30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 HAZİRAN 1995 CUMARTESİ 12 DIZIYAZI Schengen'in aynmcı yüzüSchengen Sözleşmesi'ne Avrupa Birliği çerçevesinde- ki eleştiriler de şöyle sıralanı- yor: a. Maastricht Antlaşma- sı'nın yüriirlüğe girmesiyle, "Avrupa YktandaşhğT geçer- lik kazanacak. "iç göçmen- Kk" olarak adlandınlan, AB üyesi ûlkelerin vatandaşlan- nın bir başka AB üyesi ülke- de yaşamalan durumunda, çeşitli hak kısıtlamalanna uğ- ramalan üke olarak ortadan kalkacaktır. "Kişflerin serbest dolaşunı" kavramının gide- rek hayatiyet kazanmasıyla oluşan Avrupa Birliği, böyle- likle yeni bir aşamaya vara- caktır. Bu aşamada "dış göçmeıt- lik" denilen, ûçüncü ülke va- tandaşlannın herhangi bir AB üyesi ülkede sınırsız oturma hakkına sahip olmaianna rağ- men, hak eşitliğinden ve özellikle serbest dolaşımdan mahrum tutulmalan, aynmcı uygulamanın. dolaylı olarak daha da ağırlaştmlması anla- mına gelmektedir. TUrklyeli- PorteMzli ayrımı Örneğin, Belçika, Fransa ve Federal Almanya sınırlan- nın birleştiği ve ekonomık olarak bir bütünlük teşkıl eden bölgede on yıllardır otu- ran bir TC vatandaşı işçinin. değil oturduğu sokağın karşı kaldınmındaki işyerinde ça- lışmak, iş aramak, işyeri aç- mak, eğirim görmek veya sa- dece seyahat etmek için bilc çeşitli kısıtlamalar ve kontrol mekanizmalanyla karşı kar- şıya bırakılması, öte yandan aynı bölgeye binlerce kilo- metre uzakta ikamet eden ve bu bölgeyi ilk kez gören bir Portekiz vatandaşının serbest dolaşımla ilgilı en geniş hak- lan kullanabilmesi; karşı kal- dınmdaki işe girmesi veya karşı kaldınmın öbür ucun- daki eğitim enstitüsündeki meslek geliştirme kurslanna devam edebilmesi, oluşmak- ta olan bir "patrisyen" Avru- pası'nın yanı sıra, bir de 10 milyonluk bir köleler Avru- pası'nın kurulmakta olduğu izlenimini vermektedir. So- run, Avrupa'ya en son yerle- şen büyük topluluk olan Tür- kiye kökenii göcmenlerin resmi gelişleri tarihinın 30'uncu yılını aştığı günü- müzde, bu ikili Avrupa'nın daha kaç yıl bunu sürdürebi- lecegi noktasında düğümlen- mektedir. (1) Ankara Anlaşması ne getirlyor? AVRUPA'DA SERBEST DOLAŞEM SORUNU Dr. M. Ataman Aksövek / Ka\alıan l'vgur 7 •Schengen Sözleşmesi'y'e bu ülkelerde on yıllardır oturan bir TC vatandaşı işçi, değil oturduğu sokağın karşı kaldınmındaki işyerinde çalışmak, iş aramak, işyeri açmak, yalnızca seyahat etmek için bile çeşitli kısıtlamalarla karşı karşıya bırakılmaktadır. Ankara Ortaklık Anlaşması hükümlerine göre, gümrük birliğinin ardından, değil sadece Avrupa'da yerleşik Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlanna, Türkiye'de ikamet edenlere dahi serbest dolaşım hakkının tanınması gerekmektedir. Ancak Schengen Sözleşmesi bunlan gözardı etmektedir. ye vatandaşlan için uygulama alanına 8/9 Aralık 1989 tarihlerindeki Avrupa sokmalıdırlar. Schengen Sözleşmesi ise Konseyi toplantılannda kabul edilen •Maastricht Antlaşması'nın yürürlüğe girmesiyle, serbest dolaşımda yeni bir aşamaya ulaşılacaktır. Bu aşamada göçmenlerin, Schengen topraklarında serbest dolaşımdan mahrum tutulmalan, aynmcı uygulamanın daha da ağırlaştmlması anlamına gelmektedir. •Schengen Sözleşmesi Türkiye'nin imzaladığı anlaşmalan dikkate almadığı gibi, birkaç on yıldır Schengen toprakları üzerinde yaşayan TC vatandaşlannın konumunu daha da geriye götürmek perspektifi taşımaktadır. b. AB, degişik ilişkileri çerçevesinde, değişik ülkelerle anlaşmalar imzalamış- tır. 1963 yılında imzalanan ve 1964 yı- lında yürürlüğe giren (Ankara) Ortaklık Anlaşması 'nın hükümleri aşamalı olarak AT içinde çalışan TC vatandaşı işçilere serbest dolaşım hakkının sağlanmasına yöneliktir. Avrupa Adalet Divanı'na açı- İan davalann sonuçlan da bunu göster- mektedir. AB Adalet Divanı, Roma Antlaşma- sı'nın 238'inci maddesiyle kurucu met- nin kapsadığı tüm alanlarda üçüncü ül- kelere yönelik yükümlülüklerin yerine getirilmesinde Avrupa Birliği'nin yetki- li olduğunu açıkça bclirtmiştir. (2) Bu bakımdan 12 Eylül 1963 tarihli Ankara Ortaklık Anlaşması'yla ilgili konularda AB'nin adli organı olan Adalet Divanı yetkili olmaktadır. Her ne kadar, yukan- da işaret ettiğimiz davada, Divan, Türki- ye Cumhuriyeti vatandaşlannın serbest dolaşım hakkından yararlanamayacakla- nnı kaydetmişse de Adalet Divanı'nın gerekçelerinden başlıcası, "nonnal"ola- rak 1995'tegerçekleşmesi gereken güm- rük birliğinin henüz gerçekleşmemiş ol- masıdır. Dolayısıyla gümrük birliğinin ardından, değil sadece Avrupa'da yerle- şik Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlanna, Türkiye'de ikamet edenlere dahi serbest dolaşım hakkının tanınması gerekmekte- dir Schengen, anlaşmaları hiçe sayıyor Kaldı ki "Sevince" (3) ve "Kuş"(4) da- valannda AB Adalet Divanı sadece sos- yal konularda değil, "oturma hakkı" ko- nulannda da yetkili olduğunu ifade et- miştir. Adalet Divanı'nın haklı olarak kaydet- tiği gibi, sosyal nitelikli anlaşmalann AB'ye, belli şartlar dahilınde, yiüklediği "çalışma izni"verme zorunluluğu, bera- berinde "oturma izni"ni de getirmiyor- sa, tamamen teorik ve kâğıt üstünde kal- makta. hatta ilgili devietlerin Ankara Or- taklık Anlaşmasf ndan doğan yükümlü- lüklerini de yerine getirmemek için kul- landıklan birbahane olmaktadır. Bu yön- den de özellikle Maastrich Antlaşma- sı'nın da yürürlüğe girmesiyle ve AB üyeleri, tngiltere hariç, tek bir iş pazan yaratma yönelimini benimsediklerini açıkça ortaya koymuşlarken, Ankara Or- taklık Anlaşmasf nm çalışma ve buna bağlı olarak oturma izni konusunda tek tek Avrupa Topluluğu ülkelerine yükle- diği yükümlülükleri, en azından yerleşik (muntazam çalışma iznine sahip) Türki- bu noktalan hiç dikkate almadığı gibi, birkaç on yıldır Schengen topraklan üze- rinde yaşayan Türkiye Cumhuriyeti va- tandaşlannın konumunu daha da geriye götürmek perspektifi taşımaktadır. Yabancıların konumu tehlikede Hepsi AB ülkesi olan Schengen dev- letlerinde yaşamakta ve çalışmakta olan yerleşik yabancıların yüzde 70'i AB ile ortaklık veya işbirliği anlaşmalan imza- Iamış olan ûlkelerin vatandaşlandır. Schengen ülkelerinin kendi içlerinde ser- best dolaşımı gerçekleştirirken kapılan sıkı sıkıya kapamalan. Avrupa Birli- ği'nin çevre ülkelere yönelik açık bir po- litikaya yöneldiğini gösteren işaretlerin olmaması çok ciddi kuşkulan getirmek- tedir. c AB ülkeleri vatandaşı olmayıp, on yıllardan bu yana AB topraklannda ya- şayan ve şu andaki zenginliklerde payı olan yabancıların (5) konumu tehlikede- dir. AB ülkelerinin yönelimi. birliğin üye- si olan ûlkelerin vatandaşlanyla diğerle- ri arasındaki farkı azaltma yönünde de- ğil, daha da arttırmak yönündedir. Schengen bunun bir örneğidir. 'Çabşanlann Temd Hakları Topluluk Temel Kuralırl ve Avrupa Parlamento- su'nun 1990 yılında almış olduğu karar (6) göçmenler ve ailelerinin yaşam ve çalışma koşullannm üye ülkeler vatan- daşlanna yaklaştınlması yönünde ol- muştur. Olumlu, iyi niyet açıklamalannın kay- naklandığı. "Avrupa Konseyi Sosyal Te- mel Kuralı" ve "l luslararası Çalışma Örgütü Sörieşmeleri" (ILO/IOT) AB topraklan üzerinde yaşayan ve çalışan göçmenlere uygulanmaktan çok uzaktır. Türkiye daha aktif olmalı AB ülkelennde yaşayan en büyük ya- bancı grubun (7) kaynaklandıği ülke, yu- kanda adı geçen bütün uluslararası kuru- luşlara üye olan, AB ile ortaklık sözleş- mesi imzalamış olan ve Batı Avrupa ül- keleriyle politik ve askeri ittifaklar için- de olan Türkiye Cumhuriyeti, gerekti- ğinde. Batı Avrupa ülkelerine göçmen yollayan ülkelerle işbirliği içinde, AB ül- kelerindeki göçten kaynaklanan topluma uygulanan aynmcı muameleye karşı, uluslararası alanda daha da aktif olmalı- dır. (1) Nitekim, Fmnsız Cumhuriyeti'nin 1991 Haziran ayında Avrupa IşleriyleSorumİu Bakanı olan Bayan Elisabeth Guigou. Schengen Sözleşmesi'nin ka- bulüyle ilgili projeyi Ulusal Meclis e sunarken, Avrupa Topluluğu içi serbest dolaşım konusunda Avrupa Topluluğu ülkeleri vatandaşlanyla, Av- rupa Topluluğu dışı yerleşik yâbancılar arasında yapılan aynmcılığı, üstelik vurgulaya- rak, savunmaktan çekinme- miştir. Bayan Guigou, kanun taslağını sunarken aynen şöy- le demiştir "Bu şekilde ttalya 'ya yasal olarak girmiş Cezayirli, aynı koşullarda A Imanya'yagelmiş olan Polonyalı ve yine Belçi- ka 'da oturma izni bulunan bir Türkiye vatandaşı. enfazla üç ay olmak üzere, Schengen Söz- leşmesi'ni imzalamış başka bir devlet topraklan üzerinde seyahat edebilirler. Fakat, doğal olarak Avrupa yurttaşlanyla, üçüncü ülke yurttaşlan arasındaki konum faHanı görmezlikten geleme- yiz ve işte bu nedenle, bu so- nunculan, izni verilen süreyi geçipgeçmediklerini vegerek- tiğinde, dunımlannın yasal olup olmadığını kontrol ede- bilmek için bir beyanda bulun- mazorunluluğuna tabituttuk." (Actualites Migrations, No. 410/411 s. 5 1992-Paris) Görüldüğü gibi, Fransız Sosyalist Partisi üyesi, Bakan Bayan Guigou için, örneğin 30 yıldan beri Federal Alman- ya'daveya Belçika da yaşayan bir Türkiye Cumhuriyeti va- tandaşına aynma bir muame- leyapılması doğaldır. (2) Urteildes Gerichtshofes vom İOSeptember 1987; Ge- richtshof der Europaischen Gemeinschaften - Sammlung der Rechtsprechung des Ge- richtshofes 1987 - 8, Luxem- burg/Rechtssache 12/86Mer- yem Demirel gegen Stadt Schwabisch Gmünd. (3) Urteildes Gerichtshofes vom 20Sep- tember 1990; Gerichtshofder Europaisc- hen Gemeinschaften - Sammlung der Rechtsprechungdes Gerichtshofes unddes Gerichts erster Instanz 1990 - 8, Luxem- burgRechtssache C- 192/89/S.Z Sevin- ce gegen Staatssecretaris van Justitie. (4) Urteildes Gerichtshofes vom 16De- zember 1992; Rechtssache C-237/91 -Kâ- zım Kuş gegen Landeshauptstadt Wiesba- den. (5) AB ülkelennde yaşayan göçmenlerin önemli bir kesimi esla kolonilerin çocukla- ndır. Tartışılmaz bir konu, kolonilerin ta- lanının bugünkü Avrupa 'nın zenginlikle- rindeki payıdır. Bir diğer grubun ise tkinci Dünya Sava- şı 'ndan sonra, savaştan yıhlmış ülkelere gelerek bu ûlkelerin yeni baştan yapılma- larına önemli ve inkâr edilmez kathlan ol- muştur. (6)JOC, 16.07.1990 NO.C 175/180. (7) Batı Avrupa ülkelennde, esas ola- rak, bazı ülkelerdeyoğunlaşmalarma ruğ- men,yaklaşık olarak her üçgöçmenden bi- rinin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oldu- ğu düşünülebilir. Örgütlü suçlann ürkütücü yükselişi MÜSLÜM AKINCI Araştırma Gömvlisi Son yıllarda dünya ölçeğinde devietlerin siyasal ve ekonomik yapılan üzerinde çok ciddi etkilere neden olabilecek boyutlara varmış olan suç örgüt- lerinin, gerekli önlem alınmadığı takdirde, önümüz- deki yıllarda daha da büyük belalara neden olaca- ğını kestirmek zor olmasa gerek. Neredeyse bir dev- letin bütçesi kadar ınali kaynağa sahip örgütler ta- rafından işlenen suçlann toplumda 'güven bunalt- mı'na, her türlü siyasal ve toplumsal kokuşmuşlu- ğa yol açtığına, giderek ülke yönetimlerini 'tangen- topoli'ye (yolsuzluklar diyan) çevirdiğine tanık olu- yoruz. Orgûüü suçlann biçimi Aslında örgütlü suç olgusu, devlet erkinin zaafın- dan yararlanarak ekonomik çıkarlan kendinden ya- na döndürüp toplumda etkili bir güç odağı olma yö- nündeki çabanın ürünüdür. Örgütlü suç tipolojisi iki biçimde belirmektedir: I. Siyasi amaçlı örgütlü suçlar, II. Ekonomik amaçlı örgütlü suçlar (mafya). Ancak hemen belirtelim ki örgütlü suçlan 'amaç' yönünden bu biçimde aynmlandırmak uygulama- da her zaman için kolay değildir. Çoğu zaman bir ülkede siyasi rejimi değiştirmeyi amaçlayan terör örgütlen. bu amaçlanna ulaşmak için uyuşturucu •Birleşmiş Milletler'in yaptırdığı bir araştırmaya göre, örgütlü suç dünyanın en büyük ticari etkinliği durumuna gelmiştir. 1992'de dünya genelindeki uyuşturucu ticaretinden 308 milyar dolar elde edildiği tahmin edilmektedir. Eroin, kokain, kenevir satışmdan toplam 159 milyar dolar elde edilmiş, bunun 142 milyar dolarlık kısmı sadece Avrupa ve Kuzey Amerika'da gerçekleştirilmiştir. alanda at oynatmaktadırlar. 'kara delikJer' kaçakçılığı, silah kaçakçılığı, kara para aktanmı ve dönüştürülmesi gibi ekonomik içerikli suçlan da iş- lemektedirler. Günümüzde yaygınlık kazanan globalleşme ha- reketinin yarattığı elverişli ortamlardan yararlanan mafya, kıtalararası ağlannı da kurmaktan geri kal- mamıştır. Özellikle son yıllarda Avrupa Birliği ül- kelennde sınır denetiminin kaldınlması, bu suç ör- gütlerinın faaliyetlerini daha da kolaylaştırmıştır. Büyük parasal güç Mafya benzeri suç örgütlerinin bütçelennde dö- nen parasal kaynaklar, ülke içinde çekilip alınan vergilendirilmemiş çok büyük ekonomik değeri içerdiğinden, 'kayıtdışıekonomi'nin de odağı duru- mundadır. Birleşmiş Milletler'in yaptıgı bir çalış- maya göre son yıllarda dünya genelinde faaliyet gösteren mafya benzeri suç örgütleri, yılda dünya ticaret hacminin 3 trilyon dolarlık kısmını gerçek- leştirmektedirler. Böylece 'suç', dünyanın en bü- yük ticari etkinliği durumuna gelmiştir. 1992'de dünya genelindeki uyuşturucu ticaretinden 308 mil- yar dolar elde edildiği tahmin edilmektedir. Eroın, kokain, kenevir satışmdan toplam 159 milyar dolar elde edilmiş. bunun 142 milyar dolarlık kısmı sa- dece Avrupa ve Kuzey Amerika'da gerçekleştiril- miştir. Sicilya ve Kuzey Amerika'da Cosa Nostra, Ko- lombiya kartelleri, Rus mafyası ve Çin Triads gru- bu, Japon Yakuza, Fransa'da O'Pazzo yönetiminde- ki mafya, Brezilya'da Comando Vermelho. Biche- iros, The Death Squads mafyalan uyuşturucu, silah kaçakçılığı, fuhuş, kumar, kalpazanlık. kredi kartı sahtekârlığı, futbolcu simsarlığı. gasp, kara para ak- lama, nükleer hammadde kaçakçılığı gibi pek çok IMF'nin Uluslararası Mali Istatistikler Şubesi'ne göre, 1982 yılında, dünya finansal kaynaklanndan 80-100 milyar dolarlık kısım 'kara deüklerde' kay- bolmuştur. 1982-1992 yıllan arasında büyük örgüt- lü suçlardan zoralım yoluyla 8.5 milyar dolar kara para ele geçirilmiş, bunun 1.3 milyar dolan salt Ital- ya'da gerçekleşmiştir. Öte yandan Italya'da 1992'de mafyanın hukuk dışı etkinliklerden 17 milyar do- larlık değerelde etriği öngörülmüştür. Buna karşın, ABD'de Wharton Enstitüsü'nün yaptığı birçalışma- da, Amerikan Cosa Nostra'nın etkınliklerinden 52 milyar dolar elde edildiği öngörülmektedir. (1) Suç örgütlerinin bağlantılan salt kendi içindeki ilişkilerle sınırlı kalmayarak ülkenin emniyet, ada- let. yasama organı gibi erklerine kadar uzanıp ucuz bazen çok yetkili ve etkili mevki ve makamlara do- kunabilmektedir. Bunun nedeni olarak da daha çok siyasal ahlakın had safhada bozulması. denetim or- ganlannın şu veya bu biçimde susturulmalan, işle- yemez duruma getirilmeleri olarak gösterilebilir. (1) UNITED Nations, (1994), Organized Crime, UN Conference, ANSA Dossier, Naples, Novem- ber 21,23 1994. UN: Roma. SÜRECEK POLİTİKAVEÖTESİ MEHMED KEMAL • ••Zaman Donımış Gibi Cahit Sıtkı Tarancı şu dizeierinde, "Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan I Gençliğimi yaşayayım yeni baştan.. "der. İlkgençliği yeniden yaşamakolası de- ğil ama, kişi gene özler. Sorsam eski arkadaşa, "Gençliğini yeni baştan yaşamak ister misin?" "Istemem" der. - , "Neden?" "Ben gençliğimi yaşamadım ki, hiçbir zaman genç olmadım." Gerçekten de 1940-1950 arası bir dönem var; bu yıllann gençliği bir demokrasi rüzgânnın peşine ta- kılmış, oradan oraya savrulmuştur. Ne demokrasi gelmiş ne de getirmek isteyenler getirebilmiştir! "Ey demokrasi, senin uğrvna ne cınayetler işlendi" di- yenler haklı çıkmıştır. Şöyle bir çevrenize bakın, hâ- lâ ne cinayetler işlenmiyor mu? Yeni işlenecek cina- yetlere de kapıiar ardına kadar açık değil mi? Beylik bir soru vardır; sorulara yanıt bulamayınca, "Ne olacak bu memleketin hali" diye sorarlar. Orta- lık kanştı, sorunlar sıkıştı mı bastınrlar beylik soru- yu: "Ne olacak bu memleketin hali?" Bu memlekete hiçbir şey olmaz, bunca harra gür- radan sonra bir de bakarsınız her şey yerli yerinde duruyor. Memleket batacak diye bakanlar kendile- ri batmışlardır. "Küp üstûne küp dizseler En alttakini çekseler Seyreyle sen gümbürtüyü." Hiçbir gürültü olmaz, hiçbir şey olmamış gibi her şey yerli yerine oturur. Ceza yasasında bir ilerleme var. 141 - 142'nci maddeler kaldırıldı. Bu maddelerin içerdiği cezalar da suç olmaktan çıktı. Eskiden solculuğu kınadık- lan zaman, kınadıklan kişiye, "Moskova'ya.. Mos- kova'ya!" diye bağırırlardı. Şimdi bağırmıyorlar. Gi- dileceği söylenen Moskova da eski Moskova değii. Artık solculuğu cezalandırmak için yasalarda birçok maddeler var. Dönem değişti. Maksim Gorki'yi devrimden sonra Leningrad'da bir fınna götürürler. Gençliğinde Gorki de fınncı çı- raklığı ettiği için fırınlann ne biçim yerler olduğunu bilir. Güzel bir fınnı gösterirler. Tertemiz, dört bir ya- nı pınl pırıl olan fınnı dolaşan yazar, işçilere sorar: "Günde kaç saat çalışıyorsunuz?" "Yedi saat, en çok sekiz saat." Gorki ağzını doldura doldura uzun bir "Ooo" çek- tikten sonra: "Bizim dönemimiz başkaydı... Biz on sekiz, yirmi saat çalışırdık..." der. Sonra duralar, kendi çalıştığı dönemi, kendinden sonraki dönemi düşünür, elbette bir aynmı olacak- tır. "Çok sevindim" der. Elbette siz bizden daha az çalışacaksınız. Fınn işçilığine eskiden dayanılmaz- dı. Vardiya yöntemiyle çalışılmazdı. Saatler birbiri- neeklenirdi. Yahya Kemal, Gorki'nin öykülerini hiç sevmez- miş, "amele hikâyesi" dermiş. Çoğu öyküleri de ra- krya benzetirmiş. Gorki'nin öyküleri rakıya benzer mi bilmiyorum. Ama üstat, rakı için, "Geceyi aydınlatır, sabahıyıkar" dermiş. Zaman olduğu yerde donacak değil ya, bazen de güneş karşısında buz gibi eriyecektir. BULMACA SEDAT YAŞAYAIV 1 2 3 4 SOLDANSAĞA: 1/ Osmanlı devle- tinde, türlü devlet hizmetleri için aday olarak yetiş- tirilen gençlere venlen ad. 2/ Bu- lunan yerden daha yüksekte kalan düzlük... Bir çal- gıyı doğru ses ver- mesi için ayarla- ma. 3/ Bir taşıtın hızını kesmeye yarayan düze- nek... Aritmetikte bir kuvvetın derecesını veren sayı. 4/Kısa kır şiiri... Taraf. 5/ Bir soru sözü... Kaş ilçesı açıklannda bir ada. 6/ Eti be- ğenilen bir denız balığı. II Başkasınm strtından geçinen kimse... Olumsuzluk belirten bir önek. 8/ Bir şeyi anımsa- mak için yazılan kısa yazı... Halk dilinde mısıra verilen ad. 9/ Edirne'nin bir ilçesi.. Kenar süsü. YUKARIDAN AŞAĞ1YA: 1/ Akçaağaç da denilen, tahtası hafıf ve sağlam bir ağaç. 2/ Çingene çadın... Kırgızistan'ın para birimi. 3/ Artfaur Ha- iley'ın tanınmış bir romanı... Yapraklan çay gibi haşlanarak içilen bir Güney Amerika bitkisı. 4/Genellikle bayrarnda ko- nuklara ikram edilen bir tür kokulu çörek. 5/Bir nota... Ege bölgesine özgü zeybek türü bir halk oyunu. 6/ Motorlu ta- şıtlann elektnğini sağlayan aygıt... Tuzlanıp kurutulmuş yi- yecek. 7/ Bir şey üzenndekı gerekli bilgi. 8/ Şarlu, türkü... Nevşehir'in bir ilçesi. 9/Volga'dan sonra Avrupa'nın ikinci uzun ırmağı... Iskambilde koz. BOYABAT ASLr^E HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Esas: 1991/9 Karar: 1993/227 Davacı Hanife Eyüpoglu vekili tarafindan davalılar So- mesko Yapı Kooperatifi aleyhine mahkememize açılan alacak davasımn yapılan açık yargılaması sonucunda, mahkememizce davanın kabulüne ilişkin verilen karar Yargıtay 15. Hukuk Dairesı'nin 22.2.1995 tarih ve 1995/345-940 sayılı ilamıyla onanmakla, davalılar Ah- met Ateş, Yahya Yayla, Selahattin Aslan, Sebahattin Şim- şek, Satılmış Kurt, Ahmet Sönmez, Kadir Urgancı, Hü- seyın Şahin, Arif Azer, Mustafa Özdemir, Mahmut Yük- sel ve Salih Santaş'a Yargıtay ılamı tebliğ olunamamış, işbu Yargıtay ılamının ilanından itibaren 15 gün ıçerisın- de kesinleşeceği ilanen tebliğ olunur. Basın: 26235 BAKIRKÖY 3. SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 1995/557 Mahkememizce verilen 1995/557 E. sayılı karan ge- reğince; Rize ili merkez ilçesi Kireçhane, Cilt No: 094-01, Say- fa No: 39, Kürük Sıra No: 8'de nüfusa kayıtlı. Adnan ve Sevim çocuklan 1978 doğumlu Selma Bayraktaroğlu, 1980 doğumlu Sabn Bayraktaroğlu, 1985 doğumlu Ay- sun Bayraktaroğlu ve 1986 doğumlu Kemal Bayraktarog- lu'nun yaşlannın küçûk olması sebebıyle, Rize ılı, mer- kez ilçesi Kireçhane, Cilt No: 094-01, Sayfa No: 40, Kü- tük Sıra No: 8'de nüfusa kayıtlı amcalan Sabri ve Fatma oğlu, 1%1 doğumlu Galip Bayraktaroğlu'nun vası ola- rak tayınine karar verilmıştir. llan olunur. 12.5.1995 Basın: 26880
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle