29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 HAZİRAN 1995 CUMA CUMHURİYET KÜLTÜR SAYFA 15 Başlıca tutkusu sinema, esin kaynağı kadınlar ve zaafı angora kazaklardı 'Kalitenin dam| Ed Wood filml! 1980'lerin ortalanndan başlayarak yaptığı "Beette- juice-Beter Böcek', 'Edmtrd Scissorhands-Makas EUi\ 'TJıe Nightmare Before Christmas-Noel Kâbusu' ve 'Batman I-D' gibi fılmleriy- le Hollyvvood'un en kendine özgû, aynksı kişilikli, farklı yönetmenlennden biri haline gelen Tim Burton, yine çiz- gidışı bir karakterin hikâye- sini anlatıyor son fılminde. 'Dünyanın en kötfl yönetme- ni' sayılan, 1924-1978 ara- sındaki yaşamına birbirin- den uydunık. berbat ve ucuz fîlmleri sığdırarak Hollyvvo- od planetinin mitoslan arası- na kanşmış Edward D. Wb- od Jr.'un yani Ed VVood'un, trajikomik yaşamöyküsunün parlak dönemi olan 1950'li yıllardaki ilişkilerini, fılmle- rini, sinema tutkusunu nefıs siyah beyaz görûntûlerle kar- şımıza getiriyor 'Ed \Vfood.' Insana ilk bakışta 'Vay ca- nına, bu da nedir böyle' de- dirten derme çatma, felaket kötü ve acayip paspal fılmler çekmiş bu karizmatik aktör. yazar ve yönetmenin yapıtla- nnı TV'de seyredereİc büyü- müş Tim Burton, Ed Wo- od'un yaşamiyla sanatınt ele alan yazar Rıidolph Grey'in 'Nightmare of Ecstasy' adlı bjyografik kitabına dayana- rak gerçekleştirdiği bu son Fılminde, vaktiyle ardından teneke çalınmış, çok alay edilmiş VVood'a belirgin bir sevgiyle yaklaşıyor. Ve yıl- larca 'para veyaraücılık' pe- şinde koşturmuş yönetmenin dizboyu yoksulluğa ve alko- le gömüldüğü, ekmek parası uğruna porno çekmeye mec- bur kaldığı, bayağı acıklı, hatta dokunaklı son dönem- lerine hiç değinmeden, bar- daktan boşanırcasına yag- mur yağan bir Hollywood gecesinde yapılan 'Plan 9 From Oute Space' fılminin galasında bitiriyor 'Ed Wo- od'u. Filmlcri 'öytesine kötü ki kaçırümaması gerekT nitele- mesiyle değerlendirilen fan- tastik korku fîlmleri, vvestern ve popüler çizgi roman kül- türüyle beslenmiş çocuklu- ğu ve Güney Pasifik'te sava- şın dehşetini yaşadığı, ABD deniz kuvvetlerinde gençli- ğin ardından oyunculuk tut- kusunun ağır basmasıyla stüdyolarda ayak işleri koş- turarak sinemaya bulaşan, özellikle angora kazaklara düşkûn. zararsız bir travesti (transvestit) olduğu bilınen 'bötün zamanlann en kötü yönetmeni'mn ve yakın çe% - resindeki 'eldbi'nin ilginç portrelerinden oluşan, bu gö- rûnûrde siyah beyaz ama meraklısı için kuşkusuz son derece renkli 'malze- me',195O'li yıllann Holly- wood'una, 'düş fabrikası büyük stûdyolara da bakan. etkıleyıci, nostaljik ve fan- tastık bir biyografık Fılme dönüşüyor, Tim Burton'un elinde, gerçekten. Sinemanın mutfağına ba- kan fılmler arasında şimdi- den bir yer edinen 'Ed Wo- od', yine meraklısı için kuş- lcusuz gelecekte antolojilere geçecek düzeyde, kimi unu- rulmaz sekanslar içeriyor: Üstadın başyapıtlanndan Bride of the Monster-Cana- vann GeKnl'nde çılgın bilim adamını oynayan Bela Lugo- si-Martin Landau'nun bir kanş suda alt alta, üst üste lastikten, kocaman bir ahta- potla boğuşur gibi yaptığı, renk körû kameramanlarca çekilmiş, komik-dehşetli gö- rüntülen ve bütûn sinema ta- rihinin en berbat bilimkurgu- sal-fantastik filmlerinden 'Plan 9 From Quter Space'in çekimi için VVood'un inanıl- maz karizmasıyla(!) ikna et- tiği, aynı zamanda ev sahibi de olan Beverly Hills kilise- si papazının 'yapnncı kapri- Zararsız bir travesti olduğu bilinen 'biitün zamanlann en kötû yönetmeni'nin (Johnny Deep) \e çe\ resinden oiuşan bryografik bir film. sini' çaresiz sineye çeken yö- netmenle tüm film ekibinin, bir yûzme havuzunda, du- alar eşlığinde, giysileriyle suya daldınlarak vaftiz edil- diği bölüm ya da VVood'un. sistemin dışladığı bir başka dahi yaratıcı olan Orson Welles'le geçen sohbet sah- neleri gibi. Inandıncılıktan uzak, yer yer resmen ifade bozukluğu içeren, aksayan, sarkan tu- haf anlahmı. tek çekimle ye- tinen, işbitirici, ucuztarzı ve sınır tanımaz sinema tutku- suyla kotardığı, 'Z serisi' berbat filmlerin başyapıtla- nna dönüşmüş eserleri ve sûrekli parasızlık sonınu çektiği, çizgi dışı. çileli ya- şamıyla, parlak Hollyvvood efsanelerinden fark bir yer- de duran Ed Wood mitosuna el atan Tim Burton. 'film içinde fflm' öyküsünü VVo- od'la. çocukluk idolü Bela Lugosi arasındaki dostluk ılişkisi üstüne yoğunlaştıra- rak kurmuş. Üstadın, Dani- Ed wood Ed YVood / Yönetmen: Tim Burton / Senaryo: Scott Alexander, Larry Karaszevvski, Rudolp Grey'in 'Nightmare of Ecstasy' adlı kitabından /Kamera: Stefan Czapsky/ Müzik: Howard Shore /Oyuncular: Johnny Depp, Martin Landau. Sarah Jesska Parker, Patricia Arquette, Bill Murray, Jeffrey Jones, Vuıcent D'Onofrio, G. D. Spradlin /1994 ABD (UIP) Beyoğlu Fitaş, Etiler Akmerkez, Nişantaşı AFM, Altunizade Capitol sinemalannda. el Darvis takma adıyla başro- lünü üstlendiği, büyük ölçü- de kendi yaşammdan esinle- nen, travestilik (Transves- tism) üstüne. 'sansasyonel ama samjmi bir belgesel fan- tezi' sayılacak 'Glen or Glenda', galasında sevgilisi Dolo tarafından terk edile- ceği, olasılıklabütün zaman- lann en uydunık özel efekt- lerinin, büyük stüdyolardan çalınma. şışırilerek canlan- dınlan, dev. lastik ahtapotla- nn kullanıldığı, çılgın bilim adamı serüveni çeşitlemesi 'Brideof the Monster' ve bi- lımkurku korku türünün tüm beylik klişelerinin, tam bir yamalı bohça şeklinde bir araya getirildiği. 'cuR-füm' 'Plan 9 From Outer Space' gibi üç örnek klasiğinin, tra- jikomik ve sancılı yaratılış süreçlerini izleyen, episodik bir yapıda gelişiyor 'Ed Wo- od". Travesti yönetmenle ekibini oluşturan ünlü Bela Lugosi, ince belli, korku kra- liçesi Vampira, düşükbütçe- li, fantastik Filmlerin ortalı- gı kınp geçiren eski pankre- asçı oyuncusu Tor Johnson, sevgilisi Dolers Fuller, şarla- tan medyum Criswell, kesti- rip cinsiyet değiştirmek is- teyen irikıyım ama zarif ve kibar aktör bozuntusu John Breckinridge. barda tanıştı- ğı oyuncu Loretta King. zen- gin kasap babasının parası sayesinde başrol şansını ya- kalayan Paul Marco, Lugo- si"nın ölümüyle onun yerini alan doktor Tom Mason, mütevekkil kansı Kathy Wo- od, vs. gibi 40 yıl öncesi Hollyvrood'unun kimi aykı- n tiplerini banndıran Film, baştan naftalinleri silkelenen ve siyah beyazdan sepyaya dönüşen bir 'kûlt- figür'ler galerisi gibi aynı zamanda. Yönetmenle, dünyanın bel- leğine kazıdığı Kont Draku- la'yla özdeşmış ama yaşla- nınca unutulmuş, morfin ba- ğimlısı, Macar göçmeni, iş- siz aktör Bela Lugosi'nın dostluğunu vTirgulayarak Ed VVood'un tüm eserindeki tut- kulu sinema aşkını hem ken- di hem bize de keşfettirdi. Tim Burton'un bu hüzünlü filmine ilgisiz kalmak kuş- kusuz olası değil sinemase- verler için. Stefan Czap- sky'nin pınl pınl ışıklı gö- rüntülerinden Oscar"h mak- yaj çalışmasma ve görkemli oyunculuğuna kadar, hafta- nın Fılmi nitelemesini hak eden 'Ed Wood'da, Wood- Johnny Depp'le en iyi yar- dımcı erkek oyuncu Os- car'ını geçen yıl gerçekten hak etmiş, yıllann Bela Lo- gosi-Marrin Landau'sunun performanslannı seyretmek bile Wood'u kaçınlmaz kılı- yor sonuçta. Dünün yeteneksiz ama tutkulu yönetmeni, yaşa- mıyla vaktiyle 'çöp' diye tu kaka edilmiş filmlerinin, şimdi Hollywood'da rağbet bularak bırilerine para ka- zandırmasını mezanndan kıs kıs gülerek izliyordur belki de. Kimbilir? Porno bezirgânı King yine işbaşında! Venüs Deltası Delta of Venus / Yönetmen: Zalman King/ Senaryo: Elisa Rothstein, Patrica Louisiana Knopp, Anais Nin'in aynı adlı romanından/ Kamera: Eagle Egilsson/ Müzik: George S. Clinton/ Oyuncular: Audie England, Costos Mandylor, Eric Da Silva, Ema Louise Moore, Marek Vassuf, Bernard Zette, Raven Snow, Rory CampbelL 1994 ABD (UlP-Umut Sanat) Beyoğlu Atlas, Osmanbey Gazi, Kadıköy Süreyya, Maslak Mövenpick, Etiler Akmerkez, Aksaray Yıldız, Bakırköy Renk sinemalannda. 198O'li yıllann sonunda "9^ Weeks - 9^ Haf- ta", "Tvvo Mooo Junction - IlişkT, "VVUd Orchid - Vahşi Orkkte" gibi ve 1990 sonrası "Vahşi Or- kide" sensinden ("HÎM Orchind 2 - Bhıe Movie Bhıe", "VVTld Orchid 3 - The Red Shoe Diar>"). estetize edilmiş pornograFı şampiyonu, cilalı ero- tik filmleriyle dünyalığını düzen Kanada köken- li, ünlü cinsel ünaj bezirgânı Zalman King yine işbaşında! Son 3 yılını, özel ve şifrelı TV kanal- lanmızın geceyansı kuşağındaki Playboy Late Night Show cinsinden, bazı kırmızı noktalı, sıcak programlannda zaman zaman rastladıf ımız, açık saçık televizyon Filmleriyle sessiz sedasız geçi- ren hazret, bu kez Amerikalı kadın yazar Anais Nin'in erotik âlemine doğru yine iç gıcıklayıcı bir görsel yolculuk yaptınyorbıze. Türkçesı Can Ya- yınlan'nda yayımlanmış "Vfenûs Deltası''nın ya- zan iki numara büyük gelmiş King'e ne var ki. Hazret tabii bildiğini okuyup edebiyatı budaya- rak Anais Nin'i dilediğince yagmalayıp sömürü- yor yine. Clkemizde az tanınan, aslında "nar- sisiznıini sanaüna boica dökmekten" öteye pek bir becerisı bulunmayan, saf erotizmın otantik sesi- ni yankılayan kolay okunur ve çok satan öykü, günlük ve romanlanyla Batı'da çok ünlenmiş Anais Nin'i, 1930'lann Parisi'nde bir aşk üçge- ni oluşturarak Henry Miller ve çekici kansı Ju- ne'la tutkulu beraberlığıni anlattığı, en önemlı eseri Gfinceier'inden PhiUp Kauftnaneliyle sine- maya uyarlanmış, nispeten başanlı sayılacak "Henry veJıme" filmiyle anımsayacaktır merak- lısı, 4 yıl kadar öncesinden. Danimarka - Küba asıllı anneyle îspanyol - Katalan babanın sorun- lu, melez kızı olarak ABD ile Avrupa arasında bü- yüyen, dönemin tanınmış yazar ve sanatçılanyla dostluldar kuran, adeta Henr>T Mfller'le rekabet edercesine yazarlığını geliştiren. özgür yaşamıy- la düşsel - cinsel fantezısinın gıderek birbırine ka- nştığı, Miller'le D.H. Lawrence etkilerini yansı- tan eserleriyle genç kuşaklarca baş tacı edılen, kendıni az bulunur bir armağan gibi sevgilileri- ne hasredıp baştan çıkancı meşum kadın rolünü de benimseyerek sadakatsiz evliliğini, 74 yaşın- da Los Angeles'ta vajına kanserinden öleceği 1977'ye dek sürdüren Nin, bize "gösterişH ama yeteneksiz, haddini bilmez ama etkileyici* 7 olabi- len bir yazar. son tahlılde. Genelde ıncehk ve ten- sellige dayanan cınselhk arayışlannı konu edi- nen öykü ve romanlanndan çok, ciltler tutan Gün- cder'iyle anımsanır, diyardan diyara, otelden ote- le, e-vden evekuş gibi uçarak sevgilileriyle koca- sını hep birden idare etmek misyonunu da yük- lenmiş bu uçan özgür kadın yazar. "Arzunun Doruğunda" gibısinden geniş kitle- yi ta\layıcı, ikıncı bir içeriğine uygun ada da sa- hip, Venüs tepesini (•) de çağnştıran "Venüs Del- taa5 ", kabaca özetlersek Ikinci Dünya Savaşı ve Nazdışgali feSaketlerinin sarsacağı 1940Parisi'ne çıkagelen, başan çıkancı güzelliktekı Elena adlı genç bir Amerikalı kadın yazann, eserlerini ya- yımlama çabasındayken kapıldığı zevk ve sefa âlemınde, yoğun bir cınsellik girdabına yakala- YENİ BAŞLAYANLAR... Romantik bir epik: Rob Roy Kültür Servisi- 'Rob Roy' Robert MacGregor'un gerçek yaşamöyküsünü anlatıyor. Filtn- de başrolleri 'Schindter'in Iiste- si've 'Nell' Fılmlenyle Oscar'a aday olan Liam Neeson ve 'Toot- sie' ve 'MaviGök' filmleriyle ikı kez Oscar kazanan Jesska Lan- ge paylaşıyorlar. MacGregor ailesinın reisi 1689'da rutuklanınca, Rob aile- nin başına geçer. Montrose Mar- kısi'nin himayesinde bulunan Rob, sığır tüccarlığı yapmakta- dir. Ama 1712'deişiertersinedö- ner. Sığır satın almak için marki- den 1000 sterlin borç alan Rob Roy, parayı kaybeder. Hapse atıl- mamkk için kuzeye kaçan Rob, markinin, aılesine herhangi bir zarar vermeyeceğiuni dûşünür, ama Montrose, MacGregor'un topraklanna el konulmasını em- reder. Rob Roy, Montrose Marki- si'ne savaş açar ve direnişin ve kahramanhğın simgesi haline ge- lir. Oç kez tutuklanan Rob, her seferinde kaçar, en sonunda, 1725'te affedilir. Yaşamının geri kalanını kansı ve çocuklanyla birlikte geçiren Rob Roy MacG- regor, İskoç halkı için bir efsane- ye dönüşür. Türk sinemaseverlerin 'This Boy's Iife' ve 'Skandal'filmle- rinden tanıdığı İskoç asıllı Mic- hael Caton Jones'un yönettiği 'Rob Roy'un senaryosu yine is- koç asıllı Alan Sharp'ın imzası- nı taşıyor. Jessica Lange filmdekı rolü için "Bugfine kadar canlandınü- ğjm karakteıierin enflgincioldu- ğunu düşünüyorum. Bu kadın karakterine hayran oldum. Ko- cası Rob Roy'la aralanndaki iliş- kiden çok etkikndim. Aralannda en saf haliyle kadın-erkek ilişldsi vanfa. Evlilikleri aşk üzerine ku- ruluydu. Aynı zamanda hem ar- kadaşlar, hem eşitierdi. Çekim sü- resince. smırstz bir mutluluk duy- dum. Huzurhı ve hoşnuttum. Bövlesine iyi ve beceriyle yazümış senaryolara ne yazık ki. ne kadar az rastiandığını diişündüm" di- yor. Filmın yönetmeni Caton Jo- nes da, filmin tarih ve dramı bir araya getirmeyi başardığını be- lirtiyor ve ekliyor: "Sharp'la ild- mizin İskoç olması işe yaradı. Çünkü ortak bir kültürfimfiz vardı ve o. benim aksanımı anla- yabiüyordu" diyor. "Venüs Ddtası"nın anlatunı. hoş ve boş, klibimsi, tahrik dozu fada malum Zalman King fflmi. narak gününü gün edişini ve kışıliğini kazanma- sını hikâye ediyor Elenacığın ağzından. Kuşku- suz Anais Nın'den kaynaklanan Elena karakteri için Audie England adındaki biraz ablak suratlı ve aşın sağlıklı, taptaze, kütür kütür yeni bir dilber bulmuş "soft porno krah" Zalman King. daha ön- ceki Sherilyn Fenn, Carre Otis ya da N'ina Si- emaszko gıbı nstıklar benzeri. "Faşizme Öhun" aFışleriyle kızıl bayraklann dalgalandığı komü- nist nümayişlerinden çılgınca partilere, dumanal- tında sevişilen nezih afyon ve esrar tekkeleriyle sanatçı uğrağı cafelerden otel lobilerine kadar tat- min olabilme arayışlan içinde dolanıp duruyor Elena, beylik Amerikan bakış açısından yansıtıl- mış, bıldik bir Paris dekorunda. (Akordeon mü- ziği, Fransızca şarkılar. lezbiyen şarkıcılar, par- ke kaldınmlan mesken tutmuş marjinaller, çıplak modeller vb. turistik öğelerin yine kafamıza ka- kıldığı o dekor - mekânlar bile Paris değil ne ya- zik kı, Pans niyetıne Prag'da çekmiş filmini King, malum maliyet giderlen nedeniyle.) "Kendine aitoda" olarak bu Paris'i seçmiş Elena (Audine England), şafak ayazında. Seıne Nehri'nde kürek çekerken mımlediğı, büyük ölçüde Henry Mil- ler'i çağnştıran Amerikalı bir yazarla (Costos Mandylor) çılgınca sevişmelere davetiye çıkaran fırtınalı bir ilişkiye giriyor. Yazdıklan para etme- yince Îspanyol ressam arkadaşınm atölyesinde çıplak poz vererek modellik de yapıyor ekonomik nedenlerle. Cinsel bilıncaltıntn tüm musluklannı açacağı yazarlık uğtaşının yanı sıra gittıkçe âlem- ci, zevk düşkünü bir 'femme fatale'a dönüşüyor vs. Yine ateşli sevişme sahnelennin üst üste yı- ğıldığı "Vfenfls Deltası''nnı anlatımı. hoş ve boş, klibimsi, tahrik dozu oldukça arttınlmış, malum Zalman King üslubu. Habire kitap paralayan di- yaloglar, karton karakterler, cilalı bir yüzeysellik ve kaçınılmaz sepya ya da mor Fıltreli, et teşhiri görüntüler. Yönetmenin gedikli bestecisi George S. Clinton'un günün modasına uygun müzikleri. Başansız oyunculuk. Aşın stilize, gıcık bir ero- tik atmosfer. Soyulan kadın bedenleri. Zıpkın gi- bi zenciler. Sevişme solumalan, öpüşme şapırtı- lan ve abartılı orgazm çığlıklanndan geçilmeyen orjiler. Neredeyse bu kez, yer yer soft'tan hard'a dönüşen, pozisyon kılavuzu gibi şehvet âlemlen vs.. vs... özetle, Zalman King cephesinde yeni bir şey yok! Bezirgân yönetmen için, Anais Nin'in roma- nı Fılan aslında bahane. Bir kez daha kamerası ki- litlenmiş erotizme yine. Hem maksat zaten, 'soft porno esirtir gişe'. Eh bu sıcaklarda, sanat fılmi cilası çekilmiş pembe dızi pornosu seyretmek is- teyenler, buyursun bakalım hazretin son Filmine! GÖSTERİMDEKİ FİLMLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ir Aftın Toplar / Huevos De Ora I Bigas Luna -k-k Elvada Cennet / Rapa Nui I Kevin Reynolds • • Ed Wood / Tim Burton -k Gizli Gerçek /Just Cause I A.GIimcher •kit Gün Doğmadan / Before Sunrise I R.LJnklater -k~k-k Gitanm ve Silahım / El Mariachi IR. Rodriguez ••*• Hazır Giyim / Pret-a-Porter I Robert Altman -k Ihtiras Rüzgârlan / Legends of the Fall -k Kika / Petro Almodovar • KaçakÂşıklar /F.T.VV/ M. Karbelnikoff • Nell / Michael Apted •kit Nostradamus / Roger Christian irick Sevginin Gücü / Leon I Luc Besson • Tehdit - Outbreak / VVolfgang Petersen •kjt-k-k Ucuz Roman / Pulp Fiction IQ. Tarantino • Vahşi Nerıir / 77?e River Wild IC. Hanson jt-k-k-k Yağmurdan önce / Milcho Manchevski ir Venus / Delta of Venus I Zalman King • • • * : Kaçinlmayacak başyapıt / • * * : Başanlı / •k-k: Seyretmeye değer/ •: Seyredilmese de olur KEDI GOZU VECDİ SAYAR - Başkasının Hayatı Bilmem siz bu duyguyu hiç tattınız mı? Çevremdeki kedilerin çoğu aynı dertten mustarip: Başkalannın ha- yatını yaşamaktan. Sokaklann en belalı kedilen, mahal- lenin en mutena köşesindeki yeşil köşkün tasmalı ke- disinin yaşamına özenir. Orada doğmamış olmalarını kaderin bir garıp cılvesi olarak değertendinr. Oysa, tüm hayatı köşkün dört duvan arasında geçen mahzun ba- kışlı kediciğin aklı sokaklardadır hep. Sanki toplumun düzeni yanlışlıklar üstüne kurulmuş. Bizler kendimizi hep insan olarak görürüz düşlerimiz- de, her nedense. Sofrada yemek yemezsek, salonun baş köşesıne kıvrılamazsak rahat edemeyiz. Insanlar arasında da kendini başka bir canlı yerine koyanlann sayısı da epeyce fazla galiba. Neyse, bu konuya fazla girmeyelim. Şimdi, nereden çıktı başkalannın hayatı diyorsunuz; yann akşam "2 Film Birden" de göstenlecek çok ilginç birfîlm var "Kahraman Toto" adlı bir Belçikafılmi. Prog- ramın çekimi arasında aklıma düştü, başkalannın ha- yatını yaşadığına ınanan ve bu yüzden mutsuz olan ne çok insan var çevremizde. Tahammül etmemesı gere- ken sözlere tahammül edenler, paylaşmamalan gere- ken bir iktidarı paylaşanlar hep mutsuzlar. Sanki bir başkasının hayatını yaşıyoriar. Filmi izleyecekler görecek, kahraman Toto, tüm ha- yatını yanlış bir konumda yaşadığı kanısında. Esas ye- rinin komşunun evi olduğunu düşünüyor. Hani, "kom- şunun tavuğu göze hoş gönjnür" ya, öyle işte (Insan- lar bu atasozumüzü değiştirip, komşunun tavuğu, kom- şuya kaz görünür, yapmışlar her nedense). Ama, To- to'nun da hakkını teslim etmeli; komşunun sınrfsal ko- numu, kendisinınkinden epey farklı. Gene de tüm ya- şarnını bir intikam ya da bir ikbal uğruna zehir edenle- ri bir türlü anlamıyorum. Kendini başkalannın yerinde görmek isteyen insan- lann ciddi bir kişilik kaybına uğradıkları bir gerçek. Böy- lesine bir kimlik sorunu yaşamamak için herkesin ken- dini doğru tanımlaması ve öylece kabul etmesi en gü- zel çözüm değil mi? Yoksa, maazallah CHP'lilerin ha- line benzer halimiz. Ne kendimizi inandırabiliriz kim ol- duğumuza ne de başkalannı. Türkler arasında giderek yaygınlaşan bir hastalık bu kimlik bunalımı, gördüğüm kadanyla. Kendilerini tanı- makta ve tanıtmakta iyice güçlük çeker oldular. Dünkü Cumhuriyet'te Deniz Som'un sözünü ettiği Türkiye'yi tanıtmak amacıyla yabancı yayın organlanna verilen ilanlara bir göz atmak yeterli bunu anlamak için. "Do- laryüksekten uçuyor, mark da öyle. Ama Türk Lirası uç- muyor: Türkiye'ye tatile gelmek size kaça patlayacak ki?" Tanrtımın böylesinı başarabilmek için gerçek bir kimlik bunalımı gerekiyor galiba. Ama, Sezar'ın hakkını Sezar'a vermek gerek. Ara sı- ra doğru hedeflere, doğru atışlar da yapılmıyor değil. Geçen hafta sonu Turizm Bakanlığı, Türkiye'deki ya- bancı mişyonu, Antalya'ya davet etti. Tam 29 ülkenin büyükelçisi ya da müsteşannın katıldığı bu çağnnın amacı, turizm bölgelerimizdeki güvenlik önlemleri ko- nusunda büyükelçilen aydınlatmaktı. Emniyetin verdi- ği bir brifingden sonra yoğun bir kültürel turistik prog- ram uygulandı. Tekne gezisi, Kleopatra'nın denize gir- diği kryıda piknik ve Aspendos'ta görkemli bir "Aida" temsili. Tabii, bu programı duyar da kaçınr mıyım; atla- dığım gibi bir dostumun bavuluna, soluğu Antalya'da aldım. Turizm Bakanlığı ve sektörün önde gelen kuruluşla- n elbiriiği ile dört dörtlük bir program hazırlamışlar. Res- mi propagandanın küflü kokusundan uzak, samimi bir buluşma. Sanatın en etkıli tanıtım aracı olduğu bir kez daha kanrtlanrruş o(du böylece. Operamızın değerli te- noru Erdal Şen'in orada gruba katılıvermesi sonuçu, ortalık iyice şenlendi. Napolitenler türkülere kanştı. Ül- kemizde görev yapan büyükelçiler, belkı de ilk kez böy- lesine sıcak bir atmosferde bir arada oldular. Hele As- pendos'un o görkemli sahnesinde oniki bin kişi ile bir- likte seyredilen Ankara Devlet Operası yapımı "Aida"dan nasıl etkilendiklerini anlatamam. Antalya'da herkes çok mutluydu. İki günlüğüne de olsa, kendi hayatını yaşamaktan. Türkiye'nın tanrtımının nasıl olması gerektiği üzerinde kafa yoranlann bir kıs- mının orada olması bir şanstı. Bir kedinin sözüne kulak veren olmayabilir ama, o kadar büyükelçinin görüşün- den yararlananlar olacaktır etbet. Ve belkı bir gün, Tür- kiye'yi en iyi sanatçıların tanıtacağı görüşünde buluşulacıktır. Deniz Som, dünkü yazısında Pamukkale'deki Müzik ve Kültür Festivali'ne de değıniyor ve "Pamukkale artık panayıryeri olmaktan kurtanlmalı" diyor. Keşke, Antalya Belediye Başkanı Antalya'daki bu mütevazı, ama etk- ili programı izleyebilseydi de Antalya Festivali de bir panayır olmaktan kurtulabilseydi. 15. Grafik ÜPÜnler Sergisi • Kültür Senisi - GraFıkerler Meslek Kunıluşu'nun düzenledıği GraFık Ürünler Sergısi'nin onbeşincisi bugün saat 18.00'de Istanbul Atatürk Kültür Merkezı Sanat Galensi'nde açılıyor. Açılışta yapılacak törende, grafik tasanmın çeşitli dallannda GMK Başan Ödülleri ve özel kuruluşlann koyduğu ödüller sahiplerini bulacak. Bu yıl sergiye 93 tasanmcı yedi yüze yakın çalışmayla katıldı. Grafik Ürünler sergisi 1 temmııza kadar sürecek. Ğ>te yandan, GraFıkerler Meslek Kuruluşu, Tarlabaşı Caddesi'ndeki Istanbul Sanat Merkezi'nin 4. katındaki yeni mekanında ilk etkinliğini gerçekleştiriyor. Ofset baskı dünyasının tanınmış ismi VVolfgang Walenski "Kağıt Üretimi, Ofset Baskı Teknikleri ve Gelecek" başhklı bir konferans venyor.(Tel.: 243 67 33) Varoş'ta Intellektüeller, Kitle Oetişim Araçları, Politfflca' H Kültür Servisi - Varoş Kültür Sanat Dergisi'nin son sayısı çıktı. Dergınin, yeni dünya düzeninin Türkiyesi'ndeki kirliliğe tepki duyanlan ilgilendiren bir havza yaratma eğiliminin anlatıldığı "Eşekansı" başlıklı sunuş yazısını, Kemal Sıiay'ın "Postmodernizm Üzerine Notlar", Noam Chomsky'nin "Entellektüeller, Kitle tletişim Araçlan, Politika", Nebahat Çetin'in "Bingöl Günlüğü". Ferlinghetı'nin "San Fransisco Şıin", Sonay Yılmaz'ın "Türkoloji Kürsülen", SarperOrkun'un "Korku ve Sur" adlı yazılan izliyor. Dergide aynca Mustafa Yılmazer, Özer Eltugay, Yeşım Eyüpoğlu ve Hakan Senocak'ın öyküleri yer alıyor. Bu sayıda, Zahrad, Ömer Gencer. Erdal Ateş, Lüsan Bıçakçı Şaşkal, Bob Dylan, Ferruh Tunç. Erdal Ezer, Ferlinghetti, Sabahattin Yalkın, Ömer Asım Aksoy, Halit Ataseven. Paul Celan, Ari Demirci, Hazal Suna ve Ilyas Tunç'un şiirlerine yer verihniş. Yağmurdereli ye Yurtçu, TYS OIKIP iiyesi • Kültür Servisi - Türkiye Yazarlar Sendikası, Terörle Mücadele Yasası'nın 8. maddesiyle hapse mahkûm edılen avukat-yazar Eşber Yağmurdereli ile Ozgür Gündem gazetesi yazı işleri müdürlerinden Işık Yurtçu'yu onur üyelığine seçti. Özgür Gündem gazetesınin sorumlu müdürlüğünden dolayı TMY'nin 6, 8, 5713 sayılı yasanm 7 ve TCK'nin 312. maddelerinden toplam 14 yıl 10 ay hapse, 1 milyar 509 milyon TL. para cezasına mahkûm edilen Işık Yurtçu, 8 aydırhapiste bulunuyor. Hava-tş Sendikası Genel Başkanı Atılay Ayçın'le birlikte bir mitingde yaptığı konuşmadan ötürü TMY'nin 8. maddesme göre 20 ay hapse mahkûm edilen Eşber Yağmurdereli ıse 1978-91 yıllan arasında hapis yattı. Edebı faahyetlerine 1968'de Ankara'da "Yeni Eylem" dergisinde başlayan Yağmurdereli, 1989'da oyunlaştınlan bir eseri nedeniyle Meksika PEN'i tarafından onur üyesi seçildi. 1990'da da "Mor Masa" adlı senaryosuyla Ingiliz PEN'i tarafından onur üyeliğine seçilen Yağmurdereli. 1991 'de Amenka'daki Lilian Hellmann Vakfı'nca edebi faaliyetlerinden dolayı ödüllendınldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle