Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17 HAZİRAN 1995 CUMARTESİ
12 DIZIYAZI
Schengen'in aynmcı yüzüSchengen Sözleşmesi'ne
Avrupa Birliği çerçevesinde-
ki eleştiriler de şöyle sıralanı-
yor:
a. Maastricht Antlaşma-
sı'nın yüriirlüğe girmesiyle,
"Avrupa YktandaşhğT geçer-
lik kazanacak. "iç göçmen-
Kk" olarak adlandınlan, AB
üyesi ûlkelerin vatandaşlan-
nın bir başka AB üyesi ülke-
de yaşamalan durumunda,
çeşitli hak kısıtlamalanna uğ-
ramalan üke olarak ortadan
kalkacaktır. "Kişflerin serbest
dolaşunı" kavramının gide-
rek hayatiyet kazanmasıyla
oluşan Avrupa Birliği, böyle-
likle yeni bir aşamaya vara-
caktır.
Bu aşamada "dış göçmeıt-
lik" denilen, ûçüncü ülke va-
tandaşlannın herhangi bir AB
üyesi ülkede sınırsız oturma
hakkına sahip olmaianna rağ-
men, hak eşitliğinden ve
özellikle serbest dolaşımdan
mahrum tutulmalan, aynmcı
uygulamanın. dolaylı olarak
daha da ağırlaştmlması anla-
mına gelmektedir.
TUrklyeli- PorteMzli
ayrımı
Örneğin, Belçika, Fransa
ve Federal Almanya sınırlan-
nın birleştiği ve ekonomık
olarak bir bütünlük teşkıl
eden bölgede on yıllardır otu-
ran bir TC vatandaşı işçinin.
değil oturduğu sokağın karşı
kaldınmındaki işyerinde ça-
lışmak, iş aramak, işyeri aç-
mak, eğirim görmek veya sa-
dece seyahat etmek için bilc
çeşitli kısıtlamalar ve kontrol
mekanizmalanyla karşı kar-
şıya bırakılması, öte yandan
aynı bölgeye binlerce kilo-
metre uzakta ikamet eden ve
bu bölgeyi ilk kez gören bir
Portekiz vatandaşının serbest
dolaşımla ilgilı en geniş hak-
lan kullanabilmesi; karşı kal-
dınmdaki işe girmesi veya
karşı kaldınmın öbür ucun-
daki eğitim enstitüsündeki
meslek geliştirme kurslanna
devam edebilmesi, oluşmak-
ta olan bir "patrisyen" Avru-
pası'nın yanı sıra, bir de 10
milyonluk bir köleler Avru-
pası'nın kurulmakta olduğu
izlenimini vermektedir. So-
run, Avrupa'ya en son yerle-
şen büyük topluluk olan Tür-
kiye kökenii göcmenlerin
resmi gelişleri tarihinın
30'uncu yılını aştığı günü-
müzde, bu ikili Avrupa'nın
daha kaç yıl bunu sürdürebi-
lecegi noktasında düğümlen-
mektedir. (1)
Ankara Anlaşması ne
getirlyor?
AVRUPA'DA
SERBEST
DOLAŞEM
SORUNU
Dr. M. Ataman Aksövek / Ka\alıan l'vgur 7
•Schengen
Sözleşmesi'y'e bu
ülkelerde on yıllardır
oturan bir TC
vatandaşı işçi, değil
oturduğu sokağın
karşı kaldınmındaki
işyerinde çalışmak,
iş aramak, işyeri
açmak, yalnızca
seyahat etmek için
bile çeşitli
kısıtlamalarla karşı
karşıya
bırakılmaktadır.
Ankara Ortaklık Anlaşması hükümlerine göre, gümrük birliğinin ardından, değil sadece Avrupa'da
yerleşik Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlanna, Türkiye'de ikamet edenlere dahi serbest dolaşım
hakkının tanınması gerekmektedir. Ancak Schengen Sözleşmesi bunlan gözardı etmektedir.
ye vatandaşlan için uygulama alanına 8/9 Aralık 1989 tarihlerindeki Avrupa
sokmalıdırlar. Schengen Sözleşmesi ise Konseyi toplantılannda kabul edilen
•Maastricht
Antlaşması'nın
yürürlüğe
girmesiyle, serbest
dolaşımda yeni bir
aşamaya
ulaşılacaktır. Bu
aşamada
göçmenlerin,
Schengen
topraklarında
serbest dolaşımdan
mahrum tutulmalan,
aynmcı
uygulamanın daha
da ağırlaştmlması
anlamına
gelmektedir.
•Schengen
Sözleşmesi
Türkiye'nin
imzaladığı
anlaşmalan dikkate
almadığı gibi, birkaç
on yıldır Schengen
toprakları üzerinde
yaşayan TC
vatandaşlannın
konumunu daha da
geriye götürmek
perspektifi
taşımaktadır.
b. AB, degişik ilişkileri çerçevesinde,
değişik ülkelerle anlaşmalar imzalamış-
tır. 1963 yılında imzalanan ve 1964 yı-
lında yürürlüğe giren (Ankara) Ortaklık
Anlaşması 'nın hükümleri aşamalı olarak
AT içinde çalışan TC vatandaşı işçilere
serbest dolaşım hakkının sağlanmasına
yöneliktir. Avrupa Adalet Divanı'na açı-
İan davalann sonuçlan da bunu göster-
mektedir.
AB Adalet Divanı, Roma Antlaşma-
sı'nın 238'inci maddesiyle kurucu met-
nin kapsadığı tüm alanlarda üçüncü ül-
kelere yönelik yükümlülüklerin yerine
getirilmesinde Avrupa Birliği'nin yetki-
li olduğunu açıkça bclirtmiştir. (2) Bu
bakımdan 12 Eylül 1963 tarihli Ankara
Ortaklık Anlaşması'yla ilgili konularda
AB'nin adli organı olan Adalet Divanı
yetkili olmaktadır. Her ne kadar, yukan-
da işaret ettiğimiz davada, Divan, Türki-
ye Cumhuriyeti vatandaşlannın serbest
dolaşım hakkından yararlanamayacakla-
nnı kaydetmişse de Adalet Divanı'nın
gerekçelerinden başlıcası, "nonnal"ola-
rak 1995'tegerçekleşmesi gereken güm-
rük birliğinin henüz gerçekleşmemiş ol-
masıdır. Dolayısıyla gümrük birliğinin
ardından, değil sadece Avrupa'da yerle-
şik Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlanna,
Türkiye'de ikamet edenlere dahi serbest
dolaşım hakkının tanınması gerekmekte-
dir
Schengen, anlaşmaları
hiçe sayıyor
Kaldı ki "Sevince" (3) ve "Kuş"(4) da-
valannda AB Adalet Divanı sadece sos-
yal konularda değil, "oturma hakkı" ko-
nulannda da yetkili olduğunu ifade et-
miştir.
Adalet Divanı'nın haklı olarak kaydet-
tiği gibi, sosyal nitelikli anlaşmalann
AB'ye, belli şartlar dahilınde, yiüklediği
"çalışma izni"verme zorunluluğu, bera-
berinde "oturma izni"ni de getirmiyor-
sa, tamamen teorik ve kâğıt üstünde kal-
makta. hatta ilgili devietlerin Ankara Or-
taklık Anlaşmasf ndan doğan yükümlü-
lüklerini de yerine getirmemek için kul-
landıklan birbahane olmaktadır. Bu yön-
den de özellikle Maastrich Antlaşma-
sı'nın da yürürlüğe girmesiyle ve AB
üyeleri, tngiltere hariç, tek bir iş pazan
yaratma yönelimini benimsediklerini
açıkça ortaya koymuşlarken, Ankara Or-
taklık Anlaşmasf nm çalışma ve buna
bağlı olarak oturma izni konusunda tek
tek Avrupa Topluluğu ülkelerine yükle-
diği yükümlülükleri, en azından yerleşik
(muntazam çalışma iznine sahip) Türki-
bu noktalan hiç dikkate almadığı gibi,
birkaç on yıldır Schengen topraklan üze-
rinde yaşayan Türkiye Cumhuriyeti va-
tandaşlannın konumunu daha da geriye
götürmek perspektifi taşımaktadır.
Yabancıların konumu
tehlikede
Hepsi AB ülkesi olan Schengen dev-
letlerinde yaşamakta ve çalışmakta olan
yerleşik yabancıların yüzde 70'i AB ile
ortaklık veya işbirliği anlaşmalan imza-
Iamış olan ûlkelerin vatandaşlandır.
Schengen ülkelerinin kendi içlerinde ser-
best dolaşımı gerçekleştirirken kapılan
sıkı sıkıya kapamalan. Avrupa Birli-
ği'nin çevre ülkelere yönelik açık bir po-
litikaya yöneldiğini gösteren işaretlerin
olmaması çok ciddi kuşkulan getirmek-
tedir.
c AB ülkeleri vatandaşı olmayıp, on
yıllardan bu yana AB topraklannda ya-
şayan ve şu andaki zenginliklerde payı
olan yabancıların (5) konumu tehlikede-
dir.
AB ülkelerinin yönelimi. birliğin üye-
si olan ûlkelerin vatandaşlanyla diğerle-
ri arasındaki farkı azaltma yönünde de-
ğil, daha da arttırmak yönündedir.
Schengen bunun bir örneğidir.
'Çabşanlann Temd Hakları Topluluk
Temel Kuralırl
ve Avrupa Parlamento-
su'nun 1990 yılında almış olduğu karar
(6) göçmenler ve ailelerinin yaşam ve
çalışma koşullannm üye ülkeler vatan-
daşlanna yaklaştınlması yönünde ol-
muştur.
Olumlu, iyi niyet açıklamalannın kay-
naklandığı. "Avrupa Konseyi Sosyal Te-
mel Kuralı" ve "l luslararası Çalışma
Örgütü Sörieşmeleri" (ILO/IOT) AB
topraklan üzerinde yaşayan ve çalışan
göçmenlere uygulanmaktan çok uzaktır.
Türkiye daha aktif olmalı
AB ülkelennde yaşayan en büyük ya-
bancı grubun (7) kaynaklandıği ülke, yu-
kanda adı geçen bütün uluslararası kuru-
luşlara üye olan, AB ile ortaklık sözleş-
mesi imzalamış olan ve Batı Avrupa ül-
keleriyle politik ve askeri ittifaklar için-
de olan Türkiye Cumhuriyeti, gerekti-
ğinde. Batı Avrupa ülkelerine göçmen
yollayan ülkelerle işbirliği içinde, AB ül-
kelerindeki göçten kaynaklanan topluma
uygulanan aynmcı muameleye karşı,
uluslararası alanda daha da aktif olmalı-
dır.
(1) Nitekim, Fmnsız Cumhuriyeti'nin
1991 Haziran ayında Avrupa
IşleriyleSorumİu Bakanı olan
Bayan Elisabeth Guigou.
Schengen Sözleşmesi'nin ka-
bulüyle ilgili projeyi Ulusal
Meclis e sunarken, Avrupa
Topluluğu içi serbest dolaşım
konusunda Avrupa Topluluğu
ülkeleri vatandaşlanyla, Av-
rupa Topluluğu dışı yerleşik
yâbancılar arasında yapılan
aynmcılığı, üstelik vurgulaya-
rak, savunmaktan çekinme-
miştir. Bayan Guigou, kanun
taslağını sunarken aynen şöy-
le demiştir
"Bu şekilde ttalya 'ya yasal
olarak girmiş Cezayirli, aynı
koşullarda A Imanya'yagelmiş
olan Polonyalı ve yine Belçi-
ka 'da oturma izni bulunan bir
Türkiye vatandaşı. enfazla üç
ay olmak üzere, Schengen Söz-
leşmesi'ni imzalamış başka
bir devlet topraklan üzerinde
seyahat edebilirler.
Fakat, doğal olarak Avrupa
yurttaşlanyla, üçüncü ülke
yurttaşlan arasındaki konum
faHanı görmezlikten geleme-
yiz ve işte bu nedenle, bu so-
nunculan, izni verilen süreyi
geçipgeçmediklerini vegerek-
tiğinde, dunımlannın yasal
olup olmadığını kontrol ede-
bilmek için bir beyanda bulun-
mazorunluluğuna tabituttuk."
(Actualites Migrations, No.
410/411 s. 5 1992-Paris)
Görüldüğü gibi, Fransız
Sosyalist Partisi üyesi, Bakan
Bayan Guigou için, örneğin 30
yıldan beri Federal Alman-
ya'daveya Belçika da yaşayan
bir Türkiye Cumhuriyeti va-
tandaşına aynma bir muame-
leyapılması doğaldır.
(2) Urteildes Gerichtshofes
vom İOSeptember 1987; Ge-
richtshof der Europaischen
Gemeinschaften - Sammlung
der Rechtsprechung des Ge-
richtshofes 1987 - 8, Luxem-
burg/Rechtssache 12/86Mer-
yem Demirel gegen Stadt
Schwabisch Gmünd.
(3) Urteildes Gerichtshofes vom 20Sep-
tember 1990; Gerichtshofder Europaisc-
hen Gemeinschaften - Sammlung der
Rechtsprechungdes Gerichtshofes unddes
Gerichts erster Instanz 1990 - 8, Luxem-
burgRechtssache C- 192/89/S.Z Sevin-
ce gegen Staatssecretaris van Justitie.
(4) Urteildes Gerichtshofes vom 16De-
zember 1992; Rechtssache C-237/91 -Kâ-
zım Kuş gegen Landeshauptstadt Wiesba-
den.
(5) AB ülkelennde yaşayan göçmenlerin
önemli bir kesimi esla kolonilerin çocukla-
ndır. Tartışılmaz bir konu, kolonilerin ta-
lanının bugünkü Avrupa 'nın zenginlikle-
rindeki payıdır.
Bir diğer grubun ise tkinci Dünya Sava-
şı 'ndan sonra, savaştan yıhlmış ülkelere
gelerek bu ûlkelerin yeni baştan yapılma-
larına önemli ve inkâr edilmez kathlan ol-
muştur.
(6)JOC, 16.07.1990 NO.C 175/180.
(7) Batı Avrupa ülkelennde, esas ola-
rak, bazı ülkelerdeyoğunlaşmalarma ruğ-
men,yaklaşık olarak her üçgöçmenden bi-
rinin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oldu-
ğu düşünülebilir.
Örgütlü suçlann ürkütücü yükselişi
MÜSLÜM AKINCI Araştırma Gömvlisi
Son yıllarda dünya ölçeğinde devietlerin siyasal
ve ekonomik yapılan üzerinde çok ciddi etkilere
neden olabilecek boyutlara varmış olan suç örgüt-
lerinin, gerekli önlem alınmadığı takdirde, önümüz-
deki yıllarda daha da büyük belalara neden olaca-
ğını kestirmek zor olmasa gerek. Neredeyse bir dev-
letin bütçesi kadar ınali kaynağa sahip örgütler ta-
rafından işlenen suçlann toplumda 'güven bunalt-
mı'na, her türlü siyasal ve toplumsal kokuşmuşlu-
ğa yol açtığına, giderek ülke yönetimlerini 'tangen-
topoli'ye (yolsuzluklar diyan) çevirdiğine tanık olu-
yoruz.
Orgûüü suçlann biçimi
Aslında örgütlü suç olgusu, devlet erkinin zaafın-
dan yararlanarak ekonomik çıkarlan kendinden ya-
na döndürüp toplumda etkili bir güç odağı olma yö-
nündeki çabanın ürünüdür. Örgütlü suç tipolojisi
iki biçimde belirmektedir: I. Siyasi amaçlı örgütlü
suçlar, II. Ekonomik amaçlı örgütlü suçlar (mafya).
Ancak hemen belirtelim ki örgütlü suçlan 'amaç'
yönünden bu biçimde aynmlandırmak uygulama-
da her zaman için kolay değildir. Çoğu zaman bir
ülkede siyasi rejimi değiştirmeyi amaçlayan terör
örgütlen. bu amaçlanna ulaşmak için uyuşturucu
•Birleşmiş Milletler'in yaptırdığı bir araştırmaya göre, örgütlü suç
dünyanın en büyük ticari etkinliği durumuna gelmiştir. 1992'de
dünya genelindeki uyuşturucu ticaretinden 308 milyar dolar elde
edildiği tahmin edilmektedir. Eroin, kokain, kenevir satışmdan
toplam 159 milyar dolar elde edilmiş, bunun 142 milyar dolarlık
kısmı sadece Avrupa ve Kuzey Amerika'da gerçekleştirilmiştir.
alanda at oynatmaktadırlar.
'kara delikJer'
kaçakçılığı, silah kaçakçılığı, kara para aktanmı ve
dönüştürülmesi gibi ekonomik içerikli suçlan da iş-
lemektedirler.
Günümüzde yaygınlık kazanan globalleşme ha-
reketinin yarattığı elverişli ortamlardan yararlanan
mafya, kıtalararası ağlannı da kurmaktan geri kal-
mamıştır. Özellikle son yıllarda Avrupa Birliği ül-
kelennde sınır denetiminin kaldınlması, bu suç ör-
gütlerinın faaliyetlerini daha da kolaylaştırmıştır.
Büyük parasal güç
Mafya benzeri suç örgütlerinin bütçelennde dö-
nen parasal kaynaklar, ülke içinde çekilip alınan
vergilendirilmemiş çok büyük ekonomik değeri
içerdiğinden, 'kayıtdışıekonomi'nin de odağı duru-
mundadır. Birleşmiş Milletler'in yaptıgı bir çalış-
maya göre son yıllarda dünya genelinde faaliyet
gösteren mafya benzeri suç örgütleri, yılda dünya
ticaret hacminin 3 trilyon dolarlık kısmını gerçek-
leştirmektedirler. Böylece 'suç', dünyanın en bü-
yük ticari etkinliği durumuna gelmiştir. 1992'de
dünya genelindeki uyuşturucu ticaretinden 308 mil-
yar dolar elde edildiği tahmin edilmektedir. Eroın,
kokain, kenevir satışmdan toplam 159 milyar dolar
elde edilmiş. bunun 142 milyar dolarlık kısmı sa-
dece Avrupa ve Kuzey Amerika'da gerçekleştiril-
miştir.
Sicilya ve Kuzey Amerika'da Cosa Nostra, Ko-
lombiya kartelleri, Rus mafyası ve Çin Triads gru-
bu, Japon Yakuza, Fransa'da O'Pazzo yönetiminde-
ki mafya, Brezilya'da Comando Vermelho. Biche-
iros, The Death Squads mafyalan uyuşturucu, silah
kaçakçılığı, fuhuş, kumar, kalpazanlık. kredi kartı
sahtekârlığı, futbolcu simsarlığı. gasp, kara para ak-
lama, nükleer hammadde kaçakçılığı gibi pek çok
IMF'nin Uluslararası Mali Istatistikler Şubesi'ne
göre, 1982 yılında, dünya finansal kaynaklanndan
80-100 milyar dolarlık kısım 'kara deüklerde' kay-
bolmuştur. 1982-1992 yıllan arasında büyük örgüt-
lü suçlardan zoralım yoluyla 8.5 milyar dolar kara
para ele geçirilmiş, bunun 1.3 milyar dolan salt Ital-
ya'da gerçekleşmiştir. Öte yandan Italya'da 1992'de
mafyanın hukuk dışı etkinliklerden 17 milyar do-
larlık değerelde etriği öngörülmüştür. Buna karşın,
ABD'de Wharton Enstitüsü'nün yaptığı birçalışma-
da, Amerikan Cosa Nostra'nın etkınliklerinden 52
milyar dolar elde edildiği öngörülmektedir. (1)
Suç örgütlerinin bağlantılan salt kendi içindeki
ilişkilerle sınırlı kalmayarak ülkenin emniyet, ada-
let. yasama organı gibi erklerine kadar uzanıp ucuz
bazen çok yetkili ve etkili mevki ve makamlara do-
kunabilmektedir. Bunun nedeni olarak da daha çok
siyasal ahlakın had safhada bozulması. denetim or-
ganlannın şu veya bu biçimde susturulmalan, işle-
yemez duruma getirilmeleri olarak gösterilebilir.
(1) UNITED Nations, (1994), Organized Crime,
UN Conference, ANSA Dossier, Naples, Novem-
ber 21,23 1994. UN: Roma.
SÜRECEK
POLİTİKAVEÖTESİ
MEHMED KEMAL
• ••Zaman Donımış Gibi
Cahit Sıtkı Tarancı şu dizeierinde, "Al getir ilk
sevgiliyi Beşiktaş'tan I Gençliğimi yaşayayım yeni
baştan.. "der. İlkgençliği yeniden yaşamakolası de-
ğil ama, kişi gene özler. Sorsam eski arkadaşa,
"Gençliğini yeni baştan yaşamak ister misin?"
"Istemem" der. - ,
"Neden?"
"Ben gençliğimi yaşamadım ki, hiçbir zaman
genç olmadım."
Gerçekten de 1940-1950 arası bir dönem var; bu
yıllann gençliği bir demokrasi rüzgânnın peşine ta-
kılmış, oradan oraya savrulmuştur. Ne demokrasi
gelmiş ne de getirmek isteyenler getirebilmiştir! "Ey
demokrasi, senin uğrvna ne cınayetler işlendi" di-
yenler haklı çıkmıştır. Şöyle bir çevrenize bakın, hâ-
lâ ne cinayetler işlenmiyor mu? Yeni işlenecek cina-
yetlere de kapıiar ardına kadar açık değil mi?
Beylik bir soru vardır; sorulara yanıt bulamayınca,
"Ne olacak bu memleketin hali" diye sorarlar. Orta-
lık kanştı, sorunlar sıkıştı mı bastınrlar beylik soru-
yu:
"Ne olacak bu memleketin hali?"
Bu memlekete hiçbir şey olmaz, bunca harra gür-
radan sonra bir de bakarsınız her şey yerli yerinde
duruyor. Memleket batacak diye bakanlar kendile-
ri batmışlardır.
"Küp üstûne küp dizseler
En alttakini çekseler
Seyreyle sen gümbürtüyü."
Hiçbir gürültü olmaz, hiçbir şey olmamış gibi her
şey yerli yerine oturur.
Ceza yasasında bir ilerleme var. 141 - 142'nci
maddeler kaldırıldı. Bu maddelerin içerdiği cezalar
da suç olmaktan çıktı. Eskiden solculuğu kınadık-
lan zaman, kınadıklan kişiye, "Moskova'ya.. Mos-
kova'ya!" diye bağırırlardı. Şimdi bağırmıyorlar. Gi-
dileceği söylenen Moskova da eski Moskova değii.
Artık solculuğu cezalandırmak için yasalarda birçok
maddeler var. Dönem değişti.
Maksim Gorki'yi devrimden sonra Leningrad'da
bir fınna götürürler. Gençliğinde Gorki de fınncı çı-
raklığı ettiği için fırınlann ne biçim yerler olduğunu
bilir. Güzel bir fınnı gösterirler. Tertemiz, dört bir ya-
nı pınl pırıl olan fınnı dolaşan yazar, işçilere sorar:
"Günde kaç saat çalışıyorsunuz?"
"Yedi saat, en çok sekiz saat."
Gorki ağzını doldura doldura uzun bir "Ooo" çek-
tikten sonra:
"Bizim dönemimiz başkaydı... Biz on sekiz, yirmi
saat çalışırdık..." der.
Sonra duralar, kendi çalıştığı dönemi, kendinden
sonraki dönemi düşünür, elbette bir aynmı olacak-
tır.
"Çok sevindim" der. Elbette siz bizden daha az
çalışacaksınız. Fınn işçilığine eskiden dayanılmaz-
dı. Vardiya yöntemiyle çalışılmazdı. Saatler birbiri-
neeklenirdi.
Yahya Kemal, Gorki'nin öykülerini hiç sevmez-
miş, "amele hikâyesi" dermiş. Çoğu öyküleri de ra-
krya benzetirmiş. Gorki'nin öyküleri rakıya benzer mi
bilmiyorum. Ama üstat, rakı için, "Geceyi aydınlatır,
sabahıyıkar" dermiş. Zaman olduğu yerde donacak
değil ya, bazen de güneş karşısında buz gibi
eriyecektir.
BULMACA SEDAT YAŞAYAIV
1 2 3 4
SOLDANSAĞA:
1/ Osmanlı devle-
tinde, türlü devlet
hizmetleri için
aday olarak yetiş-
tirilen gençlere
venlen ad. 2/ Bu-
lunan yerden daha
yüksekte kalan
düzlük... Bir çal-
gıyı doğru ses ver-
mesi için ayarla-
ma. 3/ Bir taşıtın
hızını kesmeye
yarayan düze-
nek... Aritmetikte
bir kuvvetın derecesını veren
sayı. 4/Kısa kır şiiri... Taraf.
5/ Bir soru sözü... Kaş ilçesı
açıklannda bir ada. 6/ Eti be-
ğenilen bir denız balığı. II
Başkasınm strtından geçinen
kimse... Olumsuzluk belirten
bir önek. 8/ Bir şeyi anımsa-
mak için yazılan kısa yazı...
Halk dilinde mısıra verilen
ad. 9/ Edirne'nin bir ilçesi..
Kenar süsü.
YUKARIDAN AŞAĞ1YA:
1/ Akçaağaç da denilen, tahtası hafıf ve sağlam bir ağaç. 2/
Çingene çadın... Kırgızistan'ın para birimi. 3/ Artfaur Ha-
iley'ın tanınmış bir romanı... Yapraklan çay gibi haşlanarak
içilen bir Güney Amerika bitkisı. 4/Genellikle bayrarnda ko-
nuklara ikram edilen bir tür kokulu çörek. 5/Bir nota... Ege
bölgesine özgü zeybek türü bir halk oyunu. 6/ Motorlu ta-
şıtlann elektnğini sağlayan aygıt... Tuzlanıp kurutulmuş yi-
yecek. 7/ Bir şey üzenndekı gerekli bilgi. 8/ Şarlu, türkü...
Nevşehir'in bir ilçesi. 9/Volga'dan sonra Avrupa'nın ikinci
uzun ırmağı... Iskambilde koz.
BOYABAT ASLr^E HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
Esas: 1991/9
Karar: 1993/227
Davacı Hanife Eyüpoglu vekili tarafindan davalılar So-
mesko Yapı Kooperatifi aleyhine mahkememize açılan
alacak davasımn yapılan açık yargılaması sonucunda,
mahkememizce davanın kabulüne ilişkin verilen karar
Yargıtay 15. Hukuk Dairesı'nin 22.2.1995 tarih ve
1995/345-940 sayılı ilamıyla onanmakla, davalılar Ah-
met Ateş, Yahya Yayla, Selahattin Aslan, Sebahattin Şim-
şek, Satılmış Kurt, Ahmet Sönmez, Kadir Urgancı, Hü-
seyın Şahin, Arif Azer, Mustafa Özdemir, Mahmut Yük-
sel ve Salih Santaş'a Yargıtay ılamı tebliğ olunamamış,
işbu Yargıtay ılamının ilanından itibaren 15 gün ıçerisın-
de kesinleşeceği ilanen tebliğ olunur. Basın: 26235
BAKIRKÖY 3. SULH HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
1995/557
Mahkememizce verilen 1995/557 E. sayılı karan ge-
reğince;
Rize ili merkez ilçesi Kireçhane, Cilt No: 094-01, Say-
fa No: 39, Kürük Sıra No: 8'de nüfusa kayıtlı. Adnan ve
Sevim çocuklan 1978 doğumlu Selma Bayraktaroğlu,
1980 doğumlu Sabn Bayraktaroğlu, 1985 doğumlu Ay-
sun Bayraktaroğlu ve 1986 doğumlu Kemal Bayraktarog-
lu'nun yaşlannın küçûk olması sebebıyle, Rize ılı, mer-
kez ilçesi Kireçhane, Cilt No: 094-01, Sayfa No: 40, Kü-
tük Sıra No: 8'de nüfusa kayıtlı amcalan Sabri ve Fatma
oğlu, 1%1 doğumlu Galip Bayraktaroğlu'nun vası ola-
rak tayınine karar verilmıştir. llan olunur. 12.5.1995
Basın: 26880