Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22 HAZİRAN 1995 PERŞEMBE
12 DIZIYAZI
Jöntürk muhalefeti ve devrim1902 Şubatı'nda bir kongre
toplanıyordu Paris'te. Ab-
dülhamit'in siyasetine karşı
çıkan elli kadar insanı bir
araya getiren kongre, Os-
manlı liberallerinden oluşu-
yordu ve "Jöntürklerin ilk
kongresi" diye adlandınlır.
Abdülhamit'in despotluğuna
karşı aynı hınçla birleşen bu
liberaller, pek değişik köken-
lerden geliyorlardı: Tûrkler,
Araplar, Arnavutlar, Kürtler,
Ermeniler dirsek dirseğeydi-
ler ve imparatorluğun çok
halklı yapısının küçük birör-
neğini ortaya koyuyorlardı
bir tûr. Sultanın kışisel ikti-
danndan, sansürden, Erme-
nilere karşı baskıdan kaçmış
ve Mısır'a, Balkaniara, Av-
rupa'ya sığınmış muhalif g-
ruplan örgütleyip birleştir-
mede ilk çabayı temsil edi-
yordu bu kongre. Bir ortak
bildiride, kongrenin delege-
leri, despotluğa olanca güç-
leriyle vuruyor ve imparator-
luğun bütün yurttaşlannı bir-
liğe çağınyorlardı; impara-
torluğun ülke bütünlüğünü
sağlamak, iç banşı ve düze-
ni yeniden kurmak ve 1876
Anayasası'nı tekrar yaşama
geçirmek olduğunu belirti-
yorlardı amaçlannın.
Jöntürk hareketinin
dofluşu ve gelişmesi
1889'da, tam da Fransız
Devrimi'nin yüzûncü yılında
doğar Jöntürk hareketi. ts-
tanbul Askeri Tıbbiye Mek-
tebi'nin öğrencileri, Abdül-
hamıt rejimine karşı gizli bir
muhalefet grubu oluşturur-
lar ve Osmanlı Birliği Komi-
tesi diye de bir ad koyarlar
ona. Karbonari ya da belki
de Rus Nihilistleri örneğine
göre, hücreler halinde örgüt-
lenir grup.
İlk üyeler arasında. Hıris-
tiyan Araplar, Arnavutlar,
Kürtler ve Türkler görülür.
Fransız Devrimi dile getirilir
toplantılarda. Namık Ke-
mal'den şiirler okunur, im-
paratorluğun durumu incele-
nir. Pek az deneyimi olan bu
Jöntürk öğrenciler, okul sıra-
lannda öğrendikleri düşün-
celeri uygulamaya geçirme-
nin özlemi içindedirler.
Önemli olduğu için söyle-
H . Askeri Tıbbiye Mek-
bi^hîn bağnnda doğar ha-
reket: Gerçekten, askeri ik ve
hekimlik mesleği. devletin
iki kesimidir ki, modernleş-
me reformlanna-XVIII. yüz-
yıldan başlayarak- o alanlar-
da girişilmiştir ve bunun so-
nucu olarak da toplumun ge-
rikalanından dahaileridebir
durumdadırlar çoğu kez. Ge-
leceğin subaylan olan bu öğ-
renciler, imparatorlugu konı-
ma yolunda ateşli bir yurttaş-
lık duygusuyla canhdırlar;
geleceğin hekimleri olarak
da imparatorluğun acısını
çektiği dertlere tanı koyabile-
cek ve dermanlan bulmaya
girişebilecek iyi bir yere yer-
leşmişlerdir. Bütün bir Jön-
türk hareketi tarihi boyunca,
subaylar ve hekimler, önde
gelen bir rol oynayacaklardır.
Komite, gösterişsiz baş-
langıçlardan sonra, impara-
torlukta yayılmaya başlaya-
caktır ve önce başkentteki
yüksekokullann öğrencileri
arasında olacaktır bu.
Jöntürk hareketi, impara-
torluğun dışında. sansürden
ya da uzak bir eyalet kentin-
deki sürgünden kaçmak zo-
runda kalmış yığınla sürgün
arasında da yayılır. Böylece
Kahire'de, Romanya'da,
Londra'da ve özellikle Pa-
ris'le Cenevre'de oluşmuş çe-
• kirdekler vardır.
Ashnda, bir Jöntürk hare-
keti yoktur; birbirinden ko-
puk ve bir gazete ya da bir ki-
şiliğin çevresinde az çok ör-
gütlenmiş küçük gruplardan
oluşan bir tür belirsiz yığın-
dırsözkonusuolan. 1895'te,
iki Jöntürk aydını, sürgünde-
ki muhalefetin liderleri gibi
görünmeye başlarlar ki, Ah-
metRızaBey( 1859-1930) ile
Mizancı Murat Bey'dir
(1853-1912) bunlar. 1895-
1897 yıllan, imparatorluk
içinde ve dışında, Jöntürk et-
kinliklerinde hızlı bir geliş-
meye tanık olurlar. Avru-
pa'da, Ermenilere karşı bas-
tırma siyaseti yüzünden Abdülhamit'e
karşı pek kızgın hale gelen kamuoyu,
Jöntürk muhalefetine elverişli idi. Pa-
ris'te ya da Cenevre'de yayımlanan dev-
jimci, gazeteler, kitapçıklar ve yergi eser-
leri, özellikle yabancı postanelerin aracı-
lığıyla imparatorluğa sızabiliyordu.
Imparatorlukta da sultanı gülünçleşti-
ren yergi gazeteleri ya da Istanbul üze-
rinde hüküm süren ve Abdülhamit des-
potluğunun simgesi olan "Sis"i canlan-
dıran büyük şair Tevfik Fikret'inki gibi
şiirler dolaşıyordu gizliden gizliye.
Abdülhamit'in tepklsl
Muhalefetteki bu gelişmeler, Abdül-
hamit'i kaygılandırmayabaşlıyordu. Dı-
şandaki imgesi, Jöntürk gazetelerinin
yaptığı propaganda sonucu ciddi olarak
solup kararma tehlikesi altındaydı. 1896
•1889'da, tam da Fransız Devrimi'nin yüzüncü yılında
doğar Jöntürk hareketi. İstanbul Askerî Tıbbiye Mektebi'nin
öğrencileri, Abdülhamit rejimine karşı gizli bir muhalefet
grubu oluştururlar ve Osmanlı Birliği Komitesi diye de bir ad
koyarlar ona. İlk üyeler arasında, Hıristiyan Araplar,
Arnavutlar, Kürtler ve Türkler görülür.
•1895-1897 yılları, imparatorluk içinde ve dışında, Jöntürk
etkinliklerinde hızlı bir gelişmeye tanık olurlar.
Bu gelişme, Abdülhamit'i kaygılandırmaya başlar.
Dışarıdaki imgesi, Jöntürklerin propagandası sonucu
ciddi olarak solup kararma tehlikesi altındadır. 1896'dan
başlayarak sultan, dışandaki muhalefetin sesini boğmak
için, her şeyi harekete geçirir.
Sultan Abdülhamit 1897'de muhalefeti sessiz hale getirmeyi başanr. Sağladığı askeri başanlarta da güçlenen Abdülhamit için yüzyılın
son yıllan, saltanatının doruğunu temsil eder hiç kuşkusuz. Bununla beraber, muhalefet, yeniden doğmakta gecikmeyecektir.
Devrim yürüyüşe geçiyor...1905-1906 yıllanndan
başlayarak, Osmanlı
imparatorlugu'nun tarihi,
birden hızlanmışa benzer.
Dışanda bir dizi olay,
derin yankılar yapar
Türkiye'de. Önce 1905'te,
Japonya'nın, çarlann
imparatorluğuna karşı
askeri zaferi, tüm Asya'da
olduğu gibi, Osmanlı
toplumunun da bütün
tabakalannı sevince
boğar: Geleneksel düşman
aşağılanmış ve
yenilmiştir; bir Asyalı
ulus, bir Avrupalı devleti
yola getirmiştir. Osmanlı
liberal ve yurtseverlerinin
bir başka nedeni vardır
sevinmelerinin: Zafer,
Japonya'nın, yani bir
anayasalı devletin
olmuştur; yenilgi, Rus
mutlakiyetini öylesine
sarsmıştır ki, bir anayasa
yapmaya ve
parlamentoyu, Duma'yı
toplamaya götürmüştür
onu. Ertesi yıl. tran'da bir
anayasalı rejımin kuruluşu. bir tür
tamamlayıcı kanıt olur: Despot rejimlerin
günleri sayılıdır artık ve Jöntürkler de tarihin
doğrultusunda kollan sıvarlar.
Içerideki kanşıklıklar
Içerideki durum da kötüleşir aynı zamanda.
1905'te, bir Ermeni komando, sultanı
öldürmeye kalkar. Kanşıklıklar yeniden
başlar Doğu Anadolu'da. Ve özellikle
Makedonya sorunu, tam bir çıkmazın içine
gelip girer, 1902-1903 yıllannın kanlı
olaylanndan beri. Avrupa devletleri Osmanlı
hükümeti üzerinde baskılannı arttırmışlardır.
1907'de, Paris'te Ahmet Rıza Bey'in yönettiği
Ittihat ve Terakki Komitesi ile Selanik
Komitesi arasında temaslar başlar.
Bir askeri zorlama düşüncesi gitgide
dayatmaktadırkendini. Bütün imparatorlukta,
iktisadi ve sosyal durum hızla kötüleşir.
Anadolu'nun doğusunda ayaklanmalar olur.
Daha 1906'da, Erzurum kenti, gerçek bir
başkaldınya sahne olmuş ve yerel küçük
Resneli Niyazi Bey, 3 temmuzda. yandaşlanyla dağa çıkar.
Ardk Jöntürk devrimi vürüyüşe geçmiştir!
burjuvazi, subaylar ve memurlar katılmıştı
buna. Ayaklananlar. yeni vergilere son
verilmesini, Hamidiye Alaylan'nın ortadan
kaldınlmasını ve anayasanın yeniden yaşama
geçirilmesini istiyorlardı. Kent, haftalarca
başkaldıranlann elinde kaldı; üzerlerine
yollanan ordu. yürümeyi reddetti. Ayaklanma,
1907'de son buldu; ne var ki, Kafkaslar
yoluyla 1905 Rus Devrimi'nden etkilenen
Doğu Anadolu'da başka yerel ayaklanmalar
oldu aynı yıl. Bu kanşıldık, ne olursa olsun,
Abdülhamit'in bölgede sürdürmeye kalktığı
"İslam" siyasetinin başansızhğını gösteriyor.
• 1905-1906
yıllanndan
başlayarak Osmanlı
tmparatorluğu'nun
tarihi, birden
hızlanmışa benzer.
Dışanda bir dizi olay,
derin yankılar yapar
Türkiye'de. İçerideki
durum da kötüleşir
aynı zamanda.
• Rejim için en ağır
olanı da şudur:
Kışlalan sarar
hoşnutsuzluk!
tmparatorluğun
hemen hemen her
yanında, askerler
başkaldınrlar:
1906'da 4, 1907'de 13
ve 1908 yılının ilk
altı ayında da 28
ayaklanma görülür.
ve toplantı
ayaklanmaya dönüşür.
Rejim için en ağır
olanı da şudur
Kjşlalan sarar
hoşnutsuzluk!
İmparatorluğun hemen
hemen her yanında,
askerler, ücretlerinin
ödenmesindeki
gecikme nedeniyle
başkaldınrlar: 1906'da
4, 1907'de 13 ve 1908
yılının ilk altı ayında
da 28 ayaklanma
görülür. Başlarda
halkın sevdiği bir
rejimden, sonunda
yığmlann niçin
koptuğunu, bir
bölümüyle açıklar
durumda bu iktisadi
ve sosyal güçlükler;
ilende niçin
savunulamayacağını
da açıklarlar.
Son diplomatik
gelişmeler, genel
kaygılara daha da
iktisadi bunalım
1906-1907 kışı pek sert geçer; fıyatlar
yükselir; un, yakacak odun, kömür yetmez
olur; üriin ortadan aşağıdadır. 1907-1908 kışı
boyunca da sürer iktisadi bunalım. Yiyecek
maddeleri fıyatlan "dayanılmaz düzeye" vanr.
3 şubat günlü Moniteur Ottoman'a bakılırsa
haziranda, Sıvas'ta, dolaydaki köylerin
kadırüan ekmek istemek için bir araya gelirler
eklemelerde bulunur.
Iran, Tibet ve Afganistan hakkında 1907'de
tasarlanan İngiliz-Rus yakınlaşması, IL
Nkolas ile VII. Edouard, 1908 Haziranı'nda
Reval'de buluştuklannda belirginleşir.
Görüşmeleri gizli rutulmuştur, ne var ki
imparatorluğun olası bir parçalanmasmdan
heyecana gelir kamuoyu. Alman ve Avusturya
propagandası, iki hükümdar arasında
gerçekten de bir paylaşma söz konusu
olduğunu ya>-makla da yağ döker ateşe.
Jöntürkler, surun eteğindedirler. Kuşkusuz,
anayasayı yeniden yürürlüğe koymak için,
ancak özellikle devletin parçalanmasını
önlemek amacıyla hemen eyleme
geçilmelidir. Jöntürk devriminin
kahramanlanndan biri, Niyazi Bey,
arularında. Reval görüşmesi haberini
öğrendiğinde. üç gün üç gece gözüne uyku
girmediğini söylüyor; ülkesimn yazgısı
üstüne kaygı, öylesine kemirip tüketiyordu
onu. 3 temmuzda, yandaşlanyla dağa çıkar
Niyazi Bey. Jöntürk devrimi yürüyüşe
geçmiştir!
ma, özellikle Ermeniler ol-
mak üzere, Türk olmayan de-
legelerle Sabahattin Bey ve
dostlannca arzu edibnişti.
Ahmet Rıza Bey'le yandaşla-
n, korkunç biçimde karşı çık-
tılar buna ve gerekçeleri de
imparatorluk için alabildiği-
ne tehlike yaratacağı idi bu-
nun; ancak azınlıkta kalınca,
çoğunluğun görüşüne katıl-
mayı reddettiler. Jöntürk ha-
reketi, iki parçaya bölünmüş-
tü artık: Sabahattin Bey'le
Ahmet Rıza Bey'in bölüngü-
leriydi bunlar.
Sarayda doğup yirmi iki
yaşında Avrupa'ya göçen
Prens Sabahattin (1877-
1948), Türkiye'nin gerçek-
liklerini pek iyi tanımıyordu.
Fransa'da sosyolojinin hayli
etkisinde kalan Sabahattin
Bey, çoğu Jöntürklerden
farklı olarak, Abdülhamit'in
despotluğuna son vermekle
yetinilemeyeceğini ileri sü-
rüyor; bu despotluğa yol
açan sosyal nedenleri araş-
tırmak gerektiğini söylüyor-
du. Le Play'in hayranı olan
prens, onun çömezlerinden
birinin, Edmond Demo-
uün'in düşüncelerini benim-
semişti. Anglosaksonlann
üstünlüğünün nedenlerini
arayan Demoulin, Ingiliz
toplumu gibi ilerlemeye
özellikle yetenekli özerklik-
çi toplumlan. ister istemez
durgunluğa götüren cemaat-
çi toplumlann karşısına çı-
kanyordu. Bu aynm, Os-
manlı toplumundaki gecik-
meyi onun cemaatçi görünü-
şüne bağlamaya götürmüştü
Sabahattin Bey'i. Böylece,
eğitim yoluyla özel girişimi
geliştirmek ve siyasal bir re-
forrnla da yerinden yönetme-
yi kurmak gerekiyordu. Bu
son tema, Müslüman olma-
yanlann, özellikle Ermenile-
rin yakınlığını üzerine çek-
mesine yol açtı prensin. Dü-
şüncelerini yaymak amacıy-
la Sabahattin Bey, 1906'da
Terakki (llerleme) adıyla bir
gazete kurdu Paris'te ve bir
de dernek: Teşebbüs'i Şahsî
ve Adem-i Merkeziyet Cemi-
yeti (Özel Girişım ve Yerin-
den Yönetim Derneği).
Bir yerinden yönetimci li-
beralizmin karşısına, Ahmet
Rıza Bey, otoriter bir merke-
ziyetçilik düşüncesini koyu-
yordu.
Avrupa'nın ve imparator-
luğun Hıristiyan azınlıklan-
na güven duymadığı için, ye-
rinden yönetimci bir siste-
min, imparatorluğun parça-
lanışına bir başlangıç olaca-
ğını düşünüyordu ve halkla-
ra özerklik verilmesi, gerçek
bir ihanet demekti gözünde.
tki düşüncenin, anayasanın
yeniden yaşama geçirilmesi
ile imparatorluğun ülke bü-
tünlüğünün sürdürülmesi
düşüncelerinin saplantısı
içinde, bir kestirmesi de şuy-
du: Devletin ayakta kalması-
nı sağlamak ve onu ilerlet-
mek için dayanılması gere-
ken öğe, Türk öğesiydi.
Orduya davetiye
yılından başlayarak sultan, dışandaki
muhalefetin sesini boğmak için, her şe-
yi harekete geçirdi:
Önce Jöntürklerin etkinliklerine kol
kanat gerdikleri töhmeti altmda olan hü-
kümetler (Fransa, tsviçre, Belçika) üze-
rinde, Osmanlı elçileri aracılığıyla bas-
kılarda bulundu; sonra da muhalifleri bö-
lüp parçalamaya çabalayan -sultanın giz-
li polisinin başı- Ahmet Celâlettin Paşa
gibi casuslar yolladı. Ne var kı, en etkilı
araç, muhalefettekilere makamlar ve
ödüller sağlamak oldu:
Kendilerini Osmanlı yöneticileri dün-
yasından çıkanlıp atılmış hissedenler. da-
yanamayacaklardı böylesi önerilere! He-
sap doğru çıktı: Mizancı Murat Bey, iha-
net olarak karşılanacak bir yüzgeri ediş-
le 1897'de Türkiye'ye döndü ve başka
yığınla insan. kendilerini elçiliklerde bul-
dular ve bu da korkunç bir saygmsızlık
içine attı Jöntürk hareketini. Öte yandan,
İstanbul 'da Askeri Akademi 'de bir komp-
loyu açığa çıkardı polis.
Jöntürk subay öğrenciler bastınldı ve
aralanndan bir yüz kadan Trablusgarb'a
sürgüne yollandı. Böylece, sultan
1897'de sessiz hale getirmeyi başardı
muhalefeti.
Bir yıl önce Ermenilerin hareketleni-
şini bastırmıştı ve aynı yıl ordulan Yu-
nanlılan bozguna uğratmıştı Tesalya'da.
1898'de, Imparator II. GuiDaume'un zi-
yareti, bir büyük Avrupa devletinin gü-
vencesini sağladı kendisine. Yüzyılın son
yıllan. Abdülhamit'in saltanatının doru-
ğunu temsil eder hiç kuşkusuz.
Bununla beraber, muhalefet, yeniden
doğmakta gecikmeyecektir 1899'da, Av-
rupa'da açılan gedikte kalmış kimi Jön-
türkler, Abdülhamit'in eniştesiyle oğul-
lanndan, beklenmedik birgüç alırlar: Da-
mat Mahmut Paşa ile iki oğlu Sabahat-
tin ve Lütfullah beylerdir bunlar. Sultan
için pek ağırdır darbe; muhalefetin. sa-
raya vanncaya değin yandaş bulduğu an-
lamına gelmektedir bu!
Her şeye karşın Jöntürk etkinliklerinin
merkezi olarak "kalan" Paris'tedir ki,
1902 Kongresi yapılır. Jöntürk hareketi-
ni birleştirmek amacıyla Damat Mahmut
Paşa'nın oğullannın girişimi üzerine top-
lanan kongre, aslında bölünüse götürür
hareketi.
Sadece propaganda ile gerçekleştirile-
meyecek görünen bir siyasal değişikliğin
içine orduyu da çekme zorunluluğu üze-
rinde bütün delegeler uzlaşmış olsalar da
anayasanın yeniden yerine oturtulması-
nı elde etmek için Avrupa'nın müdaha-
lesi sorununda ayrılırlar birbirlerinden.
Avrupalı devletlere -kuşkusuz Fransa ile
Ingıltere idi söz konusu olanlar!- başvur-
Jöntürklerin karşısında
bulunduklan temel sorunlar-
dan biri, eyleme geçme soru-
nuydu: Bir avuç sürgün, elle-
rindeki devede kulak maddi
araç ve Türkiye'den uzakta,
nasıl olup da rejimi değişti-
rebilecek ve anayasayı yerli
yerine oturtacaktı? Avru-
pa'ya mı başvurulacaktı?
Görüldüğü gibi, muhalefet
saflannda oybirliği sağlana-
mamıştı bu konuda. Şiddet
ve terorizme mi gidilecekti?
Bu noktada da uyuşmazlık
vardı.
Sabahattin Bey, böylesi bir
çözüme eğilim gösterdi bir
an için: 1903'tebenimsediği
ve az çok tngiltere'nin omuz
verdiği girişim, birdenbire
başansızlığa uğradı. Yasal
yollara daha çok bağlı Ah-
met Rıza Bey, Rus Nihilist-
lerinin yöntemlerine doğru
sürüklenişi reddediyordu.
Kalıyordu ordu! Bu noktada
hemfikir idi Jöntürkler: Or-
duyu devrimci davaya ka-
zanmakzorunluidi. 1906'da,
Ahmet Rıza Bey, bu konuda
bir kitapçık yayımlar Kahi-
re'deve adı da şudur: Aske-
rin Ödevi ve Sorumluluğu!
Osmanlı Imparatorluğu'nu savunmada
ve ilerletmede, ordunun oynayacağı rolü
açıklıyordu bu eserinde. Bu rol değiş-
mişti: Fetihten ülkenin savunulmasına
geçilmişti, gazadan da yurtseverliğe. Su-
baylar, ulusun en nitelikli ve en yurtse-
ver öğeleri olduğundan, ülkenin siyasal
yaşamına yön vermek onlara düşüyordu.
Özellikle, imparatorlugu felakete götü-
ren Abdülhamit despotluğu karşısında,
Ahmet Rıza Bey, asker seçkinlerden,
devrimci görevlerine sahip çıkmalannı
istiyordu.
Bu kitapçığı yayunlarken, Ahmet Rıza
Bey, gerçekleşmekte olan bir olayı dile
getiriyordu: Birnöbetdeğişikliği oluyor,
sürgündeki Jöntürk muhalefetinin yerini
Türk subaylan alıyordu.
Yarın: Bir diinyanın
sonu ve batış
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇt
Çok Yaşasın Ölüler
Geçen hafta, 11 haziran - 20 haziran arasında Sa-
bahattin Ali, 47 yıl önce öldürüldüğü, Sabahattin Ali
Dağlan'nda anıldı. Anma toplantısını bu yıl, Çağdaş
Yaşamı Destekleme Derneği Kjrklareli Şubesi düzen-
lemişti. ÇYDD Şube Başkanı Ünal Başkur'u, Kırkla-
reli Köy-koop Başkanı Erdoğan Kantürer'i yakından
tanırdım. Her yıl bu toplantılan düzenleyen aydınlardı.
Hafta ile ilgili olarak Erdoğan Kantürer, bana aynntlı
bilgiler verdi.
flk gün, Sabahattin Ali Dağlan'nda "doğa yürûyü-
şü" yapılmış. Bu yürüyüş, Sabahattin Ali'nin öldürül-
düğü "Sabahattin Ali Noktası"na değin sürmüş. Ora-
da rnola verilmiş.
Ikinci gün, bu yılın onur konuğu "Aziz Nesin Gece-
s/"düzenlenmiş. Ünal Başkur'un sunduğu belgede
"Ûlkemiz düşünce özgürlüğü konusunda verdiğiniz
çabalar için teşekkür edenz. Başın öne eğilmesin"
yazılıymış.
Çok duygulanan Aziz Nesin, teşekkür ederek, ha-
zırladığı "6. Sabahattin Ali Bildirisi"ni sunmuş. Ko-
nuşmasında özetle şöyle demiş:
- Sabahattin Ali, yazınımızda üç doruktan bihdir.
Ömer Seyfettin, Sabahattin Ali, Sait Faik... Saba-
hattin Ali adına kültür günleri düzenlenmesi çok iyi.
Girişimcileri kutlanm. Bu kutlamalar sürmelidir. On-
ceki yıllar gazetelerde okuyordum, beni niye çağırmı-
yoriar diye kızıyordum. S. Ali'nin en yakınlanndan biri
benim. Önümüzdeki yıl etkinliklere beni de çağınn.
Bu etkinliklere gelecek yıllarda kültürün yanı sıra bi-
limsel konuları da ekleyin. Etkinlikler kapsamında bi-
limsel konular da tartışılmalıdır.
Aziz Nesin Gecesi'ne, Kırklareli Belediye Başkanı
Kadir Gökçe de katılmış. Isa Çelik'in, "Fotoğraflarta
Sabahattin Ali' izlencesi beğbnilmiş. Açıkoturumlar,
tartışmalarla dolu dolu geçen yedi gün. Sabahattin
Ali'nin eşi Aliye Ali ile kızı Filiz Ali, piknik günlerine
katılmışlar. Etkinliklere, söyleşilere katılanlardan kimi
aydınlar da şöyle: Arif Damaj, Metin Cengiz, Ayten
Mırtiu, Necati Mert, Erdal Öz, Şanar Yurdatapan,
Münir Ceylan, Orhan Alkaya, Kemal Gökhan Gur-
ses..
S. Ali'nin 1930'lu yıllardan arkadaşt "İki Gözüm Ay-
se"(Ayşe llhan), Sabahattin Ali günlerine bir ileti yol-
ladı. Etkinlikler arasında okunan iletisinde, Ayşe llhan
şöyle dedi:
"Benim meskenim dağlardjr, diyen Sabahattin
Ali'nin sezişleri ne denli güçlüymüş. Istrancalar'da
adı yankılanıyor. Nereye gömüldü? Belli değill. Ama
binlerce ağaçla kaynaştığını düşünüyorum.
'Dünya durmaz, bahar olur, kış olur, / Belki senin
gözün biraz yaş olur, / Ben garibim, benim gönlüm
hoş olur/ Sevdiklerim ayda yılda andı mı!!!' |
dizeleriyle garipliğini söyleyen Sabahattin Ali'niri
her yıl yüzlerce gönülde yeniden yeşerdiği bir ger-i
çek... ;
Hoşgörü yılı dillerde dolaşıyor. Onun ta otuzlu yıl-
lardaki bir mektubunda yazdıklannı anımsamamali
olanaksız: 'Anlaşmazlıklarda, insanların ebedi ve.
müzmin illeti baş rolü oynamakta; yalnız kendi beyni-
miz ve gözümüzle görmek; kendimizi karşımızdakile-
rin yerine koymamak; onun gibi düşünüp hissedeme-
mek; anlaşmazlık duvarian işte böyle çekiliyor insan-
lann arasınaü Kâmil insan olabilmek için kendimizi ikf
şeye alıştırmalıyız: Anlamak ve hoşgörülü olmak. Ikin-
ci birincinin sonucudur'
Ankara 'da havalar yağmurlu ve serin gittiğinden,-
onun sevdiği yeşil rengin canlılığı Haziran'da bilel
görkemle sürüyor. Bahçemizdeki ağaçlann en güzef
dallannı Sabahattin'in anısına sunuyorum: Yüreğim-
deki sevgi dağı mekânı olsun! Ankara, 12.6.1995 Ay-
şe llhan
Niyazi Ağırnaslı, Sabahattin Ali'nin en yakın arka-
daşlanndandı. 8 yıl önce, 20 haziranda öldü. 23 hazi-
randa toprağa verildi. Niyazi Ağırnaslı, 15 gün yoğun-'
bakımda kalmıştı. Kendisine, "İnsan Haklan"nm bir
bekjesini vermek için, yoğunbakımdan çıkanlıp oda->
sına konulmasını istemişler. Yoğunbakımdan çıkar
çıkmaz gelenlere:
- Onbeş gün Cumhuriyet okuyamadım! demiş.
Onu sayn yatağında görrneye gittiğimizde, Saba-
hattin Ali'yi çok sevdiğimi bildiğinden, Sabahattin Alt
ile ilgili anılar anlatmıştı. Biri şöyleydi:
"Sabahattin, yolda giderken, güzel kızlara bakmak-
tan hoşlanırdı. Yanımızda da eşi Aliye Hanım var. Sa-
bahattin Kızılay'da kızlara bakınca, Aliye Hanım, onu
çimdiklerdi! Sabahattin:
- Kancığım, Niyazi'ye kız bakıyoruz! derdi..."
Halrt Çelenk le birlikte, Denizler'in savunmanlığını
yiğitçe üstlenenlerden Niyazi Ağırnaslı'yı sevgiyle anı-
yorum.
23 haziran, Köy Enstitüleri'nin kurucusu "Baba
Tonguç'un ölümünün 35. yılı. Köy Enstitüleri Vakfı ile
Eğit-Der, Ismail Hakkı Tonguç için 24 haziran cu-
martesi günü saat 14.00-17.00 arasında, Mithatpaşa
Caddesi 52/1 'de bir anma toplantısı düzenledi. Top-
lantıyı Osman Bolulu yönetecek. Toplant, Çankaya
Belediyesi'nin Mithatpaşa'daki girış katında oluyor.
Burada Eğit-Der Genel Başkanı Mustafa Gazalcı,
Prof. Ibrahim Ethem Başaran Köy Enstitüleri Vakfı
Genel Yazmanı Mustafa Aydoğan konuşacaklar.
Toplantıda, I. Hakkı Tonguç'la ilgili anılar da anlatıla-
cak. Köy Enstitüleri Vakfı Başkanı Ali Yılmaz sayny-
dı, sayrıevinde incelemeleri yapılıyor. Köy Enstitüleri
ve Çağdaş Eğitim Vakfı, Kızılay'da Gökdelen'e taşın-
dı. Yeni adresi: Emek Işhanı Kat 7, No: 704 Kızılay.
Yeni telefonu 425 24 68, P.K. No: 534 Yenişehir/An-
kara. (Vakfa katkıda bulunmak isteyenler için: Ziraat
Bankası Ankara Yenişehir Şb. Hesap No:
304400/1853-4; Vakıflar Bankası Ankara Kolej Şb.
Hesap No: 2033 367. Vakfflar Bankası şubeleri hava-
le gideri almıyor.)
BUIJVIACA SEDATYAŞÂYAN
1 2 3 4 5
SOLDANSAGA:
V Kötü yola düs-
müş kadın. 2/ Os-
manlı mimarlığın-
da mukarnaslı
başlıklann en üst
bölümü... "Çok
önemli kişi"anla-
nunda uluslarara-
sıkısaltma.3/Di-
van edebiyatında
ölen bir kimsenin
ardından yazılan
şiirtürü. 4/Demet
durumundakı
ekinler... Hz. Mu-
hammed'in yaşa-
mını anlatan yapıtlara veri-
len ad. 5/ Ender, seyrek. tlk-
çağda kendi yasalanyla yö-
netılen bir ya da birkaç kent-
ten oluşan devlet. 61 Bir ılı-
miz... Bilgisiz, kültürsüz
kımse. 7/ Uye... Edebiyatta
etkiyi çoğaltmak için bir şe-
yin tersini söyleyerek alay et-
me. 8/Cılız, zayıf... Bağışla-
ma. 9/Tehlike işareti... "Do-
ğar — midelerden nur topu
ihrilaller" (Faruk Nafız Çamlıbel).
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Solungaç. 2/ Kök, asıl, temel... Yahudiler'de, çölde yaşa-
dığına ve bütün günahlann nedeni olduğuna inanılan şey-
tan. 3/ Filmlerde kendine tutulan erkekleri mahveden, güzel
ve acımasız kadın tipi... Emile Zola'nın bir romanı. 4/ Ni-
ne... Bir nota... Rütbesiz asker. 5/ Kişinin kendisine karşı
duyduğu aşın hayranlık. 6/"Meh-i bürc-i ânzında gönül ol-
du hâle mail I Bana kendi tali'imden bu siyah —- düştü"
(Şeyh Galip). II Bulaşık yıkanan musluk teknesı. 8/ Sahip,
malik... Burdur ılinde bir baraj. 9/tştahı açmak için yemek-
ten önce ıçilen içki.