13 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 HAZİRAN 1995 ÇARŞAMBA 14 KULTUR Buddy Guy, Roy Rogers & The Delta Rhythm Kings bu akşam 21 .OO'de Açıkhava Tiyatrosu'nda Eıı iiıılii Oücago Bluescusu EYÜPS.İBLAĞ Bu yıl bluestan yana şansımız yaver gidiyor. Kjsa bır süre önce- sine kadar sadece albümlerinden dinlemeyi bileyeterli bulabildiği- mizbluesun önemli isimleri bırer ikişer karşımıza çıkıyorlar. Blues, kendi ıçinde değişik tarzlan banndınyor. Country, Teksas ve Chicago blues en yay- gınlan. Country blues içinde en baskını ise delta blues. Elektrik- li, tam teşkilat blues topluluklan- nın yaptığı müzik, modern blues adıyla anılıyor ve genellikle (her zaman degil) Chicago veya Tek- sas bluesu kapsıyor. Teksas blues da biraz Kansas swingi, biraz New Orleans fiınkı. biraz da Lo- uisiana'nın sıcak ritimleri var. Kökü ıse Bünd Lemon Jeffer- son'a kadar dayanıyor. Köprüleri Lightnin' Hopkins ve T-Bone WÜkerkurmuştur. Bugünkü Tek- sas bluesculannı, bu köprülerin otoyollan olarak kabul edebiliriz. Chicago blues ise acımasız ku- rallann kol gezdiği rüzgârlı ken- tin müziğidır. 1940'larda Missıs- sippi deltasında yaşayan siyahla- nn iş bulma umuduyla 'kuze- ye'göç ettikleri kentin müziği. Kökü tamamen delta bluesa daya- nıyor. Bunun köprüsü de dovvn- home bluestur. Downhome köp- rüsünün en önemli ayaklan ise Muddy VVaters, VVTDie Duon, Big BiU Broonzy, Hmvlin Wolf gıbı isimlerdir. Muddy Waters'ın özellikle Willie Dixon ile biıiik- te Chicago bluesun oluşumunda- ki katkılan ise çok büyüktûr. Chicago blues; İcaranlıktır, serttir, siyah adamın geçmişte delta bluesta yansıyan mücadele- sinin günümüzdeki elektrikli se- sidir. Işte 7 haziranda Açıkhava Ti- yatrosu'nda izleyeceğimiz Buddy Guy, Chicago bluesun bugün en büyük temsilcilerinden biri. Otis Rush ve Magic Sam'in ardından ikinci kuşak Chicago bluescula- nmn en önemlilerinden, ekol ya- ratıcılanndan. Popülerliği yakalaması nıspe- ten yavaş olmuş,, beyaz blues gi- tarcılannın (Bloomfieid gibi). si- yahlardan önce ünlenmesi saye- sinde izleyicı sayısındaki artış, iv- me kazanmış. 13 yaşındayken binin onu 'Battfe ofthe Blues' ya- nşmasına davet etmesiyle değiş- miş. Bu yanşmaya katılanlar ara- sında Chicago'nun en iyi genç bluesculan Otıs Rush, Magic Sam ve Junior WeOs gibi isimle- rin olduğunu söylersem nasıl bir mücadele olduğu tahrnin edilebi- lir. Sonuçta Buddy Guy, bu yanş- mada en iyi gitarcı seçilmiş ve ikı efsane Magic Sam ile Otis Rush'ın dostluğunu kazanmış. Ardından bu iki dostunun yardı- mıyla ilk plak sözleşmesini de imzalamış. Kısa süre sonra da yi- ne Otis Rush'un yardımıyla Chess'in daimi stüdyo gitarcısı lerinin geçmişte soula duyduğu eğilimler gibi geçici olduğuna inanıyorum. Bir bluescunun en verimli yaşlannda olağanüstü gı- tarcılık yeteneğı ile birleşen şov- menliği, ona çok önceden hak et- tiği ünü biraz ödünlü de olsa ge- tiriyor. Ama bilirsiniz. bir sanat- çının ödünü genellikle kendi çiz- gisi dışındakı ödülleri de berabe- rinde getırir. Grammy'ler bunun en çarpıcı örnekleri. O, bugün John Lee Hooker ile birlikte bluesu kitlelere kabul et- tiren, biraz olsunbluesun ne oldu- ğunu gösteren en ünlü Chicago bluescusu. Onun gitannı. sesini. B uddy Guy, bugün John Lee Hooker ile birlikte bluesu kitlelere kabul ettiren, biraz olsun bluesun ne olduğunu gösteren en ünlü Chicago bluescusu. Onun gitannı, sesini, yarattığı tarzı her zaman ayn bir yere orurtmakta fayda var. Lightnin' Hopkins, T-Bone Wal- ker ve John Lee Hooker'ın plak- lannın tahnkiyle kendi yaptığı gı- tançalmayaçabalamış. 17yaşın- dayken MhcheO adında bir mü- zisyen. kendisine eşlık etmesi ıçin ona 56 dolar değennde bir gitar almış, ama kısa sürede Mitchell ortadan kaybolunca yalnız kal- mış. 21 yaşındayken kara trene atla- dığı gibi soluğu Chicago'da al- mış. Uzun ve yorucu çabalardan sonra Rufus Foreman'ın, There- sa's Lounge'daki topluluğunda gi- tarcı olarak yer almış. Ama aynı gün yeterli seyirciyi çekemedik- leri gerekçesiyle topluluk dağil- mış. Buddy'nin kaderi, bır gece kendisinı izleyen bir kulüp sahi- olarak plaklarda yer almaya baş- lamış. 1958 yılında. içlerinde Otis Rush gibi eşlikçilerin de yer aldı- ğı Buddy Guy parçalannı dinler- ken gitar ve vokalinde rastladı- ğım keskinlık. sarsıcı şiddet ve hırçınlığında ashnda pek azalma yok. Tersine daha da dennleşmiş, oturmuş bir tarz var. Aynı tadı' 70 ve '80'lerdeki parçalanndan da alabiliyorum. Dolayisıyla kişisel tercihım onun '90 öncesi çalış- malan. Henüz soul etkılı Chica- go bluesun dışına taşmadığı. rock notalannı kullanmadığı parçalan. Ancak 'Damn Right I V Got the Blues', 'Feeb like Rain'ya da 'Slippin' in' albümlerindeki ta- mamen ticari amaçlı rock eğilim- yarattığı tarzı her zaman ayn bir yere oturtmakta fayda var. Açtığı yoldan ilerleyen sayısız genç (ve yaşlı) bluescu var. Durum ne olursa olsun, Buddy Guy'mkonseri, MilesDavis'inya da Sonny RoDiııs'in konserleri dü- zeyinde önemlıdır. Son albümle- rindeki rock eğılimlennın tersi- ne, konserlennde ağırhklı olarak Chicago blues parçalan çaldığını biliyorum. Chicago bluesta hiç kimse bir Muddy VVaters olamaz, ama Eric Clapton'ın "Taıudığun en büyük gtaûn" dediği Buddy Guy'ın aç- tığı yoldan gelenlenn sayısmı da kimse tahmın edemez. Olağanüs- tü bır blues devinden unutulmaz bir blues konserine hazır olun. Rolling Stones,"The Voodoo Lounge" turnesinin Avrupa prömiyerinde Stockholm'ü fethetti: büyük, en iyi ve en güzeir GÜRHANUÇKAN STOCKHOLM - Ve geldiler... Beş dü- zine TIR kamyonuyla on otobüsle bir jumbojetle altı bin jeneratörle ve 180 oto- mobıl yapımına yetecek 170 ton çelikle geldiler... U2'nun "Zoo-TV"sini, Pink Floyd'un geçen yılki tumesini gölgede bırakan bir büyüİdükle çoklukla ve ağır- lıkla Rolling Stones Stockholm'e geldi. Stockholm Stadyumu, gösterinin böyle- sini görmemişti cumartesi gecesinden ön- ce. Rolling Stones'un Stockholm'e bu ikinci gelişi. llkiyle aradan tam 25 yıl geç- ti. Beraberlerinde tam 250 kişı var. 200 Is- veçli de burada görev aldı. Bu insanlar, stadyuma kurulan dev sahnenin üzerine, 30 metre yükseklikte ve kobra görünü- şünde bir "kule" kurdular. Bu kuleden düzenlenen ışık gösterisi, 80 m2'lik dev ekrandan gösterildi. 6 bin beygir gücün- de, toplam 8 bin vatlık 150 hoparlör stad- yuma yerleştirildi. Rolling Stones'un bir yıl önce başlat- tığı dünya tumesi, son albümlerinin adı- nı taşıyor "The Voodoo Lounge,"Bugü- ne dek ABD, Japonya ve Okyanusya'da tam 110 kez hayranlannı mutlu ettiler. Sı- ra şimdi Avrupa'da. Stockholm'deki gör- kemli gösteri, Avrupa prömiyeriy- di.Stockholm Stadyumu'ndaki oturmah yerlerin 10 bin bileti iki saat içinde bitti. 35 bin kişi de ayakta izleyebilmek için biletleri 2 gün içinde aldılar. Stadyumun komşusu olan Sophia Hastanesi, tarihin- de ilk kez bir konser bitimi için izin ver- diği süre olan saat 23.00'ü, 24.00'e çıkar- dı. Bu da bir rekor olarak bir kenara kay- dedildi... "En büyük, en iyi ve en gfizeT Bu saptamayı, bir tsveçli gazeteci ya- pıyor ve şöyle sürdürüyor: "Yakiaşık ya- nm yûzyü önce Rolling Stones pop dün- yasuu, pis müziği ve pis görûnüşûyİe sars- u. BirhanüedeBeatles bebeteri, kaynana- lar için ideal damat görünümü getirmiş- lerdi Stones'la karşılaşünlınca. Şimdi Mick Jagger & Co. 25 yıl sonra pazara uyumlanmıs, bir gösteriyle ve gö/İerinde dolar isareti olarak geiince bagajlannda, eşi görülmemiş bir 'show' var_" lşte bu "harikalarsirki''ni görmek için Rolling Stones, 'The Voodoo Lounge' turnesinde Stockholm'den sonra 40 Avrupa kentinde daha u rock düşkünlerini 7 * mutlu ettikten sonra kapamşı Hannover'de vapacak. 45 bini biletli, yaklaşık 5 bini biletsiz "Stones havTanlan". Isveç'in ve komşu ülkelerin her köşesinden Stockholm'e akın ettiler. Cumartesi sabahı saat yedide stadyum çepeçevre sanlmıştı bile. Çoğu- muz, izleyicilerin önemli bir bölümünü, "nostaljik takılan" orta yaşlı, müzmın "rockçüann" oluşturacağını sanıyorduk. Ama "nix", yani "hayır". "Rockuıamca- lan" gençleri de fena halde yakalamış olacak ki, gelenlenn büyük çoğunluğu yirmi yaş civanndaydı. Karaborsada bi- let fiyatlan, 6 milyon liradan aşağı düş- medi. Içeride Mick Jagger, "Not Fade Away" ile başlama vuruşunu yaptığı sıra- da biletsızler. sarmaş dolaş çimenlere uzanmış, biralannı içerek yalnızca sesle yetinmeye hazırlanmışlardı bile. tçeri gi- rebilenler, konsen susuz geçirdiler. Çün- kü tek bır kola kutusu bile içeri alınmadı. îsveç gazetelerinden görebildiklerimi- zin hepsi, Rolling Stones'a tam not ver- di: 5 yıldız üzerinden 5. Genellikle birbir- leriyle çekişen müzik eleştirmenleri, bir kez olsun bır noktada uzlaştılar: Bundan güzel, görkemli ve doyurucu bir konser görmediklerinde. Bu eleştirmenlerden, Aftonbiadefin Per Bjurman'ının değer- lendirmesine bir göz atahm: Konsenn en iyi yanı: Işık ve efektler; aynca şu parçalann olağanüstü başanlı yeni uygulamalan: "Tumbing Dfce 1 ", "Rocks OfT, "Satisfaction". "Honk Tonky Wwnan", "Sympathy for the De- vü" ve her şeyden önce Bob Dylan'ın "Li- ke a RoUing Stone". En kötü yanı: "Res- pectabk" ve "Monkey Man" gibi garip parçalann repertuvara alınması. Pter Pjurman, Stockholm'ün bu bandı son görüşü olduğunu düşünerek "onurhı ve janti bir hoşçakal"ın ancak böyle ola- bileceğini yazıyor. Kendisinin seçtiği ba- zı parçalar ve yorumlan şöyle: 2 saat 10 dakikada 23 parça NOT FADE AWAY: Bu alışılagelmiş rock klasiğinden gelen blues saldınsı ve ışık teknolojisi. halkm kızışmasmı sağlı- yor TUMBLING DICA: "Exüe on Ma- in Street"in bu eşsiz parçası, çok başan- lı ve hareketli yeni yorumuyla gönülleri fethediyor. ROCKSOFF: Korkunç güzel bir şarkı. korkunç güzel bir yorumlama. Dev ekranda Keith ile Watts"ın zaman za- man göz göze geldiklerini görüyoruz. lş- te böyle durumlarda Rolling Stones çok daha canlı ve başanlı. SATISFACnON: Bir rock klasiği an- cak bu kadar kullanılmış olabilir; ne var ki bu adamlar, yeniden eğlendirici ve ha- reket ettirici biî yorum yaratabiliyorlar. LIKE A ROLLİNG STONE: Konserin müzikal olarak doruk noktası. Bob Dy- lan'ın süper klasiğinin, usta işi yeniden düzenlenmışı. AIKooper'ınorguylaTrap LoveB'ın imzasıyla ve Jagger'in mızıka- sıyla(!). Dylan'ın kendisi bile bu şarkıyı sahnede bundan iyi söylememiştir. SYM- PATHY FOR THE DEVTL: Ölüyü dans ettiren bu parçanın. Stones'un en iyi par- çası olduğunu bir kez daha anlıyoruz. Yüksek şapkası ve yuvarlak güneş göz- lüğü ile lagger, çok başanlı bir şeytan. BROVVN SUGAR: Halkı kendinden ge- çiren parça. Allah'ın izniyle dans etme- yen kalmıyor. Bobbye Kcyes'ın saksofon çalışı, bu iş ıçin cennete gönderildiğini ifşa ediyor. Dagens Nyheter gazetesinin genç mü- zik eleştirmeni PoTidholrruu RolHngSto- nesgrup olarak benden 9yaş yaşjı" dedik- ten sonra duygulannı şöyle dile getıriyor: "Gözünüzü kapatıp dinle>ebUirsiniz. Otup olmamakla ilgili her tüıiü düşünce- vi kafanı/dan atma>a çalışın. 30 metre yükseklikteki 'kobra'yı ve 'pyroteknik' ve bflgisayarlı ışıgını unutun. Keith Richard çok kurnaz bir gitarist Charlie Watts, \-apmasi gerekenden bir gıdım faztasmı yapmav'an cimri bir batcrist MickJagger, Mick Jagger işte. Mimikleri çok uzaktan bile görülüvor. Bir tiyatro oyuncusunun filmde rol yapması gibi, abarbh. Bu mü- zik, basma müziğin yanında, özgün bir müzik. Gettşmesj hiçbir zaman durma- yan bu getenegi daha da ileri götürme gi- bi bir çaba, ne yazık ki Stones hayranla- nnda yok. Rolling Stones, rock kavramıy- la eş anlamb hale geuniş. 'Otomobil' ye- rine 'Volvo" der gibi_" "BirZamanlar Çankaya Şıklığı" Prof. Dr. SEZER ŞENER KOMSUOĞLU 3 Haziran 1995 günü tstanbul'da Beyoğlu-Vakko Sanat Galerisı"nde "Bir Zamanlar Çankaya ŞıkJığj"adlı sergide 2. Cumhurbaşkanımızın eşi Mevhibe İnönü'nün kendisin- den sonra özenle korunan giysilen ve belgelerden oluşan güzellikler ve eğiticilikle dolu manevi değerler sergilendi. Mevhibe inönü'nün 1992'de yefatını takıben. lnönü Vak- fı Başkanlığı'nı üstlenen kızı Ozden Toker ve eline geçen küitür hazinesinı genç nesillere en güzel biçımde 'Mevhi- be' adiı kitabı ile aktaran Gübün Bilgehan sergınin evsa- hiplığıni yaptılar. Kitabın 1994'teki ilkbaskısındatorun lnönü "Ozaman Mevhibe lnönü'yu oğlumla birlikte tüm Türk çocuklanna anlatmak istedim'' diyor. Bu nedenle sergiye 14 yaşında- ki kızım Feride tpek'le gittim. Benim İpek'in yaşlannda iken tanıdığım bu müstesna hanımefendıyi kızım da ser- gidekı belgelerle öğrensın istedim.Yozlaşan, ürküten, tah- rip eden kavramlar arasında bugün yeni neslin böyle ser- gilere, kültür değerlerine çok ıhtiyacı var diye düsünüyo- rum. Özden Hanım her zamanki zarafeti ile Mevhibe inö- nü'nün o yıllarda yaşamış tüm Osmmanlı-Türk kadınını temsil ettiğinı, o zamanki anrtelerin çoğunun bu özellıkle- n taşıdığını, Mevhibe Hanım'ın ülkemizde uygarlık dev- nminın yaşadığı 1923'lerde, çağdaşlaşmaya, yeniliğe bi- lınçli olarak yönelmedeki çabalannı anlattı. SeTgide bu ça- balan ızliyor, 'Mevhibe" kitabında da ailenin ülkeye, ilke- lere, sadeliğe, sadakate, -bugün küçültmek için onca çaba harcayıp sonra da gazete ilanlan ile aranan- devlete nasıl canla başla sahip olduklannı bır kez daha zevkle olcuyor- sunuz. 1942'de "Tûrldye Yanhmseverler Derneği''ndeki aktif çalışmalannın belgesinı, 1943'te hemşire kıyafeti ile has- tanede balamını üstlendiği öğretmen Ayten Hanımla çe- kilmiş resmini. dolayısıyla hem hemşirelık hem öğretmen- lik mesleğıne, genç Cumhuriyet'in "birinci hanımefendi- smin" verdiği değeri, 1944'te Ankara Numune Hastanesi Yardımsevenler Cemıyeti Genel Merkezi'nden bizzat de- \-arn ederek aldığı "gönüllü hastabakid" kursu belgesıni, özetle yeniden yapılanan bır toplumun o günkü vitnninı onurla seyrettık. Türk kadınlannın sosyal hayatta güçlü bir yere ve konu- ma sahip olması, kadına toplumsal hayatta ikinci derece- de rol veren tabu ve kurallann yıkılmaya başlaması ıçin gösterilen çabalann, Osmanlı Imparatorluğu'nun son dö- nemindekı çeşitli gınşimlerle başlamış olduğunu biliyoruz. Fakat, bugün ulaştığımız yenn cumhurıyetın ve laik dev- let anlayışının esen olduğunu hiç unuhnamalıyız ve özel- likle biz kadınlar bu iki kavramı çok özenle korumalıyız. Millı mücadele günlerinin İkinci Adamı'na zarafet, sa- bır ve cesaretle destek olmuş Mevhibe Hanım"ın, cumhu- riyet yıllannda gösterdiğı, bu günlerde ısrarla örnek alma- mız, ödeve bilmemiz gereken gayretlerini saygı ile anıyor, tnönü Vakfı'nın Başkanı Sayın Özden Toker'e çalış- malannda başanlar diliyoruz. NEW YORK^TAN tLHAN MİMAROGLU Ahmaklığın Ayıntılam Meydana bakan binalardan birinin duvannı baştan başa kaplayan bir reklam panosu. Üst bölümünde iri harflerle şu yazılı: "Bugün dünya. Yann lastik." Lafa bak lafa! Nedir acaba dangalağın zoru? Panonun sol köşesindeki resimde otomobil lasti- ğine dayanmış bir kadın görülüyor. öyleyse danga lağın zoru, otomobil lastiği satmak. Ne ki, gözlerinı- zi panonun altına doğru indirip aşağıdaki binanın da- mıyla yansı örtülmüş yazıyı okumaya çalıştığınızda reklamı yapılanın lastik değil, Virginia Slima sigarası olduğnu anlıyorsunuz. Bugünün dünya, yannın lastik olmasının ve otomo- bil lastiğine dayanmış kadının sigarayla ne ilişkisi ol- duğunu dangalağa sorarsanız belki söyler. Söyledi- ğinde de ağzından dangalakça başka sözler dökü- lür. O dangalağın gerçekten dangalak mı yoksa ava- nak ya da saloz mu olduğunu da, ahmaklığın ayırtı- lan üzerinde girişilmesini gerekli gördüğüm bilimsel bir araştırma açıklayabilir. Bu yolda bir araştırma, Marlboro sigarasının reklamlannda simge diye kos- koca bir kertenkeleyi seçmesinin, Benson and Hed- ges'in de aşağı kalmasın diye yılan resmiyte ömek- lenmesinin, bugünlerde gemi azıya alan sigara ya- sağı yobazlannın marifeti değilse bunlar, enayinin mi, hryann mı, yoksa hırtın mı kafasından çıktığını or- taya koyabilir. (Yazarken bunlan, Marlboro, Virginia Slima, Benson and Hedges ve daha birkaç marka sigaranın filtrelerine böcek zehiri kanşmış olduğun- dan, Philip Morris şirketinin 8 milyar sigarayı toplat- maya başladığı haberi geldi. Sigarayı zehirii sürün- genlerle simgeleyen dangalağın filtresi zehirli siga- ralan öngördüğünü hem de sigara içmek yerine, oto- mobil lastiğine dayanmayı önermtş otduğunu pek sanmıyorum.) "Aşkın rahminde kör balıklar gibiyiz." Bilebilir miydiniz bunun pantolon reklamı olduğu- nu? Ben de bilemezdim, reklamın bir yerinde ufak harflerle yazılı olmasaydı. Aşkın rahmindeki kör ba- lıklarla pantolonun ne ilişkisi olduğunu, reklamı ha- zırlayan hödükler kendilerine göre açıklamışlar hem de "Aklımıza öyie esti de!" "Carole Lombard da haki elbise giyerdi... John Wayne de haki pantolon giyerdi..." Bu kez andaval- lının ne demek istediği apaçık anlaşılıyor. Siz de ha- ki pantolon giyerseniz, arkanızdan "Toprağı bol o/- sun, bizim arkadaş da haki pantolon giyerdi" derter. "Sarmısaktan hoşlanmıyormusunuz? öyleyse ni- ye şarap içmiyorsunuz?" Reklamın dört bir köşesini aradımsa da neyin rek- lamı olduğunu bulup çıkaramadım bunun. Şarapsa hangi şarap? Niye sarmısak? Ahmak olan anlar bel- ki. Otobüs duraklannda bir afiş. Ters giyilmiş beyztıol kasketli, ama ağlamakh olmuş, yüzünden düşen bin parça, neredeyse intihann eşiğinde bir zıpçıktı. Ya- zılı olmasaydı, gömlek reklamı olduğunu anlayamaz- dım bunun. Seks, buralarda başlıca sakıncalardan biri olma yolunda. Orada burada halkı seksten uzak durma- ya uyaran bir afiş görülüyor. Üstünde bir de fotoğraf var. Bir zenci kadının kıçının fotoğrafı. Hangi avanak uygun görmüşse o fotoğrafı oraya, zenci kadının kı- çını lahana turşusundan saymıyor olsa gerek. Yeni bir bira çıktı. Adı, "kırmızı köpek" anlamına, Red Dog. Birantn köpekle hem de kırmızısıyla ne iliş- kisi olduğu açıklanmış: "Hey! Kırmızı olan bira de- ğil, köpek. Sen kendi köpeğinsin." Bu da dangala- ğın terbiyesizi. Ama, dangalak mı o terbiyesiz, yoksa andavallı mı? Belki de hödük ya da mankafa. Ahmaklığın türleri üzerinde bilimsel araştırma yapılmasını bu gibi ay- nntılann kesinlikle saptanması için gerekli görüyo- rum. Amerika, özellikle reklamcılık alanı, böyle bir araştırma için çok verimli birtoprak. Mikrobu bakte- riden ve virüsten neyin ayırdığının saptanması gibi sersemin sarsaktan, enayinin budaladan, armudun salatalıktan ne bakıma ayrıldığının bilinmesi gerek- tiğini öneriyorum. Bilinmeyen mikroplara virüs den- dtği gibi, ne idüğü belirsiz bir ahmağa hödük mü denmeli, yoksa andavallı mı? Odunu keresteden, hı- yan salatalıktan ne ayınr? Salozla yatan, sarsak mı yoksa gebeş mi kalkar? Hebenneka hebennekaya baka baka mankafa mı olur, et kafa mı? Önerdiğim bu yeni araştırma alanının adını da bul- dum: Gumpoloji. İlk gumpologlann araştırma sonuçlannı sabırsızlık- la beklerken, sözü açılmış olduğuna göre Formst Gump'la ilgili olarak edindiğim bir bilgiyi sizlere ile- teyim. O filmde ahmağı oynayan Tom Hanks'a kaç para ödenmiş biliyor musunuz? 31 miryon dolar. Ya ahmaklık oyununu yöneten Robert Zemeckis'e? Ona da 31 milyon dolar. Etti mi 62 milyon dolar? 6te- sini saymak ne gerek! Bu paranın onda birini bana versinler, ahmaklığa karşı direnmeyi bırakıp sınlsıklam ahmak olur çıka- nm. Ya da avanak, saloz, salatalık, hıyar, anmut, et kafa, mankafa, enayi, budala, sersern, salak, hırt, hö- dük, andavallı, gebeş... Hem de içinde yaşadığım topluma uyumlu bir kişi olurum böylece. Dönerli KarKatür Sepgisi • Kültür Servîsi- K.arikatürcüler Derneği'nin Sultanahmet'te Yerebatan Samıcı çıkışındaki Sanat Galerisi'nde, üyeleri tarafindan geçtiğimiz yıl içinde çiziler karikatürlerden oluşmuş geleneksel yıllık karikatür sergisinin dördüncüsü (Karikatürk'94) cumartesi günü açılacak. Aynı gün serginin karikatür albümü de sergide hazır bulunan karikatür sanatçılannın imzalan ile satışa sunulacak. Türkiye'de sanat ektinliklerine ve karikatür sergilerine katılımın çok az olduğunu belirten Karikatürcüler Derneği Başkanı Erdoğan Başol, sergide davetlilere geleneksel Türk mutfağından döner ikram ederek bir değişiklik getireceklerini belirtti. Sergi 10 temmuza kadar açık kalacak. Ortaköyde 'Sanata Evet Şötenr • Küttür Servisi- Ortaköy Meydam'nda yann 'Sanata Evet Şöleni" gerçekleştirilecek. Beşiktaş Belediyesi ve Dr. Oetker'in katkılanyla düzenlenecek şölende müzik, dans, resim ve karikatür gibi sanatın bir çok dalında etkinlikler düzenlenecek. Sihirli Değnek Çocuk Tiyafrosu, palyaçolar, Century Rock Grubu, gitarist Murat Gören, Ersin- Ercan lkılisi, Grup Dinosorus, Nazan Yeşiltan, Asya, Soner Anca, şiirleriyle Nurullah Can ve Aydın Hatipoğlu, dansçı Pelin Seyhan gibi pek çok sanatçı şölene katılacak. Meydanda karikatürstler ve ressamlar da sergiler açacak. Türk Smemasında Rlm Müz*terr • KûMr Servisi- Türk sinemasında film müzikleri belgesel bir dizi film olarak çekilecek. Akın Ok tarafindan hazırlanan, Arion Yayınevi tarafindan yayımlanan 'Türk Sinemasmda Film Müzikleri', Trikont fırması tarafindan sinemaya aktanlacak. Altı bölüm halinde hazırlanacak belgeselin çekimlerine ağustos ayında başlanacak. Belgesel, geçmişten günümüze film müziklerini, onlann etrafinda gelişen sanatsal olaylan ve ilgili kişilerle yapılan söyleşileri kapsayacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle