Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16 HAZİRAN 1995 CUMA
OLAYLAR VE GORUŞLER
İsveç'te şiir günleri 1
MELÎH CEVDET ANDAY
G
eçen haftayı İsveç'te ge-
çırdım, eşımle Bu ulkeyı
ılk görüşüm; ıkı gün
Stockholm'da. dört gün
de Malmö'de kaldım.
Malmö'de her yıl gerçek-
leştirılen Uluslararası ŞiırGünlen Festıva-
h'ne çağnh\dım. Güzel bır rastlantı ola-
rak Isveççe bır şıır kıtabım basıldı ben ora-
da iken, Stockholm Ha\a Lımanı'nda es-
kı dostlanm şair ve fotoğraf sanatçısı Lüt-
fi Özkök'ü. eşı Ann Marie Özkök'ü ve ö> -
kücumüz Deniz Ozfii'yü görmekten nasıl
sevındığımı anlatamam.
Bu ülkerun toprağına ayağımı ılk bası-
şımda temız hava benı bır tansık gıbı etkı-
ledı Depresyona ve tansiyona karşı ılaç-
lanm vardır. düzenlı olarak kullarunm,
ama gene de sarsılınm ıkıde bır. yorgun \ e
simrlı düşenm. Isveç havasını ılk soludu-
ğumda, bu havanın bütün ılaçlanmdan da-
ha etkın olduğunu oracıkta duyumsay ıver-
dım ve şaşkınlık ıçınde bunu dostum De-
mırÖzlü'ye söyledım.
Özlü-
- Burada hava mikropsuzdur. dedı.
Sonra Ozkök'lenn arabasma atlayıp
kente yollandık.
tkıncı şaşkınhğım, gözlenmın oniinde
senlı duran yeşılhkten geldı. Isveç topra-
ğınm yüzde yetmış beşının orman olduğu-
nu duymuştum, bılıyordum, ama bılmek
başka, görmek başkadır. Stockholm'da ıkı
gün kaldıktan sonra trenle Malmö'ye gı-
derken (bu yolculuk altı saat sürdü) çıplak
toprak görmedım. Elbet bu yeşil uygarlı-
ga doga yardım etmışti, ama doga onu se-
vene yardımcı olur.
Stockholm'da bızı Yazarlar BirliğYnin
Konukevı'ne götürdüler. Kalacagımız yer
şınn bir apartman daıresı ıdı. gazetecı, şa-
ır Turhan Kayaoğlu da bıze katıldı, rakı
ıçerek (e\ et, yanlış okumadınız, ben götür-
müştüm) güzel bır akşam söyleşısıne dal-
dık.
Ertesı gün Isveç Yazarlar Birlığı, orada
basılan şıir kıtabım dolayısıyle, yukan kat-
takı salonunda bır tanıtma-tanışma toplan-
tısı düzenlemıştı. Çe\ ırmenim Ann Mane
şıırlenmden örnekler okudu, ben de Türk-
çelennı okudum. Sonra sofraya geçıldı.
Işte Stockholm'u görmemız bu ıkı gün-
lekaldı Amaeşımde, bendeçoksevmış-
tık tsveç'ın başkentını Yabancı ülkelerde
gördüğüm kentler ıçınde Pans'ı bır yana
bırakırsak, kendını bunca çabuk sevdıren
bırbaşkası yoktur. Ertesı gün gıdeceğımiz
Malmö'yü de böylesıne seveceğımı pek
düşünemıyordum. Stockholm'dalıkı gezı-
lenmızı sonra anlatacağım.
Malmö'ye tıren yolculuğu altı saat sür-
dü. Bu altı saat ıçınde lsveç'm aşağı yuka-
n yansını görmüş olduk ve büyülendık.
Orman, ekılı tarla, olağanüstü güzellıkte-
kı kuzey mımarlık bıçemınde yapılmış ev-
ler... Refah toplumu ne demekmiş, bılrnez-
dım.
Malmö ıstasyonunda bızi edıtörüm Jo-
nas EUerströms karşıladı. (Lütfı Özkök
onu Yunus dıye çağırmayı yeğliyor, Yiı-
nusEmre'yı sevdiğınden.) Gene ormanlar
ıçmden geçerek, güzel köşkleri, villalan
seyrederek kente vardık ve bütün çağnlı-
lann konuklandığı Baltzar Otelı'ne ındık.
Akşam bır lokantada hem yenilıp ıçıle-
cek, hem de şıuier okunacaktı. Bu lokan-
tayı bır Türk işletıyordu. Bızi çağnlılar ara-
sında görmek Saadettin'ı sevındırmıştı, se-
vincı yüzünden okunuyordu. Elbet en bü-
yük ıkram da bıze oldu.
Masamızda, dördümüzden başka tranlı
bır bayan şaır ıle Hollandalı bır bayan şa-
ır de var. Iranlı şaır hanıma,
- tran nasıl? gıbısınden bır soru sordum
- Ben Humeyni zamamnda kaçtun
tran'dan. dedı. oturulmaz.
Bu yanıt kafamdakı çelışkılı sorulan
çözmeye yetmıştı. Öyle ya, lran Islam
Cumhunyetı'nden olan bır hanım böyle
Avrupalılar gıbı gıyınebılır, boyanabilır
mıydı? Dahası, böylesıne rahatlıkla erkek
ıçıne çıkabılır mıydı?
Ona Mevlânâ'dan (elbet Farsça) bır be-
yıt okudum
Hemişe men çünin mecnun nabudem
Zi akl-o anyet birun nabudem
Jila Mossaed güldü.
-İnnhde01ki,dedı
*Meviânâ"yı, "Molânâ" dıye söylüyor-
du.
Gene bol içkilı bır yemekten çıkarken,
bu kez ona gene Mevlânâ'dan şu dızeyi
okudum.
Çi didem hâb şeb k'imnız mestem
Çok güldü Mossaed. Gülünmeyecek gı-
bı değıl kı! Ünlü şaır. "tştegecegördüğüm
düş çıkb, bugün sarhoşınn" dıyordu. Içkı
içmenın çeşıtlı gerekçelennı bılınm, ama
böylesını hıç duymamışhm.
Hollandalı şaır hanım sıkınhlı görünü-
yor, kımseyle konuşmuyordu Onu yalnız-
lığmdan kurtarmak ıçın iki kez ıçmeğe ça-
ğırdım Gülümsedı, ıçtı, fakat gene ıçıne
kapandı. Hafta boyunca hep ıçıne kapalı
kaldı
Malmö Şıir Günleri'nin benım ıçın se-
vındıncı olan bır yanı da, başka ülkelerde
katıldığım uluslararası şıır toplantılann-
dan tanışlarla, eskı dostlarla karşılaşmak-
tı. Bunlardan bın olan Romanyalı şaır Ma-
rin Sorescu ıle yırmı yıl önce Sarajevo şı-
ır günlennde bırlıkteydık Karşılaşmamız
akrabalann karşılaşması gıbı oldu. Ikımız
de yaşlanmıştık. Bır ara Romanya'da Kül-
tür Bakanlığı'nda bulunmuş, sonra aynl-
mış. Nedenmı sordum.
- Şiir yazamryordum. dedi.
Ona, Sarajevo'da bıze ev sahıplığı ya-
pan, eskı dostum Izet Sarayliç'ı sordum.
- Ne dunımda, çok merak edıyorum,
dedım.
Mann Sorescu,
- Merak etmeyin, yaşıyor, dedi.
Her gün bombalanan Sarajevo'da
yaşamak bır tansık olsa gerektı
Sorescu ıle aramızda geçen bu konuş-
mayı anlattığım Lütfı Özkök,
- Benim bildiğirne göre, dedı. İzzet
Sarayüç'i Avusturya'ya kaçırdıbr.
Pekı, ya eşı, ya oglu17
Dılenm bırlıktedırler.
Malmö'dekı şıır toplantılan, kafelerde,
kıtapçı dükkânlannda, tıyatrolarda sürdü
gıttı
Kımı gün, öğle-akşam olmak üzere ıkı
kez toplanılıyordu. En güzelı, şıır oku-
malan arasında konserler venlmesıydı:
Gıtar. çıft gıtar, akordeon, saksofon,
pıyano konserlen.
Sanınm, gelecek yazılanmda Isveç ız-
lemmlenmı anmak ıçın fırsat çıkacaktır.
ARADA BİR
Prof. Dr. BEDÎ N. FEYZİOĞLU
Eğitim Birliği
Tam Uygulanmadıkça...
Bir süreden ben, ulkede sıyasette ve onun en be-
lırgin yeri olan B. Mıllet Meclisı'nde, halkın iyımseriı-
ğıni yok eden bır durum artık açıkça görülmektedır.
Bu dururnun çok çeşıtli nedenlen arasında anaya-
sada, partiler ve seçim kanunlarında beklenen de-
ğışikliklerin yapılamaması önde yer alabilır. Terörle
mücadele konusunda, sendıkalar vs. sosyal ve ça-
lışma hayatı ile ilgılı konularda, vergı kanunlannda vb.
bırdizı kanunda ongöriılen değışıklıklerın Meclıs'ten
vaktınde çıkamaması onların ardından zıkredılebılır.
Ülkenın dört yıldır tam uyuşma halınde olmayan bır
koalisyon hükümeti ıle yönetılmeye çalışılmasının ve
bır yılı aşkın bır suredır ekonominın baş aşağı gitme-
sının de Meclıs'tekı tıkanmanın ve halktakı kötüm-
seriığin oluşmasında önemlı etkileri elbette büyuk-
tür.
Ne var ki, yasama, yürütme ve yargı organlannın
bütününde görülen bu yozlaşmanın asıl nedeni, çok
uzun süreden ben eğıtımde duşulen hatalardır.
Gerçekten, anayasalann değiştirılemeyecek hü-
kümlerınin en önemlısi olan Öğretım Birlığı (Tevhıd-ı
Tedrisat) ılkesı 1949'dan beri, her seferınde daha
fazla ıhlal edılerek bugünkü tehlikeli duruma sokul-
muştur.
Bugün, Medis'e seçilen milletvekilleri, hükümette
ve idarede yer alan üst duzey yönetıcıler, yargıda
gorev yapan hâkım ve savcıların eğıtimı artık Öğre-
tım Birlığı Yasası'na aykırı müesseselerce de yapıl-
maktadır. Konuya, eğitımın klasık uçlü kademelen iti-
barıyla bakılacak olursa görulen manzara şudur:
llköğretım: Ana okulları yanında ve gıttıkçe artan
bir oranda 5-6 yaşındaki çocuklann (ozellikle kızla-
rın) Kuran kurslarına devamları ıle başlamaktadır. Bu
kurslar, Mıllı Eğıtım Bakanlığı'nın değıl, Dıyanet Işle-
rı Başkanlıgı'nın sevk ve ıdaresıne bırakılmıştır. Okul
çağına (7 yaşına) geldıkten sonra da, usulen bır ılko-
kula devam edenler yanında, Kuran kursuna devam
ıle hafız olanların sayısı gittıkçe artmaktadır.
Ortaöğretimde, durum daha kritıktir. Ülkede
ımam-hatip lıselerındeki oransal artış, normal klasik
lıse sayısındakı artıştan çok fazladır.
Imam-hatıp liseleri başlangıçta ülkede, bir ara ek-
sikliğı duyumsanan, camılere ımam ve hatıp yetiştir-
mek maksadı ıle kurulmuşken, bugun ünıversıtele-
rın her dalına el atmak amacıyla mezun vermektedır.
Yukseköğretım, ortaöğretimde ımam-hatıp lısele-
rini bıtırenlenn fakultelerdekı mevcutlannı arttırmak,
ozellikle kamu yönetimı dallannı ele geçırmek ama-
cıyla özel yurtlarda banndırılmakta olan gençlerle
doldurulmaya çalışılmaktadır.
Durum böyle olunca, yasama, yûrütme veyargı or-
ganlarındakı elemanlar, Öğretım Bırlıği'ne karşı olan
güçlerın bilınçli bır program ızlemesi sonucu, onla-
nn havasına bürunme tehlikesiyle karşı karşıya kal-
maktadırlar.
Öyle ki, basit bir genelge (tamım) ya da en fazla bır
yönetmelıkle hallolabılecek "Cuma namazlan saatin-
de öğle tatılı venlmesı konusu" B. Millet Meclısi'nde,
parti farkını da bertaraf eden bir oylama ıle Meclis
gündemıne alınabıliyor.
Devletin "din esaslanna gore yönetılemeyeceğı-
ne" dair bir ibare, anayasa değışıkliklennı ınceleyen
komisyonda, başlangıç (dıbaçe) kısmına konulamı-
yor ve partı gruplannın ön görüşmesine sunulmak
üzere geri bırakılıyor.
Şerıatçı olduğunu ılan eden partinın dışında olan
partiler de, ya partı başkanlarını camılerde görüntü-
leme çabalarına gırıyor ya da en modern diye sunu-
lan bir başbakan, Ânneler Gunü vesilesıyle, Pey-
gamber'in hadislerinden söz ediyor, başını bağlayıp
ikıde bır oy avcılığı uğruna şeriatçılara ödün venyor.
Derken, devletin laık olamayacağı, laikliğin kişile-
re mahsus bır anlayış ve tutumu belirteceği iddiası
ile "laikdevlet" ilkesı tumüyle yok edılmek isteniyor.
Tek evlilik, kadın haklan, insan hakları ve benzeri
tüm uygar dünyanın kabul ve takıp ettıği öğelerin za-
manla ne tehlikelere maruz kalacağı bilinemiyor.
Kısaca, bıze öyle gelıyor kı, politikada ve ülkenın
bütün kurumlarında beliren bu yozlaşmanın kökü,
öğretim ve eğitim birlığinın bozulmasından kaynak-
lanıyor. Atatürk ilke ve devrimlerinin, ülkenin birlik
ve bütünlüğünün korunması ve Türk ulusunun çağ-
daş uygarlığın üstünde biryere ulaşabilmesi, mutla-
ka ve mutlaka Milli Eğitim Bakanlığı'nca Eğitim Bir-
liği (Tevhidi Tedrisat) Kanunu'nun hiçbir ödün veril-
meden uygulanmasına bağlı bulunuyor.
AaKAYBIMIZ
CemıyeOmız ûyesi, degerlı meslektaşımız. Basın Şeref Kartı sahıbı
SONER GİRGtN14 Hazıran 1995 tanhınde vefat etmıştır
Vefatı camıamızda bu>-ûk uzııntu yaralan Soner Gırgın'ın cenazesı 16
Hazıran 1995 Cuma gunu saat 16 OO'da Cağaloglu'nda Türkjye
Gazetecıter Cemıyelı öounde yapilacak lorenden sonra ıkındı
namazını muteakıp Nuniosmanı\e Camıı nden alınarak Yenıkoy
Mezarlığı'nda topraga verılecektır
Gırgın'e tanndan raagfîret. kederlı aılesıne \e uyelenmıze başsağhg:ı
dılenz
TÜRKtYE GAZETECtLER CEMİYETİ
Kültürlü yaşam-yaşamsal kültür...
NEVVAL ÇİLGENAntrvpolog/Yozar
'aşam kültüriü olmalı, ama
kültür de vaşamsal olmalı"
(*) Ortega'nın bu sözlen,
aklı yaşamsal bağlamına
oturtmayı ve kültürü yenı-
den yaşamsallaştırmayı
amaçhyordu. Düşünür, yaşamı hergün yenılenen bır
savaşım, hıç bıtmeyen bır görev, ınsanın kaçımlmaz
bıçımde kendı gerçeğıne toslaması ve bıreysel sı-
nırlannın bılıncıne varması zonınluluğu olarak al-
gılar. Başkalanna hak tanımak ıstemeyen, aslında
haklı olmayı da ıstemeyen, salt kendı görüşlennı
zorbalıkla benımsetmeye kararlı görünen bır ınsan
tıpının ülkemızde yerleşmektekı tutkusu her konu-
da kolaylıkla gözlenebılır Kendı takımının ve dü-
şüncelennm dışındakı düşünceye kapalı bu ınsan tı-
pı, kültürel çeşıthlık değıl, zorbalık çeşıthlığı üstü-
ne denemeler üretmektedır. "Insan olacaksa, ken-
dLsi için. kendine karşın avdın olur, kacınılmaz bi-
çimde" dıven Ortega ıçın, gerçek aydının özgül et-
kınlıği gerçeğı zahmetle araştırmak, bulur bulmaz
da ne pahasına olursa olsun, kendını bın parça ede-
ceklennı bılse. açıklamaktır; aslında 'çökk feryat
eden' bındır o, çûnkü gerçek ancak yalnızlıkta bu-
lunur. Aydın, halka karşı, kamuoyuna karşı, yerle-
şık sanılara karşt düşün (fıkır) yürütür.
Insanın ancak ortamıyla bırlıkte kurtulabıleceğı
gerçeğını de bu yalnızlık örtmez aslında Çünkü
kültürel atmosferden beslenmeyen düşünce aydın-
lık olamaz. Soluk alamadığı ıçın moranr kalır. Ye-
tersız beslenınce de cılızdır. Şıır yoksa ruhsuzdur
Yasamdan kopuk ve ınsancıl olana yabancıdır. Ya-
şamsal kültür derken ınsanın yaşamında onsuz ya-
pamayacağı değerlerden söz edıyoruz demektır. Iç-
selleştınlmemış sanat ya da kültür bır türlü seyırcı-
sını bulamaz. Okuyucu tutamaz va da anlaşılır bır
dilde yazılamaz. Kıtle ınsanı olmaktan kurtulama-
dı dıye aşağılanan halktan hıçbır farkı kalmaz kıtle
aydınının. Çünkü o da yaşamın şiinnden uzak düş-
müş ve yetersız hırslara bürünmüş olur. Insan var
Ofomobiliniz Tüfünbanhlon
Hayalinizdeki otomobile sahip olmak için bir Tütünbank
Subesine gelin. Çünkü, Tütünbank'ta "HlZİI Otornobîl HredİSİ"
başvurunuz hemen değerlendirilir, hemen sonuçlandırılır.
Size en uygun seceneği bulacağınız vadelerle, istediğiniz
kredi aynı gün verilir. Tütünbank'ın size duyduğu güvenin,
paylaştığı dostluğun size yansıyan hızıdır bu.
Tütünbank HlZİI Otomobİİ HredİSİ' nden mutlaka yararlamn.
h e m e n b u g ü n !
tütünbank
e m ı z u v e n e D o s t l u k
olduğundan ben yarattığı kültürle birhkte v aşamış-
tır. Eğer kültür. ınsanın yaşamından çekılırse ıçı bo-
şalan ınsanı kurtarmak mümkün değıldır. O zaman
şiddet, anlamsız saldırganlık yanı başımıza ya da
ıçımıze taşınır. Anlamsızlaşan ve yok olan ıç dün-
yanın vennı düşmanlık alır. Kendı dışındakını yok
etme dürtüsü, günlük yaşamın parçası olur Bır ba-
kış açısı. yaşam bıçımı ve felsefesı olmadan kültür
olmaz. Kültür. bu nedenle, salt bır yaşam bıçımı
değıldır. Külturde var olan değerler, bıze dennlik ka-
zandınr. Kültür, asla bır güncellık bıçımı değıldır.
Bu nedenle kültürel sınırlar resmı sınırlann ötesıne
taşar.
Pekı, kültürden söz edınce onu yaratan toplumu
da sorgulamak gerekmez mı? Bana popüler avdın-
lardan bın "Türk kültürü katramını tartışmak la-
zun, ben buna inanmıyorum" dedı. Ben gerçekten
şaşırdım Fransa'nın Fransız kültürü, Amenka'nın
Amenkan kültürü ya da küçücük Hollanda'nın kül-
türü oluyorda Türkıye'nın neden kültürü olmuyor-
du acaba. Bu savı üreterek toplumda nasıl bır de-
gerler sıstemı yaratmaya çalışılıyordu kı
7
O zaman
bızım Akdeniz kültürümüz
devreye gınyor sanınm. Taa
Goethe dönemınden bıze mı-
ras bır anı Goethe halya'ya
ındığinde, volculuğunun bazı
bölümlennı bır ltalyan yüzba-
şısının eşlığınde >apmıştı.
"Bu yüzbaşı" der Goethe
"bircokyurttasuıın gerçek bir
temsilcisL tşte onu pek güzel
niteleven bir a\nntı. Ben sık
ak susuyor,düşüncelerime gö-
mülü.TOrum diye bir kez dedi
ki: 'Ne döşünüp dumyorsu-
nuz! İnsan hiç düşünmemelL
düşündü mü ihtiyaıiar! İnsan
asla bir tek şe> üzerinde durup
kalmamalı. yoksa deli çıkar
Insan kafasında bin tane şev
bir arada olmalı. kargaşa oİ-
mah kafad&T Aradan kaç yüz-
yıl geçtığını saymazsak bu te-
mel felsefenın Akdeniz kültü-
rüne baz oluşturduğu gözle-
nebılır. Bızım memlekette de
herkesınkafası karmakanşık!
Sorun pek burada değıl, aslın-
da sorun. bunun yerleşık bır
ılke (prensıp) olarak benımse-
tılmeye çahşılmasında. Bula-
mk havalann ışe yaramasında
belkı de. İnsan kendı kültü-
ründen kopuk olarak 'evren-
sel' adasına yüzemeyeceğıne
göre gezgın bır bulut olarak
dolanabıhr. Bırçok Türkün
yaptığı da bu zaten. Dünyanm
her yennde ve kültürel ıkli-
mınde dolaşıyorlar. sonra ge-
lıp kendı kültürel ıklımlennın
kımlıksızlığınden şıkâyetçı
oluyorlar. Belkı durum hıç
böyle değıldır Yenıden kültü-
rel üretımın olmamasmın ne-
denlen, bınlennm üsrüne, po-
lıtıkaya atılabılır, ama yeterlı
mı? Önce ne varsa yok olsun
dıye savun, sonra gelecek so-
runlar ıçın küçülen devletten
'denetim' mekanızması ıste.
Ne hoş' Bunlardan sıvışmak
ısteyenlere kaçacak delık ol-
madığını müjdeleyebılınm.
Her gün yenıden takıldığmız
eşıklerde sendeleyeceksınız.
Türkıye gıbı bır coğrafyada
dogmuş ve kültürel sınırları üç
kjtada soluk alan bır toplumun
bıreylen olarak ülkemız ve
kültürümüz konusunda hama-
sı/ideolojık nutuklardan öte
düşünmek zorundayız. Türkı-
ye gerçeğıne bakmak, kültür
ve sanatın ıçselleştırilmesın-
den geçer. Onu yaşamına al-
mamış aydınlann Türkiye üs-
tüne 'güncel' konuşmalan,
okunmayan satırlarda ölecek.
tç dünyası olmayan ınsan pat-
lamaya hazır bir el bombası
gibıdır. Nereyefirlatılacağıbı-
lınemez Bunun kurgulanma-
sı ise çok kolay bir ış olur. Git-
tıkçe büyüyen, büyüdükçe er-
genlik sorunlan artan Türkı-
ye'nın sorunlan karmaşıklaş-
makta, küçük dünyalar içınde
yaşayan ınsanlann sımrlannı
zorlamakta. Duygusal ve ide-
olojık ahşkanlıklardan sıynl-
mamakta ınat eden ınsanlar ya
da yönetıcıler yüzünden top-
lumun bir parçası olan ögele-
rin. kültürel bagdan yoksun
kalması sağlıksız olduğumu-
zu gösterir.
"Ulusun ortak >aşamıetkin
ve dinamik bir gerçektir, yol
kenanna bırakılmış bir taş >>
ğını gibi edilgen ve durağan bir
birüktelik degüdir." Kültürel
değerler. düşünler (fıkırler) ve
coşkular olmadan ulus olmaz.
* Ortega Y Gasset, Tarıhsel
Bunalım ve Insan Metıs Yay.
1992.
PENCERE
İşçi Partisi Lideri
Cezaevine mi Girecek?..
Doğu Perinçek, İşçi Partısı Genel Başkanı. Hu-
kuk doktoru. 68 öğrencı eylemlennın lıderlerinden.
12 Mart döneminde 20 yıl hapis cezasına çarptınl-
dı. İki buçuk yıl ıçerde kaldıktan sonra 1974 affıyla
cezaevinden çıktı. 12 Eyiül'de 8 yıla mahkûm edil-
di. 4 yıl yattı. 1990'da üç aya yakın tutuklu kaldı. Şjm-
diye değin toplam 7 yıl demir parmaklıklar arkasın-
dayaşadı. Çileli yaşamı boyunca sosyalizmı savun-
maktan vaçgeçmedi...
Dönekleşmedi...
Bugünlerde hapse gırmek için gün sayıyor.
Niçin?..
•
1991 milletvekili genel seçimlerinde, TRT1 'de ya-
yımlanan "Liderler Açık Oturumu "nda, Sosyalist
Parti Genel Başkanı olarak yaptığı konuşma ne-
deniyJe partisi kapatılan Perinçek, Ankara Devlet
Güvenlik Mahkemesi'nce, Terör Yasası'nın 8'incı
maddesine aykırı davrandığı gerekçesıyle 2 yıl hap-
se ve 50 milyon lira para cezasına çarptınldı.
TRT 1 'de yapılan açık oturumda Doğu Pennçek,
partisi adına ne söylemişti:
"- S/z (öteki sıyasal partiler) askeriyeye havale et-
tiniz Kürt sorununu; askeriyenın üzerine yıktınız.
Böylece sıyasalpartıleri fuzulı hale getirdıniz. Bu bir
Türk sorunudur aynı zamanda. Kürtsonınu Türkün
sorunu haline gelmiştir. (...) Siz birliği sağlayamaz-
sınız. Zorla birlik olmaz. Gönülle, kardeşlikle ve Kürt
halkının iradesini sayarak, kabul ederek birlik olur."
Yargıtay Ceza Daıreleri Genel Kurulu, Ankara
DGM'nin verdiği cezayı az bularak arttırrlmasını is-
tedi. Bu kez İşçi Partısı lideri, 2 yıl 4 ay ağır hapıs ve
58 milyon lıra ağır para cezasına çarptınldı.
•
Doğu Pennçek'ın başında bulunduğu İşçi Partisi,
sosyalizmin klasik ilkelerini gözeterek Türkiye'nin
sorunlarına çözüm anyor. Ancak medyada partinin
adı geçmıyor. Yenı Demokrası Hareketi'ne baş say-
falannı ayıran tekelci basında İşçi Partisi'ne yer yok...
Bir siyasal partinin genel başkanı, konuşması ne-
deniyle hapse girecek...
Tıs yok.
Sonra da bu medyanın ağzı laf yapan sözcüleri
diyorlar ki:
- Güneydoğu sorunûnda siyasal çözüm üretilmi-
yor, iş askere bırakılmıştır.
Pekı, sıyasal çözüm üreterek önerisini devletin te-
levizyonunda dıle getıren bir sıyasal partı genel baş-
kanı hapse atılırken medyacılar küçük dıllerini ne-
den yutuyorlar?.. Bır parti başkanı, genel seçim ne-
denıyle duzenlenen açık oturumda partısinın görüş-
lerinı yansıttı dıye cezaevine atılırsa, o seçim meş-
ru sayılabilir mi?.. özgürlüklerin bulunmadığı yerde
demokrasinin variığı savunulabilir mi?.. Dünyanın
neresinde olursa olsun, fıkirleri yüzünden hapse gi-
ren bir siyasal parti lideri varsa, orada demokrasi-
nin D'si yoktur.
•
IşçrPartisi'nın ozellikle Kürt sorunundaki tutumu
önemlidir.
Çünkü PKK, bilindiği gibi, Marksist-Leninist
görüntüsünü vermeye çalışıyor; oysa sosyalizmin
dünya görüşünde PKK'nin yeri bellidir.
Olayın püf noktası da budur.
Türkiye'de kimi eskı sosyalist ve yeni dönekler,
kışilıklerini PKK'ye teslım ederek ayakta
durabileceklerini sanıyorlar; bunlann çoğunu yurt-
dışında PKK besliyor.
öte yandan devlet, Anadolu toprağına ayagını
dayayan sosyalistleri içeri atryor.
Bu devlet kime çalışıyor?..
PKK'ye mi?..
YEŞİL\*URT TtRİZM ANONİM ŞİRKETİ
Şırketımızm 25 Ma>ıs 1995 gûnü yapılan Ölağan Genel Kunıl toplantı-
sında TTK madde 377 uyannca eTteleoen Gûndem maddelennın görüşül-
mesı \e karara bağlanması amacı>la Şırketımız Orlaklar Genel Kurui Top-
lanlıst 05 Temmuz 1995 Çarşamba günü saat 10 OO'da Sırket Merkezırnız
Bu>ukdereCad \o 8^Mecıdı>eköy İSTANBbLadresındeaşağıdaicıgün-
demle yapılacaktır
Sayın Ortaklanmızın toplanlı lanhınden en geç bır hafta once Şırketten
gınş kartİannı alarak toplanîı>a katılmalannı toplantıya bızzat katılamaya-
cak ortaklanmızın kendılennı bır selahı>etnaroe ıle loplantıda lemsıl ettır-
melennıncaederız.
Ortaklara göndenlen işbu dav et mektubu gınş kartı yenne geçer Sela-
hı>etnamelenn toplantı gununden en gcç bır hafta önce şırtete ıbrazı gere-
kır
Sayın Ortaklanmızın bılgılenne sunulur
GUNDEM
1- ^ılış %e toplantı başkanhk dıvanın teşkılı
2- Başkanhk Dvanına Genel Kunıl toplantı tutanağuıı ınmtlflma yetkısı-
nın venlmesı,
3- 1994 >ıh Yönetım Kunılu ve Denetçı Raporlannm okunması ve gö-
nı^ulmesı,
4- 1994 yılı Bılanço, Kâr Zarar hesaplannın tetkılö ve lasvıbı,
5- Yönetım Kurulu üyelennm \e Denetçılenn İbralan,
6- Yönetım KunılunuTi 1995 yılı kısnu faahyet raponmun okunması gö-
nışulmesı ve tas\ıbı Yönetım Kurulu üvelennın 1995 yılı kısmı faahyetle-
nnden doîa>ı ıbra edjlmelen
7- 1995 yıb faalı>etlen hakkında görûşülmesı ve kaıar aiınmaa
8- Kapanış
SELAHTYETNAME
Yeşılyurt Tunzm A$ nın 05 Temmuz 1995 günu saat 10 OO'da yapıla-
cak Olagan Genel Kunıl Toplantısına, benı'bizı temsılen tam yetkı ıle katıl-
maya, adıma'adımıza oy \eraıeğe ılgılî yasalar ıle şırket \nasözleşmesı hü-
kümlennegöre ^ahıpoldugum oldugumuz füm haklanmız] kullanmaya yet-
kılı olmak ûzere şıritet hıssedarlanndan Sayın 'ı %ekıl tayın et-
ton
IM2A
HISSEDARJN ADI SOYADI
HİSSE MtKTARI
OY ADEDİ
EDEBIYAT
ÖGRETMENLERIMIZİN DİKKATİNE
Değerl! Edebiyatçı CEVDET KUDRET
tarafından Lise sınıf sistemine (Klasik)
ve müfredat propramına uygun
LİSE TURK VE
BATI EDEBİYAT11-2-3
kitaplarımızı sunmaktan onur duyarız.
GENDAŞYAYINCIUK
Çatalçeşme Sk. 19 Cağaloğlu/İSTANBUL
Tel: (0212) 527 10 20 Fax: 520 82 12
Erozyonla savaş kutsaldır.
. T.EMA
Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal
Varlıklan Koruma Vakfi
Tel.: (0212) 281 10 27
268 09 85