'da geçirdiğim haftalar sü-
resince Aziz'in bana gösterdiği sev-
gi, dostluk, güven dolu yakınlığı son
nefesime dek unutamayacagım.
Vakfmda daha tamamlanmamış
yüksek ek binanın en üst katında
kendisi için yaptırdığı küçücük da-
irenin yatak odasını bana bıraktı, o,
ben orada kaldıkça, karşıdaki çalış-
ma odasında, ufak bir kanepenin
üzerine büzülüp uyudu. Sabah, çok
erkenden, herhaide aynı saatlerde
uyandığımızdan, holde karşılaşıyor-
duk. Sonra o masasının başına geçi-
yor, gece yansını hayli aşacak çeşit-
li uğraşılanna böylece şafak vakti
koyuluyordu. Gözlerinin gücünün
adamakıllı zayıflamış olmasına kar-
şın yine de bol bol yazıyordu. Ama
iş okumaya gelince, vakfındaki ço-
cuklar ona seve seve destek oluyor-
lardı. Önce her gün alınan bir yığın
gazetenin okunması bazan iki-üç sa-
at sürüyordu. tlgisini çeken yazılar
kesiliyor, konulanna göre ayn ayn
dosyalara yerleştiriliyordu. Gelen
mektuplan da tek tek okutuyor, her-
birine (hiç tanımadığı kişilerden gel-
miş de olsa) mutlaka hemen cevap
yazdınyordu. Allahın günü. yerli,
yabancı basın ya da televizyon mu-
habirleriyle söyleşiler bazan birbir-
lerini izliyor, kimileri çok uzun sü-
rüyordu. Her soruyu derhal açıkça,
dobra dobra yanıthyordu. Bu alan-
da en çok dikkatimi çeken aynntı
kendisine yöneltilen sorulann ge-
nellikle edebiyatla hiç ilişkili olma-
malanydı. Daha çok siyasi ve top-
lumsal konulardaki görüşlerini öğ-
renmek, aktarmak istiyordu gazete-
ciler. Haklıydılarda. Çünkü Aziz'in
söyledikleri her seferinde ilginçti.
Belliydi ki bunlar onun zihnini ezel-
den beri sürekli kurcalayan ve za-
manla her birini kendine göre çö-
zümlemeyi başardığı konulardı.
(Özellikle tslam ve köktendincilik
hakkındaki sözlerinin ne denli derin
ve doğru olduklannı anlamak için
her gün medyalardan öğrendiğimiz
olaylan anımsamak yeterli). Gele-
ceklerini önceden bildiren ya da ha-
bersiz kapısına vuran ziyaretçileri
boldu. Hepsini tatlı bir misafirper-
verlikle ağırlar, sohbetler bazan
uzun sürerdi. Kapısı her an, herkese
açıktı.
SÜRECEK
Gerçekleştirilecek
çalışmalar:
Kültür Bakanı tsmail Cem, Kültür Bakan-
lığı 'nın önümüzdeki dönemde geliştirecegi
ya da başlatacağı işlerden bazılannı şöyle
özetledi:
# Anadolu Şöleni'ni, bu yıl geniş biror-
ganizasyonla Doğu Anadolu'da gerçekleşti-
riyoruz. Ağustos ayı sonlannda, bini aşkın
sanatçımızla, klasik korolor, müzik, opera,
senfoni, tiyatro, sinema, halk müziği etkin-
likleriyle, Erzurum, Erzincan, Iğdır, Kars,
Ardahan, Artvin, Bayburt ve Gümüşha-
ne'deyiz. Aynca, Doğu ve Güneydoğu'da el
sanatlannm canlandınlması, sanat ürünleri-
nin büyük pazara ulaşması için 15 milyar
TL'lık bir destek projesini uygulamaktayız.
# Kültür Bakanlığı'nm iki yeni dış tem-
silciliğini, toplumumuzun en duyarlı oldu-
ğu iki yerde, Kıbns'da ve Bosna'da açacağız.
Hükümet nezdindeki girişimi başlatıyonız.
# Altı şaırimizin (Ahmet Haşim, Tevfik
Fıkret, Yahya Kemal, Nâzım Hikmet, Nedp
Fazıl ve Orhan VeH), altı şiirini, sinema sa-
natının desteğiyle ve kısa klipler halinde ha-
zırlatacağız. Bunun bir başlangıç ve ömek
olmasını istiyonız. Bugüne dek hiç yapıl-
mamış bir iş, sonucu hep birlikte göreceğiz,
ben umutluyurn. Şiir kliplerinin yayımlan-
ması için televizyon kanallanyla görüşece-
ğiz
# Türkiye Odalarve BorsalarBirlıği'nin,
tstanbul Valiligi'nin ve Kadıköy Belediye-
si'nin katkılanyla, Kadıköy, yeni tiyatrosu-
na 1995 sonunda kavuşacak.
# Dünyanın en önemli tarihsel anıtlan
arasında yer alan Diyarbakır surlannnı ona-
nmı ve çevre düzenlemesi için ilk adım,
Prof.Metin Sözen ve Kültür Bakanlığı uz-
manlan tarafından, Diyarbakırlılann katkı-
lanyla ağustos ayında atılıyor.
# "tstanbul On Yd Projea"kapsamında
Istanbul'un tarih ve kültür dokusunu yaşat-
maya ve korumaya dönük çalışmalanmız,
Fatih ve Eminönü ilçelerinin "kühürel StT
abuu"ilan edilmeleriyle yeni bir boyut ka-
zandı. Her iki ilçenin belediyeleriyle gelış-
tirilecek çalışmalar ilk ürünlerini kasım
ayında verecek.
# "tstanbul Ansikk>pedisi"ni tamamla-
yan bakanlığımız. şimdi üç citlik "Türld-
ye'de Sendikacılık Ansiklopedİ9''nin yayı-
nına başlıyor. Kendi türünün ilk eseri olmak
özelliğini taşıyan bu çalışmayı, "Türkiye
Ekonomik ve Tophımsal Tarib Vakn"yla bir-
likte gerçekleştireceğiz.
# Diyarbakır, Gaziantep, Şanlıurfa ve
Van, eylül ayında "GAP Festivali''ne hazır-
lanıyor: Tiyatro, bale ve müzik etkinlikleri,
bu dört ilimizde kalıcı sanat mekânlannın te-
mellerini oluşturacak.
# tsviçre'de "Türk SanatJan Kongres"
toplanacak. 1959'dan beri Cenevre'de dü-
zenlenen toplantılann en büyüğünü, bu yıl
17 eylülde gerçekleştiriyoruz. Bütün dün-
yadan iki yüzü aşkın Türk sanat uzmanı,
Türk bilim adamlannın öncülüğünde Ce-
nevre'de bir araya gelecek.
# Enstrümantal Klasik Türk Musikisi'ne,
araştırma, tanıtma, icra ve organizasyon bo-
yutlannda açılım sağlayacağız. Yıldız Sara-
yı Müzesi 'nde, bu müzik tarzının araştırma/
geliştirme merkezini ve kitaplıgını oluştur-
mayı, aynca, dünyadaki müzik merkezleriy-
le ilişkilerini geliştirmeyi ve notalannın ba-
sımını planhyoruz.
# Klasik Batı Müziği orkestralanmız,
Klasik Türk Musikisi korolanmız, tiyatro,
opera, balelerimiz, halk müziği toplulukla-
nmız, sonbaharda yeni bir atıluna hazırlanı-
yor. Sanatımızı ve sanatçımızı daha yaygın
bir izleyiciye tanıtmak ve sunmak için, tüm
okullarda ve işyerlerinde kampanya başlata-
cağız; destek dernekleri oluşturacağız yahut
geliştireceğiz, özel "galatar" düzenleyerek,
sanatçı vakıflanna kaynak oluşturacağız.
Kültür Bakanı tsmail Cem, önümüzdeki
hafta dünya amatör tiyatrolannın temsilci-
leri ve uzmanlannın Ankara'da toplanacak-
lannı anımsatarak, hafta boyunca Ankara
'95 projesinde çeşitli etkinliklerin gerçekle-
şeceğini, 28 temmuzda da Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel'in katılımıyla, dünyanın
ve Türkiye'nin amatör tiyatroculannm so-
runlannı ve çözümlerini tartışacaklannı be-
lirtti.
Bakanlığın 20 Ağustos'ta lstanbul'da "In-
ternational Federation of Library Assocûıti-
ons" un (Kütüphane Dernekleri Uluslarara-
sı Federasyonu) tüm ülkelerden gelecek yak-
laşık iki bin delegesine evsahipliği yapaca-
ğını söyleyen Cem, bu kongrede dünyada
kütüphaneciliğin sonınlannm ve çözümle-
rinin tartışılacağını ifade etti.
Okul-müze birlikteliğini sağlamak iste-
diklerini belirten Kültür Bakanı Cem, okul-
larla müzeler arasında düzenli ve sürekli bir
ilişki kuracaklannı, ögrencileri düzenli ola-
rak müzelere götürerek, aralannda daha il-
gili olanlara "KûHür DestekKoüan" oluşu-
munu özendirerek, müzelerin okullarda ta-
nıtıcı çalışmalar yapmasını sağlayarak,
gençlerin sanat, tarih ve kültür bilincini des-
tekleyeceklerini söyledi.
Genç ressam ve heykeltıraşlara destek çö-
zümler aradıklanna değinen Cem, genç sa-
natçılann yurtdışma ulaşmasını organize et-
meyi, eserlerini satın almayı, üç ya da beş yıl
sonra bu eserleri satarak, sağlanan gelirin
büyük bölümünü sanatçıya vermeyi düşün-
düklerini anlattı.
BUAŞAMADA
ŞÜKKAN KURDAKUL
Anılardan Anılara
öiüm, yitirdiklerimizin anılannı alıp götüremiyor.
Aksine, erincin ve acının birlikte var olduğu bir dün-
yada yaşıyoruz onlan. Olağan dışı saydığımız özel-
liMerle belleğimize yerieşmişler. Bu yüzden zorlanma-
dıkça, o dünyaya dokunmak gelmiyor içimden.
Arna anılan, anı kitaplannı okumaktan büyük keyif
duyuyorum.
Araştırmacılar, bizde anı edebiyatının başlangıcını
18. yüzyıhn "Seferetnâme"lerine kadar götürürierya,
benim en eskilerim Tanzimatçılarla Servet-i Fünun-
culann anı kitaplandır.
Anıtar konusunda Salah Birsel'in şöyle yazdığını
biliyorum:
"Yazarlar, anılannı anlatırken kendileriyle ilgiliger-
çefderi örtmeye önem verirter, ama başkalanyla ilgi-
li gerçekleri kolayca açığa vururtar. Bunun için anı-
lara; başkalannın kusurlannı, küçüklüklerini, patavat-
sızlıklannı ve haksızlıldannı anlatan kitap gözüyle ba-
kılsa yeridir." (Türk Dili, Anı özel Sayısı, Mart 1972).
Hakçası, kendi dogru bildiklerini yazanlar da var-
dır anı yazarian arasında, gerçeği aldatmacaya dö-
nüştürmek isteyenler de.
Kimi devlet adamı, komutan, anılannı "tarihe ışık
tutma amacıyla" yazdığını vurgularken kimileri, kitap-
lannın adlannı bile uyancı sözcüklerie donatarak oku-
ru etkilemeye özen gösterir.
"Ben de Yazdım.."
"Zavallı Senbest Fırka.."
"Tarihi Hakikatler.."
Kimileri de kendilerini simgelesin istedikleri söz-
cükler seçmişlerdir:
"Zoraki Diplomat."
"Mavi Sürgün.."
"Bir Mekteplinin Hatıratı.."
Tarih söz konusu olunca "belli zaman dilimi için-
de beJIİ olaytann nasıl ortaya çıktığı, hangi ana ge-
lişme evrelerinden geçtiği ve kendi gelişmesi açısın-
dan, bugün hangi dunıma geldiğini incelemek ge-
rektiği"ni anlıyoruz.
Anılar söz konusu olunca?..
HalkJ Ziya, "Kırk Yıl"da da "Saray ve öfes;"nde
de "Tarih değil.." diye yanrtlar bu soruyu. "Bu satır-
lanyazarken hiç tarih yazmaksevdasında değilim.."
Nedir ki, Kazım Karabekir'in "Istiklal Harbimiz",
AJi Fuat Cebesoy'un "Moskova Hatıralan" gibi bel-
gelere dayanan anı kitaplannda sergiledikleri tarih-
sel gerçekleri gözardı edebilir miyiz.
Hele, olaylan bir tarihçı nesnellıgiyle yansrtarak bu-
gün de yaşanmakta olana ışık tutan Cebesoy'un
"Moskova Hatıralan"n\...
Diyeceğim, yazannın amacına bağlı işlevleri oluyor
anı kitaplarının da.
Bir Falih Rrfkı, Yakup Kadri gibi Kemalizme bağ-
lılıklan bilinen edebiyat adamlannın "Çankaya", "Po-
litikada Kın\ Beş Yıl" kitaplannda dönemlerini anla-
tırkenki tutumlannı düşünelim.
Bir de Yahya Kemal'in "Çocukluğum, Gençliğim,
Siyasîve EdebîHatıralanm " ve "Siyasi ve EdebîPort-
re/er"kitaplanndaki işıne geldiğinde içtenlik gösterip
işine geldiğinde gerçek dtşt vurmalannı.
Evet; ölüm, yitirdiklerimizin yapıtlan gibi anılannı da
söküp alamıyor bizden.
Yazryı Nadir Nadi'nin bir anısıyla noktalamak isti-
yorum:
"Atatürk'/e başlayan çağdaş uygariık düzeyine
ulaşma çabalanmızı yeni iktidann (Demokrat Par-
ti'nin) mutlaka baltalayacağına inanan ve bunu ba-
na ilk söyleyen Nurullah Ataç oldu. Şu meşhur 'In-
kılap Softalan' nutku üzerinden bir iki gün geçmiş
geçmemişti. Ankara Palas'ın giriş kapısı önünde
Ataç 'a rastladım. Beni görûnce yumruğunu sallaya-
rak elini Büyük Millet Meclisi'ne doğnj uzattı. Birile-
rine meydan okuyçrmuş gibi:
'Ben inkılap softasıyım!' diye mmldanmaya başla-
dı. Deyı'mi habire tekrariıyor, her seferinde biraz da-
ha coşuyordu. Bir ara softalığı hafıf bulmuş olacak
'Hayır, inkılap yobazryım' diye tutturdu. Bununla da
yetinmedi, yumnığunu göğsüne vurarak gözbebek-
leriyuvalanndan uğramış, feryat halinde yükselme-
sini zor önlediği bir sesle evrene meydan okurcası-
na övündü:
- Yobazım, yobaz, yobaz."
(Perde Aralığından-1965)
Sormadan geçmek olası değil.
Celal Bayar'ın "inkılap softalan" yakıştırması ne-
deniyle tepkisini o denli açığa vuran Ataç, bizler gibi
Evren'ler, Özal'lar, Erbakan'lar ve öteki devletliler
dönemini yaşasaydı yumruğunu nereye gösterecek-
ti?
Uria Oluslarapası Yaz Müzik Okukı
• tZMtR(AA)- Urla Uluslararası Yaz Müzik
Okulu.turizm ve müziği bir arada yaşatmayı
amaçlıyor. Urla Belediyesi'nin desteğiyle
gerçekleştirilecek olan okul, 28 ağustos-5 eytül
tarihleri arasında Nebioğlu Tatil Köyü'nde 100
müzisyen ve müzisyen adayını ağırlayacak. Okutda
Ingiliz banatçılar Dennis Lee(piyano), Chee-Hung
Tohh(piyano), Paul Gallbraith(gitar) ve pedagog
Rowan Cozens ile flüt sanatçısı Gülşen Tatu ders
verecek. Okulun sponsorluğunu üstlenen sanatçı
Maria Rita Epik, yaz müzik okulunda her düzeyde
öğrenciye
günde 5 saat stil, teknik ve yorum eğitimi verileceğini
söylerek flüt, gitar ve piyano dalında ustalaşmış
öğiencilere de ayn bir program
uygulanacağını anlattı.
Urla Yaz Müzik Okulu'na katılmak ısteyenlerin
konaklama, tam pansiyon kayıt ücreti ve eğitim dahil
olmak üzere 225 Sterlin(16 milyon lira) ödemeleri
gerektigini kaydeden Maria Rita Epik, kontenjanın
100 kişi ile smırlı olduğunu sözlerine ekledi.
Japonya'da karikatür yarışması
• TOKYO (AA)- Japonya'nın önde gelen
gazetelerinden Yomiuri Shimbun gazetesi tarafından
her yaş ve ülkeden profosyonel ve amatör
karikatüristlere yönelik bir yanşma düzenlendi.
Daha önce basında yayımlanmış karikatürler
yanşmaya kabul edilmeyecek. Son katılım tarihi ise 25
Ekim 1995 olarak belirlendi. Eserler, doğrudan
International Cartoon Contest Section, The Yomiuri
Shimbun, 1-7-1, Otomachi, Chiyoda-Ku Tokyo 100-
55, Japan adresine gönderilecek. Yanşmaya ilişkin
aynntılı ba^vuru koşullan ve katılım formlan
Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel
Müdürlüğü'nden alınabilir.
THK 'den Sanata Evet'
•UdMlıtePiM destek e-%.
• ANKARA (AA) Türk Hava Kurumu, Ankara*95
V
*
'Sanata Evet' etkinliklerine flama gösterisiyle destek
verecek. Bugün ODTÜ 'de havuz başmda saat
20.30'da gerçekleştirilecek balo öncesinde,
ayaklannda 'Sanata Evet' flaması taşıyan paraşütçüler,
yabancı konuklann önünde sahaya inecek.