28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 HAZİRAN 1995 CUMA 14 KÜLTÜR Izmir ile Dublin kardeş kent olsun Odyssey ile Ulysses nasıl kardeş başyapıtlarsa, Homeros ile Joyce nasıl kardeş başustalarsa, budur benim önerim. Onlann kentleri îzmir'le Dublin de kardeş kentler olsun! NEVZATERKMEN "'Geçen yıl bugün Cumhurryet'te yayımla- nan Mames Jovce Tirya- kikri lçin Özel Bir Gün'başlıklı yazımda, ziyaret etmek istediğim yerlerin başında Dub- lin'in geldiğini hem de bunu bir 16 hazıran gü- nüne denk düşürmek is- tediğımi; zira. James Joyce'un, romanının içe- riğini oluşturac o son kerte ilginç, çok yönlü, mizahi. trajik, dramatik vb olaylan, en fazla ro- manın başkahramanı Le- opokl (Mr.) Bloom'a. 1904 yılının 16 haziran gününde yaşattığını; şimdi heryıl, artık 'Bk>- omsday = Bloomgünü' diyeanılan löhaziranda James Joyce tiryakileri- nin sabah saat 8.00'den geceyansından sonra 02.00'ye dek Mr. Blo- om'un ve 'Sanatçının Bir Genç Adam Olarak RDrtresi'ndekı, kendısıni temsil eden kahramanı Stephen Dedalus'un ayak izlerinden giderek Dublin'i bir kez daha tanımalan için yerlere metal plakalar bilc yer- leştirilmiş oldufunu; Bloomgü- nü'nde Dublin'i ziyaret etmenin de Joyceanlar, yani Joyceseverler için bir tür 'hacca gitmek" olduğu- nu yazmıştım." Işte böyle demiş- tim 1994'te 1993'teki yazım için. 1995'in 16 haziranı da geldi iş- te! Şu anda üçüncü Bloomsday ya- zımı yazmaktayım ve ben hâlâ Dublin'e gitmedim. Ama gidece- ğim, sevdiklerimi yanıma katıp coşkuyla gideceğiz Dublin'e. Ola ki o 16 haziran gününde benim şu son günlerde LTysses'in Türkçe çe- virisinin doğumu sancılan yüzün- den, 20 ve 27 Mayıs 1995 günleri PEN Yazarlar Demeği Olağan Ge- nel Kurulu'na katılamadığım için seslendiremediğim önerimi şimdi ve burada cümle âleme duyuru- rum: Sayısız eski metinlerde İzmirti Homeros diye anılan bu büyük Anadolu ozanınm anıtsal Akde- niz-Ege yolculuk serûveninin gün- cesi sayılan Odyssey'in izleğini, Ulysses'te çağdaş (1904) Dublin'e Yapı Kredı Yayınlan. Llysses'ın dızgisine başladı Bu kitaptan şu anda tesadüfen çıkardığım bir alıntıyı sunmak istiyorurn: II. Anabölüm, 11. Bölûm (Sirens). 11. Bölüm (SİRENS) ALTIN tLE BRONZ ATNALLARTNIN ÇELtKTINGIRTISINI tŞıTTÎLER. • Küstahtah tahtahtah. Taşkesılmiş başparmaktırnağından çentik çentik kopararak çentikler. tğrenç! Işte altın kıpkırmızı kesildi daha da. Güçlü bir düdüksesi öttü. Öttü. Göktü açan çiçeklerin rengi. Altıntepeli saçı. Saten göğsünde bir gûl hopladı, Castile Gülü. Terennûm et, terennüm et: Idolores. Dıkız! Kimdiro... altmdıkizinde? Dank dıye bağırdı bronz yüreği sızlayıp. Ve bir çağrı, saf, upuzun ve zonklayan. Uzunsürenbasmasısırrakedem birçağn. Ayartıcı. Tatlı dil. Ama bak. Parlak yıldızlar sönmekte. Notalar yanıtı cıvıldıyor. Ey gül! Castile. Şafak sökmekte. Şıngır şıngır seyran etti şıngırtı. Penı tıkırdadı. Saat çakıldadı. Kabul. Sonnez. Yapabilırim. Jartıyen şaklatmak. Senı bırakmam. Şırak. Ladoche! Uyluk şırağı. Kabul. Ilık. Sevgılim, elveda! Şıngır. Bloo. Çarpışan akorlar gümbürdedi. Aşka olunca teslim. Savaş! Savaş! Kulaktozu. uyarlayan, daha doğrusu kendi ya- rattığı o yepyeni tensel-tinsel yol- culukta yapısal bir geştalt olarak kullanan Joyce'un bu yapıtındaki başkahramanı, Mr. Bloom'dan, Stephen'den, Molly'den önce Dub- lin kentinin ta kendisidir. Odyssey ile Ulysses nasıl kardeş başyapıtlarsa, Home- ros ile Joyce nasıl kardeş ba- şustalarsa, budur benim önerim. Onlann kentleri Iz- mir'le Dublin de kardeş kentler olsun! Budur benim önerim. Bir de dileğim var: Joyce'un Dublin'i anlattı- ğmca, çağdaş îzmir'ı anlata- cak çıksın bir yazar daha! Birde çağn: Bu anekdotu dostum Ilker Mumcuoğlu anlatmıştı - bir fılmde, Vit- torioGassman'm, baş kadın oyuncunun Ulysses kıtabını kitaplıktaki klasik yapıtlar rafina koyması üzenne alay- lı alaylı güler. tlker Mumcu- oğlu'nun Catherine Dene- vue olarak anımsadığı baş kadın oyuncu da niçin gül- düğünü ve hangi rafa koy- ması gerektiğini sorar V.G.'a. Aldıği yanıt şöyle- dir: "Bulmaca ve sözcük oyunlan rafina koymab- sın!"Anekdot böyle; çağn- ya gelince - bu anekdotu ge- çen hafta bitirdiğim Ulysses çevirime koyacağım önsöz- de içermek istiyorum. Ne var ki söz konusu filme iliş- kin kesin bilgileri bulama- dım. AtiUa Dorsay, RekinTeksoy, Adem Ayakta ve Murat Özer us- talar... Hepsine danıştım. Şu anda bilinemedi. Bileniniz varsa, arasm beni (Nevzat Erkmen 0212 - 293 10 40). Joyce hayranlanndan Bloomlar'a saygı DUBLİN (RELTER) - trlandah yazar Ja- ıııes Joyce'un hayranlan, bugün 'Ulysses' adlı kitabının kahramanı Leopold Bloom'un 'sev- gifi, kirti Dubtin'm sokaklannda yürüdüğü gü- nü, 'Btoomgünü'nü (16 haziran, 1904) kutlu- yor. Özellikle Molly Bloom'un erotik düşün- celeri nedeniyle bir zamanlar lngiltere'de ve Amenka'da yasaklanan roman, 130'dan fazla dile çevrildi. Joyce hayranlanna bugün, tavuk çorbası, böbrek ızgara, karaciğer ve Guinness birasından oluşan geleneksel kahvaltı sunula- cak. Joyce'un akrabalanndan Helen Monag- han "Bİoomday'de Molh Btoom'a saygdanım- a sunuyor ve Leopold Bloom'un severek yedi- ği sakatanarla, Guinness birasuu kahvalû ola- rak veriyoruz" dıyor. Polıtikacılar, büyükelçiler, şairler, yanm yüzyıldan daha fazla bir süre önce Zürih'de ölen Joyce'un amlacağı ve sponsorluğunu Gu- ınnes firmasının üstlendığı güne katılma onu- runa enşebılmek için bırbirleriyle adeta yanş- tılar. Monaghan, bu yıl Ingiltere Büyükelçisi Veronica Sutberland'ın eşi Aiex'le birlikte yazann yapıtlanndan pasajlar okuyacağmı. anma gününe katılacak 27 lcişı arasında Kana- da Büyükelçisi Barry Mavvhinney'nin de bu- lunduğunu söyledi. Irlanda Maliye Bakanı Ruairi Quinn ve es- kı başbakan AJbert Reynotds da Joyce'un ilk yapıtlanndan pasajlar okuyacaklar. Otuz ya- şında Dublin'den aynlan Joyce, yaşamının ge- ri kalan bölümünü kıta Avrupası'nda geçırdi. Ama bu kenti, belleğinde yeniden inşa edebı- leceğini söyleyerek övünüp durdu. 'Bkmmgünfi'nde yüzyıl başındaki gıysiler içmdekı insanlar, Joyce ve karakten Leopold Bloom'un uğrak yerlerinde durarak. Dublin so- kaklannda dolaşıyorlar. Gorgonzola peyniri ve Burgonyâ şarabından oluşan geleneksel öğle yemeğı ıse Davy Byme's adlı barda yeniyor. Ancak Monaghan bu mönünün zaman zaman karides ve Guin- ness birası olarak değıştinldiğini belirtiyor. Joyce'un yeğeni ve Dublindeki James Joyce Kültür Merkezi'nin yöneticisi Ken Monaghan anma gününde yazann ailesiyle ilgılı konuşma- lar yapıyor. Joyce'un hayranlanndan senatörDavıdNor- ns 'Bloomgünü'nün anlam ve önemini şöyle ifade etmışti: -Bugün özellikle Dubiin'de ot- mak gerekir. NoeMe Bethlehem'de bulunmak De denli anlamlıvsa. Bloomgünü'nde Dubiin'de bulunmak da o denli anlamudır". 1941 yılında 59 yaşında ölen Joyce, "Yapıt- tanmda ne demek istediğimi tarnşmak, profe- sörleri yüzyiUarca meşgul edecek"demişti. Bu kehaneti de gerçekleştı. Diinyanın farklı köşe- lerindeki akademısyenler, Joyce'un yapıtlan- nı çözümlemek ve yorumlamak amacıyla ünı- versitelerde bölümler ve yaz okullan kurdular. Haydn'ın kayıp elyazmaları bulundu Kültür Servisi- Ünlü besteci Joseph Haydn' ın bilinmeyen bir yapıtı daha (Di- vertimento) bulundu. Müzık dünyası, Haydn'ın yitik elyazmalannın ve daha önce bilinmeyen yapıtlanmn, 200 yıl sonra, ardarda ortaya çıkışıyla çalkalanı- yor. Geçen ay da, Haydn'ın yaylı sazlar dörtlüsü için yazdığı dört büyük yapıtı- nın (Opus 50, no: 3, 4, 5 ve 6) uzun za- mandır yitik olduğu sanılan el yazmala- n, Londra'daki Sotheby's müzayede sa- lonunda yapılan bir açık arttırmada 661 bın 500 pounda (yaklaşık 46 mityar TL) satılmış ve el yazmalannı. açık artırma- ya telefonla katılan Hans Schneider adın- da Alman bir antika kıtap koleksiyoncu- su almıştı. 1982'de Avustralya'nm Melbourne kentinde düzenlenen Haydn festivaline kadar kayıp olduğu sanılan el yazmala- nnın, onlan yatağının altında saklayan bir bayana ait olduğu ve bayanın, uzman- lann el yazmalannın varlığından haber- siz olduklannı bilmediği daha sonra an- laşıldı. El yazmalan, Haydn'ın bestele- me tekniğiyle günümüzde dörtlülerin na- sıl yazıldığı konusunda önemli aynmla- n ortaya çıkarması açısından büyük bir değer taşıyor. 1732-1809 yıllan arasında yaşayan Joseph Haydn, yaylı çalgılar dörtlüsünün babası olarak tanınıyor. Haydn, bu el yazmalannı. Mozart'ın kendisine ithaf ettiği ve yaylı sazlar dört- lüsü için bestelediği altı yapıtı dinledik- ten sonra bestelemiş. Açık artırmada sa- tılan dört yapıt, Haydn'ın herhangi bir kütüphane ya da kurumda bulunmayan birkaç el yazması arasında yer alıyor. Haydn'ın yapıtlanmn bu kadar zaman sonra ortaya çıkması, aslında hiç de şa- şırtıcı sayılmaz. Başka hiçbir besteci, Haydn kadar çok yapıt bestelemedi: 104 senfoni, 20 konçerto, 60 pıyano sonatı, 20 opera ve 80'i aşkın yaylı sazlar dört- lüsü. Bulunan yapıtlar, müzik konusunda, büyük bir yenilik sunmuyor; ama, yine de, Haydn'ın kullandığı metodlara ve tekniklere ışık tutuyor. Viyana Haydn Senfoni Orkestrası'nın şefi ve Haydn uzmanı Manfred Huss, "Haydn'dan başka hiçkimsenin duyma- dığı ve bilmediği bir yapıtı seslendirmek, bfltûn parçalan biraraya getirmek, çok heyecan verici'" diyor. Son üç yıldır, Huss ve bir grup araştırmacı, bütün izleri sü- rerek, Haydn'ın özgün el yazmalannın birçoğunu günışığına çıkardılar. Huss. 1991 yılında, Prag Ulusal Mü- zik Arşivi 'ne yaptığı bir ziyaretten ve ko- münist yönetırnin, yıllarca, şatolarda, kü- tüphanelerde, kilise ve manastırlarda bu- lunan yazmalan, Ulusal Arşiv'de birara- ya getirdiğini farkettikten sonra, Haydn'ın el yazmalannın peşine düşme- ye karar vermiş. Yazmalar, herhangi bir şekilde sımflandınlmadıklan için araş- tırmacılar, birbirine kanşmış sayfalan ayırmak ve düzenlemek zorunda kalmış- lar. "Şansa, bilgrve, sabra ve dirence ge- reksinimimiz vanir diyor Huss. Devlet Tiyatroları üzerine -V- YUCEL ERTEN Bu yazı dizisinde, Devlet Tiyatrolan- nın Türkiye açısından önemine değinmek- le birlikte, kuruma yönelen eleştirilerin bir değerlendirmesini yapmaya çahştım. Bazı çevrelerin özlediği yılam karan için ortada birneden ohnadığını, ancak sağlık- lı ilerleyebihnek için de haldı eleştirilere kulak verilmesi gerektiğini savundum. Özeleştiri basamağına ayak basmaya. böylelikle özgür ve önyargısız bir tartış- ma ortamının oluşmasına katkıda bulun- maya gayret ettim. Bu son bölümde de bir genel değerlen- dirme yapmak ve bazı çözüm önerileri ge- tirmek istiyorum. Görülmektedir ki Devlet Tiyatrolan sancılıdır, sıkıntıhdır, bunalımlıdır. Hak- h haksvz eleştirilerle karşı karşıyadır. Bun- lann karşısında kendini yenilemek, dina- miklerini harekete geçirmek ihtiyacmda- dır. Ama eskimiş yasası ve bu yasaya da- yalı aşın merkeziyetçi yönetim anlayışla- n, bunu zorlaştırmaktadır. Artık kamu- oyunda da dile getirildiği gibi kurum, me- muriyet ataletinden sıynlmayı başarama- maktadır. Üstelik yönetimde ve sanatsal üretimde hem "siyasetsiziik'' hem de "ve- sa\et"le özürlüdür. Vesayet sorunu Evet, buraya kadar tanıklıklanmıza ve deneyimlerimize dayanarak Devlet Tiyat- rolan'nın birikmiş sorunlannı ve duru- munu en özet biçimiyle tanımlamaya ça- lıştık. Ama öyle inanıyorum ki asıl hede- fimiz, bu sorunlar yumağı içinde. temel- deki engeli görmek ve dikey çözüm üret- mek olmalıdır. Ana çizgileriyle ele aldığımız zaman, bu engelın özünde tek, ama kesitte iki kat- manlı olduğu görülmektedir. Üstkatman- da. siyasal erkin genel müdürlük üzerin- deki. alt katmanda da genel müdürkrin o- yatrolarunız üzcrindeki geleneksel vesayet anlayışL Siyasal erkin vesayet anlayışı, genel müdür değişikliklerinde ve üst düzey ata- malardaki müdahalelerde kendini göste- DT 'Cumhuriyet' dönemine geçecektir rir. Iktidar değişiklikleri, kabine değişik- likleri, bakan değişiklikleri ve hatta Kül- tür Bakanlığı'ndaki "hava" değişiklikle- ri bile, Devlet Tiyatrolan Genel Müdü- rü'nün değiştirilmesine yol açabilir. Öme- ğin son birkaç yıl içinde Devlet Tiyatro- lan Genel Müdürlüğü makamındaki im- za, 15 kez değişmiş bulunuyor. Doğal ki ne zaman görevden alınacağı- nı bilemeyen "Demokks'in kılıa''ru sü- rekli tepesinde hisseden bir genel müdür- den. uzun erimli kurumsal ve sanatsal po- litikalaroluşturmasını beklemek hayaldir. Bu durumda plan ve program geliştirmek, kalıcı politika üretmek çok zordur. Bu yüzden genel müdürler de kendilerine prim sağlayacak iktidar sürelerini uzata- cak gündelik çalımlara yönelebılirler. Öte yandan Devlet Tiyatrolan'nın iç ya- pısında da bunun bir uzantısı görülür. Bü- tün tiyatrolar gerek yönetim gerekse sa- natsal üretim bakımında geleneksel olarak genel müdürlerin vesayeti altındadır. Bu- nun doğal bir sonucu olarak da öncelikle genel müdürle iyi ilişkide bulunanlara hiz- met edercesine bir çizgiye girmiştir. Bu- nu örnekleriyle kanıtlamak mümkündür. Daha sonra bu alanda bir alternatif ol- ma iddiasıyla uygulamaya sokulan proje yöntemi de savunulabilir sonuçlar verme- miştir. Üstelik bu kez önüne gelenın aklı- na eseni yapması gibi bir başıbozukluk ve savrukluk doğmuştur. Mediokrasiyeprim vermiştir. Bunu da örnekleriyle kanıtla- mak mümkündür. Tabii yapı böyleyken hem genel mü- dürlüğün hem de bölgelerin kimlik ve ki- şilik kazanmalan zorlaşmaktadır. Oysa ti- yatro, ancak kişilikli bir sanat politikası ile kimliğine kaMişabilır. Her iki katmanda görülen bu vesayet anlayışının doğal bir sonucu olarak küçük iktidar çatışmalan, çalışanlanmız arasın- da dar görüşlü oportünizmin yelkenlerini şişirip durur. Sanatçılar ve çalışanlar. ba- kanlık koridorlannda çahm yaparak gol atma çabasına girerler. "Ben yaparsam ber şe\ düzekcck" hayaliyle yaşayan bir "potansiyel genel müdürler ordıisu". sıra sıra görev üstlenir. Ama bir türlü temele inilemediği için bir sistem sorunu ile karşı karşıya olduğu- muz bilinci bir türlü yerleşmedigi için sü- rekli aynı hatalar, aynı açmazlar, aynı çık- mazlar yaşanır. Genel müdür adaylannın anlamsız mücadeleleri, D^let Tiyatrola- n'nın seçim dahil her türlü gelecek pers- pektifini tıkama noktasına kadar uzanır. Gerek siyasal erkin, gerek yöneticilerin, gerekse çalışanlann payı olan bu durum, üçüncü binyıla uzanırken Dev let Tiyatro- lan 'nın ufkunda ürkünç bir bulanıkîık ya- ratmaktadır. Ve Devlet Tiyatrolan. salgın halindeki bir umursamazlığın ve egemen birmantıksızlığın denizinde; yorgun, şaş- kın. dümensiz, pusulasız, sürüklenip dur- maktadır. Kuşkusuz bu anlamdaki bir vesayet iliş- kisinin aşılması. daha demokrat ve uygar- ca bir ilişkiye geçilmesi, gelecek için uzun erimli hedefimiz olmalı ve kısa ve orta erimde bunu hazırlayacak adımlar aülma- hdır. Benim genel müdürlük görevim sıra- sındaki girişimlerim, bu doğrultuda ol- muştur. Hem yasa tasansını hazırlarken hem tiyatrolanmıza en geniş özgürlüğü tanırken hem de bir seçime gidilmesine öncülük ederken amacım buydu. Göreve başlamazdan önce de dile getirdiğim gibi vesayeti ortadan kaldırmak, "padişahuk" geleneğinden "cumhuriyet" dönemine geçilebilmesini sağlamaktı. Bu anlamda "demokratikleşme, yeni- den yaptlanma, birimleşmc ve yenidenyö- netim'' kavramlanyla özetlenebilecek bir seçeneğı yerleştirmeye çahştım. Ne var ki 16 aylık görev sürem, bu anlayışın yerleş- mesi ve yasal dayanaklanna kavuşması için yeterli olmadı. Belki de kavranması- na bile yeterli olmadı. Bu dönemin aynn- tılı bir bilançosunu çıkarmak, ayn bir ya- zınuı konusu. Devlet Tiyatrolan'nın enerjisini kısa vadede uyandırabilecek bir çözüm, hazır- ladığımız yasatasansmda ve yasa değjşik- lik tasansmda da öngörülmüştür. Oneri "birimleşme'' diye adlandınlan bir yerin- den yönetim biçimidir. Görüşümüz odur ki yapılaşmada olabildiğince homojen. uygulamada olabildiğince kıvrak modül- ler, yani "birim tiyatro"lar kunımda yep- yeni bir dinamiğin kaynağı olabılecekler- dir. Özetle: Tek tek her tiyatroya, olabil- diğince özerk bir çalışma ortamı sağlana- cak, seçimle göreve gelen sanat yönet- menlerinin, genel müdürlükle ilişkısi da- ha uygar ve daha demokrat bir çerçeveye oturtulmuş olacaktır. Bunun güvenceye alınabilmesi için de üst yönetimde yani genel müdürlükte se- çim yöntemi uygulanarak bakanlığa olan bağımlılığın gevşetilmesi gerekmektedir. Ama iş bununla bitmiyor tabii. Genel müdürlüğümüzün ve tek tek bütün tiyat- rolanmızın erkin ve ergin sayıldıklannı varsaysak bile devlet tiyatrolannın yurt çapındaki durumuna ve geleceğine yöne- lik önlemler alınrnası, ilkeli politikalar uy- gulanması gerekiyor. Sonsöz Sonuç olarak günün ve geleceğin gerek- lenne yanıt veren yeni bir yasa, 2000 yı- hnı hedefleyen bir master plan, istikrarlı bir demokratik yönetim ve dinamik bir yapılanma, bütün bu sorunlann aşılması için yeterlidir. Bu bağlamda uzun erimli çözüm, hazır- larruş olduğumuz yeni yasadadır. Uzun yıllar süren grup çalışmalanmn birikimiyle hazırlanan bu tasan, kurum içinde seçimle oluşturulan bir komisyo- nun çalışmalanyla pekiştirilmiştir. Daha sonra kurum çalışanlannın, ilgili üniver- sitelerin, meslek kuruluşlannın ve önde gelen tiyatro insanlanrrazın göriiş ve eleş- tirilerine açılmış, Kültür Bakanlığı yetki- lilerince incelenmiş ve ilgili bakanhklann göriişüne de sunulmuştur. Olsa olsa ilgili bakanlık görüşlerini göz önüne alarak son bir redaksiyon gerektinr. Ne ki Kültür Bakanlığı'nın ve parla- mentonun takvimi ve gûndemi, bu yasa- nın kısa sürede hayata geçebileceği umu- dunu vermiyor. Bu durumda orta erimli seçenek, yürürlükteki yasanın 6 maddesi- nin değiştirilmesini öngören değişiklik ta- sansıdır. Bu tasan da aynı anlayış içinde ele alın- mış yeni bir yapılanmayı ana hatlanyla gerçekleştirecek, özünde bakışık bir yak- laşımdır. Ve Devlet Tiyatrolan Yasa Ko- misyonu tarafından genel müdürlüğe ve bakanlığa sunulmuştur. Bu da mümkün görülemiyorsa kısa erimde, sanatçılann çoğunluğu tarafından Kültür BakanlıgYna bir talep olarak sunu- lan seçim yöntemıne başvurulması düşü- nülebilir. Kanımca bütün bu seçeneklerden her- kes sorumludur. Tiyatroseverler. sanatçı- lar, yazarlar, eleştirmenler, devlet tiyatro- su çalışanlan, genel müdürle diğer yöne- ticiler, Kültür Bakanlığı yetkilileri ve Sa- yın Kültür Bakanı, bu seçeneklerden biri- ni hayata geçirmekle sorumlu ve yüküm- lüdür. Özellikle yöneticiler ya değişiklik tasansının ya da seçim önerisinin, -el al- tından bazı değişıkliklerhedeflemeksizin- hayata geçmesi için çaba göstereceğinı açıklamalıdır! Ve içtenlikle bu çabayı gös- termelidir! Bu, tarihe karşı sorumluluk- landır. Çünkü çaresi yoktur. Devlet Tiyatrolan, önünde sonunda "padişahlık" dönemin- den, "cnmhuriyet" dönemine geçecektir! IŞILDAK YE YELPAZE ATİLLA BtRKİYE Her Kitap Bir Sevmçtir Ama... Yeni bir kitapla karşılaşmak hep bir sevinçtir. Bazı yayınevieri, postayla yeni çıkan kitaplan gönderirler. Apartmanın girişindeki posta kutusunun üzerinde alınmayı bekler bulurum. Posta kutuları, ne hikmet- se yalnızca mektup zarfını ya da insanı bezdiren fa- turalan alacak kadardır. Dergi, kitap vb matbuat, gün- lük yaşamımızdan o kadar uzaktır ki bunlar bize özel, şahsımıza ait posta kırtusuna bile giremezler. Evet içinde kitap ya da dergi olduğunu görür göi- mez anladığınız paketi ya apartmanın girişindeki pos- • ta kutunuzun üzerinde ya da Cağaloğlu'ndaki (artık biraz biraz Istiklal Caddesi'nde) uğrak yerlerinizde si- zi bekler bulursunuz. Kitabı elinize alır ve o tanımsız basım duygusunu hissedersiniz. Kitabı yeni bir serüvene başlamanın coşkusuyla bir çırpıda kanştınrsınız. Posta giderlerin- de de kitaba ilişkin kolaylıklar olmadığından genellik- le yayıncılar birkaçını birlikte gönderirler ki çok da haklıdıriar. Aslında evinize göndermeleri bile bir lüks-' tür onlar için. Ama kimilerine, yazar-yayıncı bağlamın- da kurulan bu kitap dostluğu ağır gelmez. Bir yükü, hele hele kitaplara ilişkin bir yükü başka-, sına taşıtmamak için de genellikle "Ben gelir alınm, ya da postaya vermeyin, size yakın şuraya bırakın" dersiniz. Her kitabı elinize aldığınızda bu inceliğe, duymasalar da -ki duyarlar- içinizden bir teşekkür gönderirsiniz. ; Yeni bir kitap hep sevinç yaratır, amnağan olarak si- • ze gönderilmiş olsa da, kitapçıdan almış olsanız da...' Geçenlerde Metis Yayınlan'nın gönderdiği paket- ten çıkan bir kitabın getirdiği sevincin yanında hüzün ve burukluk da vardı. Paketin içinden üç kitap çıktı. Bu, üç ayn sevinç demekti. Ama biri buruk ve hüzün- lü bir 'sewnç'ti... Hür Yumer'in Ahdımvar adlı öykülerinin yer aldığı' kitap, birbirinden çok farklı duygular yaşattı. Hür Yu- mer, Beşir Fuad gibi, Nilgün Marmara gibi, -bize çok yakın bulduğum- Sadık Hidayet gibi, belki de bir başkaldınnın, belki de yaşama dair bir seçimin içimiz- de bıraktığı bir hüzündü. Tanıdığınız bir insanın kitabını okurken, onun artık yaşamıyor oluşu, size, onun metniyle sanki başka bir bağ kurdurtuyor. öznel yani çok ağır basan bir bağ, ama kendinizi her ne kadar bu öznelliğin dışına at- maya çalışsanız da -böyle bir çabaya gerek var mı?- , kişiliğine, görüntüsüne, serüvenine bildiğiniz kada- nyla 'takılmadan' edemiyorsunuz. Hür Yumer çok yakından tanımadığım, birkaç kez karşılaştığım ve bir kez de bir kolekyum sonrası öğ- le yemeği söyleşisi yaptığım biryazın kişisiydi; duyar- lı, kibar ve inceliklerle dolu... '' öykü yazdığını {"Defter" dergisınden) anımsıyo- rum, ama öykünün içeriğiyle ilgili hiçbir bilgi yok bel- leğimde. Büyük bir olasılıkla öykülerinı okumamışım. Üstelik bir kitap kapsamında öyküleri olduğunu da. bilmiyordum. Bu gerçek bir sürpriz oldu. Onu özenli çevirelerinden tanıyordum. (Marguerite Yourcenar-; Doğu Öyküleri; Jean Genet-Giacomettı'nın Atölyesi vb.) Ahdımvar'ûaVi öykülerde de çevirilerinden tanık ol- duğumuz özenli ve kılı kırk yaran bir dil işçiliği var; metnin müziğini yakalama uğraşı dolayısıyla şiirsel bir biçem. öykülerdeki anlam katları, iç konuşmalar, bi- linç akışları, zaman katmanları Hür Yumer'in yazın özellikleri. Bunlara günümüzde artık kolay kolay rastlayama- dığımız "insanı anlayabilme duyariılığı" da eklenince, keyfıne doyulmaz bir edebiyat tadı alıveriyorsunuz. Buruk ve hüzünlü bir tat bu. Ne yazık ki yeni bir Hür Yumer öyküsüne bir kez daha tanık olamayacağız. Ahdımvar 'tek' kitap olarak kalacak, ama edebiyat- severterin, kitap kurtlannın da gözünden kaçmaya- cak... KULTUR BAKANI KARAKAŞ: Devlet Tiyatrolan yeniden yapılanıyor Başbakanlığa sunulan 5441 sayılı Devlet Tiyatrolan Yasası'nda değişiklik yapılmasını öngören yasa tasansı merkeziyetçi yapı yerine birim tiyatro uygulamasını getiriyor. Kültür Servisi - Kültür Bakanı Ercan Karakaş, 5441 sayılı Devlet Tiyatro- lan Yasası'nda değişiklik yapılmasını öngören yasa tasansını Başbakanlığa sundugunu açıkladı. Ercan Karakaş, yaptığı açıklamada."Yasa tasansı, Tûrk tiyatrosunun vazgeçil- mez ve en önemli kurumla- rmdan biri olan Dev let Ti- yatrolan'nı demokratik ve özerk bir yapıya kavuştura- cakör" dedi. Devlet Tiyatrolan'aın kurulduğu günden bu yana ülkenın sanatsal ve kültürel kalkınmasma önemli katkı- larda bulunduğunu belirten Karakaş, kırk yıllık bir geç- mişi geride bırakan Devlet Tiyatrolan'nda çağdaş ve demokratik yönetim anla- yışma dayalı işlevsel bir ya- pıyı gerçekleştirmeye yö- nelik yeni bir tasan hazır- landığını ifade etti. Beş maddelik değişiklik tasansı ile yürürlükte olan yasada var olan, tek kişiye dayalı kesin ve mutlak yö- netim yerine, çalışanlann geniş katıhmı ile oluşacak kurullann yönetim sorum- luluğunu üstlendiği, de- mokratik bir yapı getirildi- ğini kaydeden Kültür Baka- nı, bu değişiklikle sanatın özerkliği ile bağdaşmaya- cak uygulamalara son ve- rilmesine çalışıldığını be- lirrri. Merkeziyetçi yapı yerine birim tiyatro uygulaması, getirildiğini ifade eden Ka- rakaş. şöyle devam etti: "Birim tiyatrolar kendi ça- bşmalannda daha özerk bir yapıya sahip olacaklar, ede- bi kurul kalkacak, tiy atro- lar repertuvariannı kendi- leri belirleyeceklerdir. Dev- let Tîyatrolan Üst Yönetim Kunüu ve Yüksek Kuru- lu'nunotuşumundademok- ratik, kabhmcı yapı esas ahnmıştır. Kurul üyelerinin seçimle gelmesi demokratik yapıyı sağlamlaştıracakür. Başbakanlığa sunulan bo tasan. Devlet Tryatrolan'nı demokratik ve özerk bir ya- pıya kavuşturacak, filke- mizde tiyatro sanaünın da- ha hızlı gelişmesine ve dev-' let dışı alanda bu sanatın saygınlık kazanmasına yar- dıîncı olacaktır. Bu tasan,' aynı zamanda, Türk kültür ve sanat hayatmayeni bir iv-' me getirecek vetiyatro dûn- yamı/da önemli bir değisik-' liğin de öncüsü olacakür". ', GALATASARAY LtSESİ 12. ] KÜLTÜR VE SANAT FESTİVALİ BUGÜN: 13.30 Söyleşi: Okan Bayülgen. Aktüalite Merkezi " 15.30 Panel: "Türkiye'de Rock" Yöneten: Aptüllika, *; Katılanlar Cenk Ünnü, Hakan Demirtas, Torab Mar- ijlesi, Tevfık Fikret Salonu 17.00 Söyleşi: "Postmodernizm" Enis Batur, Ak- ; tüalite Merkezi -i 19.00 Sinema: "Sonsuzluk", Yönetmen: Wajda YARIN: r 14.00 Konser: "RockGünleri I" Objektif, Robert Lis- •; esi, Kanga, Son Söz, Madam X, Çığlık, Marenostrum, -_ Necropsy, Galatasaray Lisesi Ön Bahçe
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle