28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 HAZİRAN 1995 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 ALLEGRO EVİN İLYASOĞLU Haftanın Portresi: Hüseyin Sermet 23.1stanbul Festivali'nin açı- lışında GürerAykal yönetimin- deki Cumhurbaşkanlığı Senfo- nı Orkestrası'na Hüseyin Ser- met (1955) solistolarak katıldı. Fransa'da yaşayan piyanıstimiz Hüseyin Sermet'in parlak pi- )!ajıistliği yanı sıra ilginç bir yö- nu de sûrekli kendıni yenıle- mek çabasında oluşu. Aİkan gi- bi bugüne kadar pek kimsenın ilgilenmediği bir besteciyi orta- ya çıkanşı, oda müziğinde par- lak solistlerle işbirliği yapması önemli yönleri Sermet'in. Fransız besteci Alkan'ın yapıt- lanndan oluşan CD'si Fransa'da Altın Plak Odü- lükazandı. Fran- sız besteci Char- les Valentin AJ- kan'ı (1813- 1888), ilk kez Cemal Reşıd Rey salonundakı resitalinde bizie- re tanıştırmıştı. Olaganüstü tek- nık zorluklann- dan ötûrû pek az piyanistin rağbet ettiği bir besteci. Hüseyin Sermet aynca oda müzi- ğinde de hünerinı göstermekte. Son yıllarda hemen her yıl ya parlayan bır Korelı piyanısti, Kun VVbo-Paik'ı getirdi yanın- da; ya dünyanın önde gelen ta- nınmış piyanistı Pires'i, ya da pınl pınl bır genç kemancıyı, Tedi Papsvrami'yi sundu. Hüseyin Sermet (1955), An- kara Devlet Konservatuva- n'ndan Fertıunde Erldn'in ög- rencisi olarak mezun oldu. 1%8'de *HarikaÇoculdar''ya- sası ile Paris'e gitti. Paris Kon- servatuvan'nda Sancan, Brun- hoff ve Messiaen'ın öğrencılen oldu. Boulanger ve Curcio ile çalıştı. Kazandıği pek çok ulus- lararası ödülün en önemlisi 1983'te Kraliçe Elizabeth Ya- nşması'nda fınale kalmasıydı. Son yıllarda üst üste kazandığı Altın Diyapozonlarla Avru- pa'da ününü arttırdı. Bir televizyon programımız- da müzik dünyasına bakışını şöyle anlatmıştı: "Ben müzikten konuşmayı hiç sevmem. Hani bazılan var- dır. Müzik havattaki her şeydir oniar için. On sekiz saat çalıs- mazlarsa hasta olacaklannı, müzikten uzak kalırlarsa öle- ceklerini söylerier. Bütün bun- lar gülünç. İçten değil. Benim için müzik hayattaki her şey de- ğil. Ben piyano çaldığun için iyi miLasven değüim. M üzisyen oV duğum için piyano çahyorum. Bir gemi kazası olsa, ıssız adaya kapanmak zorunda kalsam, müzisvenligim biter mi sizce? Müzik benim içimde. Bu bir iç kulak oiayL..Ben müzisyenim diye- rek tek boyutiu yaşamak gerek- mez_.lnsanın bir- şeyler vermesi, fle- tişime ihnvacı var. Önce algılâmanız. esinlenmeniz ge- rekir ki sonra ve- rebilin. Hiçbir şey algüamadan ver- meye çahşmak sırça köşkte otu- ran sanatcımn nö- rotik durumudur. Hayaö en zengin boyuoarda yaşayıp. hiçbtrşey- den çekinnieden. kaçmadan, onun getinügi bir otgunluk ve verilerle sanatınta yüceltmek yoiu daha ilginçtir. Ben bu yoiu tuttum." Hayatında yedi araba kazası ve bir motosıklet kazası var Hü- seyin Sermet'in. Bugün piya- nist olmasaydı araba yanşcısı olabtleceğıni söylerken sporile sanat arasında şöyle bir karşı- laştırma yapıyor: "Spor objektif veriiere daya- h, sanat ise subjektif. Bir insan sportif ruhlu olur,o gün en yfik- sek kondisyonundadır, ama onun için ileride daha hizb ko- şacak diyemezsiniz. Piyanist ise çok daha kompüke bir seyin pe- şinde koşuyor." Hüseyin Sermet'i her dinle- yişimizde. imgesel zenginliğı, sononte dennlıği ile giderek bir bilgelik kazandığına tanık olu- yoruz. Bir festival biterken öteki başlıyor Piyanist Helena Grimaud, 1995 Eylül ayında Abbado yönetimindeki Berlin Filarmoni Orkestrası ile çalacak. Yelda Kodallı ise eylül ayında Zubin Mehta yönetiminde La Scala'da Lucia'yı oynayacak. Istanbul, kültür festivallerinden yana zengin bır kent oldu artık. Bir festivali bitırirken diğerine başlı- yoruz. Bazen bir-iki festival üst üste bi- le geliyor. Geçen hafta Yapı ve Kredı Bankası'nın düzenlediği 8.Uluslararası Gençlik Festivali sona erdi. Bu hafta 23.Uluslararası Istan- bul Müzik Festivali başladı. Böy- lece Aya trini'den Atatürk Kültür Merkezi'ne, Açıkhava Tiyatro- su'ndan Cemal Reşid Rey konser salonuna tstanbul'un her salonu Soprano Yelda Kodalh. haftalarca dolu günler geçirmekte. Gönül ister ki her etkinlik ses bul- sun ve bu salonlar her seferinde dolup tassm. Kodalh ve Grimaud Geçen hafta Yapı Kredi Gençlik Festivali'nin iki önemli solisti var- dı: Piyanist Heiene Griamud (1969) ve soprano YekJa Kodallı (1968). Her ikisınin de ortak pay- dası, çok fazla öğretmen kanştır- madan, kendi tutku ve çalışma dı- siplinleri ile sanat dünyasında iler- lemeyi başarabilmiş olmalan. Pi- yanist Grimaud 1995 Eylül ayın- da Abbado yö- netimindeki Ber- lin Filarmoni Or- kestrası ile çala- cak. Yelda Ko- dallı ise eylül ayında Zubin Mehta yöneti- minde La Sca- la'da Lucia'yı oynayacak. Fransız piya- nist Grimaud, çocukluk enerji- sini kanalize edebilmek için 9 yasında piyano çalmaya başla- mış. Üç yıl için- de kendini Paris Konservatuva- n'nda bulmuş. Jack Fevrier gibi son derece disiplinli bir ekolün us- talanyla çalışma fırsatı bulduğu halde, bu öğretmenlerin "sistem kurbanı" olduklanna karar verip, çalışmalannda kendini daha özgür kılmak istemiş. Kendi kendine altı ay eve kapa- nıp istedıği parçayı çalışmaya, di- lediği besteciyi çalmaya kalkışmış. Ve konservatuvardaki öğretmen- lerinin onayı olmadığı halde Mos- kova'da Çaykovski yanşmasına gırmış; 12 finalist arasında yeral- mış. Bu arada Barenboim ye Arge- ricb gibi ünlü müzikçilerle dost- luk kurup kendini sık sık onlara dınletme firsatı bulmuş. Piyanoyu çalarak çalışmak kadar notayı ana- Iitik bir şekilde incelemenin öne- mini ka\ramış. Rachmaninof, Brahms,Schumann'ın yapıtlann- dan öriilü CD'leri var. Halen Av- rupa'daki konserlerinde ve geçen ay New York'ta verdiği konser ar- dından eleştirmenlerce doruğa tır- manmakta olduğubelirtiliyor. Gri- maud tstanbul Festivali'nde Bach/Busonj Chaconne'u güçlü bir teknik ancak oldukça mekanik biryaklaşımla seslendirdi. Brahms op. 116 ve bis olarak çaldığı op. 118 piyano parçalannda daha derin bir tutku, Beetho- ven'ın sonatında ise daha bir çalgı- sıyla özleşleşmesi beklenirdi. Birden parlayan ve çok sayıda konser ver- mek dunımunda kalan genç sanat- çılann bazen kaçı- nılmaz yazgılan oluyor bu. GencerŞan Yanşması DUŞUNCEYE SAYGI Leyla Gencer adına bir Şan Ya- nşması düzenleniyor. Yapı Kredi Bankasi kültür hizmetlen arasına bir de uluslararası yanşma kattı bu yıl. 1995 Eylül ayında jünsinin seçkin müzikçiler- den oluşacağı bir şan yanşması düzenleniyor. Bu yanşmaya dünyanın her kö- şesinden 18-32 yaş arasında her ses grubundaki şancı katılabile- cek. Birinciye 5 bin dolar olmak üzere toplam 10 bin dolar ödül da- ğıtılacak. Sonra da Yapı Kredi Gençlik Festivali kapsamında bir gala konseriyle binnci halka tanı- tıiacak. tlgı duyanlarağustos başı- na kadar Yapı Kredi'nin Beyoğ- lu'ndaki Kültür Merkezi'ne baş- vurabilir. Iki yılda bir yinelecek bu yanş- manm iki önemli boyutu var: Her şeyden önce LeylaGencer gibi şan tarihine geçmiş bir sanatçımıza saygın bır gösteri oluşu; öte yanda Leyla Gencer adıyla dünyanın her köşesinden genç yetenekleri Tür- kiye'ye çağırabilmemiz. Jüri üyeleri ise Viyana Halk NewYork Filarmoni Orkestrası Kurt Masur v önctimindeiki kon- ser verecek. Operasrnın, Tulus, Roma, La Sca- la ve Covent Garden gibi önemli opera kuruluşlannın seçkin sanat- çılanyla Leyla Gencer ve Aydın Gün'den oluşuyor. 23.festival başlarken Bu yılki festival Dolmabahçe sa- rayında özel bir konser ile açılış yaptı. Soprano Zehra Yıldız ve bas Aytıan Baran, piyanist Judhh l'lu- ğ eşlığınde zanf bir konser verdı- ler. Festivalin ilk hafta dinletılenn- den bugün Kudsi Erguner'in tt Ta- rih Boyu Hoşgörü" konseri var. Kurt Masur yönetimindeki New York Filarmoni Orkestrası 'nın iki konserinden birincisi Beethoven ve Şostakoviç senfonilerine; ikincisi ise Webern, Barber ve Mahler gi- bi daha bir 2O.yüzyıl yapıtlanna aynlmış. Ve festivalin odak noktası olan Saraydan Kız Kaçırma temsilleri- nin ilki yann akşam Topkapı Sara- yı'nda başlıyor Pazargünü Şefıka Kutluereş- liğinde şef Mackerras'ın yönete- ceğı Iskoç Oda Orkestrasfnın ve pazartesı günkü Tokyo Kuarte- ti'nin konserleri kaçınlmayacaket- kinlikler. Riccardo Muti kazandığı başanlara karşın, 'Son diye bir sözcük yoktur' görüşünü benimsemiş ^feniliğe açık ve meydan okuyan bir şef 2001 yılına kadar konser bağlantılan yapan, dünyanın en büyük şeflerinden biri olarak nitelendirilen Riccardo Muti, bu süre dolduktan sonra daha az orkestra yönetmeyi ama daha çok yolculuk yapmayı, kendisi ve bu gezegen hakkında daha çok şey öğrenmeyi planlıyor. Gelecekte ise köklerine, Napoli'ye dönmeyi düşünüyor. KûMrServisi-UScala, bugüne dek ArturoToscani- ni, Maria Callas gibi ısim- lerle dinginliğını hep koru- du. Ancak bu ayın başında yaşanan bir olay kuşkusuz opera tarihinin ilkleri arasın- da yerini alacak. 'La Traviata'nın sahne- lenmesınden az önce, her an patlamaya hazır gibi görü- nen seyirciler tam yerlerini almışken 'La Scala' orkest- rası grev karan aldı. Dünya çapında bir orkestra şefı olan müzik direktörü Ric- cardo Muti, piyanosunu sahneye taşıdı ve sanatçılar sahnede yerlerini alırken tek başına çalacağını açıkladı. Gecenin sonunda Muti, izleyici için eskisinden daha büyûk bir kahramandı. An- cak kazandığı utku, ttal- ya'daki politik kaostan ister istemez 'La Scala'nın da et- kilenmesi yüzünden ünlü şefte melankoli yaratmıştı: "Saatlerce bir bOet alabil- mek için kuyrukta bekleyen ya dabaşkakentkrdengeten o insanlara iki saattik bir ze-vk vaşatmak istedim. O gece herkes kayiıetmişti; iz- leyici ka> betmişti çünkü da- ha iyi bfa- 'La Traviata' hak ediyordu. La Scala, direktö- rü vç İtaha kav betmişti''. Muti, orkestranın eleman- larma, ücret ve çalışma ko- şullan konusundaki şikâyet- leroıidesteklemedığini söy- le<±. Özellikle de izleyiciye SCMdakikada sırt çevirdikle- ri için... Ancak bunun birda- ha yinelenmeyeceğine ina- nı^or. La Scala'nın sezonun so- nuüda sahnelediği diğer iki ofaeranın Verdi'nin 'Fals- taffı ile Offenbach'ın 'Tales o f Hoffinann - Hoffinan'ın Mitsallan'nın bundan etki- lexroemesi gerektiğıni belir- ter Muti, "Falstaff*uı dedi- ği pbibenyenjdenbaslama- ytm tuzınnı" dıyor. Muti, La Scala'da olup bi- te-rleri şöyle anlatıyor: "Dı- ş^ndanbirinegaripgetebür Verdi'nin operalannı Scala'ya getirebilmek için uzun bir savaş verdim". 'La Traviata' ve 'Falstaff' artık sahnelenebildiğine gö- re Muti bu savaşı kazanmış. "Burada Verdi'nin operala- nnı sahnelemek zor. Çünkü her İtalyanın bunun nasıl ya- pılması gerektiği, kimlerin rol aiacağı, künin yönetece- ği ve orkestra şefınin kim otacağı konusunda belli bir düşüncesi var. Aynen futbol- da olduğu gibi. Takunda kimkrin oiacağı konusunda herkesin bir fikri var" diyor. Kuşkusuz her Italyan, Vendi uzmanı değil. Pek çok Italyanın şimdiye dek daha iyisinin yapılamadığını dü- şündüğü, Vlsconti'nin unu- tulmayan 'La Traviata' pro- düksiyonunda Maria Cal- las'ın ruhu var. Muti de daha sonra ger- çekleştirilen bütün prodük- siyonlann başansız olduğu- nu düşünüyor: "Von Kara- jan'uı 26 yıl önce yaptiğı ve benim çok beğendigim 'La Traviata'yı bfle izleyici hiç beğenmemiş, Von Karajan. La Scala'yı pol» korumasın- da arka kapıdan terk etmek zorunda kalmtştı. Ben bu Berlin ve Viyana Filarmoni Orkestralannın konuk şefi Riccardo Muti yüm altı ayını son yıllarda geüstiğini söylediği 'La Scala'ya ayırmış. duruma daha fazla dayana- madım. 'Rigoletto', 'La Traviata' ve 'II Trovatore'siz bir La ScaladüşûnülemezdL Cesaretinü toplayip işe ko- yuldum". Muti, 1990 yılında 'Rigo- letto'yu sahneye koydu. Bu- nu, Italyan film yönetmeni Lfliana Cavani'nin gerçek- leştırdiğı başanlı bir 'La Traviata' prodüksiyonu iz- ledi. Bu prodüksiyon mayıs ve haziran aylannda La Sca- la'da sergilendi. Operanın yeni bir prodüksiyonu, ağustos ayında Salzburg'da. eylülde de Tokyo'da sahne- lenecek. Bu 'Traviata' Pa- ris'tekı Theatre de l'Ode- on'un Ispanyol yönetmeni Lluis Pasqual tarafmdan sahneye konacak. Muti, farklı ülkelerin izle- yicilennin 'La Traviata'ya farklı birtepki gösterdığinin farkında: "Almanlann ve Avusturyahlann en iyi izteyi- ciler olduğunu düşünüyo- rum. tngiliz izlcyki çok na- zik. Japonlarsa farklı. Bizim müziğinıizi ögreniyorlar ve neredeyseşükran duygusuy- la her aynntıyi özümsemeye çahşıyorlar". Muti'nin meydan okuma ve değişiklikten hoşlandığı da ortada. Milano. Viyana ve Salzburg arasında mekik dokuyan sanatçı, yılın altı ayını La Scala'ya adamış durumda. Aynı zamanda Berlin ve Viyana filarmoni orkestraiannın konuk şefi. "Vij'ana Filarmoni Orkest- rası, beni La Scala'daki ken- di orkestramdan dahaiyi ta- nıyor. Çünkü 1971'den beri onlarla birtikteyim. La Sca- la ile iseyalnızca dokuzaydır birlikteyim" Viyana Filarmoni Orkest- rası'na övgüler yağdınyor: "Onlarla çalışmak büyûk bir zevk. Çünkü çok yete- nekli müzisyenler. Belki de dünyanın en büyük orkest- rası... İki orkestra arasında karşılaştırma yapmak zor. V iyana Filarmoni güçlü bir geİeneğin yanı sıra son dere- ce yetenekli müzisyenlere sa- hip. La Scala ise bir opera orkestrasL" Muti, La Scala orkestrası- nın son yıllarda büyük ölçü- de geliştiğini düşünüyor. Zaman zaman Orchestre National de Paris'yi de yö- neten ünlü şef, "Son ûç yıl içinde Viyana Filarmoni ile çok seyahat ettim. Japon- va'ya, ABD'ye, Almanya ve Ingiltere'ye gittik. Onlarla çok sayıda plak da yaptun" dıyor. Dünyanın en büyük şefle- rinden biri olarak nitelenen Muti, Viyana Filarmoni Or- kestrası'nın 1997'de ve 2000 yılında vereceği yeni yıl konserlerini de yönete- cek. Bugüne dek kazandığı ba- şanlara karşın, hâlâ kendini geliştirebileceğini düşünü- yor. "La parole 'fine' non ex- ist- 'Son' diye bir sözcük yoktur" diyor. En sevdiği besteci yok. Verdi'ye karşı derin bir sev- gi duymasına karşın "Tipik bir Verdi şefi değUim" dıyor. Bütün besteciler içinde Mo- zart'la tanışmak istediğini söylüyor. Insanlığin tüm ni- teliklerini, eksiklerini, se- vinci ve acıyı bir araya geti- rebildiği için... Farklı bestecilerin müzik- leri üzerinde çalışmak ente- lektüel ve müzikal bir çevik- lik gerektiriyor olmalı... "Wagner, gizemli bir dene- yündL Sözgelhni 'Parsifal'. Ondaöyle şeytansı ve gizem- li bir öge var ki her perfbr- manstan sonra yeniden dün- yayageoyorsunuz sanki" di- yor. 2001 yılına kadar konser bağlantılan yapan sanatçı, bu süre dolduktan sonra da- ha az orkestra yönetmeyi ama daha çok yolculuk yap- mayı. kendısı ve bu gezegen hakkında daha çok şey öğ- renmeyi planlıyor. Gelecekte köklerine, Na- poli 'ye dönmeyi düşünüyor "Yavaş yavaş güneye geri dö- neceğün. En azından zihin- sel olarakçünkü şimdi bunu fiziksei olarak yapacak vak- tim yok. Akdeniz'i, ışığuıı, kokusunu ve kültürünü öz- ledim" MEMET FUAT Seçmenin Gücü Demokrasiyle yönetilen ülkelerde seçilerek belli yeriere gelenler, doğal olarak, seçmenlerden çeki- nirler. Uluorta konuşmalar yapmaz, kamuyounda olumlu karşılanmayacak davranışlanda bulunmazlar. Bir milletvekili, bir bakan, siyasal bir görevle ülke- mizegelmişkadınlardan "orospu'yada "kahpe"d\- ye söz ederse, bunun yankısız kalmayacağını, bü- tün uygar seçmenlerin kendisine karşı döneceğini bilmez mi? Içerde dışarda çeşitli kuruluşlann, özellikle de ka- dın derneklerinin ayağa kalkacağını düşünemez mi? Siyasa adamı inceliğini bırakın, kalınlığı da kalma- mış görünüyor. Demokrasilerde ulusal egemenliğin güvencesi olan oylann çok dikkatli kullanılması gerektiğini, bu tür olaylarla karşılaştıkça seçmenlerimiz herhakje daha iyi anlıyorlardır. Aslında bütün bunlan paylaşıyoruz. Bir bakanımızın söylediği kadınlığı aşağılayan söz- ler, hiç kuşkusuz, hepimizi bağlıyor. Aynı hükümetin başka bir bakanı Sayın Aysel Bay- kal bunu açıkça belirtmiş: "Türkya da yabancı kadınlara söylenmesi önem- li değil. Bütün kadınlann, bütün dünya kadınlannın tepki göstereceği sözcükler bunlar. Toplum olarak hepimiz bu sözlerden sommluyuz." (Cumhuriyet, 15 Haziran 1995) Işıl Özgentürk ise oylanmızla seçtiğimiz insanla- nn büyük bir çoğunluğunun böyle sözler söyleyebi- leceği kanısında. "Türkiye bu insanlann yönetimine layık değil" di- yor. Bir darbe döneminde yaşanıyor olsa, tamam, ba- şımıza zorla geçtiklerini düşünebiliriz. Ama seçimler yaptık, sandıklann önünde kuyruk olup oy verdik. O insanlar, bizim oylanmızı alarak yönetime geldiler. Yaptıklan her işten, söyledikleri her sözden so- rumluyuz. "Layık olduğumuz budur" demek zorun- dayız gibi geliyor bana. Ama Işıl özgentürk herhangi bir kimse değil. Bir sanatçı. Biryazar. Bir film yönetmeni. Bu ülkenin in- sanlannı çok iyi tanıyan, duyarlı bir kişi. Seçimlerin bir ülke halkını yönetime yansıtacağı- na inandığım kadar, onun gözlemlerine, değerlendir- me gücüne de inanıyorum. öyleyse aksaklık nerede? Neden halkımız olumlu niteliklerini oylanna yansı- tamıyor? Demokrasimizin herhalde iyice bir gözden geçiril- mesi gerekli... Hiçbirsiyasal önder, "Ben kimiistesem, seçtiririm" diyememeli, hiçbir parti ne yaparsa yapsın, seçim- lerde aiacağı oyun değişmeyeceğini düşünememe- li... Kamuoyu seçim sandıklanna yansıyan bir denet- leme gücü gösteremezse, ülkenin yönetimi, hizmet yanşında olanlann değil, çıkaryanşındaolanlann eli- ne geçiyor. Bunu yıllardır yaşayarak gördük. Sorumluluklan paylaşma anlayışımızda da büyük kopukluklar var... Bir bakan kötü bir davranışta bulunduğu zaman, Bakanlar Kurulu'nun başı olarak göstermesi gereken tepkiyi göstermezse, başbakan da o davranışın so- rumluluğuna ortak olur. Milletvekilleri ile bağlı olduklan partiler arasındaki ilişkide de bu sorumluluk paylaşması geçerlidir Her- hangi birmiletvekilinin yaptıgı kötü birdavranış, par- tisini de sorumlu kılar. Kürsüde konuşma yapan bır karşıtını gidip yum- ruklayan ya da Millet Meclısi Başkanı'na su atan mil- letvekillerini öncelikle kendi partilerinin açıkça kına- yıp cezalandırmalan gerekir. Bu savsaklanır, geçiş- tirilirse, o zaman yapılan kötü davranışın sorumlulu- ğunu parti üstlenmiş olur. Parti yönetimlerini uyarmak, gerekirse cezalandır- mak ise üyelere düşer. Örgütün tepkisı de yetersiz kalırsa, son söz elbette seçmenlerindir. "Ben kötü davranışlarda bulunan bir milletvekili- ne oy vermem, o milletvekiline tepki göstermeyen, olayı kapatma yoluna sapan partiye de oy vermem " diyebilen seçmenler olmadıkça, îürkıye'de demok- rasinin iyi işlemesını boşuna bekleriz. Seçmenin soluğunu yönetimin ensesınde duyura- cak uygar toplum örgütlerinin önemi ise, bizim gibi, halkı yüzyıllarca boyunduruk altında yaşamış ülkeler için, yaşamsaJ denecek kadar büyük... Safranbokı'da milyarhk tarîtii kitaplar çahndı • SAFRANBOLU (AA)Zonguldak'ın Safranbolu ilçesi belediyesi tarafından koruma altına alınan, aralannda Osmanlı döneminde Ibrahim Müteferrika'nın matbaa harfleriyle yazdığı ilk baskı kitaplar ile Fatih Sultan Mehmetin tuğrası bulunan el yazması tarihı eserler çalındı. Safranbolu Belediye Başkanı Mustafa Eren, 1700 yıllık Izzet Paşa Vakfiyesi'nde, dış kapısı demir olan, beş iç kapısı üç kilitle korunan tarihi kitaplann kapı kilitleri kınlarak çalındığını bildirdi. Başkan Eren, aralannda çok değerli el yazması Kuran-ı Kerim ile maddi değeri milyarlan bulan eserlerin de bulunduğunu, güvenlik görevlilerinin çahnan kitaplann sayımım sürdürdüğünü behrtti. Aksanarta 1 Sunset Boutevamf • Kültür Servisi- Aksanat'ta bugün saat 12.30 ve 17.30'da Bilry VVilder'ın yönettiği "Sunset Boulevard" adlı film gösterilıyor. Filmde başrolleri William Holden ve Gloria Swanson paylaşıyor. Aksanat'ta yann saat 12.30 ve 17.30'da da "Pavarotti in Hyde Park" konseri laser-disc'ten büyük ekranda izlenebilecek. Cuma günü ise Karajan yönetimindeki Berlin Filarmoni Orkestrası'nın konseri saat 12.30 ve 18.00'de laser-disc'ten büyük ekranda gösterilecek. Dünya Kitap'ta Meih Cevdet Anday • Kümlr Servisi- Dünya Kitap dergısinin 44.sayısında "Edebiyatta Tükenmeyen Dinamizm: Melih Cevdet Anday" bölümü yeralıyor. Mahzun Doğan'ın yazısında, Anday çesitli yönleriyle anlatıhyor, şiirlerinden örnekler ve tüm yapıtlannın listesi bulunuyor. Özdemir Ince, "Şair Gözüyle Siyasal Eleştiri"sinde, Demirel, Cindoruk, Çiller, Mesut Yılmaz ile ilgili düşüncelerini belirtiyor. Mehmet Başaran yazınımızda Eskişehir'i yazarlanyla tanıtırken, Murat Çulcu "Kültürümüzü Sarraflara Borçluyuz" diyor. Adnan Özer, Ispanya yayıncıhğını tanıtıyor okurlara. Derginin bu sayısında tanıtılan kitaplar arasında Prof.Dr.Fikret Işıltan adına yayımlanan Armağan Kitap, Cem Erciyes'in hazırladığı Uluslararası llişkiler köşesindeki Kremlin'in Sırlan, Bitmeyen Oyun, Ortdaoğu Neresi ve tdris Özyol'un tanıttığı Nietzsche'nin Dansı bulunuyor. DÜZELTME Özgen Acar'ın dün yayınlanan ünlü Fransız fotoğrafçı Nadar'ın New York sergisi ile ilgili yazısında yer alan 1954 ve 1957 tarihleri 1854 ve 1857 olacaktır. Düzeltı- riz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle