Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16 TEMMUZ 1995 PAZAR
8 PAZAR YAZILARI
Ekolojik
denge
bozuluyor
STUTTCART
AHMET
ARPAD
"Nefes almak istiyoruz,
çılgınlar gibi otomobil
sünnek. değiL" Bu sözler,
Baden-VVürttemberg eyalet
meclisinde Yeşiller partisi
grup başkanı Fritz
Kung'un.
Ona kalsa, kurşunlu ben-
zin kullanan ve katalizör-
süz tüm araçlar derhal tra-
fikten menedilmeli.
Almanya yeni bir smog
yasasının hazırltğı içinde.
Şu sıralar gerek Bonn'da,
gerekse eyalet meclislerin-
de bu yasa tasansı tartışıi-
makta.
Yeşiller ve Sosyal De-
mokratlar, bir kubikmetre
havada 180 mikrogram
CO2 ölçûldûğünde kara-
yollannda hız sınırlaması
yapılmasını, 240 mikrog-
ram CO2 ölçüldüğünde de
katalizörsüz araçlann trafi-
ğe çıkmasının yasaklanma-
sinı istemekte. Koalisyon
hükümeti ise, Almanya gi-
bi AvTupa'nın göbeğinde
transit bir ülke için bu ölçü-
leri çok düşük buluyor.
Kohl ve arkadaşlan 270-
300 mikrogramı yasaya
koymak istiyor. Ulaşürma
bakant Schaufler: "Yeşfl-
ler'in, Sosyal Demokrat-
lar'ın dediğini yaparsak,
otomobili ile Almanya'yı a-
yarete gelen. ya da ülkeden
transit geçen miryonlarca
yabancıyı smog anında sı-
mr kapüannda bekletme-
miz gerekebilir" diyor.
Çünkü en çok kurşunsuz
benzin Almanya'da tüketi-
liyor.
Araçlann hemen hemen
hepsinde katalizör var. Do-
ğu Avrupa ûlkelerinden ti-
cari mal getiren eski model
kamyonlann da girişi ya-
saklanır ise. uluslararası ka-
rayolu taşımacılığı sözleş-
melerine imza atmış Al-
manya zor durumda kala-
bilir.
Üzerinde yaşadığımız
dûnya gittikçe ısıruyor.
1994 yılı, insanhk tarihınin
en sıcak beş yılından biri
olarak ammsanacak. Was-
hington'dakı World-
watch'daki araşürma ensti-
tüsü geçen ay yapüğı açık-
lamada, bunun nedeninin
devamlı artan karbondiok-
sit olduğunu belirtû.
Heidelberg Üniversitesi
profesörleri de uzun sûren
bir araştrrmanın sonuçlan-
nı geçenlerde basına verdi.
Yaptıklan ölçûmlerde ku-
zey kutbunun üzerindeki
ozon tabakasuıın yansının
delindiğini tespit etmişler.
Ekolojik denge her geçen
gûn bozuluyor. Ormanlar
azalıyor. Su kaynaklan ku-
ruyor. tnsan nüfusu artar-
ken gıda maddeleri üretimi
geriliyor.
Bu arada birçok endüstri
ûlkesinin atom eneıjisine
bel bağlaması sonucu yer-
yüzünün radyoaktif nüİde-
er aük sorunu da ortaya çık-
ü.
Worldwatch'ın gözlem-
lerine göre şu anda dünya-
mızda 130 bin ton nûkleer
aük var. 1987 yılından bu-
gûne yûzde yüzlûk bir ar-
tiş! Atomreaktörlerinesa-
hip ûlkelerden hiçbiri bu
tehlikeli maddeden nasıl
kurtulacağını bilemiyor.
Açıksözlülûk ve iyi ni-
yetlilik, politika yaşamında
pek geçerli olmayan iki
kavram. Politikacı, gerçek
amacı pek açığa vurmaz.
Şu sıralar Almanya'da hava
kirliliği ve smog yasası tar-
tışmalannda olduğu gibi.
Iktidarla muhalefet sanki
hiç anlaşamayacakmış ha-
vası estinliyor.
Fakat enınde sonunda an-
laşacaklar. Ne de olsa her
ıkisının de gerçek amacı
aynı. Yasayı mutlaka çıka-
racaklar.
Ülkenin en büyük işve-
reni olan çok güçlü otomo-
tiv sanayiini kızdırmak işle-
rine gelmiyor. Otuz milyon
otomobil sahibine yeni
smog yasasını birlikte sata-
caklar. Ya da kara bulutla-
nn gelip zararlı gûneş ışın-
lanna engel olmasını bek-
leyecekler...
Bodnım kaçknu Danrnıarkah şair"Türkiye'den de kaçmanın zamanı
geldi" diyor, Danimarka'nın ûnlü Bod-
rum kaçkını şair HenrikNordbrandt Po-
litiken gazetesinde "Diskolardan ve Şe-
riatçılardan Bıktun'Tjaşlığıyla yayımla-
nan söyleşısinde: "Şeriatçı hareketin güç-
lenmesi, Srvas"ta arkadaşlanmın yakılışı,
politikacılann Kürt sonınunım çözûmû-
ne yanaşmamalan, faili meçhul dnayet-
ler,insanhaklan ihlalleri, aydmlann yaz-
dıklanndan dolavı hapklere triahnas ve
Bodnım'dald tüm bartann diskoya dö-
nüşmesicanımatakdedLBavullanhaar-
ladım gktiyorum.n
5 yıldır Ankara, sonra Bodrum'u me-
kan tutan şair, Müslümanlardan ve Müs-
lûman ûlkelerden uzak yerlere gitrneyi
düşlüyor. Şeriatçılann kendileri gibi dû-
şünmeyenlere dûşmanca davranrnalan-
nı hazmedemiyor. Belki Latin Ameri-
ka'ya gidecek. "Onlarda da yobuzluk
yaygm, oralarda da sivasi kaos yaşanryor,
ama onlann yadaşması yine de farkh"
diyor.
Nordbrandt'a sözüm yok. Şikayet et-
tiği hususlarda kendisine tamamen hak
veriyorum. Kaçış şairi olması nedeniyle
kaçmaktan söz etmesine de. Kaçmasa
belki şiir yazamayacak. Hem o sadece
kendini evinde hissettiği yerlerden değil,
soğuktan, yağmurdan, aptal politikacı-
lardan ve en önemlisi aşktan da kaçıyor.
Kaçış, varoluş Nordbrandt içm. "Bavu-
lunu hiç açma!/ Savaş başlayabilir. Hatta
daha da kötûsû/ Kendini aşık olduguna
inandırabiursin/ ve bunun kaçuulmaz so-
nucu olarak/ adı şanı befli bir sokağa ta-
şuursm/ sokaldar da şimdiki gibi sadece
tokakolnuüdaııçıkar/idamiıkınahkunı-
brn gprinrtlğj yertere dönüsür" diye an-
laüyor kaçışı, benim başı gözü yank çe-
virimdeki şiirinde.
Ben Nordbrandt gibi ûnlü bir şair de-
ğilim. Şair de değilim. Ama yine de onun
kaçış duygulannı anJıyorum. Hem de iyi
anlıyorum. Aşktan kaçüğımdan değil.
Kopenhag'tan bıktığımdan da değil. Ko-
penhag her yaz olduğu gibi bu yaz da cı-
vıl cıvıl. Kopenhag'ın kızlan her yaz ol-
duğu gibi bu yaz da Allah ne verdiyse cö-
mertçe sergiliyorlar. Caz festivali yine
her zamanki gibi sokak ve meydanlan
çınlatıyor. Kopenhag meydanlannın gö-
rüntusû yine soğuk birabardaklannda kı-
KOPENHAC
FERRUH
YILMAZ
nlıyor.
Ama Danimarka sadece cömert kızlar,
caz festivali ve soğuk bira değil ki. (Bi-
ra konusunda şüpheliyim biraz.) Siyasi
skandallar, polis örgütüyle ilgili sonınlar
ve Avnıpa'nın baş belası ırkçüık Dani-
marka'ın da başına musallat.
Danimarka şu sıralarda, Grönland'da-
ki Amerikan ûslerine yerleştırilen nûkle-
er süahlan konuşuyor. Danımarka'nın
resmi politikasına göre, Danimarka sı-
mrlan içinde (Grönland, Danimarka'ya
bağlı özerk bir "ûke") nûkleer silah bu-
lundurmak yasak. Ancak Dışişleri Ba-
kanlığı arşivlerinden çıkan bir belge, Da-
nimarka'nın 50'lerdekı sosyal demokrat
başbakanının hiç kimseye sormadan
Amerikalılara Grönland'de nûkleer silah
bulundurma izni verdiğini gösteriyor.
Asıl tartışma, geçmişte verilmiş "giz-
K"izin değil, Avrupa Birliği içinde her
fırsatta şeflFaflığı savunan Danimar-
ka'nın, bu tür konularda Amerika'dan bi-
le daha kapalı olduğunun ortaya çıkma-
sı. Grönland olayından önce, polisin si-
lahsız göstericilerin üzerine ateş açma-
sıyla ilgili devlet savcısının hazıriadıgı
ikinci rapor epey tartışılmıştı. Polisle ay-
nı kuruma bağlı olan savcının raporu
"doğalhkla" polisi aklıyor. Gazetelerin
olayın ûzerine gitmesi ûzerine, savcının
Kopehnag polisini sorgulama görevini
yine Kopenhag polisine verdiği ve poli-
si aklayabılmek için olaylan çarpıtarak
aktardıgı belli oldu. Son ûç yıldır Danı-
marka'yı meşgul eden bu olayın açtığı
yara henûz kapanmadı, kapanacağa da
benzemiyor.
Danimarka'dan glramfai eksik ohnuyor
arnk. Geçen gûn de, Danimarka Dışişle-
ri Bakanlıgı'nın Afgan hûkûmetiyle an-
laşarak Danimarka'ya gelen Afganlı
mültecileri geri gönderdiği ortaya çıktj.
Danimarka'nın siyasi ve idari skandalla-
n cömertlazlara, cazfestivaline ve soğuk
biraya tezat oluşturuyor. Ama Danimar-
ka'daişlerTürkiye'deki gibi umutsuz gö-
rûnmüyor. Polisin silahsız göstericilerin
ûzerine ateş açması, polisi aklayan iki ra-
pora rağmen kamuoyu ve hukukçulann
nezdinde aklanmadı, soruşturma devam
ediyor.
Tamil mûltecilerin eşlerini ve çocuk-
lannı yanlanna getirmelerine izüı ver-
meyen eski adalet bakanı. yüce divanda
4 ay hapse mahkum oldu. içişleri Bakan-
lığı, dışişleri bakanlıgının işlerine müda-
hale ederek Afganlı mûltecilerin geri
gönderilmesini durdurdu.
Karanlık bir gece bannda, içi geçmiş,
yahıız karmanın kompleksiyle hergördû-
ğü erkeğe göz sûzen yaşlı kadın, karşı-
sındakinin Türk olduğunu anladığında,
"Tûrkfer bir hiçtir. Defotup gklin ülke-
nüzden" diyor. Işverenler Tûrkleri ve Pa-
kistanlılan istemedıklerini Iş ve Işçi Bul-
ma Kurumlanna açıkça bildinyorlar. Cö-
mert kızlar ve caz festivali, Danimar-
ka'nın üstûne dûsen gölgeyi aydınlatma-
ya yetmiyor. Aİdıma Hennk Nordb-
randt'ın dızeleri geliyor. Ne var ki kaça-
cak yer yok.
'#» Ö7^rîî K î r crörİİTltlİ Başbakan Ingvar Carimn, herhangi bir vatandaş gibi bankamatik
C u /
^ u u u r
g U I U l l l U loıyır^undasırasımbeklry^r.Ustdikteııisoynariûenayağ^
için koltuk değnekleri de var. Fotografı bir başka vatandaş çekmiş, peşinde dolaşan bir gazeteci değO.
Butros Gali gelecek de ne olacak?
LONDRA
EDtPEMİL
ÖYMEN
Birleşmiş Milletler'in 50. yıl-
dönümünde içine dûstûğü ikti-
darsızhğı, genel sekreteri Botros
Gali temsil ediyor. Bu örgût,
kendi kendine iktidarsız olmadı
elbet. Güvenlik Konseyi'nin ba-
zı üyeleri, genel sekreteri de suç
ortagi yaparak el birliği ile bu ik-
tidarsızlığı haariadılar. Ama bu
iktidarsız yûz karası örgûtün baş
temsilcisi Butros Gali, geçen
hafta, banşa yapüğı acaip büyük
katkılar nedeniyle geçen hafta
Atina'da Onasis Ödûlü'nü aldı.
Butros Gali'nin, Yunanistan'ın
Makedonya ve Bosna siyasetine
çok uygun davrandığı su götür-
mez. Onun için de ödûlü veren de
haklıdır, alan da. Aynı Butros
Gali salı günü de Tûrkiye'ye ge-
liyor. Gelecek de ne olacak? Res-
mi ve duygudan yoksun görûş-
meler yapacak. Televizyon ka-
meralanna her zaman her yerde
yaptığı laf ebeliğini yapacak. Ve
gidecek. Tûrkiye'nin Bosna ko-
nusunda duyduğu haklı öfkeyi
bu ziyaret sırasmda kim nasıl dı-
le getirecek? Ve bu, dile getiril-
se bile Butros Gali'ye ne yaza-
cak? Hiç.
En büyük ümit, bu öfkeyi
Mumtaz Soysal'ın, 20 temmuz
perşembe günü, Butros Gali,
TBMM Dışişlen Komisyonu'nu
ziyaret ettigınde yansıtması.
Soysal çûnkü komisyonun baş-
kanı. Mevkii de uygun, bilgısı
görgüsü ve birikimi de. Ya halkı-
mız? Halkımız, Butros Gali'ye
bir şeyler diyecek mi? Bu yaz sı-
cağında, nem oranı bilmernkaç-
ken halkımızın hangi kesimi, ne-
den ve nasıl protesto edecek But-
ros Gali'yi? Bosna rezaletirıin bir
numaralı sanığını? Bu işi yap-
mak yine milliyetci ve şeriatçı
kesime mi kalacak? Bir türlü ör-
gütlenemeyen, bir türlü siville-
şemeyen toplumumuzu yine bu
kesim mi temsil edecek? Toplu-
mumuz, ulusal onurunu, örgûtle-
nerek, demokratik ve banşcı bir
biçimde meydanlarda dile getir-
meyi öğrenemedi. Bunubaşany-
la yapan milliyetci ve şeriatçı ke-
sun. OrnekJeri yakın zamanlarda
çok görüldü. Öyle ki geceden ya-
pılan televizyon yayınlanyla
halk ertesi sabah Taksim'e öyle
bir toplandı ki! Polise, sadece
Taksim Anıtı etrafında simit gi-
bi yan yana dizilerek anıtı "ko-
rumak" kaldı. Türk toplumu, si-
vil ve örgûtlü Anglosakson top-
lumlan gibi ohnalı. Bugün Lond-
ra'da nûkleer silahlan protesto
gösterisi yapılacak. Büyük bir
gösteri olacak. Eh, Bosna onla-
nn sorunu değil. Sorunu Bosna
olanlar, Anglosakson toplumlan
gibi sivilleşip örgütlenmezse, öf-
kesini meydanlarda dile getire-
mez. İçine atar. Ülser olur.
Doğal bir gün
yaşayabilsek
ölmeden
MOSKOVA
HAKAN
AKSAY
Sabah erken uyandım. Or-
talıkta kimse yokken kendimi
daha özgür hissettiğimi dü-
şündûm. Az sonra herkes
uyanacak ve kent paylaşıla-
cak. Herkes uyanınca ben de
onlarla birlikte uyanık olmak
zorunda kalacağım.
Oysa doğal ve kusurlu ol-
mak ne büyük keyif. "Elalem
ne der" kaygısından uzaklaş-
mak ve her an gelebilecek sal-
dınlara karşı tetikte durmak-
tan vazgeçmek ne güzel. Bu
mutluluğu tam olarak yaşaya-
bilsek. Hiç olmazsa bir gün-
lüğüne.
Gösteriş hastahğından kur-
tulabilse insanlar. Ortalığı
doğnı dûrüst temizlemeye ni-
yeti olmayanlar, yalnızca to-
zu yatağın altına gızlemek
için süpürgeye uzanmasa.
Gömleğin sadece başkalann-
ca görûlebilecek yerlerine ütû
yapanlar, işi bitirince rahatbir
soluk almasa.
Aydın görûnmek isteyen-
ler, kitaplan okumaktan çok,
satın alıp raflara dizmekle uğ-
raşmasa. Türk fılmlerinde
Münir Özkul'a gıydirilen pi-
jamalar illa ki çizgili olmasa.
Meyhanede iki kişi arasın-
da çıkan kavgaya, birdenbire
olayla hıçbir ilgisi bulunma-
yan yüzlerce insan katılmasa.
SevgjlileT, Boğaz'a karşı ağn:
başh bir ağacın çevresinde
aptalca bir kovalamaca oyna-
masalar. Romanlardaki bü-
yük aşklara biraz da kusurlu
bir şeyler kanşünlsa.
Örnegin, delikanlı ılan-ı
aşk sırasında hiç çıkarmama-
sı gereken bir ses çıkarsa; ro-
mantik genç kız bir ara kûçûk
dilini gösterecek kadar geniş
esnese.
Şarkıcılar hep aynı hareket-
lerde sahneleri bunaltmasa-
lar; aşk derken yüreklerini
göstermeseler. gel derken el-
lerini dıştan içe sallamasalar;
genç şarkıcılar u
Hani eller?
EOer havaya!" gibi acaip na-
ralaratmasalar. Reklamlarda-
ki yalan dolan iptal edılse.
Onun yerine rnalı üreten fir-
manın sahibi -muhtemelen
kelli felli bir adam- ekranlara
çıkıp herkese yalvarsa:
"N'olur. bu malı alın da beni
iyice zengin edin. Bu sefanat
hayatmdan mahrum etmeyin
beni! diye. Köşe yazarian, as-
lında hiç de öyle her konuyu
bılen kışiler olmadıklanm iti-
raf edip, çoğu kez durumu
idare ettiklerini yazsalar ve
hiç olmazsa bu yazılannda
cümlelerini "-dhJ
',"-dr''diye
biten kesin ve alallı cümleler-
den anndırsalar. Yeltsin ek-
meğin fiyatını bilmedigini
açüdasa.
Demirela
de" ekinin ne za-
man birleşik ne zaman ayn
yazılacağını bir türlü öğrene-
mediğıni söylese.
Çiller en büyük amacının
iyi bir suböreğı yapmak oldu-
ğunu belirtse.
Liderierkendilerini uğuria-
yıp karşılarken havaalanlanm
dolduran dalkavuklara "Bu
saatte işiniz yok mu be sizin?
Rahat bmkra beni" diye ba-
ğırsa.
Onlü bir yazar, çoktan beri
kendi yazdıklanndan başka
bir şey okumadığını söyleyi-
verse.
Kadınlarla erkekler birbir-
lerinden hoşlanmca, hemen
karşısındakini kendine aşık
etmek için "ince"oyunlaTd
başlamasa.
Hoşa gitmeyen tanışmalar-
dan sonra, zoraki gülümseye-
rek "Çok memnun oldum"
denmese. Hiç olmazsa "çok"
sözcüğûnden vazgeçilse.
Yeltsin iyfleşemiyor
HAKAN AKSAY
MOSKOVA -Rusyalide-
n Boris Yehsin ın sağük du-
rumunda beklenen düzelme
gerçekleşmedı. Daha önce,
birkaç gün içinde hastaneden
çıkacağı açıklanmış olan
Yeltsin'ın, önümüzdeki hafta
sonuna kadar bakım altmda
kalacağı açıklandı. Baş-
kan'ın sağlık durumundakj
belirsizlik Moskova'yı kanş-
tınyor.
Geçen pazartesi kalp yet-
mezlıği nedeniyle hastaneye
kaldınlan 64 yaşındaki Rus-
ya Devlet Başkanı ile ilgili
çelişkilı haberler gelmesi
Rusya'da ve bütün dünyada
heyecan yaratıyor. Yeltsin'in
yardımcılan, ilk günlerde bu-
nun olagan bir rahatsızük sa-
yıldığını, Rusya liderinin
hastanede bulımmasına kar-
şın yetennce dinç olduğunu
ve çalışmasma devam ettiği-
ni söylemişlerdi. Ancak son-
raki günlerde Yeltsin'in uzun
süre bakım altında kafanası-
nın zorunlu olduğu ortaya
çıktı.
Ülke yönetıminin bir nu-
maralı ismınin sağlığıyla ilgi-
li olarak yapılan üstü kapalı
ve çelişküi açıklamalar, sağ-
hğı bozuk 70'lik lıderler tara-
fından yönetilen Sovyetler
Birlıgi'nde bu konuda sürek-
li uygulanan gizleme ve ya-
tıştırma polinkalannı anım-
satıyor.
Anayasaya göre, Yelt-
sin'in, görevini yerinegetire-
meyecek kadar hastalanması
veya ölmesi durumunda, ık-
tidann Başbakan VDctorÇer-
Domirdin'e geçmesı gerekı-
yor. Ancak Yeltsin'b sertlık
yanlısı yardımcılanndan Vik-
tor Üyuşenko,bu konudan te-
orik olarak söz eden başba-
kanlık basın sekreterinı sert
dille eleştirdi. Sertlık yanlısı
çevrelenn, özellikle son Çe-
çen olaylan sırasında yumu-
şama çizgisi izleyen Çemo-
mırdin'e sıcak bakrnadıklan
bilıniyor. önceki günkü
Moskovskıy Komsomolets
gazetesi, Başkan'ın uzayıp
giden hastalığından "darbe
kokusu rüttüğû" ıddiasını or-
taya atmıştı. Hem yasalara,
hem de son zamanlarda güç-
lenen prestıjine göre, ıktıda-
nn en büyük adayınm Çerno-
mirdın olması, aida "Mosko-
va'nın şahuüeri" larafından
bir darbe tezgahlanması ola-
sılıgını getinyor.
Komsomolskaya Pravda
gazetesınin dünkü sayısında,
Yeltsin'in zaten son zaman-
larda fiilı yönetimden kop-
tugu, üpkı Brgnevgıbi yahuz
gösterişli etkinliklerie ugra-
şan mitolojik bir öndere dö-
nuftugü görüsü savunuldu.
Gazete, Yehstn için kcndıstn-
den sonra kimin iktkbn dev-
ralacağı sorusuoun büyükM-
kınü yarattığuu, ama arök
Yeltsinle ilgili çenşkfli ha-
berler geliyor.
tal edilmeyeceğini yıneleyip
durduklanna dikkat çekti.
Gazete, Rusya liderinin has-
tanede bir hafta daha kalaca-
ğı haberiyle aynı anda, parla-
mento seçimlerinin 17 arahk
199S'te yapılacağı karannm
yayımlanmasını da ilginç
bukhı.
Kıbns'ta en
sıcak hafta
REŞATAKAR
LEFKOŞA - Faşist Yunan
Cuntası'nın 15 Temmuz
1974'te gerçekleştirdiği dar-
benin 21'inci yüdönümü mü-
nasebetiyle dün Kıbns Rum
kesıminde çeşitli kınama gös-
terileri düzenlenirken Türk sı-
nınna yakın bölgelerde topla-
nan Rum kadın örgütleri, 20
Temmuz Banş Harekâtı'nı kı-
nayan gösterilere de başladı-
lar.
Her yıl 15-20 temmuz dö-
neminde ciddı gerginlik yaşa-
yan Kıbns halkı, bu yü daha
kritik bir haftaya girdi.
Başkent Lefkoşa'nın "Yi-
ğirkr Burcu" olarak bilinen
sınır bölgelerinde Türk aske-
rinin çocuk parkı yapma giri-
şimıni "askeri hazırhk" ola-
rak niteleyen Rum yönetimi,
karşı tedbirler alırken sınır ey-
lemlerinın taşkınlıklara yol
açmaması için her iki tarafda
olağanüstü önlemler aldı.
Birleşmiş Milletler Genel
Sekreten Butros Gali'nin An-
kara ziyaretıne rastlayan bu
dönemde, Kıbns'takı Banş
Gücü askerleri de tam teçhı-
zatlı alarm durumuna getıril-
di. Kuzey Kıbns'ta ise Cum-
hurbaşkanı Rauf Denktaş'ın
kontrolündekı Ülkücüler de
önceki gün gerçekleştirdıkle-
n eylemı, 19 ve 20 temmuzda
tekrarlama karan aldılar.
Bu arada sürekli olarak si-
lahlanan ve önceki gün yapı-
lan bir açıklama ile Yunanis-
tan'dan 56 adet Fransız yapı-
mı AMX-30 tankı alacağı
belirtilen Rum Milli Muhafiz
Ordusu'na Türk jetlerince
yenıden gözdagı venlecek.
y Ç
ğunun belirginleştiğini yaz-
dı. Dünkü Kommersant ga-
zetesıyse, Yeltsin'in yardun-
cılannın daha iki günöncesi-
ne kadar 19 temmuzdabafla-
yacak Norveç ziyaretinin tp-
DİLTEMİNGİLİZCE-ALMANCA
DIL EGITIAAI BIZIISA İŞIINAİZ,
BİZ İŞİAAİZİ BİLİRİZ...
BAKIRKÖYDE AÇILDI
ACIL IS NEDENIYLE ÖZEL FIYAT VE ODEME KOLAYLIĞI
<T DENEYİMLİ YÖNETİM, TÜRK VE YABANCI KAORO
9>14 KlŞİLlK SINIFLAROA CİDDİ VE KALİTEÜ EÖlTiM
I3-GÖRSEL- IşrTSEL YÖNTEMLER
CW YABANCI ÖÛRETMENLERUE ÜCRETSİZ PRATİK DERSLER
ı9>G0NO0Z YOfiUN, AKŞAM VE HAFTA SONU KURSLARI
çy-CEŞtTLİ SOSYAL ETKİNLİKLER
VA7 KURSLARI KAYITLABIM1Z BASLAMIŞTIR
BAŞLANGIÇ TARİHLERI 15 17 22 24 29 31 TEMMUZ
DfLTEM Ebuziya Cad. No. 14 Bakırkfiy
DİL KURSLARI <?•?• Majazjsı Kaışm ) TEL ve FAX : 570 7S 20 - 21
Almanya Başbakanı Helmut Kohl, Fransa'nın nûkleer denemeierinden tedirgin.
Greenpeace 'savaşa devamy
diyor
Dış Haberler Servisi - Fransa'nın
nükJeer denemelere yeniden
başlama karannı protesto etmek için
Pasifik'teki Mururoa adası
çevresindeki yasak bölgeye giren ve
Fransız komandolan tarafindan geri
çıkartılan uluslararası çevTe örgütü
Greenpeace mücadelesınden
vazgeçmiyor. Çevreci örgût şımdi de
Mururoa adasındaki deneme
sahasına gidecek bir 'banş
filosu'oluşturulması için Güney
Pasifik'teki bütün teknelere çağnda
bulundu. Örgütün sözcüsü
Stephanie Mills. Rainbow Vv'arnor II
gemisinden yaptığı açıklamada,
"Dünyadaki tüm insanlan temsil
edecek tekneierin Mururoa'da bize
katümalan için uluslararası çağnda
bulunuyoruz" dedi. Greenpeace,
Avustralya'dan ve Yeni Zelanda'dan
'banş yatlan'nın antı nûkleer
protestoya katılmaya çağırmıştı.
Orgût yetkilileri, Avustrarya ve Yeni
Zelanda'dan 57 teknenin böyle bir
protesto yolculuğuna katılmaya
hazır olduğunu bildiriyorlar. Yeni
Zelanda hükümeti, 14 Ağustos'ta
yola çıkmaya hazırlananfiloyabir
donanma gemisiyle eşlik etmeyi
planlıyor. Bu arada Avustralya
hükümeti de nûkleer silah sahibi beş
ülkeyle nûkleer denemelerin
yasaklanması konusunda temaslarda
bulunmak ûzere dün bir heyet
göndeTdi. Dışişleri Bakanı Bob
McMuUan, Fransa'nın Güney
Pasifik'te nûkleer denemeler
başlama karan üzerine bu yöndeki
çalışmalannı yoğunlaştınhklannı ve
heyetin denemelerin yasaklanması
konusundaki görüşmclerin
hızlandınlması için ABD, Çin,
Rusya, Fransa ve lngiltere'ye baskı
yapacaklannı belirtti.