Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13HAZİRAN1995SAU CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
EğitiıiMİe yeniden \apılaııma
MEB Teşkilat Yasa Taslağı'na göre genel müdürlük sayısı düşürülürken Din Öğretimi Genel Müdürlüğü korundu
EMİNE KAPLAN
ANKARA - Milli Eğitim Bakanlığı,
merkez ve taşra örgûtü yeniden yapıla-
nıyor. Uzun çabalar sonucu hazırlanan
"MilH Eğitim BakanhğTnın Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Yasa Taslağı"nda,
rnüsteşar yardımcılığı, ana hizmet ve
yardımcı hizmet birimlerinde daraltma-
ya gidılirken. "imam - hatip liselerinin
sayıca çok otanaa nedeniyle*' Dın Öğre-
timi Genel Müdûrlüğü'nün statüsûnde
değişiklik yapümadı.
Velilerden asgari ücretin brût tutan-
ıun yansını geçmeyecek biçimde "eğhi-
me katkı payı" alınması öngöriilen tas-
lakta, okullarda. veli. öğretmen, öğren-
ci ve yönetime katılım kurullan oluştu-
rulması hükme bağlandı.
Milli Eğitim Bakanlığı, uzun sûredir
üzerinde çahşılan 3797 sayılı Milli Eği-
tim Teşkilat Yasası'nda değişiklik öngö-
ren yasa taslağına son şeklini verdi. Tas-
lak, milli eğitim müdürlükleri, sendika-
lar ve ilgili kuruluşlann görüşûne sunul-
du. Taslağa göre, müsteşar yardımcıhğı
sayısı 7'den 5'e, ana hizmet birimleri sa-
yısı 16'dan 10'a ve yardımcı hizmet bi-
rimleri sayısı 14'ten 8'e düşûrûldü.
Ana hizmetler biriminde yer alan tl-
köğretim, Okul Öncesi, Erkek Teknik,
Kız Teknik, Ticaret ve Turizm. Yurtdışı
ve Öğretmen Yetiştirme genel müdür-
lükleri kaldınldı.
Meslek okullan kapsamındaki erkek
teknik, kız teknik, ticaret ve turizm okul-
lan "Mesleki ve Teknik Öğretim Genel
Mödürlüğü" bünyesinde toplanırken, i-
mam-hatip liselerinin bağlı bulunduğu
Din öğretimi Genel Müdürlüğü korun-
du.
Yetkililer, bu düzenlemeye ilişkin ola-
rak "tmam-hatip liselerinin okul ve öğ-
renci sayısı çok fazla. Mesleki ve Teknik
Oğretim Genel Müdürlüğü'ne bir de
bunlar eklenseydi çok büyük bir yük
oluştunırdu" gerekçesini dile getirdiler.
Taslakta, bakanlık merkez ve taşra ör-
gütüyle örgün öğretim kurumlannda
"eğftim kurullan" oluşturulması öngö-
rüldü. Buna göre, okullarda, öğretmen-
ler, zümre öğretmenler, şube öğretmen-
ler, öğrenciler, veliler, meslek kollan,
yönetime katılım, öğrenci dısiplin ve
mali kurullan oluşturulacak. îlçe ve il-
lerde u
ilçe öğrenci disipün kurulu"ve
"yönetime katılun kurulu". bakanlık
bünyesinde de "Milli Eğitim Şûrası",
"Müdürler Kurulu" ve "Merkez Yöne-
time Katılım Kurulu7
' yapılandınlacak.
Okullarda kuruhnası öngörülen "öğ-
renci kurulu", öğrenci çıkarlannı sa-
vunmak, okul kurullannda çalışmak,
eğitime ilişkin tüm okul etkinliklerine
katılmak ve okul bütçesinden yapılacak
harcamalara yönelik önerilerde bulun-
mak üzere şube öğrenci temsilcilerinin
kendi aralanndan seçecekleri 6 öğrenci-
den oluşacak.
Okul yönetimine katılmak ve alınacak
kararlarda etkin rol almak üzere kurul-
ması öngörülen "yönetime kaahm ku-
nıhı"nda, okullann öğrenci sayısına gö-
re okul personeli, veli ve öğrenciler yer
alacak. 11 ve ilçelerde oluşturulacak yö-
netime katılım kurullan, öğrenci, veli,
belediye başkanı, kaymakam, işçi ve me-
mur sendikalan. sivil loplum örgütleriy-
le esnaf odalan temsilcisinden oluşturu-
lacak.
Asgarificretegöre katkı
Taslakta, her okulun "ek eğitim bütce-
si"nin de oluşturulması hükme bağlan-
dı. Ek eğitim bütçesi. il eğitim ek bütçe-
sinden aynlan pay, velilerden alınacak
katkı payı, kişi, kurum ve kuruluşlann
gönüllü katkılan, kennes, sergi, temsil
ve çeşitlı eğitsel etkinlikler yoluyla sağ-
lanan gelirler, okula ait taşınır ve taşın-
maz mallarda elde edilecek gelir ve ba-
ğışlardan olusacak.
Zorunlu öğretim süresinde veli katkı-
sı "gönüllülükilkesi"ne bağlanırken, or-
taöğretim kurumlan velilerinden alına-
cak katkı payı, okul mali kurulunun öne-
risi, okul yönetime katılım kurulunun
uygun görüşü ve okul müdürünün ona-
yıyla belirlenecek. Katkı payı tutan, bir
aylık asgari ücretm brüt rutannın yansı-
nı geçmeyecek.
Taslakta, ilk ve orta dereceli okullann
öğretmen ve yöneticilerinin il milli eği-
tim müdürünün önerisi ve valinin ona-
yıyla atanması öngürülürken, savaş, sı-
kıyönetim ve olağanüstü hal uygulama-
lannda atama yetkisinin bakan tarafin-
dan kullanılması hükme bağlandı.
Teftiş Kurulu Başkanlığı'nın bölge ve
illerde de örgütlenmesi karanna vanlan
taslakta, Talim ve Terbiye Kurulu'nda
kendi konulannın görüşülmesi sırasında
genel müdür ve daire başkanlannın ku-
rul üyelerinin yetkisini taşıması öngörül-
dü.
MEBden
Ülkücü
faaliyete
denetim
FİGENATALAY/
HÜLYATOPCU
Milli Eğitim Bakanlı-
ğı, tstanbul'dakı liselerde
"ülkücü ve şeriatçı kuru-
luşlann" faaliyetlenni
araştırrnayabaşladı. Mil-
li Eğitim Bakanlığı mü-
fettışleri, gazetemizde
yer alan bir haber üzerine
Ülkü Ocaklan ve Milli
Gençlik Vakfi 'nın liseler-
deki faaliyetlenni incelı-
yor. Müfettişler, Ülkü
Ocaklan ile Milli Genç-
lik Vakfi'nın okullardaki
uygulamalannı, öğrenci
ve öğretmenler üzerine
kurduklan baskılan, öğ-
renci "kazanma" yön-
temlerini araştıracaklar.
5 mayıs tarihinde gaze-
temizde çıkan "Ulkficü-
lerle şeriatçüar liseleri
paylaşamıyor" başlıklı
haber üzerine Milli Eği-
tim Bakanlığı liselerde
incelemelere başladı. Ha-
berde , liselerde Ülkü
Ocaklan ve Milli Gençlik
Vakfi'nın rekabet halin-
de olduğu belırtilmışti.
Aynca haberde Şışlı Yu-
nus Emre Lisesi, Avcılar
Insa Lisesi ve Özel Koç
Lisesi öğrencilerinin
MGV ile Ülkü Ocakla-
n'nın okul içi ve dışında-
ki faalıyetleri anlatılmış-
tı. Milli Eğitim Bakanlı-
ğı müfettişleri, iddialar
üzerine öğrenciler ve ve-
liler ile görüşmeye başla-
dılar.
Memurlar
Sendikal
yasağa
savunma
istemi
SERDARKTZIK
İZMİR- Kamu çalı-
şanlanna uygulanan sen-
dikal ve siyasal yasaklar,
Türkiye'yi Avrupa Insan
Haklan Komisyonu'nun
önüne getirdi. Komisyon,
20 temmuz işi bırakma
eylemine katıldığı için di-
siplin cezası alan mühen-
dis Hasan Bahkçının baş-
vurusunu kabul etti ve
Türk hükümetınden sa-
vunma istedi. Balıkçı,
sendikal ve siyasal yasak-
lardan ötürü Türk hükü-
metinin Avrupa tnsan
Haklan Sözleşmesi'nin
11 ve 13. maddelerini ih-
lal ettiğini savunmuştu.
Türkıye bu kez, kamu
çahşanlanna yönelik ya-
saklar konusunda Avrupa
Insan Haklan Komisyo-
nu'na savunma hazırlıyor.
Kamu çahşanlanmn
sendikal haklardan yok-
sun olduğu ender ülkeler-
den Türkıye'de, bu alan-
dakı yasalar, yıllardır san-
cılı bir sürece neden olu-
yor. Kamu çalışanlan, te-
mel olarak 657 sayılı Dev-
let Memurlan Yasası ile
399 sayılı yasa hükmün-
dekı kararnamenin kıska-
cında tutuluyor. 399 sayı-
lı yasanın 6. maddesine
göre, sozleşmeleri her yıl
yenilenen kamu çalışan-
lanndan, herhangi bir
sendikaya ya da siyasal
paıtiye üye olmayacakla-
n doğrultusunda imza alı-
nıyor. Bunun yanında 657
sayılı yasa da temel hak
ve özgürlükleri büyük öl-
çüde kısıüıyor.
Müzeciler bir yandan tarihi ve kültürel değerterin korunması, >erli halka ve turistiere tanıülması için çaba gös-
teririerken diğer yandan da bulunduklan bölgekrde var olan "yağmacılan" engeUemeye çaüşıyorlar.
Tarihsel mirası koruyanlar, 'yağmaya karşı dayanışma^ karan aldılar
Müzecfler de örgiitleııîyor
OKTAY EKİNCİ
Geçen günlerde kutlanan 14.
Müzeİer Haftası'nı, Ayasofya'nın
bahçesinde gerçekleştirilmek iste-
nen bir tiyatro oyunu üzerindeki
tartışmalarla geride bıraktık.
Mımar Sinan Ünıversitesi'nde
tiyatro öğrenimi gören gençlenn,
tarih boyunca hoşgörü kültürünü
ele alan çağdaş bir gösteriyi, yine
tarih içinde hoşgörünün simgesi
olan evrensel bir anıtın etkileyici
ortamı içensınde halka sunmak is-
temeleri, bu kültürden yoksun çev-
relerin tepkilerine neden oldu.
Kimi "fiberal" (!) basın organ-
lan da bu gerici tepkiyi adeta kış-
kırtan yayınlarla "hoşgörüsüziü-
ğûn" ekmeğine yağ sürünce, Mü-
zeler Haftası'nın asıl kutlanma ge-
rekçesi ve müzeciliğin Türkiye
için taşıdığı önemin vurgulanma-
sı gölgede kaldı.
Böylece kamuoyu da yine mû-
zeler ve müzecilik konusunda da-
ha önce ne biliyorsa, o kadarla ye-
tinmiş oldu...
Oysa, bu anlamlı kutlama hafta-
sı içerisinde, tarihin "kavimler ka-
pts" olma özelliğini taşıyan böy-
lesi bir ülkenin sahip olduğu kül-
tür zenginliğini korumanm yanı sı-
ra yine bu zenginliği "korumakla
görevK" uygarhk bekçilerimizin
sorunlannm da gündeme getirilip
tartışılması, Ayasofya üzerindeki
siyasi polemiklerden çok daha
önemliydi.
Çünkü, kültür mirasının göz gö-
re göre yağmalandığı ve artık he-
men her bitpazannda "parçalan-
mış tarihi evterin" yine göz göre
göre pazarlandığı, dahası tarihsel
camilerin bile özgün bezemeleri-
nin sökülüp antika meraklısı son-
radan görme zenginlere serbestçe
satıldığı bir ülkede, Ayasofya'ya
saygının böylesine çağdışı bir ge-
rekçeyle manşetlere çıkanlması-
nın acaba ne anlamı olabilirdi?
bilme umutiannın \ineieneceği,ya-
pılması gerekenlerin her boyutta
tarbşılacağı önemli bir hafta_"
Bugün artık Türkiye'nin hemen
her ilinde ve özellikle tarihsel mi-
rasın yoğun olduğu bölgelerinde,
ister il merkezi olsun, isterse ilçe,
hatta sadece örenyeri olsun, yöre-
deki antik ve kültürel değerlerin
saklandığı ve sergilendiği bir mü-
ze var.
Müzeciler ise bir yandan bu de-
ğerlerin korunması ve halka tanı-
tılması için çaba gösterirlerken,
öbür yandan bulunduklan bölge-
arkeologlar, sanat tarihçileri Hiti-
tologlar, Sümerologlar, etnologlar,
antropologlar, Yunan dilcileri, La-
tinceciler, mimarlık tarihçileri bu-
lunan, yanı kısaca bu ülkenin bın-
lerce yıllık geçmişini belgeleyen,
kanıtlayan, araştıran ve yannlara
armağan eden uzmanlardan olu-
şan müzecilere yeterince veriyor
mu?
Acaba yine devlet, bütün bu de-
ğerlerin korunmasından dolayı çı-
karlan zedelenen ve özellikle imar
rantlan engellenen kirru çevrelerin
baskı ve tepkilerine karşı bu özve-
• Arkeolog ve sanat tarihçileriyle birlikte aralannda Hititologlar,
Sümerologlar, etnologlar, antropologlar, Yunan ve Latin dilcileri ile
mimarlık tarihçilerinin bulunduğu müzeciler de yağmaya kafşı hem
kültür mirasını hem de 'kendilerini' korumak üzere örgütleniyorlar.
Nitekim, Müzeciler Derneği Yö-
netim Kurulu adına bir açıklama
yapan Dernek Başkanı Füsun Er-
soy. 14. Müzeİer Haftası daha baş-
lamadan önce, bu etkinliğin "uy-
gartağın bekçOeri" açısından taşı-
dığı değeri şöyle özetliyordu:
"_ ajıu duvgu ve düşünceyi pay-
laşan üısanlaruı bu alanda büyük
bir özverh te vapöğı bilimsel çaba-
lann dik getirileceği, müzeciliğin
geUşimi ve tûm tophıma mal edile-
de var olan ve özellikle yeni bulu-
nan eserlerin "yağmacılann elin-
den kurtanlmasır
yönünde kamu
görevi sorumluluğunu taşıyorlar.
Bu zorlu görevi yerine getirirken
de yine yağmacılığın karşısında
"kamu görevlisi'' olma kimlikleri-
nin dışmda hemen hiçbir güvence-
leri bulunmuyor.
Acaba devlet, bu kimliğe ve bu
zorlu göreve yakışır bir sosyal ve
ekonomik güvenceyi, aralannda
rili koruma kadrosunu yeterince
koruyabiliyor mu?
Bu sorulann yanıtını da yine Fü-
sun Ersoy, Müzeİer Haftası'ndaki
konuşmasında, anayasanın 63.
maddesini anımsatarak vermeyi
yeğhyor:
"Tarih, kültür ve tabiat \-arlikla-
nnın korunması" başlıgı altında-
ki 63. maddede "Devlet,tarih, kül-
tür ve tabiat varkklannın ve değer-
lerinin korunmasını sağlar, bu
amaçla destekleyki ve teşvik edki
tedbirieri alır" hükmü yer alıyor.
Ne var ki Müzeciler Derneği Baş-
kanı "na göre dünyada yalnızca TC
Anayasası'nın öngördüğü bu kut-
sal görevi yerine getirmek için ça-
lışan kadrolanna devlet gereken
önemi ve özeni göstermiyor...
Hem korumak, hem
korunmak».
Ülkemizdekı, özellikle kamu
görevlisi starüsündeki arkeologlar,
bir me'slek kurumlannın hâlâ ol-
mamasından kaynaklanan örgüt-
lenme eksikliklerini gidermek
üzere 1992 yılında Arkeoloji ve
Arkeologlar Dernegi'nı kurdular.
Dernek lstanbul'da da bir şube
açarak, uygarhk tarihinin bilim
kadrolannı dayanışma ortamında
bir araya getirdi.
Bu yıl ise aynı dayanışma ru-
huyla. önce Anadolu Sanat Tarih-
çileri Derneği, ardından da Müze-
ciler Derneği kuruldu.
Böylece uygarlığımızı koru-
makla görevli kadrolar, hem tarih-
sel mirası, ama hem de "keodile-
rini" korumak üzere örgütlenme
yönünde kalıcı adımlannı da at-
mış oldular.
Bütün bu çabalannı da Müzeİer
haftası etkinliklennde duyurarak,
kamuoyunun ve duyarlı çevrelerin
desteğini almaya çalıştılar...
Türk-İş'ten ILO'ya şikâyetANKARA (Cumhuriyet Bürosu)
-Türk-lş, memur sendikalanna yö-
nelik baskı ve olumsuz yargı karar-
lannı Uluslararası Çalışma Örgü-
tü'nün (ILO) CenevTe'de devam e-
den konferansma taşıdı.
Türk-tş Genel Başkanı Bayram
MeraL konferansta yaptığı konuş-
mada, hükümetin sıfır ücret zam-
mını gündeme getirdiğini ve me-
mur sendikalan konusundaki ILO
sözleşmelerinin uygulanmadığını
belırterek, "Onaylanmış ELO söz-
leşmelerinin iç mevzuatnnıza yansı-
ulmaması ve uygulanmaması nede-
ni>le, işçiler ve memurlar birçok
haklanndan mahnım bırakümak-
tadır" dedı.
Türk-tş'ten yapılan açıklamaya
göre, "Türkiye işçi detegesi" olarak
ILO'nun 82. oturumunda dün ko-
nuşan Meral, memurlann ILO söz-
leşmelerinden kaynaklanan grevli-
toplu pazarhk ve siyasi faaliyette
bulunma hakJannı kullanmalan
önündeki engellerin hâlâ kaldınl-
madığını vurguladı. Yargı organla-
nnın sendikal haklar konusunda
verdiği bazı olumsuz kararlann da
memurlar açısından sorun yarattı-
ğına dikkat çeken Meral, şunlan
söyledi:
"Yine üzülerek beürtiyorum ki,
işçi sendikalannda >« kamu çalışan-
lan sendikalannda çok savıda sen-
dika üyesi ve yöneticisi, Türkiye ta-
ranndan ona>1anmış ILO sözkşme-
lerinde yer alan haklannı kullan-
dıklan veya banşçıl e> lemlere katil-
dıklan için, idari ve adü kovuştur-
maya manız bu-akdmıstır. Ancak,
tüm bu engellere rağmen. Türki-
ye'deki sendikacılık hareketi, ek-
mek, barış ve özgürlük ve demok-
rasi mücadelesini sürdürmektedir.
Hükümetin geçen yıl kamu kesi-
mindeki toplusözleşmelerde ücret
zamlannı iptal etme düşüncesi,
Türk-lş'in kararta tavn ve mücade-
lesi sonucunda degiştirilmiştir. Hü-
kümetin çalışanlann sosyal güven-
lik haklannı kısıtlama güişimleri
konusunda da, Türk-lş aynı karar-
h tavn sürdürecektir."
Hükümetin geçen yıl 19 ILO
sözleşmesini ihlal ettiğini anlatan
Meral, Uzmanlar Komitesi'nin bu
yılki konferansa sunduğu raporda,
8 sözleşmenin ihlali nedeniyle Tür-
kiye'yi eleştirdiğini kaydetti.
Meral, 1982 Anayasası ve aske-
ri yönetim döneminde kabul edilen
mevzuatm, bütünüyle birçok ILO
sözleşmesini ihlal ettiğini de vurgu-
layarak, "Anayasanın degiştirilme-
si için hazırlanan son tasan, anaya-
sanın antidemokratik özünü orta-
dan kaldırmak yerine, tam tersine
sendikal faali\ etleri kısıtlamak için
daha da katı önlemler önermekte-
dir. 1995 yıh nisan ayında Sendika-
lar Yasası'nda yapılan değişiklikler
de, çeşitli vesilelerie ILO organlan
taranndan yapılan tavsiyelerin ge-
reklerini yerine getirmekten uzak-
ör" dıye konuştu.
Işçi-işveren-hükümet temsilcile-
rinin, 144 sayılı Üçlü Görüşme
Sözleşmesi uyannca, ILO'nun tek-
nik yardımı ve aktif katılımı ile or-
tak bir çalışma gerçekleştirmesini
öneren Meral, Türkiye'nin çalışma
mevzuatının 87, 98 ve 151 sayılı
kamu çahşanlanna örgütlenme öz-
gürlüğü tanınmasını öngören söz-
leşmelere uyumlu hale getirilmesi
gerektiğini ifade etti.
Meral, Türkıye'de çalışanlann
sorunlannm geçen yıl hazırlanan
'istikrar programı' sonrasmda da-
ha arttığına da dikkat çekerek, "Bu-
nun bir sonucu olarak,zaten adalet-
siz olan gelir ve servet dağıhmı da-
ha da bozulmuştur. Çalışanlar için-
de örgütsüz kesimlerin satınalma
gücü,ciddi biçimde düşmüştür" de-
di. Meral. dünyada 'ulusötesi ser-
maye' denetiminin ve onun çıkar-
lan doğrultusundaki küreselleşme-
nin hâkim olduğunu da kaydede-
rek, 199O'lı yıllarda, dünyada iş-
çiyi koruyucu mevzuata karşı çok
sistemli bir tavır izlendiğinı söy-
ledi.
Amaçlar
Henüz kurucu yönetim
kuruluyla çalışmalannı sür-
düren Müzeciler Derne-
ği'nin amaçlan arasında
şunlaryeralıyor "Tümüye-
lerin ekonomik, sosyal, çalış-
ma ve özlük haklannı koru-
yup geliştinnek, (.„) Anado-
lu uygariıklanna ait tüm
eserlerin korunması vesergi-
lenmesh le ilgili çahşmalara
yardımcı olmak (.„)yurtiçin-
de ve yurtdışında elde edil-
miş kültür eserierimizi mü-
zelerimize kazandırmak ve
bu konuda her türiü girişim-
de bulunmalc."
Bu evrensel görev ve
amaçtan coşku duyacak her-
kesin, böylesine anlamlı bir
ilke etrafındaki duyarlı ör-
gütlenmeye ya katılması ya
da destek olması gerekiyor.
Arkeologlar, sanat tarihçile-
ri ve tüm müzeciler, in-
sanoğlunun eşsiz kültür
birikiminin ülkemizdeki
zenginliğini korumada artık
yalnız kalmak istemiyorlar...
ARAYIŞ
TOKTAMIŞ ATEŞ
Ne Olacak Şimdi?
Danıştay'm, eski istanbul Üniversitesi Rektörü Prof.
Dr. Cem'i Demiroğlu'nu görevden alan karan iptal
etmesi, pek çok şeyi karmakarışık etti. Kimileri "ik-
balkapılannın" yeniden aralanmasını düşlerken, ki-
mileri de kara kara düşünmeye başladılar.
Meselenin hukuki boyutunu bilemiyorum. Rektör-
lük çevresindeki kimi hukukçular, "Cem'i Demiroğ-
lu yaş haddinden emekli olduğu için geri dönmesi
söz konusu olamaz" diyorlar. Ama kimi hukukçular
farklı görüşte. Bunlar "Emeklilik yaşı 67'dir, ama rek-
tör atandığı anda bu sınır kalkar" görüşünü ileri sü-
rüyorlar.
Salt bu durum bile Türkiye'de yükseköğretimin
mantık "zaafiyetini" göstermeye yetiyor. Türkiye üni-
versitelerinde öğretim üyeleri için emeklilik yaşı 67.
Ama bir öğretim üyesi rektörlüğe ya da YÖK üyeliği-
ne seçilirse emeklilik yaşı dikkate alınmıyor. Allah
ömür verirse 100 yaşına kadar rektör ya da YÖK üye-
si olabilir. Hatta 1000 yaşına kadar...
Yani biröğretim üyesine 67 yaşını brtirdiğinde "Sen
artık /şe yaramazsın" deniliyor. Ama aynı öğretim
üyesi rektör ya da YÖK üyesi olunca birdenbire "işe
yarar" duruma giriyor. Mantığa bakın...
Neyse konumuz bu değil. Konumuz İstanbul Üni-
versitesi'nde şimdi ne olacağı, ne olması gerektiği.
Prof. Dr. Bülent Berkarda, İstanbul Üniversitesi
Rektörlüğü'ne atandığı zamanda, eski dönemin
"mağdur" öğretim üyeleri çok sevinmişlerdi. Doğru-
su ben "mağduriar" arasında değildim, ama ders
verdiğimiz kurumdaki tatsızlıklar beni de müthiş ra-
hatsız ediyordu. Sayın Berkarda'nın rektöriüğünün bu
tatsızlıklara ve kimi yolsuzluklara son vereceğini u-
mut ediyorduk.
Ama ne oldu? Büyük bir hayal kırıklığı...
Rektörlük makamına gelene kadar çatır çatır mü-
cadele eden Berkarda, rektör olduğu anda bir banş
havarisi kesildi. Sanki eski dönemin tek sorumlusu
Üniversite Genel Sekreteri Hüseyin Çavuşoğlu imiş-
çesine, sadece onun görevini değiştirdi. ötesi eski
hamam eski tas. Kaldı ki Hüseyin Çavuşoğlu da bu
karan Danıştay'da bozdurdu.
Cem'i Demiroğlu görevden alındıktan sonra ken-
disi ile ilgili tek satır yazmadım. Hatta bir yazımda
"Emekli olan birhocamız ile ilgili eleştiri yazmak aka-
demik ahlakım ile rjağdasmaz"demiştim. Ancak Sa-
yın Demiroğlu artık gene sahneye çıktığına göre ra-
hatça eleştirebilirim.
İstanbul Üniversitesi'nde o dönemde hukuk ayak-
lar altındaydı. Yasalar ve yönetmelikler işlerine gel-
diği gibi yorumlanıyor, eğer hıç işlerine geîmezse uy-
gulanmıyordu. Bekledik ki Sayın Berkarda rektör
olunca hızla bunlann üstüne gitsin. Nerede?..
Kulağımıza Fransa kökenli bir serum fabrikasıyla
ilgili çirkin dedikodular geliyordu. Sayın Demiroğ-
lu'nun bu işle ilgili olarak defalarca Fransa'da konuk
edildiğini söylüyoriardı. "Berkarda bunu açığa çıkar-
tır" diye beklerken, bir baktık Sayın Berkarda aynı
adamlann davetlisi olarak Fransa'ya gitmiş. Buyurun
bakalım...
Eski yönetimin ne kadar "omurgasızı" varsa, yeni
yönetime yanaştı. Bunün en tipik örneğini eski dü-
zenin "makbul" bir adamının epelenmesinde gör-
dük. Berkarda'nın rektör olmasıyla uğradığı haksız-
lıkların sona ereceğini sanan bir öğretim üyesine,
"Biz yeni rektörü de kafaya aldık" diyordu bu mak-
bul adam, "Burada bannmak istiyorsan bizimle iyi
geçinmek zorundasın."
Hep yazdık bunlan. Yetki suiistımallerini vakıf re-
zaletlerini ve benzerierini hep dile getirdik. Hatta Sa-
yın Berkarda'yla yüz yüze saatlerce konuştuk. Sonuç
ne oldu? Hiç...
"Acele etmemek gerek" diyordu Sayın Berkarda.
Vakıflar konusunda içinde benim de olduğum bir ko-
misyon kuruldu. Üniversite içinde oluşturulan ve ka-
mu mallannı (yasal olsa bile) tek sözcükle "gasp e-
den" bu vakrflann envanterini bile çıkartamadık. Müt-
hiş bir esrar perdesi sardı etrafı.
Geçen yıl Londra ve Porstmouth üniversitelerinin
programını uygulamak üzere Milli Eğitim Bakanlı-
ğı'na bağlı olarak kurulan bir eğitim kurumunda ders
vermek için izin istedim. Bu tür kurum ve vakrflarda
ders veren en az 400 ööretim üyesi var. Bir yanıt gel-
di ki kargalar güler. "YÖK Yasası'nın bilmem kaçın-
cı maddesine göre yasal ders yükûnü doldurmayan
öğretım üyelerini rektör görevlendirdiği için" tale-
bim reddedilmiş...
Bu durumun benimle ne ilgisi var. Ben 20 saatin
üzerinde ders veriyorum. "Yasal ders yûkü" nerede
kaldı? Demiroğlu zamanında bile böyle bir yanıt gel-
mezdi. Ama meseleyi büyütmedim. Zira kimi dost-
lannı zora sokacaktı.
Berkarda kavgayı hep erteledi. Olumlu adımlar at-
madı mı? Elbette attı. Ama hep kannca hızıyia. Ve pek
çok insanın umudu "hüsrana" dönüştü, hayal kınk-
lığına dönüştü.
Ve şimdi kapı gibi bir Danıştay karan geldi dayan-
dı. Bilmiyorum şimdi ne olacak? Bilmiyorum Sayın
Berkarda'yı kimler savunacak?
Demokrasiyi salt kendisi için isteyenlerin sonu ki-
mi zaman "Çankaya " oluyor, kimi zaman "emeklilik."
Sayın Berkarda'nın sonunun ne olacağını hep birlik-
te göreceğiz. Ama umalım gelen gideni aratmasın.
Not: Prof. Dr. Çetin Yetkin'in Akdeniz Üniversitesi
macerasını önümüzdeki günlerde yazacağım.
Musevi profesör
görevinin başmda
EVİNGÖKTAŞ
ANKARA - Uğradığı
bombalı suikast gırişimın-
den mucıze esen hafif yara-
lı olarak kurtulan Ankara
Musevi Cemaati lıderi ve
Hacettepe Üniversitesi Kim-
ya Bölümü Başkanı Prof. Dr.
Yuda Yürüm, öncekı gün
hastaneden taburcu olması-
nın ardından, dün öğrencile-
rine ders vermeye başladı.
Emnıyet yetkilılen, olayla il-
gili soruşturmanm sürdüğü-
nü, ancak şüpheh ya da gö-
zaltına alınan herhangi bir
kimsenin bulunmadığını be-
lirttiler.
Yürüm'ün, ölümün eşı-
ğinden döndükten sonra ye-
niden görevının başına dön-
mesi, Hacettepe Üniversite-
si'ndeki öğretim üyeleri ve
öğrenciler arasında sevinç
yarattı. Eşı Perla Yürüm.
olayın şokunu üzerinden hâ-
lâ atamadığım, ancak çok se-
vinçli olduğunu bildir-
dı.Prof. Dr. Yuda Yürüm,
dün olayın meydana geldiğı
saatte yme eşı ve çocuklany-
la vedalaştıktan sonra üni-
versıtedekı görevinin başına
döndü. Ünıversıteye gıder
gitmez öğretim üyeleriyle
birlikte bırtoplantıya katılan
Yürüm. daha sonra meslek-
taşlan ve öğrencılerinm
"geçmiş olsun" dileklerini
kabul etti.
Cumhuriyet'e teşekkûr
Fotoğrafinın çekılmesmı
de istemeyen Yürüm, "Em-
nh et yetkilileri, olay hakkın-
da kimseye bir şey anlatma-
mamı istediler. Olav aydmla-
nınca sizlerie uzun uzun ko-
nuşunız. Ancak Cumhuri-
yet'e şfikran borçluyum.
Çünkü, olayla ilgili en dogru
ve tarafsız haberleri siz yaz-
duıız. Sizi kuüanm" dedı.