02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 HAZİRAN 1995 CUMA 12 DIZIYAZI Çeçen savaşına 'cihat' damsası• Hizbullah, Müslüman Kardeşler gibi güçlü silahlı şeriatçı örgütler, bir şeriat devletinin kurulabilmesinin koşulları olabilecek her sıcak savaş bölgesine savaşçılarını gönderiyorlar. Dün Afganistan'da • Çeçenistan'da, Ruslara karşı birlikte savaşan iki ayrı savaşçı kişiliği var. Birisi, Çeçen ülkesinin bağımsızlığı için savaşan Çeçen gençleri. Diğeri, şeriat devletini kurmak için savaşan savaşanlar şimdi Çeçenistan cephesinde mücahitler. Buna, uluslararası şeriat vuruşuyor. Ç eçen savaşının niteliğini tartış- mak gerekir mi gerekmez mi? Çeçenistan sorunu Rusya'nın ıç sorunu mudur, değil midir tartışması doğru mu, degil mi? Bunlan tartışmayacağız. Ancak bunlan tartışanlara turnosol kâğıdı olması ama- cıyla bazı gözlemlerimizi anlatmakta ya- rar görüyoruz. Çeçenistan'ın nüfusu 1 milyon 300 bin dolayında. Rus ordusuy- la çarpışan Çeçen ordusunun mevcudu ise Çeçenlerin bize verdiği bilgilere gö- re 20 bin kadar. Bunlann (tam sayıyı kim- se bilmediği için veremiyoruz ama) önemlice bir bölümü, Çeçenistan dışın- dan gelen gönüllülerden oluşuyor. Gö- nüllüleri de iki gruba ayırmak mümkün. Bir bölümü yurtdışında okuyan ya da ya- şayan veya göçmen Çeçenler. Savaş çı- kınca cepheye gelmişler. Savaş bitince de muhtemelen o ülkelere dönüp yaşama kaldıklan yerden devam edecekler. lkinci grupta ıse başka birileri var. Ür- dünlüler. Iranlılar, Afganlar, Suudi Arap- lar, Libyalılar... Daha doğru bir deyımle profesyonel mücahitler. Çeçenistan'a gıt mek üzere Bakü'de birbırleriyle karşıla- şan bir Suudi ile bir Türk şeriatçmın ha- raretle sanlip Afganistan günlerini an- maya başlamalan bu profesyonellikten kaynaklanıyor. Bir tranhyla bir Türk ül- kücünün ortak noktası ise Bosna-Hersek oluyor. Bu kişiler daha önce Afganis- tan'da ve Bosna-Hersek'te birlikte sava>- mışlar. Şimdi ise Çeçenistan'a yine bir likte gidip kâfir Ruslara karşı omuz omu za çarpışacaklar. Bu ne demek? Şu demek: Hizbullah. Müslüman Kardeşler gibi güçlü silahlı şeriatçı örgütler, bir şeriat devletinin ku- rulabilmesinin koşullan olabilecek her sıcak savaş bölgesine savaşçılannı gön- deriyorlar. Refah Partisi'nin Bosnapara- lan olayında adı çok sık geçen Alman- ya'da kurulu IHH'nin iki mücahidinin, Büyük Birlik Partisi çizgisindeki bir ül- kücünün, daha önce Afganistan'da sava- şan Hizbullahçının. bizim de tuzumuz bulunsun diyen İBDA-Ç militanının, Iranlılann, Suudilerin, Ürdünlülerin ay- nı mücahıt kafilesi içinde yer alması, tü- müyle şeriat devletinin kuruluşu için ve- rilen uluslararası çabanın ürünü olduğu- nu görmek için fazla zorlanmak gerek- miyor. Kurtuluş-şeriat ımienH Dikkat çekebilecek bir başka noktaya işaret etmek istiyoruz. 25 kişilik müca- hit kafılesinde iki de Çeçen gencı ve bir Ukraynalı yer alıyor. Ukraynalı neyse ne... Çeçenler Müslüman. Ancak namaz kılmıyor. kenardan seyrediyorlar. Onla- nn savaş gerekçesrşeriat devletinin ku- ruluşu değil. Çeçenistan'ın kurtuluşu. Cephede de bu çizgide savaşanlann sa- yısının hiç de az olmadığı görülüyor. O zaman bir ikilem çıkıyor karşımıza. Çe- çenistan'da, RusbirlikJerine karşı birlik- te savaşan iki ayrı savaşçı kişiliği var. Bi- risi. Çeçen ülkesinin bağımsızlığı için sa- vaşan Çeçen gençleri. Diğeri, "Şeriat esaslanna göre bir Çeçenistan kurabU- menin koşullan var" diye şeriat devleti- ni kurmak için savaşan Çeçen ve diğer tugayları da denilebilir. Çeşitli ülkelerden ve örgütlerden gelen mücahitler, Çeçenistan'da bir şeriat devleti kurmak için savaşırken, her koşulda namaz kılmayı da ihmal etmiyor. unsurlardan oluşan mücahitler. Buna. uluslararası şeriat tugaylan da diyebıliriz. Şu an için görünen o ki, Çihar Duda- yev dahil şeriat devleti için savaşanlar ekseriyeti ve gücü sağlamış durumdalar. Bu göriintü de Çeçenistan'daki savaşı bir cihat olarak resmediyor. Peki, uluslarara- sı şeriat tugaylan bu cihadı nasıl yapıyor- lar? Dağıstan'da tehlikeli yürüyüş Bir örnek v erelim ve kafanızda bir şey- lerin canlanmasına yardımcı olahm. Da- ğıstan, Ruslar tarafından ön savaş bölge- si ılan edilmiş durumda. Dağıstan yolu- nu kullanarak Çeçenistan'a girmek iste- yen mücahitlere karşı yüzlerce kontrol noktası. bir o kadar motorize devnye çı- kanlmış. Bu nedenle biz de Çeçenistan'a vara- bilmek için dağlarda yürüyoruz. Yakla- şık 25 kişilik bir ekibız. Bunun 20'si ulus- lararası şeriatçı tugaylann adamlan. Di- ğer dördünü ben, Show TV'deki Teke Tek programmın sunucusu Fatih Altaylı. programın genel yönetmeni Fatih Aksoy ve kameraman Ferhat Öçmen oluşturu- • 20 bin dolayında askerin Rus birliklerine karşı direndiği Çeçenistan'da şu an için görünen o ki, Cihar Dudayev dahil şeriat devleti için savaşanlar çoğunluğu ve gücü sağlamış durumdalar. Bu görüntü de Çeçenistan'daki savaşı bir cihat olarak resmediyor. nup kalıyoruz. Aklımıza gelen başımıza gelirse. yandık demektir. Savaş koşullan içinde bulunduğumu- zu, bu koşullarda aklımıza gelenin müm- kün olamayacağını düşünüp rahatlamak istiyoruz ama iki Çeçen gencinin ve ga- zetecilerin dışında bütün kafile yere çö- küp toprakla abdest (teyemmüm) alıyor- lar. Safkuruluyor. Namaz başlıyor. Mih- mandanmıza soran gözlerle bakıyoruz. 0 da çaresizliğini gizleyemiyor ve üste- lik gıdip o da safa durup namaza katılı- yor. GözJerimiz Hazar'ın öte yanından ba- şını uzatmaya başlayan güneşe takılı, do- nup kalıyoruz. lnanamıyoruz. Düşünme- ye ve anlamaya çalışıyoruz. Mutlaka ki, "AUah Rusların gözüne perde çekecek, bizleri koruyacak" diye inanıyorlar. Bel- \ı de "Ve Allah mücahitlerin üstüne gö- runmez bir örtii örttü, onlar da Ruslann saflannın ortasından gün ışığında vürii- >üpgirtiler*" diye anlatacaklar kendilen- ni. Ama somut koşullarda ne Ruslann gözlerine perde. ne mücahitlerin üstüne gorünmez bir örtü mümkün. Neyse ki her şeye karşın bir-iki daki- ka zaman kalıyor ve biraz daha hızlı ha- reket ederek kontrol noktasını geçebili- yoruz. Şenatçı radikalizminin bu nokta- lara ulaşması, Çeçen savaşının koşulla- nnı da açıklayabiliyor. Kimı zaman da çok dramatik sahnelerle karşılaşıyoruz. Bir başka kontrol noktasını geçebilmek için kimi zaman eğilerek yürürken, kimi zaman üstümüze düşen ışıktan kurtula- bilmek için yere yatıp bir süre beklemek zorunda kalıyoruz. "Hey friend..." Yüzükoyun yere yatıp ne zaman kal- kacağınızı. daha doğrusu kalkıp kalka- mayacağınızı bilmeden beklediğinizde 1stanbul'da yaşamaktan unuttuğunuz top- rak kokusuyla, ıslak otlarla başbaşa ka- lıyorsunuz. Dünya siliniyor. Kulaklan- mız mihmandann, "Haydi, tez, tez, tez" diye komut verecek sesıni bekJerken dağ- lann ne kadar heybetli olduğunu düşünü- yonız. Bu dağlar... Hemen iki metre kadar sa- ğımızdan bir hıçkınk geliyor. lnanamıyo- ruz. Hıçkınk tekrarlıyor. Bir hışırtı. Ba- kıyoruz. San saçlı. mavı gözlü Çeçen ço- cuğu önce ellerinın, sonra dizlerinin üze- rine doğrulup ağlıyor. Çat pat tngilizce konuşabildiğini anımsayıp, "Hey, friend, down please"(Hey dostum, yat lütfen) di- ye sesleniyoruz. Çocuk ağlıyor. YakJaşı- yoruz. Elini tutuyoruz, "Down please, down please" diye yineliyoruz. Yavaşça sırtını sıvazlayıp yatınyoruz. Başı topra- ğa değer değmez hıçkınklan sıklaşıyor. Elimiz çocuğun omuzunda, "Okey fri- end, be quite, be quite, okey" dıyonız. Hıçkmklar bıraz daha sürüyor. Sonra seyrekleşiyor. Birbaharyağmurununbı- tışi gibi kesiliyor. Hıçkınk kesildiğinde Çeçen dostumuz başını bıze doğru çevi- rip gülümsüyor:"Yes friend, thank you."Kafkas dağlannda bir Çeçen gen- ciyle dostluğumuz böyle başlıyor. Yarın: Ya Ruslar rüşvet almasaydı?.. yoruz. Rus askerlerinin tuttuğu bir nok- tayı yürüyerek, bazen koşarak geçebil- memiz için sadece birkaç dakikamız var. Çünkü gün ışıdı ışıyacak. Gün ışıymca da hepimiz Rus askerlennın boy hedefi ola- cağız. Bu yüzden hepimiz tabana kuvvet koşuyoruz. Uzakta, koyu lacivert Hazar'ın sulan- nın arkasından güneş başını uzattı uzata- cak. En az üç- dört dakikaya daha ihtiya- cımız var. Mihmandanmız "çabuk ohın"anlamında "tez, tez, tez" diye kısık sesle bızleri hızlandırmava çalışırken al- çak tonda bir ezan sesi duyuyoruz. Do- ÇALIŞANLARIN SORULARI / SORUNLARI YILMAZ ŞÎPAL Emekli Sandığı^na bağlı uzman hekimim SORV: Halen, Emekli Sandığı'na bağlı uzman he- kimim. Çeşitli sosyal güvenlik kurumlannda prim ödeyerek geçirdiğim çalışma sürele- rim, emekli olmayı düşündüğüm 15 Hazi- ran 1995'te, 21 yıl 7 ay oldu. Bu sürenin 9 yılı EmekJi Sandığı'na bağ- lı olarak geçti. Bir kadın Emekli Sandığı iştirakçisi ola- rak, Emekli Sandığı'ndan emekli olmaya hak kazanmış durumda>ım. Mayıs 1995'te I.derece3.kademeyeter- Fı ettim. Sorulanm: 1. Emekli ayhklan üçer aylık dilimler göz önüne alınarak hesaplandığına göre, 15 Haziran 1995'te aynlmamın bir sakın- cası varmı? Yoksa, 15 Temmuz 1995'i mi beklemeliyim? 2) 21 yıl 8 ay çalıştıktan sonra, 1. dere- ce 3. kademeden emekli olan bir uzman hekimin. 15Nisan-31 Aralık 1995dönemi itibariyle emekli aylığı ne kadardır? 3) Yıne aynı çalışma süresi için, 1. dere- ce 3. kademe ile 1. derece 4. kademe ara- sındaki emekli aylığı farkı ne kadardır? 4) Emekli Sandığı'nda geçen 9 yıllık ça- lışma süresi için, alacağım emekli ikrami- yesinin tutan ne olur? 5) Birikmiş olan tasarruf teşvik fonu ke- sintileri toplu olarak tarafıma verilir mi? (Ü.A.) YANIT: 1) 5434 sayıh T.Ç. Emekli Sandığı Yasası'nın 91. maddesi uyannca. emeklilik hakkı tanınan bir gö- revde iken. çeşitli nedenlerle emekliye ayanlanla- nn emekli, adi malullük, vazife malullüğü aylıkla- nyla ölenlerin dul ve yetimlerine bağlanacak aylık- lar hizmet aylıklannın kesildiği tarihi ızleyen ay ba- şından geçerli olarak bağlanır. Ancak, kendi istekleriyle emekli olanlar, emek- lilik isteklerinin kabul edildiğinin yetkili makam- larca yazı ile bildirilmesi tarihınden sonra en çok bir ay içinde görevlerinden aynlacak ve görev aylığı- nın kesildiği tarihi izleyen ay başından geçerli ola- rak emekli aylığını alacaktır. Emekli aylığının bağlanması ödeme dönemleriy- le bağıntılı değildır. 2) 21 yıl 8 ay çalıştıktan sonra 1. derece 3. kade- meden emekli olan bir uzman hekimin 15 Nisan-31 Aralık 1995 dönemi için alacağı emekli aylığı 10 milyon 179bin 711 liradır. (1.440 Genel aylık. 3.600 Ek, 420 Kıdem aylık. 1.000 Tavan aylık gösterge- leri ile, 1.225 Genel aylık, 4.490 Taban aylık katsa- yılanna göre). 3)1. derece 4. kademeden 21 yıl 8 ay çalışmadan sonra emekli olan bir uzman hekim alacağı emekli aylığı 52 bin 675 lira fazlasıyla, 10 milyon 232 bin 386 liradır. Aralannda 60 gösterge farkı vardır. Onun karşıhğı da 52 bin 675 lira olarak yansımak- tadır. 4) Emekli Sandığı'nca 9 yıl karşıhğı ödenecek emekli ikramiyeniz ise 127 milyon 838 bin 250 li- ra olacaktır. 5) 3417 sayıh Çalışanlann Tasarrufa Teşvik Edil- mesi ve Bu Tasarruflann Değerlendırilmesine Da- ir Yasa'nın ilişkin 6. maddesi uyannca. " EmekHlikveyaötûm halindebirikentasarrufke- sintileri ile devlet ve işveren katküan, Bağ-Kur kap- samında olanlar bakımından tasarruf tutaıian ve de\ let katkılaru ilgüilcre veya kanuni mirasçılanna neması ile birlikte ödenüf FATtH 1. SULH HÂKİMLİĞt'NDEN 1995-482 Mahkememizın 1995'482 esasve 1995'491 karar, 22.6.1995 tarihlı karan ile Denizli, Tavas, Samanlık, cilt: 002'05. sayfa- 91, kütük: 307'de nüfusa kayıtlı bulunan Orhan ve Zeynep kı- zı 12.10.1982 dogumlu Deniz Doğan'ın annesı Zeynep Yıl- mazın 25.5.1995 tanhınde ölümü, babası Orhan Doğan'ın da annesım öldürmek suçundan cezaevınde olması nedenıyle, Hak ve menfaatlerini korumak ve temsil etmek üzere dayı- sı Mehmet ve Hasibe oğlu Çınarlıdere 1 10.1958 dogumlu Te- kirdağ, Malkara, Çınarlıdere. cılt: 029-01, sayfa: 18. kütük: 9'da nüfusa kayıtlı bulunan Adem Yılmaz ile ayııı yerde nüfu- sa kayıtlı bulunan teyzesi Mehmet ve Hasibe luzı 23.5 1964 do- ğumlu Nesibe Yılmaz'ın vası olarak tayinlerine karar verilmiş olup ılan olunur 23.6 1995 Basın 29500 BAKIRKÖY3.SULH HUKUK \L\HKEMESl 1995/371 Kastamonu, Tosya, Ermelık Kö- yü, C. 041/01. S. 62, K. 29'40'ta nüfusa kayıtlı Saım ve Cemıle oğ- lu. 1993 dogumlu. Armağan Hasan Çoban'a, Gaziantep, Şahinbey. Se- ferpaşa. C. 100/01, S. 34. K.. 29'da nüfusa kayıtlı Seyfullah ve Hatıce kızı. 1943 doğumlu, anneannesı SevimKodak'aMK'nin369 mad- desi gereğınce tedbiren vasi olarak tayinedilmiştir tlan olunur. 26.6.1995 Basın: 29527 KTRŞEHİR SUUİ HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN DosyaNo. 199505 S. Karşehır ili Aşıkpaşa mahallesı Şaklı sokakta kain, tapuda Ha- va Saçak ve arkadaşlan adına kayıtlı 1179 ada. 16 parselde ka- yıtlı 430 m2'lık taşınmaz llFK.nunu hükümleri gereğınce açık artırma suretiyle umum arasında Kırşehir Sulh Hukuk Mahke- mesi kalemınde 4.8.1995 günü saat 10.15 ila 10.30'da bırinci satışı yapılacaktır. Aynı gün alıcısı çıkmadıgı veya muhammen bedelm %75'ını doldurmadığı takdırde aynı yer ve saatlerde 14 8 1995 gününde ıkıncı satışt yapılacaktır Davalılardan Mus- tafaoğlu Ata-Havva Saçak ve Ahmet Özyılmaz'ın adresleri tes- pıt edılemediğinden kendilenne ilanen tebligat gerekmiştir. Bu ıtibarla yukanda adı geçen paydaşlann belirtilen gün ve saatlerde bızzat hazır bulunmalan veya kendılerini bir vekılle temsil ettırmelen, aksı takdırde satışın yokluklannda yapıla- cağı hususlan sanş ilanı teblıSı yerine kaım olmak üzere ılan olunur. 15.6.1995 Basın: 28450 DUYTJRU T.F Fedcrasyonu ücnei Kurulu 4 Haziran 1995 gûnü belir- tilen günvicnı ile başlamıştı. Gûnüemm maddelennden bir kıs- mı gorü^ûldukten sonra kalan gündem maddelerının goıûşül- mesl 18 6.1995 tarıhınde daha öncekı duyunıda belırtıldığı guraJcm ve adreste görüşülmek uzere ertelenmıştı, Kanunun amır hükümleri de yenne getırılmek suretı ile ya- pılmaji ılan edılen genel kuruhın devam ı, görülen lûzum üze- nne daha ılerı bir tarıhe ertelenmış ve duyurusu yapılmıştı T F Federasyonu Genel Kurul Ba^kanlık Dıvanı daha önce ılan edılmı$ gündeını tamamlamak üzere 4 7 199S eûnü saat 12.00"de Tunus Caddesı TLIBİTAK Toplanlı Salonu Ankara adresınde. Genel Kurul toplantısına kaldığı yerden devam et- mek üzere toplanacaktır. Tûm delegelere önemle dujıırulur. T.F. Federasvonu Bıtşkanlık Divaıu adına YILMAZ ÖZŞENER ANKARA ANKA MÜŞERREF HEKİMOĞLU Sağlık Bilinci Bilimsel gelişmeler, bana coşku verir. Insanlığın ufkunda yıldızların parladığını hissederim; gözüm, gönlüm kamaşır, o gelişmeleri ben yaşamayabili- rim, ama birileri yaşayacak, diye sevinirim. Nitekim yaşıyor. Akciğer kanserinden ameliyat olan bir dostum, hastalık beyne sıçrayınca isveç'e gitti, Stokholm'de bir klinikte, beyindeki tümörü gama ışınıyla erittiler. Uçtu gıttı kanser! Tıp dalında şaşılası gelişmeler var. Kanser yok ediliyor, kör görüyor, sağır duyuyor, dilsiz konuşı>- yor, felçli yürüyor, konuşma yeteneğini yitiren t r hastanın beyninde yeni merkez oluşuyor, yeniden konuşuyor. Gerçekten şaşılası olaylar, belli çelişki- leri.de daha iyi sergiliyor doğrusu. Ülkemizde de yaşanıyor bu çelişkiler. Bir yanda çağdaş donanımlı tıp merkezleri, bir yanda hasta- ne koridorlarında uzayan kuyruklar, belli bir bakım için ödenen milyonlar! Haziranın ikinci haftasında ılginç bir konferans izledim. Uluslararası sağlık projeleri yönetimıyle il- gili. Toplantıda Sağlık Bakanı Doğan Baran, Sağ- lık Reformları Grubu Sorumlusu Ahmet Müderri- soğlu, Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Dr. Aytun Çı- ray, Dünya Bankası Orta ve Güney Avrupa Depart- manları Bölüm Sorumlusu Ralfh Harbison, Hazi- ne Müsteşartığı'ndan Ersen Ekren, Dünya Banka- sı Sağlık Ekonomisi Uzmanı Dr. Alexander Pre- ker, Sağlık Projesi Genel Koordinatörü Dr. Haluk Özsan konuştu. ilgınç bilgiler verdi. Belki biliyor- , sunuz, Dünya Bankası'nın destekledıği çalışmalar yapılıyor Sağlık Bakanlığı'nda. Bırinci ve ikinci sağ- lık projeleriyle sağlık reformu tasarımı ve yasa ta- sansı çalışmaları 'örnek çalışma' diye niteleniyor. Doğu Avrupa ve Bağımsız Devletler Topluluğu'na da örnek gösteriliyor. Ancak, projeler ne zaman uygulanacak, ne zaman yaşama geçecek belli de- ğil. Anayasa görüşmelerinde yaşanan olaylar, ha- zırlanan tasarıların Meclis gündemine gelmesi umudunu solduruyor doğrusu. Öte yandan bu pro- je çalışmaları başladıktan sonra kaç bakan değişti! Oysa sağlık politikasının belli bir çizgide yürütül- - mesi, bir projenin de baştan sona kovuşturulması gerekir. Yoksa sonuç gözönünde. Dünya Bankası ve VVHO'nun yaptığı bir inceleme çok düşündürücü bir rapor ortaya koyuyor. Dünya- da sağlığa aynlan kaynaklar doğru biçımde kulla- nılsaydı, bir milyar yoksul insanın sağlık durumu daha iyi bir düzeyde olurdu. Ülkelerin sağlık gös- tergeleh de daha yukarı çekılebilirdi. 'Hastalık-yü- kü' denen bir ölçüt var bankanın raporunda. Bu öl- çüt, toplumdaki erken ölümlerin ve sakatlıkların toplamına eşıt. Sakatlık, yalnız fiziksel özürü değil hastalık biçimleri, kansızlık gibi kişinin tam potan- siyelini kullanmasını önleyen durumları da kapsı- yor. Ülkemiz, 'Ortadoğu yanmayı' denen mor böl- gede yer alıyor bu raporda. 'Hastalık-yükü'aç\s\n- dan Afrika ve Hindistan'dan sonra gelen bölge. Sağlıkta önemlı yol alıyor dünyamız. Bebek ölü- mü azalıyor, yaşam süresi uzuyor, kırktan altmış üçe ulaşıyor, bulaşıcı hastalıklar önleniyor, ama hastalık-yükü hâlâ önemli boyutlarda. Oysa kimi ülkelerde, örneğin Çin, Kostarika ve Zimbabvve belli sağlık politikası uygulayarak ulusal iradeyi de bu politikaya yönelterek halkını sağlığa kavuştur- mayı başarabıliyor. Çin'deki çıplak ayaklı doktorların gizemi de bu mu acaba? \ Bir doktor dostum, Profesör Tomris Türmen, "Başannın özü sağlıkiı yaşam bilinci" diyor. "He- kim sadece hastalık tedavi eden değil, sağlık ve- rebilen bir kişi olmalı" diye devam ediyor. Sağlık, hasta olmamak değil yalnız; fiziksel, ruhsal, sosyal iyilik durumu demek. Hekım de insanı; aile ve top- lum ilişkisi içinde, yalnız biyolojik yönden değil, sosyal ve psikolojik boyutlarıyla değerlendirmeli. Sağlığı hastane dışında aramalı, gündelik meslek yaşamı içıne sokmalı. Sözün kısası sağlıkiı olmaya özendiren, hastalığı önleyen yaklaşıma önem vermeli. Toplumun ya- şam gücü artar bu yaklaşımla. Geniş kitlelere eşit hizmet dağılımı gerçekleşir, hasta sayısı azalır, has- taya verilen hızmetin niteliği iyıleşır. Dahası ucuz bir yaklaşım bu. Sağlıkiı olmaya özendirerek hasta- lığı önleme ve tedavi yöntemleriyle sağlam bir pira- mit oluşur, toplumun sağlığı gerçekleşir. Ülkemizde tersine dönük bu piramit. Düzelmesi gerekiyor. Yoksa kaynak yitiriyoruz, sistem işlemi- yor, sağlıksız bir toplum oluşuyor. Hastane yap- mak, sayısını arttırmak yerine çok sayıda insana, en iyi ve en ucuz sağlık hizmeti götürecek biçimde planlamak gerekiyor sağlık hizmetlerini. Tıp eğiti- minde ya da sağlık görevlilen eğitimınde koruyucu hekimliğe de önem vermek zorunluluğu var. Toplu- mun sağlık bilinci geliştirılmeli her şeyden önce. Peki, bu bilinci nasıl geliştıreceğiz? Anayasanın 56. maddesi de "Heri<es sağlıkiı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir" diye başlıyor. Ama bu hakkı kullanıyor muyuz? Once karar vermek gerekiyor galiba. Yaşamayı seviyor muyuz? Sağlık, egitim, çevre, tüm sorunlar sevgiyle çö- zülür ancak. İnsana sıcak bakarak. Oysa hava gi- derek soğuyor. B U L M A C A SEDATYAŞAYAN 1 2 3 4 5 6SOLDAN SAĞA: l/"Yakalama,tut- ma" anlamında argo sözcük. II Un elerken dökülme- mesi için yere se- rilen örtü... Kan. 3/Kent.. EskıMı- sır'da gûneş tann- sı...Bırsorusözü. 4/ Mavi gözlü ve sanşın kımse. 5/ îşyeri...Dağ. tepe. yığın gibi yamaç- lı şeylenn alt bö- lümü. 6/ Bir bağ- laç... Kumaşla astar arasına konularak giysinın dik dur- masını sağlayan kolalı bez. 7/Yenıçerilenn kayıtlı olduk- lan kütük deften... Toprağın nemi. 8/ Eğrilmekte olan yün, keten gibi şeylenn tut- turulduğu, bır ucu çatal değ- nek... Temel, esas. 9/ Tols- toy'un bir romanı. YUK\RIDAN AŞAĞIYA: V Uzun namlulu bır taban- [EJ ca... Yanarken güzel koktuğu ıçın tütsü ağaç. 2/Verme. ödeme... Tiyatroyauygulananmasal.3/Hi- civ... Baş. 4/ Balık yakalama aracı... Burun boşluğu ile or- takulağı birleştıren boru bıçımindeki yol. 5/ Eğitilmiş hay- vanlann ve cambazlann gösteri yaptıklan kapalı yer... Ger- çekleştinlmesi zamana bağlı ıstek. 6/ Işçı. II " — düştüğü yeri yakarT)eğme dalda gül mü bıter" (Karacaoğlan)... Yu- nan abecesınde bır harf... Yemek. 8/Ortaoyunundakadın ro- lüne çıkan erkek oyuncu... Bir şeyın esas tutulan yüzü. 9/ Kuzu sesi... "Memleketımi sevıyorum/Çınarlannda - - - vurdum, hapıshanelennde yattım" (Nâzım Hıkmet).
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle