13 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 HA2İRAN 1995 ÇARŞAMBA • • • • CUMHURİYET SAYFA HABERLERIN DEVAM 19 BENCE tZZETTtN ÖNDER • Baştarafi 9. Sayfada olarak, sertleşir ve kabalaşır. Bu nedenle eski işadam- lan daha görgülü ve kibar, yenileri ise kaba ve saldır- gan olarak topluma yansır. Eski işadamlannın ne bu- günkü amansız karşıtları vardı ne de onlar siyasiler kar- ştsında bugünkü güce sahipti. Türkiye ekonomisi, 1980 başlanndan çok daha has- sas ve dar bir geçitten geçiyor. Vergi indirimi, ücretler, dış krediler, enflasyon, tanmın bastınlması gibi, sanayi kesimine destek verecek alanlarda deniz bittiği gibi, sosyal uyanış ve yoğun iletişim faktorierine bağlı ola- rak da işler ters dönmeye yüz tuttu. Özelleştirme de is- tedikleri gibi gitmeyince, yeni alanlar kazanmak için si- yasetin sosyal demokrat kanadını yemek gerekiyor. Bu mücadelede halkın desteğini sağlayabilmek için de isa- betli bir kavram seçilmiş bulunmaktadır. Siyasi iktidarlar iş çevrelerine akıl almaz iyilikte bu- lundular. Korumacı dönemlerden başlayarak günümü- ze dek, özel kesimin bir bölümüne akıl almaz destek verildi, kaynak akıtıldı. Bu kesimlere inanılmaz düşük faizlerle krediler yağdırdılar; vergi avantajlan sağladılar, vergi yerine aldıklan borç karşıhğında korkunç faizler odediler; vergi yasalannı yozlaştırarak eski makine ve teçhizata da yatınm indirimi vermeyi kabul ettiler üc- retleri bastırdılar; binlerce işçiyi sokağa döktürdüler. Bu saytlanlar ve bunlara benzer daha yüzlerce kalem ay- ncalık hükümlerinden yararlananlar, ülkede yatmmlan mı arttırdılar; ekonomide teknolojik atılımda mı bulun- dular, istihdam olanaklannı mı genişlettıler! Hâlâ ihra- cata yönelmek için devletten destek beklenir, ücretle- re göz dikilir, vergilerden şikâyet edilir. Bugün Türkiye, belki bazı adacıklar dışında, ikinci sınrf makine parkına ve düşük verimli emekçi ambanna dönüşmüşse bunun birinci derecede sorumlusu, herhalde kaynaklara hâ- kim çevrelerdir. Siyasetin sol kanadı, göründüğünün aksine, koalis- yon ortağı olarak faaliyetini sürdürdükçe, hem güçlü iş çevrelerinin hem de koalisyonun sağ kanadının ekrrte- ğineyağ sürmektedir. Çerçevesi farklı belirlenmiş biror- tamda, hele de ekonomi bu denli sıkışık bir darboğaz- dan geçerken, koalisyonun sosyal demokrat kanadı, sivrileştikçe boy hedefi konumuna giriyor ve bence eri- yor. Bu sonuç ise hem iş âleminin hem de koalisyonun sağ kanadına inanılmaz güç veriyor. Zira, böylece iş âle- mi siyasi otoriteye rahatça çatarken, kendi yandaş si- yasi örgütünü güçlendirmektedir. Öte yandan, toplu- mun artan huzursuzluğu ile boğuşmak görevi de sos- yal demokratlara verildığine göre, bu konudaki aksa- manın sorumlusu da sosyal demokratlar olmaktadır. Kı- sacası hem toplumsal sorunlann hem de önlerini tıka- dığı gerekçesi ile iş âlemine ait sorunlann sorumlusu hep sosyal demokratlar olmakta, buna karşılık tüm bu tıkanıklıklan aşma cefakârlığı ise büyük özverilerle ül- ke yaranna koalisyonu sürdürmeye çalışan sağ parti- nin kaderi olmaktadır. Işte görüntü budur! 1980 politikalan ile belirli bir güç kazanan, 5 Nısan krizi ve kararlan ile de durumunu pekiştiren sermaye- nin hâkim kanadı, bir yandan rakip sermaye güçlerini, diğer yandan da toplumun sosyal taleplerini bastırma- ya çalışmaktadır. Işte iş âlemi arasındaki atışma, birin- ci çatışma eksenini; sermayenin bir bölümü ile siyasal gücün bir kanadı arasındaki atışma ise ikinci çatışma eksenini yansıtmaktadır. Birinci çatışma ekseni, taraf- lann sistemsel çıkar biriiği nedenine bağlı olarak daha zayrf ve şahsıyetlere yönelik mevzi atışlar bıçiminde bir görüntü sergılerken, ikinci çatışma ekseni sistemse) çı- kar aynhğını yansıttığı için daha sert ve devamlıdır. Böyle bir toz-duman arasında ve cemberi giderek da- raltan mafyatik bir ortamda devletin ekonomik işlevi bit- miştir diyemeyiz. Eğer bugün eğitim, adalet, sağlık, u- laştırma vb. tüm hizmetlerden ve çok genel olarak "de- mokrasi" havasızlığından şikâyetçi isek, bunlann hep- sinin temelinde ekonomi vardır. Kurumlar, ekonomik temeller üzerinde yükselir. Tam da bu ortamda, özel- leştirme ve devtetin küçültülmesi, hiçbir şekilde savu- nulmaz. Eğer gündem değişmez ise gelecek hafta bu konuda bir-iki noktayı dikkatinize sunmak istiyorum. Cumah'nın 4 Orhan KemaP muthılıığu Küttür Servisi - Necati Cumau, "Vıran Dağlar" adlı romanıyla Orhan Kemal Ro- man ödülü'nü kazandı. Ne- cati Cumalı, ödülünü dün Türkiye Gazeteciler Cemiye- ti Burhan Felek Salonu'nda düzenlenen bir törenle aldı. Orhan KemaJ'in ailesi ve eşi Nııriye Oğütçû'nûn de katıl- dığı törende bir konuşma ya- pan Necati Cumalı, Orhan Kemal'e duyduğu yakınlığın 4O'lı yıllann başlannda oku- dugu öykülerle başladığını, bu öykûleri okuduktan sonra onunla tanışmak ıstediğıni söyledi. Orhan Kemal ile 1949 yılında mektuplaşarak başlayan dostluklannı Istan- buii'da tanışarak hiç gölge dü- şürmeden sürdürdüklerini be- lirten Cumalı. "BugûndeOr- han Kemal benim dünyamda ölüdfğfldir. Hatırası Câğaloğ- lu Yokuşu'nda her zaman karşıma çıkıverecekmiş gibi canhlığını korur" dedi. Cu- malı, Orhan Kemal'in edebi- yat coğrafyamızda iki parse- lin sahibi olduğunu vurgula- dı: "ToroslarYaşar Kemal'in ise Çukurova diizlüğü, Haliç kıyılan, sur dibi bölgeieri O'nundur. O'nun yürekleri ısrtan yüce merhamct duygu- su, sevecen rûzgân bu bölge- nin yüzydlar boy u edebiyatm dışında kalan insanlan üze- rinde ügıt ılgıt eser dunır." Cumah, "Bana verilen bu ödülü. Orhan Kemal'e duy- duğum sevgi ve saygmın bir karşılığı olarak degerlendiri- yorum. Ödülşildini çalışüğım odada, yalnızhğuna ortak olan bir dost hatırası olarak saklayacağun" dedi. Cumah, "Makedonya 1900"ün devarru nitelığinde- ki bu romanı yazmakta ken- dini yüreklendiren, geçenJer- de yitirdiğimiz Rauf Mut- luay'a da saygılannı sundu. Çiçek: Cankurtaran'ı • Baştarafi 1. Sayfada de ^erdiler. Cumhuriyet savcısının 'adam öldürme- ye tam teşebbüs ve 6136 sa- >ih >asaya muhalefet' suçla- nyla ilgili tutuklanma tale- biyle Nöbetçi 2. Sulh Ceza Mahkemesi'ne gönderdiği sanıklardan Recep Çiçek, Alaattin Çakıcı'ya ait Le- ventte bulunan işyerinde çay \e temizlik işlerine bak- tığıtn belirterek şunlan söy- ledi: 'İstesek öldürfirdük~ ""Olaydan önce Alaattin Çaloa beni teJefonJa araya- rak Emin Cankurtaran isiırıi kişinin silahla korku- tulacağmı ve bu iş için Anka- ,-a'dın gelecek bir kişi ile be- rafakcr beni dâşündüğünü söyltdi. Yanında çalışbğun için teklifine hayır diyeme- d i m Amacımız, sadece söz konısu şahsı korkutmaktL En lötü ihtimaJle ayaklaruıa ateş etmemiz istendi. Olay- da ödümıe amacımız yoktu. tsteseydik Emin Cankurta- ran»'ı birer şarjör boşaltır- dık_' Dger Sanık Bayram Do- ğutekin de mahkemede ver- diği ifadede. Alaattin Çakı- cı isimli şahsı tanımadığını iddia ederek şöyle konuştu: "Ben Ankara'dan İstan- bul'a sadece bu olayı gerçek- kştirmek için getirildim. Is- tanbul'da hiç. kimseyi tanı- mam. RecepÇiçek'inamca- sı Adnan Çiçek, bana yap- mam gerekenJeri anlattı. Olaydan sonra bana 20 mil- yonHra vereceklerdi İstesey- dim mağduru öldürürdûm, ancak sadece korkutmamız istenmiştL Emin Cankurtaran, Park Şamdan Restoran'a girmek üzereyken 10 roetre mesafe- den önüne doğru ateş ettim. Yakalandıktan sonra, mağ- durun yerden seken kurşun- lardan bir tanesiyle yaralan- dığını gördüm." Recep Çiçek ile Bayram Doğutekin, Bayrampaşa Ce- zaevi'ne gönderildiler. Sanıklan azmettirdiği öne sürülen Alaattin Çakıcı ile Emin Cankurtaran'ın yara- lanması olayına kanşan Ad- nan Çiçek, Şenol Turan ve Hüsnü GüJten hakkında da gıyabi tutuklama karan çı- G Ü N D E M MUSTAFA BALBAY H Baştarafi 1. Sayfada sınız? Tetikçiye mi gereksinmeniz var? Mafya anında karşılıyor. Eskiden ne kadar küçük bir kurumdu. Istanbul'da "beyaz" ticareti, Pakistan'dan gelen uyuşturucunun Avrupa'ya ulaştınlması, kumarhanelerin işletilmesi gibi birkaç alanda çalışırdı. Şimdi hükümetimizin yarattığı boşluklar sayesinde el atma- dık yer bırakmadı. Yakında, sevgilisine kavuşamayan gençlere, sınıfını geçemeyen öğrenci- lere de nizmet götürmeye başlarsa, devletin "sosyal" yönü daha kuvvet- lenmiş, Milli Eğitim Bakanlığı'nın işleri de azaJmış olur. Işadamlarımızın yıllarca beklediği, devletin küçültülmesi değil miydi? Alın size küçük devlet. Bunu da Çiller ba- şardı. O kadar küçülttü ki, halkımız ilan- la anyor. Bulursa da tanışmak için mik- roskop kullanması gerekecek. Halkımız Başbakanlığın her zaman daha aktif ve daha işlevsel olmasını is- temez miydi? Başbakanlık bugünkün- den daha verimli ne zaman kullanıldı? Çalışmalar o kadar geniş kapsamlı ki sık sık Başbakanlık Konutu da devre- ye giriyor. Dünyanın hangi ülkesinde bir Baş- bakanlık Konutu, hem ihale salonu, hem pazariık masası, hem tarikat tek- kesi, hem iş görüşmeleri zemini, hem holding binası, hem teşvik-kredi dağı- tım merkezi, hem seçmen satın alma bürosu, hem özelleştirilecek kurumlan satış datre^i olarak kullanılıyor? Bunu görmeyen gözler kör, duyma- yan kulaklarsağır değil midir? Halkımız Çillerln Başanları... bunları nasıl görmemezlikten gelip ödüllendirmeden geçer? Nasıl bu ka- dar becerikli birileri varken başkalannı seçer? Çiller'in uluslararası alanda sağladı- ğı başarılardan birisi de Kürt konusunu Türkiye gündeminden çıkarıp dünya gündemine sokmasıdır. Kendi içimizde çözer miyiz, çözemez miyiz, terörle Kürt halkının sorunlannı birbirinden ayı- rır mıyız, ayıramaz mıyız derken, kafa yormamıza gerek kalmadı. Bizim yeri- mize Avrupa "çözüm" üretmeye baş- ladı. Dünyada kendi iç sorunlannı baş- ka ülkelere fazla mesai yaptınp çözdür- meyi başaran kaç başbakan vardır? Buna bağlı bir diğer başarı, Çiller'in, devletin yanı sıra hükümeti de küçült- mesi. Sadece terör konusunu değil, bütün temel konulan halledecek ulus- lararası kurumlan harekete geçirmeyi başardı. Avrupa Parlamentosu (AP) demokra- sinin, Batı Avrupa Biriiği (BAB) Güney- doğu'nun, Uluslararası Para Fonu (IMF) ekonominin geteceğine kafa yoruyor. Neler yapılması gerektiğini tek tek sap- tayıp Türkiye'ye bildiriyor. Türklerin bu konularda kafa yormasına gerek kal- mryor. Kafa yormamalan için de özel olarak rica ediyor. Bunca çabadan son- ra düşünce üretmeye kalkanlan da ta- bii ki cezaevine koyacak. Aile devletin en küçük birimi değil mi- dir? Bir kişinin ailesındeki başarı, dev- let katında da önemli değil midir? O za- man, başbakanımızın aile başarısını kim küçümseyebilir? Birannedüşünün ki oğlu askerdeyken izin almasını sağ- layıp ABD'ye gönderiyor. Bir anne dü- şünün ki çocuklannın gdeceğini garan- ti edip ABD'de yatırım yapıyor. Bundan daha büyük bir erdem olabilir mi? Çil- ler'in bu evlatseverliğini anlamayanla- nn cüzdanlan çapsız, kovaları sapsız demektir. Türk insanının en büyük özellikleri- nin başında iyilikseverliği gelmez mi? Her Türk, başbakanının böyle bir özel- liğe sahip olmasını istemez mi? Halkı- mız ne demiş, komşu komşunun baş- bakanına muhtaç. Başbakanımız yalı komşusu için elinden geleni ardına koy- muyorsa, ona yardım etmeye doymu- yorsa, bu insancıllık alkışlanmaz da ne yapılır? Böyle bir başbakana tapılır... Hizmetçim... Aşkım... iyilikseveriik bitmedi. Söyleyin bakalım, kaçınız hizmetçini- ze arsa, ev, araba, yazlık, kışlık aldınız? Yanndan tezi yok, Guinness'e başvu- rup rekorlar kitabına, "hizmetçisine en büyük maddi desteği sağlayan kişi" unvanının Çiller ailesine verilmesi için istekte bulunmalıyız. Ahhh, birdemütevazılık... Bir başba- kan ailesi düşünün, haftasonu tatilini hizmetçisine yaptırdığı, ait tarafı 70-80 dönümlük bir bağevinde geçiriyor. Kış- lan Kartalkaya'da küçük bir dağevi, yazlan Kuşadası'nda bağevi... Müte- vazılığın devlet büyüklerimizin genleri- ne de yerleşmiş olması ne güzel. Kö- şemra Sultan'ın zavallı çocuklannın da bir dikili ağacı yoktu. Bunlar Çiller ailesinin toplum adına yaptığı bireysel hizmetler. Bir de halkı- mızın kafasındaki soru işaretlerini gide- ren sosyal hizmetleri var. Bir süredir ka- falan kanştıran birdurumdu; rüşvet ver- mek yasal hale geldi de, acaba ahlaki mi değil mi? Şimdi bu sorun da çözümlenmiş ol- du. Artık rüşvet vermenin herhangi bir başan elde etmek için doğal bir hak ol- duğu düşüncesi kâmuoyuna yerleşti. Sanıyorum, bugün yann Maliye Bakan- lığı bir yasa değişikliği hazırlar. Yazar- kasalara ye bakanlık damgalı faturala- ra bir bölüm daha eklenir: "Verilen rüşvet tutan..." Ne tuttuysa yazılır. Tabii bunun arka- sından bir yasa değişikliği daha gerek- li: "Rüşvetin vergiden düşülmesi..." Zamanla verilen rüşvet tutan vergiyi geçeceği için ödüllendirme yönetme- liklerinde de değişiklik yapılır: "Enyüksek rüşveti veren işadamı, en yükşek rüşveti veren politikacı..." Çiller'in başanlan saymakla bitmez, ama benim yerim bitti. Bütün bunlann ardından koro halinde söylenen şarkı şu: "Çiller artık lider oldu..." Anadolu insanı zenginin gücünü bi- lir, "Paranınörtemeyeceğilekeyoktur" der. işin içine siyaseti de katalım: "Paranın ve oyun örtemeyeceği leke yoktur..." Amerika'dan terör uyarısı • Baştarafi 1. Sayfada Batı Avrupa'ya da kaydırdıği vurgulanan raporda, örgütün ilk kez Avrupa'daki Batı çıkarlannı doğrudan hedef aldığına dikkat çekildi. PKK'nin geçen yıl mart ayında AJman- ya'da karayollannı lastik yakarak bloke et- tiği ve bu ülkenin bazı şehirlerinde polis ile şiddete yönelen çatışmaya girdiği belirtil- di. Raporda, PKK'nin siyasi kanadı ERNK bürolannı Yunanistan ve Italya'da açtığı anımsatıldı. ABD Dışişleri Bakanlığı'nın, Kong- re'nin istemi üzerine geçen hafta yayımla- dığı insan haklan ve Kabns raporunda da PKK'nin Iran ve Suriye gibi ülkelerin yanı sıra, ERNK kastedilerek, A%Tupa'daki bazı kaynaklardan destek aldığı vurgulanarak, terör örgütünün Avrupa"daki faaliyetlerine dikkat çekilmişti. Global Terorizm Rapo- ru'nda, PKK'nin, geçen yıl turistlere yö- nelttiği saldınlann sayısında 1993 yılına göre bir azalma olduğu. ancak aynı dönem- deki saldınlarda şiddet unsurunun ağır bas- tığı vurgulandı. PKK'nin yabancı turistleri kaçırma ve sahil kentlerinde giriştiği bom- balı sadınlara da örnekler verilerek değini- len raporda, terör örgütünün Türkiye'deki büyük kentlerde hükümete ve ticari hedef- lere yönelik saldınlannın Türkler ve yaban- cı ziyaretçiler için risk oluşturduğu vurgu- landı. Raporda, PKK'nin, 'eüıik Kûrtier' dahil. Tüık yurttaşlanna yönelik terörist sal- dınlannın da azalmadan sürdüğüne dikkat çekildi. ABD'nin 1994 Global Terorizm Raporu'nun Türkiye bölümünde daha ön- ce değinilmeyen "aşın dinciler" konusu 1995 raporunda yer aldı. Raporda, "Türki- ye'de bir İslami hükümet oluşturuhnasuu isteyen, "gevşek' biçimde örgütlenmiş aşın Türk İslanıcılannın. laik devlet kurumlan- na saklınlar düzenkHÜgine" işaret edildi. Bu gruplann. "İslami Cihad", "İslami Hareket Orgntü" ve "İBDA-C" gibi adlar altında saldınlar düzenlediklerine dikkat çekildi. Türkiye'deki aşın İslami gruplann kuvvetli bir Batı aleyhtarhğı güttükleri de belirtilen raporda, bu örgütlerin giriştiği ba- zı saldmlardan örnekler verildi. ABD'nin Global Terorizm Raporu'nda, "Marksist- Leninist terör örgütü" olarak tanımlanan Dev Sol'un, son iki yılda uğradığı yıpran- malara karşın Türkiye'deki Amerikan çı- karlan ve personeline tehdit oluşturmaya devam ettiği vurgulandı. ABD'nin 1994 raporunda Marksist-Le- ninist çizgisi vurgulanmayan Dev-Sol, ''so^ cu terör örgütü" olarak tanımlanmıştı. Ra- porda, Dev Sol'un iki fraksiyonunun kendi aralanndaki çekişmeler ve polisin gerçek- leştirdiği tutuklamalar sonucu geçen yıl önemli ölçüde "hareketsiz" kaldığı belirtil- di. OLAYLARIN ARDEVDAKI GERÇEK • Baştarafi 1. Sayfada Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, bu konuda şunlan söyledi: "özel televizyon ekranla- nna bazı meczuplan çıka- nyoriar. Tımarhanede yat- ması gereken adamı, din adına televizyona çıkan- yorlar. Avrupa'da olsa, o tür adama, şefkate muh- taç diye iltifat ederler, te- daviye alırtar. Bizde te- levizyonlara çıkarılıyor, meşhur ediliyor." Ne yazık ki, ülkemizde Müslümanlığın siyasallaş- ması bir salgın hastalığa dönüştüğünden, her tür politikacı, din adına tele- vizyonlarda ahkâm kesi- yor. Kutsal Müslümanlığı, içeriğinden kopararak si- yasal iktidar kavgasının aracı yapanlar, elbette dine saygısızlık ediyorlar. Yazık!.. • • • Sıvas'ta tesettürlü futbol ıııaçı SIVAS (Cumhuriyet) -Sı- vas'ta futbolseverler, dünya futbol tarihinde bir örneği daha bulunmayan olaya ta- nık oldular. İkinci Amatör Küme futbol maçlannda Be- den Terbiyesi'nin Paşa Ça- yın 1 No'lu Stadyumu'nda Emniyetspor'la oynanacak futbol maçına RP sempati- zanı Özfidancı Belediyes- por futbolculan şortlan toz- luklannın üzerini örtecek kadar uzun ilginç bir kıya- fetle çıktı. Maçın hakemi, futbolculann kıyafetlerinin müsabaka yönetmeliğine uygun olmadığını, maçı bu koşullarda yönetemeyeceği- ni söyleyince futbolcular formalannı degiştirmek zo- runda kaldılar. A 1 V A P SOV T e r ö r uyuşturucuyla işbirliğinde Jİ KEMAL YURTERİ ^ ^ raponı: Birleşmiş Suç örgütlerinin amacı • Baştarafi 1. Sayfada Giingör \eoer katılırken iz- diham yiizünden bir süre du- ruşmaya başlanamadı. Pakdemirli, duruşmada, yapacağı yazılı savunmaya ek olarak kısa bir sözlü sa- vunma yaptı. Davacı Demi- rel'in, zamanında kendisine, partisine ve genel başkanına büyük hakaretlerde bulundu- ğunu öne süren Pakdemirli, Yüce Divan'ın arkadaşlan hakkında verdiği beraat kara- nndan sonra Demirel'in özür dilemediğini belirtti. Cum- hurbaşkanı'nın yargıya gölge düşürecek bazı açıklamalar- la kendileriyle polemiğe gir- diğini anlatan Pakdemirli, bu durum üzerine, Demirel'e, koşullu olarak, geçmişte ken- dileri için kullandığı sözleri iade edeceğini açıkJadığım söyledi. Pakdemirli,"Benim hatıriattığım sözkr eğer ha- karetse, Cumhurbaşkam,za- manında bize büyük hakaret- lerde bulundu. Hatta, bize toplam 342 kez 'hırsız, yalan- cı' demiş" açıklamasını yap- tı. Duruşma, davahnın varsa eksik ve yeni kanıtlannı sun- ması, davahnın maaş ve gelir durumu ile tnal varlığının be- lirlenmesi için 12 Temmuz 1995 tarihine ertelenirken Pakdemirli'nin avukatlan, davacınm, kişilik haklanna saldında bulunuldugu gerek- çesiyle tazminat istemine da- yanak olan Borçlar Yasa- sı'nın 49. maddesinin anaya- saya aykın olduğunu ileri sürdüler. Bu konuda bilgi veren Avukat Haluk Bozova- h. şunlan söyledi: "Borçlar Kanu- nu'nun 49. maddesinin 2. fikrası ana- yasaya aykındır. Bu fikra," Hâkim ma- nevi tazminatın miktannı tayin eder- ken taraflann sıfatını, işgal ettiği ma- kamı dikkate alır' demek suretiyie eşit- Uk ilkesini zedekmektedir." Pakdemirli. Adliye'den çıkarken yaptığı açıklamada, davaya neden olan görüşlerinin, Demirel'in zamanında kendüerine yönelttiği sözleri iade et- mekten ibaret olduğunu söyledi. Pak- demirli, şu açıklamayı yaptı: "Biz, Pakdemirli "Demirel özür dilemediği müddetçe bu dava burada bitmeyecek, bu dava sokaklarda ve siyaset alaniannda devam edecektir" dedL Cumhurbaşkanlıgı makamına her- hangi bir şe> sövlemedik. Biz, vaktiyle muhalefet lideri \e başbakan olan kişi- nin partimize yapoğı bühtanlan ve par- timiz için kullandığı haksız cümleleri kendisine iade ettik. Ve hâlâ kendisinin özür dikmesini bekliyoruz." ANAP lideri Mesut Yılmaz, Demi- rel-Pakdemirli davasını izlemek için Manisa'dan gelen partililere yaptığı konuşmada, yargılamanın Pakdemirli değil, Demirel olduğunu söyledi. Yıl- maz. şöyle konuştu: "Şimdi, Cumhur- başkam'nm,Pakdemirli'nin beyanlan- nı dava konusu yapması. kendisi açısın- dazaaftar. Yargüanan Pakdemirli değil, DemireFdir. Davanın bundan sonraki aşamalannın en fazla Cumhurbaşka- nı'na zarar vereceğini düşünüyonım.'" Cumhurbaşkanı'nın bazı iİçeleri il yapan Yetki Yasası'nı onaylamakla ta- rafsızlığını yitirdiği görüşünü yinele- yen Yılmaz, "Bundan sonra kendisine anayasada yer alan cumhurbaşkam gi- bi değil, davranışlarnla hak ettiği gibi davranmayı kararlaştırdık" dedi. ANKARA - PKK'nin de aralannda bulunduğu başjı- ca terör örgütlerinin uyuştu- rucu ticaretini önemli bir fi- nans kaynağı olarak değer- lendirmesi sonucu, 1992 ile 1995 yıllan arasında gerçek- leştirilen 12 uluslararası gü- venlik toplantısında, terör- uyuşturucu bağlantısının önemi vurgulandı. Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Narkotiklerin Kontrolü Bö- lümü'nce hazırlanan rapor- da, uyuşturucu kartellerinin, faaliyetlerini etnik ve ekono- mik sorunlann yaşandığı bölgelerde yoğunlaştırdığı- na dikkat çekildi. Uluslararası toplantılann ardından yayımlanan sonuç bildirgelerinde, terör örgüt- lerinin uyuşturucu bağlantı- lan konusunda çalışma ya- pılmasının gereğine değinil- di. Bu değerlendirmelerin bir bölümünün, PKK'nin uyuşturucu ticaretine girme- si sonucu bu alanda yürüt- tükleri mücadeleyi arttırmak zonında kalan Türk yetkili- lerinin girişimleri ü-zerine gündeme aluıdığı belirtildi. Sonuç bildirgelerinde te- rör-uyuşturucu bağlantısının ele alındığı uluslararası top- lantılann bazılan ve bu bağ- lantının bildirgelerde yer alış şekli, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün kayıtlanna göre şöyle: tnterpoTün 1992 toplanb- a: 4-10 Kasım 1992 tarihle- ri arasında yapılan Interpol toplantısı sonucu yayımla- nan 1991 yılınailişkin uyuş- turucu madde kaçakçılığı değerlendirmesi: Dünya kokaininin büyük bölümü Peru'da yetişmekte- dir. Yasadışı ekimin yüzde 65' i Huallaga Vadisi'nin yu- kan kesimlerinde gerilla gruplannın faaliyet göster- diği ve uyuşturucu ile müca- dele birimlerinin çahşmala- nnın engellendiği bölgeler- de yapılmaktadır. Peru yetki- lileri, gerillalarla kokain üre- ticileri arasında bağlantı ol- duğunu rapor etmektedir... BM raponı: Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Narkotiklerin Kontrolü Bö- lümij'nce hazırlanan 1992 yılı raporunun 5. maddesi: Yasadışı uyuşturucu üre- timi ve kaçakçılığı dünyada artış göstermiştir. Aynca ba- zı organizasyonlann, terör faaliyetlerine finans sağla- mak için uyuşturucu madde- lerin üretimi. dağılımı ve pa- zarlamasnşleriyle uğraştığı bilinmektedir. BM Genel Kurulu karan: BM Genel Kurulu'nun 24 Kasım 1993 tarihinde aldığı Terorizm ve İnsan Haklan konulu karan: Genel kurul, terörist grup- lar ile silah ve uyuşturucu madde kaçakçılan arasında- ki kuvvetli bağın farkında- dır... ABD raponı: ABD U- yuşturucuyla Mücadele Teş- kilatı'nın (DEA) 1993 yılı raponı: Türkiye, 1988 BM Kon- vansiyonu'nu onaylamama- sına karşın, Güneydoğu'da Kürt devleti kurmak için sa- vaşan PKK bölücülerinin devamlılıkJannı fınanse et- meleri için uyuşturucu ka- çakçılığı yaptıklannı bildir- mektedir... BM'nin 1993 raponı: BM Uluslararası NarkotikJerin Kontrolü Bölümü'nün 1993 yılına ilişkin raporunun 2. maddesi: Uyuşturucu kartelleri ara- sında kurulan bağlarla dün- ya uyuşturucu madde kaçak- çılığı globalleşmektedir. Bu kartellerin çok değişik tek- nik ve metotlan kullandıkla- n, uyuşturucu kaçakçılığı fa- aliyetlerinin etnik kûtuplaş- manın ve ekonomik sıkıntı- nın çok olduğu bölgelerde yoğunluk kazandığı ifade edilmektedir... Şeriatçılar da uyuşturu- yon 13-22 Nisan 1994 tarih- leri arasında Viyana'da ger- çekJeştirilen BM Uyuşturu- cu Maddeler Komisyo- nu'nun 37. dönem toplantı- sında eski Interpol Genel Sekreteri Kendall'ın yaptığı konuşma: Suç örgütlerinin amacı ge- nelde mali olmakla birlikte, bazen politik etkenler de ka- nşmaktadır. Örneğin Kürt örgütü PKK, kayıtlarda be- lirtildiği üzere, kendisini uyuşturucu madde ve silah kaçakçılığından finanse et- mekte olup aynı zamanda politik bir ideoloji izlemek- te ve terorizme başvurmak- tadu-. Çok yakın tarihte, Ce- zayir'de Islam köktendinci- liği ile ilgili bir grup, Fran- sa'da polis tarafından yapı- lan soruşturmanm ardından uyuşturucu madde kaçakçı- lığıyla ilgili çıktı... İnterpol'ün 1994 değer- lendirmesi: Interpol Gesel Sekreterliği Uyuşturucu Ait Bölümü'nde hazırlanarak 8- 9 Mart 1995 tarihleri arasın- da Lyon'da yapılan 21. Avru- pa Uyuşturucu Bölüm Baş- kanlan Toplantısı 'nda dağı- tılan 1994 yılı değerlendir- mesi: Avrupa uyuşturucu istih- barat teşkilatlanna göre Türk suçgruplannın pek çok Avrupa ülkesinde eroin tica- retinin toptan ve orta düzey- de işlemleri üzerinde domi- nant nüfuzlan bulunmakta- dır. 1987-94 yıllan arasında Türk gruplann Batı Avru- pa'daki altcı ülkelerin TIR'lanyla büyük miktarlar- da eroin sevkıyatı içinde ol- duklan tespit edilmiştir. Ba- tı Avrupalı istihbarat kunı- luşlanna göre PKK, Türki- ye'deki faaliyetleri için Av- rupa'ya yüklü miktarda ero- in sevk etmektedir. "Balkan yolu" üzerinden eroin ticareti yapan Türk suç gruplannın, özellikle Avru- pa piyasasına eroin sevkıya- tı ve dağıtımı konusunda hâ- kimiyeti devam etmektedir. Batı Avrupa ve Türk istihba- rat teşkilatlan, PKK'nin ça- hşmalan için para temin et- mek amacıyla eroin kaçakçı- lığı yaptığını tespit etmiştir. Batı Avrupalı suç ötgütleriy- le Türk satıcılar arasındaki işbirliği sonucu Batı Av- rupa'ya uzanan iyi tesis edil- miş bir uyuşturucu yolu oluşturulmuştur. PKK kuryesi morfinle yakalandı İstanbul Haber Servisi- Bahçelievler'de dûzenlenen bir operasyonda 35 kilogram baz morfin ele geçirildi. Bölücü terör örgütüne parasal destek sağlamak amacıyla satılmak istendiği iddia edilen baz morfin ile ilgili 5 kişi yakalandı. İstanbul Emniyet Müdürlüğu Narkotik Şube Müdürlüğü'nden yapılan açıklamaya göre Nusret San adlı kişinin Bahçelievler'de bulunan EHbistan yîne gergin evinde uyuşturucu madde bulunduğu yolundaki ihbann değerlendirilmesi sonucu operasyon düzenlendi. Evde yapılan aramalarda, yatak odasındaki gardıropta, çanta ve çuval içine yerleştirilmiş 35 kilogram baz morfin elde edildi. Evde bulunan Nusret ve Fahrettin San gözaltına alındı. Yakalanan sanıklann yapılan sorgulan sonucu Abdullah Balıkçu Hurşit Parlak ve Naif Parlak adlı kişilerin de ele geçirilen uyuşturucu maddeyle ilişkileri olduğu öne sürüldü. Yürütülen soruşturma sırasında, aranan bu kişilerden Hurşit Parlak'ın PKK terör örgütü üyesi olduğu ve örgüte para sağlamak amacıyla uyuşturucu madde kaçakçılığı yaptığı iddia edildi. Olayın örgüt bağlantılı olması üzerine ilişki kurulan İstanbul Terörle Mücadele Şubesi ekiplerinin yaptığı operasyonda da Hurşit Parlak, Abdullah Balıkçı ve Naif Parlak yakalanarak gözaltına alındı. Sanıklardan Hurşit Parlak'ın uyuşturucu satışından elde edilen paralarla sağladığı malzemeleri kırsal alanda bulunan örgüt üyelerine gönderdiği ve bu suçtan Van Emniyet Müdürlüğü tarafından arandığı iddia edildi. SERMETÇUHADAR KAHRAMANMARAŞ (Cumhariyet) - Kahramanmaraş'ın Elbistan ilçesınde iki ka- dının polis tarafından kaçınldığı iddialan üzerine başlayan gerginlik sürüyor. Önceki günü sakin geçiren Elbistan, 5 ha- ziran gecesi tekrar kanştı. Bir grup, taşlar ve molotofkokteylleriyle Çarşı Polis Karako- lu'na saldunda bulundu. Olayda üç kişi isa- bet eden kurşunlarla yaralandı. Bunlardan ikisinin av tüfeğiyle birinin de tabanca kur- şunuyla yaralandığı bildirildi. Vali Vekili Hulusi Gülşen, olayiarda yaralanan vatan- daşlann polis tarafından yaralanmadığını sa- vundu. Kahramanmaraş Emniyet Müdürü Tez- can Ozkanhjîlbistan'daki olaylar nedeniy- le merkeze alındı. Içişleri Bakanlığı'ndan alınan bilgiye göre Kahramanmaraş Emni- yet Müdürlüğu görevine Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı AHKalkangetirildi. Yet- kililer, Kalkan'ın Kahramanmaraş Emniyet Müdürlüğü'ne, bakanlığın emriyle getiril- diğini, atama karannın daha sonra çıkaca- ğını kaydettiler. Bu arada Emniyet Amiri Hüseyin Can, polis memurlan Hüseyin Eren ve Kamil Er- naz ile kaçınldıklan öne sürülen Makbule Yüce ile Aysun Yüce adlı kaduılann koca- lannın şikâyeti üzerine çıkanldıklan nöbet- çi Sulh Ceza Mahkemesi'ncetutuklandılar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle