Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16 TEMMUZ 1995 PAZAR
10 DIZIYAZI
Doğu Avrupa'da özelleştirme sancılan
• Devletin, ekonomik ve sosyal
yapının en temel ve en belirleyici
faktörü olduğu Doğu Avrupa
toplumlarında özelleştirme, salt
ekonomik anlamda bir reform değil,
aynı zamanda her şeye hâkim olan
bu merkezi aygıtın muazzam
gücünün azaltılması, "yöreselleşme"
ve genel anlamıyla da toplumsal
süreçlerden "devletsizleştirme"
anlamına geliyordu.
1
989-90 devrimle-
rinin ardından böl-
ge ülkelen, siyasi
yapıdaki dönüşü-
mûn ekonomik ya-
pıya yansımasının
ilk adımı olarak, devlet mül-
kiyetinde olan işletmelerin
özelleştirilmesini hedef seç-
mişlcrdi. Devlet işletmeleri,
teorik olarak halkın malıy-
dı. Ama devlet yönetiminde
kendi iradesini hıssettireme-
yen halk açısından bu işlet-
melerin varlığı ve yokluğu
arasında bir fark yoktu.
Bürokratlann ve işletme
yöneticilerinin birer çiftlik
gibi kullandığı bubirimlerin
çoğunluğu, modernızasyon-
dan, rekabetten uzak çalışı-
yor, her geçen gün ülke eko-
nomisi açısından kâr değil,
zarar üretiyorlardı. Öte yan-
dan devletin, ekonomik ve
sosyal yapının en temel ve
en belirleyici faktörü olduğu
bu toplumlarda özelleştir-
me, salt ekonomik anlamda
bir reform değil, aynı za-
manda her şeye hâkim olan
bu merkezi aygıtın muaz-
zam gücünün azaltılması,
"yöreseBeşme" ve genel an-
lamıyla da toplumsal süreç-
lerden "devJetsizkştirme"
anlamına geliyordu. Sağcı-
sından solcusuna, reform
komünistinden Hıristiyan
demokratına kadar, yeni ço-
ğulcu demokrasilerin tûm si-
yasi partileri özelleştirmenin
gerekJiliği konusunda hem-
fikirdiler. Tek tartışma ko-
nusu, özelleştirmenin biçi-
mi, temposu ve sûresiydL
Bölge ülkelerinde ilk öz-
gür seçimlerin ardından ge-
nel olarak mıllıyetçı muha-
fazakâr güçlenn oluşturdu-
ğu bırliktelıkJer ve koalis-
yonlar hükümet olurken, li-
beral partıler ana muhalefe-
tı oluşturuyor, eski komü-
nistlerin ortodoks kanatlan
yüzde 2-3 'lük bir orana dü-
şerken, reform kanadı ise
yaklaşık yüzde 10'lukbiroy
potansiyeline sahip olduğu-
nu ortaya koyuyordu. flginç
olan, bu siyasi yapılanma
içinde bile hükümetlerin
özelleştirme sürecınde "top-
lumsal hakkaniyet ve adalet"
duygusunun zedelenmeme-
sine çok büyük özen göster-
mek zonında kalmalanydı.
Özelleştirmenin bir an önce
gerçekleştirilmesinin zorun-
lu bir adım olduğu kavranı-
yor, ama ülke ekonomileri-
nin neredeyse tamamının
"haraç mezat" satılığa çıka-
nlmasının yaratabileceği
sosyal ve toplumsal gerilim-
ler, hükümetlerin gözlerini
korkutuyordu.
Devletslzleştirme
En çok tartışılan konular-
dan biri, işletmelerin yeni sa-
hiplerinin kinıler olacağıy-
dı. Bu işletmelerin birkısmı
kırk küsur yıl önce devlet-
leştirilen işletmelerdi. Yani,
bunlann "eski sahiplerine
veya onlann mirasçılanna
iades" yöntemi de hukuksal
olarak gündeme gelebilirdi.
Ama aradan geçen kırk yıl
içinde bu işletmeler yenilen-
miş, büyümüş, neredeyse
yeniden kurulmuşlardı. Kırk
yıllık toplumsal ve ekono-
mik birikim de söz konusuy-
du ve bu birikim işletmenin
eski sahibinın değil. orada
çalışan işçilerin ve tüm top-
lumun birikimiydi. Bunlar
birbirinden nasıl aynlacak-
tı? Kaldı kı, özelleştirilmesi
düşünülen işletmelerin ezici
çoğunluğu, son kırk yıl için-
de kurulan işletmelerdi.
Devlet işletmeleri hem üre-
tim süreçlerim sekteye uğ-
rarmadan ve hem de toplu-
mun adalet duygulannı ze-
delemeden nasıl özel mülki-
yete devredilecekti?
Diğer yandan toplumsal
mülkiyetın ekonominin te-
mel biçimi olduğu bu ülke-
lerde son kırk yıl içinde kay-
da değer bir sermaye birikı-
mi oluşmamıştı. Demek ki,
özelleştirme ya alım gücü
olan yabancı sermayeyle
gerçekleşecek (bunun bir
parçası da yabancı şirketler-
İe kurulan ortaklıklardı) ya
da sembolik, yani işletmenin
gerçek değerinin çok altm-
daki bedellerle yurtiçinde
satışlar gündeme gelecekti.
Ama bu işletmeler kimler ta-
rafından satın alınacak, bu
şans kime tanınacaktı? Da-
gılan Doğu Bloku ülkelerin-
de özelleştirme hangi ku-
rumsal çerçeve içinde sağ-
lanmaya çalışılacaktı? (2)
Bu ülkelerde özelleştirme,
sadece birkaç işyerinin dev-
letten özel sermayeye devri
olarak algılanmamalı. Aslın-
da devletsizleştirme olarak
da adlandırabileceğimiz ya-
şanan bu süreç, tüm toplum-
sal yaşamın egemen kurumu
olan devletin, öncelikle eko-
nomik hayattaki etkisinin
azaltılması, birey inisiyatif-
lerinin ve özgür dinamikle-
rin var olabileceği ve kendi-
ni yeniden var edebileceği
bir ortamın (hem ekonomik
ve hem de siyasi anlamda)
garanti altına alınmasıydı.
Bu anlamda toplumsal siste-
min değışiminde özelleştir-
me temel öneme sahip bır
adımdı. Ama yukandaki so-
rulara tarminkâr yanıtlar ve-
rilememesı, ıleride zorluklar
çıkarabilirdi.
Hazlne kuponu
Aradan geçen dört yıla
özelleştirme açısından baka-
cak olursak karşımıza şöyle
bir tablo çıkıyon
1994 yılı, Doğu Avrupa
ülkeleri açısından özelleştir-
me sürecinin önemli bir dö-
neminin tamamlandığı yıl
oldu. Ülkelerin çoğunluğun-
da sonuçta özelleştirme yön-
temi olarak "hazinekuponu-
na dayalı özelleştirme" ter-
cih edildi. Sadece Almanya,
özel konumlan nedeniyle
(sermaye birikimi eksikliği
burada sorun değildi) hisse
senedı yoluyla değil, "haraç
mezat" satışı tercih etmişti
ve sonuçta bu süreci ilk ta-
mamlayan ülke oldu. De-
mokratik Almanya'nın dev-
let işletmelerinin özelleşti-
rilmesini sağlamak amacıy-
la kurulan Treuhandastalt
1994'ün 31 Aralığı'nda ış-
levini tamamladı. 1990 yı-
lında Demokratik Alman-
ya'nın toplam 4 milyon insa-
nın çalıştığı 17 binin üzerin-
de işletmesini satmak ama-
cıyla kurulan Treubandans-
talt, bir kısmını 1 marklık
sembolik tutarlarla da olsa,
sonuçta 100 işletme dışında
tüm işletmeleri özelleştirdı
Doğrudan bir Doğu Avru-
pa ülkesi olmasa da Doğu
Avrupa'yla güçlü bölgesel
ilişkileri olan Rusya'da da
geçen yılın 1 temmuzunda
özelleştirme süreci tamam-
landı. tarihin en büyük ku-
ponlu özelleştirmesi olan bu
süreçte iki yıl içinde nere-
deyse 150 milyon vatandaş,
kişi başına on bin rublelik
kupon (Rusya'da kullanılan
terimle Voçer) sahibi oldu.
Resmi rakamlara göre Rus-
ya'da bugün 40 milyon va-
tandaş, hisse senedi sahibi
haline gelırken yaklaşık 1
milyon insanın da doğrudan
girişimcilige başladığı belir-
tiliyor. Rusya vatandaslan
Voçer'lerini kullanarak dev-
let işletmelerinin yüzde
70' inın, yani yaklaşık 14 bin
işletmede hisse senetlerinin
çoğunluğunu satın aldılar.
Rusya'da özelleştirmenin
ikinci dönemıne geçen tem-
muz ayında başlanması
planlanıyordu. ama kupon
değil de parayla satış yönte-
minin ızleneceği ikinci dö-
nem daha başlamadı.
çek modeli
Batı Avrupa'da çok başa-
nlı ve örnek bır çalışma ola-
rak tanıtılan Çek modeli
özelleştirmede devlet kupo-
nunu temei alıyordu ve
1992'de başlamıştı. Artık
son dönemleri yaşanan bu
özelleştirme sürecinde dev-
let. yaklaşık 5.5 milyar do-
larlık hisse senedini kupon-
lar karşılığında satışa çıkar-
dı. Son olarak halka arzedi-
len 861 işletmenin hisse se-
netlennin satışının şubat
ayında bitmesı planlanıyor.
Bu durumda 10.5 milyon
Çek vatandaşının yaklaşık
yüzde 70'i hisse senedi sahi-
bi olacak. Yetkililer bu du-
rumda özelleştirmenin ana
hatlanyla tamamlanmış ola-
cağını, eğer devletin hâlâ
elinde kalan işletme varsa
bunlann da aynen yabancı
sermaye için aynlan bazı ön-
de gelen işletmeler için ya-
pılacagı gibi, ihale usulüyle
satışa sunulacağını belirti-
yorlar.
Slovak Cumhuriyeti'nde
kuponlu özelleştirmenin
ikinci dönemi, geçen eylül
ayında yeni başladı. Slovak-
ya vatandaslan satışa sunu-
lan 319 işletmenin ve son za-
manlardaçok moda olan ya-
tınm-fmans firmalannın
hisse senetlerinden kendile-
rine uygun düşenleri seçme-
ye çalışıyorlar. Ama öte yan-
dan seçimlerden sonra kuru-
lan hükümetin özelleştirme-
nin hukuki temellerini tartış-
maya açması, bu sürecin ya-
vaşlamasına neden oluyor.
Macaristan'da devlet iş-
letmelerinı nakit parayla sa-
tış yöntemi ağırlık kazanı-
yor. Son olarak yeni hükü-
metin 1994 Eylülü'nde ha-
zırladığı yeni özelleştirme
yasası da özelleştirmenin bu
yöntemini tercih ediyor.
1992-1994 yıllan arasında
gündeme gelen özelleştir-
melerdeki yolsuzluk söylen-
tileri için bir soruşturma ko-
misyonunun kurulmuş ol-
ması, yeni hükümetin
1990'dan beri özelleştirme
çalışmalannın başında bulu-
nan bürokratı değıştırmesı
ve hakkında soruşturma
açılması, bu ülkede önümüz-
deki dönemin özelleştinne-
lerinin daha temkinli olaca-
ğının işaretleri olarak değer-
lendırilebilir. Macaristan'da
devlet işletmelerinin satışı,
yeni yasayla, yeni yetkilerle
ve yeni komisyonlarla ve ya-
vaşlayarak süreceğe benzi-
yor.
Bulgaristan'da kuponlu
özelleştirme süreci daha ye-
ni başlıyor. Bulgarlann ge-
liştirdıği özelleştirme siste-
mi, çok kademeü ve karma-
şık. Kendini "özelleştirme
hûkümeti" olarak adlandı-
ran yeni hükümet, uzun sü-
ren tereddütlerin ardından
halka hazine kuponlan da-
ğıtmaya başladı. Her Bulgar
vatandaşı bu kuponlarla 25
bin levalık (yaklaşık 450
USA Dolan tutannda) özel-
leştirme bonosu alma hakkı-
na sahip. Bulgar vatandaşla-
n bu bonolarla satılığa çıkar-
tılan 340 işletmenin (toplam
değeri 19 milyon dolarolan)
hisse senetlerinden satın ala-
bilecekler.
Romanya'da özelleştirme
süreci. seçilecek ekonomik
kalkınma stratejileri üzerin-
de uzun süren tereddütlerin
bir sonucu olarak hâlâ başla-
yabilmiş değil. I995yılında
binlerce işletmeyi özelleşri-
receğini ilan eden hükümet,
satışın yöntemi olarak da ha-
zine bonosumı tercih ettiğini
açıkJadı.
Pbtonya da ise 1992 sonla-
nndan beri son derece sıcak
tarnşmalarla hep gündemin
birinci maddesi kalan yiğın-
sal özelleştirme sürecinin
son engelleri nihayet 1993
Aralığı'nda ortadan kaldınl-
dı. Özelleştirmenin gerçek-
leştirilmesı sürecinde görev
alacak olan finans şırketleri
üzerinde denetimi sağlaya-
cak komisyonun üyeleri üze-
rinde anlaşmaya vanldı. Tes-
pit edilen 440 devlet işletme-
si 1995'teözelleştiriliyor.
Peki aradan geçen 5 yıl bo-
yunca Doğu Avrupa ülkele-
rinde gerçekleştirilmeye ça-
lışılan özelleştirme ne oran-
da hedeflerine ulaştı? Istatis-
tikler ne oranda ekonomik ve
sosyal gerçekleri yansıtıyor?
Konuyla ilgılı uzmanlara gö-
re yapılan en büyük hata, sıs-
tem değişikliği sürecinde
özelleştirilmenin öneminin
abarrılması idı.
Özelleştirilme sonucunda,
"refah toplumlanna dönfiş-
meyi m ümkün kılacak bir pi-
yasa ekonomisi ortaya çıka-
cakör" savı artık yavaş yavaş
inanılırlığını yitiriyor.
(2) Konuyla ilgilidahagenış
bilgi için Bkz. "Doğu Avru-
pa 'da Özelleştirme''. Haz. Ta-
rık Demırkan. Yapı Kredi Ya-
yınları. 1995.
•Yarın: AdaletsizliMer
ve yolsuzluklar
ÇALIŞAJNLARIN SORULARI / SORUNLARI YILMAZ ŞIPAL
SSK eıııeklisi çalışırsa, aylığı kesilir mi?
SORU: Bir KİT'te uzun yıllar sigortau olarak çahştıktan sonra emek-
li oldum. Bir başka kamu kurumunda bu kez, Emekli Sandı-
gı'na tabi olarak çahşmak istiyorumAncak Emekli Sandığı'na
tabi olarak çalışmaja baslamamla beraber, sigortadan aldı-
ğun emekli maaşımın da kesileceğiııi söyledilerjUdığım emek-
li aylığı Ue alacağım görev a\ lığı arasında fazla fark yok o ne-
denle,emekli a>tığun kesikcekse, çaltşmamayı düşûnüvonım.
Yanlış hatıriamıyorsam, bu konuda emekli a>hğı kesiİmeksi-
zin çalışılacağuıa dair bir yazınız vanlı. Sorum, SSK emekJi-
si çalışırsa, a\ lığı kesilir mi?
(E.E.)
YANTT: 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Yasası'nda, Sosyal Sigor-
talar Kurumu'ndan yaşlılık aylığı almakta ıken Emekli Sandığı kap-
samında çalışanlann yaşlılık aylıklannın kesileceğine ilişkin bir hü-
küm yoktur.
Sosyal Sigortalar Yasası da sigortadan yaşlılık aylığı alanlann, si-
gorta dışında bir başka sosyal güvenlik kurumunda çalışmalanm kı-
sıtlamamaktadır.
Kısaca, Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan yaşlılık aylığı alanlar.T.C.
Emekli Sandığı kapsamındaçalıştıklannda, yaşlılık aylıldan kesilmez.
Yargıtay Onuncu Hukuk Daıresf nın bir karan. bu yöndedir:
"OZET:Sosyal Sigortalar Kanunu'na göre>aşhhksigortasmdan ay-
lık alanlann Emekli Sandığı Kanunu'na tabi bir yerde çalışmalan yaş-
lıhk a>uklannın kesilmesini gerektirmez.'"
Kararda şöyle denılmektedır:
"(.-) davacuıın 19.1.1993 tarihli dilekçesiyle Sosyal Sigortalar Ku-
rumu'na müracaat ederekT.C. Emekli Sandığı'na tabi olarak göreve
başladığından bahisle 15.1.1993 tarihi itibanyla tarafina bağlanan yaş-
lılık a> lıgının kesilmesini istediği dosya içeriğindekidelilkrden anlaşü-
maktadır.506sa>ılı kanun madde60'a göre yaşhlık sigortasmdan bağ-
lanan aylıklann kesilmesi aynı kanunun 3279 sayılı kanunla değişik 63.
maddesindedüzenlenmiştir.506sayılı kanunun 63 A maddesi hükmü-
negöre "bu kanuna göre yaşlılık aylığı almakta iken sigortalı olarak
çalışmaya başlayanlann yaşlılık aylıklan çalışmaya başladıklan ta-
rihte kesıiir.'(Aynı maddenin (b) bendi saklı kalmak kaydıyla) O
halde 506 sayılı kanuna göre yaşlılık sigortasmdan aylık alanla-
nn bu aylıklan ancak 506 sayılı kanun kapsamında sigortalı ola-
rak çalışmaya başlamalan halinde kesilir. Yoksa,T.C. Emekli San-
dığı'na tabi bir işte çalışmalan Sosyal Sigortalar Kanunu hii-
kümleri çevresinde yaşlılık ay lığının kesilmesini gerektirmez. Öte
yandan, sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi olarak geçen hizmet-
İerin birleştirilmesi hakkındaki 2829 sayılı kanunda T.C. Emek-
li Sandığı'na tabi işte çalışmaya başlamasıyla 506 sayılı kanuna
göre bağlanan yaşlılık aylığının kesileceğine dair hüküm yoktur.
Hükme dayanarak kılınan bilirkişi raporunda öngörülen 2829
sayılı kanun madde 5 son dava konusu olayla ilgili olmayıp hiz-
metlerin ihyasına ilişkindir. Giderek sosyal güvenliğe ilişkin hak-
lardan feragat caiz değildir. Şöyle ki davacı yaşlılık aylığı tahsis
talebinde bulunup kendisine bu sigorta dalından ayiık bağlandık-
tan sonra kanunda öngörülen hallerdışında artık bu haktan fe-
ragat etmesi mümkün değildir. (...)"
(Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 20.9.1994 tarih. 1994/10379 Esas ve
1994/16510 Karar).
Yargı karannda, Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan yaşlılık aylığı al-
makta iken T.C. Emekli Sandığı kapsamında çalışmaya başlayan si-
gorta emeklisinin, kendi istese dahi, yaşlılık aybğının kesilmeyeceği
vurgulanmaktadır.
Aynca, Sosyal Sigortalar Kurumu emeklileri, yeniden Sosyal Si-
gortalar Yasası kapsamında bir işte, sosyal güvenlik destek primi öde-
meleri koşuluyla yaşlılık aylıklan kesilmcksizın çalışabilirler.
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Bin Yılda Bir...
Çocukluğumda, kımıleyın yemeklenmi babamın lokan-
tasında yerdim. Yemeğı kendim koymuşsam, babam:
- Oğlum, tabağını tepeleme doldurma! Sonra yıne
a/.'derdı. Içım den:
- Niye? Bu iokanta bızım değil mi? Istedığimce alsam
ne olur? dıye geçırırdim. Babam, ıçımden geçirdiklerimi
sezmış gibi eklerdı:
- Lokantaya gelen bir müşten, senin, benim oğlum ol-
duğunu bilmez, "Bu usta kımının tabağını dolduruyor, be-
nim tabağımı ise doldurmuyor. Az yemek veriyor!" diye
düşünebilir. Onun için, yoksa senden yemek esirgemiyo-
rum.
Lokanta dediysem, Hadim ilçesinde, altı yedı masası
olan, fınna brtişik bır yer. Birkaç basamak merdivenle çı-
kılır bir oda. Evet, fınnı da var, soyadımız onun için Ekmek-
çi! Nasıl olsa ekmek pışınyor, buna boş zamanda yapılan
yemek de eklenebılır. Uç-beş kuruş da oradan gelirt
Berberlik de yapardı; çünkü ılçede berberyoktu! Lokan-
tanın bir ucunda berber aynası, koltuğu vardı. Aynaya ba-
kar, sonra hemen aynanın arkasına bakarmışım! Lokan-
ta, gecelen de yattığımız yerdı. Yere bir çul serilır, bir yas-
tık bir de şilte. Ben anımsamıyorum:
- Yûzümü örtmeyin ammana! dermişim. O gün bugün
yatarken yüzümü örtmem!
Babamda uğraş vardı daha; fınnın üstünde bir oda,
kahveydı. Yakınında bır de nalbant dükkânı vardı. Orada,
katırlann, eşeklerin nallan çakılırdı. Ben, babamın nalbant-
lığına yetışmedim. Anımsadığım, nalbantlığı hancı Mah-
mut Ağa'nın yaptığıydı. Belkı o da babamdan oğrenmış-
tı, bılemem! Sonradan, kaldığımız Hocalar köyünden ılçe-
ye, Hadim'e taşındık. Artık, evde yatar oldum! • •• •
Anam, babamın yemeklennden yemezdi:
- Baban, yemeklen yağlı yapar, ben yağlı yıyemem! der-
di.
Babam 58, anam ellı yaşında oldu. Babamdan bana,
onun -kınlmaz- su bardağıyta, gecelerı fınndan, eve ge-
lirken kullandığı gemici fenen kaldı. Anamdan kalan, bır
kinman! (Kimnana, oralarda eğırmeç de denır. Elde yün
egırmede kullanılır.)
Geçen yıl Yunus Nadi ödül töreninden sonra, bir gün
birkaç okurla birlıkte, Istanbul'dan Çatalca'ya Nesin Vak-
fı'na gıtmiştik. Aziz Nesin, bıze vakfı gezdirdi, yeni yapı-
lan yapıyı gösterdi; o zaman daha bitmemişti. Antalya'nın
Manavgat'ından ıkı okuru daha geldi:
- Çatalca'ya gelmışken, Aziz Nesin'e bır uğrayalımlde-
mişlerdi. Ftesimter çektiler. Keyıflı bır geziydi.
Oğle oldu, Aziz Nesin:
- Yemeğiburadayiyeceğiz,dedi,yemekten sonragider-
siniz!
Dere boyundaki binanın alt katında sofraya oturduk. Ye-
mekte, türlü, pilav, komposto vardı. Yemekler, çocuklu-
ğumdan ben sevdiğim yemeklerdı. Türiüyü yedikten son-
ra, tabağımda biraz suyu kalmıştı. Aziz Nesin, bir parça
ekmeğı kopararak:
- Ekmekle şöyle tabağını birsryır! dedi.
Sıyırdım, tabak pınl pınl oldu! Içımden gülümsüyordum;
neden bırden babam geldi usuma? O da tabakta yemek
bırakılmasından hoşlanmazdı! Pılav tabağında bır pırınç
tanesi bırakmadım. Aziz Nesın'in ne düşündüğünü biliyor-
dum:
- Tabakta pirinç tanesibırakmamak, emeğe saygıdır. Bu
pirinç tanesi, kaç kişinin emeğıyle pinnç olup, senin önü-
ne geliyor biliyor musun?
Cimrilik, pjntilik lâf. O, ancak bır espri konusu olabılır.
Aziz Nesin, buna kendini alıştırmıştır da.
Türkiye Yazarlar Sendikası'nın (TYS) Ankara'da şube-
si açılacaktı. Kuruluş hazırlıkian için Aziz Nesin Ankara'ya
gelmişti. Bir basın açıklaması vardı, bunun çoğaltılması
gerekiyordu.
- Ekmekçi, sen çoğaltttnver, parası neyse verinz dedi.
Meclıs'e gitmem gerekiyordu. Öğleden sonra döndum.
Fotokopileri Aziz Bey'e verdim:
- Ooo! dedi, kaç para verdin!
- Para almadılar!
- O zaman, dedi Aziz Nesin, oraya kaç para vermen ge-
rekıyor idıyse, o parayı bıze, sendıkaya vermen gerek!
Güluşüyorduk. Adı cımriye çıkmış ya, eğleniyor işte!
Aziz Nesin, bır bakıma, espnlenyle yaşıyordu. Sürekli
görüş açımın içinde oldu. Neredeysem, nereye gittiyse,
izlerdim. Diyelim, Almanya'daysa, ben de oralardaysam,
ne yapar eder, ona ulaşmaya çalışırdım. Uğur Mumcu'yu,
Rrfat llgaz , Server Tanilli'yi llhan Selçuk'u, Sadun
Aren'ı, Hüsnü Göksel'ı (yer darlığından adlannı yazama-
dıklanm var) de öyle. Bunlar benım için bir politikacıdan
çok daha önemliydiler. Uğur öldürüldü, Aziz Nesin, Ftifat
llgaz öldüter. Ufkum daraldı sanki...
Aziz Nesin, Tahsin Saraç, daha birkaç kışi, Hollan-
da'da Amsterdam'da konuşmalar yapıyor, akşam kenti
dolaşıyorlar. Bir seks mağazasının önünden geçiyoriar.
Her çeşit reklam var. Bir resim var, resimde adamın cin-
sel organı iki tane. Tahsin Saraç kendi kendine:
- Bu kadan artık mübalağaldiye söytenıyor. Aziz Nesin:
- Neymiş o mûbalağalı olan?
- Baksana Aziz Bey, adamın iki tane şeyi var! Aziz Nesin,
Tahsin'e soruyor
- Sende bır tane mı yoksa?
Mehmet Ali Aybar'a da üzüldüm. Istanbul'a gıdemed-
im. Alkışlarla uğurlanmış! Aziz Nesın'den sonra, Aybar'ın
olümü solculan yıktı bir çeşit. Güzel yazılar yazıldı ikisi ıçın
de. Ama, giderek tavsadı. önümüzdeki hafta Cumhuriyet,
bir "Aybar" ekı yapacak...
Oralp Basım'la konuşuyordum. O, Aziz Nesın'le ilgili
olarak yazılanlan yeterlı bulmuyordu:
- Onu anlamadtlari diyordu. Bir Aziz Nesin gibi, bir üi-
keye bin yılda bır gelır!
Turan Dursun, kaç yılda bir gelir? Dinsel tören yapıl-
masını ıstemeyen Turan Dursun, ardından Aziz Nesin! Ay-
bar'ın cenaze töreninde konuşulmuş. Doğan Avcıoğtu
da, dinsel tören yapılmasını ıstememış. Öylece gomülmüş
"ada"ya!
B U L M A C A SEDATYAŞAYAN
SOLDANSAĞA.
1 / Iç lastık. 2/
Bir tür yabanmer-
sini... Aşk. 3/ Bir
renk... Yahudilik-
te bir nesnenin,
genellikle yiye-
ceklerin dinsel
amaçlara uygun-
luğu. 4/ tki tarla
arasındakı sınır...
Anlayışsız, kalın
kafah. 5/ Bılgin-
ler, yazarlar, sa-
natçılar kurulu. 6/
Birelışınıgerçek-
leştirmek için özei olarak ya-
pılmış nesne.. Bir spor kulü-
bümüzün kısa >azılışı. 7/
Ateşe atıldığında çıtırdaya-
rak yanan, yeşü yapraklı bir
bitki... Sınır nişanı. 8/ Tellı
balıkçıl... Atılgan. gözü pek.
9/Toprağı sıkıştırma işlemin-
de kullanılan ve bır tambu-
nm çevresıne tutturulmuş çı-
kıntılardan oluşan araç.
YUKARTOAN AŞAĞIYA:
1/ Bir aygıtın. aracın ya da bıçımın ana çızgılennı gösteren
çizım... " — yuva bekledim cücük çıkmadı / Boş yuva bek-
lemiş yoz kuşa döndiim" (Pır Sultan Abdal). 2/ Ekvator böl-
gelerinde yetışen bır meyve ağacı... Tecrübelı, usta. 3/Bey...
Tuzlanıp kurutulmuş yiyecek. 4/ BreziJya'nın plaka işare-
ti... Maden ocaklannda açılan yeraltı yolu. 5/ Metrenin üç-
te bin kadar olan bir uzunluk ölçüsü. 6/ Yerindelik, yanıl-
mazlık... Bir zaman bırimi. 7/ Açık yeşıl ve pembe renkte
değerli bir taş... Kuyruksokumu kemiği. 8/ Havva'nın Batı
dillenndeki adı... Bir şeyi başka bir bıçime çevirme. 9/Kay-
nağı mıtolojık çağlara dayanan kınşlı çalgı... Bahçe ya da