Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7 HAZİRAN 1995 ÇARŞAMBA
12 DIZIYAZI
Türkiyekeskin dönemeçte
İNSAN HAKLARI
VE TÜRKİYE
\
GÜNEY DİNÇ
• Avrupa Insan Hakları Mahkemesi'nde (Divan), Türkiye'ye
yönelik davaların sayısı dörde ulaştı. Bu davalar henüz
sonuçlanmadı ancak Türkiye hızla keskin bir dönemece
yaklaşıyor. Ya uygar dünyanın paylaştığı insancıl değerlere
yönelerek yanlışlar düzeltilecek ya da dışlanarak kaçınılmaz
olacaktır.
• Uluslararası yargı, ancak insan haklarına saygılı ülkeler
üzerinde etkili olabilir. Insan haklarını özümsememiş
toplumların bu tür örgütlenmelere katılmaları, iki taraf için
de sıkıntı kaynağı olmaktadır. Değişimi yadsıyıp olduğu gibi
kalmakta direnerek insan haklarına uyum sağlanamaz.
Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi'nde
(Divan), Türkiye'ye yönelik davalann sa-
yısı dörde ulaştı. Bunlar sırasıyla şöyle
özetlenebilir.
Lolzldou Pavasi:
Türkiye'ye karşı Dıvan'daki ilk dava,
Kuzey Kıbns' ın Kyrenia kentınde yaşar-
ken 1972'de evlendiği eşiyle birlikte Ni-
cosia'ya yerleşen Bn. Titina Loizi-
dou'nun Komisyon'a yaptığı başvuru so-
nuçlandı.
18 Mart 1989'da. Güney Kıbns'ta ya-
şayan bir grup Rum kadını, "Kadınlann
evîerine yürüyüşü" adını koyduklan bir
gösteri düzenleyerek ızinsiz olarak Ku-
zey Kıbns'a geçtiler. Kıbns Türk polisi,
eylemcileri tutukladıktan birkaç gün son-
ra Birleşmiş Milletler görevlilerine tes-
lim ettiler. Böylece Rum kadınlann Gü-
ney ICıbns'a dönmeleri sağlandı.
Bu olay nedeniyle Bn. Loizidou. söz-
leşmenin 3, 5/1, 8. ve 1. numaralı proto-
kolün 1. maddelerinın çiğnendiği savla-
nyla Türkiye'ye karşı bireysel baş\ııru-
da bulundu.
Türkiye, bireysel başvuru yetkisini ka-
bul ederken bazı çekinceler koymuştu.
Sözleşme'nin 25. maddesine göre yapı-
lan ilk bildirimde, "... sadece Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası'nın uygulandığ)
sınırbr içindeki topraklarda Türk kamu
makamlannın fîiHerine»" ilışkın işlem-
lernedeniyle Komisyon'ayetki verilmiş-
ti. Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti bu ta-
nımın dışmda kaldığı gibi Loizidou'nun
yakındıgı olaylar, "~ Türk kamu ma-
kamlannın~" uygulamalan değildi.
Komisyon, 4 Mart 1991'de başvuru-
nun kabulüne karar verdi. Sonuç rapo-
runda ise yakınılan olayda bir sözleşme
ihlalı bulunmadığı yargısına vardı.
TUrtclye'nln sorumluluğu
Uyuşmazlıgı divan önüne getiren taraf,
Güney Kıbns Cumhuriyeti oldu. Kıbns
Cumhuriyeti, Loizidou'nun diğer savla-
nnı bir yana bırakarak olayın yalnız mül-
kiyet hakkmı koruyan 1 numaralı proto-
kolün 1. maddesi kapsamında değerlen-
dirilmesini istedi.
Dava, divanın şimdiye kadar karar ver-
diği olaylardan hiçbirine benzemiyordu.
Avrupa Konseyi'nin iki üyesi olan Tür-
kiye Cumhuriyeti ile (Güney) Kıbns
Cumhuriyeti, Loizidou'nun bireysel baş-
vurusu nedeniyle karşı karşıya gelmiş
oluyorlardı.
Divan önündeki duruşma 22 Haziran
1994'te yapıldı. Türkiye, sözleşmenin
46. maddesine göre divanın yetkisini ka-
bul ederken " „ Türkiye Cumhuriyeti'nin
ölkcsinin milö snurian içindeortaya çıkan
obytara_." ilişkin önceki çekincelerini
yinelemişti. Divan, ön gözkmlerini içe-
ren karannı, 23 Mart 1995'te açıkladı.
Sözleşmenin 25. ve 46. maddelerine iliş-
kin çekincelerin geçersizliğine, komis-
yon ve divanın bu uyuşmazlıgı inceleyip
sonuçlandırmaya yetkili olduğuna, Tür-
kiye'nin davalı hükümet konumunda bu-
lunduğuna karar verildi. Sözleşmenin sü-
rekli ihlalinin çözümü güç, hukuksal ve
nesnel sorunlar içerdiği belirtilerek dava
dosyasmın kapsamına ve mevcut kanıt
dunımuna göre bu aşamada, sonuca gi-
debilmek için elde yeterli saptamalann
bulunmadığı vurgulandı. Divan bu ne-
denlerle, şimdilik uyuşmazlığın özüne
ilişkin karar vermemesi gerektiği görü-
şûne vardı.
Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti'nin
Avrupa Konseyi ülkelerince bağımsız bir
devlet olarak tanınmaması nedeniyle,
1974 Kıbns çıkartmasından sonra Ku-
zey Kıbns'ta oluşan yapılanmanın hu-
kuksal sorumluluğu bu karar ile Türki-
ye'ye yöneltilmiş oluyor.
Sargtn-Yaflcı davası
"Makul süre"len aşan tutukluluk ve
yargılama konulannı kapsayan bu dava-
yı daha önceki bölümlerde özetlemiş bu-
lunuyoruz. Divandaki duruşma 25 Ekim
1994 günü yapıldı. Henüz karar açıklan-
madı.
Mansur davası
Sakti Mansur, Iran kökenli bir TC va-
tandaşı. Türkiye- Yunanistan arasındaki
birsuç trafiği nedeniyle 1981 yılında Yu-
nanistan'da tutuklanıyor. Aynı suç nede-
niyle, 1984 yılında Türkiye'de tutuklanıp
yargılanıyor. Çeşitli aşamalardan geçen
yargılanması sırasında 1 Temmuz 1991 'e
kadar tutuklu kalıyor. Sonuçta Mansur
aldığı cezadan çok daha uzun bir süre tu-
tuklu kalmış oluyor.
Komisyon, "tnakul süre"leri aşan tu-
tukluluk ve yargılama nedeniyle, sözleş-
menin 5/3 ve 6/1 maddelerinın ihlal edil-
diği görüşüne vardı.
Dostça çözüm sürecinden bir sonuç
alınamayınca, raporunu hazırlayan ko-
misyon, konuyu AlHM'ye götürdü. Di-
vandaki duruşma 22 Kasım 1994'te ya-
pıldı. Karar henüz açıklanmadı.
Mltap ve Müfttioğlu davası
Yakınmacılardan Nasuh Mitap bir eko-
nomist. Abdullah Müftüoğlu ise avukat.
Her iki başvurucu, Dev-Yol örgütünün
merkez komite üyesi olduklan kuşku-
suyla 1981 yılının Ocak ayında Anka-
ra'da gözaltına alındılar. 23 Nisan
Yoğun, kaba ve süreklilik taşıyan ölümcül insan haklan ihlallerinin yaşandığı ülkemiz-
de, yasama, yargı ve yürütme erklerine çok iş düşüyor. Oysa, kolaycılığın batağına dü-
şen Türkiye'de, yeni açılımlara yönelmek bakımından devlet durmuş gibi.
Dört aşamalı yargı
Bireysel başvuruda
îzlenen yöntem
Avrupa tnsan Haklan
Komisyonu'na gönderilen
bireysel başvurulann ince-
lenmesinde şu yöntem iz-
leniyor:
Birinci Aşama: Avru-
pa İnsan Haklan Komis-
yonu
Yakınmacılar, ilgili dev-
leti ve istem konusu olay-
lan açıklayan dilekçeleri
ile AlHK'ye başvunıyor-
lar. Komisyon, ilk değer-
lendirmede, başvurunun,
"incelenebilir" nitelikte
olup olmadığını araştın-
yor. Dilekçe imzasızsa, ya-
kınma konusunda komis-
yonca ve uluslararası or-
ganlarca daha önce karar
alınmış ve yeni olaylara
dayanmıyorsa, istemler
sözleşmeye aykın ve baş-
vuru hakkının kötüye kul-
lanılması niteliğindeyse,
ulusal organlarca incelen-
meden komisyona iletil-
mişse, doğrudan reddine
karar veriyor. (Md. 27)
Komisyon, dilekçeyi
"incelenebilir" nitelikte
bulursa, yakınmacıyı ve ü-
gili devletin temsilcilerini
dinleyip, olaylan araştır-
dıktan sonra, "dostça çö-
züm" olanaklannı anyor.
(Md: 28) Incelemeyi sür-
dûrmek amacıyla, üyeleri
arasından yedi kişilik bir
alt komisyon seçiyor. Her
ilgili, bu komisyona birer
üye verebiliyor. (Md: 29)
Alt komisyon, "dostça çö-
züm" yolu bulabilirse, bu-
nu bir raporla, ilgili dev-
letlere ve A. K. Genel Sek-
reterliği'ne bildiriyor.
(Md: 30) Böyle bir çözüm
bulunamamışsa, AİHK
yakınılan olaylann sözleş-
meye aykın olup olmadı-
ğını değerlendiriyor. Ko-
misyon, olayla ilgili görüş
ve önerilerini açıklayan ra-
porunu Avrupa Konseyi
Bakanlar Komitesi'ne su-
nuyor. Raporun birer örne-
ği yanlara gönderiliyor.
(Md:31)
tkinci Aşama: Avrupa
Konseyi Bakanlar Komi-
tesi
Komisyon raporunun
Bakanlar Komitesi'ne ve-
nlmesinden başlayarak üç
ay içinde uyuşmazlık
AlHM'ye götürülmezse,
Bakanlar Komitesi, söz-
leşmenin çiğnendiği veya
çiğnenmediği konusunda
üçte iki çoğunlukla karar
veriyor. Üye ülkeler, bu
karara uymayı sözleşmeyi
imzalamakla kabul etmiş
oluyor. (Md: 32)
Ucüncü Aşama': Avru-
pa Insan Haklan Mah-
kemesi
Dostça çözüm çabalan-
nın boşa çıkması üzerine,
AlHK'nin olayla ilgili ra-
porunu Bakanlar Komite-
si'ne verdiği günü izleyen
üç ay içinde, Komisyon
veya uyuşmazlıkla ilgili
devletler, gerekli karar
alınmak üzere Avrupa In-
san Haklan Mahkeme-
si'ne başvuruyorlar. Dava-
yı inceleyecek mahkeme,
aralannda ilgili devlet
temsilcilerinin de bulun-
duğu yedi yargıçtan oluşu-
yor. Mahkeme kararlan
İcesin oluyor. (Md: 43,44,
47,48, 50. 52.)
Dördüncü Aşama: Av-
rupa Konseyi Genel Sek-
reterüği
AlHM'nın verdiği ka-
rarlan uyuşmazlıkla ilgili
devletler, uygulamak zo-
rundadırlar. Karar somıç-
lannın yerine getirildiğı,
A.K. Genel Sekreterli-
ği'ne bildiriliyor. (Md: 53,
57.) Kurulan yapının ayak-
ta durabilmesi için, Mah-
keme kararlannın uygu-
lanması, Avrupa Konse-
yi'ni oluşturan devletlerin
üzerinde özenle durdukla-
n bir konudur.
Güney Dinç'in "İnsan
Haklarına Uzanmak" adlı
kjtabından (Say Yayınlan),
tstanbul.
1981 'de Ankara Sıkıyönetim Mahkeme-
si "nce tutuklanıp cezaevine gönderilince-
ye kadar polis gözetiminde kaldılar. 26
Şubat 1982'de, TCK 146. maddeyeaykı-
nlık savıyla yargılandıklan dava başladı.
Savcılık, her iki sanığa ölüm cezası ve-
rilmesini talep etti. 19 Temmuz 1989'da
sonuçlanan davada askeri mahkeme sa-
nıklara yaşam boyu hapis cezası verdi.
Aynca kamu hizmetlerinden müebbet
olarak yasaklandılar. 15 yıldan fazla ce-
zalar kendiliğinden Yargıtay'a gönderil-
diğinden, bu dosya da Askeri Yargıtay'a
gönderildi. Çeşitli yargısal işlemler nede-
niyle, dava henüz kesin sonuca ulaşma-
mış bulunuyor.
Komisyon, Mitap ve Müftüoğlu'nun
başvurulannı inceledikten sonra gözal-
tında ve tutuklu olarak cezaevinde bu-
lunduklan dönemin "makul sûre"yi aş-
mış olması nedeniyle 5/3. maddenin ih-
lal edildiği görüşüne vardı. Komisyon ra-
porunda aynca, olağandışı birmahkeme-
de yargılanmalan, davanın çok uzaması
ve adil yargılama kurallanna uyulmama-
sı nedeniyle, Sözleşme'nin 6/1. madde-
sinin a, b ve c bentlerine aykınlık oldu-
ğu belirtildi.
Dostça çözüm aşamasından bir sonuç
alınamaması nedeniyle, komisyon uyuş-
mazlıgı divana gönderdi. Bu davanın du-
ruşması henüz yapılmadı.
Türkiye'nin zor sınavı
Bir zamanlar çok tartışılan 141. ve
142. maddeler vardı. 1991 yılında bu
maddeler kaldınlırken düşünceye konan
yasaklann bir bölümü. ağırlaştınlarak
3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası'nın
8. maddesine taşuıdı. Şimdi 8. madde tar-
tışılıyor. Içte ve dışta büyük rahatsızlık
yaratan soruna bulunabilen en ileri çö-
züm, 8. maddeyi bu kez TCK'nin 311.
maddesine taşımak oluyor. Bir de buna
"demokratikieşme paketTdenıliyor.
Türkiye'nin zorluklan, salt 8. madde-
nin kaldınlmasıyla da bitmiyor. Yoğun,
kaba ve süreklilik taşıyan ölümcül insan
haklan ihlallerinin yaşandığı ülkemizde,
yasama, yargı ve yürütme erklerine çok
iş düşüyor. Oysa, kolaycılığın batağına
düşen Türkiye'de. yeni açılımlara yönel-
mek bakımından devlet durmuş gibi.
Dünyanın her yerinde insan haklannın
korunup geliştirilmesi, ulusal organlann
çabalanyla gerçekleşiyor. Avrupa İnsan
Haklan Sözleşmesi'nin yapılanması da
bu temele dayanıyor. Komisyon ve Di-
van, incelediği başvurulardakı yanlış uy-
gulamalan saptayarak ilgili hükümetleri
uyarmakla, onlara yardımcı oluyor.
Uluslararası yargı, ancak insan hakla-
nna saygılı ülkeler üzerinde etkili olabi-
lir. İnsan haklannı özümsememiş top-
lumlann bu tür uluslararası örgütlenme-
lere katılmalan, iki taraf için de sıkıntı ve
gerilim kaynağı olmaktadır "Taşuna
suyla değirmen dönmeyeceğme" göre bir
süre sonra bu yapılanmanın anlamsızlı-
ğı kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. De-
ğişim ve yenilenmeyi yadsıyarak olduğu
gibi kalmakta direnerek insan haklanna
uyum sağlanamaz. Sigorta emeklilik ya-
şından özelleştirmeye kadar ekonomik
ve toplumsal yaşamı IMF'nin kıskacına
bırakarak yabancılan ilgilendiren alan-
larda ulusal hukuku Avrupa Topluluğu
ölçütlerine uyarlama yûkümlülüğü altı-
na girenlerin, insan haklan konusundaki
eleştiriler karşısmda koyu milliyetçi ke-
silmelerini anlamanın olanağı yok. Tür-
kiye hızla keskin bir dönemece yaklaşı-
yor. Ya uygar dünyanın paylaştığı insan-
cıl değerlere yönelerek yanlışlar düzelti-
lecek ya da sürekli kınanmanın buruk-
luğunu yiğitliğe dönüştürebilmenin usta
politikacılann gösterileriyle çağdaş ör-
gütlenmelerin dışına itilmek kaçınılmaz
olacaktır. Türkiye bu durumlara düşürül-
memeli...
BİTTİ
Dünya'yı döndüren adam: Galîle
CEMGİL
Çağdaş fiziğin kuru-
culanndan GalDe (Gali-
leo- Galilei, 1564-
1642), Kopernik in bu-
luşlanndan yola çıkarak
astronomide büyük öne-
mi olan keşiflerde bu-
lundu.
Galile. bu alandaki
araştırmalannı telesko-
pun bulunmasına borç-
ludur. Teleskopun varlı-
ğını öğrenen Galile, he-
men kollan sıvayıp bir
teleskop yaptı.
Italya'nm Padua ken-
tinde fizik ve askeri mü-
hendislik dersleri veri-
yordu o sırada. Fizik ala-
nında düşen cisimlerle
sarkaç hareketlerini ince-
lemeye vermişti kendini.
Şimdi gökyüzünü göz-
lemlemeye girişti.
Aristotelesçi anlayışa
göre evren duruyordu,
hareketsizdi. Galile, da-
ha ilk gözlemlerinde bu
anlayışı yıkacak kadar veri toplamıştı.
Ay'ın dümdüz bir küre olmadığını, de-
nizler ve dağlarla kaplı olduğunu, Ve-
nüs'ün de aya benzediğini, girintiler çı-
kıntılarla örtülü olduğunu, Satürn'ün, üç
bölümlü göründüğünü saptamıştı Gali-
le.Bu keşiflerin en önemlisi şuydu:
Teleskopuyla, Jupiter'in çevresinde de
üç tane ay ya da yıldızın varlığını gördü.
Kopernik sistemınin küçük ölçüde bir
modelini oluşturdu.
Galile, gezegenlerin hareketlerinin
saptanmasının denizlerde boylamlann
hesaplanmasında yarar olacağını da gör-
müştü. Onaltıncı yüzyılda. topçuluk ala-
nındaki araştırmalar sırasında namludan
çıkan güllenin ilk hızı ve yörüngesı üze-
rine bazı bilgiler edinilmişti. Ne var ki
TARİHTE DÜŞÜNCE
"SUÇLULARI"
• Aristotelesçi inanışa göre dünya, evrenin
merkezi idi ve olduğu yerde duruyordu. Oysa
Galile, dünyanın durağan olmadığını, güneşin
çevresinde döndüğünü ileri sürmüştü.
• Halkın da anlaması için kitabrnı Latince
yerine Italyanca yazan Galile, en önemli
konulardaki resmi düşünceleri insafsızca
eleştirdi ve alaya aldı. Bu yeni bilimin ilk
büyük manifestosuydu.
bunlar, doğrulanmış değildi. Galile, de-
neye ve matematiğe dayanan bir yöntem-
le bunu hesapladı ve doğru bir sonuç el-
de etti. Galile, önceden benimsenmiş bil-
gileri ve görüşleri eleştirel bir inceleme-
den geçiriyor ve bunlan matematiksel bir
açıklama ile formülleştiriyordu. Bu onun
yaşamının da en büyük koşusuydu.
Bu konudaki düşüncelerini "Dünya-
nın İki Ana Sistemi İle İlgili Diyaloglar"
adlı kitabında ortaya attı.
Bu konudaki daha ileri bir çalışmasını
da engizisyon tarafından yargılanmasm-
dan sonra "tki Yeni Büim Üzerine Diya-
loglar'' adlı yapıtında sergiledi.
Galile'nin, Aristotelesçi dünya görüşü-
ne karşı en önemli eserlerinden biri. yü-
rürlükteki inancı hiçe sayarcasına
1632'deyazdığı: "EMinyanmtkiAnaas-
temL Ptolemia (Batlanyus) ve Kopernik-
çi Sistemlerle İlgili Dryalog" adlı kıtabıy-
dı Bu eleştiri içeren kitabını papaya ar-
mağan etmişti. O yıllarda Latince yazı-
lırdı bilimsel kitaplar, bunlan da yalnız
aydınlar anlardı. Ama Galile, eleştirileri
halk da anlasın diye ttalyanca yazdı.
"Bu kitapta Galile, en önemli konular-
daki resmi düşünceleri insafsızca eleştir-
di ve alaya akİL Bu yeni bilimin ilk büyük
manifestosuydu."
Bu tutumuna karşı kilise çevrelerinin
tepkisi gecikmedi. Galile'nin yargılan-
masına karar verildi. Duruşma sırasında,
kendisine daha ağır bir cezaya uğrama-
sını istemıyorsa Dünya ve evrenle ilgili
düşüncelerini geri alması istendi. Aristo-
telesçi inanışa göre Dünya, evrenin mer-
kezi idi ve olduğu yerde duruyordu. Oy-
sa Galile, Dünya'nın durağan olmadığı-
nı, Güneş'in çevresinde döndüğünü ileri
sürmüştü.
Papazlann kurduğu mahkeme önünde
Galile'ye diz çöktürüldü ve Dünya'nm
dönmediği söyletildi. Böylece canını
kurtarmış oluyordu. Ne var ki denildiği-
ne göre çıkarken ayağını yere vurarak
"Yine de dönfiyor" diye söylemişti.
Büyük bilgin yine de cezasız kalma-
mıştı. Özgür yaşamasına izin verilmedi.
Floransa yakınlanndaki villasında, ömür
boyu zorunlu oturmaya mahkûm edildi.
Burada dinamik ve statik üzerindeki ça-
lışmalannı tamamladı. 78 yaşında öldü.
BİTTİ
POLfTİKA VE ÖTESİ
MEHMED KEMAL
Yargıç Karşısında...
Türk şiirinin büyük ustası Nâzım Hikmet, 3 Hazi-
ran 1963'te Moskova'da öldü. öyle sanıyorum ki Nâ-
zım Hikmet, şairterimiz arasında mahkeme, hâkim,
savcı, avukat karşısına en çok çıkan şairierimizden-
dir. Bunu, "Memleketimden Insan Manzaralan'nş
Derkenar"üa şöyle anlatır:
"Adın?"
"Nâzım Hikmet."
"Doğumun?"
"Selanik dokuz yûz iki."
"Ate iş yaparsın?"
"Şairim." . .
"Onu geç, başka?"
"Yani yazar, gazetelerde."
Nâzım Hikmet gazetelere ne yazardı? Roman, öy-
kü, özellikle köşe yazısı... Oyunlan da vandı. Oyun ya-
zar, bunlann oynanmasina çalışırdı. Muhsin Ertuğ-
rul, oyunlannı sevdiği gibi Nâzım'ı da severdi. Kafa-
tası ve Unutulan Adam hep kapalı gişe oynamıştı.
Romanlan içinde en ünlüsü "Romantika"yd\.
Nâzım Hikmet roman da yazsa, oyun da çıkarsa,
şiir de söylese hep yargıç karşısına çıkanlıyor, sor-
gusu yapılıyor içeri alınıyordu. Propagandadan baş-
layan yasa maddelerı, "askeri isyana teşvik"e kadar
uzanıyordu. Nâzım'ın suçlanarak mahkemeye veril-
diği Ceza Yasası maddeleri artık yok!.. Yasada ara-
sanız da bulamazsınız. Hele 141-142'nci maddeler
tarihe kanştı. Bunlar yasadan çıktı, yerine başkalan
kondu, bu maddelerle kimse cezalandınlmaz oldu.
141-142'yi Ceza Yasası'ndan çıkardık, özgürlük ver-
dik diye koltuklannı kabartıp övünenler oldu. Özgür-
lük meleği kesildiler.
Körün degneğini beilediğı gibi solculugadeğen bir
şey oldu mu herkes Nâzım'ın üstüne çullanırdı. Bu-
gün gene çullanıyoıiar, ama Nâzım'ın yerini Aziz Ne-
sin alıyor.
"Kıbns Türiftür... Tün\ kalacaktır... Kahrolsun ko-
münistleri.." diye çağnlmıyor, ama özlemi duyuluyor.
Komünistliğin yerini zaman dalgası kaplıyor. Nâzım
da bir öcü olmaktan çıktı. Öcü, bir türlü çözüme ulaş-
mayan Kürt sorunudur.
Nâzım'agelince...
Ceza Yasası'nda "yurttaşlıktan çıkanlma" diye bir
madde olmadığı halde, Nâzım yurttaşlıktan Bakan-
lar Kurulu karan ile çıkanlmış. bir kanş toprağı yurda
sokulmamıştır. Bir hukukçumuzun söylediği gibi,
"Yurttaş suç işlemişse cezalandınlır, yurttaşlıktan çı-
kanlamaz" cezası diye bir suç da yoktur.
Sovyet sosyalizmi çağın başında yıkıldı. Sovyet
sosyalizminin yıkılışını Nâzım görmedi. Görse nasıl
yoaımlardı, ne derdi? Sovyet sosyalizminin çöküşü
kolay kolay içe sindirilecek bir olay değildir. Görüyor-
sunuz "Sovyet sosyalizmi" diyerek öteki sosyalizm-
lerden ayınyoruz.
Nâzım'ın görmediği sosyalizm..
Ortaokul öğrencisiydim, Nâzım adını birgazeteden
duydum. Son Posta gazetesi, Nâzım'ın "Kan Ko-
nuşmaz" adlı bir romanını yayımlıyordu. Gazeteler o
yıllarda roman yayımlarlardı. Roman günlük olurdu.
Her gün bir parçası çıkardı.
Gazetelerde roman yayımlamak (tefrika etmek) ge-
leneği öldü; bilmem yeniden başlasa nasıl olur?
Seçim sonucunu Suphi Taşhan'ın dizeleriyle şöy-
le dile getirelim:
Seçimler beklediğimi getirmedi
Seçimler gene olur.
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4SOLDAN SAĞA;
1/ Güzel sanat-
larda Meryem 1
Ana heykeline ~
ya da resmine
verilen ad. II
Osmanlılarda ka-
pıkulu askerlen-
ne ve kimi devlet
görevlilerine üç
ayda bir verilen
ücret... Kayak. 3/
Asya'da bir baş-
kent... Atmosfer 8
basıncından daha g
düşük bir basınç
taşıyan çevre. 4/ Uzun süre
cınsel ilişkide bulunmadığı
için aşın istek duyan kim-
se... Yüz, çehre. 5/ Sümer-
lerde sağlık tannçası... Seç-
kin. 6/Ongün... Anadolu'da
kurulmuş eski bir uygarlık.
7/ Kanatlan küt olduğu için
uçamayan bır Yeni Zelan-
da kuşu... Döl verme yet-
kinliğine eren. 8/ Denizle-
rin çekiknesiyle oluşan ve
yurtlanmaya elverişli olan bölge. 9/ "Gelse o şuh mecli-
se - - - ü tegaful eylese" (Şarkı)... Gazel ve kasidenın son
beytine verilen ad.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Verev iğne tekniğıyle işlenen, kafes biçiminde bir na-
kış türü. 2/ Bır çeşit gemici düğümü. 3/ Rusya parlamen-
tosuna venlen ad... Bir çeşit sinek. 4/ Trabzon'un bir il-
çesı... Genellikle gömlek yapımında kullanılan ince bır
pamuklu kumaş. 5^ Azık... Işaret. 6/ Kars'm doğusunda-
ki ünlü eskiçağ kentı... Yunan abecesinde bir harf. II Kı-
mi mantarlarda üreme organı... Raf, sergen. 8/ Karşı
cinsten bınne ilgı göstererek onun gönlünü kazanmaya
çalışma... Metal bilyelerin savrulması ilkesine dayalı
elektrikli bir oyun makinesi. 9/ Ön tarafi açık bir otomo-
bil türü.
Ana-baba olduk
Sevenlerin haberi olsun
6 Haziran 1995
Yasemin-Çağlar
Tuncay
En değerli büyüğümüz (1910 - 1995)
Yüksek Ziraat Mûhendisi
NURİ CEYLANLFyı
yitirdik. Örnek yaşamında sevgisı, gücü ve
aydınlığı daima bizimle olsun.
Cenazesi 07.06.1995 günü Muratpaşa
Camii'nde kılınacak öğle namazını müteakip
Antalya Mezarlığı'na defhedilecektir.
AİLESİ
Ehliyetimi kaybettim. Hükümsüzdür.
CEMAL GÜL