03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 HAZİRAN 1995 CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Sarat özgürlüğü uğruna, kurallarla, baskılarla mücadele eden iki gencin aşk, dans ve başan öyküsü 'Rıtıııi yakala ve korkma!..'Dışarda gitgide kızgınlaşıp dayaml- mazlaşan, nerdeyse havada eriyen hab- beciklere dönüştüğümüz malum yaz sı- caklan. bezdinci saltanatlanm kaynak kaynarsürdürürken. biz içerde toplam 4 tanışık seyirci, bir dans yanşmasını ek- sen alarak her zaman borusunu öttürme- * leraklı otorite hazretlerinin tutucu, • o ürlüğü kısıtlayıcı ve baskıcı yanlan- rıa baş kaldıran, hızlı, taze ve capcanlı bır modern pen masalı nıtelığındeki, hoş ve şırin bır Avustralya fılmini seyrederek emnmize amade, püfîir püfür esen (üs- telik de reklamsız) Maslak Mövenpkk salonunun keyfmi çıkardık bir buçuk sa- atliğıne. Geçen yıl Istanbul'da düzenlenen Avustralya Sineması Haftası'nın açılış fılmi olan, yanşma bölümünde gösteri- lip 'Gençlik Ödülü'nü kazandığı 1992 Cannes Festıvali'nde dikkati çekmiş, bol ödüllü "Strictiy Ballroom - Dans ve Aşk", dans çerçevesınde, başan, genç- lik dûşleri, özgûrlük ve baskılara karşı mücadele etmek üzerine sevımli bir ro- manrik komedi denemesi sayılacak cins- ten, yer yer gerçekten fişek gibi bölüm- lere sahip, coşkulu ve taşkın bir 'dans- sanat özgürlüğü' masalı, baştan belirt- mek gerekirse. Tabii işin içinde, Latin duyarlığına şapka çıkaran şekilde, bir tutam aşk ve tutku hikâyesi de var. Birtakım gözalıcı figürlerle, Ispanyol topuk vepaçalann ri- tim tuttuğu, hızlı dans numaralan da ca- bası. 1980"lerin sonuna doğru "Flash- dance", "Dirty Dancing", "Mambo KraDan", «Salsa", "Fame" vb. gibi film- lerle-televizyon dızileriyle modaya dö- nüşen dans fîlmlen kervanına Avustral- ya'dan katılan, hızlı, duygulu. esprili bu taptaze fantezi, 1990 lı yıîlarda ikinci çı- kışını yaşayan Avustralya sinemasının yüzakı fılmlerinden biri olarak, dünya- nın gösterildigi dört bir köşesinden ses getirmiş. "Dans ve Aşk" gibısinden sı- radan. hatta yavan bir Türkçe adla önü- müze sunulan "Stricth Ballroom", sey- redene, sonuçta mutluluk ve iyı duygu- lar veren, eğlenceli, dinamik ve şipşınn, modern bır masal. Sevimli kangurunun sımgelediğı, ba- kır, beşincı kıtanın banndırdığı, Anglo Amerikan ağırhklı. çok renklı kültür mo- zaiğini bütün dünya seyircisine ileten Avustralya sinemasının son dönemdeki parlak ürünlerinden biri olarak övgüye ve alkışa boğulmuş "Strictly Ballro- om",ömürlerini dansa hasretmiş anne- babasının yönlendirmeleriyle 6 yaşm- dan beri dans şampiyonu olmaya koşul- landınlmış, bu uğurda çok emek sarfe- dip ter akıtmış ve artık en büyük hayali Dans ve Ask (Strictly Ballroom) Yönetmen: Baz Luhrmann Senaryo: B.Luhrmann, Craig Pearce, Andrevv Bovell / Kamera: Steve Mason / Müzik: David Hirschfelder / Kostüm: Angus Strathie / Koreografi: John O'Connell / Oyuncular: Paul Mercurio, Tara Morice, Bill Hunter, Pat Thomson, Peter Whitford, Gia Carides, BarryOtto/1992 Avustralya yapımı (WB-Filma) Maslak Mövenpick, Beyoğlu Emek, Şişli Kent, Kadıköy Kadıköy, Bakırköy 74, Prestij, Altunizade Capitol sinemalannda. büyük Pan Pasifık dans yanşmasını ka- zanmak olan genç yetenek Scott Has- tings'ın (Bale ve dans alanında ülkesinın parlak bir gelecek vaat eden genç yete- neklerinden Paul Mercurio, ilk film de- nemesinde "Dirty Dancing"in Patrick Svvayze'i ya da "Cumartesi Gecesi Ate- şi" - "Grease"in John Travolta'sıy la aşık atan bir performans tutturarak rolünün altından başanyla kalkıyor) öyküsü. Amirlerini dinlemeyip kuraldışı figür- lere yönelerek ısrarla kendine özgü, ba- ğımsız bir tarzı geliştirdiği ve dans sıra- sında giysisini yırttığı (!) gerekçesiyle partneri tarafindan, tam da yanşma ön- cesinde yüzüstü bırakılıyor Scott'umuz. Ve güngörmüş, tombul Ispanyol büyü- kannesinden öğrendıği, her çeşit baskı- ya karşı çıkmayı vurgulayan (giderek fil- SUNGU ÇAPAN mın tanıtım kampanyalannda da kulla- nılan). "Korkuyla yaşanmış, hayat ya- nm yamalak yaşanmıştır" özdeyışini sıkça tekrarlayarak dansçı delikanlıyı et- kileyen ve Scott'a hıç bilmediğı coşku- lu, duygu yüklü bambaşka bır âlemin ka- pılannı aralayan, acemi çaylak dansçı bir genç kız paldır küldür devTeye ginyor. Kendine güvensız, cildi bozuk. bakım- sız bu 'çirkin ördck vavnısu' genç kız, yanşmadabaşanlı bırçift oluşturacakla- nna inandınyor Scott'u derken Bütün dans stüdyosunun arkasında olduğu Scott'umuz. herkesın karşı çıkmasına al- dırmadan bu çaylak kızı yeni partnen olarak seçıyor, kjzın Ispanyol ailesınden ve özellikle Pasa Doble'nm kitabını yaz- mış hanka kayınpederden aldığı ateş ve esinle. Fran (Tara Morice) adlı bu Ispanyol kökenli kızdan kaynaklanan Latin coş- kusuyla, özgûrlük mücadelesini sonuna dek sürdürüyor Scott. 'Korku-baskıyla varunyamalak yaşamaktansa" bıldiğıni okuyup kendi fıgürlerinı uygulayarak. Annesi-babası hakkında yalan yanlış bilgilerle Scott'u yolundan döndürüp kendi binncisini ilan etmeye hazırlanan yetkili ve etkili dans federasyonu başka- nı, çıkarcı, kuralcı ve 'kötû' Barry Fi- fe'ın (Bill Hunter) morardığı yanşma ge- cesi, bütün engelleme çabalanna karşın Scott-Fran çifti ortahğı ayağa kaldıran fıgürlerinı döktürüyorlar ve salonu dol- duran seyircilerin alkışlanyla kutsanan başanlanna bizim de katılmamızı saglı- yorlar. Kaçınılmaz, mutlu sonlu bu masalsı finalde. Ve perde iniyor... George Miller ya da Beter Weir kadar tanınmış ısımlerden olmasa da, Avustral- ya sinemasının kalburüstü yönetmenle- rinden John Duigan'ın ("Sirenler"). ol- dukça şaırane isimli "\Vinter Our Dre- ams" filminde Judy Davis'le birlikte rol almış, 1990'da Avustralya operasında sahneye koyduğu "La Boheme"le ilgi toplamış, 1962 doğumlu, sanat eğitimin- den yetişme yönetmen Baz Luhrmann, Sydney Ulusal Dramatik Sanatlar Oku- lu'nda öğrenciyken tasarlayıp sahneledi- ği ve 1986'daÇekoslovakya'daki Dünya Gençlik Tiyatrolan Festivah'nde kendi- sine en iyi yönetmen ödülünü kazandı- ran "Strictiy Ballroom" oyunundan sine- maya uyarlamış bu ilk fılmini, yıllardır birlikte çalıştığı 'yaraücı ekibi'yle. Rumba'dan Samba'ya Passa DoMe'den Tango'ya Eşlerin gerçekten bırbirine âşık olma- sını gerektiren Rumba'dan ınsanın kanı- nı fikır fikır kaynatan Samba'ya ve Tan- go'ya kadar Latin ruhunun bolca boca edildiği, epeyi çahşılmışdans sahneleri, devekuşu tüylü, işlemeli kumaşlardan imal edihniş, bolero ceketlenn göz aldı- ğı renkli, cümbüşlü kostümleri, yağ gı- bı kayan, röportajımsı anlatımı, cıvıl cı- vıf görüntüleri, zengın dans atmosferi, yalın entnkası, çağdaş espnsı ve roman- tikmüzikleri (Cevval şarkıcı CyndieLa- uper'ın "Tîme After Time", John Paul Young'ın hit bestesi "LoveisintheAir", Doris Day'in Jak Hilton orkestrası eşli- ğinde söylediği, NatKingCole'un ölürn- süz kıldığı "Kiss us, Kiss us" vb. gibi şar- kılar kulağa çalınıyor, filmin David Hirschfelder tarafindan düzenlenen ve yenı 'Hispanic' temalara dayanan filmin 'sound track'inde), bu şen şakrak, eğ- lendirici ve farklı 'stilahştuması'nın baş- lıca kozlan. Flashdance ya da Dirty Dancing'leri sollayan, keyifli seyirler sunan, kıpır kı- pır enerjik, mizahi ve çağdaş "Strictiy Ballroom", sonuçta çok önemsenmese de, ilgiye değer, cümbüşlü, rengârenk ve rengâhenk bir fantezi. Romantik, kafa dinlendiricı, gönül tellerini titretici, ku- lağa ve göze hitap eden, hoşnut edici, keyifli ve salık verilecek cinsten bir se- yirlik "Strictiy Ballroom". YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR Erkek Yok, Problem Yok Külrür Servisi- HerbertRoss'un yönettığı, başrollennı Whoopie Goldberg, Mar>- Louise Parker ve Drew Barr>Tnore"un paylaştığı "Erkek Yok, ProMem Yok" adlı fılm bugün göstenme ginyor. Fılmın konusu şöyle: Bağımsız kulüp şarkıcısı Jane Deluca(Whoopıe Goldberg) hayattaki son fırsahnı degerlendırmıştır. Bir ay önce kız arkadaşı tarafindan terkedılmış ve son çalıştığı yerden kovulmuştur. Jane hüzünlü bir halde Los Angeles'a gıder. Emlakçı olan Robin Nkkerson (Mary- Louise Parker) Ne\v York'takı yaşamından hoşnut değıldır. Çünkü bu kentteki yaşam onun beklentilenne yanıt vermemektedir. Robın, acımasız New York'un gerçeklerinden kaçmak ve çocukken annesı ve erkek kardeşiyle birlikte gettığı San Dıego'ya nostaljik bir dönüş yapmayı umut etmektedir. Batı sahıllenne yapacağı bu yolculuğa Jane Deluca da katılacaktır. Uyumsuz ikıli Pittsburg'ta durarak Jane'ın taşkın ve sorumsuz arkadaşı Holly'ı (Drew Barrymore) zıyaret ederler. Holly de Batı'ya yaptıklan yolculuğa katılmıştır. Birdenbıre üçlü bır grup olurlar. Jane ve Robın kısa zamanda Holly'nın iki sırnnı öğrenır. Holly hamıledir ve kanun kaçağıdır. Robin Jane'in farklı cinsel tercihlerine hazırlıksız yakalanır ve Jane ıle Holly, Robin'in annesınin dahı bilmediğı bir sunnı öğrenır. Robın ölümcül bir hastalığa yakalanmıştır ve bunu herkesten saklamaktadır. Yolculuk boyunca Jane, Robın ve Holly geçmişlerindekı hayal kınklıklannı unutmaya karar verdıler. Tartışarak, gülerek, ağlayarak ve birbirlerini koruyarak arkadaşlıktan da öte bır ılişki kurarlar. Filmin özelliklerinden biri de daha önce "Yırnk Rahibe" fılmlerinde şarkı söyleyen Whoopıe Goldberg'ın bu fılmde de şarkı söylemesi. SÎYAD'ın seçtiği filmler 'Mevsiıııin en iyfleri T Mevsim içinde gösterildi- ğınde herhangi bır nedenle kaçıran sınemaseverleri özel- likle ılgılendıren, sinema ya- zarlannın seçtiği fılmlerin göstenmi devam ediyor. Be- yoğlu Beyoğlu Sineması'nın bu haftakı programı da, St- YAD'ın seçtiği, mevsımin en ıyi ilk on filmınden oluşuyor. Bugün Beyoğlu Sineması'nda Frank Darabont'un yazıp yö- nettiği, ahlak, erkek dostluğu ve hapishane üstüne güzelle- me nıtelığındeki, Tim Rob- bins-Morgan Freeman'lı "The Shawshang Redempti- on-Esaretin Bedeli" var. 1 temmuz cumartesı günüyse, bir görenin gönül rahatlığıyla bır kez daha seyredebıleceğı, 'mevsımin en ıyi filmı' seçi- len, Milko Manchevski'nın j;azıp yönettığı "Yağmurdan Once"başyapıtı perdeye gelı- yor. Pazar'ın filmiyse. Nikita Mikhalkov'un çağdaş tekno- lojı ve uygarlıkla bozkır kül- türünü kıyasladığı, şiırsel btr tonda seyreden, kımilerince 'kılim gibi fılm!' diye burun kıvnlsa da, yönetmenin fil- mografısınde "Obtomov", "Si>T»h Gözter" ya da "Güneş Yanığı'" kadar ağır çeken. 1991 yapımı "Urga"sı. Pazar- teşi, Krzysztof Kieslowski'nın "ÜçRenk: Mavi"sı, salı dayı- ne Kieskmîki'nın tt Üç Renk: Kırmızrsı var programda peşpeşe. Çarşamba. Makedon sinemacı Milko Manchevs- ki'nin "Yağmurdan Önce" başyapıtını seyrehnek ıçin son bır firsat. 6 temmuz per- şembe günüyse Beyoğlu Be- yoğlu Sineması'nı, Hollywo- od'un son 'hanka çocuğu' QuentinTarantino'nun geçen yıl Cannes'da Altın Palmı- ye'yi götüren "Pulp Fîction- LcuzRoman"ı şenlendırecek. Alkazar-Avrupa salonlannda 'Sinema 100 Yaşmda'... Beyoğlu Alkazar ve Avru- pa sınemalan da, 'Sinema 100 Yaşmda' başlığı altında, son yıîlarda sınemalanmızda gös- terilmış önemlı fılmlerden derlenmış programlanna bu hafta da devam ediyorlar. Al- kazar Sineması'nın bu hafta- ki programı şöyle: Jinı Sheridan'm "My Left Foot- Sol Ayağun", 30 hazıran cuma, Giuseppe Tornato- ne'nin "Cinema Paradiso"su 1 temmuz cumartesı, Uli Edel'ın "Brooklyn'e Son Çt- laş"ı pazar, Jars Vbn Trier'in "Avrupa"sı pazartesı, Steven Spielberg'ın "Empire of the Sun- Güneş Imparatorlugu" salı. Fehmi Yaşar'ın "Cam- dan Kalp"i çarşamba, Ang Lee'nın "Dûğün Yemeği" per- şembe ve David Lvnch'ın 1990 Cannes Festrvali* nde en iyı fılm seçılen "Wild At He- art-Vahşi Duygular"ı cuma günü göstenlıyor. Beyoğlu Avrupa Sineması ise 30 hazıran cuma LawTen- ce Kasdan'ın western merak- lılannca es geçilmeyecek uzun "\^attEarp"destanmı, 1 temmuz cumartesı Bernar- do Bertolucd'nin "Çokfc Çay"ını, pazar Rfchard Don- ner'in "Ma\erick"ıni, pazar- tesı Claude Miller'ın "Eşlikçi Kız"mı, salı RogerSpottiswo- ode'un "Ve Orkestra Durma- dan Çaldı"sını. çarşamba Stephen Eliot'un "Priscilla, Çöl Kraliçesi"nı, perşembe Vlncent Ward'ın "Insan Yû- reğinin Haritası"nı ve cuma da Danımarkalı yönetmen Bıl- le August'un Isabel Allen- de'nın romanından uyarladığı "Ruhlaruı Evi"ni sunuyor. Hasan Safkan'ın son uğraşı gezi yazarlığıydı Akademi azizlerinin sonuncusuna dairGeçen pazar sabahı gazetelerim açan.benım gibi 1960 ve 70'li yıîlar- da Fındıklı Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nden feyz alarak hayata atılıp bugünlere gelmiş olanlar bir ölüm haberiyle sarsıldılar. Heykeltı- raş Hasan Safkan (Heykeltıraş ol arak anılmaktan da hiç hazzetmez- di aslında) evinde ölü bulunmuştu. AA kaynaklı bir sütunluk haberde. Basmakaiıp deyışle şoke oldum. Ölüm, acı, kesin, net, bizı kuşatan. karşı konulmaz tek gerçek ve kuşku- suz Hasan'ın ölümüyle ben-biz de öldük o anda. kısa süreli de olsa. Çok degıl, üç hafta kadarönce,ta- ze yayımlanmış, 'Kuzey Afrika'dan Porteldz'e, Ordan Eve™' adını ver- diği,alışılmıştan çok farklı, nerdey- se benzersiz bir defter-kıtapta, baş- lıbaşına ürkütücü bir serüvenı andı- ran yolculuklannın gezı notlannı bi- raraya getirip yayımlayan Hasan'la randevulaşıp buluşaraİc bır kaç saat boyunca, kitabına ılişkin habıre ko- nuşmuştuk Harbiye'deki evmde, daldan dala atlayarak. Son yıîlarda adeta varoluşunun başlıca nedenı haline getirdiği. dün- yayı motorsikletıyle gezip dolaşa- rak tanıma isteğınin ürünü olan ve sadece bin adet basılmış * Kuzey Af- rika'dan Porteldz'e,Ordan Eve_' kı- tabı hakkında birşeyler yazmak amacıyla çalmıştım kapısını epeydir görmedığim Hasan'ın. Çünkü hey- kelin yamsıra ekmek parası için bü- yüklü küçüklü vitraylar yapan, fo- toğrafla da uğraşan Hasan'ın son ya- ratıcılığı olan günce yazarlığının eseri niteliğindeki gezi günlüklen, Bülent'in (Erkmen) tasanmıyla, ki- taptan çok heyecan verici bir sanat eserine dönüşmüştü merakhsı ıçin. Söyleşimızin giderek zaman tü- nelindeki ortak geçmışimize doğru yön alması kaçınılmazdı, nasılsa defter-kitabı üstüne soracağımı sor- muş, notlanmı almıştım. Hasan'ın demlediği çaylareşliğinde, sigarala- nmızı da tüttürerek (görmeyeli ba- yağı çoğaltmıştı tütünü boşvermiş- cesine) laflamış, sürekli birtakım sa- rarmış solmuş, eprimiş haritalar, çi- zimler, notlar, fotoğraflar ve kişisel nesneleri ordan burdan çıkararak önüme yığmış, tüm evrak-ı metru- kesinı saçmıştı. Sahra çölündeki kavurucu sıcak- tan Ponekiz'deki Almodovar (ünlü Ispanyol sinemacı Pedro Almodo- var'la ilgisi yok) kasabasına, güze- lim Dalmaçya kıyılanndan Akde- olacağını laf arasma sıkıştırdığını hatırlıyorum şimdi. Zaten sağlık so- runlanndan söz etmeyi pek sevmez- di. Doktoru, uzun uzadıya, iştahla anlattığı Doğu yolculuğu hayalini duyunca değil Doğu'ya gitmek. ke- sinlıkle motora bile binmemesi ge- rektiğini belirtmiş ve bu gerçek çok canıni sıkmıştı anladığım kadanyla. Çeyrek yüzyıl kadar önce Akade- mi öğrencıliğimiz döneminde Şadi hocanın (Çalık) bastırması ve itele- mesıyle doktora göründüğünde or- niz'le Atlas okyanusunun bırbırin- den aynldığı. Afrika'yla Avrupa'nın birbirine en yakm durduğu Spartel Burnu'na kadar katettiği uzun me- safelerle zorlu yolculuklar, görme- yeli motorsikletlı, modern Evliya Çelebi haline bürünmüş, bizim es- ki, çıtkınldım, zarif Hasan'ı bayağı değiştirip keskinleştırmişti. Ama içindekı o naif, muzip ve çocuksu yanı duruyordu olduğu gibi. tlk gö- rüşte hemen karşısındakine kendıni sevdıriveren ve hayatını sanat hali- ne dönüştürenlerdendi o. Konuşmamızda 15 temmuzda Ankara'da hastaneye yatıp ameliyat taya çıkan kalp kapakçığı sorunuy- la gerektiğınce ılgilenmekten kaçın- mıştı. Tıbbı müdahaleyi süreklı er- teleyip ameliyat olmaktan kaçına- rak, fazla yorulmamaya dikkat ede- rek, hep az az yaşayarak bu hayati sorunun üstesinden gelerek idare et- mişti yıllarca. Ayağını yorganına göre uzatmada, azla yetinmede onun üstüne yoktu. Bir zamaniar, çok değıl 10 yıl ön- ce, Kjzkulesi'nden Üsküdar'a kadar boğazı panoramık seyreden bir ko- numda bulunan, henüz daha bugün- kü yozlaşmış halinden ırak, huzur verici, o eski Ortaköy'deki, motor- siklet aşkma tutulduğu dükkanında, ilk Yamaha SR 500'ünün selesine oturduğu günü hatırlıyorum. Me- ğerse bisiklete binmeyi bile bilme- yen Hasan'ın on yılda ülkeden ülke- ye, kıtalararası devr-i alemlere çıka- rak dolu dolu yaşayacağını ve ya- lın.içten, özenli bir anlatımın öne çı- kacağı 'Kuzey Afrika'dan Porte- kiz'e, Ordan Eve...' kitabıyla gezi- lerine bizi de ortak edeceğini o gün biri söyleseydi, zor inanırdım doğ- rusu. Azmi ve şevkiyle kısa sürede sıkı bir motorsikletçi haline gelen arkadaşımızı Ortaköy'deki şimdi ye- rini turistik bir cafe'nin aldığı, eski dükkanına bakan Büyük Mecidiye camiinden ikindi namazı vaktinde alarak Yeniköy mezarhğına yolcu ettik üç gün önce cümbür cema- atKaranlıktan aydınlığa çıkmamış kimi yanlanyla polisiye bir vakanın esrannı da taşıyan Hasan'm ölümü kuşkusuz sevenlerini, yakınlannı, arkadaşlannı ve onunla aynı frekanstan hayata yayın yapan biz- leri acıya boğdu bir haftadır. Yıllanfar birbirini gönneyen biz- im kuşağı ve özellikle Şadi Çalık atölyesi sakinlerini Ortaköy'de, es- ki Akademi nhtımında toplaşır- casına yeniden buluşturdu Hasan, dramatik ve beklenmedik ölümüy- le. Zaten hangi ölüm, beklenir ve davetiye çıkanr ki? Kımi okulun damından atlamış, kimi Galata kulesinden zıplamış, herbiri efsane olmuş, bizim kuşağin Ergin Kolbek, Oğuz, Şener, Vedat Oğuzcan, Bur- han ya da Idris vb. gibi azizleri arasına katılan Hasan Safkan'ın ar- dından yapılacak en iyi şey, sanınm Tünel'e doğru, Odakule'nin kar- şısındaki Robmson Crusoe kitabevınde satılan 'Kuzey Af- rika'dan Portekiz'a, Ordan Eve...'yi edinip. sayfalan arasma şarap,sar- dalye etiketleri,lokanta fafuralan,vb. ıvırzıvırkatıştınlmış bu aynksı def- ter-kitaba takılmak herhalde. Edebiyatçriar Depneoi- Pir Sultan /Ujdartf- " ıkmliği • ANKARA (ANKA)- .ği. 37 aydının ölümüne neden Oıdı.. s katlıamının yıldönümünde "Pir su ial'dan Sıvas'a" adlı bir etkinlik düzenleyecek. ^ jebiyatçılar Derneği Genel Başkanı Mustafa Şerif Onaran'ın açış konuşmasıyla başlayacak etkinliğe: llhan Seiçuk, Muzaffer llhan Erdost, Vecihi Timuroğlu, Alı Balkız ve Orhan Ural katılacak. Bazı çevrelerce Sıvas olaylanna benzer olaylann yeniden gündeme getirilmek istendiğini belırten Onaran, "Etkinlikte, tahriklere kapılmadan, kardeşçe ve banş içinde bu ülkede yaşamanın mutluluğunu dıle getirmek istiyoruz" dedi. Etkinlik, 2 temmuz günü saat 15.00'te Şinası Sahnesi'nde başlayacak. Hayal Kahvesi'nde King Masco • Kültür Servisi -King Masco, 10 kışılıkgrubuyla yann Hayal Kahveşi Çubuklu Limam'nda sahne alacak. VVorld müziği Avnıpa'nm merkezi Londra'dan yaymaya çalışan Masco, aynı zamanda oyuncu, şovmen ve dansçı. 1983 yılında müzik yaşamına başlayan Masco, "Take Me For What I Am" adlı albümüyle Afrika müziğini tanıttı. 1992 yılında "Beauty of Africa" adlı albümü çıkaran sanatçı, aynı yıl "En Iyi Afrikah Sanatçı" ödülünün ardından. müzikteki onuncu yılmın şerefine "From Africa With Love"ı gerçekleştirdi. Arevyan'm fotoğrafları, Parfs'te • Kühür Servisi- Profesyonel reklam fotoğrafçısı Ani Çelık Arevyan, sanat fotoğraflanndan oluşan bır dizıyle dünyaca ünlü Biblıotheque Nationale De France fotograf koleksiyonuna kabul edildi. Sanatçının Gypsy, Angel, natürmort ve nü serilennden oluşan dokuz adet fotoğrafı, Bibhotheque Nationale De France arşivinde bulunuyor. Türkiye'de reklam fotoğraflanyla tanınan fotoğrafçının dialan ' Vakko, Beymen Bes. E.C.A, Serel, Selpak, Lee Cooper, Akbank. İGS, Vakkorama, Cappy gibi birçok fîrmanın tanıtımlannda kullanılıyor. 1961 yılında İstanbul'da doğan Ani Çelik Arevyan, resim ve karanlık oda tekniklen konusunda eğitim gördü. Kişisel ve karma sergilerde, çalışmalannı sergıleyen Ani Çelik Arevyan için Paul McMillen, "Fotoğrafçılık kolay. fotoğrafçı olmak zordur. Kımliğinı yitirmiş bir dünyada, fotograf insancıl, güçlü ya da yalnızca güzel olma umudu taşıyorsa, bu ancak fotoğrafçının konu olarak kendisini seçmesiyle gerçekleşebilir. Her yerde karşımıza çıkan ımgelerle dolu bir dünyada, sanatçı, çalışmalannda, özgün ve gerçekten kendine ait olanı ele almalıdır. Ani'nin çalışmalanna baktığımda, açık bir şekilde onu görüyor. varlığını hissediyorum. lşine, tam anlamıyla bağlı ve bu da onun ve yaptığı çalışmalann çekirdeğini oluşturuyor" diyor. PEN Yazarlar Denneği'nden lafldiğe Saygı Günü' • Kültür Servisi - PEN Yazarlar Derneği, 2 temmuz 1993 Sıvas toplukıyımının yıldönümü dolayısıyla, beş ayn yerde "Laikliğe Saygı Günü" toplantılan düzenleyecek. Yerel yönetimlerle işbirliği içinde gerçekleştirilen etkinlikler, 1 temmuzda Bigadiç'te, 2 temmuzda Foça, Gebze, Sinop, Keşan ve Sinop'ta izlenebilir. Bigadiç 9 Eylül Parkı'nda 16.00'da Mustafa Atak, Prof. Dr. Toktamış Ateş, Eren Aysan, Alpay Kabacalı, Şükran Kurdakul ve Sedat Ulus, 2 temmuzda Foça'da saat 21.30'da Beşkapılar'da Ercan, Karakaş, Fehmi Işıklar, Azız Nesin, Şükran Kurdakul, Sedat Ulus, Gebze Osman Hamdi Bey Evi bahçesinde 16.00'da Prof. Dr. Toktamış Ateş, Keşan Erikli'de 16.30'da Prof. Dr Aydın Aybay. Mehmet Başaran, Dr. Mustafa Esim, Aydın Hatıpoğlu, Sinop Yuvam Tesisleri'nde 11.00'de Semra Armay, Turgut Kazan, Aydın Öztürk ve Öner Yağcı konuşma yapacak. (252 63 14) Erkmen'in iki afişi ukıstararası sergilerde • Kültür Servisi -Bülent Erkmen'in Bosna ve AIDS konulu afişleri Lahti ve Chaumont'da düzenlenen afiş sergılerinde yeraldı. Erkmen'in "Bosna Yaşıyor" başlıklı afişi, Finlandiya'nın Lahti kentinde düzenlenen "Poster 95" sergisine kabul edildi. Lahti kenti özellikle Afiş Müzesi'yle tanınıyor ve her yıl düzenlenen uluslararası afiş sergisi, 15 ağustosa kadar müzede açık kalacak. Erkmen'in Lambda Grubu için gerçekleştirdiği AIDS afişi de Fransa'mn Chaumont kentinde düzenlenen 5. Chaumont Afiş Festivali'nde sergileniyor. 44 ülkeden 1300 aday afiş arasından uluslararası jürinin seçtiği 124 afişın yer aldığı sergi, 3 haziranda açıldı. 23.ULUŞLARARASI İSTANBUL MÜZtK FESTİVALİ BUGÜN: Atatürk Kültür Merkezi Konser Salonu: 19.00 Elif Önal (piyano), Merve Kenet (viyola), Kevork Tavityan (bas) Aya trini Müzesi: 19.00 Gazeller (müzik yönetmeni ve ney: Kudsi Erguner) YARIN: Atatürk Kültür Merkezi Konser Sakmu: 19.00 Melin Molla (piyano), Viyolonsel Dörtlüsü) Aya trini Müzesi: 19.00 Ayangil Orkestra ve Korosu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle