Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26 HAZİRAN1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Tokyo Yaylı Çalgılar Dörtlüsü bu akşam Aya Irini'de bir konser verecek
OdaKültûr Servisi - Tokyo
Yaylı Çalgılar Dörtlüsü, 23.
Uluslararası îstanbul Müzik
Festıvalı çerçe\esınde bu ak-
şam Aya trmı'de bır konser
verecek Andretv Dawes (1
keman). Kikuei Ikeda (2. ke-
m%n j. Kazuhide Isomura (\ ı-
yofa) \e Sadao Harada'dan
(uyolonsel) oluşan topluluk.
konserde Mozart. Bela Bar-
tok ve Franz Schubert'ın ya-
pıtlanm seslendırecek.
• Oda mıizığı tanhınde en
ünlü yavlı çalgılar dörtlüle-
nnden bın olarak kabul edilen
Tokyo Yaylı Çalgılar Dörtlü-
sü, 1969yıhndakuruldu. Tek-
nık hâkımıyetlen, konser
programlan ve plak kayıtla-
fındakı çeşıtlıkle ılgı çeken,
Yale Ünıversıtesı ve Cıncın-
nati Cnıversitesi Müzik Kon-
servatuan'nın yanı sıra
199rden ben de Tokyodakı
Suntory Hall'da ders veren
topluluk üyelerı, 1991-92
konser mevsımı başından ıtı-
baren Pans Theatre de Chate-
let'de süreklı konserler ven-
yorlar. Doğulu ve Batılı mü-
zısyenlerden kurulu topluluk.
klasıkten çağdaş müzığe uza-
nan genış bır yelpazeyi ıçeren
repertuvanyla yılda yüzden
fazla konser venyor ve dön-
yadakı önemh festıvallere ka-
iılıyor. Topluluk 1992-93 se-
^onunda Almanya. Italya,
Fransa. Isv içre, Hollanda, în-
gıltere, Belçika. Ispanya ve
Japonva"da yaptığı turnelenn
yanı sıra Pans. Amsterdam ve
Anvers 'te Bartok'un oda mü-
zığı yapıtlannı seslendırdi.
• •
tarihinın ünlü toplutuğu
1993-94 sezonunun başında
da Beethoven'ın tüm dörtlü-
leriru Paris, Brüksel, Amster-
dam ve Milano dahıl Avru-
pa'nın bırçok kentınde sun-
du. Toplulugun çok özel pro-
jelen arasında Beetboven ve
Şostakoviç'ın bütün dörtlüle-
nnı. Borodın Dörtlüsü ıle bır-
likte Viyana"da Konzertha-
ustia vereceklen konser dızı-
lennde seslendırmek de yer
alıyor.
Tokyo Yaylı Çalgılar Dört-
lüsü. FinchasZukermann, Ja-
mes Gatwa>, Richard StoHz-
man, Alicia De Larrocha,
Barry Douglas, Kazuhito Ya-
mashita gıbı solıstlenn yanı
sıra Çleveland Dörtlüsü ıle de
plaklar doldurdu. Dörtlünün
daha öncekı plaklan arasında
Deutsche Grammophon ıçın
Bartok. Brahms. Haydn ve
Mozart. ÇBS ıçın Debussy,
Ravel ve Dvorak kayıtlan bu-
lunuyor Bunlann bırçoğu
Montreux Plak Büyük Ödülü,
Stereo Revıevv ve Gramop-
hon dergilerı tarafmdan verı-
len Yılın En tyı Oda Müzığı
Kaydı ödülünûaldı vealtı kez
de Grammy Ödülü'ne ada>
göstenldi. Kıkueı tkeda. Ka-
zuhide Isomura ve Sadao Ha-
rada. Tokyo'dakr Toho Müzik
Okulu'nda eğıtım görmüş.
1969 yıhnda Nevv York'takı
Juıllıard Müzik Okulu'nda
kurulan dörtlü, Pasadena'da
(Kalıforniya) Çoleman Yanş-
ması, Münıhcle ARD Yanş-
ması ile Genç Sanatçılar
Uluslararası Yanşması'nda
binncılık ödülü aldı.
Tokyo Yaylı Çalgılar Dörtlüsü, 1992-93 sezonunda Almanya, İtalva. Fransa, İsviçre, Hollanda. İngiltere. Belçika. Ispanya ve Japonya'ya yapfjğı
turnelenn yanı sıra Paris, Amsterdam ve Anvers'te Bartok'un oda miiziği yapıtlannı seslendirdi.
Sanatta ve sanat eleştirisinde estetik ölçütler
fcANAN BEYKAL
• Ressamlarla konuşruğumda Türkı-
ye'de eleştirmenin yetersızlığınden dem
vururlar. eleştırmenler ıse kendilenne
yazma heyecanı verecek ressamlann
yokluğundan, özgün sanatımız olmadı-
ğından söz ederler. Bu yakınmalara kar-
şın yine de sayfalar dolusu yazılar yazı-
lır. yeteneksiz ressamlar diye suçladık-
lan sanatçılar üzenne. Ressamlann da
ne dediğı anlaşılmadıgını ıddıa ettikleri
eleştirmenlerimiz tarafından kendileri-
ne övgüler yakılır durur.
• Zaman zaman bu karşılıklı alışverişe
ait yazılardan tümceler biriktiririm. En
ucuz romanlarda rastlanabilecek denli
bayagı laf salatalannın sanatçılar ve sa-
nat eleştırmenleri tarafından söylenmış
olduğuna ınanası gelmez ınsanın. Aslın-
da ızlenımcı bır bakış ve dille yazılmış
bu tümceler. tıpkı nınemin kitaplığından
kalma eskı bır romanın en acıklı bölüm-
lerinde bile gülmeme engel olamadığım
kadardemode ve gülünçtür. Abarttığım
sanılabilır, o nedenle, şımdı nereden,
Jcımden aldığımı bilmediğım bazı altntı-
lan rasgele seçıp aktarsam hıç de abart-
ma olmadığı gorülecektır
"...masallara özgü yaşamlan uzak kı-
yılar boyunca süregelen ve kırsal yörele-
rin sapsan hazanda karar kılnuşoian do-
ğasına.J\ "...onun incelikler taşıvan pey-
sajlan", "._vurucu renkleri ve kendine
özgii anlatımıyla..."
Bu "kendine özgü" tanımı aslında ne
menem bir şey olmadığını anlatmak için
kullanılır, yani sanat tarihinin hiçbir ye-
nne bağlanamayan bir biçem, üslup or-
taya konduğu söylenmek ıstenır sanınm.
Eğer böyle bır anlama gelmiyorsa, yine
bu eleştırmenlerin sık sık dem vurduk-
lan "Batı takütçiliği. Batı sanatının güdü-
mü, Batı tarzı resmin izdüşümü" gibı ta-
nımlarnalann tümü dayanaksız kalacak-
tır. Oysa kendı kımdir kj kendıne özgü-
lüğü olsun ve eleştirmen ne denli zeki-
dir ki şıp diye bir kendine özgülüğü kav-
rayıvermiştir. Aslında Türkiye'de her
ressam kendine özgüdür, çünkü hemen
hemen her ressam için hiç olmazsa bir
kez böyle denmiştır mutlaka. Biraz da-
ha deftenmden alıntılar aktarayım;
"...binlerce kuşa, bazen kelebeklere,
börtü böceklere tuvallerinde hayat ve-
ren..."
Şaşılası bırmantık! Bu kuşlar, böcek-
fer, kelebekler sanınm ölüydüler, onlan
ressam tuvallerinde yaşatıyor, ölü bir iz-
lenimci dil ve inanılmaz birmanükdışın-
danlık. Ya, birerkek olduğunu sandıgım
eleştirmenın. kadın ve de güzel olduğu-
na, yazıya bakılırsa kuşku olmayan bir
heyİcelci içm sarf edilmiş şu sözlere ne
demeli?
"Demem şu kL hiç değilse güzeliiğiyle
geçirtiyor heykel sözcüğünü gazete dergi
sayfalanna, zira başka rürlüsü öv lesine
zor kL. Henûz heykeicinin kaderi bu~."
Oysa ben heykelin ve heykel sanatçısı-
nın kadennin bır zamanlar anıtlar, son-
ralan biblolardan geçtiğini sanıyordum,
ne yanılgıymış meğer Eğer heykelcıler
güzel değillerse gazete ve dergi sayfala-
nnda heykel sözcüğünü geçirtemeyecek-
lermış. Bu ne saygısızca bir bakış. buna
sanatçı nasıJ izin verir ve bir eleştirmen
iç çekişlerini bu denli kıyılarda gezine-
rek yazmaya nasıl cüret edebilir, anlaşı-
lır gıbi değil. Ama benzer dili sanatçılar
da kullanmaktan sakjnmazlar. Örneğin;
"...geçmişle beni bağiayan gümüş kordo-
nu kesen bu paniktir. Ve bu panikrir sıç-
ramalanmıniteliklihaledönüştiiren'*>a
da "Her şey birgöz kırpmavla başlar. V'u-
ruluverirsiniz beyaza. O be>az sizi büyü-
ler. Bazen günkrce bakışırsınız. Platonik
bir aşktır yaşanan..." Daha sürüyor, iş
ilerliyor ve bayağı bır bedensel aşkın
ucuz porno romanlarda rastlanan tümce-
leriyle bitiyor.
Bu arabesk ve megalomanik bakış yut-
turmacasının zokasını yutmuş olan eleş-
tirmen de aynı bayağılığı sürdürmekte
bir salcınca görmüyor. Sanatçının kendi-
sine özgü o bayağılığı kavradığından mı,
yoksa kendısi de aynı bayağılığın içinde
olduğundan mı bilemiyorum şöyle tüm-
celer kullanıyor: "...göz alıeı panlnlar ve
ışütdı kavgan dokular." Ya çiçek pazan-
nın arkasındakı manav dükkânını betim-
lediği sanılan şu sıradan şıirdizelenne sı-
ğınan düz yazıya ne demeli? "»elmalar-
la galaksiler oluşturacak.. kirazlan göz
kırpan yıldızlar olarak.. yerieştirecek.
Dünya insanlarını çağnştıran nar tanele-
rinL. Işık ışık su damlalanyla o insanla-
ra can verecek ve onlan izleyenlere, bize
kadeh kaldırtacak_."
Ee, ne demeli; sanatçı ve eleştirmen
neden hâlâ birbirlennden yakınıp dunır-
lar ki?
Bazen de en sıradan roman adı olabı-
lecek başlıklar kullanılır "Denizfc sevişen
bir usta", "_'dan nefes aian heykeUer",
"Oolayb yansımalar, dolaysız zıtlıklar."
Çünkü sanat tanhçilerı niteleme sıfatı
kullanmaksızın eleştin yapılmasının bir
gereklilik olduğunu bılmiyorlar, oysa on-
lar bir anlamda sanatın bilım yanıyla da
ilgilenmiş olmalılar.
Sözcük bilgisine sahip şairlerin, bilgi-
siz sanat eleşrırilennden, psikologlann,
galerici >öneticilerinin yanında eli ka-
lem tutan herkesin sanat eleştirisi yapa-
bildiği ve bu kişilerden medet uman ye-
teneksiz, bır sürü ressamın kol gezdiği
bir ülkede. bütün bunlann dışında ger-
çekten sanat eleştirisi elbette yapilamaz.
Şu sözlere bakın "Doğanın sıcacık renk-
lerinden kopup gelerek sardılar yöremi-
ri" ya da "göğün mavisinden konuşan,
gök maviye bulaıunış kuşlar_ Kmnızı bir
şimşek çakar araianndâ."
Bır sürü sözcük salatası. her biri baş-
ka sanatçılara da uyarlanabilecek kişi-
liksiz tümceler, tanımlar, pek kötü bir şa-
iranelik taslayan rastgele biçimde bir ara-
ya getirilmiş devrik tümcelerle müzika-
lite sağlanmaya çalışılmış sözcük yığın-
lan. Sayfaiar dolmuş, dergiler çıkmıştır
artık... Gerçek bir sanatsever dostum ba-
na sık sık bu yazılardan bir şey anlama-
dığını söyler. Ben de ona şöyle derim:
"Boşver, anlavıp da ne yapacaksın. Sen
resme bak, tıpkı dünyava, sokağa çevre-
ne bakhğın gibi. Bazen iyi, bazen de kö-
tü şeyler görmüyor musun? İşte bunlar
da a>Tien öyle."_
O da bana "Öyteyse bunlar sanat eleş-
tirisi fllan değil, reklam metinleri. Çün-
kü müzik eşh'ğinde ftsütılı bir sesin sun-
duğu şairane sözler arasında aklımızda
sadece bir malın adı ve bir görünrû kalır,
öyledeğil mi?" der. Bu resimleri ve bu re-
sımler üzenne yazılmış metinleri bun-
dan daha iyı ifade edebılecek bir eleştir-
men tanımıyomm. Çünkü gerçekten de
bunlarne üzenne yazı hazırlanmış sanat-
çıya ivme katar, ne Türk resmine ve ne
de eleştirmenin kendini yenilemesıne.
Ama lütfen gerek ressamlar, gerek
eleştirmenler hatta galericiler tarafından
sık sık kullanılan şu "sanat aşkı" sözün-
den de vazgeçelim. Elbette sanatçının
aşktan, erotizmden filan söz etmesine
karşı değiiim, ama kanımca bu en şiddet-
lisi, hatta en edepsizi bile olsa sahtekâr-
lığı pek kaldırmaz. Sanatçılann ve eleş-
tirmenlerin "Sanat aşla"yla dile getir-
dikleri sözcükler genelev kadınını aşka
davet eder gibı göz kırpmayla başlarsa,
sonunun dudak yalamalanyla biteceğin-
den errurum. Aşk tanımmı bile bu denli
'yalak' sözcük tıkıştırmalanyla sunuyor-
larsa, düşünün sanatçının ve sanat eleş-
tirmenlerinin estetik ölçütlerinin ne dü-
zeyde olduğunu.
Yazar olma cesaretini feminizmden aldım
Kültür Servisi - Komik-ero-
tık kitaplann yazan Erica Jong.
artık uçmaktan değil. yere inmek-
ten korkuyor.
1973 yıhnda yazdığı *Uçuş
Korkusu' adlı kitabıyla bir anda
üne kavuşan yazar, başlıca tema-
sı olan cinsellıkten hâlâ vazgeç-
medı.
Kitap. aslında insanlann uç-
maktan değil, tutku ve arzulann-
dan korkmasını ele alıyordu. 53
yaşındaki Erica Jong, anılannı,
geçen yıl 'EUi Yaş Korkusu' adı
altında yayımlamıştı. Yazar, bu
kıtabı, elli yaşla uzlaşmak ama-
cıyla yazdığını belirtıyor.
Amerikan toplumunun, kadın-
lara, yaşlılık konusunda verdiği
kültürel mesajlarla anlaşmak ve
uzlaşmak için bır yol arayan Jong,
yaşlandıkça, hüzün ve şiddetten
uzaklaştığını, gitgide daha da çok
özgürleştiğini söylüyor.
"Elli yaşındayken," diyor ünlü
yazar, "tavanarasındaki deli ka-
duı. iplerini kopanp merdivenler-
den aşağı inmeye başlryor ve evi
ateşe veriyor. Artık, onu tutsak
edemiyorsunuz."
Ama derlı toplu giyinmiş san-
şm kadın, hiç de, tavanarasında
hapsedilmiş bir deliye benzemi-
yor; üstelik, elhli yaşlann hiç de
korkunç olmadığını söylü-
yor: "Çok mutJuvum. Yaşamım-
dan hoşnutum. Her sabah uyan-
dığımda, yaşadığun için Tann'ya
şükrediyonım.''
Erica Jong'un şu anda tek sı-
kıntısı. genellıkle dünyanın, özel-
likle de Amerika'nın politik du-
rumu. "Cumhurivetçi Parti'nin
bir Hıristiyan koalisyonu varat-
1973 yıhnda yazdığı 'Uçuş Korkusu' adlı
kitabıyla bir anda üne kavuşan Amerikalı yazar
Erica Jong, Amerikan feminizminin yanlış yöne
saptığını ve 1960 ve 70'lerden beri kadın haklan
konusunda, kaydedilen ilerlemenin yetersiz
olduğunu düşünüyor: "Çifte standart hâlâ yerli
yerinde duruyor ve 25 yıllık feminist hareket,
bunu değiştirmeyi başaramadı."
maya çalıştığını düşünüyorum.
Insan sov unun vansını gözden çı-
karmak üzereier.." diyen Jong,
Çumhurıyetçilerin sanata bakış
açısının mıyop olduğuna ınanı-
yor: "Genç bir yeteneği nasd ye-
tiştirebilirsiniz ki? Ben 'l'çuş Kor-
kusu'nu devletten aldığım bir
burs sayesinde vazdım ve kitap,
bu ülkev c mirvonlarca dolar getir-
di. Bu yüzden de, dcv letin şimdi-
ki tutumu çok anlamsız. Kültürel
yönden de, durumu çok acıklı bu-
luyorum. Walt \Vhitman ve Emi-
ly Dıckinson gibi edebiyatçıların
ülkesinde vaşıyoruz ve sahip ol-
duğumuz kültürel mirasın büyük
bölümünü kesip atmak üzereviz."
Jong. aynı zamanda, Amerikan
feminizminin de yanlış yöne sap-
tığını ve 1960 ve 70'lerden beri
kadın haklan konusunda, kayde-
dilen ilerlemenin yetersiz oldu-
ğunu düşünüyor: "Çifte standart
hâlaâyerii yerinde duruyor ve 25
yıllık feminist hareket, bunu de-
ğiştirmevi başaramadı. Amerika-
lılar. hâlâ tutucu bir şekilde. poli-
tikacılann, cinsel vaşamlan ola-
mayacağuii düşünüyoriar. Bir
yandan da, kadın düşmanlığı sü-
rü>or. Kadınlar, cinselliklerini do-
ya doya yaşa>amıyoıiar. Bu da,
beni çok sinirlendiriyor; çünkü,
feminizmin kadının zevk alma
hakkı anlamına geldiğine inanı-
yorum."
Günümüzde feminizmin, kadı-
nın yoksullaşması ve güçsüzleş-
tirilmesı yerine, kurban edilme-
siyle ilgilendiğini söyleyen Erica
Jong, yazar olma cesaretini femi-
nizme borçlu olduğunu; 1960 ve
70'lerde feminizmin yaşadığı rö-
nesans ve ortaya çıkan bır sürü
kadın yazar sayesinde, yazarlığı
seçtiğini söylüyor. "Bir anda, ka-
dınlann, deneyimleri üzerine ki-
tap vazmalan. kabul edilebüir bir
hale geldi."
Jong"un da, romanlannda, şiir-
lerinde ve anılannda, ama özel-
likle de 'Uçuş Korkusu' adlı ki-
tabında yapmaya çalıştığı şey bu.
Jong, 31 yaşındayken yazdığı ki-
tabıyla, kimileri tarafından bırda-
hi olarak görülürken, kimileri ta-
rafından da müstehcen bin olarak
nitelendı.
Amerikalı yazar Erica Jong,
şimdi, geçmişe baktığmda, 'Uçuş
Korkusu' kitabını yazmış olduğu
için mutluluk duyduğunu ifade
ediyor.
BU AŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Laik Cumhuriyeti i
Korama Bilincimiz...
"Ne mel'unsun ki rahmetler okuttun rûh-u ibli-
se..n
"Istibdat" adlı şiirinden aldığım bu öfkedizesini dö-
neminin bir tanrıtanımaz düşün adamı ya da laik
cumhuriyetçi için yazmadı Mehmet Akif.
"Mel'un" ve "iblis"sözcüklenyle aşağıladığı kım-
se Osmanlı Padişahı II. Abdülhamid'dir.
Hanı Necip Fazıl'dan itıbaren günümüz şenatçı-
lannın övgülere sığdıramadıklan "Tslam âleminın ha-
lifesi".
Sorabilir miyim.
Zorbalığın, ikiyüzlülüğün, arkadan vurmaların,
uluslararası kapitalizm ortaklığının sultanı halifeyı bu
denli aşağıladığına göre laik miydi, münkir mıydı
Mehmet Akif?..
Yoksa, Kemalizmın "resmı fariA)"çilerinden birı mi?
Şairimizin temelde Kuran'a dayanmayan bir dev-
let/yönetimine inanmadığını biliyoruz.
Oyleyse, Islam halifesine karşı bu eleştirel tavır
nereden kaynaklanıyor?
Bence, inanan adam kimliğinin düşünen adam
kimliğine ters düşmemesinden.
Boyle olduğu için dınsel kurumlan da sorgularken
"llmiye bayağıdan aşağı bir turşu, vükelâ curnalcı,
müzevir bir sürü hırsız çetesi..." diyebiliyor Akif.
Saltanatı da eleştirinin dışında bırakmıyor, onunla
bütünleşen din sömürgecilığını de.
"Sığmıyor en büyük endâzeye işler artık
Saİtanat nâmına, din nâmına maskaralık."
Günümüzün Islamcı ideologları gibi palavra ede-
biyatından, dünya görüşü adına, bır şey beklemiyor
Akif.
Aksine.
Halifeyse halife, Osmanlıysa Osmanlı, padışahsa
padişah...
Bu köşede çıkan biryazımda "Osmanlı dönemin-
de saray şeriat kafasını besliyordu. Şenat sarayı.
Şimdi şeriatçı odaklar siyaseti, sıyasal odaklar şen-
atı besliyor" demiştim.
Eklemek gereğini duyuyorum.
Sıvas'taki gibi, şenatçının ateşle oynaması bile
pek umurunda değil, kimi siyasal odakların. Anaya-
satartışmalanndaki tutumları da kanrtlıyor durumla-
nnı.
Ama unutulmasın ki, Derviş Vahdeti'nin öncülü-
ğündeki pas tutmuş kafalann işi, Meclıs basmaya,
okullu zabitleri öldürmeye kadar götürdüğüne tanık
oldu yakın tarihimiz.
Oysa, 31 Mart'ta ne yeni abece vardı ülkede ne
ezan Türkçe okunuyordu ne de halifelik kuaımu kal-
dınlmıştı.
Çıkara bağlı eskinin her dönemde değişmeyen
yasası, düzenini koruma çabasıdır.
Yeninin her dönemde baş koyduğu amaç, arayış.
Dilde, edebiyatta, tarihi algılamada, yurt yönetı-
minde, ulusal kültür savaşımında.
Çatışkı dün de vardı. Bugün de sürüyor. Yann da
sürecek.
Ama unutulmasın ki, bu ülkede dünyayı algılama-
daki farklılığı düşmanlığa dönüştüren yenilikçıler ol-
madı hiç.
Ulusal KurtuluşSavaşı'nınzorgünlerindede. Me-
nemen ve Sıvas'ta da.
Geçen yıl üç yazar örgütümüzün (Edebiyatçılar
Derneği, Pen Yazarlar Derneği, Türkiye Yazarlar Sen-
dikası) birlikte düzenledikleri kurultayda 2 temmuzun
'Laiklik Günü' olarak kabul edilmesı de sabır ve di-
renme düzeyinin ifadesidir.
Düşmandan kardeş yapma bilincinı yıtirmeme
yolunda.
Laik cumhunyeti koruma yolunda.
9. ALTEV KOZA FESTÎVALİ
Adana'da
festival hazırlığı
ADANA (Cumhuriyet)-
"9. Altın Koza Kültür ve Sa-
nat Festhali". 6-14 ekım ta-
rihlen arasında Adana'da ya-
pılacak. Festival kapsamın-
da, bırçok yanşmanın yanı
sıra, Türk ve dünya sınema-
sından örnekler, sergıler.
oturumlar. konserler yer ala-
cak.
Altın Koza Kültür ve Sa-
nat Festivalı koordınatörü
Mehmet Acevit etkınlıkler-
le ilgıli hazırlıklann son aşa-
maya geldıgını belirttı.
Festival kapsamında, ya-
pımı 15 Ağustos 1994 tan-
hınden sonra tamamlanmış,
optık ses bantlı, 35 mm'Iık
filmlerin katılacağı "Uzun
Metrajh Ulusal Film Yanş-
ması" yapılacak ve en ıyı
belgese'l fılm. en iyi animas-
yon fılm, en iyı deneysel
film, en iyi görüntü yönet-
meni, en iyi senaryo, en ıyı
kurgu ıle Yıhnaz Güney ve
Yavuzer Çetinkaya özel
ödüllen venlecek.
"Ögrend FUmleri Yanş-
ması"na üniversıtelerın sı-
nema-TV bölümü öğrencı-
len katılabılecek. 5 ıle 30 da-
kıka arasında bır uzunluğa
sahip olması gereken film-
lerde. daha önce Altın Ko-
za'da yanşmamış olma şartı
aranıyor.
"FUm Öyküsü Yanşma-
sı"na daha önce yayımlan-
mamış. fılme çekılmemış.
herhangı bır yapıttan uyar-
lanmamış. en az ıkı, en faz-
la on altı sayfadan oluşan
öyküler katılabılecek.
"Şiir Dosyası Yanşma-
sı"na katılacaklann en az
750 dızelık. basılmaya hazır,
altışar kopya ile başvTiima-
lan gerekıyor.
Adana il smırlan içindeki
lıse ve dengı okul ögrencıle-
nnin katılabıleceğı "Koro-
pozisyon Yanşmasrnın ko-
nusu "Uhısal Kültürürnüz-
de Sinemanın Yeri ve Öne-
mi". Festival çerçevesmde,
bır "Klip Yanşmasr düzen-
lenmesı ıçın de çalışmalann
sürdürüldüğü bildınldı
ANKARA'DA
MECLIS TURU
TBMM'de neler oluyor?
Meclis'te vekiller neler yapıyor?
Ayak bileği görünüyor diye, Anayasa
görüşmeleri sırasında TRT'nin bayan
kameramanı nasıl salondan çıkarıldı? Meclis
Televizyonu nasıl yayın yapıyor? Seçilmiş
milletvekilleri hangi ortamlarda, nasıl
çalışıyor? Tarih nerede ve nasıl yazılıyor?
1 gece 2 gün
Anıtkabir ziyareti, Ankara Kalesi,
Anadolu Medeniyetleri Müzesi
gezileri.
Utaşım + Rehberlik + Çevre gezileri + Müze
gırişleri + 3 yıkJızlı otelde oda+kahvartı
konaklama
2.350.000.-TL. (+KDV)
2316330-2316387
Halaskargazı cad. No 183
Kat 7 /PangaBı / îstanbul
Bu bir öcari llandır.