Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16 TEMMUZ 1995 PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
Nerede bizim CHP'miz...
EROL TUNCER Eski CHP Gen. Sek. Yrd.
A
tatürk'ün en büyük eser-
lennden birisi olan
Cumhuriyet Halk Parti-
si (CHP) 14 Mayıs
1950'de yapılan seçim-
leri kaybedince -27 yıllık
iktidar döneminden sonra- muhalefette-
ki yerini aldı. 12 Eylül 1980'deki askeri
müdahaleye kadar. aralıklı ve kısa süre-
li koalisyon ortaklıkJan dışında, ana mu-
halefet partisi görevini büyük bir sorum-
luluk ve ciddiyet içinde yürüttü.
30 yıl süren bu dönem boyunca yapı-
lan genel seçimlerde CHP,yüzde 27.3 ile
yüzde 41.3 arasında değişen oranlarda
oy almış, yürürlükteki seçim yasalany-
la hiçbir seçimde tek başına iktidar ola-
cak sayıda milletvekili çıkaramamış, an-
cak Türkiye genelinde. üçüncü sıraya da
düşmemiştir. CHP, 1950-1980 arasında
yapılmış olan genel seçimlerin 3"ünde
birinci sırayı, 8'inde ise ikincı sırayı al-
mıştır.
Devletin ve cumhuriyetin kurucusu
olan ve ülkeye demokrasiyi getiren CHP,
muhalefetteyken bile, devletin ve reji-
min güvencesi ve ülkenin gündemini be-
lirleyen parti olmuştur. Partinin önemli
birözelliği de Türkiye'nin nitelikli kad-
rolannı bünyesinde toplaması, kendini
sürekli olarak yenileyebilmiş olmasıdır.
Taşıdığı sorumluluk bilinci ve politika
belırlemedeki üretkenligiyle toplumda-
ki saygınlığını ve sağlıklı bir iktidar se-
çeneği (altematifi) olma kimliğini sü-
rekli koruyan CHP'nin, devlet ve siya-
set yaşamımızda her zaman ağırlıklı bir
yeri olmuştur. Yasadıği döneme damga-
sını vuran ve siyasal yaşamımızın aynl-
maz bir parçası haline gelen CHP, 12
Eylül yönetimince, 16 Ekim 1981 tari-
hinde çıkanlan bir yasayla öbür siyasal
partilerle birlikte kapatıldı. CHP'nin
Türk siyasal yaşamında bıraktığı boş-
luk, yazık ki bugüne değin doldurulama-
dı. Birbaşka söyleyişle 12 Eylül sonra-
sında değişik kimliklerle yaşamını sür-
düren sosyal demokrat partiler -yenıden
açılan CHP dahil- yazık ki CHP'nin gec-
mişine yaraşır bir başan çizgisini tuttu-
ramadılar.
Kapatılmış, CHP'nin özgörevini
(misyonunu) sürdürmek amacıyla 12
Eylül sonrasında kurulan partilerden
SODEP'in 1983 milletvekili seçimleri-
ne girmesi, "Milli GüvenHkKonseyi" ta-
rafından engellenince, seçimlere tek ba-
şına giren Halkçı Parti, CHP'li seçme-
nın desteği ile yüzde 30.5 oy alarak ana
muhalefet partisi konumunu kazanmış
oldu.
HP ile SODÇP, 1985 yılı sonunda ay-
nı çatı altında birleşerek SHP'yi oluştur-
dular ve bu birleşmeden sonra yapılan
1987 genel seçimlerinde SHP, yüzde
24.8 oranında oy alarak ana muhalefet
statüsünü korudu.
1987 seçimlerinde görülen oy düşüşü-
nün 1991 'de de devam ettığini görüyo-
ruz. SHP, 1991 seçimlerinde almış oldu-
ğu yüzde 20.8 oy oranıyla ülke genelin-
de 3. sıraya düştü ve böylelikle 1950 se-
çimlerinden bu yana ilk kez, sağ parti-
ler ilk iki sırayı paylaştılar.
16 Ekim 1981'de kapatılmış olan
CHP, 9 Eylül 1992'de, büyük umutlarla
ve coşkuyla yeniden açılarak siyasal ya-
şama göre döndü. Merkez solda bütün-
leşmeyi ve büyümeyi sağlayacağı inan-
cıyla açılan CHP, tanhsel kimliğinden
beklenen ödevi yerine getiremedi. Yeni
CHP'nin yönetimi, bu açılıştan bekle-
nen umutlan ve öngörüleri yazık ki bo-
şa çıkardı. 27 Mart 1994'te yapılan ye-
rel seçimlerde SHP, yüzde 13.7'lik oy
oranıyla ülke genelinde dördüncü, CHP
ise yüzde 4.7'lik oy oranıyla yedinci par-
ti oldular. tki partinin oylannın yüzde
18.4 düzeyindeki toplamı ise SHP'nin
1991 seçimlerindeki oy oranının da ge-
risindedir. Oylardaki gerileme sürmek-
tedir ve sosyal demokrat kesimdeki oy
kayıplannın bu sınınn aşağısmadüşece-
ği varsayılmaktadır.
CHP ile SHP'nin yerel seçimlerde al-
dıklan kötü sonuçlann kamuoyunda do-
ğurduğu tepkiler ve birleşme yönünde-
ki baskılar sonucu bu iki parti, 18 Şubat
1995 'te CHP çatısı altında birleştiler. Bu
sosyal demokrat kesimdeki ikinci bir-
leşmedir.
1994 yerel seçimlerinden yaklaşık 10
ay sonra gerçekleştirilen SHP-CHP bir-
leşmesi sırasındakı kamuoyu yoklama-
lannda, bu iki partinin oy oranlan top-
lamı, yüzde 10 dolayında gözükmektey-
di.
Bu düşüşü durduracağı ve yeniden
yükselişi başlatacağı umuduyla tabanın
yoğun baskısı altında gerçekleşen SHP-
CHP birleşmesinden bu yana, dört aylık
bir süre geçmiş bulunmaktadır. Son ka-
muoyu yoklamalanna göre, iki partiyi
çatısı altında birleştiren CHP'nin oy ora-
nı, yine yüzde 10 dolaylanndadır. Oylar-
da -birleşmeden sonra da- artış gözlen-
memekte ve bu oy oranıyla CHP, siya-
sal partiler arasında ancak 5. sırada yer
alabilmektedir. Görüldüğü gibi 12 Eylül
sonrasında CHP'li tabanın hazır oy des-
tegiyle yola çıkmış olan sosyal demok-
rat partilerimizin oylan, sürekli olarak
gerilemiş ve 1983 seçimlerindeki yüzde
30'luk potansiyel, bugün yüzde 10'lara
kadar düşmüş bulunmaktadır. Şimdiki
Seçim Yasası'na göre CHP'nin, bir ge-
nel seçimde yeniden parlamentoya gire-
bilmesi, tartışılır duruma gelmiştir.
SHP-CHP birleşmesi sırasında kamu-
oyunun açtığı krediye, sosyal demokrat
tabanın verdiği desteğe karşın, beklenen
coşku yaratılamamış, birleşmenin bü-
tünleşmeye dönüştürülmesi süreci baş-
latılamamıştır. Birleşmeden bu yana ge-
çen dört aylık süre içerisinde, geçmişle
ilgili özeleştiri kampanyası başlatılma-
mış, partinin yapılanmasına ilişkin kök-
lü değerlendirme ve düzenlemelere gi-
dilmemiş, nitelikli sosyal demokrat kad-
rolann partiye, parti çalışmalanna katı-
lırnı özendirilmemiştir.
Ozellikle parti üst yönetimlerinin, bir-
leşmeyi gönüllü değil de kamuovunun
baskısrvlazorunlu olarak kabuletmişol-
malanıua bütünleşme ve büyüme ama-
ana yönetik olma> an. dışa kapalı bir bir-
leşme modelinin. kaülımcılığın getirece-
ği dinamizmin farkında olmayan bir yö-
netim ve siyasal anlayışının kaçmılmaz
sonucudurbu.
tki partinin birleşmesiyle soldaki has-
talıklardan annmış, yapılanması ve kad-
rolaşmasıyla dipten doruğa yenilenmiş,
çağdaş bir sosyal demokrat parti yarat-
ma fırsatı doğmuştur. Ancak bundan ön-
cekiler gibi, bu şans da kaçınlmaktadır.
Geçmişte "HP-SODEP birleşmesi, 1989
yıhnda yerel yönetimlerin büyük çoğun-
îuğunu SHP'nin almış olması ve
CHP'nin yeniden açılması firsatian" da
gereğince değerlendınlememiş; herka-
çınlanfirsat,sosyal demokrat hareketin
bugünkü durumuna gelişıni hızlandır-
mıştır.
1980'lerden bu yana geçen sürede va-
nlıruş olan nokta, iç açıcı değildir. Ata-
türk'ün kurmuş olduğu partiye, bu par-
tinin geçmişine ve ülkedeki sosyal de-
mokrat potansiyele yakışmayan bir tab-
loyla karşı karşıyayız.
Oylan yüzde 30-40'larda dolaşan, se-
çimlerde birinci ya da ikinci sırada yer
alan, Türkiye'yi ve dünyayı yakından iz-
leyen, sürekli olarak kendini yenileyen,
ülke sorunlanna çözümler sunan ve ül-
kenin gündemini belirleyen, topluma
güven veren, sağlıklı bir iktidar seçene-
ği konumundaki CHP yok artık... Onun
yerine, kadrolannın siyaset anlayışı ve
ufku parti içi çekişmelerle sınırlı, bu
yüzden gündem belirlemek bir yana,
mevcut gündemi izlemekte bile zorluk
çeken bir parti var karşımızda... Üzüle-
rek söyleyeyim ki bugün CHP, parti ol-
manın asgari gereklerini bile yerine ge-
tiremeyen, temel konularda kavram ka-
nşıklıgını ve kimlik bunalımını aşama-
mış bir parti niteliğine bürünmüştür. Ül-
kemiz, içeride ve dışanda, ciddi sorun-
larla karşı karşıyadır. Ülkenin bütünlü-
ğü, devletin, laik-demokratik cumhuri-
yetin temel nitelikleri tehdit altındadır.
Devlet ve siyaset hayatında dürüstlük ve
ciddiyet kavramlan büyük ölçüde tahrip
edilmiştir.
Ülkemizin ve siyasal dengeleri yete-
rince bozulmuş demokrasimizin; çağ-
daş, güçlü. güven veren bir sosyal de-
mokrat harekete, her zamankinden daha
fazla gereksinimi vardır. CHP yönetici-
lerinin bu gereksinimi görmezden gelme
hakJan yoktur. Başta yönetimler olmak
üzere, partili kadrolann tümü, bu parti-
nin geçmişine, siyasal tarihimizdeki de-
ğerli yerine, ülkenin bugününe ve gele-
ceğine olan borçlannı hatırlamalı ve
kendi kişisel emellerine öncelik verme
özgürlüğüne sahip olmadıklannı bilme-
lidirler.
Merkez solda birleşmenin gerçek
amacını kavrayamamış olduklan anlaşı-
lan, katılımcılığı gözardı eden, CHP'nin
yücelmesi içiıî -geçmişten bu yana- bü-
yük özveri ve çaba göstermiş, destek
vermiş partilileri ve sosyal demokrat
kadrolan dışlayan, bütünleşmeye ve bü-
yümeye yönelik birpolitika izleyemeyen
CHP yönericilerini uyarmayı ve sorum-
lulukiannı bir kez daha anımsatmayı bu
aşamada kaçınılmaz bir görev saydım.
Ülkemizin karşı karşıya bulunduğu
sorunlan aşabilmek, siyasal kadrolan-
mızın sorumluluk bilinci içinde olmala-
nna bağlıdır. Merkez soldaki kadrolann
bu kural dışında tutulmalannı gerektiren
özel bir neden yoktur.
ARADABIR
NEVYAL ÇİZGEN Antrvpolog- Yazar
Sanki Veda Mektubu
Aziz Nesin son kitabını bir veda mektubu gibi yaz-
mış ve incelikle işlemiş. Orada dıyor ki: "Ama yaz-
dıklanm boşa gidiyor!.. Insanın yazdıklarının bir he-
defi vardır. Bu hedefe ulaşmayı isterinsan. Görüyo-
nım ki bu hedefe ulaşamıyor benim yazılanm. Ve o
zaman diyorum ki ben, büyük bir fırtına içinde ba-
ğıran biradam gibiyim, boşu boşuna... Hatta sesim
yankılanmıyor bile. Yani bkna geri gelse sesim, yi-
ne de memnun olacağım. Böyle bir yankılanma da
yok. Niçin yazıyorum? Çünkü rüzgâra konuşuyor-
muşum gibi geliyor bana."
Aziz Nesin Türkiye'de yaşayan bir aydının ve ya-
zın ustasının dramını açıkça ortaya koyarken, kırgın-
lığını saklamıyor. Altmış milyonluk ülkede altı milyon
satmanın yetmediğini söylüyor. Oysa yüz tane sata-
nın çalımından geçilmeyen bir yerde bu alçakgönül-
lülük göz yaşartıcı. Büyük bir kırgınlık geliyor yaza-
nn içine diyor Nesin, hepimizin gözüne bakarak.
Biz çağdaş bir ulus olmaya çalışırken bizi mezhep-
lere, dinlere, etnik kimliklere bölmek istiyorlar. Mer-
sin'de Türkçe dua eden papazı kilisede ben dinle-
dim, Süryani dualarını duydum, Yahudilerin havra-
sında arkadaşlarım evlendi, Hıristiyan dostlanm ilk
kiliselerin taş duvarlarına saygıyla dokundu ve ben
ülkemle gurur duydum, Errneni patrikleri dua eder-
ken Yunan Ortodoksluğu ekmeği başına götürürken
ben Osmanlının tüm cemaatleri ve etnik gruplan hoş-
görü içinde tutmasından ders alacağımızı sandım.
Yazık ki kendimizle gurur duyamayacağımız kadar
çok birbirimizi öldürdük. Suçsuz insanlan ve kardeş-
lerimizi gömdük. Büyük aydın/akademisyen nakarat-
lannı birbirine yinelerken aydınlık odalara ülkenin ka-
ranlığı sokulamadı. Halkın politikası ve hedefi olama-
dı hedefimiz. Yönetenlerin'acımasızlığı bizi birbirimiz-
den ayırmayı başardı her zaman. Altmış milyonun
temsilcisi kim? Kimler? Onlar sadece anarşistler or-
dusu yetiştiriyorlar. Adaletin olmadığı yerde savaş
vardır. Sadece koyu bir çaresizlik mi bizi birleştire-
cek? O zaman mı sömürge valisi olmadığımızı, bu-
rada yaşayan Türkiyeli olduğumuzu anımsayacağız.
Anamız Anadolu değil mi yoksa?
Her konuda korkak ve kararsız olmaya devam
edecek misiniz? Adaletsizliğe karşı şiddetle yanıt
verme kolaylığına boyun eğecek miyiz? Biz de ken-
dimize bir mafya babası arayacak mıyız? Gandhi,
"Gerçek disiplin, başkasının üzüntüsünü anlar" de-
miş. O Hindistan'daki tüm üzüntüleri anlıyordu, ama
bir kurşuna kurban edildi. Çünkü halk ve çoğunluk
sadece yaşadığı anı bilir. O "zaman birimi"n\n öfke-
leri ve değer yargılan geçerlidir onlar için. Oysa ay-
dın denen cesur insanlar -ki sayılan çok çok azdır-
önlerindeki yolu aydınlatıriar. Onlar geleceğe ışık tu-
tar ve geleceği görürler. Görmeyenler kör hiddetine
kurban gitmeyi de göze alırlar. Dişe diş denen ilkel
mantıkla savaşmak için ter dökerler ve rüzgâra kar-
şı bağınriar. Seslerinin o anda duyulduğu görülme-
miştir, hatta Gandhi gibi öldürülebilirier. Ama onlan
tarihten silemezsiniz. Silahı ateşleyen unutulur, ay-
dın/lidersonsuzayazılır. Yazar bunun için yazar, son-
suzluk için. Adaletsizliğe karşı şiddet işe yaramaz.
Biz Anadolu'ya aitiz ve Anadolu'da her dilden dua
edebiliriz. Kafkasya'dan Çin'e kadar ise her dilden,
her dinden konuşuruz ve lehçe farklanmıza karşın
Türk olarak birbirimize sanlınz. Hepimiz "güzel" söz-
cüğünü anlayabiliriz. Yada Bosnalı kardeşlerimiz gi-
bi çok başka dilden konuşurkerv, "inşallah" diyerek
ortak dinimize sahipleniriz.
Gerçek aydınsanız ve bu ülkeye sahiplenecekse-
niz anayasa üstünde anlaşamayan üç yüz adama
karşı neden direnmiyorsunuz? Anayasayı ve gelişen
Türkiye'yi isteyen herkes, yani 300 eksik 60 milyon,
anayasa çıkıncaya kadar her şeye hayır demeyi de-
neyebilir. Yaptığı her şeyi ve "zevk ve safa "yı bıraka-
bilir. Bizi denetleyerek aşağılayan bu anlayışa ve bu-
nu değiştirmek istemeyen ilkelliğe "Hayır" demek
sizterin istenci (iradesi) içinde değilse sizlerin isten-
ct neye yarar? Merak edin biraz. Belki Aziz Nesin'in
ruhu rüzgârda huzur bulur. Yazdıklannın boşa olma-
dığına onu inandırabiliriz. Kıpırdanın biraz.
Sayın İstanbul Müftüsü...
•a. bir devlet
memurusunuz.
Vergi dairelerinın
kapılannda
"Vergisi ödenmiş
kazanç
kutsakhr" yazılıdır. Sayın
Manukyan ise yıllardır
Türkiye vergi rekortmenidir.
Bugûne kadar verdiği
vergilerle sızler ve Diyanet
tşlen memurlanrun
maaşlanna ve camilerin
tamirlerine katkıda
bulunmaktadır. Türkiye
Cumhunyeti kanunlannın
mûsaade ettiğı bir mesleği
ıcra etmekte oluşundan
dolayı Sayın Manukyan'ın
rencide edilmesi en azından
ayıp ve haksız bir ithamdır.
Oncelikle, Türkiye bir seriat
devleti değildir. İCeza, Enfal
Suresı'nın bir ayetı "Ey
Muhammed! Sana
ganimedere dair sonı
sorarlar, de ki. ganimetler
Allah \e Pe> gamberindir.''
Enfal Suresı 69. ayetındeki;
"EWe ettiğiniz ganimedcri
temiz ve hdal oiarak ylyin"
buyruğuna göre, Tann bile
ganimetlenn menşeini
araştırmamaktadır. Bilırsınız
bu ayetler, Hz.
Muhammed'in Medine'ye
hicret etmesinden sonra Arap
devletini kurmak için yaptığı
kervan vurgunlan ile
Mekkeliler ve Yahudi
yerleşim merkezlerine yaptığı
baskın ve çatışmalarda elde
edilen ganimetlerin paylaşııru
için inmişti. Din sözcüğünûn
tslam Ansiklopedısi'ndeki
Arapça karşıhğı; "örf \«
adeftır. Cılt III sa>fa: 590.
Kervan vurma. ganımet
paylaşımları Arabıstan'da
lslamiyetten önce de vardı ve
sonra da devam etti. Osmanlı
ise tüm savaşlannda bu
ayetlere dayanarak ganımet
toplamış. Hıristiyan halktan
aynca cizye almış. O
gelirlerle İstanbul'da debdebe
içinde yaşamış, camiler,
medreseler ve saraylar
yaptınlmış. Ganımet olarak
getirilen cariyelerle
saraylarda ve köşklerde tatb
hayat icra edilmiştir. Evet
sayrn müftü! Demokratik ve
laık cumhuriyetin bır
memuru olarak, ınsanlann
yapnklan ve yapacaklan
hayır işlerine kanşmayın.
Onu siyasilere bırakın. Bu
yazım, Manukyan hakkında
aleyhte fetva veren ve devlet
memuru sayın üniversite
hocası Doç. Dr. Cetal
Yeniçeri'ye de atfolunur.
Av. Kemalettin Çelan
Ispanyol Filolojisi mezunundan Ispanyolca
ders verilir.
Bilgi için: 0216-348 75 35, 338 12 97
DenizDemir
ıyı
odulEricsson 337, GSM dünyasının Oscar'ı olarak bilinen
CAESAR "1995 Yılı En lyi Cep Telefonu Ödülü'nü kazandı.
Üst üste iki yıl kazandığı bu ödülle Ericsson, ürettiği
cep telefonlarının teknik mükemmelliğini, güvenilirlik ve servis
kalitesini tüm dünyaya bir kez daha kanıtladı.
Ericsson GH 337'nin, kazandığı "1995 Caesar
En lyi Dijital Dizayn", "En lyi Servis" ve
"Kullanıcıyı Bilinçlendirme" ödülleriyle de
rakip tanımadığı bir kez daha onaylandı.
ERICSSON'unuzda
garantı etıketi
bulunmasına
dikkat edinız.
Ericsson Yetkilı khalatçılan:
CEP TELEFONUNDA E R İ C S S O N
KCHHrnifÖMİf.Tel: (0216) 410 85 00 (6 hat)
Ertcmon YttfcM S«rvta Uboratuvarian:
TSÎİ A.Ş Ttrt: (0212) 287 17 17 (10 hat)
Istanfcol Awupa (0212) 237 3 1 0 0 İstanbul Anadolu 10216) 342 89 90, Ankara (0312) 22112 61 • 438 76 33. Izmır '0232) 486 2168, Mersin (0324) 328 54 33; Antalya (0242) 243 47 86
PENCERE
Kırıntılar...
Şirazlı Şeyh Sadi anlatıyor:
Bir gün hamamda bir sevimli insan, bana bir par-
ça güzel kokulu kil verdi.
Sordum:
"Ey güzel kokulu kil, senin kokundan mestol-
dum; misk misin, yoksa amber misin?"
Dile geldi kil:
"Ben sıradan birkilidim, ama, bir zaman gülile
dost oldum, onun güzel kokusu bana sindi, yok-
sa ben bildiğin toprak parçasıyım."
• -:
Bir herifin gözü ağndı, baytara gidip dedi ki:
- Gözüme ilaç yap!.. ~
Baytar, adamın gözüne bildiği ilacı yaptı, herifin
gözü kör olunca kadıya başvurdu.
Kadı buyurdu:
- Gözün diyetilazım gelmez, çünkü bu hehfeşek
olmasaydı baytara gitmezdi.
•
Bir yıl çölleri yürüyerek aşıp hacca gidenler ara-
sında kavga çıktı... ;:
Hacılar küfürleştiler...
Biri dedi ki:
- Ne garip şey!.. Satrançta piyade başa vannca
vezir olur, yani önceki halinden iyi olur, oysa hac
piyadeleri çöl yolunu bitirince daha kötü oldular.
Insanı ısıran hacı, hacı değildir. Hac yolunda hem
yük çeken, hem diken yiyerekyol süren deve, ha-
cı olur da bu adamlardan hacı olmaz.
•
Bilge demiş ki: J
- Mutlu kişi odur ki hem yedi, hem ekti..
Sormuşlar: \
- Ya mutsuz?.. ' [
Yanrtlamış bilge:
- Mutsuz odurki ekmedi, yemedi, öldü, bıraktı.
•
"İki düşman arasında kalırsan öyle konuş ki ba-
nştıklan zaman sen mahcup olmayasın!.. İki kişi
arasındaki ateşi alevlendihrsen, arada sen yana-
bilirsin."
•
Bir Yahudi ile bir Müslüman ağız kavgası yapıyor-
larmış; Müslüman öfkeleniyormuş:
- Kuran üzerine yemin edehm ki doğru söylemi-
yorsam, Musevi dininde öleyim!..
Yahudi:
- Tevrat'ayemin ederim ki doğruyu ben dile ge-
tiriyorum; eğeryalan söylüyorsam, senin gibi Müs-
lüman olayım.
•
Bir ahmak bir eşege konuşmayi ögretmek için di-
diniyor, ama çabaları boşa çıkıyormuş. Herifin zah-
metini gören bir bilge demiş ki:
- Gelbu işten vazgeçl. Gülünç duruma düşme!..
Hayvan senden söz öğrenemez, sen ondan sükû-
tu öğren!.. '
• •
Bir taş bir altın kâseyi kırarsa; ne alttnın degeri ek-:
silir, ne taşın değeri artar.
• • '
Eğer açlık derdi olmasaydı, ne avcı tuzak kurar-:
dı, ne de kuş tuzağa düşerdi.
•
Şeyh Sadi çocukluğunda sofuluğa düşkünmüş.
Sabaha dek ibadete kendini kaptırırmış, geceleri
gözünü yummazmış; bir gün babasına demiş ki:
- Bizim ev halkı her gece ölü gibi uyuyor; ne
olurdu birisi kalkıp iki rekât namaz kılsaydı...
Babası demiş ki:
- Canım oğul!.. Ev halkını çekiştireceğine ne olur-
du sen de uyusaydın.
ÇAĞIN MOTEL
ASSOS
Her öğün balık, akvaryum gibi deniz,
Kalabalıklardan ve kabalıklardan uzak
SESSİZ TATİL
T.R: 800.000.-TL
2 kişi 1 hafta: 9.800.000.- TL
Assos Bektaş Köyü Sütlüce Koyu
Tel: 0 286 723 40 42 / 43
Değerii yazar arkadaşımız
BİLGE KARASU'yu
yitirdik
Yakınlanna ve dostlanna başsağlığı
dileriz.
TÜRKİYE YAZARLAR SENDİKASI
HAMDULLAH ERBİL
1952-1993
Geçti gönül gelmez geçen çağlann
Gül-i reyhan dolu bahçe bağlann
Sümbüllü laleli kokan dağlann
Selam olsun toprağına tozuna
Pek nadir, bulunmaz kâmil insanlar
Sohbeti sözü hak, hani o canlar
Göçtü ruhlar değişildi mekânlar
Hasret kaldık sohbetine sözüne
MetûU
Sevgiyle anıyoruz
Hamburg'dan arkadaşlann