25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 HA2İRAN 1995 PAZARTESf 16 DIZIYAZI BAŞLARKEN: TÜStAD 'ın geçen ay yayımlanan "Optimal Devlet" adlı raponı, kamuoyunda yeterii ölçüde değeıiendirilmeden, basında bazı spoılar biçiminde göze çarptı. Ancak raporun özü. Türkışadamlanmn "Türkiye'dedevlet, gereğindenfazla büyük olduğundan, derhal küçültülmelidir" biçimindeformüle edebileceğimiz geleneksel yaklaşımlannı devam ettirdiklerini açıkça ortaya kaymaktadır. Ne var kı raponı hazıricnan meslektaşımızın "Banka ve Ekonomik Yorumlar" dergisinde de vurguladığı gibi büyük firmalar bu tür mpoHarla, bir bash gntbu olarak hükümetlerin ekonomipolitikalarım kendi çıkarları doğrultusunda kolayca etkilemektedider. Ancak konıtyu kamu ekonomisinin genel ilkeleri ve gelişmiş ülke deneyimleri yönünden ele aldığımızda, Türkiye de kamu sekîöriinün büyüklüğünün Batı Avrupa ülkelerinin yarısı kadar olduğunu göriirit. Neyazık ki Türkiye de kamu sektöriinün büyüklüğü konusunda sadece işadamları değil, fakat ayrıca ekonomistler, öğretim üyeleri ve politikaalann çoğunluğu büyük biryamlgı içindedirier. Örneğin, sayın başbakammızm özelleştirme yasasımn çıkmasmdan sonm "Dünyunın en sosyalist ekonomisine son verdik " biçimindeki açıklamalarım, bir kamu ekonomisü olarak anlamada güçlük çekmekteyt. Ancak etkin çevrelerde Türkivede devletin ekonomidekipaymın son derece yiiksek olduğuna ilişkin yaygm gönişün, ülke gerçeklehne ters düştüğü de ayn bir gerçektir. Bu nedenle, adı geçen raporda ileri siirülen görüşler. bîlimsel açıdan ve dünyadaki eğilimler yönünden ele ahnarak kamu varun ile ilgili olarak ohımlu ve olumsuz yönlehni ele almaya çalışmaktayc TÜSİAD raporunun düşündürdükleri Devlet" ve gerçekler Prof. Dr. Orhan ŞENER 'Devletbu savıönyargılı• 1980'li yıllardan beri Türkiye'de bilimsel çevreler, işadamları ve politikacılar, özelleştirmeyi haklı gösterebilmek amacıyla, kamu sektörünün gereğinden fazla büyük olduğu konusunda bir tür görüş birligi sağlamışlardır. Ne yazık ki ileri sürülen bu görüş bilimsel bir dayanaktan yoksun bulunmaktadır. • Raporda, devletin büyüklüğünün saptanmasına ilişkin olarak son derece önemli bir yanılgıya düşüldüğü görülmektedir. Kamu sektörünün büyüklüğü ölçülürken, toplam vergi gelirlerinin GSMH'ye oranı yerine, toplam kamu harcamalarının GSMH'ye oranı kriterinin kullanılması, ciddi yanlışlara yol açmıştır. • Türkiye gibi kamu sektörü borçlanma gereğinin yüzde 10-15 arasında değiştiği bir ülkede, harcamalara ilişkin reşyonun kullanımı, kamu ekonomisini gerçek büyüklüğünün çok üstünde göstermektedir. Işte, rapordaki çarpıklık buradadır: Devletin ekonomideki payı yüzde 40 değil, yüzde 25 dolaylarındadır. Özellikle, 1980'li yıllardan beri Tür- kiye'de bilimsel çevreler. işadamları \e politikacılar, özelleştirmeyi haklı gösterebilmek amacıyla. kamu sektö- rünün gereğınden fazla büyük olduğu konusunda bir tür görüş birliği sağla- mışlardır. Ne yazık kı bilim adamları- nın konuya ilişkin olarak katıldığımız birçok konferansta ileri sürdükleri gö- rüşler genellikle bilimsel bir dayanak- tan yoksun bulunmaktadır. Konunun teknik özellikleri nedeniyle. politikacı- lann ve işadamlannın genellikle değer vargılarına göre görüş bildirdikleri gö- , rülmektedir. Bu son grubun devletin büyüklüğü konusundaki yanılgılan ise KÎT'lerden kaynaklanmaktadır. Ancak bilimsel açıdan KlT'ler. kamu sektörünün bü- yüklüğünü etkilemezler. Çünkü. bu kuruluşlar piyasa koşullanna tabi ol- duklan sürece. en az ortalama maliyet fiyatlamasını uyguladıklarından, kötü yönetilmemelerı koşuluyla zarar et- mezler. Hatta. üretimin teknik özellıklerın- den kaynaklanan azalan maliyet. sıfır marjınal maliyet ve doğal tekel koşul- larının varlığı nedeniyle. piyasadaki firmalara göre daha düşük maliyetle mal üretirler. Bu nedenle, gelişmiş birçok Avrupa ülkesinde Türkiye'dekinden daha fazla KİT vardır. Raporda KlT'lerın kamu ekonomisinin büyüklüğüne sokulma- mksının olumlu bir yaklaşım olduğunu tye\ırtmelıyiftı. • • . • - Vergi yerine harcama Buna karşın. adı geçen raporda, devletin büyüklüğünün saptanmasına ilişkin olarak son derece önemli bir yanılgıya düşüldüğü görülmektedir. Bu yanılgı. devletin genel ekonomi içindekı payının ölçülmesinde kullanı- lan kriterlerle ilgili bulunmaktadtr. Gerçekten. meslektaşımızın kamu sek- törünün büyüklüğünü. toplam vergi gelirlerinin gayrı safi milli hasılaya (GSMH) oranı yerine. toplam kamu harcamalarının GSMH'ye oranı cin- sinden göstermeye çalışması. son de- rece ciddi hatalara yol açmıştır. Her iki orandan birisinin bütçesi denk ya da fazlalıkla bağlanan birçok gelişmiş ülkeler için kullanımı önemli bir yanlışa yol açmamaktadır. Ancak Türkiye gibi kamu sektörü borçlanma gereğinin yüzde 10-15 arasında değiş- tiği ülkeler yönünden, harcamalara ilişkin reşyonun kullanımı. kamu eko- nomisini gerçek büyüklüğünün çok üstünde göstermektedir. Örneğin. Maliye Bakanlığı verileri- ne göre 1993 yılında kamu harcamala- n toplamının GSMH'ye oranı yüzde 45'e yükselirken kamu gelirleri topla- mının GSMH'ye oranı yüzde 29"a ulaşmıştır. Planlama verilerini kulla- nan yazara göre son yıllarda kamu harcamaları toplamının GSMH'ye oranı yaklaşık olarak yüzde 40 dolay- larındadır. Her iki kuruluşun verdikleri kamu harcamalanna ilişkin rakamlann orta- lamasını kabuf etsek bile. Türkiye'de kamu sektörünün büyüklüğü Alman- ya'yı (yüzde 43.7) ve lngiltere'yi (yüzde 40.2) geçmektedir. Işte. TÜSİ- AD raporundaki çarpıklık burada orta- ya çıkmaktadır. Yanlış kriterin sonucu ı Bize göre Türkiye'de devletin eko- nomideki payı henüz yüzde 30'u geç- imemiş olup, yaklaşık yüzde 25 dolay- Tanndadır. Böylece. kullanılan yanlış bir kriter nedeniyle. Türkiye'de devle- tin büyüklüğü. yaklaşık yüzde 60 ka- jdar olduğundan daha fazla gösteril- mektedir. Meslektaşımızın bu yanlışlığı bi- linçli olarak yaptığını düşünmüyorum. Çünkü, ülkemizdeki akademisyenlerin 1-2 kişi dışında kalanı, yani tamamma yakını aynı hataya düşmektedirler. An- cak politikacılann ve işadamlannın da bilerek ya da bilmeyerek benzer yanıl- gıya düşmeleri, ülkenin geleceğini tehlıkeye sokmaktadır. , Çünkü, Türkiye'nin Kıt'a Avrupası ülkelerinde olduğu gibi optimal bü- yüklüğe erişememesı durumunda. ge- lişmiş ülke statüsüne gırmesi olanağı yoktur. Yanılgının nedeni faizler Bizce. TÜSİAD raporunda olduğu gibi devletin büyüklüğü konusundaki yanılgıların temel nedeni, borç faizi ödemelerinin de kamu hizmeti olarak değerlendirilmesinden kaynaklanmak- tadır. Bilindiği gibi kamu harcamalannm dörtte birinı (yüzde 25) geçen faiz ödemeleri. millı savunma ve eğitim bakanlığı bütçelerini blle geçmektedir. Ancak kamu harcamaları ıçerısinde yer alan faiz ödemelen gelecek yılla- rın kamu gelırlerinden finanse edil- mekte olup, net kamu harcamalan top- lamı bütçede gösterilenden daha da azdır. Devlet borcu faiz ödemelerinin kon- solide bütçe içinde yer alması ise yine 1980'li yıllarda başlatılmıştır. Buraya kadarki açıklamalarımızdan. Türki- ye'de devletin ekonomideki paymın öl- çülmesine ilişkin olarak \ergi gelirle- rinin ve diğer kamu gelirlerinin topla- mının GSMH'ye oranı cinsinden he- saplanması gerektiği sonucu çıkmak- tadır. Gerçekten, devletin büyüklüğü ya da ekonomideki payı teriminden. devletin piyasa ekonomisinden çektiği kaynaklar (ya da vergiler) olduğu an- laşılmalıdır. Optimal büyüklükle ilgili somut örnekler Gelişmiş ülkelerde devlet sektörü, özellikle II. Dünya Savaşı'nı izleyen yıllarda. devamlı ve ıstikrarlı bir bı- çimde büyüyerek bugünkü optımahte- ye (kıvama) ulaşmıştır. Birçok Batı Avrupa ülkesinde erişilen optimal bü- yüklük oranlarını parantez içindeki yüzde oranlarla şöyle sıralayabiliriz: Avusturya (47.7), Belçika (45.5). Da- nimarka (59.3), Fransa (49.4), Alman- ya (43.7), Norveç (53.7), Isveç (61.8), ıngiltere (40.2). Bu sıralanan yüzdele- re göre gelişmiş Avrupa ülkelerinde devletin ekonomideki payının yaklaşık olarak yüzde 50 dolaylannda olduğu- nu söyleyebıliriz. Buna karşın, demilitarize edilen Ja- ponya'da 4camu sektörünün büyüklüğü yüzde 33.2 ve piyasa ekonomisı ağır- hklı ABD'de yüzde 31.5 kadardır. Gelışmekte olan ülkelerin önemli bir bölümü ıçın devletin ekonomideki payı yüzde 20 nin altındadır. Türkiye'de ise devletin ekonomideki payı 1976 yılmda yüzde 23.1, 1983'te yüzde 23.1, 1989"da 28.8, 1991'de yüzde 25.5. 1992'de yüzde 26.0, 1993'te ise yüzde 29.1 kadardır. An- cak son yıllardaki artışlar. terörü önle- meye yönelik olarak güvenlik hızmet- leri için yapılan harcamalardaki olağa- nüstü artışlardan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, Türkiye'de kamu sektörü- nün normal koşullar altında yaklaşık yüzde 25 dolaylannda olduğunu söy- leyebiliriz. Yarın: Avrupa ve Türkiye'de devletin ekonomideki yeri Devletin büyüklüğü konusundaki vanılgılar genellikJe KİT'lerden kaynaklanmaktadır. Ancak bilimsel açıdan KİT'ler, kamu sektörünün büvüklüğünü etkilemezler. Çün- kü, bu kuruluşlar piyasa koşullanna tabi olduklan sürece, en az ortalama maliyet fhatlamasını uvguladıklanndan, kötü vönetilmemeleri koşuluvla zarar etmezler. Ana başlıklarıyla TÜSİAD'ın 'Optimal Devlet' raporu Sınırlı ve soramlu devlet modeliEkonomi Servisi - Devletin ekono- mi içindeki rolürrün küçültülmesi ve fonksiyonlarının güvenlik. sağlık. adalet gibi asli görevleriyle sınırlan- dınlması gereğine sık sık işaret eden Türk Sanayicileri ve tşadamlan Der- neği (TÜSİAD). "Optimal Devlet-21. Yüzyıl İçin Yeni Bir Devlet Modeüne Doğru'" başlıklı bir rapor hazırlattı. ABD'de Kamu Tercihi Araştırma Merkezi'nde Misafir Araştırmacı ola- rak görev yapan Doç. Dr. Coşkun Can Aktan tarafından hazırlanan rapor, mal ve hizmetleri doğrudan halka gö- türmek yerine. bunu piyasa mekaniz- ması aracılığıyla yapan, adem-i mer- keziyetçı bir devletin yapılandırılması gereğinin nedenlerini ve böyle bir devletin sorumluluklarını irdeliyor. Raporda ele alınan temel konular. ana başlıklarıyla şöyle sıralanıyor: Devletin büyümesinin nedenleri: Devletin faaliyetleri ve harcamaları. nüfus artışı. savaş, ekonomik depres- yon gibi zorunlu nedenlerle genişle- yebileceğı gibi, siyasal aktörlerin kavgalan, ekonomik çıkar gruplannın lobicilık faaliyetleri sonucu da 'ya- pay' olarak artabilir. Devletin aşın büyümesinin sonuçla- n: Ekonomik Sonuçlar: Süreklı ge- nişleyen dev let ekonomik sorunlarm, yozlaşmalann kaynağıdır. Kamu kesi- minin aşın genışlemesinin ortaya çı- karacağı ilk ekonomik sonuç bütçe açıklandır. Siyasal süreçte kamu harcamaları- nın arttınlması. siyasal iktidarlar için yeniden seçilebilmeyi garantilemek anlamını taşır. Artan kamu harcamalan için vergi dışı finansman kaynaklarına başvur- mak, borçlanma ve emisyonu berabe- rinde getirir, ki bu da enflasyonist • ABD'de Kamu Tercihi Araştırma Merkezi'nde Misafir Araştırmacı olarak görev yapan Doç. Dr. Coşkun Can Aktan tarafından hazırlanan rapor. mal ve hizmetleri doğrudan halka götürmek yerine, bunu piyasa mekanizması aracılığıyla yapan, adem-i merkeziyetçi bir devletin yapılandınlması gereğinin nedenlerini ve böyle bir devletin sorumluluklannı irdeliyor. eğilimi arttırır. Siyasal sonuçlar: Sınırsız dev let an- layışı, rüşvet. zimmet. yolsuzluk. adam kayırmacılık vb. siyasal yozlaş- malan arttınr. Devletin başansızlığı teorisi:' Piya- sa Dışı Başansızhk"' olarak da bili- nen bu teori, özetle devletin ekono- miye yaptığı müdahalelerin olumsuz sonuçlarını ortaya koyar. Sözgelimi. •polirik miyopluk" uzun vadede ekonomiye yarar getirecek yatırımlar yerine. doğrudan fayda sağlayan projelere yönelinmesine ne- den olur. Siyasal iktidarlann. kendi partileri- ni koruma eğiliminde olması. rant ya- ratma ve rant kollama gibi sonuçlara yol açar. Optimal devlet nedir? Optimal devlet kavramı ile görev ve fonksiyonları açısından en uygun ve en iyı devlet ifade edilmektedir. Optimal Devlet Modeli, sınırlı ve so- rumlu devlet modelidir. Yani. rekabetçi piyasa ekonomisi- nin kurallarının geçerli olduğu sis- temde. devlet ekonomiye ancak ge- rektiğinde sınırlı müdahalelerde bu- lunmaktadır. Savunma. diplomasi. adalet ve yar- gı gibi tam kamusal niteliktekı hiz- metlerin sunulması. böyle bir devletin sorumluluğundadır. Bununla birlikte. bu tür hızmetlerin bile, imkânlar el- verdiği ölçüde piyasa mekanızmasına işlerlik kazandıraçak yöntemlerle özelleştirilmesi gereklidir. Örneğin zorunlu askerlik yerine gönüllük as- kerlik (profesyonel ordu) sıstemınin uygulamava konulması daha başanlı sonuçlar verir. Elektrik üretımi, telekomünikasyon hizmetleri gibi doğal tekel mallan da pekâlâ rekabetçi bir piyasa içinde üretilebilir. Eğitim, sağlık gibi yarı kamusal mal ve hizmetlerin devlet tarafından etkin olarak sunulması söz konusu değildir. Raporun Türkiye'de optimal devlet oluşturulması ve devletin yeniden ya- pılanması, küçültülmesine yönelik öneriler bölümünde de şu görüşler yer alıyor: - Türkiye'de devlet yapısı. işleyişi ve yönetimi ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. - Devletin yeniden yapılanması re- formunu gerçekleştirmek üzere top- lumun tüm kesimlerını temsıl edecek bir 'toplumsal uzlaşma konseyi' (eko- nomik ve sosyal konsey) oluşturul- malıdır. Toplumsal sözleşmeye dayalı olma- yan bir devletin meşruiyeti her zaman tartışılır. - Ulusal ekonomi içindeki iktisadi faaliyetler. kamu sektörü, özel sektör ve üçüncü sektör (kâr amacı gütme- yen gönüllü kuruluşlar) tarafından paylaşılabilir. Mal ve hizmetler mümkün olduğu ölçüde özel sektör tarafından üretil- melı ve sunulmalı, merkezi devletin görev ve fonksiyonları, iç güvenlik, dış güvenlik, diplomasi, adalet, yargı ve altyapı hizmetleri ile sınırlandırıl- malıdır. Genel ekonomi polıtikasma ilişkin kararlan almak ve uygulamak- la sorumlu olan merkezi yönetim, eğitim. sağlık. bayındırlık gibi hiz- metleri yerel yönetimlere devretmeli- dir. - Her şeyden önce. gerçekçı bir anayasal reform yapılmalı ve optimal devlet felsefesınin. temel ilkelerının anayasada yer alması sağlanmalıdır. Ülkedeki tüm hukuk mevzuatının ye- niden düzenlenmesi gereklidir. Kamu yönetimindeki merkeziyetçi devlet anlayışı terk edilmeli, siyasal yozlaşmalara son vermek ıçın siyasal yozlaşmalan denetleme kurumu oluş- turulmalıdır. - Optimal devlet, ne aşın müdaha- leyi ne minimal devleti ifade eder. Optimal devlet. hakem devleti. bire- yın hak ve özgürlüklerini güvenceye alan bireyci devlet felsefesini savu- nur. Vatandaşlanna ihsan dağıtan baba devlet değil, can ve mal güvenliğin- den sorumlu koruyucu devlet anlayı- şını temsil eder. Tıpkı bireyler gibi, ayağını yorganına göre uzatır. POLİTtKA VE ÖTESİ MEHMED KEMAL Her Olaydan Ders Almak••• Bir dostum derdi ki: "Araplar bir, solcular iki, bir türlü aralannda anlaşamazlar. Eğer anlaşabilseler Araplar, Israil'i bir kaşık suda boğar; solcular da sermayecilerin önünde böyle ezilmezlerdi." Doğru mu? Doğruya yakın geliyor. ^ Solcular da birleşemezler Araplar da... Bakın bir bölüğümüz, gümrük birliğine girmek için can atıyoruz; bir bölüğümüz de girmemek için elden gelen çabayı arda koymuyoruz. Bunu Ame- rika'da gördüğünden destek oluyor. Bir kutsal ittifak çıktı. Dinci partinin çevresinde öbeklendiler. Anayasada yapılacak değişiklikler tı- kandı. Bir de kilit vururlarsa kilitlenir. Amerika, gi- den yolun tıkanmasını istemez. Amerika bu yolda var gücüyle atağa geçiyor. Avrupa üstünde ne de- rece etkin olacak, göreceğiz. "Amerika'nın her dediği olur"..ama olmuyor! Elimize demokratikleşme yolunda birkaç fırsat çıkmıştı; onu da teptik, tepiyoruz. Iş gelip referan- duma dayanırsa "yandı gülüm keten helva" olur. Gümrük birliğinin kapısında bütün duvarlar kapa- nır. Bir aydan öteki aya, bir yıidan öteki yıla atarlar. Toplantılarda diplomasinin bütün inceliklerini sı- narlar. Özgürlük paketi mıncıklanır. Demokrasi şöyledir de böyledir; laiklik Fransa'dan başka ne- rede var!.. Dinci partinin atakları çoğu kişinin korkusu olu- yor. Humeyni'yi, Cezayir'i, Fas'ı, Tunus'u örnek gösteriyoriar. Dinci partilerin iktidara gelirken yol- larını tıkayan. her zaman asker değildir. Sovyetler Birliği'nde komünizm çökerken Komünist Par- ti'nin sadık bekçisi askerler (Kızılordu) kimden ya- na oldu? Kızılordu, Çeçenler karşısında hâlâ da bocalıyor. 12 Eylül'ü düşünüyorum. Bizde 12 Eylül, ardına askeri alarak gelmedi mi? Asker olmasa 12 Eylül gelir miydi? Kenan Evren ve öteki generaller bir de Atatürk'e sığınmadılar mı? 12 Eylül dıktadır, askeri rejimdir, korku vardır dıye kolayına tartanlar çıkmadı mı? 12 Eylül rejimıne şöyle bir bakarsak ne kıyımlar oldu, kaç bin kışi yaralandı, kaç bin ki- şi öldürüldü, kaç bin kişi zindanlara atıldı... Zin- danlar yetmedi, askeri kışlalar da zından olarak kullanıldı. (Affınıza sığınınm, bendeniz de kışladan bozma bir zindan olan Selimiye'de yattım.) Gençlik yıllarımızda dıktatör dendi mı aklımıza HitJer, Mussolini, Franko, Salazar, Stalin gelirdı. Stalin deyince şöyle bir duralayalım, onu ötekiler- den ayırmak gerekir. Ötekiler sağda diktatörlerdi, Stalin solda diktasını kurmuştu. Sol, Stalin'e ko- layca diktatör diyemez. Dikatörlükler teker teker yıkıldı. Yerine yenileri yeni biçimde kuruldu. Fidel Castro diktatör mü, değil mi? Ne olsa sempatik geliyor. Yerini de dolduruyor. Amerika dendi mi, bir Başkan Clinton akla gelirse bir de Castro geliyor. Che unutuldu. Aslında Castro'nun tarlasının tohumlannı atan Che idi. Yeni bir dene- meye girmesi boşa gitti. Çin'i dikta saymıyoruz; onunki kendine özgü bir diktatörlüktür. Anayasa tartışmalart sürüyor. 8. madde, 24. madde, bilmem ne kaçıncı madde dinci partinin kotardığı kutsal ırtifakı tökezletecek mı? Partiler üstünde dikta kuran bir Tahkikat Komis- yonu vardı. Milletvekilini, dokunulmazlığını kaldır- madan içeri atabilirdı. Meclis'in de üstündeydi. Tahkikat Komısyonu 27 Mayıs'ı getirdi. Komisyon, dilediğini sorguluyor, tutukluyor. gözaltına alıyor. Bunlan hiç düşünmeyecek miyiz? ••• Liradan üç sıfır atmanın ekonomiye (enflasyona) bir yaran yokmuş, ancak hesap makinelerinin işini kolaylaştırırmış. Hesaplamasını bilmeyenler hapı yutarmış. Bir de sıfır karmaşası başlarmış. Yetkiyi alan hükümet sanmıyorum ki bunu göze alabilsin! "Sıfın tüketti" derler. Biz de sıfırları yemeye mi başlıyoruz? Parayla oynamanın ardından ne geleceği bilin- mez. Bilinmez ve tükenmezlere doğru mu gı- diyoruz! B U L M A C A SEDAT YAŞAYAy 1 2 3 4 5 6 7SOLDAN SAĞA 1/ Herhangı bir Sğretının ilkeleri- ne. geleneksel olarak doğru ka- bul edilen düşün- celere ya da gö- rüşlere uyan kjm- se. 2/ Hekımlıkte kullanılan ıtırlı bir bitki... Havat ar- 6 kadaşı. 3/ Kuyruk- -, sokumu kemığı... Bir cins şeker. 4/ 8 Gaetano Donizet- ti'ninbiroperası... ° Atın başına geçırilen dızgin ve süsler. 5/ Hak ve hukuka uygunluk. 6/Su... Yaratıcısı- nın adı bılınmeyen yapıt. 7/ "Sayı farkı" anlamında kul- lanılan spor tenmı... Bir no- ta. 8/ Şöhret... Duvar ıçmde bırakılan oyuk bölüm. 9/ Cı- lız, zayıf... Yunan rakısı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kıymav la yapılan bir tür sebze yemeği. 2/ Geri dö- nen... Moğollar'da vergi top- lamakla görev li dev let memuru. 3/Çekilerek balık avlama-. ya yaravan daıre şeklınde el ağı... Büyük erkek kardeş. 4/ Sevmç belırten bir ünlem... "Zaman. vakit" anlamında ye- rel birsözcük. 5/Tann ya yalvarma... Gelenek. 6/L'rlan in- celeyen tıp dalı. II "Arkadaş" anlamında yerel bir sözcük... Saka Türkleri'nın tanınmış bir destanı. 8/ Hastayı sakınleş- tirmeye yarayan ilaç. 9/Sev inçlı. neşeli... Kadın üzerinde tam bır egemenlik hakkına sahip olduğuna inanan erkek. POLATLI 2. AŞLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN EsasNo: 1992-487 KararNo: 1994489 Müdahalenin men"i davasının mahkememizde yapı- lan açık duruşma sonunda. Davalılardan Safıye Karaca. Nadiye Karaca, Asiye Karaca, Mıyase Karaca, Mav iper Karaca ve Nurten Ha- zal tüm aramalara rağmen kararteblığ edılmedıği. adı ge- çenlenn 15 gün içinde yukanda yazılı mahkeme karan- nı temyiz etmedıkleri v e temyıze cevap vermediklen tak- dirde karann adı geçenlerin yokluklannda tebliğ edılmiş sayılacağı ılanen tebliğ olunur. 13.6.1995 Basın: 28795
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle