01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 TEMMUZ 1995 PAZAR 8 PAZAR YAZILARI Ekolojik denge bozuluyor STUTTCART AHMET ARPAD "Nefes almak istiyoruz, çılgınlar gibi otomobil sünnek. değiL" Bu sözler, Baden-VVürttemberg eyalet meclisinde Yeşiller partisi grup başkanı Fritz Kung'un. Ona kalsa, kurşunlu ben- zin kullanan ve katalizör- süz tüm araçlar derhal tra- fikten menedilmeli. Almanya yeni bir smog yasasının hazırltğı içinde. Şu sıralar gerek Bonn'da, gerekse eyalet meclislerin- de bu yasa tasansı tartışıi- makta. Yeşiller ve Sosyal De- mokratlar, bir kubikmetre havada 180 mikrogram CO2 ölçûldûğünde kara- yollannda hız sınırlaması yapılmasını, 240 mikrog- ram CO2 ölçüldüğünde de katalizörsüz araçlann trafi- ğe çıkmasının yasaklanma- sinı istemekte. Koalisyon hükümeti ise, Almanya gi- bi AvTupa'nın göbeğinde transit bir ülke için bu ölçü- leri çok düşük buluyor. Kohl ve arkadaşlan 270- 300 mikrogramı yasaya koymak istiyor. Ulaşürma bakant Schaufler: "Yeşfl- ler'in, Sosyal Demokrat- lar'ın dediğini yaparsak, otomobili ile Almanya'yı a- yarete gelen. ya da ülkeden transit geçen miryonlarca yabancıyı smog anında sı- mr kapüannda bekletme- miz gerekebilir" diyor. Çünkü en çok kurşunsuz benzin Almanya'da tüketi- liyor. Araçlann hemen hemen hepsinde katalizör var. Do- ğu Avrupa ûlkelerinden ti- cari mal getiren eski model kamyonlann da girişi ya- saklanır ise. uluslararası ka- rayolu taşımacılığı sözleş- melerine imza atmış Al- manya zor durumda kala- bilir. Üzerinde yaşadığımız dûnya gittikçe ısıruyor. 1994 yılı, insanhk tarihınin en sıcak beş yılından biri olarak ammsanacak. Was- hington'dakı World- watch'daki araşürma ensti- tüsü geçen ay yapüğı açık- lamada, bunun nedeninin devamlı artan karbondiok- sit olduğunu belirtû. Heidelberg Üniversitesi profesörleri de uzun sûren bir araştrrmanın sonuçlan- nı geçenlerde basına verdi. Yaptıklan ölçûmlerde ku- zey kutbunun üzerindeki ozon tabakasuıın yansının delindiğini tespit etmişler. Ekolojik denge her geçen gûn bozuluyor. Ormanlar azalıyor. Su kaynaklan ku- ruyor. tnsan nüfusu artar- ken gıda maddeleri üretimi geriliyor. Bu arada birçok endüstri ûlkesinin atom eneıjisine bel bağlaması sonucu yer- yüzünün radyoaktif nüİde- er aük sorunu da ortaya çık- ü. Worldwatch'ın gözlem- lerine göre şu anda dünya- mızda 130 bin ton nûkleer aük var. 1987 yılından bu- gûne yûzde yüzlûk bir ar- tiş! Atomreaktörlerinesa- hip ûlkelerden hiçbiri bu tehlikeli maddeden nasıl kurtulacağını bilemiyor. Açıksözlülûk ve iyi ni- yetlilik, politika yaşamında pek geçerli olmayan iki kavram. Politikacı, gerçek amacı pek açığa vurmaz. Şu sıralar Almanya'da hava kirliliği ve smog yasası tar- tışmalannda olduğu gibi. Iktidarla muhalefet sanki hiç anlaşamayacakmış ha- vası estinliyor. Fakat enınde sonunda an- laşacaklar. Ne de olsa her ıkisının de gerçek amacı aynı. Yasayı mutlaka çıka- racaklar. Ülkenin en büyük işve- reni olan çok güçlü otomo- tiv sanayiini kızdırmak işle- rine gelmiyor. Otuz milyon otomobil sahibine yeni smog yasasını birlikte sata- caklar. Ya da kara bulutla- nn gelip zararlı gûneş ışın- lanna engel olmasını bek- leyecekler... Bodnım kaçknu Danrnıarkah şair"Türkiye'den de kaçmanın zamanı geldi" diyor, Danimarka'nın ûnlü Bod- rum kaçkını şair HenrikNordbrandt Po- litiken gazetesinde "Diskolardan ve Şe- riatçılardan Bıktun'Tjaşlığıyla yayımla- nan söyleşısinde: "Şeriatçı hareketin güç- lenmesi, Srvas"ta arkadaşlanmın yakılışı, politikacılann Kürt sonınunım çözûmû- ne yanaşmamalan, faili meçhul dnayet- ler,insanhaklan ihlalleri, aydmlann yaz- dıklanndan dolavı hapklere triahnas ve Bodnım'dald tüm bartann diskoya dö- nüşmesicanımatakdedLBavullanhaar- ladım gktiyorum.n 5 yıldır Ankara, sonra Bodrum'u me- kan tutan şair, Müslümanlardan ve Müs- lûman ûlkelerden uzak yerlere gitrneyi düşlüyor. Şeriatçılann kendileri gibi dû- şünmeyenlere dûşmanca davranrnalan- nı hazmedemiyor. Belki Latin Ameri- ka'ya gidecek. "Onlarda da yobuzluk yaygm, oralarda da sivasi kaos yaşanryor, ama onlann yadaşması yine de farkh" diyor. Nordbrandt'a sözüm yok. Şikayet et- tiği hususlarda kendisine tamamen hak veriyorum. Kaçış şairi olması nedeniyle kaçmaktan söz etmesine de. Kaçmasa belki şiir yazamayacak. Hem o sadece kendini evinde hissettiği yerlerden değil, soğuktan, yağmurdan, aptal politikacı- lardan ve en önemlisi aşktan da kaçıyor. Kaçış, varoluş Nordbrandt içm. "Bavu- lunu hiç açma!/ Savaş başlayabilir. Hatta daha da kötûsû/ Kendini aşık olduguna inandırabiursin/ ve bunun kaçuulmaz so- nucu olarak/ adı şanı befli bir sokağa ta- şuursm/ sokaldar da şimdiki gibi sadece tokakolnuüdaııçıkar/idamiıkınahkunı- brn gprinrtlğj yertere dönüsür" diye an- laüyor kaçışı, benim başı gözü yank çe- virimdeki şiirinde. Ben Nordbrandt gibi ûnlü bir şair de- ğilim. Şair de değilim. Ama yine de onun kaçış duygulannı anJıyorum. Hem de iyi anlıyorum. Aşktan kaçüğımdan değil. Kopenhag'tan bıktığımdan da değil. Ko- penhag her yaz olduğu gibi bu yaz da cı- vıl cıvıl. Kopenhag'ın kızlan her yaz ol- duğu gibi bu yaz da Allah ne verdiyse cö- mertçe sergiliyorlar. Caz festivali yine her zamanki gibi sokak ve meydanlan çınlatıyor. Kopenhag meydanlannın gö- rüntusû yine soğuk birabardaklannda kı- KOPENHAC FERRUH YILMAZ nlıyor. Ama Danimarka sadece cömert kızlar, caz festivali ve soğuk bira değil ki. (Bi- ra konusunda şüpheliyim biraz.) Siyasi skandallar, polis örgütüyle ilgili sonınlar ve Avnıpa'nın baş belası ırkçüık Dani- marka'ın da başına musallat. Danimarka şu sıralarda, Grönland'da- ki Amerikan ûslerine yerleştırilen nûkle- er süahlan konuşuyor. Danımarka'nın resmi politikasına göre, Danimarka sı- mrlan içinde (Grönland, Danimarka'ya bağlı özerk bir "ûke") nûkleer silah bu- lundurmak yasak. Ancak Dışişleri Ba- kanlığı arşivlerinden çıkan bir belge, Da- nimarka'nın 50'lerdekı sosyal demokrat başbakanının hiç kimseye sormadan Amerikalılara Grönland'de nûkleer silah bulundurma izni verdiğini gösteriyor. Asıl tartışma, geçmişte verilmiş "giz- K"izin değil, Avrupa Birliği içinde her fırsatta şeflFaflığı savunan Danimar- ka'nın, bu tür konularda Amerika'dan bi- le daha kapalı olduğunun ortaya çıkma- sı. Grönland olayından önce, polisin si- lahsız göstericilerin üzerine ateş açma- sıyla ilgili devlet savcısının hazıriadıgı ikinci rapor epey tartışılmıştı. Polisle ay- nı kuruma bağlı olan savcının raporu "doğalhkla" polisi aklıyor. Gazetelerin olayın ûzerine gitmesi ûzerine, savcının Kopehnag polisini sorgulama görevini yine Kopenhag polisine verdiği ve poli- si aklayabılmek için olaylan çarpıtarak aktardıgı belli oldu. Son ûç yıldır Danı- marka'yı meşgul eden bu olayın açtığı yara henûz kapanmadı, kapanacağa da benzemiyor. Danimarka'dan glramfai eksik ohnuyor arnk. Geçen gûn de, Danimarka Dışişle- ri Bakanlıgı'nın Afgan hûkûmetiyle an- laşarak Danimarka'ya gelen Afganlı mültecileri geri gönderdiği ortaya çıktj. Danimarka'nın siyasi ve idari skandalla- n cömertlazlara, cazfestivaline ve soğuk biraya tezat oluşturuyor. Ama Danimar- ka'daişlerTürkiye'deki gibi umutsuz gö- rûnmüyor. Polisin silahsız göstericilerin ûzerine ateş açması, polisi aklayan iki ra- pora rağmen kamuoyu ve hukukçulann nezdinde aklanmadı, soruşturma devam ediyor. Tamil mûltecilerin eşlerini ve çocuk- lannı yanlanna getirmelerine izüı ver- meyen eski adalet bakanı. yüce divanda 4 ay hapse mahkum oldu. içişleri Bakan- lığı, dışişleri bakanlıgının işlerine müda- hale ederek Afganlı mûltecilerin geri gönderilmesini durdurdu. Karanlık bir gece bannda, içi geçmiş, yahıız karmanın kompleksiyle hergördû- ğü erkeğe göz sûzen yaşlı kadın, karşı- sındakinin Türk olduğunu anladığında, "Tûrkfer bir hiçtir. Defotup gklin ülke- nüzden" diyor. Işverenler Tûrkleri ve Pa- kistanlılan istemedıklerini Iş ve Işçi Bul- ma Kurumlanna açıkça bildinyorlar. Cö- mert kızlar ve caz festivali, Danimar- ka'nın üstûne dûsen gölgeyi aydınlatma- ya yetmiyor. Aİdıma Hennk Nordb- randt'ın dızeleri geliyor. Ne var ki kaça- cak yer yok. '#» Ö7^rîî K î r crörİİTltlİ Başbakan Ingvar Carimn, herhangi bir vatandaş gibi bankamatik C u / ^ u u u r g U I U l l l U loıyır^undasırasımbeklry^r.Ustdikteııisoynariûenayağ^ için koltuk değnekleri de var. Fotografı bir başka vatandaş çekmiş, peşinde dolaşan bir gazeteci değO. Butros Gali gelecek de ne olacak? LONDRA EDtPEMİL ÖYMEN Birleşmiş Milletler'in 50. yıl- dönümünde içine dûstûğü ikti- darsızhğı, genel sekreteri Botros Gali temsil ediyor. Bu örgût, kendi kendine iktidarsız olmadı elbet. Güvenlik Konseyi'nin ba- zı üyeleri, genel sekreteri de suç ortagi yaparak el birliği ile bu ik- tidarsızlığı haariadılar. Ama bu iktidarsız yûz karası örgûtün baş temsilcisi Butros Gali, geçen hafta, banşa yapüğı acaip büyük katkılar nedeniyle geçen hafta Atina'da Onasis Ödûlü'nü aldı. Butros Gali'nin, Yunanistan'ın Makedonya ve Bosna siyasetine çok uygun davrandığı su götür- mez. Onun için de ödûlü veren de haklıdır, alan da. Aynı Butros Gali salı günü de Tûrkiye'ye ge- liyor. Gelecek de ne olacak? Res- mi ve duygudan yoksun görûş- meler yapacak. Televizyon ka- meralanna her zaman her yerde yaptığı laf ebeliğini yapacak. Ve gidecek. Tûrkiye'nin Bosna ko- nusunda duyduğu haklı öfkeyi bu ziyaret sırasmda kim nasıl dı- le getirecek? Ve bu, dile getiril- se bile Butros Gali'ye ne yaza- cak? Hiç. En büyük ümit, bu öfkeyi Mumtaz Soysal'ın, 20 temmuz perşembe günü, Butros Gali, TBMM Dışişlen Komisyonu'nu ziyaret ettigınde yansıtması. Soysal çûnkü komisyonun baş- kanı. Mevkii de uygun, bilgısı görgüsü ve birikimi de. Ya halkı- mız? Halkımız, Butros Gali'ye bir şeyler diyecek mi? Bu yaz sı- cağında, nem oranı bilmernkaç- ken halkımızın hangi kesimi, ne- den ve nasıl protesto edecek But- ros Gali'yi? Bosna rezaletirıin bir numaralı sanığını? Bu işi yap- mak yine milliyetci ve şeriatçı kesime mi kalacak? Bir türlü ör- gütlenemeyen, bir türlü siville- şemeyen toplumumuzu yine bu kesim mi temsil edecek? Toplu- mumuz, ulusal onurunu, örgûtle- nerek, demokratik ve banşcı bir biçimde meydanlarda dile getir- meyi öğrenemedi. Bunubaşany- la yapan milliyetci ve şeriatçı ke- sun. OrnekJeri yakın zamanlarda çok görüldü. Öyle ki geceden ya- pılan televizyon yayınlanyla halk ertesi sabah Taksim'e öyle bir toplandı ki! Polise, sadece Taksim Anıtı etrafında simit gi- bi yan yana dizilerek anıtı "ko- rumak" kaldı. Türk toplumu, si- vil ve örgûtlü Anglosakson top- lumlan gibi ohnalı. Bugün Lond- ra'da nûkleer silahlan protesto gösterisi yapılacak. Büyük bir gösteri olacak. Eh, Bosna onla- nn sorunu değil. Sorunu Bosna olanlar, Anglosakson toplumlan gibi sivilleşip örgütlenmezse, öf- kesini meydanlarda dile getire- mez. İçine atar. Ülser olur. Doğal bir gün yaşayabilsek ölmeden MOSKOVA HAKAN AKSAY Sabah erken uyandım. Or- talıkta kimse yokken kendimi daha özgür hissettiğimi dü- şündûm. Az sonra herkes uyanacak ve kent paylaşıla- cak. Herkes uyanınca ben de onlarla birlikte uyanık olmak zorunda kalacağım. Oysa doğal ve kusurlu ol- mak ne büyük keyif. "Elalem ne der" kaygısından uzaklaş- mak ve her an gelebilecek sal- dınlara karşı tetikte durmak- tan vazgeçmek ne güzel. Bu mutluluğu tam olarak yaşaya- bilsek. Hiç olmazsa bir gün- lüğüne. Gösteriş hastahğından kur- tulabilse insanlar. Ortalığı doğnı dûrüst temizlemeye ni- yeti olmayanlar, yalnızca to- zu yatağın altına gızlemek için süpürgeye uzanmasa. Gömleğin sadece başkalann- ca görûlebilecek yerlerine ütû yapanlar, işi bitirince rahatbir soluk almasa. Aydın görûnmek isteyen- ler, kitaplan okumaktan çok, satın alıp raflara dizmekle uğ- raşmasa. Türk fılmlerinde Münir Özkul'a gıydirilen pi- jamalar illa ki çizgili olmasa. Meyhanede iki kişi arasın- da çıkan kavgaya, birdenbire olayla hıçbir ilgisi bulunma- yan yüzlerce insan katılmasa. SevgjlileT, Boğaz'a karşı ağn: başh bir ağacın çevresinde aptalca bir kovalamaca oyna- masalar. Romanlardaki bü- yük aşklara biraz da kusurlu bir şeyler kanşünlsa. Örnegin, delikanlı ılan-ı aşk sırasında hiç çıkarmama- sı gereken bir ses çıkarsa; ro- mantik genç kız bir ara kûçûk dilini gösterecek kadar geniş esnese. Şarkıcılar hep aynı hareket- lerde sahneleri bunaltmasa- lar; aşk derken yüreklerini göstermeseler. gel derken el- lerini dıştan içe sallamasalar; genç şarkıcılar u Hani eller? EOer havaya!" gibi acaip na- ralaratmasalar. Reklamlarda- ki yalan dolan iptal edılse. Onun yerine rnalı üreten fir- manın sahibi -muhtemelen kelli felli bir adam- ekranlara çıkıp herkese yalvarsa: "N'olur. bu malı alın da beni iyice zengin edin. Bu sefanat hayatmdan mahrum etmeyin beni! diye. Köşe yazarian, as- lında hiç de öyle her konuyu bılen kışiler olmadıklanm iti- raf edip, çoğu kez durumu idare ettiklerini yazsalar ve hiç olmazsa bu yazılannda cümlelerini "-dhJ ',"-dr''diye biten kesin ve alallı cümleler- den anndırsalar. Yeltsin ek- meğin fiyatını bilmedigini açüdasa. Demirela de" ekinin ne za- man birleşik ne zaman ayn yazılacağını bir türlü öğrene- mediğıni söylese. Çiller en büyük amacının iyi bir suböreğı yapmak oldu- ğunu belirtse. Liderierkendilerini uğuria- yıp karşılarken havaalanlanm dolduran dalkavuklara "Bu saatte işiniz yok mu be sizin? Rahat bmkra beni" diye ba- ğırsa. Onlü bir yazar, çoktan beri kendi yazdıklanndan başka bir şey okumadığını söyleyi- verse. Kadınlarla erkekler birbir- lerinden hoşlanmca, hemen karşısındakini kendine aşık etmek için "ince"oyunlaTd başlamasa. Hoşa gitmeyen tanışmalar- dan sonra, zoraki gülümseye- rek "Çok memnun oldum" denmese. Hiç olmazsa "çok" sözcüğûnden vazgeçilse. Yeltsin iyfleşemiyor HAKAN AKSAY MOSKOVA -Rusyalide- n Boris Yehsin ın sağük du- rumunda beklenen düzelme gerçekleşmedı. Daha önce, birkaç gün içinde hastaneden çıkacağı açıklanmış olan Yeltsin'ın, önümüzdeki hafta sonuna kadar bakım altmda kalacağı açıklandı. Baş- kan'ın sağlık durumundakj belirsizlik Moskova'yı kanş- tınyor. Geçen pazartesi kalp yet- mezlıği nedeniyle hastaneye kaldınlan 64 yaşındaki Rus- ya Devlet Başkanı ile ilgili çelişkilı haberler gelmesi Rusya'da ve bütün dünyada heyecan yaratıyor. Yeltsin'in yardımcılan, ilk günlerde bu- nun olagan bir rahatsızük sa- yıldığını, Rusya liderinin hastanede bulımmasına kar- şın yetennce dinç olduğunu ve çalışmasma devam ettiği- ni söylemişlerdi. Ancak son- raki günlerde Yeltsin'in uzun süre bakım altında kafanası- nın zorunlu olduğu ortaya çıktı. Ülke yönetıminin bir nu- maralı ismınin sağlığıyla ilgi- li olarak yapılan üstü kapalı ve çelişküi açıklamalar, sağ- hğı bozuk 70'lik lıderler tara- fından yönetilen Sovyetler Birlıgi'nde bu konuda sürek- li uygulanan gizleme ve ya- tıştırma polinkalannı anım- satıyor. Anayasaya göre, Yelt- sin'in, görevini yerinegetire- meyecek kadar hastalanması veya ölmesi durumunda, ık- tidann Başbakan VDctorÇer- Domirdin'e geçmesı gerekı- yor. Ancak Yeltsin'b sertlık yanlısı yardımcılanndan Vik- tor Üyuşenko,bu konudan te- orik olarak söz eden başba- kanlık basın sekreterinı sert dille eleştirdi. Sertlık yanlısı çevrelenn, özellikle son Çe- çen olaylan sırasında yumu- şama çizgisi izleyen Çemo- mırdin'e sıcak bakrnadıklan bilıniyor. önceki günkü Moskovskıy Komsomolets gazetesi, Başkan'ın uzayıp giden hastalığından "darbe kokusu rüttüğû" ıddiasını or- taya atmıştı. Hem yasalara, hem de son zamanlarda güç- lenen prestıjine göre, ıktıda- nn en büyük adayınm Çerno- mirdın olması, aida "Mosko- va'nın şahuüeri" larafından bir darbe tezgahlanması ola- sılıgını getinyor. Komsomolskaya Pravda gazetesınin dünkü sayısında, Yeltsin'in zaten son zaman- larda fiilı yönetimden kop- tugu, üpkı Brgnevgıbi yahuz gösterişli etkinliklerie ugra- şan mitolojik bir öndere dö- nuftugü görüsü savunuldu. Gazete, Yehstn için kcndıstn- den sonra kimin iktkbn dev- ralacağı sorusuoun büyükM- kınü yarattığuu, ama arök Yeltsinle ilgili çenşkfli ha- berler geliyor. tal edilmeyeceğini yıneleyip durduklanna dikkat çekti. Gazete, Rusya liderinin has- tanede bir hafta daha kalaca- ğı haberiyle aynı anda, parla- mento seçimlerinin 17 arahk 199S'te yapılacağı karannm yayımlanmasını da ilginç bukhı. Kıbns'ta en sıcak hafta REŞATAKAR LEFKOŞA - Faşist Yunan Cuntası'nın 15 Temmuz 1974'te gerçekleştirdiği dar- benin 21'inci yüdönümü mü- nasebetiyle dün Kıbns Rum kesıminde çeşitli kınama gös- terileri düzenlenirken Türk sı- nınna yakın bölgelerde topla- nan Rum kadın örgütleri, 20 Temmuz Banş Harekâtı'nı kı- nayan gösterilere de başladı- lar. Her yıl 15-20 temmuz dö- neminde ciddı gerginlik yaşa- yan Kıbns halkı, bu yü daha kritik bir haftaya girdi. Başkent Lefkoşa'nın "Yi- ğirkr Burcu" olarak bilinen sınır bölgelerinde Türk aske- rinin çocuk parkı yapma giri- şimıni "askeri hazırhk" ola- rak niteleyen Rum yönetimi, karşı tedbirler alırken sınır ey- lemlerinın taşkınlıklara yol açmaması için her iki tarafda olağanüstü önlemler aldı. Birleşmiş Milletler Genel Sekreten Butros Gali'nin An- kara ziyaretıne rastlayan bu dönemde, Kıbns'takı Banş Gücü askerleri de tam teçhı- zatlı alarm durumuna getıril- di. Kuzey Kıbns'ta ise Cum- hurbaşkanı Rauf Denktaş'ın kontrolündekı Ülkücüler de önceki gün gerçekleştirdıkle- n eylemı, 19 ve 20 temmuzda tekrarlama karan aldılar. Bu arada sürekli olarak si- lahlanan ve önceki gün yapı- lan bir açıklama ile Yunanis- tan'dan 56 adet Fransız yapı- mı AMX-30 tankı alacağı belirtilen Rum Milli Muhafiz Ordusu'na Türk jetlerince yenıden gözdagı venlecek. y Ç ğunun belirginleştiğini yaz- dı. Dünkü Kommersant ga- zetesıyse, Yeltsin'in yardun- cılannın daha iki günöncesi- ne kadar 19 temmuzdabafla- yacak Norveç ziyaretinin tp- DİLTEMİNGİLİZCE-ALMANCA DIL EGITIAAI BIZIISA İŞIINAİZ, BİZ İŞİAAİZİ BİLİRİZ... BAKIRKÖYDE AÇILDI ACIL IS NEDENIYLE ÖZEL FIYAT VE ODEME KOLAYLIĞI <T DENEYİMLİ YÖNETİM, TÜRK VE YABANCI KAORO 9>14 KlŞİLlK SINIFLAROA CİDDİ VE KALİTEÜ EÖlTiM I3-GÖRSEL- IşrTSEL YÖNTEMLER CW YABANCI ÖÛRETMENLERUE ÜCRETSİZ PRATİK DERSLER ı9>G0NO0Z YOfiUN, AKŞAM VE HAFTA SONU KURSLARI çy-CEŞtTLİ SOSYAL ETKİNLİKLER VA7 KURSLARI KAYITLABIM1Z BASLAMIŞTIR BAŞLANGIÇ TARİHLERI 15 17 22 24 29 31 TEMMUZ DfLTEM Ebuziya Cad. No. 14 Bakırkfiy DİL KURSLARI <?•?• Majazjsı Kaışm ) TEL ve FAX : 570 7S 20 - 21 Almanya Başbakanı Helmut Kohl, Fransa'nın nûkleer denemeierinden tedirgin. Greenpeace 'savaşa devamy diyor Dış Haberler Servisi - Fransa'nın nükJeer denemelere yeniden başlama karannı protesto etmek için Pasifik'teki Mururoa adası çevresindeki yasak bölgeye giren ve Fransız komandolan tarafindan geri çıkartılan uluslararası çevTe örgütü Greenpeace mücadelesınden vazgeçmiyor. Çevreci örgût şımdi de Mururoa adasındaki deneme sahasına gidecek bir 'banş filosu'oluşturulması için Güney Pasifik'teki bütün teknelere çağnda bulundu. Örgütün sözcüsü Stephanie Mills. Rainbow Vv'arnor II gemisinden yaptığı açıklamada, "Dünyadaki tüm insanlan temsil edecek tekneierin Mururoa'da bize katümalan için uluslararası çağnda bulunuyoruz" dedi. Greenpeace, Avustralya'dan ve Yeni Zelanda'dan 'banş yatlan'nın antı nûkleer protestoya katılmaya çağırmıştı. Orgût yetkilileri, Avustrarya ve Yeni Zelanda'dan 57 teknenin böyle bir protesto yolculuğuna katılmaya hazır olduğunu bildiriyorlar. Yeni Zelanda hükümeti, 14 Ağustos'ta yola çıkmaya hazırlananfiloyabir donanma gemisiyle eşlik etmeyi planlıyor. Bu arada Avustralya hükümeti de nûkleer silah sahibi beş ülkeyle nûkleer denemelerin yasaklanması konusunda temaslarda bulunmak ûzere dün bir heyet göndeTdi. Dışişleri Bakanı Bob McMuUan, Fransa'nın Güney Pasifik'te nûkleer denemeler başlama karan üzerine bu yöndeki çalışmalannı yoğunlaştınhklannı ve heyetin denemelerin yasaklanması konusundaki görüşmclerin hızlandınlması için ABD, Çin, Rusya, Fransa ve lngiltere'ye baskı yapacaklannı belirtti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle