Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30 HAZİRAN 1995 CUMA
12 DIZIYAZI
Çeçen savaşına
'cihat' damsası• Hizbullah, Müslüman
Kardeşler gibi güçlü silahlı
şeriatçı örgütler, bir şeriat
devletinin kurulabilmesinin
koşulları olabilecek her
sıcak savaş bölgesine
savaşçılarını gönderiyorlar.
Dün Afganistan'da
• Çeçenistan'da, Ruslara
karşı birlikte savaşan iki
ayrı savaşçı kişiliği var.
Birisi, Çeçen ülkesinin
bağımsızlığı için savaşan
Çeçen gençleri.
Diğeri, şeriat devletini
kurmak için savaşan
savaşanlar şimdi Çeçenistan cephesinde mücahitler. Buna, uluslararası şeriat
vuruşuyor.
Ç
eçen savaşının niteliğini tartış-
mak gerekir mi gerekmez mi?
Çeçenistan sorunu Rusya'nın
ıç sorunu mudur, değil midir
tartışması doğru mu, degil mi?
Bunlan tartışmayacağız. Ancak bunlan
tartışanlara turnosol kâğıdı olması ama-
cıyla bazı gözlemlerimizi anlatmakta ya-
rar görüyoruz. Çeçenistan'ın nüfusu 1
milyon 300 bin dolayında. Rus ordusuy-
la çarpışan Çeçen ordusunun mevcudu
ise Çeçenlerin bize verdiği bilgilere gö-
re 20 bin kadar. Bunlann (tam sayıyı kim-
se bilmediği için veremiyoruz ama)
önemlice bir bölümü, Çeçenistan dışın-
dan gelen gönüllülerden oluşuyor. Gö-
nüllüleri de iki gruba ayırmak mümkün.
Bir bölümü yurtdışında okuyan ya da ya-
şayan veya göçmen Çeçenler. Savaş çı-
kınca cepheye gelmişler. Savaş bitince
de muhtemelen o ülkelere dönüp yaşama
kaldıklan yerden devam edecekler.
lkinci grupta ıse başka birileri var. Ür-
dünlüler. Iranlılar, Afganlar, Suudi Arap-
lar, Libyalılar... Daha doğru bir deyımle
profesyonel mücahitler. Çeçenistan'a gıt
mek üzere Bakü'de birbırleriyle karşıla-
şan bir Suudi ile bir Türk şeriatçmın ha-
raretle sanlip Afganistan günlerini an-
maya başlamalan bu profesyonellikten
kaynaklanıyor. Bir tranhyla bir Türk ül-
kücünün ortak noktası ise Bosna-Hersek
oluyor. Bu kişiler daha önce Afganis-
tan'da ve Bosna-Hersek'te birlikte sava>-
mışlar. Şimdi ise Çeçenistan'a yine bir
likte gidip kâfir Ruslara karşı omuz omu
za çarpışacaklar.
Bu ne demek? Şu demek: Hizbullah.
Müslüman Kardeşler gibi güçlü silahlı
şeriatçı örgütler, bir şeriat devletinin ku-
rulabilmesinin koşullan olabilecek her
sıcak savaş bölgesine savaşçılannı gön-
deriyorlar. Refah Partisi'nin Bosnapara-
lan olayında adı çok sık geçen Alman-
ya'da kurulu IHH'nin iki mücahidinin,
Büyük Birlik Partisi çizgisindeki bir ül-
kücünün, daha önce Afganistan'da sava-
şan Hizbullahçının. bizim de tuzumuz
bulunsun diyen İBDA-Ç militanının,
Iranlılann, Suudilerin, Ürdünlülerin ay-
nı mücahıt kafilesi içinde yer alması, tü-
müyle şeriat devletinin kuruluşu için ve-
rilen uluslararası çabanın ürünü olduğu-
nu görmek için fazla zorlanmak gerek-
miyor.
Kurtuluş-şeriat ımienH
Dikkat çekebilecek bir başka noktaya
işaret etmek istiyoruz. 25 kişilik müca-
hit kafılesinde iki de Çeçen gencı ve bir
Ukraynalı yer alıyor. Ukraynalı neyse
ne... Çeçenler Müslüman. Ancak namaz
kılmıyor. kenardan seyrediyorlar. Onla-
nn savaş gerekçesrşeriat devletinin ku-
ruluşu değil. Çeçenistan'ın kurtuluşu.
Cephede de bu çizgide savaşanlann sa-
yısının hiç de az olmadığı görülüyor. O
zaman bir ikilem çıkıyor karşımıza. Çe-
çenistan'da, RusbirlikJerine karşı birlik-
te savaşan iki ayrı savaşçı kişiliği var. Bi-
risi. Çeçen ülkesinin bağımsızlığı için sa-
vaşan Çeçen gençleri. Diğeri, "Şeriat
esaslanna göre bir Çeçenistan kurabU-
menin koşullan var" diye şeriat devleti-
ni kurmak için savaşan Çeçen ve diğer
tugayları da denilebilir.
Çeşitli ülkelerden ve örgütlerden gelen mücahitler, Çeçenistan'da bir şeriat devleti kurmak için
savaşırken, her koşulda namaz kılmayı da ihmal etmiyor.
unsurlardan oluşan mücahitler. Buna.
uluslararası şeriat tugaylan da diyebıliriz.
Şu an için görünen o ki, Çihar Duda-
yev dahil şeriat devleti için savaşanlar
ekseriyeti ve gücü sağlamış durumdalar.
Bu göriintü de Çeçenistan'daki savaşı bir
cihat olarak resmediyor. Peki, uluslarara-
sı şeriat tugaylan bu cihadı nasıl yapıyor-
lar?
Dağıstan'da tehlikeli yürüyüş
Bir örnek v erelim ve kafanızda bir şey-
lerin canlanmasına yardımcı olahm. Da-
ğıstan, Ruslar tarafından ön savaş bölge-
si ılan edilmiş durumda. Dağıstan yolu-
nu kullanarak Çeçenistan'a girmek iste-
yen mücahitlere karşı yüzlerce kontrol
noktası. bir o kadar motorize devnye çı-
kanlmış.
Bu nedenle biz de Çeçenistan'a vara-
bilmek için dağlarda yürüyoruz. Yakla-
şık 25 kişilik bir ekibız. Bunun 20'si ulus-
lararası şeriatçı tugaylann adamlan. Di-
ğer dördünü ben, Show TV'deki Teke Tek
programmın sunucusu Fatih Altaylı.
programın genel yönetmeni Fatih Aksoy
ve kameraman Ferhat Öçmen oluşturu-
• 20 bin dolayında askerin
Rus birliklerine karşı
direndiği Çeçenistan'da şu
an için görünen o ki, Cihar
Dudayev dahil şeriat
devleti için savaşanlar
çoğunluğu ve gücü
sağlamış durumdalar. Bu
görüntü de Çeçenistan'daki savaşı bir
cihat olarak resmediyor.
nup kalıyoruz. Aklımıza gelen başımıza
gelirse. yandık demektir.
Savaş koşullan içinde bulunduğumu-
zu, bu koşullarda aklımıza gelenin müm-
kün olamayacağını düşünüp rahatlamak
istiyoruz ama iki Çeçen gencinin ve ga-
zetecilerin dışında bütün kafile yere çö-
küp toprakla abdest (teyemmüm) alıyor-
lar. Safkuruluyor. Namaz başlıyor. Mih-
mandanmıza soran gözlerle bakıyoruz.
0 da çaresizliğini gizleyemiyor ve üste-
lik gıdip o da safa durup namaza katılı-
yor.
GözJerimiz Hazar'ın öte yanından ba-
şını uzatmaya başlayan güneşe takılı, do-
nup kalıyoruz. lnanamıyoruz. Düşünme-
ye ve anlamaya çalışıyoruz. Mutlaka ki,
"AUah Rusların gözüne perde çekecek,
bizleri koruyacak" diye inanıyorlar. Bel-
\ı de "Ve Allah mücahitlerin üstüne gö-
runmez bir örtii örttü, onlar da Ruslann
saflannın ortasından gün ışığında vürii-
>üpgirtiler*" diye anlatacaklar kendilen-
ni. Ama somut koşullarda ne Ruslann
gözlerine perde. ne mücahitlerin üstüne
gorünmez bir örtü mümkün.
Neyse ki her şeye karşın bir-iki daki-
ka zaman kalıyor ve biraz daha hızlı ha-
reket ederek kontrol noktasını geçebili-
yoruz. Şenatçı radikalizminin bu nokta-
lara ulaşması, Çeçen savaşının koşulla-
nnı da açıklayabiliyor. Kimı zaman da
çok dramatik sahnelerle karşılaşıyoruz.
Bir başka kontrol noktasını geçebilmek
için kimi zaman eğilerek yürürken, kimi
zaman üstümüze düşen ışıktan kurtula-
bilmek için yere yatıp bir süre beklemek
zorunda kalıyoruz.
"Hey friend..."
Yüzükoyun yere yatıp ne zaman kal-
kacağınızı. daha doğrusu kalkıp kalka-
mayacağınızı bilmeden beklediğinizde
1stanbul'da yaşamaktan unuttuğunuz top-
rak kokusuyla, ıslak otlarla başbaşa ka-
lıyorsunuz. Dünya siliniyor. Kulaklan-
mız mihmandann, "Haydi, tez, tez, tez"
diye komut verecek sesıni bekJerken dağ-
lann ne kadar heybetli olduğunu düşünü-
yonız.
Bu dağlar... Hemen iki metre kadar sa-
ğımızdan bir hıçkınk geliyor. lnanamıyo-
ruz. Hıçkınk tekrarlıyor. Bir hışırtı. Ba-
kıyoruz. San saçlı. mavı gözlü Çeçen ço-
cuğu önce ellerinın, sonra dizlerinin üze-
rine doğrulup ağlıyor. Çat pat tngilizce
konuşabildiğini anımsayıp, "Hey, friend,
down please"(Hey dostum, yat lütfen) di-
ye sesleniyoruz. Çocuk ağlıyor. YakJaşı-
yoruz. Elini tutuyoruz, "Down please,
down please" diye yineliyoruz. Yavaşça
sırtını sıvazlayıp yatınyoruz. Başı topra-
ğa değer değmez hıçkınklan sıklaşıyor.
Elimiz çocuğun omuzunda, "Okey fri-
end, be quite, be quite, okey" dıyonız.
Hıçkmklar bıraz daha sürüyor. Sonra
seyrekleşiyor. Birbaharyağmurununbı-
tışi gibi kesiliyor. Hıçkınk kesildiğinde
Çeçen dostumuz başını bıze doğru çevi-
rip gülümsüyor:"Yes friend, thank
you."Kafkas dağlannda bir Çeçen gen-
ciyle dostluğumuz böyle başlıyor.
Yarın: Ya Ruslar rüşvet
almasaydı?..
yoruz. Rus askerlerinin tuttuğu bir nok-
tayı yürüyerek, bazen koşarak geçebil-
memiz için sadece birkaç dakikamız var.
Çünkü gün ışıdı ışıyacak. Gün ışıymca da
hepimiz Rus askerlennın boy hedefi ola-
cağız. Bu yüzden hepimiz tabana kuvvet
koşuyoruz.
Uzakta, koyu lacivert Hazar'ın sulan-
nın arkasından güneş başını uzattı uzata-
cak. En az üç- dört dakikaya daha ihtiya-
cımız var. Mihmandanmız "çabuk
ohın"anlamında "tez, tez, tez" diye kısık
sesle bızleri hızlandırmava çalışırken al-
çak tonda bir ezan sesi duyuyoruz. Do-
ÇALIŞANLARIN SORULARI / SORUNLARI YILMAZ ŞÎPAL
Emekli Sandığı^na bağlı uzman hekimim
SORV: Halen, Emekli Sandığı'na bağlı uzman he-
kimim.
Çeşitli sosyal güvenlik kurumlannda
prim ödeyerek geçirdiğim çalışma sürele-
rim, emekli olmayı düşündüğüm 15 Hazi-
ran 1995'te, 21 yıl 7 ay oldu.
Bu sürenin 9 yılı EmekJi Sandığı'na bağ-
lı olarak geçti.
Bir kadın Emekli Sandığı iştirakçisi ola-
rak, Emekli Sandığı'ndan emekli olmaya
hak kazanmış durumda>ım.
Mayıs 1995'te I.derece3.kademeyeter-
Fı ettim. Sorulanm:
1. Emekli ayhklan üçer aylık dilimler
göz önüne alınarak hesaplandığına göre,
15 Haziran 1995'te aynlmamın bir sakın-
cası varmı? Yoksa, 15 Temmuz 1995'i mi
beklemeliyim?
2) 21 yıl 8 ay çalıştıktan sonra, 1. dere-
ce 3. kademeden emekli olan bir uzman
hekimin. 15Nisan-31 Aralık 1995dönemi
itibariyle emekli aylığı ne kadardır?
3) Yıne aynı çalışma süresi için, 1. dere-
ce 3. kademe ile 1. derece 4. kademe ara-
sındaki emekli aylığı farkı ne kadardır?
4) Emekli Sandığı'nda geçen 9 yıllık ça-
lışma süresi için, alacağım emekli ikrami-
yesinin tutan ne olur?
5) Birikmiş olan tasarruf teşvik fonu ke-
sintileri toplu olarak tarafıma verilir mi?
(Ü.A.)
YANIT:
1) 5434 sayıh T.Ç. Emekli Sandığı Yasası'nın 91.
maddesi uyannca. emeklilik hakkı tanınan bir gö-
revde iken. çeşitli nedenlerle emekliye ayanlanla-
nn emekli, adi malullük, vazife malullüğü aylıkla-
nyla ölenlerin dul ve yetimlerine bağlanacak aylık-
lar hizmet aylıklannın kesildiği tarihi ızleyen ay ba-
şından geçerli olarak bağlanır.
Ancak, kendi istekleriyle emekli olanlar, emek-
lilik isteklerinin kabul edildiğinin yetkili makam-
larca yazı ile bildirilmesi tarihınden sonra en çok bir
ay içinde görevlerinden aynlacak ve görev aylığı-
nın kesildiği tarihi izleyen ay başından geçerli ola-
rak emekli aylığını alacaktır.
Emekli aylığının bağlanması ödeme dönemleriy-
le bağıntılı değildır.
2) 21 yıl 8 ay çalıştıktan sonra 1. derece 3. kade-
meden emekli olan bir uzman hekimin 15 Nisan-31
Aralık 1995 dönemi için alacağı emekli aylığı 10
milyon 179bin 711 liradır. (1.440 Genel aylık. 3.600
Ek, 420 Kıdem aylık. 1.000 Tavan aylık gösterge-
leri ile, 1.225 Genel aylık, 4.490 Taban aylık katsa-
yılanna göre).
3)1. derece 4. kademeden 21 yıl 8 ay çalışmadan
sonra emekli olan bir uzman hekim alacağı emekli
aylığı 52 bin 675 lira fazlasıyla, 10 milyon 232 bin
386 liradır. Aralannda 60 gösterge farkı vardır.
Onun karşıhğı da 52 bin 675 lira olarak yansımak-
tadır.
4) Emekli Sandığı'nca 9 yıl karşıhğı ödenecek
emekli ikramiyeniz ise 127 milyon 838 bin 250 li-
ra olacaktır.
5) 3417 sayıh Çalışanlann Tasarrufa Teşvik Edil-
mesi ve Bu Tasarruflann Değerlendırilmesine Da-
ir Yasa'nın ilişkin 6. maddesi uyannca.
" EmekHlikveyaötûm halindebirikentasarrufke-
sintileri ile devlet ve işveren katküan, Bağ-Kur kap-
samında olanlar bakımından tasarruf tutaıian ve
de\ let katkılaru ilgüilcre veya kanuni mirasçılanna
neması ile birlikte ödenüf
FATtH 1. SULH HÂKİMLİĞt'NDEN
1995-482
Mahkememizın 1995'482 esasve 1995'491 karar, 22.6.1995
tarihlı karan ile Denizli, Tavas, Samanlık, cilt: 002'05. sayfa-
91, kütük: 307'de nüfusa kayıtlı bulunan Orhan ve Zeynep kı-
zı 12.10.1982 dogumlu Deniz Doğan'ın annesı Zeynep Yıl-
mazın 25.5.1995 tanhınde ölümü, babası Orhan Doğan'ın da
annesım öldürmek suçundan cezaevınde olması nedenıyle,
Hak ve menfaatlerini korumak ve temsil etmek üzere dayı-
sı Mehmet ve Hasibe oğlu Çınarlıdere 1 10.1958 dogumlu Te-
kirdağ, Malkara, Çınarlıdere. cılt: 029-01, sayfa: 18. kütük:
9'da nüfusa kayıtlı bulunan Adem Yılmaz ile ayııı yerde nüfu-
sa kayıtlı bulunan teyzesi Mehmet ve Hasibe luzı 23.5 1964 do-
ğumlu Nesibe Yılmaz'ın vası olarak tayinlerine karar verilmiş
olup ılan olunur 23.6 1995
Basın 29500
BAKIRKÖY3.SULH
HUKUK \L\HKEMESl
1995/371
Kastamonu, Tosya, Ermelık Kö-
yü, C. 041/01. S. 62, K. 29'40'ta
nüfusa kayıtlı Saım ve Cemıle oğ-
lu. 1993 dogumlu. Armağan Hasan
Çoban'a, Gaziantep, Şahinbey. Se-
ferpaşa. C. 100/01, S. 34. K.. 29'da
nüfusa kayıtlı Seyfullah ve Hatıce
kızı. 1943 doğumlu, anneannesı
SevimKodak'aMK'nin369 mad-
desi gereğınce tedbiren vasi olarak
tayinedilmiştir
tlan olunur. 26.6.1995
Basın: 29527
KTRŞEHİR SUUİ HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN
DosyaNo. 199505 S.
Karşehır ili Aşıkpaşa mahallesı Şaklı sokakta kain, tapuda Ha-
va Saçak ve arkadaşlan adına kayıtlı 1179 ada. 16 parselde ka-
yıtlı 430 m2'lık taşınmaz llFK.nunu hükümleri gereğınce açık
artırma suretiyle umum arasında Kırşehir Sulh Hukuk Mahke-
mesi kalemınde 4.8.1995 günü saat 10.15 ila 10.30'da bırinci
satışı yapılacaktır. Aynı gün alıcısı çıkmadıgı veya muhammen
bedelm %75'ını doldurmadığı takdırde aynı yer ve saatlerde
14 8 1995 gününde ıkıncı satışt yapılacaktır Davalılardan Mus-
tafaoğlu Ata-Havva Saçak ve Ahmet Özyılmaz'ın adresleri tes-
pıt edılemediğinden kendilenne ilanen tebligat gerekmiştir.
Bu ıtibarla yukanda adı geçen paydaşlann belirtilen gün ve
saatlerde bızzat hazır bulunmalan veya kendılerini bir vekılle
temsil ettırmelen, aksı takdırde satışın yokluklannda yapıla-
cağı hususlan sanş ilanı teblıSı yerine kaım olmak üzere ılan
olunur. 15.6.1995 Basın: 28450
DUYTJRU
T.F Fedcrasyonu ücnei Kurulu 4 Haziran 1995 gûnü belir-
tilen günvicnı ile başlamıştı. Gûnüemm maddelennden bir kıs-
mı gorü^ûldukten sonra kalan gündem maddelerının goıûşül-
mesl 18 6.1995 tarıhınde daha öncekı duyunıda belırtıldığı
guraJcm ve adreste görüşülmek uzere ertelenmıştı,
Kanunun amır hükümleri de yenne getırılmek suretı ile ya-
pılmaji ılan edılen genel kuruhın devam ı, görülen lûzum üze-
nne daha ılerı bir tarıhe ertelenmış ve duyurusu yapılmıştı
T F Federasyonu Genel Kurul Ba^kanlık Dıvanı daha önce
ılan edılmı$ gündeını tamamlamak üzere 4 7 199S eûnü saat
12.00"de Tunus Caddesı TLIBİTAK Toplanlı Salonu Ankara
adresınde. Genel Kurul toplantısına kaldığı yerden devam et-
mek üzere toplanacaktır. Tûm delegelere önemle dujıırulur.
T.F. Federasvonu Bıtşkanlık Divaıu adına
YILMAZ ÖZŞENER
ANKARA ANKA
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
Sağlık Bilinci
Bilimsel gelişmeler, bana coşku verir. Insanlığın
ufkunda yıldızların parladığını hissederim; gözüm,
gönlüm kamaşır, o gelişmeleri ben yaşamayabili-
rim, ama birileri yaşayacak, diye sevinirim. Nitekim
yaşıyor. Akciğer kanserinden ameliyat olan bir
dostum, hastalık beyne sıçrayınca isveç'e gitti,
Stokholm'de bir klinikte, beyindeki tümörü gama
ışınıyla erittiler. Uçtu gıttı kanser!
Tıp dalında şaşılası gelişmeler var. Kanser yok
ediliyor, kör görüyor, sağır duyuyor, dilsiz konuşı>-
yor, felçli yürüyor, konuşma yeteneğini yitiren t r
hastanın beyninde yeni merkez oluşuyor, yeniden
konuşuyor. Gerçekten şaşılası olaylar, belli çelişki-
leri.de daha iyi sergiliyor doğrusu.
Ülkemizde de yaşanıyor bu çelişkiler. Bir yanda
çağdaş donanımlı tıp merkezleri, bir yanda hasta-
ne koridorlarında uzayan kuyruklar, belli bir bakım
için ödenen milyonlar!
Haziranın ikinci haftasında ılginç bir konferans
izledim. Uluslararası sağlık projeleri yönetimıyle il-
gili. Toplantıda Sağlık Bakanı Doğan Baran, Sağ-
lık Reformları Grubu Sorumlusu Ahmet Müderri-
soğlu, Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Dr. Aytun Çı-
ray, Dünya Bankası Orta ve Güney Avrupa Depart-
manları Bölüm Sorumlusu Ralfh Harbison, Hazi-
ne Müsteşartığı'ndan Ersen Ekren, Dünya Banka-
sı Sağlık Ekonomisi Uzmanı Dr. Alexander Pre-
ker, Sağlık Projesi Genel Koordinatörü Dr. Haluk
Özsan konuştu. ilgınç bilgiler verdi. Belki biliyor- ,
sunuz, Dünya Bankası'nın destekledıği çalışmalar
yapılıyor Sağlık Bakanlığı'nda. Bırinci ve ikinci sağ-
lık projeleriyle sağlık reformu tasarımı ve yasa ta-
sansı çalışmaları 'örnek çalışma' diye niteleniyor.
Doğu Avrupa ve Bağımsız Devletler Topluluğu'na
da örnek gösteriliyor. Ancak, projeler ne zaman
uygulanacak, ne zaman yaşama geçecek belli de-
ğil. Anayasa görüşmelerinde yaşanan olaylar, ha-
zırlanan tasarıların Meclis gündemine gelmesi
umudunu solduruyor doğrusu. Öte yandan bu pro-
je çalışmaları başladıktan sonra kaç bakan değişti!
Oysa sağlık politikasının belli bir çizgide yürütül- -
mesi, bir projenin de baştan sona kovuşturulması
gerekir. Yoksa sonuç gözönünde.
Dünya Bankası ve VVHO'nun yaptığı bir inceleme
çok düşündürücü bir rapor ortaya koyuyor. Dünya-
da sağlığa aynlan kaynaklar doğru biçımde kulla-
nılsaydı, bir milyar yoksul insanın sağlık durumu
daha iyi bir düzeyde olurdu. Ülkelerin sağlık gös-
tergeleh de daha yukarı çekılebilirdi. 'Hastalık-yü-
kü' denen bir ölçüt var bankanın raporunda. Bu öl-
çüt, toplumdaki erken ölümlerin ve sakatlıkların
toplamına eşıt. Sakatlık, yalnız fiziksel özürü değil
hastalık biçimleri, kansızlık gibi kişinin tam potan-
siyelini kullanmasını önleyen durumları da kapsı-
yor. Ülkemiz, 'Ortadoğu yanmayı' denen mor böl-
gede yer alıyor bu raporda. 'Hastalık-yükü'aç\s\n-
dan Afrika ve Hindistan'dan sonra gelen bölge.
Sağlıkta önemlı yol alıyor dünyamız. Bebek ölü-
mü azalıyor, yaşam süresi uzuyor, kırktan altmış
üçe ulaşıyor, bulaşıcı hastalıklar önleniyor, ama
hastalık-yükü hâlâ önemli boyutlarda. Oysa kimi
ülkelerde, örneğin Çin, Kostarika ve Zimbabvve
belli sağlık politikası uygulayarak ulusal iradeyi de
bu politikaya yönelterek halkını sağlığa kavuştur-
mayı başarabıliyor.
Çin'deki çıplak ayaklı doktorların gizemi de bu
mu acaba? \
Bir doktor dostum, Profesör Tomris Türmen,
"Başannın özü sağlıkiı yaşam bilinci" diyor. "He-
kim sadece hastalık tedavi eden değil, sağlık ve-
rebilen bir kişi olmalı" diye devam ediyor. Sağlık,
hasta olmamak değil yalnız; fiziksel, ruhsal, sosyal
iyilik durumu demek. Hekım de insanı; aile ve top-
lum ilişkisi içinde, yalnız biyolojik yönden değil,
sosyal ve psikolojik boyutlarıyla değerlendirmeli.
Sağlığı hastane dışında aramalı, gündelik meslek
yaşamı içıne sokmalı.
Sözün kısası sağlıkiı olmaya özendiren, hastalığı
önleyen yaklaşıma önem vermeli. Toplumun ya-
şam gücü artar bu yaklaşımla. Geniş kitlelere eşit
hizmet dağılımı gerçekleşir, hasta sayısı azalır, has-
taya verilen hızmetin niteliği iyıleşır. Dahası ucuz
bir yaklaşım bu. Sağlıkiı olmaya özendirerek hasta-
lığı önleme ve tedavi yöntemleriyle sağlam bir pira-
mit oluşur, toplumun sağlığı gerçekleşir.
Ülkemizde tersine dönük bu piramit. Düzelmesi
gerekiyor. Yoksa kaynak yitiriyoruz, sistem işlemi-
yor, sağlıksız bir toplum oluşuyor. Hastane yap-
mak, sayısını arttırmak yerine çok sayıda insana,
en iyi ve en ucuz sağlık hizmeti götürecek biçimde
planlamak gerekiyor sağlık hizmetlerini. Tıp eğiti-
minde ya da sağlık görevlilen eğitimınde koruyucu
hekimliğe de önem vermek zorunluluğu var. Toplu-
mun sağlık bilinci geliştirılmeli her şeyden önce.
Peki, bu bilinci nasıl geliştıreceğiz?
Anayasanın 56. maddesi de "Heri<es sağlıkiı ve
dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir" diye
başlıyor. Ama bu hakkı kullanıyor muyuz?
Once karar vermek gerekiyor galiba. Yaşamayı
seviyor muyuz?
Sağlık, egitim, çevre, tüm sorunlar sevgiyle çö-
zülür ancak. İnsana sıcak bakarak. Oysa hava gi-
derek soğuyor.
B U L M A C A SEDATYAŞAYAN
1 2 3 4 5 6SOLDAN SAĞA:
l/"Yakalama,tut-
ma" anlamında
argo sözcük. II Un
elerken dökülme-
mesi için yere se-
rilen örtü... Kan.
3/Kent.. EskıMı-
sır'da gûneş tann-
sı...Bırsorusözü.
4/ Mavi gözlü ve
sanşın kımse. 5/
îşyeri...Dağ. tepe.
yığın gibi yamaç-
lı şeylenn alt bö-
lümü. 6/ Bir bağ-
laç... Kumaşla astar arasına
konularak giysinın dik dur-
masını sağlayan kolalı bez.
7/Yenıçerilenn kayıtlı olduk-
lan kütük deften... Toprağın
nemi. 8/ Eğrilmekte olan
yün, keten gibi şeylenn tut-
turulduğu, bır ucu çatal değ-
nek... Temel, esas. 9/ Tols-
toy'un bir romanı.
YUK\RIDAN AŞAĞIYA:
V Uzun namlulu bır taban- [EJ
ca... Yanarken güzel koktuğu ıçın tütsü
ağaç. 2/Verme. ödeme... Tiyatroyauygulananmasal.3/Hi-
civ... Baş. 4/ Balık yakalama aracı... Burun boşluğu ile or-
takulağı birleştıren boru bıçımindeki yol. 5/ Eğitilmiş hay-
vanlann ve cambazlann gösteri yaptıklan kapalı yer... Ger-
çekleştinlmesi zamana bağlı ıstek. 6/ Işçı. II " — düştüğü
yeri yakarT)eğme dalda gül mü bıter" (Karacaoğlan)... Yu-
nan abecesınde bır harf... Yemek. 8/Ortaoyunundakadın ro-
lüne çıkan erkek oyuncu... Bir şeyın esas tutulan yüzü. 9/
Kuzu sesi... "Memleketımi sevıyorum/Çınarlannda - - -
vurdum, hapıshanelennde yattım" (Nâzım Hıkmet).