28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 HAZİRAN1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Tokyo Yaylı Çalgılar Dörtlüsü bu akşam Aya Irini'de bir konser verecek OdaKültûr Servisi - Tokyo Yaylı Çalgılar Dörtlüsü, 23. Uluslararası îstanbul Müzik Festıvalı çerçe\esınde bu ak- şam Aya trmı'de bır konser verecek Andretv Dawes (1 keman). Kikuei Ikeda (2. ke- m%n j. Kazuhide Isomura (\ ı- yofa) \e Sadao Harada'dan (uyolonsel) oluşan topluluk. konserde Mozart. Bela Bar- tok ve Franz Schubert'ın ya- pıtlanm seslendırecek. • Oda mıizığı tanhınde en ünlü yavlı çalgılar dörtlüle- nnden bın olarak kabul edilen Tokyo Yaylı Çalgılar Dörtlü- sü, 1969yıhndakuruldu. Tek- nık hâkımıyetlen, konser programlan ve plak kayıtla- fındakı çeşıtlıkle ılgı çeken, Yale Ünıversıtesı ve Cıncın- nati Cnıversitesi Müzik Kon- servatuan'nın yanı sıra 199rden ben de Tokyodakı Suntory Hall'da ders veren topluluk üyelerı, 1991-92 konser mevsımı başından ıtı- baren Pans Theatre de Chate- let'de süreklı konserler ven- yorlar. Doğulu ve Batılı mü- zısyenlerden kurulu topluluk. klasıkten çağdaş müzığe uza- nan genış bır yelpazeyi ıçeren repertuvanyla yılda yüzden fazla konser venyor ve dön- yadakı önemh festıvallere ka- iılıyor. Topluluk 1992-93 se- ^onunda Almanya. Italya, Fransa. Isv içre, Hollanda, în- gıltere, Belçika. Ispanya ve Japonva"da yaptığı turnelenn yanı sıra Pans. Amsterdam ve Anvers 'te Bartok'un oda mü- zığı yapıtlannı seslendırdi. • • tarihinın ünlü toplutuğu 1993-94 sezonunun başında da Beethoven'ın tüm dörtlü- leriru Paris, Brüksel, Amster- dam ve Milano dahıl Avru- pa'nın bırçok kentınde sun- du. Toplulugun çok özel pro- jelen arasında Beetboven ve Şostakoviç'ın bütün dörtlüle- nnı. Borodın Dörtlüsü ıle bır- likte Viyana"da Konzertha- ustia vereceklen konser dızı- lennde seslendırmek de yer alıyor. Tokyo Yaylı Çalgılar Dört- lüsü. FinchasZukermann, Ja- mes Gatwa>, Richard StoHz- man, Alicia De Larrocha, Barry Douglas, Kazuhito Ya- mashita gıbı solıstlenn yanı sıra Çleveland Dörtlüsü ıle de plaklar doldurdu. Dörtlünün daha öncekı plaklan arasında Deutsche Grammophon ıçın Bartok. Brahms. Haydn ve Mozart. ÇBS ıçın Debussy, Ravel ve Dvorak kayıtlan bu- lunuyor Bunlann bırçoğu Montreux Plak Büyük Ödülü, Stereo Revıevv ve Gramop- hon dergilerı tarafmdan verı- len Yılın En tyı Oda Müzığı Kaydı ödülünûaldı vealtı kez de Grammy Ödülü'ne ada> göstenldi. Kıkueı tkeda. Ka- zuhide Isomura ve Sadao Ha- rada. Tokyo'dakr Toho Müzik Okulu'nda eğıtım görmüş. 1969 yıhnda Nevv York'takı Juıllıard Müzik Okulu'nda kurulan dörtlü, Pasadena'da (Kalıforniya) Çoleman Yanş- ması, Münıhcle ARD Yanş- ması ile Genç Sanatçılar Uluslararası Yanşması'nda binncılık ödülü aldı. Tokyo Yaylı Çalgılar Dörtlüsü, 1992-93 sezonunda Almanya, İtalva. Fransa, İsviçre, Hollanda. İngiltere. Belçika. Ispanya ve Japonya'ya yapfjğı turnelenn yanı sıra Paris, Amsterdam ve Anvers'te Bartok'un oda miiziği yapıtlannı seslendirdi. Sanatta ve sanat eleştirisinde estetik ölçütler fcANAN BEYKAL • Ressamlarla konuşruğumda Türkı- ye'de eleştirmenin yetersızlığınden dem vururlar. eleştırmenler ıse kendilenne yazma heyecanı verecek ressamlann yokluğundan, özgün sanatımız olmadı- ğından söz ederler. Bu yakınmalara kar- şın yine de sayfalar dolusu yazılar yazı- lır. yeteneksiz ressamlar diye suçladık- lan sanatçılar üzenne. Ressamlann da ne dediğı anlaşılmadıgını ıddıa ettikleri eleştirmenlerimiz tarafından kendileri- ne övgüler yakılır durur. • Zaman zaman bu karşılıklı alışverişe ait yazılardan tümceler biriktiririm. En ucuz romanlarda rastlanabilecek denli bayagı laf salatalannın sanatçılar ve sa- nat eleştırmenleri tarafından söylenmış olduğuna ınanası gelmez ınsanın. Aslın- da ızlenımcı bır bakış ve dille yazılmış bu tümceler. tıpkı nınemin kitaplığından kalma eskı bır romanın en acıklı bölüm- lerinde bile gülmeme engel olamadığım kadardemode ve gülünçtür. Abarttığım sanılabilır, o nedenle, şımdı nereden, Jcımden aldığımı bilmediğım bazı altntı- lan rasgele seçıp aktarsam hıç de abart- ma olmadığı gorülecektır "...masallara özgü yaşamlan uzak kı- yılar boyunca süregelen ve kırsal yörele- rin sapsan hazanda karar kılnuşoian do- ğasına.J\ "...onun incelikler taşıvan pey- sajlan", "._vurucu renkleri ve kendine özgii anlatımıyla..." Bu "kendine özgü" tanımı aslında ne menem bir şey olmadığını anlatmak için kullanılır, yani sanat tarihinin hiçbir ye- nne bağlanamayan bir biçem, üslup or- taya konduğu söylenmek ıstenır sanınm. Eğer böyle bır anlama gelmiyorsa, yine bu eleştırmenlerin sık sık dem vurduk- lan "Batı takütçiliği. Batı sanatının güdü- mü, Batı tarzı resmin izdüşümü" gibı ta- nımlarnalann tümü dayanaksız kalacak- tır. Oysa kendı kımdir kj kendıne özgü- lüğü olsun ve eleştirmen ne denli zeki- dir ki şıp diye bir kendine özgülüğü kav- rayıvermiştir. Aslında Türkiye'de her ressam kendine özgüdür, çünkü hemen hemen her ressam için hiç olmazsa bir kez böyle denmiştır mutlaka. Biraz da- ha deftenmden alıntılar aktarayım; "...binlerce kuşa, bazen kelebeklere, börtü böceklere tuvallerinde hayat ve- ren..." Şaşılası bırmantık! Bu kuşlar, böcek- fer, kelebekler sanınm ölüydüler, onlan ressam tuvallerinde yaşatıyor, ölü bir iz- lenimci dil ve inanılmaz birmanükdışın- danlık. Ya, birerkek olduğunu sandıgım eleştirmenın. kadın ve de güzel olduğu- na, yazıya bakılırsa kuşku olmayan bir heyİcelci içm sarf edilmiş şu sözlere ne demeli? "Demem şu kL hiç değilse güzeliiğiyle geçirtiyor heykel sözcüğünü gazete dergi sayfalanna, zira başka rürlüsü öv lesine zor kL. Henûz heykeicinin kaderi bu~." Oysa ben heykelin ve heykel sanatçısı- nın kadennin bır zamanlar anıtlar, son- ralan biblolardan geçtiğini sanıyordum, ne yanılgıymış meğer Eğer heykelcıler güzel değillerse gazete ve dergi sayfala- nnda heykel sözcüğünü geçirtemeyecek- lermış. Bu ne saygısızca bir bakış. buna sanatçı nasıJ izin verir ve bir eleştirmen iç çekişlerini bu denli kıyılarda gezine- rek yazmaya nasıl cüret edebilir, anlaşı- lır gıbi değil. Ama benzer dili sanatçılar da kullanmaktan sakjnmazlar. Örneğin; "...geçmişle beni bağiayan gümüş kordo- nu kesen bu paniktir. Ve bu panikrir sıç- ramalanmıniteliklihaledönüştiiren'*>a da "Her şey birgöz kırpmavla başlar. V'u- ruluverirsiniz beyaza. O be>az sizi büyü- ler. Bazen günkrce bakışırsınız. Platonik bir aşktır yaşanan..." Daha sürüyor, iş ilerliyor ve bayağı bır bedensel aşkın ucuz porno romanlarda rastlanan tümce- leriyle bitiyor. Bu arabesk ve megalomanik bakış yut- turmacasının zokasını yutmuş olan eleş- tirmen de aynı bayağılığı sürdürmekte bir salcınca görmüyor. Sanatçının kendi- sine özgü o bayağılığı kavradığından mı, yoksa kendısi de aynı bayağılığın içinde olduğundan mı bilemiyorum şöyle tüm- celer kullanıyor: "...göz alıeı panlnlar ve ışütdı kavgan dokular." Ya çiçek pazan- nın arkasındakı manav dükkânını betim- lediği sanılan şu sıradan şıirdizelenne sı- ğınan düz yazıya ne demeli? "»elmalar- la galaksiler oluşturacak.. kirazlan göz kırpan yıldızlar olarak.. yerieştirecek. Dünya insanlarını çağnştıran nar tanele- rinL. Işık ışık su damlalanyla o insanla- ra can verecek ve onlan izleyenlere, bize kadeh kaldırtacak_." Ee, ne demeli; sanatçı ve eleştirmen neden hâlâ birbirlennden yakınıp dunır- lar ki? Bazen de en sıradan roman adı olabı- lecek başlıklar kullanılır "Denizfc sevişen bir usta", "_'dan nefes aian heykeUer", "Oolayb yansımalar, dolaysız zıtlıklar." Çünkü sanat tanhçilerı niteleme sıfatı kullanmaksızın eleştin yapılmasının bir gereklilik olduğunu bılmiyorlar, oysa on- lar bir anlamda sanatın bilım yanıyla da ilgilenmiş olmalılar. Sözcük bilgisine sahip şairlerin, bilgi- siz sanat eleşrırilennden, psikologlann, galerici >öneticilerinin yanında eli ka- lem tutan herkesin sanat eleştirisi yapa- bildiği ve bu kişilerden medet uman ye- teneksiz, bır sürü ressamın kol gezdiği bir ülkede. bütün bunlann dışında ger- çekten sanat eleştirisi elbette yapilamaz. Şu sözlere bakın "Doğanın sıcacık renk- lerinden kopup gelerek sardılar yöremi- ri" ya da "göğün mavisinden konuşan, gök maviye bulaıunış kuşlar_ Kmnızı bir şimşek çakar araianndâ." Bır sürü sözcük salatası. her biri baş- ka sanatçılara da uyarlanabilecek kişi- liksiz tümceler, tanımlar, pek kötü bir şa- iranelik taslayan rastgele biçimde bir ara- ya getirilmiş devrik tümcelerle müzika- lite sağlanmaya çalışılmış sözcük yığın- lan. Sayfaiar dolmuş, dergiler çıkmıştır artık... Gerçek bir sanatsever dostum ba- na sık sık bu yazılardan bir şey anlama- dığını söyler. Ben de ona şöyle derim: "Boşver, anlavıp da ne yapacaksın. Sen resme bak, tıpkı dünyava, sokağa çevre- ne bakhğın gibi. Bazen iyi, bazen de kö- tü şeyler görmüyor musun? İşte bunlar da a>Tien öyle."_ O da bana "Öyteyse bunlar sanat eleş- tirisi fllan değil, reklam metinleri. Çün- kü müzik eşh'ğinde ftsütılı bir sesin sun- duğu şairane sözler arasında aklımızda sadece bir malın adı ve bir görünrû kalır, öyledeğil mi?" der. Bu resimleri ve bu re- sımler üzenne yazılmış metinleri bun- dan daha iyı ifade edebılecek bir eleştir- men tanımıyomm. Çünkü gerçekten de bunlarne üzenne yazı hazırlanmış sanat- çıya ivme katar, ne Türk resmine ve ne de eleştirmenin kendini yenilemesıne. Ama lütfen gerek ressamlar, gerek eleştirmenler hatta galericiler tarafından sık sık kullanılan şu "sanat aşkı" sözün- den de vazgeçelim. Elbette sanatçının aşktan, erotizmden filan söz etmesine karşı değiiim, ama kanımca bu en şiddet- lisi, hatta en edepsizi bile olsa sahtekâr- lığı pek kaldırmaz. Sanatçılann ve eleş- tirmenlerin "Sanat aşla"yla dile getir- dikleri sözcükler genelev kadınını aşka davet eder gibı göz kırpmayla başlarsa, sonunun dudak yalamalanyla biteceğin- den errurum. Aşk tanımmı bile bu denli 'yalak' sözcük tıkıştırmalanyla sunuyor- larsa, düşünün sanatçının ve sanat eleş- tirmenlerinin estetik ölçütlerinin ne dü- zeyde olduğunu. Yazar olma cesaretini feminizmden aldım Kültür Servisi - Komik-ero- tık kitaplann yazan Erica Jong. artık uçmaktan değil. yere inmek- ten korkuyor. 1973 yıhnda yazdığı *Uçuş Korkusu' adlı kitabıyla bir anda üne kavuşan yazar, başlıca tema- sı olan cinsellıkten hâlâ vazgeç- medı. Kitap. aslında insanlann uç- maktan değil, tutku ve arzulann- dan korkmasını ele alıyordu. 53 yaşındaki Erica Jong, anılannı, geçen yıl 'EUi Yaş Korkusu' adı altında yayımlamıştı. Yazar, bu kıtabı, elli yaşla uzlaşmak ama- cıyla yazdığını belirtıyor. Amerikan toplumunun, kadın- lara, yaşlılık konusunda verdiği kültürel mesajlarla anlaşmak ve uzlaşmak için bır yol arayan Jong, yaşlandıkça, hüzün ve şiddetten uzaklaştığını, gitgide daha da çok özgürleştiğini söylüyor. "Elli yaşındayken," diyor ünlü yazar, "tavanarasındaki deli ka- duı. iplerini kopanp merdivenler- den aşağı inmeye başlryor ve evi ateşe veriyor. Artık, onu tutsak edemiyorsunuz." Ama derlı toplu giyinmiş san- şm kadın, hiç de, tavanarasında hapsedilmiş bir deliye benzemi- yor; üstelik, elhli yaşlann hiç de korkunç olmadığını söylü- yor: "Çok mutJuvum. Yaşamım- dan hoşnutum. Her sabah uyan- dığımda, yaşadığun için Tann'ya şükrediyonım.'' Erica Jong'un şu anda tek sı- kıntısı. genellıkle dünyanın, özel- likle de Amerika'nın politik du- rumu. "Cumhurivetçi Parti'nin bir Hıristiyan koalisyonu varat- 1973 yıhnda yazdığı 'Uçuş Korkusu' adlı kitabıyla bir anda üne kavuşan Amerikalı yazar Erica Jong, Amerikan feminizminin yanlış yöne saptığını ve 1960 ve 70'lerden beri kadın haklan konusunda, kaydedilen ilerlemenin yetersiz olduğunu düşünüyor: "Çifte standart hâlâ yerli yerinde duruyor ve 25 yıllık feminist hareket, bunu değiştirmeyi başaramadı." maya çalıştığını düşünüyorum. Insan sov unun vansını gözden çı- karmak üzereier.." diyen Jong, Çumhurıyetçilerin sanata bakış açısının mıyop olduğuna ınanı- yor: "Genç bir yeteneği nasd ye- tiştirebilirsiniz ki? Ben 'l'çuş Kor- kusu'nu devletten aldığım bir burs sayesinde vazdım ve kitap, bu ülkev c mirvonlarca dolar getir- di. Bu yüzden de, dcv letin şimdi- ki tutumu çok anlamsız. Kültürel yönden de, durumu çok acıklı bu- luyorum. Walt \Vhitman ve Emi- ly Dıckinson gibi edebiyatçıların ülkesinde vaşıyoruz ve sahip ol- duğumuz kültürel mirasın büyük bölümünü kesip atmak üzereviz." Jong. aynı zamanda, Amerikan feminizminin de yanlış yöne sap- tığını ve 1960 ve 70'lerden beri kadın haklan konusunda, kayde- dilen ilerlemenin yetersiz oldu- ğunu düşünüyor: "Çifte standart hâlaâyerii yerinde duruyor ve 25 yıllık feminist hareket, bunu de- ğiştirmevi başaramadı. Amerika- lılar. hâlâ tutucu bir şekilde. poli- tikacılann, cinsel vaşamlan ola- mayacağuii düşünüyoriar. Bir yandan da, kadın düşmanlığı sü- rü>or. Kadınlar, cinselliklerini do- ya doya yaşa>amıyoıiar. Bu da, beni çok sinirlendiriyor; çünkü, feminizmin kadının zevk alma hakkı anlamına geldiğine inanı- yorum." Günümüzde feminizmin, kadı- nın yoksullaşması ve güçsüzleş- tirilmesı yerine, kurban edilme- siyle ilgilendiğini söyleyen Erica Jong, yazar olma cesaretini femi- nizme borçlu olduğunu; 1960 ve 70'lerde feminizmin yaşadığı rö- nesans ve ortaya çıkan bır sürü kadın yazar sayesinde, yazarlığı seçtiğini söylüyor. "Bir anda, ka- dınlann, deneyimleri üzerine ki- tap vazmalan. kabul edilebüir bir hale geldi." Jong"un da, romanlannda, şiir- lerinde ve anılannda, ama özel- likle de 'Uçuş Korkusu' adlı ki- tabında yapmaya çalıştığı şey bu. Jong, 31 yaşındayken yazdığı ki- tabıyla, kimileri tarafından bırda- hi olarak görülürken, kimileri ta- rafından da müstehcen bin olarak nitelendı. Amerikalı yazar Erica Jong, şimdi, geçmişe baktığmda, 'Uçuş Korkusu' kitabını yazmış olduğu için mutluluk duyduğunu ifade ediyor. BU AŞAMADA ŞÜKRAN KURDAKUL Laik Cumhuriyeti i Korama Bilincimiz... "Ne mel'unsun ki rahmetler okuttun rûh-u ibli- se..n "Istibdat" adlı şiirinden aldığım bu öfkedizesini dö- neminin bir tanrıtanımaz düşün adamı ya da laik cumhuriyetçi için yazmadı Mehmet Akif. "Mel'un" ve "iblis"sözcüklenyle aşağıladığı kım- se Osmanlı Padişahı II. Abdülhamid'dir. Hanı Necip Fazıl'dan itıbaren günümüz şenatçı- lannın övgülere sığdıramadıklan "Tslam âleminın ha- lifesi". Sorabilir miyim. Zorbalığın, ikiyüzlülüğün, arkadan vurmaların, uluslararası kapitalizm ortaklığının sultanı halifeyı bu denli aşağıladığına göre laik miydi, münkir mıydı Mehmet Akif?.. Yoksa, Kemalizmın "resmı fariA)"çilerinden birı mi? Şairimizin temelde Kuran'a dayanmayan bir dev- let/yönetimine inanmadığını biliyoruz. Oyleyse, Islam halifesine karşı bu eleştirel tavır nereden kaynaklanıyor? Bence, inanan adam kimliğinin düşünen adam kimliğine ters düşmemesinden. Boyle olduğu için dınsel kurumlan da sorgularken "llmiye bayağıdan aşağı bir turşu, vükelâ curnalcı, müzevir bir sürü hırsız çetesi..." diyebiliyor Akif. Saltanatı da eleştirinin dışında bırakmıyor, onunla bütünleşen din sömürgecilığını de. "Sığmıyor en büyük endâzeye işler artık Saİtanat nâmına, din nâmına maskaralık." Günümüzün Islamcı ideologları gibi palavra ede- biyatından, dünya görüşü adına, bır şey beklemiyor Akif. Aksine. Halifeyse halife, Osmanlıysa Osmanlı, padışahsa padişah... Bu köşede çıkan biryazımda "Osmanlı dönemin- de saray şeriat kafasını besliyordu. Şenat sarayı. Şimdi şeriatçı odaklar siyaseti, sıyasal odaklar şen- atı besliyor" demiştim. Eklemek gereğini duyuyorum. Sıvas'taki gibi, şenatçının ateşle oynaması bile pek umurunda değil, kimi siyasal odakların. Anaya- satartışmalanndaki tutumları da kanrtlıyor durumla- nnı. Ama unutulmasın ki, Derviş Vahdeti'nin öncülü- ğündeki pas tutmuş kafalann işi, Meclıs basmaya, okullu zabitleri öldürmeye kadar götürdüğüne tanık oldu yakın tarihimiz. Oysa, 31 Mart'ta ne yeni abece vardı ülkede ne ezan Türkçe okunuyordu ne de halifelik kuaımu kal- dınlmıştı. Çıkara bağlı eskinin her dönemde değişmeyen yasası, düzenini koruma çabasıdır. Yeninin her dönemde baş koyduğu amaç, arayış. Dilde, edebiyatta, tarihi algılamada, yurt yönetı- minde, ulusal kültür savaşımında. Çatışkı dün de vardı. Bugün de sürüyor. Yann da sürecek. Ama unutulmasın ki, bu ülkede dünyayı algılama- daki farklılığı düşmanlığa dönüştüren yenilikçıler ol- madı hiç. Ulusal KurtuluşSavaşı'nınzorgünlerindede. Me- nemen ve Sıvas'ta da. Geçen yıl üç yazar örgütümüzün (Edebiyatçılar Derneği, Pen Yazarlar Derneği, Türkiye Yazarlar Sen- dikası) birlikte düzenledikleri kurultayda 2 temmuzun 'Laiklik Günü' olarak kabul edilmesı de sabır ve di- renme düzeyinin ifadesidir. Düşmandan kardeş yapma bilincinı yıtirmeme yolunda. Laik cumhunyeti koruma yolunda. 9. ALTEV KOZA FESTÎVALİ Adana'da festival hazırlığı ADANA (Cumhuriyet)- "9. Altın Koza Kültür ve Sa- nat Festhali". 6-14 ekım ta- rihlen arasında Adana'da ya- pılacak. Festival kapsamın- da, bırçok yanşmanın yanı sıra, Türk ve dünya sınema- sından örnekler, sergıler. oturumlar. konserler yer ala- cak. Altın Koza Kültür ve Sa- nat Festivalı koordınatörü Mehmet Acevit etkınlıkler- le ilgıli hazırlıklann son aşa- maya geldıgını belirttı. Festival kapsamında, ya- pımı 15 Ağustos 1994 tan- hınden sonra tamamlanmış, optık ses bantlı, 35 mm'Iık filmlerin katılacağı "Uzun Metrajh Ulusal Film Yanş- ması" yapılacak ve en ıyı belgese'l fılm. en iyi animas- yon fılm, en iyı deneysel film, en iyi görüntü yönet- meni, en iyi senaryo, en ıyı kurgu ıle Yıhnaz Güney ve Yavuzer Çetinkaya özel ödüllen venlecek. "Ögrend FUmleri Yanş- ması"na üniversıtelerın sı- nema-TV bölümü öğrencı- len katılabılecek. 5 ıle 30 da- kıka arasında bır uzunluğa sahip olması gereken film- lerde. daha önce Altın Ko- za'da yanşmamış olma şartı aranıyor. "FUm Öyküsü Yanşma- sı"na daha önce yayımlan- mamış. fılme çekılmemış. herhangı bır yapıttan uyar- lanmamış. en az ıkı, en faz- la on altı sayfadan oluşan öyküler katılabılecek. "Şiir Dosyası Yanşma- sı"na katılacaklann en az 750 dızelık. basılmaya hazır, altışar kopya ile başvTiima- lan gerekıyor. Adana il smırlan içindeki lıse ve dengı okul ögrencıle- nnin katılabıleceğı "Koro- pozisyon Yanşmasrnın ko- nusu "Uhısal Kültürürnüz- de Sinemanın Yeri ve Öne- mi". Festival çerçevesmde, bır "Klip Yanşmasr düzen- lenmesı ıçın de çalışmalann sürdürüldüğü bildınldı ANKARA'DA MECLIS TURU TBMM'de neler oluyor? Meclis'te vekiller neler yapıyor? Ayak bileği görünüyor diye, Anayasa görüşmeleri sırasında TRT'nin bayan kameramanı nasıl salondan çıkarıldı? Meclis Televizyonu nasıl yayın yapıyor? Seçilmiş milletvekilleri hangi ortamlarda, nasıl çalışıyor? Tarih nerede ve nasıl yazılıyor? 1 gece 2 gün Anıtkabir ziyareti, Ankara Kalesi, Anadolu Medeniyetleri Müzesi gezileri. Utaşım + Rehberlik + Çevre gezileri + Müze gırişleri + 3 yıkJızlı otelde oda+kahvartı konaklama 2.350.000.-TL. (+KDV) 2316330-2316387 Halaskargazı cad. No 183 Kat 7 /PangaBı / îstanbul Bu bir öcari llandır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle