08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 HAZİRAN 1995 PERŞEMBE 12 DIZIYAZI Jöntürk muhalefeti ve devrim1902 Şubatı'nda bir kongre toplanıyordu Paris'te. Ab- dülhamit'in siyasetine karşı çıkan elli kadar insanı bir araya getiren kongre, Os- manlı liberallerinden oluşu- yordu ve "Jöntürklerin ilk kongresi" diye adlandınlır. Abdülhamit'in despotluğuna karşı aynı hınçla birleşen bu liberaller, pek değişik köken- lerden geliyorlardı: Tûrkler, Araplar, Arnavutlar, Kürtler, Ermeniler dirsek dirseğeydi- ler ve imparatorluğun çok halklı yapısının küçük birör- neğini ortaya koyuyorlardı bir tûr. Sultanın kışisel ikti- danndan, sansürden, Erme- nilere karşı baskıdan kaçmış ve Mısır'a, Balkaniara, Av- rupa'ya sığınmış muhalif g- ruplan örgütleyip birleştir- mede ilk çabayı temsil edi- yordu bu kongre. Bir ortak bildiride, kongrenin delege- leri, despotluğa olanca güç- leriyle vuruyor ve imparator- luğun bütün yurttaşlannı bir- liğe çağınyorlardı; impara- torluğun ülke bütünlüğünü sağlamak, iç banşı ve düze- ni yeniden kurmak ve 1876 Anayasası'nı tekrar yaşama geçirmek olduğunu belirti- yorlardı amaçlannın. Jöntürk hareketinin dofluşu ve gelişmesi 1889'da, tam da Fransız Devrimi'nin yüzûncü yılında doğar Jöntürk hareketi. ts- tanbul Askeri Tıbbiye Mek- tebi'nin öğrencileri, Abdül- hamıt rejimine karşı gizli bir muhalefet grubu oluşturur- lar ve Osmanlı Birliği Komi- tesi diye de bir ad koyarlar ona. Karbonari ya da belki de Rus Nihilistleri örneğine göre, hücreler halinde örgüt- lenir grup. İlk üyeler arasında. Hıris- tiyan Araplar, Arnavutlar, Kürtler ve Türkler görülür. Fransız Devrimi dile getirilir toplantılarda. Namık Ke- mal'den şiirler okunur, im- paratorluğun durumu incele- nir. Pek az deneyimi olan bu Jöntürk öğrenciler, okul sıra- lannda öğrendikleri düşün- celeri uygulamaya geçirme- nin özlemi içindedirler. Önemli olduğu için söyle- H . Askeri Tıbbiye Mek- bi^hîn bağnnda doğar ha- reket: Gerçekten, askeri ik ve hekimlik mesleği. devletin iki kesimidir ki, modernleş- me reformlanna-XVIII. yüz- yıldan başlayarak- o alanlar- da girişilmiştir ve bunun so- nucu olarak da toplumun ge- rikalanından dahaileridebir durumdadırlar çoğu kez. Ge- leceğin subaylan olan bu öğ- renciler, imparatorlugu konı- ma yolunda ateşli bir yurttaş- lık duygusuyla canhdırlar; geleceğin hekimleri olarak da imparatorluğun acısını çektiği dertlere tanı koyabile- cek ve dermanlan bulmaya girişebilecek iyi bir yere yer- leşmişlerdir. Bütün bir Jön- türk hareketi tarihi boyunca, subaylar ve hekimler, önde gelen bir rol oynayacaklardır. Komite, gösterişsiz baş- langıçlardan sonra, impara- torlukta yayılmaya başlaya- caktır ve önce başkentteki yüksekokullann öğrencileri arasında olacaktır bu. Jöntürk hareketi, impara- torluğun dışında. sansürden ya da uzak bir eyalet kentin- deki sürgünden kaçmak zo- runda kalmış yığınla sürgün arasında da yayılır. Böylece Kahire'de, Romanya'da, Londra'da ve özellikle Pa- ris'le Cenevre'de oluşmuş çe- • kirdekler vardır. Ashnda, bir Jöntürk hare- keti yoktur; birbirinden ko- puk ve bir gazete ya da bir ki- şiliğin çevresinde az çok ör- gütlenmiş küçük gruplardan oluşan bir tür belirsiz yığın- dırsözkonusuolan. 1895'te, iki Jöntürk aydını, sürgünde- ki muhalefetin liderleri gibi görünmeye başlarlar ki, Ah- metRızaBey( 1859-1930) ile Mizancı Murat Bey'dir (1853-1912) bunlar. 1895- 1897 yıllan, imparatorluk içinde ve dışında, Jöntürk et- kinliklerinde hızlı bir geliş- meye tanık olurlar. Avru- pa'da, Ermenilere karşı bas- tırma siyaseti yüzünden Abdülhamit'e karşı pek kızgın hale gelen kamuoyu, Jöntürk muhalefetine elverişli idi. Pa- ris'te ya da Cenevre'de yayımlanan dev- jimci, gazeteler, kitapçıklar ve yergi eser- leri, özellikle yabancı postanelerin aracı- lığıyla imparatorluğa sızabiliyordu. Imparatorlukta da sultanı gülünçleşti- ren yergi gazeteleri ya da Istanbul üze- rinde hüküm süren ve Abdülhamit des- potluğunun simgesi olan "Sis"i canlan- dıran büyük şair Tevfik Fikret'inki gibi şiirler dolaşıyordu gizliden gizliye. Abdülhamit'in tepklsl Muhalefetteki bu gelişmeler, Abdül- hamit'i kaygılandırmayabaşlıyordu. Dı- şandaki imgesi, Jöntürk gazetelerinin yaptığı propaganda sonucu ciddi olarak solup kararma tehlikesi altındaydı. 1896 •1889'da, tam da Fransız Devrimi'nin yüzüncü yılında doğar Jöntürk hareketi. İstanbul Askerî Tıbbiye Mektebi'nin öğrencileri, Abdülhamit rejimine karşı gizli bir muhalefet grubu oluştururlar ve Osmanlı Birliği Komitesi diye de bir ad koyarlar ona. İlk üyeler arasında, Hıristiyan Araplar, Arnavutlar, Kürtler ve Türkler görülür. •1895-1897 yılları, imparatorluk içinde ve dışında, Jöntürk etkinliklerinde hızlı bir gelişmeye tanık olurlar. Bu gelişme, Abdülhamit'i kaygılandırmaya başlar. Dışarıdaki imgesi, Jöntürklerin propagandası sonucu ciddi olarak solup kararma tehlikesi altındadır. 1896'dan başlayarak sultan, dışandaki muhalefetin sesini boğmak için, her şeyi harekete geçirir. Sultan Abdülhamit 1897'de muhalefeti sessiz hale getirmeyi başanr. Sağladığı askeri başanlarta da güçlenen Abdülhamit için yüzyılın son yıllan, saltanatının doruğunu temsil eder hiç kuşkusuz. Bununla beraber, muhalefet, yeniden doğmakta gecikmeyecektir. Devrim yürüyüşe geçiyor...1905-1906 yıllanndan başlayarak, Osmanlı imparatorlugu'nun tarihi, birden hızlanmışa benzer. Dışanda bir dizi olay, derin yankılar yapar Türkiye'de. Önce 1905'te, Japonya'nın, çarlann imparatorluğuna karşı askeri zaferi, tüm Asya'da olduğu gibi, Osmanlı toplumunun da bütün tabakalannı sevince boğar: Geleneksel düşman aşağılanmış ve yenilmiştir; bir Asyalı ulus, bir Avrupalı devleti yola getirmiştir. Osmanlı liberal ve yurtseverlerinin bir başka nedeni vardır sevinmelerinin: Zafer, Japonya'nın, yani bir anayasalı devletin olmuştur; yenilgi, Rus mutlakiyetini öylesine sarsmıştır ki, bir anayasa yapmaya ve parlamentoyu, Duma'yı toplamaya götürmüştür onu. Ertesi yıl. tran'da bir anayasalı rejımin kuruluşu. bir tür tamamlayıcı kanıt olur: Despot rejimlerin günleri sayılıdır artık ve Jöntürkler de tarihin doğrultusunda kollan sıvarlar. Içerideki kanşıklıklar Içerideki durum da kötüleşir aynı zamanda. 1905'te, bir Ermeni komando, sultanı öldürmeye kalkar. Kanşıklıklar yeniden başlar Doğu Anadolu'da. Ve özellikle Makedonya sorunu, tam bir çıkmazın içine gelip girer, 1902-1903 yıllannın kanlı olaylanndan beri. Avrupa devletleri Osmanlı hükümeti üzerinde baskılannı arttırmışlardır. 1907'de, Paris'te Ahmet Rıza Bey'in yönettiği Ittihat ve Terakki Komitesi ile Selanik Komitesi arasında temaslar başlar. Bir askeri zorlama düşüncesi gitgide dayatmaktadırkendini. Bütün imparatorlukta, iktisadi ve sosyal durum hızla kötüleşir. Anadolu'nun doğusunda ayaklanmalar olur. Daha 1906'da, Erzurum kenti, gerçek bir başkaldınya sahne olmuş ve yerel küçük Resneli Niyazi Bey, 3 temmuzda. yandaşlanyla dağa çıkar. Ardk Jöntürk devrimi vürüyüşe geçmiştir! burjuvazi, subaylar ve memurlar katılmıştı buna. Ayaklananlar. yeni vergilere son verilmesini, Hamidiye Alaylan'nın ortadan kaldınlmasını ve anayasanın yeniden yaşama geçirilmesini istiyorlardı. Kent, haftalarca başkaldıranlann elinde kaldı; üzerlerine yollanan ordu. yürümeyi reddetti. Ayaklanma, 1907'de son buldu; ne var ki, Kafkaslar yoluyla 1905 Rus Devrimi'nden etkilenen Doğu Anadolu'da başka yerel ayaklanmalar oldu aynı yıl. Bu kanşıldık, ne olursa olsun, Abdülhamit'in bölgede sürdürmeye kalktığı "İslam" siyasetinin başansızhğını gösteriyor. • 1905-1906 yıllanndan başlayarak Osmanlı tmparatorluğu'nun tarihi, birden hızlanmışa benzer. Dışanda bir dizi olay, derin yankılar yapar Türkiye'de. İçerideki durum da kötüleşir aynı zamanda. • Rejim için en ağır olanı da şudur: Kışlalan sarar hoşnutsuzluk! tmparatorluğun hemen hemen her yanında, askerler başkaldınrlar: 1906'da 4, 1907'de 13 ve 1908 yılının ilk altı ayında da 28 ayaklanma görülür. ve toplantı ayaklanmaya dönüşür. Rejim için en ağır olanı da şudur Kjşlalan sarar hoşnutsuzluk! İmparatorluğun hemen hemen her yanında, askerler, ücretlerinin ödenmesindeki gecikme nedeniyle başkaldınrlar: 1906'da 4, 1907'de 13 ve 1908 yılının ilk altı ayında da 28 ayaklanma görülür. Başlarda halkın sevdiği bir rejimden, sonunda yığmlann niçin koptuğunu, bir bölümüyle açıklar durumda bu iktisadi ve sosyal güçlükler; ilende niçin savunulamayacağını da açıklarlar. Son diplomatik gelişmeler, genel kaygılara daha da iktisadi bunalım 1906-1907 kışı pek sert geçer; fıyatlar yükselir; un, yakacak odun, kömür yetmez olur; üriin ortadan aşağıdadır. 1907-1908 kışı boyunca da sürer iktisadi bunalım. Yiyecek maddeleri fıyatlan "dayanılmaz düzeye" vanr. 3 şubat günlü Moniteur Ottoman'a bakılırsa haziranda, Sıvas'ta, dolaydaki köylerin kadırüan ekmek istemek için bir araya gelirler eklemelerde bulunur. Iran, Tibet ve Afganistan hakkında 1907'de tasarlanan İngiliz-Rus yakınlaşması, IL Nkolas ile VII. Edouard, 1908 Haziranı'nda Reval'de buluştuklannda belirginleşir. Görüşmeleri gizli rutulmuştur, ne var ki imparatorluğun olası bir parçalanmasmdan heyecana gelir kamuoyu. Alman ve Avusturya propagandası, iki hükümdar arasında gerçekten de bir paylaşma söz konusu olduğunu ya>-makla da yağ döker ateşe. Jöntürkler, surun eteğindedirler. Kuşkusuz, anayasayı yeniden yürürlüğe koymak için, ancak özellikle devletin parçalanmasını önlemek amacıyla hemen eyleme geçilmelidir. Jöntürk devriminin kahramanlanndan biri, Niyazi Bey, arularında. Reval görüşmesi haberini öğrendiğinde. üç gün üç gece gözüne uyku girmediğini söylüyor; ülkesimn yazgısı üstüne kaygı, öylesine kemirip tüketiyordu onu. 3 temmuzda, yandaşlanyla dağa çıkar Niyazi Bey. Jöntürk devrimi yürüyüşe geçmiştir! ma, özellikle Ermeniler ol- mak üzere, Türk olmayan de- legelerle Sabahattin Bey ve dostlannca arzu edibnişti. Ahmet Rıza Bey'le yandaşla- n, korkunç biçimde karşı çık- tılar buna ve gerekçeleri de imparatorluk için alabildiği- ne tehlike yaratacağı idi bu- nun; ancak azınlıkta kalınca, çoğunluğun görüşüne katıl- mayı reddettiler. Jöntürk ha- reketi, iki parçaya bölünmüş- tü artık: Sabahattin Bey'le Ahmet Rıza Bey'in bölüngü- leriydi bunlar. Sarayda doğup yirmi iki yaşında Avrupa'ya göçen Prens Sabahattin (1877- 1948), Türkiye'nin gerçek- liklerini pek iyi tanımıyordu. Fransa'da sosyolojinin hayli etkisinde kalan Sabahattin Bey, çoğu Jöntürklerden farklı olarak, Abdülhamit'in despotluğuna son vermekle yetinilemeyeceğini ileri sü- rüyor; bu despotluğa yol açan sosyal nedenleri araş- tırmak gerektiğini söylüyor- du. Le Play'in hayranı olan prens, onun çömezlerinden birinin, Edmond Demo- uün'in düşüncelerini benim- semişti. Anglosaksonlann üstünlüğünün nedenlerini arayan Demoulin, Ingiliz toplumu gibi ilerlemeye özellikle yetenekli özerklik- çi toplumlan. ister istemez durgunluğa götüren cemaat- çi toplumlann karşısına çı- kanyordu. Bu aynm, Os- manlı toplumundaki gecik- meyi onun cemaatçi görünü- şüne bağlamaya götürmüştü Sabahattin Bey'i. Böylece, eğitim yoluyla özel girişimi geliştirmek ve siyasal bir re- forrnla da yerinden yönetme- yi kurmak gerekiyordu. Bu son tema, Müslüman olma- yanlann, özellikle Ermenile- rin yakınlığını üzerine çek- mesine yol açtı prensin. Dü- şüncelerini yaymak amacıy- la Sabahattin Bey, 1906'da Terakki (llerleme) adıyla bir gazete kurdu Paris'te ve bir de dernek: Teşebbüs'i Şahsî ve Adem-i Merkeziyet Cemi- yeti (Özel Girişım ve Yerin- den Yönetim Derneği). Bir yerinden yönetimci li- beralizmin karşısına, Ahmet Rıza Bey, otoriter bir merke- ziyetçilik düşüncesini koyu- yordu. Avrupa'nın ve imparator- luğun Hıristiyan azınlıklan- na güven duymadığı için, ye- rinden yönetimci bir siste- min, imparatorluğun parça- lanışına bir başlangıç olaca- ğını düşünüyordu ve halkla- ra özerklik verilmesi, gerçek bir ihanet demekti gözünde. tki düşüncenin, anayasanın yeniden yaşama geçirilmesi ile imparatorluğun ülke bü- tünlüğünün sürdürülmesi düşüncelerinin saplantısı içinde, bir kestirmesi de şuy- du: Devletin ayakta kalması- nı sağlamak ve onu ilerlet- mek için dayanılması gere- ken öğe, Türk öğesiydi. Orduya davetiye yılından başlayarak sultan, dışandaki muhalefetin sesini boğmak için, her şe- yi harekete geçirdi: Önce Jöntürklerin etkinliklerine kol kanat gerdikleri töhmeti altmda olan hü- kümetler (Fransa, tsviçre, Belçika) üze- rinde, Osmanlı elçileri aracılığıyla bas- kılarda bulundu; sonra da muhalifleri bö- lüp parçalamaya çabalayan -sultanın giz- li polisinin başı- Ahmet Celâlettin Paşa gibi casuslar yolladı. Ne var kı, en etkilı araç, muhalefettekilere makamlar ve ödüller sağlamak oldu: Kendilerini Osmanlı yöneticileri dün- yasından çıkanlıp atılmış hissedenler. da- yanamayacaklardı böylesi önerilere! He- sap doğru çıktı: Mizancı Murat Bey, iha- net olarak karşılanacak bir yüzgeri ediş- le 1897'de Türkiye'ye döndü ve başka yığınla insan. kendilerini elçiliklerde bul- dular ve bu da korkunç bir saygmsızlık içine attı Jöntürk hareketini. Öte yandan, İstanbul 'da Askeri Akademi 'de bir komp- loyu açığa çıkardı polis. Jöntürk subay öğrenciler bastınldı ve aralanndan bir yüz kadan Trablusgarb'a sürgüne yollandı. Böylece, sultan 1897'de sessiz hale getirmeyi başardı muhalefeti. Bir yıl önce Ermenilerin hareketleni- şini bastırmıştı ve aynı yıl ordulan Yu- nanlılan bozguna uğratmıştı Tesalya'da. 1898'de, Imparator II. GuiDaume'un zi- yareti, bir büyük Avrupa devletinin gü- vencesini sağladı kendisine. Yüzyılın son yıllan. Abdülhamit'in saltanatının doru- ğunu temsil eder hiç kuşkusuz. Bununla beraber, muhalefet, yeniden doğmakta gecikmeyecektir 1899'da, Av- rupa'da açılan gedikte kalmış kimi Jön- türkler, Abdülhamit'in eniştesiyle oğul- lanndan, beklenmedik birgüç alırlar: Da- mat Mahmut Paşa ile iki oğlu Sabahat- tin ve Lütfullah beylerdir bunlar. Sultan için pek ağırdır darbe; muhalefetin. sa- raya vanncaya değin yandaş bulduğu an- lamına gelmektedir bu! Her şeye karşın Jöntürk etkinliklerinin merkezi olarak "kalan" Paris'tedir ki, 1902 Kongresi yapılır. Jöntürk hareketi- ni birleştirmek amacıyla Damat Mahmut Paşa'nın oğullannın girişimi üzerine top- lanan kongre, aslında bölünüse götürür hareketi. Sadece propaganda ile gerçekleştirile- meyecek görünen bir siyasal değişikliğin içine orduyu da çekme zorunluluğu üze- rinde bütün delegeler uzlaşmış olsalar da anayasanın yeniden yerine oturtulması- nı elde etmek için Avrupa'nın müdaha- lesi sorununda ayrılırlar birbirlerinden. Avrupalı devletlere -kuşkusuz Fransa ile Ingıltere idi söz konusu olanlar!- başvur- Jöntürklerin karşısında bulunduklan temel sorunlar- dan biri, eyleme geçme soru- nuydu: Bir avuç sürgün, elle- rindeki devede kulak maddi araç ve Türkiye'den uzakta, nasıl olup da rejimi değişti- rebilecek ve anayasayı yerli yerine oturtacaktı? Avru- pa'ya mı başvurulacaktı? Görüldüğü gibi, muhalefet saflannda oybirliği sağlana- mamıştı bu konuda. Şiddet ve terorizme mi gidilecekti? Bu noktada da uyuşmazlık vardı. Sabahattin Bey, böylesi bir çözüme eğilim gösterdi bir an için: 1903'tebenimsediği ve az çok tngiltere'nin omuz verdiği girişim, birdenbire başansızlığa uğradı. Yasal yollara daha çok bağlı Ah- met Rıza Bey, Rus Nihilist- lerinin yöntemlerine doğru sürüklenişi reddediyordu. Kalıyordu ordu! Bu noktada hemfikir idi Jöntürkler: Or- duyu devrimci davaya ka- zanmakzorunluidi. 1906'da, Ahmet Rıza Bey, bu konuda bir kitapçık yayımlar Kahi- re'deve adı da şudur: Aske- rin Ödevi ve Sorumluluğu! Osmanlı Imparatorluğu'nu savunmada ve ilerletmede, ordunun oynayacağı rolü açıklıyordu bu eserinde. Bu rol değiş- mişti: Fetihten ülkenin savunulmasına geçilmişti, gazadan da yurtseverliğe. Su- baylar, ulusun en nitelikli ve en yurtse- ver öğeleri olduğundan, ülkenin siyasal yaşamına yön vermek onlara düşüyordu. Özellikle, imparatorlugu felakete götü- ren Abdülhamit despotluğu karşısında, Ahmet Rıza Bey, asker seçkinlerden, devrimci görevlerine sahip çıkmalannı istiyordu. Bu kitapçığı yayunlarken, Ahmet Rıza Bey, gerçekleşmekte olan bir olayı dile getiriyordu: Birnöbetdeğişikliği oluyor, sürgündeki Jöntürk muhalefetinin yerini Türk subaylan alıyordu. Yarın: Bir diinyanın sonu ve batış ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇt Çok Yaşasın Ölüler Geçen hafta, 11 haziran - 20 haziran arasında Sa- bahattin Ali, 47 yıl önce öldürüldüğü, Sabahattin Ali Dağlan'nda anıldı. Anma toplantısını bu yıl, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Kjrklareli Şubesi düzen- lemişti. ÇYDD Şube Başkanı Ünal Başkur'u, Kırkla- reli Köy-koop Başkanı Erdoğan Kantürer'i yakından tanırdım. Her yıl bu toplantılan düzenleyen aydınlardı. Hafta ile ilgili olarak Erdoğan Kantürer, bana aynntlı bilgiler verdi. flk gün, Sabahattin Ali Dağlan'nda "doğa yürûyü- şü" yapılmış. Bu yürüyüş, Sabahattin Ali'nin öldürül- düğü "Sabahattin Ali Noktası"na değin sürmüş. Ora- da rnola verilmiş. Ikinci gün, bu yılın onur konuğu "Aziz Nesin Gece- s/"düzenlenmiş. Ünal Başkur'un sunduğu belgede "Ûlkemiz düşünce özgürlüğü konusunda verdiğiniz çabalar için teşekkür edenz. Başın öne eğilmesin" yazılıymış. Çok duygulanan Aziz Nesin, teşekkür ederek, ha- zırladığı "6. Sabahattin Ali Bildirisi"ni sunmuş. Ko- nuşmasında özetle şöyle demiş: - Sabahattin Ali, yazınımızda üç doruktan bihdir. Ömer Seyfettin, Sabahattin Ali, Sait Faik... Saba- hattin Ali adına kültür günleri düzenlenmesi çok iyi. Girişimcileri kutlanm. Bu kutlamalar sürmelidir. On- ceki yıllar gazetelerde okuyordum, beni niye çağırmı- yoriar diye kızıyordum. S. Ali'nin en yakınlanndan biri benim. Önümüzdeki yıl etkinliklere beni de çağınn. Bu etkinliklere gelecek yıllarda kültürün yanı sıra bi- limsel konuları da ekleyin. Etkinlikler kapsamında bi- limsel konular da tartışılmalıdır. Aziz Nesin Gecesi'ne, Kırklareli Belediye Başkanı Kadir Gökçe de katılmış. Isa Çelik'in, "Fotoğraflarta Sabahattin Ali' izlencesi beğbnilmiş. Açıkoturumlar, tartışmalarla dolu dolu geçen yedi gün. Sabahattin Ali'nin eşi Aliye Ali ile kızı Filiz Ali, piknik günlerine katılmışlar. Etkinliklere, söyleşilere katılanlardan kimi aydınlar da şöyle: Arif Damaj, Metin Cengiz, Ayten Mırtiu, Necati Mert, Erdal Öz, Şanar Yurdatapan, Münir Ceylan, Orhan Alkaya, Kemal Gökhan Gur- ses.. S. Ali'nin 1930'lu yıllardan arkadaşt "İki Gözüm Ay- se"(Ayşe llhan), Sabahattin Ali günlerine bir ileti yol- ladı. Etkinlikler arasında okunan iletisinde, Ayşe llhan şöyle dedi: "Benim meskenim dağlardjr, diyen Sabahattin Ali'nin sezişleri ne denli güçlüymüş. Istrancalar'da adı yankılanıyor. Nereye gömüldü? Belli değill. Ama binlerce ağaçla kaynaştığını düşünüyorum. 'Dünya durmaz, bahar olur, kış olur, / Belki senin gözün biraz yaş olur, / Ben garibim, benim gönlüm hoş olur/ Sevdiklerim ayda yılda andı mı!!!' | dizeleriyle garipliğini söyleyen Sabahattin Ali'niri her yıl yüzlerce gönülde yeniden yeşerdiği bir ger-i çek... ; Hoşgörü yılı dillerde dolaşıyor. Onun ta otuzlu yıl- lardaki bir mektubunda yazdıklannı anımsamamali olanaksız: 'Anlaşmazlıklarda, insanların ebedi ve. müzmin illeti baş rolü oynamakta; yalnız kendi beyni- miz ve gözümüzle görmek; kendimizi karşımızdakile- rin yerine koymamak; onun gibi düşünüp hissedeme- mek; anlaşmazlık duvarian işte böyle çekiliyor insan- lann arasınaü Kâmil insan olabilmek için kendimizi ikf şeye alıştırmalıyız: Anlamak ve hoşgörülü olmak. Ikin- ci birincinin sonucudur' Ankara 'da havalar yağmurlu ve serin gittiğinden,- onun sevdiği yeşil rengin canlılığı Haziran'da bilel görkemle sürüyor. Bahçemizdeki ağaçlann en güzef dallannı Sabahattin'in anısına sunuyorum: Yüreğim- deki sevgi dağı mekânı olsun! Ankara, 12.6.1995 Ay- şe llhan Niyazi Ağırnaslı, Sabahattin Ali'nin en yakın arka- daşlanndandı. 8 yıl önce, 20 haziranda öldü. 23 hazi- randa toprağa verildi. Niyazi Ağırnaslı, 15 gün yoğun-' bakımda kalmıştı. Kendisine, "İnsan Haklan"nm bir bekjesini vermek için, yoğunbakımdan çıkanlıp oda-> sına konulmasını istemişler. Yoğunbakımdan çıkar çıkmaz gelenlere: - Onbeş gün Cumhuriyet okuyamadım! demiş. Onu sayn yatağında görrneye gittiğimizde, Saba- hattin Ali'yi çok sevdiğimi bildiğinden, Sabahattin Alt ile ilgili anılar anlatmıştı. Biri şöyleydi: "Sabahattin, yolda giderken, güzel kızlara bakmak- tan hoşlanırdı. Yanımızda da eşi Aliye Hanım var. Sa- bahattin Kızılay'da kızlara bakınca, Aliye Hanım, onu çimdiklerdi! Sabahattin: - Kancığım, Niyazi'ye kız bakıyoruz! derdi..." Halrt Çelenk le birlikte, Denizler'in savunmanlığını yiğitçe üstlenenlerden Niyazi Ağırnaslı'yı sevgiyle anı- yorum. 23 haziran, Köy Enstitüleri'nin kurucusu "Baba Tonguç'un ölümünün 35. yılı. Köy Enstitüleri Vakfı ile Eğit-Der, Ismail Hakkı Tonguç için 24 haziran cu- martesi günü saat 14.00-17.00 arasında, Mithatpaşa Caddesi 52/1 'de bir anma toplantısı düzenledi. Top- lantıyı Osman Bolulu yönetecek. Toplant, Çankaya Belediyesi'nin Mithatpaşa'daki girış katında oluyor. Burada Eğit-Der Genel Başkanı Mustafa Gazalcı, Prof. Ibrahim Ethem Başaran Köy Enstitüleri Vakfı Genel Yazmanı Mustafa Aydoğan konuşacaklar. Toplantıda, I. Hakkı Tonguç'la ilgili anılar da anlatıla- cak. Köy Enstitüleri Vakfı Başkanı Ali Yılmaz sayny- dı, sayrıevinde incelemeleri yapılıyor. Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı, Kızılay'da Gökdelen'e taşın- dı. Yeni adresi: Emek Işhanı Kat 7, No: 704 Kızılay. Yeni telefonu 425 24 68, P.K. No: 534 Yenişehir/An- kara. (Vakfa katkıda bulunmak isteyenler için: Ziraat Bankası Ankara Yenişehir Şb. Hesap No: 304400/1853-4; Vakıflar Bankası Ankara Kolej Şb. Hesap No: 2033 367. Vakfflar Bankası şubeleri hava- le gideri almıyor.) BUIJVIACA SEDATYAŞÂYAN 1 2 3 4 5 SOLDANSAGA: V Kötü yola düs- müş kadın. 2/ Os- manlı mimarlığın- da mukarnaslı başlıklann en üst bölümü... "Çok önemli kişi"anla- nunda uluslarara- sıkısaltma.3/Di- van edebiyatında ölen bir kimsenin ardından yazılan şiirtürü. 4/Demet durumundakı ekinler... Hz. Mu- hammed'in yaşa- mını anlatan yapıtlara veri- len ad. 5/ Ender, seyrek. tlk- çağda kendi yasalanyla yö- netılen bir ya da birkaç kent- ten oluşan devlet. 61 Bir ılı- miz... Bilgisiz, kültürsüz kımse. 7/ Uye... Edebiyatta etkiyi çoğaltmak için bir şe- yin tersini söyleyerek alay et- me. 8/Cılız, zayıf... Bağışla- ma. 9/Tehlike işareti... "Do- ğar — midelerden nur topu ihrilaller" (Faruk Nafız Çamlıbel). YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Solungaç. 2/ Kök, asıl, temel... Yahudiler'de, çölde yaşa- dığına ve bütün günahlann nedeni olduğuna inanılan şey- tan. 3/ Filmlerde kendine tutulan erkekleri mahveden, güzel ve acımasız kadın tipi... Emile Zola'nın bir romanı. 4/ Ni- ne... Bir nota... Rütbesiz asker. 5/ Kişinin kendisine karşı duyduğu aşın hayranlık. 6/"Meh-i bürc-i ânzında gönül ol- du hâle mail I Bana kendi tali'imden bu siyah —- düştü" (Şeyh Galip). II Bulaşık yıkanan musluk teknesı. 8/ Sahip, malik... Burdur ılinde bir baraj. 9/tştahı açmak için yemek- ten önce ıçilen içki.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle