29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 HAZİRAN 1995 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER İsveç'te şiir günleri 1 MELÎH CEVDET ANDAY G eçen haftayı İsveç'te ge- çırdım, eşımle Bu ulkeyı ılk görüşüm; ıkı gün Stockholm'da. dört gün de Malmö'de kaldım. Malmö'de her yıl gerçek- leştirılen Uluslararası ŞiırGünlen Festıva- h'ne çağnh\dım. Güzel bır rastlantı ola- rak Isveççe bır şıır kıtabım basıldı ben ora- da iken, Stockholm Ha\a Lımanı'nda es- kı dostlanm şair ve fotoğraf sanatçısı Lüt- fi Özkök'ü. eşı Ann Marie Özkök'ü ve ö> - kücumüz Deniz Ozfii'yü görmekten nasıl sevındığımı anlatamam. Bu ülkerun toprağına ayağımı ılk bası- şımda temız hava benı bır tansık gıbı etkı- ledı Depresyona ve tansiyona karşı ılaç- lanm vardır. düzenlı olarak kullarunm, ama gene de sarsılınm ıkıde bır. yorgun \ e simrlı düşenm. Isveç havasını ılk soludu- ğumda, bu havanın bütün ılaçlanmdan da- ha etkın olduğunu oracıkta duyumsay ıver- dım ve şaşkınlık ıçınde bunu dostum De- mırÖzlü'ye söyledım. Özlü- - Burada hava mikropsuzdur. dedı. Sonra Ozkök'lenn arabasma atlayıp kente yollandık. tkıncı şaşkınhğım, gözlenmın oniinde senlı duran yeşılhkten geldı. Isveç topra- ğınm yüzde yetmış beşının orman olduğu- nu duymuştum, bılıyordum, ama bılmek başka, görmek başkadır. Stockholm'da ıkı gün kaldıktan sonra trenle Malmö'ye gı- derken (bu yolculuk altı saat sürdü) çıplak toprak görmedım. Elbet bu yeşil uygarlı- ga doga yardım etmışti, ama doga onu se- vene yardımcı olur. Stockholm'da bızı Yazarlar BirliğYnin Konukevı'ne götürdüler. Kalacagımız yer şınn bir apartman daıresı ıdı. gazetecı, şa- ır Turhan Kayaoğlu da bıze katıldı, rakı ıçerek (e\ et, yanlış okumadınız, ben götür- müştüm) güzel bır akşam söyleşısıne dal- dık. Ertesı gün Isveç Yazarlar Birlığı, orada basılan şıir kıtabım dolayısıyle, yukan kat- takı salonunda bır tanıtma-tanışma toplan- tısı düzenlemıştı. Çe\ ırmenim Ann Mane şıırlenmden örnekler okudu, ben de Türk- çelennı okudum. Sonra sofraya geçıldı. Işte Stockholm'u görmemız bu ıkı gün- lekaldı Amaeşımde, bendeçoksevmış- tık tsveç'ın başkentını Yabancı ülkelerde gördüğüm kentler ıçınde Pans'ı bır yana bırakırsak, kendını bunca çabuk sevdıren bırbaşkası yoktur. Ertesı gün gıdeceğımiz Malmö'yü de böylesıne seveceğımı pek düşünemıyordum. Stockholm'dalıkı gezı- lenmızı sonra anlatacağım. Malmö'ye tıren yolculuğu altı saat sür- dü. Bu altı saat ıçınde lsveç'm aşağı yuka- n yansını görmüş olduk ve büyülendık. Orman, ekılı tarla, olağanüstü güzellıkte- kı kuzey mımarlık bıçemınde yapılmış ev- ler... Refah toplumu ne demekmiş, bılrnez- dım. Malmö ıstasyonunda bızi edıtörüm Jo- nas EUerströms karşıladı. (Lütfı Özkök onu Yunus dıye çağırmayı yeğliyor, Yiı- nusEmre'yı sevdiğınden.) Gene ormanlar ıçmden geçerek, güzel köşkleri, villalan seyrederek kente vardık ve bütün çağnlı- lann konuklandığı Baltzar Otelı'ne ındık. Akşam bır lokantada hem yenilıp ıçıle- cek, hem de şıuier okunacaktı. Bu lokan- tayı bır Türk işletıyordu. Bızi çağnlılar ara- sında görmek Saadettin'ı sevındırmıştı, se- vincı yüzünden okunuyordu. Elbet en bü- yük ıkram da bıze oldu. Masamızda, dördümüzden başka tranlı bır bayan şaır ıle Hollandalı bır bayan şa- ır de var. Iranlı şaır hanıma, - tran nasıl? gıbısınden bır soru sordum - Ben Humeyni zamamnda kaçtun tran'dan. dedı. oturulmaz. Bu yanıt kafamdakı çelışkılı sorulan çözmeye yetmıştı. Öyle ya, lran Islam Cumhunyetı'nden olan bır hanım böyle Avrupalılar gıbı gıyınebılır, boyanabilır mıydı? Dahası, böylesıne rahatlıkla erkek ıçıne çıkabılır mıydı? Ona Mevlânâ'dan (elbet Farsça) bır be- yıt okudum Hemişe men çünin mecnun nabudem Zi akl-o anyet birun nabudem Jila Mossaed güldü. -İnnhde01ki,dedı *Meviânâ"yı, "Molânâ" dıye söylüyor- du. Gene bol içkilı bır yemekten çıkarken, bu kez ona gene Mevlânâ'dan şu dızeyi okudum. Çi didem hâb şeb k'imnız mestem Çok güldü Mossaed. Gülünmeyecek gı- bı değıl kı! Ünlü şaır. "tştegecegördüğüm düş çıkb, bugün sarhoşınn" dıyordu. Içkı içmenın çeşıtlı gerekçelennı bılınm, ama böylesını hıç duymamışhm. Hollandalı şaır hanım sıkınhlı görünü- yor, kımseyle konuşmuyordu Onu yalnız- lığmdan kurtarmak ıçın iki kez ıçmeğe ça- ğırdım Gülümsedı, ıçtı, fakat gene ıçıne kapandı. Hafta boyunca hep ıçıne kapalı kaldı Malmö Şıir Günleri'nin benım ıçın se- vındıncı olan bır yanı da, başka ülkelerde katıldığım uluslararası şıır toplantılann- dan tanışlarla, eskı dostlarla karşılaşmak- tı. Bunlardan bın olan Romanyalı şaır Ma- rin Sorescu ıle yırmı yıl önce Sarajevo şı- ır günlennde bırlıkteydık Karşılaşmamız akrabalann karşılaşması gıbı oldu. Ikımız de yaşlanmıştık. Bır ara Romanya'da Kül- tür Bakanlığı'nda bulunmuş, sonra aynl- mış. Nedenmı sordum. - Şiir yazamryordum. dedi. Ona, Sarajevo'da bıze ev sahıplığı ya- pan, eskı dostum Izet Sarayliç'ı sordum. - Ne dunımda, çok merak edıyorum, dedım. Mann Sorescu, - Merak etmeyin, yaşıyor, dedi. Her gün bombalanan Sarajevo'da yaşamak bır tansık olsa gerektı Sorescu ıle aramızda geçen bu konuş- mayı anlattığım Lütfı Özkök, - Benim bildiğirne göre, dedı. İzzet Sarayüç'i Avusturya'ya kaçırdıbr. Pekı, ya eşı, ya oglu17 Dılenm bırlıktedırler. Malmö'dekı şıır toplantılan, kafelerde, kıtapçı dükkânlannda, tıyatrolarda sürdü gıttı Kımı gün, öğle-akşam olmak üzere ıkı kez toplanılıyordu. En güzelı, şıır oku- malan arasında konserler venlmesıydı: Gıtar. çıft gıtar, akordeon, saksofon, pıyano konserlen. Sanınm, gelecek yazılanmda Isveç ız- lemmlenmı anmak ıçın fırsat çıkacaktır. ARADA BİR Prof. Dr. BEDÎ N. FEYZİOĞLU Eğitim Birliği Tam Uygulanmadıkça... Bir süreden ben, ulkede sıyasette ve onun en be- lırgin yeri olan B. Mıllet Meclisı'nde, halkın iyımseriı- ğıni yok eden bır durum artık açıkça görülmektedır. Bu dururnun çok çeşıtli nedenlen arasında anaya- sada, partiler ve seçim kanunlarında beklenen de- ğışikliklerin yapılamaması önde yer alabilır. Terörle mücadele konusunda, sendıkalar vs. sosyal ve ça- lışma hayatı ile ilgılı konularda, vergı kanunlannda vb. bırdizı kanunda ongöriılen değışıklıklerın Meclıs'ten vaktınde çıkamaması onların ardından zıkredılebılır. Ülkenın dört yıldır tam uyuşma halınde olmayan bır koalisyon hükümeti ıle yönetılmeye çalışılmasının ve bır yılı aşkın bır suredır ekonominın baş aşağı gitme- sının de Meclıs'tekı tıkanmanın ve halktakı kötüm- seriığin oluşmasında önemlı etkileri elbette büyuk- tür. Ne var ki, yasama, yürütme ve yargı organlannın bütününde görülen bu yozlaşmanın asıl nedeni, çok uzun süreden ben eğıtımde duşulen hatalardır. Gerçekten, anayasalann değiştirılemeyecek hü- kümlerınin en önemlısi olan Öğretım Birlığı (Tevhıd-ı Tedrisat) ılkesı 1949'dan beri, her seferınde daha fazla ıhlal edılerek bugünkü tehlikeli duruma sokul- muştur. Bugün, Medis'e seçilen milletvekilleri, hükümette ve idarede yer alan üst duzey yönetıcıler, yargıda gorev yapan hâkım ve savcıların eğıtimı artık Öğre- tım Birlığı Yasası'na aykırı müesseselerce de yapıl- maktadır. Konuya, eğitımın klasık uçlü kademelen iti- barıyla bakılacak olursa görulen manzara şudur: llköğretım: Ana okulları yanında ve gıttıkçe artan bir oranda 5-6 yaşındaki çocuklann (ozellikle kızla- rın) Kuran kurslarına devamları ıle başlamaktadır. Bu kurslar, Mıllı Eğıtım Bakanlığı'nın değıl, Dıyanet Işle- rı Başkanlıgı'nın sevk ve ıdaresıne bırakılmıştır. Okul çağına (7 yaşına) geldıkten sonra da, usulen bır ılko- kula devam edenler yanında, Kuran kursuna devam ıle hafız olanların sayısı gittıkçe artmaktadır. Ortaöğretimde, durum daha kritıktir. Ülkede ımam-hatip lıselerındeki oransal artış, normal klasik lıse sayısındakı artıştan çok fazladır. Imam-hatıp liseleri başlangıçta ülkede, bir ara ek- sikliğı duyumsanan, camılere ımam ve hatıp yetiştir- mek maksadı ıle kurulmuşken, bugun ünıversıtele- rın her dalına el atmak amacıyla mezun vermektedır. Yukseköğretım, ortaöğretimde ımam-hatıp lısele- rini bıtırenlenn fakultelerdekı mevcutlannı arttırmak, ozellikle kamu yönetimı dallannı ele geçırmek ama- cıyla özel yurtlarda banndırılmakta olan gençlerle doldurulmaya çalışılmaktadır. Durum böyle olunca, yasama, yûrütme veyargı or- ganlarındakı elemanlar, Öğretım Bırlıği'ne karşı olan güçlerın bilınçli bır program ızlemesi sonucu, onla- nn havasına bürunme tehlikesiyle karşı karşıya kal- maktadırlar. Öyle ki, basit bir genelge (tamım) ya da en fazla bır yönetmelıkle hallolabılecek "Cuma namazlan saatin- de öğle tatılı venlmesı konusu" B. Millet Meclısi'nde, parti farkını da bertaraf eden bir oylama ıle Meclis gündemıne alınabıliyor. Devletin "din esaslanna gore yönetılemeyeceğı- ne" dair bir ibare, anayasa değışıkliklennı ınceleyen komisyonda, başlangıç (dıbaçe) kısmına konulamı- yor ve partı gruplannın ön görüşmesine sunulmak üzere geri bırakılıyor. Şerıatçı olduğunu ılan eden partinın dışında olan partiler de, ya partı başkanlarını camılerde görüntü- leme çabalarına gırıyor ya da en modern diye sunu- lan bir başbakan, Ânneler Gunü vesilesıyle, Pey- gamber'in hadislerinden söz ediyor, başını bağlayıp ikıde bır oy avcılığı uğruna şeriatçılara ödün venyor. Derken, devletin laık olamayacağı, laikliğin kişile- re mahsus bır anlayış ve tutumu belirteceği iddiası ile "laikdevlet" ilkesı tumüyle yok edılmek isteniyor. Tek evlilik, kadın haklan, insan hakları ve benzeri tüm uygar dünyanın kabul ve takıp ettıği öğelerin za- manla ne tehlikelere maruz kalacağı bilinemiyor. Kısaca, bıze öyle gelıyor kı, politikada ve ülkenın bütün kurumlarında beliren bu yozlaşmanın kökü, öğretim ve eğitim birlığinın bozulmasından kaynak- lanıyor. Atatürk ilke ve devrimlerinin, ülkenin birlik ve bütünlüğünün korunması ve Türk ulusunun çağ- daş uygarlığın üstünde biryere ulaşabilmesi, mutla- ka ve mutlaka Milli Eğitim Bakanlığı'nca Eğitim Bir- liği (Tevhidi Tedrisat) Kanunu'nun hiçbir ödün veril- meden uygulanmasına bağlı bulunuyor. AaKAYBIMIZ CemıyeOmız ûyesi, degerlı meslektaşımız. Basın Şeref Kartı sahıbı SONER GİRGtN14 Hazıran 1995 tanhınde vefat etmıştır Vefatı camıamızda bu>-ûk uzııntu yaralan Soner Gırgın'ın cenazesı 16 Hazıran 1995 Cuma gunu saat 16 OO'da Cağaloglu'nda Türkjye Gazetecıter Cemıyelı öounde yapilacak lorenden sonra ıkındı namazını muteakıp Nuniosmanı\e Camıı nden alınarak Yenıkoy Mezarlığı'nda topraga verılecektır Gırgın'e tanndan raagfîret. kederlı aılesıne \e uyelenmıze başsağhg:ı dılenz TÜRKtYE GAZETECtLER CEMİYETİ Kültürlü yaşam-yaşamsal kültür... NEVVAL ÇİLGENAntrvpolog/Yozar 'aşam kültüriü olmalı, ama kültür de vaşamsal olmalı" (*) Ortega'nın bu sözlen, aklı yaşamsal bağlamına oturtmayı ve kültürü yenı- den yaşamsallaştırmayı amaçhyordu. Düşünür, yaşamı hergün yenılenen bır savaşım, hıç bıtmeyen bır görev, ınsanın kaçımlmaz bıçımde kendı gerçeğıne toslaması ve bıreysel sı- nırlannın bılıncıne varması zonınluluğu olarak al- gılar. Başkalanna hak tanımak ıstemeyen, aslında haklı olmayı da ıstemeyen, salt kendı görüşlennı zorbalıkla benımsetmeye kararlı görünen bır ınsan tıpının ülkemızde yerleşmektekı tutkusu her konu- da kolaylıkla gözlenebılır Kendı takımının ve dü- şüncelennm dışındakı düşünceye kapalı bu ınsan tı- pı, kültürel çeşıthlık değıl, zorbalık çeşıthlığı üstü- ne denemeler üretmektedır. "Insan olacaksa, ken- dLsi için. kendine karşın avdın olur, kacınılmaz bi- çimde" dıven Ortega ıçın, gerçek aydının özgül et- kınlıği gerçeğı zahmetle araştırmak, bulur bulmaz da ne pahasına olursa olsun, kendını bın parça ede- ceklennı bılse. açıklamaktır; aslında 'çökk feryat eden' bındır o, çûnkü gerçek ancak yalnızlıkta bu- lunur. Aydın, halka karşı, kamuoyuna karşı, yerle- şık sanılara karşt düşün (fıkır) yürütür. Insanın ancak ortamıyla bırlıkte kurtulabıleceğı gerçeğını de bu yalnızlık örtmez aslında Çünkü kültürel atmosferden beslenmeyen düşünce aydın- lık olamaz. Soluk alamadığı ıçın moranr kalır. Ye- tersız beslenınce de cılızdır. Şıır yoksa ruhsuzdur Yasamdan kopuk ve ınsancıl olana yabancıdır. Ya- şamsal kültür derken ınsanın yaşamında onsuz ya- pamayacağı değerlerden söz edıyoruz demektır. Iç- selleştınlmemış sanat ya da kültür bır türlü seyırcı- sını bulamaz. Okuyucu tutamaz va da anlaşılır bır dilde yazılamaz. Kıtle ınsanı olmaktan kurtulama- dı dıye aşağılanan halktan hıçbır farkı kalmaz kıtle aydınının. Çünkü o da yaşamın şiinnden uzak düş- müş ve yetersız hırslara bürünmüş olur. Insan var Ofomobiliniz Tüfünbanhlon Hayalinizdeki otomobile sahip olmak için bir Tütünbank Subesine gelin. Çünkü, Tütünbank'ta "HlZİI Otornobîl HredİSİ" başvurunuz hemen değerlendirilir, hemen sonuçlandırılır. Size en uygun seceneği bulacağınız vadelerle, istediğiniz kredi aynı gün verilir. Tütünbank'ın size duyduğu güvenin, paylaştığı dostluğun size yansıyan hızıdır bu. Tütünbank HlZİI Otomobİİ HredİSİ' nden mutlaka yararlamn. h e m e n b u g ü n ! tütünbank e m ı z u v e n e D o s t l u k olduğundan ben yarattığı kültürle birhkte v aşamış- tır. Eğer kültür. ınsanın yaşamından çekılırse ıçı bo- şalan ınsanı kurtarmak mümkün değıldır. O zaman şiddet, anlamsız saldırganlık yanı başımıza ya da ıçımıze taşınır. Anlamsızlaşan ve yok olan ıç dün- yanın vennı düşmanlık alır. Kendı dışındakını yok etme dürtüsü, günlük yaşamın parçası olur Bır ba- kış açısı. yaşam bıçımı ve felsefesı olmadan kültür olmaz. Kültür. bu nedenle, salt bır yaşam bıçımı değıldır. Külturde var olan değerler, bıze dennlik ka- zandınr. Kültür, asla bır güncellık bıçımı değıldır. Bu nedenle kültürel sınırlar resmı sınırlann ötesıne taşar. Pekı, kültürden söz edınce onu yaratan toplumu da sorgulamak gerekmez mı? Bana popüler avdın- lardan bın "Türk kültürü katramını tartışmak la- zun, ben buna inanmıyorum" dedı. Ben gerçekten şaşırdım Fransa'nın Fransız kültürü, Amenka'nın Amenkan kültürü ya da küçücük Hollanda'nın kül- türü oluyorda Türkıye'nın neden kültürü olmuyor- du acaba. Bu savı üreterek toplumda nasıl bır de- gerler sıstemı yaratmaya çalışılıyordu kı 7 O zaman bızım Akdeniz kültürümüz devreye gınyor sanınm. Taa Goethe dönemınden bıze mı- ras bır anı Goethe halya'ya ındığinde, volculuğunun bazı bölümlennı bır ltalyan yüzba- şısının eşlığınde >apmıştı. "Bu yüzbaşı" der Goethe "bircokyurttasuıın gerçek bir temsilcisL tşte onu pek güzel niteleven bir a\nntı. Ben sık ak susuyor,düşüncelerime gö- mülü.TOrum diye bir kez dedi ki: 'Ne döşünüp dumyorsu- nuz! İnsan hiç düşünmemelL düşündü mü ihtiyaıiar! İnsan asla bir tek şe> üzerinde durup kalmamalı. yoksa deli çıkar Insan kafasında bin tane şev bir arada olmalı. kargaşa oİ- mah kafad&T Aradan kaç yüz- yıl geçtığını saymazsak bu te- mel felsefenın Akdeniz kültü- rüne baz oluşturduğu gözle- nebılır. Bızım memlekette de herkesınkafası karmakanşık! Sorun pek burada değıl, aslın- da sorun. bunun yerleşık bır ılke (prensıp) olarak benımse- tılmeye çahşılmasında. Bula- mk havalann ışe yaramasında belkı de. İnsan kendı kültü- ründen kopuk olarak 'evren- sel' adasına yüzemeyeceğıne göre gezgın bır bulut olarak dolanabıhr. Bırçok Türkün yaptığı da bu zaten. Dünyanm her yennde ve kültürel ıkli- mınde dolaşıyorlar. sonra ge- lıp kendı kültürel ıklımlennın kımlıksızlığınden şıkâyetçı oluyorlar. Belkı durum hıç böyle değıldır Yenıden kültü- rel üretımın olmamasmın ne- denlen, bınlennm üsrüne, po- lıtıkaya atılabılır, ama yeterlı mı? Önce ne varsa yok olsun dıye savun, sonra gelecek so- runlar ıçın küçülen devletten 'denetim' mekanızması ıste. Ne hoş' Bunlardan sıvışmak ısteyenlere kaçacak delık ol- madığını müjdeleyebılınm. Her gün yenıden takıldığmız eşıklerde sendeleyeceksınız. Türkıye gıbı bır coğrafyada dogmuş ve kültürel sınırları üç kjtada soluk alan bır toplumun bıreylen olarak ülkemız ve kültürümüz konusunda hama- sı/ideolojık nutuklardan öte düşünmek zorundayız. Türkı- ye gerçeğıne bakmak, kültür ve sanatın ıçselleştırilmesın- den geçer. Onu yaşamına al- mamış aydınlann Türkiye üs- tüne 'güncel' konuşmalan, okunmayan satırlarda ölecek. tç dünyası olmayan ınsan pat- lamaya hazır bir el bombası gibıdır. Nereyefirlatılacağıbı- lınemez Bunun kurgulanma- sı ise çok kolay bir ış olur. Git- tıkçe büyüyen, büyüdükçe er- genlik sorunlan artan Türkı- ye'nın sorunlan karmaşıklaş- makta, küçük dünyalar içınde yaşayan ınsanlann sımrlannı zorlamakta. Duygusal ve ide- olojık ahşkanlıklardan sıynl- mamakta ınat eden ınsanlar ya da yönetıcıler yüzünden top- lumun bir parçası olan ögele- rin. kültürel bagdan yoksun kalması sağlıksız olduğumu- zu gösterir. "Ulusun ortak >aşamıetkin ve dinamik bir gerçektir, yol kenanna bırakılmış bir taş >> ğını gibi edilgen ve durağan bir birüktelik degüdir." Kültürel değerler. düşünler (fıkırler) ve coşkular olmadan ulus olmaz. * Ortega Y Gasset, Tarıhsel Bunalım ve Insan Metıs Yay. 1992. PENCERE İşçi Partisi Lideri Cezaevine mi Girecek?.. Doğu Perinçek, İşçi Partısı Genel Başkanı. Hu- kuk doktoru. 68 öğrencı eylemlennın lıderlerinden. 12 Mart döneminde 20 yıl hapis cezasına çarptınl- dı. İki buçuk yıl ıçerde kaldıktan sonra 1974 affıyla cezaevinden çıktı. 12 Eyiül'de 8 yıla mahkûm edil- di. 4 yıl yattı. 1990'da üç aya yakın tutuklu kaldı. Şjm- diye değin toplam 7 yıl demir parmaklıklar arkasın- dayaşadı. Çileli yaşamı boyunca sosyalizmı savun- maktan vaçgeçmedi... Dönekleşmedi... Bugünlerde hapse gırmek için gün sayıyor. Niçin?.. • 1991 milletvekili genel seçimlerinde, TRT1 'de ya- yımlanan "Liderler Açık Oturumu "nda, Sosyalist Parti Genel Başkanı olarak yaptığı konuşma ne- deniyJe partisi kapatılan Perinçek, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi'nce, Terör Yasası'nın 8'incı maddesine aykırı davrandığı gerekçesıyle 2 yıl hap- se ve 50 milyon lira para cezasına çarptınldı. TRT 1 'de yapılan açık oturumda Doğu Pennçek, partisi adına ne söylemişti: "- S/z (öteki sıyasal partiler) askeriyeye havale et- tiniz Kürt sorununu; askeriyenın üzerine yıktınız. Böylece sıyasalpartıleri fuzulı hale getirdıniz. Bu bir Türk sorunudur aynı zamanda. Kürtsonınu Türkün sorunu haline gelmiştir. (...) Siz birliği sağlayamaz- sınız. Zorla birlik olmaz. Gönülle, kardeşlikle ve Kürt halkının iradesini sayarak, kabul ederek birlik olur." Yargıtay Ceza Daıreleri Genel Kurulu, Ankara DGM'nin verdiği cezayı az bularak arttırrlmasını is- tedi. Bu kez İşçi Partısı lideri, 2 yıl 4 ay ağır hapıs ve 58 milyon lıra ağır para cezasına çarptınldı. • Doğu Pennçek'ın başında bulunduğu İşçi Partisi, sosyalizmin klasik ilkelerini gözeterek Türkiye'nin sorunlarına çözüm anyor. Ancak medyada partinin adı geçmıyor. Yenı Demokrası Hareketi'ne baş say- falannı ayıran tekelci basında İşçi Partisi'ne yer yok... Bir siyasal partinin genel başkanı, konuşması ne- deniyle hapse girecek... Tıs yok. Sonra da bu medyanın ağzı laf yapan sözcüleri diyorlar ki: - Güneydoğu sorunûnda siyasal çözüm üretilmi- yor, iş askere bırakılmıştır. Pekı, sıyasal çözüm üreterek önerisini devletin te- levizyonunda dıle getıren bir sıyasal partı genel baş- kanı hapse atılırken medyacılar küçük dıllerini ne- den yutuyorlar?.. Bır parti başkanı, genel seçim ne- denıyle duzenlenen açık oturumda partısinın görüş- lerinı yansıttı dıye cezaevine atılırsa, o seçim meş- ru sayılabilir mi?.. özgürlüklerin bulunmadığı yerde demokrasinin variığı savunulabilir mi?.. Dünyanın neresinde olursa olsun, fıkirleri yüzünden hapse gi- ren bir siyasal parti lideri varsa, orada demokrasi- nin D'si yoktur. • IşçrPartisi'nın ozellikle Kürt sorunundaki tutumu önemlidir. Çünkü PKK, bilindiği gibi, Marksist-Leninist görüntüsünü vermeye çalışıyor; oysa sosyalizmin dünya görüşünde PKK'nin yeri bellidir. Olayın püf noktası da budur. Türkiye'de kimi eskı sosyalist ve yeni dönekler, kışilıklerini PKK'ye teslım ederek ayakta durabileceklerini sanıyorlar; bunlann çoğunu yurt- dışında PKK besliyor. öte yandan devlet, Anadolu toprağına ayagını dayayan sosyalistleri içeri atryor. Bu devlet kime çalışıyor?.. PKK'ye mi?.. YEŞİL\*URT TtRİZM ANONİM ŞİRKETİ Şırketımızm 25 Ma>ıs 1995 gûnü yapılan Ölağan Genel Kunıl toplantı- sında TTK madde 377 uyannca eTteleoen Gûndem maddelennın görüşül- mesı \e karara bağlanması amacı>la Şırketımız Orlaklar Genel Kurui Top- lanlıst 05 Temmuz 1995 Çarşamba günü saat 10 OO'da Sırket Merkezırnız Bu>ukdereCad \o 8^Mecıdı>eköy İSTANBbLadresındeaşağıdaicıgün- demle yapılacaktır Sayın Ortaklanmızın toplanlı lanhınden en geç bır hafta once Şırketten gınş kartİannı alarak toplanîı>a katılmalannı toplantıya bızzat katılamaya- cak ortaklanmızın kendılennı bır selahı>etnaroe ıle loplantıda lemsıl ettır- melennıncaederız. Ortaklara göndenlen işbu dav et mektubu gınş kartı yenne geçer Sela- hı>etnamelenn toplantı gununden en gcç bır hafta önce şırtete ıbrazı gere- kır Sayın Ortaklanmızın bılgılenne sunulur GUNDEM 1- ^ılış %e toplantı başkanhk dıvanın teşkılı 2- Başkanhk Dvanına Genel Kunıl toplantı tutanağuıı ınmtlflma yetkısı- nın venlmesı, 3- 1994 >ıh Yönetım Kunılu ve Denetçı Raporlannm okunması ve gö- nı^ulmesı, 4- 1994 yılı Bılanço, Kâr Zarar hesaplannın tetkılö ve lasvıbı, 5- Yönetım Kurulu üyelennm \e Denetçılenn İbralan, 6- Yönetım KunılunuTi 1995 yılı kısnu faahyet raponmun okunması gö- nışulmesı ve tas\ıbı Yönetım Kurulu üvelennın 1995 yılı kısmı faahyetle- nnden doîa>ı ıbra edjlmelen 7- 1995 yıb faalı>etlen hakkında görûşülmesı ve kaıar aiınmaa 8- Kapanış SELAHTYETNAME Yeşılyurt Tunzm A$ nın 05 Temmuz 1995 günu saat 10 OO'da yapıla- cak Olagan Genel Kunıl Toplantısına, benı'bizı temsılen tam yetkı ıle katıl- maya, adıma'adımıza oy \eraıeğe ılgılî yasalar ıle şırket \nasözleşmesı hü- kümlennegöre ^ahıpoldugum oldugumuz füm haklanmız] kullanmaya yet- kılı olmak ûzere şıritet hıssedarlanndan Sayın 'ı %ekıl tayın et- ton IM2A HISSEDARJN ADI SOYADI HİSSE MtKTARI OY ADEDİ EDEBIYAT ÖGRETMENLERIMIZİN DİKKATİNE Değerl! Edebiyatçı CEVDET KUDRET tarafından Lise sınıf sistemine (Klasik) ve müfredat propramına uygun LİSE TURK VE BATI EDEBİYAT11-2-3 kitaplarımızı sunmaktan onur duyarız. GENDAŞYAYINCIUK Çatalçeşme Sk. 19 Cağaloğlu/İSTANBUL Tel: (0212) 527 10 20 Fax: 520 82 12 Erozyonla savaş kutsaldır. . T.EMA Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıklan Koruma Vakfi Tel.: (0212) 281 10 27 268 09 85
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle