Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 HAZİRAN 1995 CUMA CUMHURİYET
KÜLTÜR
SAYFA
15
Başlıca tutkusu sinema, esin kaynağı kadınlar ve zaafı angora kazaklardı
'Kalitenin dam|
Ed Wood filml!
1980'lerin ortalanndan
başlayarak yaptığı "Beette-
juice-Beter Böcek', 'Edmtrd
Scissorhands-Makas EUi\
'TJıe Nightmare Before
Christmas-Noel Kâbusu' ve
'Batman I-D' gibi fılmleriy-
le Hollyvvood'un en kendine
özgû, aynksı kişilikli, farklı
yönetmenlennden biri haline
gelen Tim Burton, yine çiz-
gidışı bir karakterin hikâye-
sini anlatıyor son fılminde.
'Dünyanın en kötfl yönetme-
ni' sayılan, 1924-1978 ara-
sındaki yaşamına birbirin-
den uydunık. berbat ve ucuz
fîlmleri sığdırarak Hollyvvo-
od planetinin mitoslan arası-
na kanşmış Edward D. Wb-
od Jr.'un yani Ed VVood'un,
trajikomik yaşamöyküsunün
parlak dönemi olan 1950'li
yıllardaki ilişkilerini, fılmle-
rini, sinema tutkusunu nefıs
siyah beyaz görûntûlerle kar-
şımıza getiriyor 'Ed \Vfood.'
Insana ilk bakışta 'Vay ca-
nına, bu da nedir böyle' de-
dirten derme çatma, felaket
kötü ve acayip paspal fılmler
çekmiş bu karizmatik aktör.
yazar ve yönetmenin yapıtla-
nnı TV'de seyredereİc büyü-
müş Tim Burton, Ed Wo-
od'un yaşamiyla sanatınt ele
alan yazar Rıidolph Grey'in
'Nightmare of Ecstasy' adlı
bjyografik kitabına dayana-
rak gerçekleştirdiği bu son
Fılminde, vaktiyle ardından
teneke çalınmış, çok alay
edilmiş VVood'a belirgin bir
sevgiyle yaklaşıyor. Ve yıl-
larca 'para veyaraücılık' pe-
şinde koşturmuş yönetmenin
dizboyu yoksulluğa ve alko-
le gömüldüğü, ekmek parası
uğruna porno çekmeye mec-
bur kaldığı, bayağı acıklı,
hatta dokunaklı son dönem-
lerine hiç değinmeden, bar-
daktan boşanırcasına yag-
mur yağan bir Hollywood
gecesinde yapılan 'Plan 9
From Oute Space' fılminin
galasında bitiriyor 'Ed Wo-
od'u.
Filmlcri 'öytesine kötü ki
kaçırümaması gerekT nitele-
mesiyle değerlendirilen fan-
tastik korku fîlmleri, vvestern
ve popüler çizgi roman kül-
türüyle beslenmiş çocuklu-
ğu ve Güney Pasifik'te sava-
şın dehşetini yaşadığı, ABD
deniz kuvvetlerinde gençli-
ğin ardından oyunculuk tut-
kusunun ağır basmasıyla
stüdyolarda ayak işleri koş-
turarak sinemaya bulaşan,
özellikle angora kazaklara
düşkûn. zararsız bir travesti
(transvestit) olduğu bilınen
'bötün zamanlann en kötü
yönetmeni'mn ve yakın çe% -
resindeki 'eldbi'nin ilginç
portrelerinden oluşan, bu gö-
rûnûrde siyah beyaz ama
meraklısı için kuşkusuz son
derece renkli 'malze-
me',195O'li yıllann Holly-
wood'una, 'düş fabrikası
büyük stûdyolara da bakan.
etkıleyıci, nostaljik ve fan-
tastık bir biyografık Fılme
dönüşüyor, Tim Burton'un
elinde, gerçekten.
Sinemanın mutfağına ba-
kan fılmler arasında şimdi-
den bir yer edinen 'Ed Wo-
od', yine meraklısı için kuş-
lcusuz gelecekte antolojilere
geçecek düzeyde, kimi unu-
rulmaz sekanslar içeriyor:
Üstadın başyapıtlanndan
Bride of the Monster-Cana-
vann GeKnl'nde çılgın bilim
adamını oynayan Bela Lugo-
si-Martin Landau'nun bir
kanş suda alt alta, üst üste
lastikten, kocaman bir ahta-
potla boğuşur gibi yaptığı,
renk körû kameramanlarca
çekilmiş, komik-dehşetli gö-
rüntülen ve bütûn sinema ta-
rihinin en berbat bilimkurgu-
sal-fantastik filmlerinden
'Plan 9 From Quter Space'in
çekimi için VVood'un inanıl-
maz karizmasıyla(!) ikna et-
tiği, aynı zamanda ev sahibi
de olan Beverly Hills kilise-
si papazının 'yapnncı kapri-
Zararsız bir travesti olduğu bilinen 'biitün zamanlann en kötû yönetmeni'nin (Johnny Deep) \e çe\ resinden oiuşan bryografik bir film.
sini' çaresiz sineye çeken yö-
netmenle tüm film ekibinin,
bir yûzme havuzunda, du-
alar eşlığinde, giysileriyle
suya daldınlarak vaftiz edil-
diği bölüm ya da VVood'un.
sistemin dışladığı bir başka
dahi yaratıcı olan Orson
Welles'le geçen sohbet sah-
neleri gibi.
Inandıncılıktan uzak, yer
yer resmen ifade bozukluğu
içeren, aksayan, sarkan tu-
haf anlahmı. tek çekimle ye-
tinen, işbitirici, ucuztarzı ve
sınır tanımaz sinema tutku-
suyla kotardığı, 'Z serisi'
berbat filmlerin başyapıtla-
nna dönüşmüş eserleri ve
sûrekli parasızlık sonınu
çektiği, çizgi dışı. çileli ya-
şamıyla, parlak Hollyvvood
efsanelerinden fark bir yer-
de duran Ed Wood mitosuna
el atan Tim Burton. 'film
içinde fflm' öyküsünü VVo-
od'la. çocukluk idolü Bela
Lugosi arasındaki dostluk
ılişkisi üstüne yoğunlaştıra-
rak kurmuş. Üstadın, Dani-
Ed wood
Ed YVood / Yönetmen: Tim Burton / Senaryo: Scott Alexander, Larry Karaszevvski,
Rudolp Grey'in 'Nightmare of Ecstasy' adlı kitabından /Kamera: Stefan Czapsky/
Müzik: Howard Shore /Oyuncular: Johnny Depp, Martin Landau. Sarah Jesska
Parker, Patricia Arquette, Bill Murray, Jeffrey Jones, Vuıcent D'Onofrio, G. D.
Spradlin /1994 ABD (UIP) Beyoğlu Fitaş, Etiler Akmerkez, Nişantaşı AFM,
Altunizade Capitol sinemalannda.
el Darvis takma adıyla başro-
lünü üstlendiği, büyük ölçü-
de kendi yaşammdan esinle-
nen, travestilik (Transves-
tism) üstüne. 'sansasyonel
ama samjmi bir belgesel fan-
tezi' sayılacak 'Glen or
Glenda', galasında sevgilisi
Dolo tarafından terk edile-
ceği, olasılıklabütün zaman-
lann en uydunık özel efekt-
lerinin, büyük stüdyolardan
çalınma. şışırilerek canlan-
dınlan, dev. lastik ahtapotla-
nn kullanıldığı, çılgın bilim
adamı serüveni çeşitlemesi
'Brideof the Monster' ve bi-
lımkurku korku türünün tüm
beylik klişelerinin, tam bir
yamalı bohça şeklinde bir
araya getirildiği. 'cuR-füm'
'Plan 9 From Outer Space'
gibi üç örnek klasiğinin, tra-
jikomik ve sancılı yaratılış
süreçlerini izleyen, episodik
bir yapıda gelişiyor 'Ed Wo-
od". Travesti yönetmenle
ekibini oluşturan ünlü Bela
Lugosi, ince belli, korku kra-
liçesi Vampira, düşükbütçe-
li, fantastik Filmlerin ortalı-
gı kınp geçiren eski pankre-
asçı oyuncusu Tor Johnson,
sevgilisi Dolers Fuller, şarla-
tan medyum Criswell, kesti-
rip cinsiyet değiştirmek is-
teyen irikıyım ama zarif ve
kibar aktör bozuntusu John
Breckinridge. barda tanıştı-
ğı oyuncu Loretta King. zen-
gin kasap babasının parası
sayesinde başrol şansını ya-
kalayan Paul Marco, Lugo-
si"nın ölümüyle onun yerini
alan doktor Tom Mason,
mütevekkil kansı Kathy Wo-
od, vs. gibi 40 yıl öncesi
Hollyvrood'unun kimi aykı-
n tiplerini banndıran Film,
baştan naftalinleri silkelenen
ve siyah beyazdan sepyaya
dönüşen bir 'kûlt- figür'ler
galerisi gibi aynı zamanda.
Yönetmenle, dünyanın bel-
leğine kazıdığı Kont Draku-
la'yla özdeşmış ama yaşla-
nınca unutulmuş, morfin ba-
ğimlısı, Macar göçmeni, iş-
siz aktör Bela Lugosi'nın
dostluğunu vTirgulayarak Ed
VVood'un tüm eserindeki tut-
kulu sinema aşkını hem ken-
di hem bize de keşfettirdi.
Tim Burton'un bu hüzünlü
filmine ilgisiz kalmak kuş-
kusuz olası değil sinemase-
verler için. Stefan Czap-
sky'nin pınl pınl ışıklı gö-
rüntülerinden Oscar"h mak-
yaj çalışmasma ve görkemli
oyunculuğuna kadar, hafta-
nın Fılmi nitelemesini hak
eden 'Ed Wood'da, Wood-
Johnny Depp'le en iyi yar-
dımcı erkek oyuncu Os-
car'ını geçen yıl gerçekten
hak etmiş, yıllann Bela Lo-
gosi-Marrin Landau'sunun
performanslannı seyretmek
bile Wood'u kaçınlmaz kılı-
yor sonuçta.
Dünün yeteneksiz ama
tutkulu yönetmeni, yaşa-
mıyla vaktiyle 'çöp' diye tu
kaka edilmiş filmlerinin,
şimdi Hollywood'da rağbet
bularak bırilerine para ka-
zandırmasını mezanndan
kıs kıs gülerek izliyordur
belki de. Kimbilir?
Porno bezirgânı King yine işbaşında!
Venüs Deltası
Delta of Venus / Yönetmen: Zalman
King/ Senaryo: Elisa Rothstein, Patrica
Louisiana Knopp, Anais Nin'in aynı
adlı romanından/ Kamera: Eagle
Egilsson/ Müzik: George S. Clinton/
Oyuncular: Audie England, Costos
Mandylor, Eric Da Silva, Ema Louise
Moore, Marek Vassuf, Bernard Zette,
Raven Snow, Rory CampbelL 1994
ABD (UlP-Umut Sanat) Beyoğlu Atlas,
Osmanbey Gazi, Kadıköy Süreyya,
Maslak Mövenpick, Etiler Akmerkez,
Aksaray Yıldız, Bakırköy Renk
sinemalannda.
198O'li yıllann sonunda "9^ Weeks - 9^ Haf-
ta", "Tvvo Mooo Junction - IlişkT, "VVUd Orchid
- Vahşi Orkkte" gibi ve 1990 sonrası "Vahşi Or-
kide" sensinden ("HÎM Orchind 2 - Bhıe Movie
Bhıe", "VVTld Orchid 3 - The Red Shoe Diar>").
estetize edilmiş pornograFı şampiyonu, cilalı ero-
tik filmleriyle dünyalığını düzen Kanada köken-
li, ünlü cinsel ünaj bezirgânı Zalman King yine
işbaşında! Son 3 yılını, özel ve şifrelı TV kanal-
lanmızın geceyansı kuşağındaki Playboy Late
Night Show cinsinden, bazı kırmızı noktalı, sıcak
programlannda zaman zaman rastladıf ımız, açık
saçık televizyon Filmleriyle sessiz sedasız geçi-
ren hazret, bu kez Amerikalı kadın yazar Anais
Nin'in erotik âlemine doğru yine iç gıcıklayıcı bir
görsel yolculuk yaptınyorbıze. Türkçesı Can Ya-
yınlan'nda yayımlanmış "Vfenûs Deltası''nın ya-
zan iki numara büyük gelmiş King'e ne var ki.
Hazret tabii bildiğini okuyup edebiyatı budaya-
rak Anais Nin'i dilediğince yagmalayıp sömürü-
yor yine. Clkemizde az tanınan, aslında "nar-
sisiznıini sanaüna boica dökmekten" öteye pek bir
becerisı bulunmayan, saf erotizmın otantik sesi-
ni yankılayan kolay okunur ve çok satan öykü,
günlük ve romanlanyla Batı'da çok ünlenmiş
Anais Nin'i, 1930'lann Parisi'nde bir aşk üçge-
ni oluşturarak Henry Miller ve çekici kansı Ju-
ne'la tutkulu beraberlığıni anlattığı, en önemlı
eseri Gfinceier'inden PhiUp Kauftnaneliyle sine-
maya uyarlanmış, nispeten başanlı sayılacak
"Henry veJıme" filmiyle anımsayacaktır merak-
lısı, 4 yıl kadar öncesinden. Danimarka - Küba
asıllı anneyle îspanyol - Katalan babanın sorun-
lu, melez kızı olarak ABD ile Avrupa arasında bü-
yüyen, dönemin tanınmış yazar ve sanatçılanyla
dostluldar kuran, adeta Henr>T
Mfller'le rekabet
edercesine yazarlığını geliştiren. özgür yaşamıy-
la düşsel - cinsel fantezısinın gıderek birbırine ka-
nştığı, Miller'le D.H. Lawrence etkilerini yansı-
tan eserleriyle genç kuşaklarca baş tacı edılen,
kendıni az bulunur bir armağan gibi sevgilileri-
ne hasredıp baştan çıkancı meşum kadın rolünü
de benimseyerek sadakatsiz evliliğini, 74 yaşın-
da Los Angeles'ta vajına kanserinden öleceği
1977'ye dek sürdüren Nin, bize "gösterişH ama
yeteneksiz, haddini bilmez ama etkileyici*
7
olabi-
len bir yazar. son tahlılde. Genelde ıncehk ve ten-
sellige dayanan cınselhk arayışlannı konu edi-
nen öykü ve romanlanndan çok, ciltler tutan Gün-
cder'iyle anımsanır, diyardan diyara, otelden ote-
le, e-vden evekuş gibi uçarak sevgilileriyle koca-
sını hep birden idare etmek misyonunu da yük-
lenmiş bu uçan özgür kadın yazar.
"Arzunun Doruğunda" gibısinden geniş kitle-
yi ta\layıcı, ikıncı bir içeriğine uygun ada da sa-
hip, Venüs tepesini (•) de çağnştıran "Venüs Del-
taa5
", kabaca özetlersek Ikinci Dünya Savaşı ve
Nazdışgali feSaketlerinin sarsacağı 1940Parisi'ne
çıkagelen, başan çıkancı güzelliktekı Elena adlı
genç bir Amerikalı kadın yazann, eserlerini ya-
yımlama çabasındayken kapıldığı zevk ve sefa
âlemınde, yoğun bir cınsellik girdabına yakala-
YENİ BAŞLAYANLAR...
Romantik bir
epik: Rob Roy
Kültür Servisi- 'Rob Roy'
Robert MacGregor'un gerçek
yaşamöyküsünü anlatıyor. Filtn-
de başrolleri 'Schindter'in Iiste-
si've 'Nell' Fılmlenyle Oscar'a
aday olan Liam Neeson ve 'Toot-
sie' ve 'MaviGök' filmleriyle ikı
kez Oscar kazanan Jesska Lan-
ge paylaşıyorlar.
MacGregor ailesinın reisi
1689'da rutuklanınca, Rob aile-
nin başına geçer. Montrose Mar-
kısi'nin himayesinde bulunan
Rob, sığır tüccarlığı yapmakta-
dir. Ama 1712'deişiertersinedö-
ner. Sığır satın almak için marki-
den 1000 sterlin borç alan Rob
Roy, parayı kaybeder. Hapse atıl-
mamkk için kuzeye kaçan Rob,
markinin, aılesine herhangi bir
zarar vermeyeceğiuni dûşünür,
ama Montrose, MacGregor'un
topraklanna el konulmasını em-
reder. Rob Roy, Montrose Marki-
si'ne savaş açar ve direnişin ve
kahramanhğın simgesi haline ge-
lir. Oç kez tutuklanan Rob, her
seferinde kaçar, en sonunda,
1725'te affedilir. Yaşamının geri
kalanını kansı ve çocuklanyla
birlikte geçiren Rob Roy MacG-
regor, İskoç halkı için bir efsane-
ye dönüşür.
Türk sinemaseverlerin 'This
Boy's Iife' ve 'Skandal'filmle-
rinden tanıdığı İskoç asıllı Mic-
hael Caton Jones'un yönettiği
'Rob Roy'un senaryosu yine is-
koç asıllı Alan Sharp'ın imzası-
nı taşıyor.
Jessica Lange filmdekı rolü
için "Bugfine kadar canlandınü-
ğjm karakteıierin enflgincioldu-
ğunu düşünüyorum. Bu kadın
karakterine hayran oldum. Ko-
cası Rob Roy'la aralanndaki iliş-
kiden çok etkikndim. Aralannda
en saf haliyle kadın-erkek ilişldsi
vanfa. Evlilikleri aşk üzerine ku-
ruluydu. Aynı zamanda hem ar-
kadaşlar, hem eşitierdi. Çekim sü-
resince. smırstz bir mutluluk duy-
dum. Huzurhı ve hoşnuttum.
Bövlesine iyi ve beceriyle yazümış
senaryolara ne yazık ki. ne kadar
az rastiandığını diişündüm" di-
yor. Filmın yönetmeni Caton Jo-
nes da, filmin tarih ve dramı bir
araya getirmeyi başardığını be-
lirtiyor ve ekliyor: "Sharp'la ild-
mizin İskoç olması işe yaradı.
Çünkü ortak bir kültürfimfiz
vardı ve o. benim aksanımı anla-
yabiüyordu" diyor.
"Venüs Ddtası"nın anlatunı. hoş ve boş, klibimsi, tahrik dozu fada malum Zalman King fflmi.
narak gününü gün edişini ve kışıliğini kazanma-
sını hikâye ediyor Elenacığın ağzından. Kuşku-
suz Anais Nın'den kaynaklanan Elena karakteri
için Audie England adındaki biraz ablak suratlı ve
aşın sağlıklı, taptaze, kütür kütür yeni bir dilber
bulmuş "soft porno krah" Zalman King. daha ön-
ceki Sherilyn Fenn, Carre Otis ya da N'ina Si-
emaszko gıbı nstıklar benzeri. "Faşizme Öhun"
aFışleriyle kızıl bayraklann dalgalandığı komü-
nist nümayişlerinden çılgınca partilere, dumanal-
tında sevişilen nezih afyon ve esrar tekkeleriyle
sanatçı uğrağı cafelerden otel lobilerine kadar tat-
min olabilme arayışlan içinde dolanıp duruyor
Elena, beylik Amerikan bakış açısından yansıtıl-
mış, bıldik bir Paris dekorunda. (Akordeon mü-
ziği, Fransızca şarkılar. lezbiyen şarkıcılar, par-
ke kaldınmlan mesken tutmuş marjinaller, çıplak
modeller vb. turistik öğelerin yine kafamıza ka-
kıldığı o dekor - mekânlar bile Paris değil ne ya-
zik kı, Pans niyetıne Prag'da çekmiş filmini King,
malum maliyet giderlen nedeniyle.) "Kendine
aitoda" olarak bu Paris'i seçmiş Elena (Audine
England), şafak ayazında. Seıne Nehri'nde kürek
çekerken mımlediğı, büyük ölçüde Henry Mil-
ler'i çağnştıran Amerikalı bir yazarla (Costos
Mandylor) çılgınca sevişmelere davetiye çıkaran
fırtınalı bir ilişkiye giriyor. Yazdıklan para etme-
yince Îspanyol ressam arkadaşınm atölyesinde
çıplak poz vererek modellik de yapıyor ekonomik
nedenlerle. Cinsel bilıncaltıntn tüm musluklannı
açacağı yazarlık uğtaşının yanı sıra gittıkçe âlem-
ci, zevk düşkünü bir 'femme fatale'a dönüşüyor
vs. Yine ateşli sevişme sahnelennin üst üste yı-
ğıldığı "Vfenfls Deltası''nnı anlatımı. hoş ve boş,
klibimsi, tahrik dozu oldukça arttınlmış, malum
Zalman King üslubu. Habire kitap paralayan di-
yaloglar, karton karakterler, cilalı bir yüzeysellik
ve kaçınılmaz sepya ya da mor Fıltreli, et teşhiri
görüntüler. Yönetmenin gedikli bestecisi George
S. Clinton'un günün modasına uygun müzikleri.
Başansız oyunculuk. Aşın stilize, gıcık bir ero-
tik atmosfer. Soyulan kadın bedenleri. Zıpkın gi-
bi zenciler. Sevişme solumalan, öpüşme şapırtı-
lan ve abartılı orgazm çığlıklanndan geçilmeyen
orjiler. Neredeyse bu kez, yer yer soft'tan hard'a
dönüşen, pozisyon kılavuzu gibi şehvet âlemlen
vs.. vs...
özetle, Zalman King cephesinde yeni bir şey
yok! Bezirgân yönetmen için, Anais Nin'in roma-
nı Fılan aslında bahane. Bir kez daha kamerası ki-
litlenmiş erotizme yine. Hem maksat zaten, 'soft
porno esirtir gişe'. Eh bu sıcaklarda, sanat fılmi
cilası çekilmiş pembe dızi pornosu seyretmek is-
teyenler, buyursun bakalım hazretin son Filmine!
GÖSTERİMDEKİ FİLMLERİN
DEĞERLENDİRİLMESİ
ir Aftın Toplar / Huevos De Ora I Bigas Luna
-k-k Elvada Cennet / Rapa Nui I Kevin Reynolds
• • Ed Wood / Tim Burton
-k Gizli Gerçek /Just Cause I A.GIimcher
•kit Gün Doğmadan / Before Sunrise I R.LJnklater
-k~k-k Gitanm ve Silahım / El Mariachi IR. Rodriguez
••*• Hazır Giyim / Pret-a-Porter I Robert Altman
-k Ihtiras Rüzgârlan / Legends of the Fall
-k Kika / Petro Almodovar
• KaçakÂşıklar /F.T.VV/ M. Karbelnikoff
• Nell / Michael Apted
•kit Nostradamus / Roger Christian
irick Sevginin Gücü / Leon I Luc Besson
• Tehdit - Outbreak / VVolfgang Petersen
•kjt-k-k Ucuz Roman / Pulp Fiction IQ. Tarantino
• Vahşi Nerıir / 77?e River Wild IC. Hanson
jt-k-k-k Yağmurdan önce / Milcho Manchevski
ir Venus / Delta of Venus I Zalman King
• • • * : Kaçinlmayacak başyapıt / • * * : Başanlı /
•k-k: Seyretmeye değer/ •: Seyredilmese de olur
KEDI GOZU
VECDİ SAYAR -
Başkasının Hayatı
Bilmem siz bu duyguyu hiç tattınız mı? Çevremdeki
kedilerin çoğu aynı dertten mustarip: Başkalannın ha-
yatını yaşamaktan. Sokaklann en belalı kedilen, mahal-
lenin en mutena köşesindeki yeşil köşkün tasmalı ke-
disinin yaşamına özenir. Orada doğmamış olmalarını
kaderin bir garıp cılvesi olarak değertendinr. Oysa, tüm
hayatı köşkün dört duvan arasında geçen mahzun ba-
kışlı kediciğin aklı sokaklardadır hep. Sanki toplumun
düzeni yanlışlıklar üstüne kurulmuş.
Bizler kendimizi hep insan olarak görürüz düşlerimiz-
de, her nedense. Sofrada yemek yemezsek, salonun
baş köşesıne kıvrılamazsak rahat edemeyiz. Insanlar
arasında da kendini başka bir canlı yerine koyanlann
sayısı da epeyce fazla galiba. Neyse, bu konuya fazla
girmeyelim.
Şimdi, nereden çıktı başkalannın hayatı diyorsunuz;
yann akşam "2 Film Birden" de göstenlecek çok ilginç
birfîlm var "Kahraman Toto" adlı bir Belçikafılmi. Prog-
ramın çekimi arasında aklıma düştü, başkalannın ha-
yatını yaşadığına ınanan ve bu yüzden mutsuz olan ne
çok insan var çevremizde. Tahammül etmemesı gere-
ken sözlere tahammül edenler, paylaşmamalan gere-
ken bir iktidarı paylaşanlar hep mutsuzlar. Sanki bir
başkasının hayatını yaşıyoriar.
Filmi izleyecekler görecek, kahraman Toto, tüm ha-
yatını yanlış bir konumda yaşadığı kanısında. Esas ye-
rinin komşunun evi olduğunu düşünüyor. Hani, "kom-
şunun tavuğu göze hoş gönjnür" ya, öyle işte (Insan-
lar bu atasozumüzü değiştirip, komşunun tavuğu, kom-
şuya kaz görünür, yapmışlar her nedense). Ama, To-
to'nun da hakkını teslim etmeli; komşunun sınrfsal ko-
numu, kendisinınkinden epey farklı. Gene de tüm ya-
şarnını bir intikam ya da bir ikbal uğruna zehir edenle-
ri bir türlü anlamıyorum.
Kendini başkalannın yerinde görmek isteyen insan-
lann ciddi bir kişilik kaybına uğradıkları bir gerçek. Böy-
lesine bir kimlik sorunu yaşamamak için herkesin ken-
dini doğru tanımlaması ve öylece kabul etmesi en gü-
zel çözüm değil mi? Yoksa, maazallah CHP'lilerin ha-
line benzer halimiz. Ne kendimizi inandırabiliriz kim ol-
duğumuza ne de başkalannı.
Türkler arasında giderek yaygınlaşan bir hastalık bu
kimlik bunalımı, gördüğüm kadanyla. Kendilerini tanı-
makta ve tanıtmakta iyice güçlük çeker oldular. Dünkü
Cumhuriyet'te Deniz Som'un sözünü ettiği Türkiye'yi
tanıtmak amacıyla yabancı yayın organlanna verilen
ilanlara bir göz atmak yeterli bunu anlamak için. "Do-
laryüksekten uçuyor, mark da öyle. Ama Türk Lirası uç-
muyor: Türkiye'ye tatile gelmek size kaça patlayacak
ki?" Tanrtımın böylesinı başarabilmek için gerçek bir
kimlik bunalımı gerekiyor galiba.
Ama, Sezar'ın hakkını Sezar'a vermek gerek. Ara sı-
ra doğru hedeflere, doğru atışlar da yapılmıyor değil.
Geçen hafta sonu Turizm Bakanlığı, Türkiye'deki ya-
bancı mişyonu, Antalya'ya davet etti. Tam 29 ülkenin
büyükelçisi ya da müsteşannın katıldığı bu çağnnın
amacı, turizm bölgelerimizdeki güvenlik önlemleri ko-
nusunda büyükelçilen aydınlatmaktı. Emniyetin verdi-
ği bir brifingden sonra yoğun bir kültürel turistik prog-
ram uygulandı. Tekne gezisi, Kleopatra'nın denize gir-
diği kryıda piknik ve Aspendos'ta görkemli bir "Aida"
temsili. Tabii, bu programı duyar da kaçınr mıyım; atla-
dığım gibi bir dostumun bavuluna, soluğu Antalya'da
aldım.
Turizm Bakanlığı ve sektörün önde gelen kuruluşla-
n elbiriiği ile dört dörtlük bir program hazırlamışlar. Res-
mi propagandanın küflü kokusundan uzak, samimi bir
buluşma. Sanatın en etkıli tanıtım aracı olduğu bir kez
daha kanrtlanrruş o(du böylece. Operamızın değerli te-
noru Erdal Şen'in orada gruba katılıvermesi sonuçu,
ortalık iyice şenlendi. Napolitenler türkülere kanştı. Ül-
kemizde görev yapan büyükelçiler, belkı de ilk kez böy-
lesine sıcak bir atmosferde bir arada oldular. Hele As-
pendos'un o görkemli sahnesinde oniki bin kişi ile bir-
likte seyredilen Ankara Devlet Operası yapımı
"Aida"dan nasıl etkilendiklerini anlatamam.
Antalya'da herkes çok mutluydu. İki günlüğüne de
olsa, kendi hayatını yaşamaktan. Türkiye'nın tanrtımının
nasıl olması gerektiği üzerinde kafa yoranlann bir kıs-
mının orada olması bir şanstı. Bir kedinin sözüne kulak
veren olmayabilir ama, o kadar büyükelçinin görüşün-
den yararlananlar olacaktır etbet. Ve belkı bir gün, Tür-
kiye'yi en iyi sanatçıların tanıtacağı görüşünde
buluşulacıktır.
Deniz Som, dünkü yazısında Pamukkale'deki Müzik
ve Kültür Festivali'ne de değıniyor ve "Pamukkale artık
panayıryeri olmaktan kurtanlmalı" diyor. Keşke, Antalya
Belediye Başkanı Antalya'daki bu mütevazı, ama etk-
ili programı izleyebilseydi de Antalya Festivali de bir
panayır olmaktan kurtulabilseydi.
15. Grafik ÜPÜnler Sergisi
• Kültür Senisi - GraFıkerler Meslek Kunıluşu'nun
düzenledıği GraFık Ürünler Sergısi'nin onbeşincisi bugün
saat 18.00'de Istanbul Atatürk Kültür Merkezı Sanat
Galensi'nde açılıyor. Açılışta yapılacak törende, grafik
tasanmın çeşitli dallannda GMK Başan Ödülleri ve özel
kuruluşlann koyduğu ödüller sahiplerini bulacak. Bu yıl
sergiye 93 tasanmcı yedi yüze yakın çalışmayla katıldı.
Grafik Ürünler sergisi 1 temmııza kadar sürecek. Ğ>te
yandan, GraFıkerler Meslek Kuruluşu, Tarlabaşı
Caddesi'ndeki Istanbul Sanat Merkezi'nin 4. katındaki
yeni mekanında ilk etkinliğini gerçekleştiriyor. Ofset
baskı dünyasının tanınmış ismi VVolfgang Walenski
"Kağıt Üretimi, Ofset Baskı Teknikleri ve Gelecek"
başhklı bir konferans venyor.(Tel.: 243 67 33)
Varoş'ta Intellektüeller,
Kitle Oetişim Araçları, Politfflca'
H Kültür Servisi - Varoş Kültür Sanat Dergisi'nin son
sayısı çıktı. Dergınin, yeni dünya düzeninin
Türkiyesi'ndeki kirliliğe tepki duyanlan ilgilendiren bir
havza yaratma eğiliminin anlatıldığı "Eşekansı" başlıklı
sunuş yazısını, Kemal Sıiay'ın "Postmodernizm Üzerine
Notlar", Noam Chomsky'nin "Entellektüeller, Kitle
tletişim Araçlan, Politika", Nebahat Çetin'in "Bingöl
Günlüğü". Ferlinghetı'nin "San Fransisco Şıin", Sonay
Yılmaz'ın "Türkoloji Kürsülen", SarperOrkun'un
"Korku ve Sur" adlı yazılan izliyor. Dergide aynca
Mustafa Yılmazer, Özer Eltugay, Yeşım Eyüpoğlu ve
Hakan Senocak'ın öyküleri yer alıyor. Bu sayıda, Zahrad,
Ömer Gencer. Erdal Ateş, Lüsan Bıçakçı Şaşkal, Bob
Dylan, Ferruh Tunç. Erdal Ezer, Ferlinghetti, Sabahattin
Yalkın, Ömer Asım Aksoy, Halit Ataseven. Paul Celan,
Ari Demirci, Hazal Suna ve Ilyas Tunç'un şiirlerine yer
verihniş.
Yağmurdereli ye Yurtçu,
TYS OIKIP iiyesi
• Kültür Servisi - Türkiye Yazarlar Sendikası, Terörle
Mücadele Yasası'nın 8. maddesiyle hapse mahkûm edılen
avukat-yazar Eşber Yağmurdereli ile Ozgür Gündem
gazetesi yazı işleri müdürlerinden Işık Yurtçu'yu onur
üyelığine seçti. Özgür Gündem gazetesınin sorumlu
müdürlüğünden dolayı TMY'nin 6, 8, 5713 sayılı yasanm
7 ve TCK'nin 312. maddelerinden toplam 14 yıl 10 ay
hapse, 1 milyar 509 milyon TL. para cezasına mahkûm
edilen Işık Yurtçu, 8 aydırhapiste bulunuyor. Hava-tş
Sendikası Genel Başkanı Atılay Ayçın'le birlikte bir
mitingde yaptığı konuşmadan ötürü TMY'nin 8.
maddesme göre 20 ay hapse mahkûm edilen Eşber
Yağmurdereli ıse 1978-91 yıllan arasında hapis yattı.
Edebı faahyetlerine 1968'de Ankara'da "Yeni Eylem"
dergisinde başlayan Yağmurdereli, 1989'da oyunlaştınlan
bir eseri nedeniyle Meksika PEN'i tarafından onur üyesi
seçildi. 1990'da da "Mor Masa" adlı senaryosuyla Ingiliz
PEN'i tarafından onur üyeliğine seçilen Yağmurdereli.
1991 'de Amenka'daki Lilian Hellmann Vakfı'nca edebi
faaliyetlerinden dolayı ödüllendınldı.