Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7 HA2İRAN 1995 ÇARŞAMBA • • • • CUMHURİYET SAYFA
HABERLERIN DEVAM 19
BENCE
tZZETTtN ÖNDER
• Baştarafi 9. Sayfada
olarak, sertleşir ve kabalaşır. Bu nedenle eski işadam-
lan daha görgülü ve kibar, yenileri ise kaba ve saldır-
gan olarak topluma yansır. Eski işadamlannın ne bu-
günkü amansız karşıtları vardı ne de onlar siyasiler kar-
ştsında bugünkü güce sahipti.
Türkiye ekonomisi, 1980 başlanndan çok daha has-
sas ve dar bir geçitten geçiyor. Vergi indirimi, ücretler,
dış krediler, enflasyon, tanmın bastınlması gibi, sanayi
kesimine destek verecek alanlarda deniz bittiği gibi,
sosyal uyanış ve yoğun iletişim faktorierine bağlı ola-
rak da işler ters dönmeye yüz tuttu. Özelleştirme de is-
tedikleri gibi gitmeyince, yeni alanlar kazanmak için si-
yasetin sosyal demokrat kanadını yemek gerekiyor. Bu
mücadelede halkın desteğini sağlayabilmek için de isa-
betli bir kavram seçilmiş bulunmaktadır.
Siyasi iktidarlar iş çevrelerine akıl almaz iyilikte bu-
lundular. Korumacı dönemlerden başlayarak günümü-
ze dek, özel kesimin bir bölümüne akıl almaz destek
verildi, kaynak akıtıldı. Bu kesimlere inanılmaz düşük
faizlerle krediler yağdırdılar; vergi avantajlan sağladılar,
vergi yerine aldıklan borç karşıhğında korkunç faizler
odediler; vergi yasalannı yozlaştırarak eski makine ve
teçhizata da yatınm indirimi vermeyi kabul ettiler üc-
retleri bastırdılar; binlerce işçiyi sokağa döktürdüler. Bu
saytlanlar ve bunlara benzer daha yüzlerce kalem ay-
ncalık hükümlerinden yararlananlar, ülkede yatmmlan
mı arttırdılar; ekonomide teknolojik atılımda mı bulun-
dular, istihdam olanaklannı mı genişlettıler! Hâlâ ihra-
cata yönelmek için devletten destek beklenir, ücretle-
re göz dikilir, vergilerden şikâyet edilir. Bugün Türkiye,
belki bazı adacıklar dışında, ikinci sınrf makine parkına
ve düşük verimli emekçi ambanna dönüşmüşse bunun
birinci derecede sorumlusu, herhalde kaynaklara hâ-
kim çevrelerdir.
Siyasetin sol kanadı, göründüğünün aksine, koalis-
yon ortağı olarak faaliyetini sürdürdükçe, hem güçlü iş
çevrelerinin hem de koalisyonun sağ kanadının ekrrte-
ğineyağ sürmektedir. Çerçevesi farklı belirlenmiş biror-
tamda, hele de ekonomi bu denli sıkışık bir darboğaz-
dan geçerken, koalisyonun sosyal demokrat kanadı,
sivrileştikçe boy hedefi konumuna giriyor ve bence eri-
yor. Bu sonuç ise hem iş âleminin hem de koalisyonun
sağ kanadına inanılmaz güç veriyor. Zira, böylece iş âle-
mi siyasi otoriteye rahatça çatarken, kendi yandaş si-
yasi örgütünü güçlendirmektedir. Öte yandan, toplu-
mun artan huzursuzluğu ile boğuşmak görevi de sos-
yal demokratlara verildığine göre, bu konudaki aksa-
manın sorumlusu da sosyal demokratlar olmaktadır. Kı-
sacası hem toplumsal sorunlann hem de önlerini tıka-
dığı gerekçesi ile iş âlemine ait sorunlann sorumlusu
hep sosyal demokratlar olmakta, buna karşılık tüm bu
tıkanıklıklan aşma cefakârlığı ise büyük özverilerle ül-
ke yaranna koalisyonu sürdürmeye çalışan sağ parti-
nin kaderi olmaktadır. Işte görüntü budur!
1980 politikalan ile belirli bir güç kazanan, 5 Nısan
krizi ve kararlan ile de durumunu pekiştiren sermaye-
nin hâkim kanadı, bir yandan rakip sermaye güçlerini,
diğer yandan da toplumun sosyal taleplerini bastırma-
ya çalışmaktadır. Işte iş âlemi arasındaki atışma, birin-
ci çatışma eksenini; sermayenin bir bölümü ile siyasal
gücün bir kanadı arasındaki atışma ise ikinci çatışma
eksenini yansıtmaktadır. Birinci çatışma ekseni, taraf-
lann sistemsel çıkar biriiği nedenine bağlı olarak daha
zayrf ve şahsıyetlere yönelik mevzi atışlar bıçiminde bir
görüntü sergılerken, ikinci çatışma ekseni sistemse) çı-
kar aynhğını yansıttığı için daha sert ve devamlıdır.
Böyle bir toz-duman arasında ve cemberi giderek da-
raltan mafyatik bir ortamda devletin ekonomik işlevi bit-
miştir diyemeyiz. Eğer bugün eğitim, adalet, sağlık, u-
laştırma vb. tüm hizmetlerden ve çok genel olarak "de-
mokrasi" havasızlığından şikâyetçi isek, bunlann hep-
sinin temelinde ekonomi vardır. Kurumlar, ekonomik
temeller üzerinde yükselir. Tam da bu ortamda, özel-
leştirme ve devtetin küçültülmesi, hiçbir şekilde savu-
nulmaz. Eğer gündem değişmez ise gelecek hafta bu
konuda bir-iki noktayı dikkatinize sunmak istiyorum.
Cumah'nın 4
Orhan
KemaP muthılıığu
Küttür Servisi - Necati
Cumau, "Vıran Dağlar" adlı
romanıyla Orhan Kemal Ro-
man ödülü'nü kazandı. Ne-
cati Cumalı, ödülünü dün
Türkiye Gazeteciler Cemiye-
ti Burhan Felek Salonu'nda
düzenlenen bir törenle aldı.
Orhan KemaJ'in ailesi ve eşi
Nııriye Oğütçû'nûn de katıl-
dığı törende bir konuşma ya-
pan Necati Cumalı, Orhan
Kemal'e duyduğu yakınlığın
4O'lı yıllann başlannda oku-
dugu öykülerle başladığını,
bu öykûleri okuduktan sonra
onunla tanışmak ıstediğıni
söyledi. Orhan Kemal ile
1949 yılında mektuplaşarak
başlayan dostluklannı Istan-
buii'da tanışarak hiç gölge dü-
şürmeden sürdürdüklerini be-
lirten Cumalı. "BugûndeOr-
han Kemal benim dünyamda
ölüdfğfldir. Hatırası Câğaloğ-
lu Yokuşu'nda her zaman
karşıma çıkıverecekmiş gibi
canhlığını korur" dedi. Cu-
malı, Orhan Kemal'in edebi-
yat coğrafyamızda iki parse-
lin sahibi olduğunu vurgula-
dı: "ToroslarYaşar Kemal'in
ise Çukurova diizlüğü, Haliç
kıyılan, sur dibi bölgeieri
O'nundur. O'nun yürekleri
ısrtan yüce merhamct duygu-
su, sevecen rûzgân bu bölge-
nin yüzydlar boy u edebiyatm
dışında kalan insanlan üze-
rinde ügıt ılgıt eser dunır."
Cumah, "Bana verilen bu
ödülü. Orhan Kemal'e duy-
duğum sevgi ve saygmın bir
karşılığı olarak degerlendiri-
yorum. Ödülşildini çalışüğım
odada, yalnızhğuna ortak
olan bir dost hatırası olarak
saklayacağun" dedi.
Cumah, "Makedonya
1900"ün devarru nitelığinde-
ki bu romanı yazmakta ken-
dini yüreklendiren, geçenJer-
de yitirdiğimiz Rauf Mut-
luay'a da saygılannı sundu.
Çiçek: Cankurtaran'ı
• Baştarafi 1. Sayfada
de ^erdiler. Cumhuriyet
savcısının 'adam öldürme-
ye tam teşebbüs ve 6136 sa-
>ih >asaya muhalefet' suçla-
nyla ilgili tutuklanma tale-
biyle Nöbetçi 2. Sulh Ceza
Mahkemesi'ne gönderdiği
sanıklardan Recep Çiçek,
Alaattin Çakıcı'ya ait Le-
ventte bulunan işyerinde
çay \e temizlik işlerine bak-
tığıtn belirterek şunlan söy-
ledi:
'İstesek öldürfirdük~
""Olaydan önce Alaattin
Çaloa beni teJefonJa araya-
rak Emin Cankurtaran
isiırıi kişinin silahla korku-
tulacağmı ve bu iş için Anka-
,-a'dın gelecek bir kişi ile be-
rafakcr beni dâşündüğünü
söyltdi. Yanında çalışbğun
için teklifine hayır diyeme-
d i m Amacımız, sadece söz
konısu şahsı korkutmaktL
En lötü ihtimaJle ayaklaruıa
ateş etmemiz istendi. Olay-
da ödümıe amacımız yoktu.
tsteseydik Emin Cankurta-
ran»'ı birer şarjör boşaltır-
dık_'
Dger Sanık Bayram Do-
ğutekin de mahkemede ver-
diği ifadede. Alaattin Çakı-
cı isimli şahsı tanımadığını
iddia ederek şöyle konuştu:
"Ben Ankara'dan İstan-
bul'a sadece bu olayı gerçek-
kştirmek için getirildim. Is-
tanbul'da hiç. kimseyi tanı-
mam. RecepÇiçek'inamca-
sı Adnan Çiçek, bana yap-
mam gerekenJeri anlattı.
Olaydan sonra bana 20 mil-
yonHra vereceklerdi İstesey-
dim mağduru öldürürdûm,
ancak sadece korkutmamız
istenmiştL
Emin Cankurtaran, Park
Şamdan Restoran'a girmek
üzereyken 10 roetre mesafe-
den önüne doğru ateş ettim.
Yakalandıktan sonra, mağ-
durun yerden seken kurşun-
lardan bir tanesiyle yaralan-
dığını gördüm."
Recep Çiçek ile Bayram
Doğutekin, Bayrampaşa Ce-
zaevi'ne gönderildiler.
Sanıklan azmettirdiği öne
sürülen Alaattin Çakıcı ile
Emin Cankurtaran'ın yara-
lanması olayına kanşan Ad-
nan Çiçek, Şenol Turan ve
Hüsnü GüJten hakkında da
gıyabi tutuklama karan çı-
G Ü N D E M MUSTAFA BALBAY
H Baştarafi 1. Sayfada
sınız? Tetikçiye mi gereksinmeniz var?
Mafya anında karşılıyor. Eskiden ne
kadar küçük bir kurumdu. Istanbul'da
"beyaz" ticareti, Pakistan'dan gelen
uyuşturucunun Avrupa'ya ulaştınlması,
kumarhanelerin işletilmesi gibi birkaç
alanda çalışırdı. Şimdi hükümetimizin
yarattığı boşluklar sayesinde el atma-
dık yer bırakmadı.
Yakında, sevgilisine kavuşamayan
gençlere, sınıfını geçemeyen öğrenci-
lere de nizmet götürmeye başlarsa,
devletin "sosyal" yönü daha kuvvet-
lenmiş, Milli Eğitim Bakanlığı'nın işleri
de azaJmış olur.
Işadamlarımızın yıllarca beklediği,
devletin küçültülmesi değil miydi? Alın
size küçük devlet. Bunu da Çiller ba-
şardı. O kadar küçülttü ki, halkımız ilan-
la anyor. Bulursa da tanışmak için mik-
roskop kullanması gerekecek.
Halkımız Başbakanlığın her zaman
daha aktif ve daha işlevsel olmasını is-
temez miydi? Başbakanlık bugünkün-
den daha verimli ne zaman kullanıldı?
Çalışmalar o kadar geniş kapsamlı ki
sık sık Başbakanlık Konutu da devre-
ye giriyor.
Dünyanın hangi ülkesinde bir Baş-
bakanlık Konutu, hem ihale salonu,
hem pazariık masası, hem tarikat tek-
kesi, hem iş görüşmeleri zemini, hem
holding binası, hem teşvik-kredi dağı-
tım merkezi, hem seçmen satın alma
bürosu, hem özelleştirilecek kurumlan
satış datre^i olarak kullanılıyor?
Bunu görmeyen gözler kör, duyma-
yan kulaklarsağır değil midir? Halkımız
Çillerln Başanları...
bunları nasıl görmemezlikten gelip
ödüllendirmeden geçer? Nasıl bu ka-
dar becerikli birileri varken başkalannı
seçer?
Çiller'in uluslararası alanda sağladı-
ğı başarılardan birisi de Kürt konusunu
Türkiye gündeminden çıkarıp dünya
gündemine sokmasıdır. Kendi içimizde
çözer miyiz, çözemez miyiz, terörle
Kürt halkının sorunlannı birbirinden ayı-
rır mıyız, ayıramaz mıyız derken, kafa
yormamıza gerek kalmadı. Bizim yeri-
mize Avrupa "çözüm" üretmeye baş-
ladı. Dünyada kendi iç sorunlannı baş-
ka ülkelere fazla mesai yaptınp çözdür-
meyi başaran kaç başbakan vardır?
Buna bağlı bir diğer başarı, Çiller'in,
devletin yanı sıra hükümeti de küçült-
mesi. Sadece terör konusunu değil,
bütün temel konulan halledecek ulus-
lararası kurumlan harekete geçirmeyi
başardı.
Avrupa Parlamentosu (AP) demokra-
sinin, Batı Avrupa Biriiği (BAB) Güney-
doğu'nun, Uluslararası Para Fonu (IMF)
ekonominin geteceğine kafa yoruyor.
Neler yapılması gerektiğini tek tek sap-
tayıp Türkiye'ye bildiriyor. Türklerin bu
konularda kafa yormasına gerek kal-
mryor. Kafa yormamalan için de özel
olarak rica ediyor. Bunca çabadan son-
ra düşünce üretmeye kalkanlan da ta-
bii ki cezaevine koyacak.
Aile devletin en küçük birimi değil mi-
dir? Bir kişinin ailesındeki başarı, dev-
let katında da önemli değil midir? O za-
man, başbakanımızın aile başarısını
kim küçümseyebilir? Birannedüşünün
ki oğlu askerdeyken izin almasını sağ-
layıp ABD'ye gönderiyor. Bir anne dü-
şünün ki çocuklannın gdeceğini garan-
ti edip ABD'de yatırım yapıyor. Bundan
daha büyük bir erdem olabilir mi? Çil-
ler'in bu evlatseverliğini anlamayanla-
nn cüzdanlan çapsız, kovaları sapsız
demektir.
Türk insanının en büyük özellikleri-
nin başında iyilikseverliği gelmez mi?
Her Türk, başbakanının böyle bir özel-
liğe sahip olmasını istemez mi? Halkı-
mız ne demiş, komşu komşunun baş-
bakanına muhtaç. Başbakanımız yalı
komşusu için elinden geleni ardına koy-
muyorsa, ona yardım etmeye doymu-
yorsa, bu insancıllık alkışlanmaz da ne
yapılır? Böyle bir başbakana tapılır...
Hizmetçim... Aşkım...
iyilikseveriik bitmedi.
Söyleyin bakalım, kaçınız hizmetçini-
ze arsa, ev, araba, yazlık, kışlık aldınız?
Yanndan tezi yok, Guinness'e başvu-
rup rekorlar kitabına, "hizmetçisine en
büyük maddi desteği sağlayan kişi"
unvanının Çiller ailesine verilmesi için
istekte bulunmalıyız.
Ahhh, birdemütevazılık... Bir başba-
kan ailesi düşünün, haftasonu tatilini
hizmetçisine yaptırdığı, ait tarafı 70-80
dönümlük bir bağevinde geçiriyor. Kış-
lan Kartalkaya'da küçük bir dağevi,
yazlan Kuşadası'nda bağevi... Müte-
vazılığın devlet büyüklerimizin genleri-
ne de yerleşmiş olması ne güzel. Kö-
şemra Sultan'ın zavallı çocuklannın da
bir dikili ağacı yoktu.
Bunlar Çiller ailesinin toplum adına
yaptığı bireysel hizmetler. Bir de halkı-
mızın kafasındaki soru işaretlerini gide-
ren sosyal hizmetleri var. Bir süredir ka-
falan kanştıran birdurumdu; rüşvet ver-
mek yasal hale geldi de, acaba ahlaki
mi değil mi?
Şimdi bu sorun da çözümlenmiş ol-
du. Artık rüşvet vermenin herhangi bir
başan elde etmek için doğal bir hak ol-
duğu düşüncesi kâmuoyuna yerleşti.
Sanıyorum, bugün yann Maliye Bakan-
lığı bir yasa değişikliği hazırlar. Yazar-
kasalara ye bakanlık damgalı faturala-
ra bir bölüm daha eklenir:
"Verilen rüşvet tutan..."
Ne tuttuysa yazılır. Tabii bunun arka-
sından bir yasa değişikliği daha gerek-
li:
"Rüşvetin vergiden düşülmesi..."
Zamanla verilen rüşvet tutan vergiyi
geçeceği için ödüllendirme yönetme-
liklerinde de değişiklik yapılır:
"Enyüksek rüşveti veren işadamı, en
yükşek rüşveti veren politikacı..."
Çiller'in başanlan saymakla bitmez,
ama benim yerim bitti. Bütün bunlann
ardından koro halinde söylenen şarkı
şu:
"Çiller artık lider oldu..."
Anadolu insanı zenginin gücünü bi-
lir, "Paranınörtemeyeceğilekeyoktur"
der. işin içine siyaseti de katalım:
"Paranın ve oyun örtemeyeceği leke
yoktur..."
Amerika'dan terör uyarısı
• Baştarafi 1. Sayfada
Batı Avrupa'ya da kaydırdıği vurgulanan
raporda, örgütün ilk kez Avrupa'daki Batı
çıkarlannı doğrudan hedef aldığına dikkat
çekildi.
PKK'nin geçen yıl mart ayında AJman-
ya'da karayollannı lastik yakarak bloke et-
tiği ve bu ülkenin bazı şehirlerinde polis ile
şiddete yönelen çatışmaya girdiği belirtil-
di.
Raporda, PKK'nin siyasi kanadı ERNK
bürolannı Yunanistan ve Italya'da açtığı
anımsatıldı.
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın, Kong-
re'nin istemi üzerine geçen hafta yayımla-
dığı insan haklan ve Kabns raporunda da
PKK'nin Iran ve Suriye gibi ülkelerin yanı
sıra, ERNK kastedilerek, A%Tupa'daki bazı
kaynaklardan destek aldığı vurgulanarak,
terör örgütünün Avrupa"daki faaliyetlerine
dikkat çekilmişti. Global Terorizm Rapo-
ru'nda, PKK'nin, geçen yıl turistlere yö-
nelttiği saldınlann sayısında 1993 yılına
göre bir azalma olduğu. ancak aynı dönem-
deki saldınlarda şiddet unsurunun ağır bas-
tığı vurgulandı. PKK'nin yabancı turistleri
kaçırma ve sahil kentlerinde giriştiği bom-
balı sadınlara da örnekler verilerek değini-
len raporda, terör örgütünün Türkiye'deki
büyük kentlerde hükümete ve ticari hedef-
lere yönelik saldınlannın Türkler ve yaban-
cı ziyaretçiler için risk oluşturduğu vurgu-
landı. Raporda, PKK'nin, 'eüıik Kûrtier'
dahil. Tüık yurttaşlanna yönelik terörist sal-
dınlannın da azalmadan sürdüğüne dikkat
çekildi. ABD'nin 1994 Global Terorizm
Raporu'nun Türkiye bölümünde daha ön-
ce değinilmeyen "aşın dinciler" konusu
1995 raporunda yer aldı. Raporda, "Türki-
ye'de bir İslami hükümet oluşturuhnasuu
isteyen, "gevşek' biçimde örgütlenmiş aşın
Türk İslanıcılannın. laik devlet kurumlan-
na saklınlar düzenkHÜgine" işaret edildi.
Bu gruplann. "İslami Cihad", "İslami
Hareket Orgntü" ve "İBDA-C" gibi adlar
altında saldınlar düzenlediklerine dikkat
çekildi. Türkiye'deki aşın İslami gruplann
kuvvetli bir Batı aleyhtarhğı güttükleri de
belirtilen raporda, bu örgütlerin giriştiği ba-
zı saldmlardan örnekler verildi. ABD'nin
Global Terorizm Raporu'nda, "Marksist-
Leninist terör örgütü" olarak tanımlanan
Dev Sol'un, son iki yılda uğradığı yıpran-
malara karşın Türkiye'deki Amerikan çı-
karlan ve personeline tehdit oluşturmaya
devam ettiği vurgulandı.
ABD'nin 1994 raporunda Marksist-Le-
ninist çizgisi vurgulanmayan Dev-Sol, ''so^
cu terör örgütü" olarak tanımlanmıştı. Ra-
porda, Dev Sol'un iki fraksiyonunun kendi
aralanndaki çekişmeler ve polisin gerçek-
leştirdiği tutuklamalar sonucu geçen yıl
önemli ölçüde "hareketsiz" kaldığı belirtil-
di.
OLAYLARIN
ARDEVDAKI
GERÇEK
• Baştarafi 1. Sayfada
Diyanet İşleri Başkanı
Mehmet Nuri Yılmaz, bu
konuda şunlan söyledi:
"özel televizyon ekranla-
nna bazı meczuplan çıka-
nyoriar. Tımarhanede yat-
ması gereken adamı, din
adına televizyona çıkan-
yorlar. Avrupa'da olsa, o
tür adama, şefkate muh-
taç diye iltifat ederler, te-
daviye alırtar. Bizde te-
levizyonlara çıkarılıyor,
meşhur ediliyor."
Ne yazık ki, ülkemizde
Müslümanlığın siyasallaş-
ması bir salgın hastalığa
dönüştüğünden, her tür
politikacı, din adına tele-
vizyonlarda ahkâm kesi-
yor.
Kutsal Müslümanlığı,
içeriğinden kopararak si-
yasal iktidar kavgasının
aracı yapanlar, elbette
dine saygısızlık ediyorlar.
Yazık!.. • • •
Sıvas'ta
tesettürlü
futbol ıııaçı
SIVAS (Cumhuriyet) -Sı-
vas'ta futbolseverler, dünya
futbol tarihinde bir örneği
daha bulunmayan olaya ta-
nık oldular. İkinci Amatör
Küme futbol maçlannda Be-
den Terbiyesi'nin Paşa Ça-
yın 1 No'lu Stadyumu'nda
Emniyetspor'la oynanacak
futbol maçına RP sempati-
zanı Özfidancı Belediyes-
por futbolculan şortlan toz-
luklannın üzerini örtecek
kadar uzun ilginç bir kıya-
fetle çıktı. Maçın hakemi,
futbolculann kıyafetlerinin
müsabaka yönetmeliğine
uygun olmadığını, maçı bu
koşullarda yönetemeyeceği-
ni söyleyince futbolcular
formalannı degiştirmek zo-
runda kaldılar.
A 1 V A P SOV T e r ö r
uyuşturucuyla işbirliğinde
Jİ KEMAL YURTERİ ^ ^ raponı: Birleşmiş Suç örgütlerinin amacı
• Baştarafi 1. Sayfada
Giingör \eoer katılırken iz-
diham yiizünden bir süre du-
ruşmaya başlanamadı.
Pakdemirli, duruşmada,
yapacağı yazılı savunmaya
ek olarak kısa bir sözlü sa-
vunma yaptı. Davacı Demi-
rel'in, zamanında kendisine,
partisine ve genel başkanına
büyük hakaretlerde bulundu-
ğunu öne süren Pakdemirli,
Yüce Divan'ın arkadaşlan
hakkında verdiği beraat kara-
nndan sonra Demirel'in özür
dilemediğini belirtti. Cum-
hurbaşkanı'nın yargıya gölge
düşürecek bazı açıklamalar-
la kendileriyle polemiğe gir-
diğini anlatan Pakdemirli, bu
durum üzerine, Demirel'e,
koşullu olarak, geçmişte ken-
dileri için kullandığı sözleri
iade edeceğini açıkJadığım
söyledi. Pakdemirli,"Benim
hatıriattığım sözkr eğer ha-
karetse, Cumhurbaşkam,za-
manında bize büyük hakaret-
lerde bulundu. Hatta, bize
toplam 342 kez 'hırsız, yalan-
cı' demiş" açıklamasını yap-
tı. Duruşma, davahnın varsa
eksik ve yeni kanıtlannı sun-
ması, davahnın maaş ve gelir
durumu ile tnal varlığının be-
lirlenmesi için 12 Temmuz
1995 tarihine ertelenirken
Pakdemirli'nin avukatlan,
davacınm, kişilik haklanna
saldında bulunuldugu gerek-
çesiyle tazminat istemine da-
yanak olan Borçlar Yasa-
sı'nın 49. maddesinin anaya-
saya aykın olduğunu ileri
sürdüler. Bu konuda bilgi
veren Avukat Haluk Bozova-
h. şunlan söyledi: "Borçlar Kanu-
nu'nun 49. maddesinin 2. fikrası ana-
yasaya aykındır. Bu fikra," Hâkim ma-
nevi tazminatın miktannı tayin eder-
ken taraflann sıfatını, işgal ettiği ma-
kamı dikkate alır' demek suretiyie eşit-
Uk ilkesini zedekmektedir."
Pakdemirli. Adliye'den çıkarken
yaptığı açıklamada, davaya neden olan
görüşlerinin, Demirel'in zamanında
kendüerine yönelttiği sözleri iade et-
mekten ibaret olduğunu söyledi. Pak-
demirli, şu açıklamayı yaptı: "Biz,
Pakdemirli "Demirel özür dilemediği müddetçe bu dava burada bitmeyecek, bu dava
sokaklarda ve siyaset alaniannda devam edecektir" dedL
Cumhurbaşkanlıgı makamına her-
hangi bir şe> sövlemedik. Biz, vaktiyle
muhalefet lideri \e başbakan olan kişi-
nin partimize yapoğı bühtanlan ve par-
timiz için kullandığı haksız cümleleri
kendisine iade ettik. Ve hâlâ kendisinin
özür dikmesini bekliyoruz."
ANAP lideri Mesut Yılmaz, Demi-
rel-Pakdemirli davasını izlemek için
Manisa'dan gelen partililere yaptığı
konuşmada, yargılamanın Pakdemirli
değil, Demirel olduğunu söyledi. Yıl-
maz. şöyle konuştu: "Şimdi, Cumhur-
başkam'nm,Pakdemirli'nin beyanlan-
nı dava konusu yapması. kendisi açısın-
dazaaftar. Yargüanan Pakdemirli değil,
DemireFdir. Davanın bundan sonraki
aşamalannın en fazla Cumhurbaşka-
nı'na zarar vereceğini düşünüyonım.'"
Cumhurbaşkanı'nın bazı iİçeleri il
yapan Yetki Yasası'nı onaylamakla ta-
rafsızlığını yitirdiği görüşünü yinele-
yen Yılmaz, "Bundan sonra kendisine
anayasada yer alan cumhurbaşkam gi-
bi değil, davranışlarnla hak ettiği gibi
davranmayı kararlaştırdık" dedi.
ANKARA - PKK'nin de
aralannda bulunduğu başjı-
ca terör örgütlerinin uyuştu-
rucu ticaretini önemli bir fi-
nans kaynağı olarak değer-
lendirmesi sonucu, 1992 ile
1995 yıllan arasında gerçek-
leştirilen 12 uluslararası gü-
venlik toplantısında, terör-
uyuşturucu bağlantısının
önemi vurgulandı. Birleşmiş
Milletler (BM) Uluslararası
Narkotiklerin Kontrolü Bö-
lümü'nce hazırlanan rapor-
da, uyuşturucu kartellerinin,
faaliyetlerini etnik ve ekono-
mik sorunlann yaşandığı
bölgelerde yoğunlaştırdığı-
na dikkat çekildi.
Uluslararası toplantılann
ardından yayımlanan sonuç
bildirgelerinde, terör örgüt-
lerinin uyuşturucu bağlantı-
lan konusunda çalışma ya-
pılmasının gereğine değinil-
di. Bu değerlendirmelerin
bir bölümünün, PKK'nin
uyuşturucu ticaretine girme-
si sonucu bu alanda yürüt-
tükleri mücadeleyi arttırmak
zonında kalan Türk yetkili-
lerinin girişimleri ü-zerine
gündeme aluıdığı belirtildi.
Sonuç bildirgelerinde te-
rör-uyuşturucu bağlantısının
ele alındığı uluslararası top-
lantılann bazılan ve bu bağ-
lantının bildirgelerde yer
alış şekli, Emniyet Genel
Müdürlüğü'nün kayıtlanna
göre şöyle:
tnterpoTün 1992 toplanb-
a: 4-10 Kasım 1992 tarihle-
ri arasında yapılan Interpol
toplantısı sonucu yayımla-
nan 1991 yılınailişkin uyuş-
turucu madde kaçakçılığı
değerlendirmesi:
Dünya kokaininin büyük
bölümü Peru'da yetişmekte-
dir. Yasadışı ekimin yüzde
65' i Huallaga Vadisi'nin yu-
kan kesimlerinde gerilla
gruplannın faaliyet göster-
diği ve uyuşturucu ile müca-
dele birimlerinin çahşmala-
nnın engellendiği bölgeler-
de yapılmaktadır. Peru yetki-
lileri, gerillalarla kokain üre-
ticileri arasında bağlantı ol-
duğunu rapor etmektedir...
BM raponı: Birleşmiş
Milletler (BM) Uluslararası
Narkotiklerin Kontrolü Bö-
lümij'nce hazırlanan 1992
yılı raporunun 5. maddesi:
Yasadışı uyuşturucu üre-
timi ve kaçakçılığı dünyada
artış göstermiştir. Aynca ba-
zı organizasyonlann, terör
faaliyetlerine finans sağla-
mak için uyuşturucu madde-
lerin üretimi. dağılımı ve pa-
zarlamasnşleriyle uğraştığı
bilinmektedir.
BM Genel Kurulu karan:
BM Genel Kurulu'nun 24
Kasım 1993 tarihinde aldığı
Terorizm ve İnsan Haklan
konulu karan:
Genel kurul, terörist grup-
lar ile silah ve uyuşturucu
madde kaçakçılan arasında-
ki kuvvetli bağın farkında-
dır...
ABD raponı: ABD U-
yuşturucuyla Mücadele Teş-
kilatı'nın (DEA) 1993 yılı
raponı:
Türkiye, 1988 BM Kon-
vansiyonu'nu onaylamama-
sına karşın, Güneydoğu'da
Kürt devleti kurmak için sa-
vaşan PKK bölücülerinin
devamlılıkJannı fınanse et-
meleri için uyuşturucu ka-
çakçılığı yaptıklannı bildir-
mektedir...
BM'nin 1993 raponı: BM
Uluslararası NarkotikJerin
Kontrolü Bölümü'nün 1993
yılına ilişkin raporunun 2.
maddesi:
Uyuşturucu kartelleri ara-
sında kurulan bağlarla dün-
ya uyuşturucu madde kaçak-
çılığı globalleşmektedir. Bu
kartellerin çok değişik tek-
nik ve metotlan kullandıkla-
n, uyuşturucu kaçakçılığı fa-
aliyetlerinin etnik kûtuplaş-
manın ve ekonomik sıkıntı-
nın çok olduğu bölgelerde
yoğunluk kazandığı ifade
edilmektedir...
Şeriatçılar da uyuşturu-
yon 13-22 Nisan 1994 tarih-
leri arasında Viyana'da ger-
çekJeştirilen BM Uyuşturu-
cu Maddeler Komisyo-
nu'nun 37. dönem toplantı-
sında eski Interpol Genel
Sekreteri Kendall'ın yaptığı
konuşma:
Suç örgütlerinin amacı ge-
nelde mali olmakla birlikte,
bazen politik etkenler de ka-
nşmaktadır. Örneğin Kürt
örgütü PKK, kayıtlarda be-
lirtildiği üzere, kendisini
uyuşturucu madde ve silah
kaçakçılığından finanse et-
mekte olup aynı zamanda
politik bir ideoloji izlemek-
te ve terorizme başvurmak-
tadu-. Çok yakın tarihte, Ce-
zayir'de Islam köktendinci-
liği ile ilgili bir grup, Fran-
sa'da polis tarafından yapı-
lan soruşturmanm ardından
uyuşturucu madde kaçakçı-
lığıyla ilgili çıktı...
İnterpol'ün 1994 değer-
lendirmesi: Interpol Gesel
Sekreterliği Uyuşturucu Ait
Bölümü'nde hazırlanarak 8-
9 Mart 1995 tarihleri arasın-
da Lyon'da yapılan 21. Avru-
pa Uyuşturucu Bölüm Baş-
kanlan Toplantısı 'nda dağı-
tılan 1994 yılı değerlendir-
mesi:
Avrupa uyuşturucu istih-
barat teşkilatlanna göre
Türk suçgruplannın pek çok
Avrupa ülkesinde eroin tica-
retinin toptan ve orta düzey-
de işlemleri üzerinde domi-
nant nüfuzlan bulunmakta-
dır. 1987-94 yıllan arasında
Türk gruplann Batı Avru-
pa'daki altcı ülkelerin
TIR'lanyla büyük miktarlar-
da eroin sevkıyatı içinde ol-
duklan tespit edilmiştir. Ba-
tı Avrupalı istihbarat kunı-
luşlanna göre PKK, Türki-
ye'deki faaliyetleri için Av-
rupa'ya yüklü miktarda ero-
in sevk etmektedir.
"Balkan yolu" üzerinden
eroin ticareti yapan Türk suç
gruplannın, özellikle Avru-
pa piyasasına eroin sevkıya-
tı ve dağıtımı konusunda hâ-
kimiyeti devam etmektedir.
Batı Avrupa ve Türk istihba-
rat teşkilatlan, PKK'nin ça-
hşmalan için para temin et-
mek amacıyla eroin kaçakçı-
lığı yaptığını tespit etmiştir.
Batı Avrupalı suç ötgütleriy-
le Türk satıcılar arasındaki
işbirliği sonucu Batı Av-
rupa'ya uzanan iyi tesis edil-
miş bir uyuşturucu yolu
oluşturulmuştur.
PKK kuryesi morfinle yakalandı
İstanbul Haber Servisi-
Bahçelievler'de
dûzenlenen bir
operasyonda 35 kilogram
baz morfin ele geçirildi.
Bölücü terör örgütüne
parasal destek sağlamak
amacıyla satılmak istendiği
iddia edilen baz morfin ile
ilgili 5 kişi yakalandı.
İstanbul Emniyet
Müdürlüğu Narkotik Şube
Müdürlüğü'nden yapılan
açıklamaya göre Nusret
San adlı kişinin
Bahçelievler'de bulunan
EHbistan yîne gergin
evinde uyuşturucu madde
bulunduğu yolundaki
ihbann değerlendirilmesi
sonucu operasyon
düzenlendi. Evde yapılan
aramalarda, yatak
odasındaki gardıropta,
çanta ve çuval içine
yerleştirilmiş 35 kilogram
baz morfin elde edildi.
Evde bulunan Nusret ve
Fahrettin San gözaltına
alındı.
Yakalanan sanıklann
yapılan sorgulan sonucu
Abdullah Balıkçu Hurşit
Parlak ve Naif Parlak adlı
kişilerin de ele geçirilen
uyuşturucu maddeyle
ilişkileri olduğu öne
sürüldü. Yürütülen
soruşturma sırasında,
aranan bu kişilerden Hurşit
Parlak'ın PKK terör örgütü
üyesi olduğu ve örgüte
para sağlamak amacıyla
uyuşturucu madde
kaçakçılığı yaptığı iddia
edildi.
Olayın örgüt bağlantılı
olması üzerine ilişki
kurulan İstanbul Terörle
Mücadele Şubesi
ekiplerinin yaptığı
operasyonda da Hurşit
Parlak, Abdullah Balıkçı
ve Naif Parlak yakalanarak
gözaltına alındı.
Sanıklardan Hurşit
Parlak'ın uyuşturucu
satışından elde edilen
paralarla sağladığı
malzemeleri kırsal alanda
bulunan örgüt üyelerine
gönderdiği ve bu suçtan
Van Emniyet Müdürlüğü
tarafından arandığı iddia
edildi.
SERMETÇUHADAR
KAHRAMANMARAŞ (Cumhariyet) -
Kahramanmaraş'ın Elbistan ilçesınde iki ka-
dının polis tarafından kaçınldığı iddialan
üzerine başlayan gerginlik sürüyor.
Önceki günü sakin geçiren Elbistan, 5 ha-
ziran gecesi tekrar kanştı. Bir grup, taşlar ve
molotofkokteylleriyle Çarşı Polis Karako-
lu'na saldunda bulundu. Olayda üç kişi isa-
bet eden kurşunlarla yaralandı. Bunlardan
ikisinin av tüfeğiyle birinin de tabanca kur-
şunuyla yaralandığı bildirildi. Vali Vekili
Hulusi Gülşen, olayiarda yaralanan vatan-
daşlann polis tarafından yaralanmadığını sa-
vundu.
Kahramanmaraş Emniyet Müdürü Tez-
can Ozkanhjîlbistan'daki olaylar nedeniy-
le merkeze alındı. Içişleri Bakanlığı'ndan
alınan bilgiye göre Kahramanmaraş Emni-
yet Müdürlüğu görevine Ankara Emniyet
Müdür Yardımcısı AHKalkangetirildi. Yet-
kililer, Kalkan'ın Kahramanmaraş Emniyet
Müdürlüğü'ne, bakanlığın emriyle getiril-
diğini, atama karannın daha sonra çıkaca-
ğını kaydettiler.
Bu arada Emniyet Amiri Hüseyin Can,
polis memurlan Hüseyin Eren ve Kamil Er-
naz ile kaçınldıklan öne sürülen Makbule
Yüce ile Aysun Yüce adlı kaduılann koca-
lannın şikâyeti üzerine çıkanldıklan nöbet-
çi Sulh Ceza Mahkemesi'ncetutuklandılar.