Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 MAYIS 1995 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Belediyelerdeki imar yetkilerinin 'denetimsiz' kullanımı mafyaya yanyor
Yağmacılar 'şiddet' uyguhıyor
• Kuşadası'ndaki imar yolsuzluklanna karşı
mücadele eden duyarlı kesimler üzerinde
'sindirme operasyonlan' düzenleyenler, kıyı
yağmacılarının aslında 1960'lardan bu yana
uyguladıklan 'şiddet politikasını'
sürdürüyorlar.
• Mimarlar Odası Ankara Şubesi'nin
1967'deki genel kurulunda bir rapor okuyan
dönemin oda başkanı Vedat Dalokay, "Böyle
giderse gün gelecek Akdeniz'de denize düşen
biri karaya çıkabilecek kamu arazisi
bulamayacak" dedi.
OKTAYEKİNCt
IIUIBC
Sttzt
MESLESLE ÎLCISİ OIMYİIM EOKÜLABIH TABTIŞIII'IGİ
Mimar odaiarında komumzmAVANSbtf
6UGÜN
\/CDiıivnD
propaıandas!
ideolojik söylemlerle kara-
lamak da vakın tarihimizde
bugüne dek süren siyasi
davranışlar arasında yer alı-
yor.
Kuşadası'nda eski Bele-
diye Başkanı Lütfi Suyol-
cu'nun öldüriilmesiyle bir-
likte doruğa çıkan kıyı yağ-
ması gerilimi, kenti imarta-
lanına karşı korumak iste-
yen duyarlı çevreler üzerin-
deki sindirme operasyonla-
nyla sürüyor.
Belediyenin hukuk dışı ı-
mar değişikliği kararlan
hakkında Aydın Idare Mah-
kemesi'nde iptal davası
açan Mimarlar Odasfnın
Kuşadası temsilcisi mimar
Ergun Yulu. son günlerde
baskı altında. Yulu"nun bü-
rosundaki su saatini söktü-
ren, inşaatına ait yasal iskân
ruhsatını ıptal eden ve Kuşa-
dası'nda iş yaptırmama teh-
didiyle projelerini kabul et-
memeye başlayan belediye
yönetimi, dava dilekçesin-
deki belgelere göre kıyı
mevzuatına aykjn imar pla-
nı değişikJıkleriyle de suç iş-
lemiş durumda. Öldürülen
eski Belediye Başkanı Su-
yolcu'nun bu suçlarla ilgili
İçişleri Bakanlığı'na daha
önce yaptığı başvurudan ıse
henüz bir sonuç elde edile-
biimiş değil...
Aslında, ülkemizdeki kıyı
yağmacılannın bu tür du-
yarlı girişimlere karşı zaman
zaman şiddet uygulama dü-
zeyine tırmanan tutumlan,
196O'lı yıllara dek uzanıyor.
Spekülasyonu ve rantı hem
ekonomiİc, hem de siyasi
beklenrilen ıçin en verimli
kaynak olarak gören çev re-
ler. öteden ben buna engel
olmak isteyen kesimleri de-
ğişik yöntemlerle susturma-
yı yeğliyorlar. Bu yöntem-
İer arasında mafya tıirü dav-
ranışlar olabildiği gibi, yine
kent ve kıyı arazilerinin ko-
runmasından yana olanlan
solcu, komünist, anarşist \ b.
Bir rapor, iki haber
Örneğin Mimarlar Odası
Ankara Şubesi'nin 1967 yı-
lındaki genel kurulunda bir
rapor okuyan dönemin oda
başkanı Vedat Dalokay. o
yıllarda yeni yeni başlayan
kıyı yağmacılığına dık'kat
çekiyor ve aynı raporda kı-
yılann topluma ait olduğu
vurgulamasına değinerek,
yakın gelecek hakkındaki
kaygılannı şöyle dile getiri-
yor: "IMülkiyethakkıvardi-
ye kıyılar yapılaşmav a açıla-
maz. Böyle giderse gün gele-
cek Akdeniz'de denize düşen
bir Türk vatandaşı. karaya
çıkabilecek bir kanş kamu
arazisi bulamavacak."
Berberoğlu'nun mafya bağlantısı
• Kuşadası Belediye
Başkanı Engin
Berberoğlu'nun. ülkücü
mafya liderlerinden Kürşat
Yılmaz ile ilişkisi olduğu
ortaya çıktı. Mafyanın
Kuşadası'nda varlığını
hissettirmesi, 1990'lann
başında, turistlere
hediyelik eşya satışı
alanında tekelleşmeye
başlayan Lapis Holding'le
bölge esnafı arasındaki
çekişmeyle başladı.
• Iddialara göre,
îzmir'deki Altınordu
Hastanesi'nin sahibi
doktor Mehmet Ataç,
Kuşadası'ndaki arazisini
imara açması için Engin
Berberoğlu'na 250
milyonluk bir çek verdi.
HALtL NEBİLER
KUŞADASI - Eski Kuşadası
Belediyesi Başkanı Lütfi Suyol-
cu'nun öldürülmesi, mafyanın tu-
nzm bölgelerindeki eylemlerini
gündemegetirdi. Kuşadası Beledi-
ye Başkanı Engin Berberoğlu'nun,
ülkücü mafya liderlerinden Kür-
şat Yılmaz ile ilişkisi olduğu orta-
ya çıktı.
Mafyanın Kuşadası'nda varlığı-
nı hıssettirmesi. 1990'lann başın-
da, turistlere hediyelik eşya satışı
alanında tekelleşmeye başlayan
Lapis Holding'le bölge esnafı ara-
sındaki çekişmeyle başladı. Tunst-
leri grup olarak dolaştıran ve es-
naftan alışveriş yapmasını engelle-
yen Lapis'e karşı özellikle Kuşa-
dası \e Selçuk esnafı yürüyüşler
yaparak, bakanlıklara dilekçeler
göndererek tepkilennı gösterdiler.
Bütün bunlar sorunu çözmeyince,
esnaftan bazı kişiler daha kesin bir
çözüm yolu buldular. Aralannda
para toplayarak, ülkücü mafyadan
Kürşat Yılmaz'ı ve adamlannı ki-
raladılar. Kürşat Yılmaz ve adam-
lan, Lapıs'in turist turlannı kımı
zaman silah çekerek, kimi zaman
bildiri, el ılanı dağıtarak, kımi za-
man holdingin adamlannı korku-
tarak sabote etmeyi başardılar.
Kazanılan bu başanyla bölgeye
yerleşen ülkücü mafya, ilk olarak
tekne turlanna el attı. Bölgede, ül-
kücü mafyaya haraç vermeyen tek-
nelerdeki turistler silah zoruyla ya
karaya çıkanldı, ya denize dökül-
dü. Bu kavga sırasında mafyayı en-
gellemeye çalışan Didim Belediye
Başkanı Mehmet Soysal'ın otomo-
bili yakıldı. Sonunda ülkücü maf-
ya Didim'de iki büyük otelin sahi-
bi oldu ve buraya yerleşti. Kuşada-
sı'nda Lapis olayıyla yerleşen ül-
kücü mafya, daha sonra en iyi bil-
diği işe, ihalelere ve çek senet tah-
silatına girişti. Bunlann dışında
plajlardaki kiralık şemsiye ve şez-
longdan kent içindeki dondurma
tezgahlanna kadar hemen her işe el
atıldı. 1991 yılınınbaşlannda orta-
ya çıkan bir çek tahsilatı olayı, ül-
kücü mafya lideri Kürşat Yılmaz
ile Belediye Başkanı Engin Ber-
beroğlu arasındaki yakın ilişkiyi
de ortaya çıkardı. ldıalaragöre, Iz-
mır'deki Altınordu Hastanesi'nin
sahibi doktor Mehmet Ataç, Kuşa-
dası'ndaki arazısıni imara açması
için Engin Berberoğlu'na 250 mil-
yonluk bir çek vermişti. Aradanbir
süre geçince, Doktor Ataç'ın ara-
zisi imara açılmamıştı ama birile-
ri gelip Doktor'un verdiği çeki tah-
sil etmeye kalkışmıştı. Tahsilata
kalkan kişinın adı Kürşüt Yıl-
maz'dı. Doktor Ataç. Berberoğ-
lu'na Kürşat Y'ılmaz'ın kim oldu-
ğunu ve neden ona verdiği çekı bu
kişinin tahsil etmeye kalktığını sor-
duğunda, basına da yansıyan iddı-
alara göre şu yanıtı alıyordu:
"Kürşat Yılmaz mafyaya yakın
bir müteahhit. Ben Kürşat'tan
daire aldım. Karşılığında da bu
çeki verdim. Adam çeki tahsil et-
mek için senin arazi işinin halle-
dilmesini bekJememiş."
Doktor Mehmet Ataç, o korkuy-
la polise gidip ifade veriyor ve bu
ifade üzerine dava açılıyordu. Da-
va, delil yetersizlığinden beraatle
sonuçlandı. Sonuçlandı ama , du-
ruşmalann bir aşamasında. doktor
Ataç da ifade değiştirmişti.
I991'ın Nisan ayında Kürşat Yıl-
maz. Banker Kastelli 'yi tutuklatan
ışadamı Kayhan Güvelioğlu'nu
vuruyordu. Bunun üzerine. iddi-
alan 24 Nisan 1991 tarihli sayısın-
da manşetten veren yerel Yann ga-
zetesi. Berberoğlu ile Yılmaz'ın
aynı masadaki fotoğrafını yayınla-
yıp. şu sorulan somıadan edemi-
yordu:
"Doktor Ataç, olayı İzmir
Emniyet Müdürlüğü'nde de an-
latmıştı. Devletin polisine veri-
len bu ifade, ifade değil de ney-
di? Yargı kendi polisine de mi
güvenmiyordu? Berberoğlu bu
adamı müteahhit olarak tanıt-
mıştı. Soruyoruz: Sayın Ber-
beroğlu, çek-senet mafyasıyla
ilişkinne, açıkla!"
KUŞADASriVDA ÇÖP SAVAŞr
Köylülerden
çöplüğe isyan
ÜMtTOTAN
İZMİR- Kuşadası "nda
yaşananlann şoku sürerken
bir de "çöp savaşı" başladı.
Çiller ailesinin tatillerini ge-
çirdiği ve yanlannda çalışan
Suna GönüJ Pelister üzerine
kayıtlı arazı yakınlanndaki
çöplüğün kaldınlarak or-
man içindeki Yeniköy'e ta-
şınma yaklaşımı yöre köylü-
lerini ayağa kaldırdı. Köy-
lüler. "Başbakan'a kokma-
sm da bize mi koksun" diye-
rek çöpü önleme komitesi
kurarken birde avukat tutru-
lar...
Kuşadası "nda Çamlık yö-
resinde bulunan ve halen
çöp toplama merkezi olarak
kullanılan bölge oluşturu-
lurken de olaylar çıkmıştı.
Çünkü yöre hem yeşil turiz-
min merkeziydi hem de or-
manlık alandı. Yetkıliler din-
lemedi ve yörede çöp dağla-
n oluşmaya başladı. Sonra
"Zarann neresinden dönii-
lürsc kârdır" denilerek
ATAK projesi çerçevesinde
çöplüğün Yeniköy yöresine
taşırımasına karar verildi.
Bu, vöre halkına göre "yağ-
rnurdan kaçarken doluya ru-
tulmak"tı. Çünkü düşünü-
len alan Cumhunyet Or-
manan'nın tam göbeğın-
deyci. Hemen yakınından
geçeı Cene\ız Çayı'na bu-
laşacak kirlılık tüm içme su-
lann etkileyebilirdi. Bölge-
nin etrafı şanıs arazileriyle
çevrJiydi. Nlaliyeye ait alan
yetcli değildi \e ağaçlann
bir ksmının<esılmesi gere-
kecekti. ÜsKİik burunlan-
nın cibine çöp dağlan geti-
rilecsk Yeniköylülere sorul-
mamıştı, muhtara bilgi bile
verilmemişti.
Yöredeki çervreciler ve
bazı yurttaşlar şu andaki çöp
toplama merkezinin Çiller
ailesinin tatillenni geçirdi-
ği. bilhassa Özer ÇiUer'ın
uzun sürelerle kaldığı "ma-
likhane^nin bulunduğu ara-
zıye yakın olduğunu, yöreye
koku yaptığını belirtip, bu
durumu çöplüğün taşınma-
sıyla ilgili en önemli neden
olarak görüyorlar. Yeniköy
Muhtan da bu tür söylentı-
leri duyduğunu, ancak çöp
dağlannı yörelerine kurdur-
mamak ıçin her yolu dene-
yeceklerini söyledi.
Yeniköylüler yörelerine
kurulacak yeni çöp toplama
merkezıyle ilgili çalışmalar
başlatılıp, bir de levha diki-
lince harekete geçtiler. Yet-
kilileri orman sahası vezey-
tinliklerin yanına çöp depo-
lanamayacağını anlatmaya
çabaladılar, ancak başara-
madılar. Yöre halkı yılma-
yarak "Doğanın Korunma-
sı, Yeniköy'de Çöp Deposu-
nu Engelleme Harekeri"
adında bir oluşum kurdular
ve başına muhtar Mümtaz
Mert'i getirdiler. Yörenin
haritasmı yapıp eski ve yeni
çöp merkezlerini işaretleye-
rek ilgililere gönderdiler.
Yöre çevrecileri de onlara
destek verince hareket hızla
yayıldı. Muhtar Mümtaz
Mert yetkilileri yeni çöp ala-
nını görmeye çağınp Kuşa-
dalıları uyanrken şunlan
söyledi:"L'ç tarafl orman-
laıia çevrili biralana çöp dö-
külür mii? Gerekirse dava
açıp hakkunızı mahkemede
arayacağız.''
'Atatürk ve Gençlik Gecesi'
İZMİR (Cumhunyet)- Izmir Devlet Opera ve
Balesi'nin Konak Alanı'nda gerçekleştirilen
"Atatürk ve Gençlik Gecesi'', izleyenleri coşturdu.
Kalabalık davetli ve yuttaş grubuna konser veren
orkestra ve koro, ilginç bir görüntü oluşturdu.
Konserin ardından sahnelenen "Çeşmebaşı'' adh
fantastik bale de izleyenlerin büyük ilgisini topladı.
40. sanat yılını dolduran Hikmet Şimşek. eserleri
arasında Atatürk'e ve Atatürk Curnhuriyeti'ne
getirdiği övgülerle büyük alkış aldı. Atatürk'ün "20
yaşında bir yobaz yaşlı. 70 yaşında bir idealist ise
gençtir" sözünü anımsatan Şimşek, konser alanı için
seçilen yerin Kurtulu^ Savaşı'nın başladığı ve sona
erdiği yer olmasının da ayn bir anlam taşığını
söyledi.
Belki de yaşamı süresince hiç bale ve konser
izlememiş olan yurttaşlar. sokakta üstelik
yanıbaşlanndaki gösterileri ilgiyle izlediler.
Maltepe Askeri Lisesi ve Polis Okulu öğrencilerinin
yarattığı yoğunluk, yurttaşlara kimi zaman zor anlar
yaşattı. Gazi Derneğfnden gelen çocuklar,
Gürçeşme Huzurevi'nden yaşlılar ve Balçova
Termal Tesisleri'nde tedavi gören kalabalık bir
Norveçli grubun da izlediği konser, gece boyunca
ilginç görüntüler oluşturdu.
Gece boyunca Hikmet Şimşek yönetimindeki
orkestra ve Caner Ruhselman'mn yönetimindeki
koro; Ahmet Adnan Saygun, Nevit Kodallı.
Muammer Sun, Cemal Reşit Rey ve Hikmet
Şimşek'ten eserler seslendirdi.
TUBITAK doktora burs programı başlaüyor
tstanbul Haber Servisi - TÜBtTAK,
araşırmacı nsan gücünün nitelik ve nice-
lilc a;ılann<iın \-ükselmesıne destek olmak
ama;ıyla yutiçi-yurtdışı bürünleştirilmiş
dokora bun programı başlatıyor.
TJBİTAK Bılimadamı Yetiştirme Gru-
bım'ıca Bütinleştirilmiş Doktora Progra-
mı "an (BDP) başhca iki hedefi şöyle açık-
lana:
u
. Lisareüstü eğirimin desteklenmesi.
2 Ülkemede var olan araştırmacılarla
Turdye içiıde ve dışındaki araştirmacı-
laa"/ıraştırnu kunımlan arasındaki bilimsel
etBtieşimin slişiminin desteklenmesl, yurti-
çi "v ı uluslanrası araştırma zincirlerinin ge-
nişletilmesL" BDP çerçevesinde üniversite-
ierde doktora programlanna kayıtlı olan öğ-
rencilere yurtiçinde ve dışında doktora ça-
lışmalanna devam ettikJeri süre boyunca
burs verilecek.
Aynca öğrencinin bağiı bulunduğu araş-
tırma grubuna, araştırma olanaklannı güç-
lendirmek amacıyla destek verilecek.
Başvurular. ortak araştırmalan çerçeve-
sinde doktora eğitimi vermeyi planlayan ve
en az üç kişiden oluşan araştırma gruplan
tarafından yapılacak. Program kapsamında
desteklenecek araştırma gnıplannın seçi-
minde kullanılan başlıca ölçütler şöyle:
"Planlanan doktora konusunun günceffi-
ğl Türkiye'de bilim ve teknolojinin gelişme-
si açısından önemi.
- Araştırma grubunun araşürmacı insan
gücü, konu üzerinde yapdmış bilimsel çalış-
malar, verilmekte olan lisansüstü eğitim,
uluslararası ilişldler ve araştırma alryapısı
yönlerinden birikimL"
Program kapsamında desteklenmesine
karar verilen araştırma gruplan ve her araş-
tırma grubu için desteklenmek üzere öne-
receği öğrenci sayısı TÜBİTAK tarafından
belirlenecek. Bursiyeröğrencilerin seçimi.
program kapsamındaki araştırma gruplan
tarafından yapılacak.
1995 yılı için yurtiçinde ayiık burs mik-
tan 15 milyon lıra, yurtdışında aylık burs
miktan en çok bın dolar. her öğrenci için
araştırma grubuna ödenecek araştırma des-
teği 1995-96 güz dönemi için 80 milyon li-
ra.
Araştırma grubunun TÜBlTAK'a son
başvuru tarihi 2 haziran. Program kapsa-
mında desteklenecek araştırma gruplan 30
hazıranda belirlenecek. Bursiyer öğrenci-
Ier, araştırma gruplan tarafından TÜBl-
TAK'a 18 ağustos tarihıne kadar önerilebi-
lecek.
Burslann kesinleşeceği tarih 15 eylül. Ay-
lık burslann ödenmeye başlayacağı tarih ise
i ekim.
Dalokay'ın bu raporu, 9
Ocak 1967 tarihli Cumhun-
yet gazetesinde yayımlanan
Oda Genel Kurulu'na iliş-
kin haberde "Sahiller Yağ-
ma Ediliyor" başlığıyla ve-
rilirken, aynı rapor yine ay-
nı tarihli Adalet gazetesin-
de, birinci sayfadaki "Mi-
mar odalannda komûnizm
propagandası yapılıyor"
manşeti altında yer alıyor.
Gazete manşetieri
Dönemin Adalet Parti-
si 'ni ve Süleyman Demirel'i
destekleyen bu milliyetçi
gazeteye göre de Dalokay
konuşmasında mülkiyet
hakkına karşı olduğunu be-
lirtmış sayılıyor. Adalet ga-
zetesi. yine aynı haberinde,
odanınraporundaki"kıyıla-
nn halka açık tutulması"
önerisini komünizmın mül-
kiyet düşmanlığıyla özdeş-
leştinyor ve milliyetçi-dinci
kesimleri bu hainliğe karşı
kışkırtan yayın yapıyor...
Bugün yürürlükte olan ve
son değişiklikleri 1990'da
yapılan Kıyı Kanunu, kıyı
kuşağındaki 100 metrelik
bir şeridin. genel olarak top-
luma açık turulmasmı ve ya-
pı yasağı uygulanmasını ön-
görmekte.
1960'larda bu mesafenin
sadece 30 m. kadar istendi-
ği düşünülürse. 1967'nin
Adalet gazetesi anlayışına
göre bugünkü Kıy ı Yasamız
komünizmin doruğuna ulaş-
mış durumda!
Bu geçmiş tartışma. elbet-
te ki artık günümüzün sos-
yal devlet ve çevre bilincinin
oldukça gerisinde kalmışsa
da yine bugüne ışık tutan ge-
leneksel bir tutumun da ya-
kın tarihteki belgesini oluş-
tıınıyor.
Bugün Kuşadası Beledi-
yesi'ndeki yöneticilerde kı-
yı yağmasına karşı çıkan
Mimarlar Odası temsilcile-
nni belki komünistlikle de-
ğıl. ama sakıncalı kişiler ola-
rak suçluyorlar.
Dahası, 1967'nin Adalet
gazetesindeki saldırganlığı
hıç de aratmayacak şekilde
Kıyı Kanunu'na aykın uy-
gulamalan hakkında dava
açanlar üzerinde terörestiri-
yorlar.
Kanun dışı planlar
Kuşadası Belediyesi'nin
dava konusu olan imar pla-
nı değişiklikleri arasındaki
kıyı kuşağı revizyonu, 30
Mart 1994 te Resmi Gaze-
te'de yayımlanan "Kıyı Yö-
nermeliği'nin Bazı Maddele-
rinin Değiştirilmesine İlişkin
Yönetmelik"' hükümlen içe-
risindekı. yüzde 50'den faz-
la yapılaşan yerlere imar
hakkı verilmesi olanağını
kullanmak üzere düzenlen-
miş.
Yönetmelığın bu madde-
si, aslında gerçekten yağma-
cılara yeşil ışık yakıyor ve
Kıyı Kanunu'ndaki 100
metrelik yapı yasağı kuralı-
nı delmek için, özellikle du-
yarsız belediyelere son bir
olanak sağlıyor.
Ne var ki yine aynı yönet-
meliğe göre belediyeler bu
yöndeki bir imar düzenle-
mesini, ancak 1992'den ön-
ce onaylanan imarplanlann-
da yapma hakkına sahıpler.
Bunun dışında yine Kıyı
Kanunu'ndaki 100 metrelik
kuşağa yapı yasağı kuralına
uymak gerekiyor ve Kuşa-
dası Belediyesi'nin yaptığı
gibi herönüne geldiği yerde
bu kuşağa imar olanağı ver-
mek, bu duyarsız yönetme-
liğe bile aykın bir tutum
oluşturuyor.
Türkiye zarar
görecek
Bakalım Kuşadası'nda
yaşanan gelişmeler, koalis-
yon hükümetinin hiç değil-
se şu son yalında belediye-
lerdeki imar yetkilerinin bi-
limsel ve demokratik ku-
rumlarla oluşturulacak bir
özerk denetim düzeni içeri-
sinde kullanılmasına yöne-
lik yasal düzenlemeleri ger-
çekleştırmesine neden ola-
bilecek mi? Yoksa bu, uygar
ülkelerde de geçerli olan ku-
ral yerine, kimi bölgelerin
ve özellikle lstanbul ile kıyı
yörelerinin imar yetkileri,
yine denetimsiz olarak Baş-
bakanlığa mı bağlanacak?
Öyle görünüyor ki Türki-
ye yağmacılıktan ötürü daha
çok zarar görecek.
Bu ülkeyi ve zenginlikle-
rini savunanlar ise yine de
kalan güzellıkleri kur-
tarabılmek için rant
ekonomisinin egemenliği
aitında kimilenne artık an-
lamsız gelen çabalannı sür-
dürecekler...
ARAYIŞ
TOKTAMIŞ ATEŞ
Cuma Namazı...
Türkiye'de vicdan sahibi hiç kimse, 'ibadet özgür-
lüğünün' olmadığını ya da kısıtlandığını söyleyemez.
Hatta tam tersine, Türkiye'de ibadetini yapanlara
kimsenin iliştiğı duyulmamıştır, ama ibadetini yapma-
yanlara değişik baskılar uygulandığını biliriz.
Örneğin tüm yaşamım boyunca hiç kimseye oruç
tuttuğu için bir baskı yapıldığını ne gördüm ne de
duydum. Ama ramazan ayında oruç tutmayanlara
yapılan baskıları hem görmüşümdür, hem de duy-
muş ve okumuşumdur. Küçük kent ve kasabalarda-
ki baskıyı bir yana bırakalım. Istanbul'un göbeğinde
taşlanan lokantalan, molotofkokteyli atılan birahane-
leri herkes bilir. Ama kendileri gibi düşünmeyenlere,
din kurallarına kendi anlayışlan çerçevesinde uyan
insanlara karşı her türfü edepsizlıği yapmaya hak gö-
renler, iş lafa geldiği zaman, "Müslümanlara baskıya-
pılıyor" yalanının ardına sığınarak ağlaşmaktan da
geri kalmazlar. Ve bu tutumlarıyla edepsizliğin zirve-
sine ulaşırlar...
Kimi yükseköğretim kurumlarındaki 'başörtüsü'
sorununu bu sütunda defalarca ele aldım. Ben iste-
yenin istediği gibi giyinip kuşanmasından yanayım.
Eğer genç bir kızımız; ister inançlarının gereği, ister
kendine çok yakıştığını düşündüğü için başını örtü-
yorsa, bu onun bileceği iştir. Ama kimi 'meslekler-
de', o meslek üyelerinin nasıl giyinecekleri önceden
belirlenmiştir. O mesleğin okullarına girenler; nasıl
giyineceklerini ya da nasıl giyinemeyeceklerini bilir-
ler, bilmek zorundadırlar. Ama koşullan önce kabul
edip, sonra 'dinimin gereği' diyerek bu kurallan zor-
lamanın da bir anlamı yoktur. Ve zaten Uluslararası
Adalet Divanı da 'koşullan önceden bilmeleri gerek-
tiği' için, bu konudaki başvurulan reddetmektedir.
Hemşire okuluna giren, hemşire üniforması giye-
ceğini bilir. Astsubay okuluna girenlerin, bir astsuba-
yın nasıl giyineceğini önceden öğrenmiş olması ge-
rekir. Harp okulunda okuyan öğrenci, spor yaparken
"Dizlerimi göstermem" diye itiraz ederse; yaptığı şey
inancının gereğini talep etmek değil, düpedüz 'inanç
sömürüsü' ve edepsizliktir.
Cuma namazlannın dinimizde erkekler için özel bir
anlamı olduğuna kuşku duymayız. Her Müslümanın
kılması farz olan cuma namazının, 'cemaat olarak'
kılınmasının gerekmesinin de bir anlamı ve sebebi
vardır. Burada amaç, cemaatin önemii sorunlaniın
da (gereğinde) ele alınabılinmesi ve dayanışma sağ-
lanmasıdır. Ama Islamiyetin hiçbir kaynağında cuma
günlerinin tatil günü olmasını öngören bir hüküm
yoktur. Diğer tektanrılı dinler belirli günlere 'çalışma
yasağı' getırmişken Islamiyet, böyle bir yasağı hiç-
bir gün için öngörmemiştir.
Ve gene tüm yaşamım boyunca cuma namazına
gittiği için ya da gitmek istediği için baskı gören ve
ibadeti engellenen hiçbir insan görmediğim gibi, bu-
nun örneğini de duymadım. Gene tam tersine, özel-
likle küçük kent ve kasabalarda 'toplumsal baskı 'dan
çekinen kımi insanlann, kurallannı bile bilmeden bu
namazı yalan-yanlış kıldıklannı görmüşümdür. Hele
siyasetçilerin bu tür yerleşim birimlerinde oy alabil-
mek için (en azından) cumayı kılmalan, neredeyseya-
zılı olmayan bir kuraldır. Kimi siyasetçilerimiz de cu-
mayı aynı gün birkaç yerde kılar ki; bunun hesabını
elbette öbür tarafta biraz zor vereceklerdir...
Tüm bunlan yazmamın nedeni, TBMM'ye verilen
ve öğle tatillerinin namaz saati dikkate alınarak dü-
zenlenmesini öngören yasa önerisi otdu. Kimi arka-
daşlarımızın, DYP'li bazı milletvekilleriyle ANAP ve
RP'liler arasında oluşan 'koalisyona 'şaşırmalan, be-
ni hayretler içinde bıraktı. Günaydın...
Bence bu öneri, 'zeminihazıriamak' için ve 'hava-
yı koklamak' için verilen bir öneri. Tepkinin şiddetini
ölçmek istiyorlar. Eğer ciddi bir tepkı doğmaz ve faz-
la ses çıkmazsa, bakın ardından daha neler gelecek.
Zira zaten bütün Türkiye'de her türlü kamu kurum-
lannda ve özel kuruluşlarda öğle tatilleri namaz sa-
atine göre ayarlanır. Eğer bu konuda bir 'atlama'ya-
pılmışsa, hemen düzeltilir. Sadece okullarda bu ko-
nuda pek özen gösterilmez ki; küçük yaştaki çocuk-
lann cuma namazlan da zaten farz değildir.
En 'solcu' sendikalarda yıllarca eğitim seminerieri
yaptım. Cuma saati olunca dersler kesrtirdi. Hiçbir
'Marksist' sendikacımız, "Cuma 'dan bize ne?.." de-
memiştir. Hiçbir devlet dairesinde cuma saatinde iş
yapıldığını göremezsiniz. O halde böyle bir 'uyan'ya
ne gerek var?..
Amaca yukarda da değindim. Amaç, "Üzüm
yemek değil, bağcı dövmek". Sağ basınımıza bakıy-
orum, bu öneriyi şiddetle savunuyorlar. Zaten savun-
mamaları mümkün değil. Türkiye'de 'şeriatçı sağ'
(Allah'ın bir lütfu olarak) öylesine bölünmüş ve par-
çalanmış ki; biri kendilerince bir hata yapsa, diğer-
leri üzerine çullanacaklar.
Bakalım bizim 'aslan sosyal demokratlar' ne
yapacaklar? Demokratikleşmede bugüne dek bir ar-
pa boyu yol alınmadı. Ama günler hızla geçiyor. Bun-
lar arasındaki kimi isimlere bakınca, inanın çok
üzülüyorum, "Yazık" diyorum, "bu adamlann böyle
bir partide ne işi var?"
Satılık mahalle
için açık artürma
MEHMET DEMİRKAYA
Okuluyla. camisiyle, ın-
sanıyla satışa çıkanlan Bo-
ğaziçi'ndeki Istinye Derbent
Mahallesi'nin kaderi yann
açık arttırmayla belirleniyor.
Mahkeme karanyla satışa
çıkartılan mahalle ıçin 235
milyar lıra bedel biçiliyor.
Mahkemeye başvuran ma-
hallelı bir kooperatıfın hak-
sız yollaria hisselerin çoğun-
luğiınu ele geçirdiğini bu ne-
denle de satışın iptalini iste-
di. Satışa çıkartılan mahal-
le Istanbul'un en güzel ye-
rinde, Boğaziçi'nde. Mahal-
lenin adı, orada oturanlara
göre Derbent ya da Çamlıte-
pe; bilirkişiraporundaise Is-
tinye Mahallesi, Havuzlu
Bostan mevkii. Derbent'te
oturan Necip Polat, mahalle-
nin 25-30 yıl kadar önce, Is-
tanbul'un yüzde 6O'ı gibi
kaçak kurulduğunu, zaman
içinde çıkan imar aflanndan
sonra bazı yurttaşlann tapu
tahsıs belgesi aldıklannı
söyledi.
Satışa çıkartılan yer koca-
man bir mahalle. Üzerinde
450 öğrencinin eğitim gör-
düğü bir ilkokul, cami, 5 ana
caddesi 45 sokağı ve yakla-
şık 10 bin meyva ağacı bu-
lunuyor. Kısacası yaklaşık
10 bin kişinin yaşadığı
koskoca bir mahalle satıla-
cak. Bir süre önce gazetele-
re venlen açık arttırma ila-
nında, satışın yann yapıla-
cağı duyurulmuştu. 235 mil-
yar bedelle alıcı çıkmadığı
takdirde 5 haziranda ikinci
bir açık arttırma yapılacağı-
nın da belirtildıği ilanda,
arazinin değeri 199 milyar
548 milyon, binalann değe-
ri ise 33 milyar 76 milyon li-
ra olarak gösterildi.
Açık antırmayla satışa çı-
kartılan mahallede oturan
bir grup yurttaşın avukath-
ğını üstlenen Rüçhan Ayşe
Beygo ve Gülden Tüblek,
öncelikle satışın durdurul-
ması ve iptal edilmesi için
mahkemeye başvuruda bu-
lunarak şöyle dediler: "S«-
tış kararının parselin ta-
mamına ilişkin olduğu
dikkate alındığında üze-
rinde okul ve benzeri ka-
mu mallan bulunan ayn-
ca 5 caddesi ve 45 adet so-
kağı ile yerleşim bölgesi
halinde olan taşınmazın
paylaştınlmasının satış yo-
lu ile olamayacağı açıkç*
görfllmektedir."