02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 NİSAN 1995 PAZARTESİ HABERLER Düşünceye hoşgörü, eyleme hoşgöpü... • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Cumhurbaskanı Vekili ve TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk, düşünceye hoşgörü ıle eyleme hoşgörünün aynlması gerektiğini ileri sürerek, "Demokrasiyı ortadan kaldırmayı sağlayacak birtakım güç kullanımlanna karşı hoşgörü kendini ortaya koyamaz. Bunun dışındaki bütün düşünceler, düşünce suçu oluşturmamalıdır" dedi. Cindoruk, Birlik Vakfi'nca düzenlenen " Demokrasi ve Hoşgörü" konulu panelde bir konuşmayaptı. Suudiler 3 ayda 62 kışıyi idametti • DUBAİ(AA)-Suudi Arabistan'da dün dört kişi daha başı kesilerek idam edildi. tçişleri Bakanlığf ndan yapilan açıklamada, ırza geçme suçundan bir Suudi Arabistan yurttaşı ile uyuşturucu kaçakçısı iki Pakistan ve bir Afaganistan yurttaşının idam edijdiği bildirildi. Resmi olmayan rakamlara göre Suudi kırallığinda yılbaşından bu yana geçen üç ayda idam edilenlerin sayısı 62 ile rekor düzeye ulaştı. TRTye ısmarlama progpam uyarısı • ANKARA (ANKA)- Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, TRT'nin dışanya ısmarladığı yapımlarla ilgili yaptığı sözleşmelerde, yapımcı firmanın sözleşme dışı hareket etmesi durumunda ödeme yapmama ya da eksik ödeme yapma etkisi olması gerektiğini bildirdi. Yüksek Denetleme Kurulu'nun TRT raporunda, kurumun dışanya ısmarladığı yapımlarda zaınan zaman zarara uğradığı kaydedildi. Gazeteciler Için bir vakıf daha • ANKARA (ANKA)- Gazetecilerin danışma ve yardımlaşması için bir vakıf daha kuruldu. Türk Basın Birliği Genel Merkezi'yle. Rahmi Turan ve Kemal Kınacı gibi tanınmış gazetecilenn de kuruculan arasında yer aldığı Basın Birliği Mensuplan Yardımlaşma Vakfi Istanbul'da oluşftıruldu. 500 milyon lira nakit malvarlığıyla kurulan vakfın, üyelerinin mesleki, ekonomik. sosyal ve kültürel gereksinimlenni karşılama. karşılıklı dayanışma ve yardımlaşma amacına yönelik faaliyet göstereceği bildirildi. Çiller'den kabir zfyareti • İstanbul Haber Servisi - Başbakan Tansu Çiller, 40 gün önce vefat eden annesi Muazzez Çiller için Boğaziçi'ndeki yalısında mevlit okuttu. Başbakan Tansu Çiller ATA uçağı ile dün Istanbul'a geldi. Çiller'i Atatürk Havaalanı'nda İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu. İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir ve partililer karşıladı. Başbakan Çiller daha sonra 40 gün önce vefat eden annesinin Zincirlikuyu'daki mezannı ziyaret etti. Ziyarette Tansu Çiller'in oğlu Berk Çiller de bulundu. 7 hoca mezar başında dua okudu. Dualardan sonra Başbakan Çiller. annesinin ve babasımn mezarlanna su döktü. Pasaportumu kaybettim, hükümsüzdür. SUATKOZLUKLU Murat Karayalçm, 18 aylık genel başkanlık dönemini Cumhuriyet'e değerlendirdi: Orgütleıımeyi yapatnadnn Onemlİ İŞİer yaptim Özellikle 18 mayıs kararlanndan sonra partide çok önemli şeyleri yaptığımı ifade edeyim. Türk siyasi tarihinin hiç görmediği, bizim de hiç yapmadığımız bir büyük eğitim projesini hazırladım. 384 bin kişinin eğitilmesini öngörüyordu. ÖPgÜt deVPİmİ Projeye göre her sandıktan üç tane Atatürkçü - demokrat militan yetiştirilmesini hedef olarak almıştık. SHP'de Türk siyasi tarihinin hiç görmediği bir örgüt devrimi yerine getirilecekti. Ancak ben örgütlenmeyi ve örgütte gereken devrimi ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Eski SHP Genel Başkanı Murat Karavalçın. özellikle 18 mayıs kararlannın ardından par- tide önemli çalışmalar yaptığını, ancak örgütlenmeyi gerçekleşti- remediğini söyledi. Parti içi eği- tim projesinin Türk siyasi tarihi- nin hiç görmediği, SHP'nin de hiç yaşamadıği boyutta bir prog- ram olduğunu belirten Karayal- çın. "Her sandıktan üç tane Ata- türkçü, demokrat militan vetişti- rilmesini hedef olarak almıştık. SHP'de bir örgüt devrimi yerine getirifecekti*% dedi. Karayalçın'ın Cumhuriyet'in sorulanna verdiği yanıtlar şöyle. - Partideki demokrat yaklaşı- mınızın pahahva mal olduğunu düşünüyor musunuz? - Ben o kanıda değilim. Insa- nın demokratlıktan bir olumsuz- luk vermemesi gerektiğine ina- nıyorum. Partide çok önemli şeyleri yaptığımı da bu arada ifa- de edeyim. özellikle 18 mayıs- dan sonra. Bir defa Türk siyasi tarihinin hiç görmediği, bizim de hiç yapmadığımız bir büyük eği- tim projesini hazırladım. 384 bin kişinin eğitilmesini öngörüyor- du. Demokrasınin. Atatürkçülü- ğün militanlarının yaratılmasını amaçlıyordu. Her sandıktan üç tane Atatürkçü, demokrat mili- tan yetiştirilmesini hedef olarak almıştık. 17 milyar liralık bir projeydi. Bu projeyi hazırladım ve uygulamaya başladık. Bunlan bundan sonra devam ettirirler. Hasanoğlan'da 5 hektarlık bir alan aldık ve oraya da parti oku- lu yapmak istiyorduk. Hasanoğ- lan, ilk Köy Enstitüleri'nin ku- rulduğu yerlerden birisidir. Bu- nun da projesini hazırladık. Mimari proje hazırlandı. 25 ağustosta Hacıbektaş şenliğinin yapıldığı gün Merkez Yürütme Kurulu'nun onayını aldık bu projeyle. Dolayısıyla eğitim ko- nusundaki çalışmaian son dere- ce önemsiyorum. II başkanlan kurulu Ikincisı parti tüzüğünde olma- makla birlikte il başkanlan kuru- lu oluşturdum, iki ayda bir baş- kanlanmız Ankara dışında top- landılar. Hem ülkenin günde- mindeki konuları tartıştılar, hem yaklaştılar. kaynaştılar, hem de her toplantıda parti programının bir bölümünü ele alıp tartıştılar. Bunu çok önemsiyorum. Bizde insanlar parti programından çok, beğendikleri okuduklan köşe ya- zarlanndan esinleniyorlar. Parti programında ne yazdığı değil de yapamadım. Mustafa Balbay'ın ne yazdığı onun için daha çok önem taşıyor. Kuşkusuz herkes yalnızca parti programından etkilenme duru- munda değil. Özellikle çok sayı- da aydının yer aldığı partinin de insanlan okudukları, beğendik- leri. istedikleri yazarlardan etki- lenmeleri de söz konusu olabılir. Ama parti programı parti prog- ramıdır. Bunu herkes bilmelidir. Ikincisi içine sindirmelidir, üçüncüsü savunmalıdır. Yani ay- nı partide yer alan insanlann ay- nı konuda birbirlerinden çok farklı şeyler söylemeleri son de- rece yanlış. bunun giderilmesi için il başkanlan platformunda kullandık. il baskanlanmız kendı aralannda her toplantıda progra- mımızın bir bölümünü tartıştılar. Onun hemen ardından ilçe başkanlan platformu geliyordu. 600 küsur ilçe başkanıyla 2 ayda 'Zeynebimlegururduyuyorum' Gazi'de öldürülen Zeynep'in babası kızının aynmcılığa karşı olduğunu söyledi MİYASE İLKNLR Gazi Mahallesi'nde vurulan Zeynep Poyraz'ın babası. eviat acısını daha önce tatmasına rağ- men konuşurken yıne de sesi titri- yor, gözyaşlanna hakim olamıyor. Kızına çok düşkün olduğunu söy- lüyor. "Zejnebim duyarlıydı, o küçük yüreğine ne sevgiler sığdı- nrdı bilir misin? Irkçıkğa, aynm- cılığa karşı, vurtsever, pırıl pırıl bir gençti. Alevi olduğumuz için mahallede bizinıle konuşmayan insanlarla bile mükemmel bir di- yaloğu vardı. tşte öyle birini vur- dular" diyor Cemal Pq>Taz. Zeynep Poyraz 1970 yılmda Sı- vas Kangal'da doğuyor. İstanbul'a annesinin kucağında geldiğinde henüz 1 yaşındadır Zeynep. Baba Cemal Poyraz. çalışmak için gitti- ği Almanya'da ilk evlat acısını ta- dıyor. Büyük oğlu, 1985 yılında amcasının yanında çalışırken elektnğe kapılıp ölüyor. Dört ço- cuğundan geriye üçü kalıyor. Zey- nep'i de Gazi Mahallesi'nde yitir- dikten sonra geriye kalan iki ço- cuğuna sıkı sıkı sanlıyor. Liseyi bitirdikten sonra üniver- siteye gırmeye çalışan Zeynep, aynı zamanda da evlerinin altında bulunan marketi çalıştırmada ba- basına yardımcı oluyor. Mahalle halkı ile sıcak ilişkiler kuruyor Zeynep. Mahallede sevmeyen yok neredeyse. Toplumsal konulara duyarlı mı duyarlı. Her konuda ezilenin yanında yer alıyor. Gazi Mahallesi'nde olayların çıktığı 12 Mart gecesı babasını yatağından kaldınyor: "Baba ça- buk kalk, uyumanın sırası degil. Gazi Mahallesi'nde kahvelerimizi taramış, insanlarımı/ı öldürmüş- ler. Oraya gitmelhiz. Halk sokağa dökülmüş. Bu insanlann yanında olmak zorundayız. Amcam ve ha- lamlar da şimdi korkmuşlardır. Oniara da uğranz." Baba-kız aceleyle evden çıkı- yor. Akrabalarını alarak iki ara- bayla Gazi Mahallesi'ne hareket ediyorlar. Polis mahallenin gırişi- ni kapatmıştır. ancak Zeynep ve babası. mahallenin yabancısı ol- madığından Sultançiftliği yolun- dan giriyorlar. Önce amcaoğlunu buluvorlar. Taranan kahvelerden Gazi Mahallesi'nde öldürülen Zeynep, çok sevdiği amcasıvla. birinde oturduğu için korkulu saat- ler yaşayan kuze- nini sakinleştirdik- ten sonra halkın arasına karışıyor- lar. Kızının son gecesini babası tit- rek sesiyle anlat- maya koyuluyor: "Yeğenim çok korkmuştu. Ölüm- den kılpayı kurtul- muş. Önünde di- rck olmasavmış kurşunlar ona isa- bet edecekmiş. Mahallede her ta- Baba Cemal Poyraz "Kıam râf >ânıwrdu", or- gerçek bir yurtse^rdi" diyor. m ı talık cehennem gibiydL Zeynep'le Çflnkü Zeynep karar vermişti bir düşkün olduğu için hiçbir za- man kırmak is- temezdi. Peki babacığım, dedi ve eve geldik. Ertesi gün beni üzmemek için saat 13.00'e ka- dar evde kaldı. Annesine tele- fon açıp 'Ben Gazi Mahalle- si'ne gidiyo- rum. Babama söylersın" de- miş. .Gitme de- menin bir anla- olma/dı. önce haJkı sakinleştirmeye çalıştık. Ama o koşullarda kimsenin kim- seyi dinlemesi söz konusu olamı- yordu. Sonra da Zeynebimle bir- likte, ateş yakıp etrafında marş sövleyen gençlerle birazcık otur- duk. Eve gidelini dediğimde, Zey- nebim kalmak istediğini, en azın- dan sabah cenazeler kalkıncaya dek burda kalacağını söyledL Ben izin vermedim. Kızım bana çok kez. Onu bağlasan durmaz. ama yine de bizleri üzmemek için saat 13.00'e kadar beklemişti. Gazi'de yürii>üş yaparken, bir görgü tanı- ğının ifadesine göre, inşaabn tepe- sinden bir polisin açtığı ateş sonu- cu vurulup yere düşüyor. Arka- daşlan onu almak istiyor, ancak polisler izin vermiyorlar. Sonra halkın püskürtmesi sonucu polis geri çekilirken Zeynomu kurtanp taksiyle hastaneye götürüyorlar. Bana önce telefonda 'Zeynep"e benzer birini sedyeye koydu- lar'dcndiğinde öldüğünü düşün- düm. Ancak telefon eden akraba- lanmiA korkmamanu. sadece ya- ralı olduğunu sö> lediler. Ardından ikinci telefon geidiginde ölüm ha- beri \erildL Zeynebim bizi bıraiup gitmişti.'" Olay günü markette çalışırken yüreğinde korkunç bir sıkıntı ol- duğunu, mutlaka kötü bir şey ola- cağını hissetiğini söyleyen Cemal Poyraz, "Ben de Gazi'ye gitmek isterdim. Ama işim çoktu. Yoksa kızımı tek bırakmazdım. Beraber olsaydık belki onu çabuk kurtanr- dun" diyor. Zeynep Poyraz'ın cenazesi. Ga- zi Mezarlığı'nda, Türkiye Ihtrtalci Komünistler Birliği'nin (TİKB) bayrağına sanlarak defnedildi. tkitellı basınına. televizyonlara ve polise kullanacak malzeme hazır- dı. "Bunlar Alevi mi?", "İşte pro- vokatörler"diye başlıklar atıldı. Babasına Zeynep'in TİKB'li olup olmadığını soruyoruz: TİKB bayrağına sardıklarını görmedim. Çünkü bizi mezardan uzakta tutrular. Bu sivasetin sem- patizanı olup olmadığını da bilmi- yorum. Gençtir, olabilir de. Bunun yadırganacak bir tarafını göremi- \oruın. Sınıf mücadelesine inanan biriydi Zeynep. Ne canKdi, ne hır- sı/dı, ne de katil. Kimseyi öldür- medi, polisi yaralamadı, bir yeri soymadı, kimse\e ihanet de crme- di. Babası olarak ben bunlan biK- yorum ya, bu da bana yeter. Zey- nebimle her zaman gurur duy- dum. Şimdi de duymamam için bir neden yok." Kurşun Zeynep Poyraz'ın omu- zundan gırip belinden çıkıyor. Bu da babasımn öne sürdüğü "Yük- sek bir inşaabn tepesinden kızuna kurşun sıknuşiar" tezını doğrulu- yor. Derbent'teki evınde baba Ce- mal Poyraz, bir yandan kızının yüreğını yakan ateşiyle yanarken öte yandan ölenlerin yardıma muhtaç ailelerinı düşünüyor. On- lar için yardım toplanması konu- sunda bizden destek istiyor. Ölen- lerin ailelerini tek tek dolaşmış Cemal Poyraz. Şimdi artık kızının anılanyla yaşayacağını söylüyor. bir aynca bir araya gelmeyi dü- şünmüştüm ve SHP'de deyim yerindeyse bir örgüt devrimi gündeme getirilecekti. Örgüt emekçisi, taban laflan falan çok sık kullanılır. ama onlarla parti yöneticileri kongrelerden kong- reye ya da kurultaylardan kuru- taya bir araya gelirlerdi. Oysa iki ayda bir genel başkanın. MYK'nin. isteyen parti meclisi üyesinin il ve ilçe baskanlanyla bir araya gelmeleri gerçekten bir örgütün patlaması, örgütün ağır- lığını koyması anlamına gele- cekti. Ve buna ihtiyacım vardı. Yani Ankara'da ortaya çıkan bu yapılanmalann olumsuzluklannı ben örgütümle aşacağımı görü- yordum. Bu son derece önemli. Bir defa bunu yaptık. Bir dergi çıkarmaya başladık, bir dergiye destek verdik. Yayım konusunda bir radyo projesi hazırladık, ama onu uygulama olanağım bulamadık. 15 büyük ilde başlayacaktık, bir şirket aracılığıyla, bir şirket kura- rak onun bütün çalışmaian tamamlandı. 15 ilde hem genel merkezin gönderdiği kasetlerin hazırlanması hem de yerel açıdan önem taşıyan konulann gündeme getirilmesi sağlanacaktı. Yapamadım, örgütlen- mede yapamadım. Proje- nin problem odaklarında örgütlenme yani yatay ör- gütlenme, merkeziyetçi ör- gütlenme modeli dediğim şey. Fakat şunu söyleye- yim, ben eylülde genel başkan oldum, ekım ayında partinin on yıllık hesaplan- nı döktüm, kasım ayında solda birlik çalışmalarını yiirüttüm, basanlı olamadı ve aralık ayından Itibaren de yerel yönetim seçimleri- ne hazırlandım. Ardından 5 nişajtı, İŞ mayıs gerdi, 10 temmuzda yenileme seçimleri geldi. Benim yatay örgütlenmeyi proje ve problem odakla- rında örgütlenme calışma- smı doğrudan izlemem ge- rekiyordu, hatta örgütü çok iyi bilen Sayın Süleyman Genç'ten ricada bulundum, birlikte çalışalım diye ve Sayın Süleyman Genç ile 5 yerde yatay örgütlenmenin, proje ve problem odakla- rında örgütlenmenin ör- neklerini vermeye hazırla- nıyorduk. 5 yer seçildi. Bu- nun içinde Bakırçay Hav- zası vardı. tzmir'in, özel- likle Bergama'nın da için- de bulunduğu o yerin o bölgenin Menderes havza- sının. Ben Erzurum'u çok ısti- yordum. Erzurum bölge- sinden bir örnek almıştık, bir de Kerkük vadisıni önemsiyordum, Gümüşha- ne, Bayburt çevresini, o bağlamda çok önemsiyor- dum. Bunu ancak ağustos- ta yapacaktım, fakat ondan sonra bu solda birlik çalış- maian ağustos ayından ıti- baren gündeme geldi. O bir eksikliktir. ama onu yapa- cak zamanım olmadı. En azından onu söyleyeyim. Parti içindeki olumluluk- lan ve olumsuzluklan böy- lelikle ıfade ettim. BÎZ BtZE ERDAL ATABEK İnce Düşünce... "Ince düşünce" diye bir deyişimiz vardır. "Karşı- sındakini incitmemek için susmak, uygun düşe- cek biçimde konuşmak, bilmiyormuş gibi davran- mak" anlamlanna gelir. Böyle davranmaya da ne- zaket, terbiye, efendilik, çelebilik deriz. Buraya ka- darı iyidir, ama bu davranışın arkası böyle gelmez. Birinin yüzüne "ince düşünce" nedeniyle söylen- meyenler, onun olmadığı yerde alay ederek, aşa- ğılayarak, yerden yere vurarak söylenir. Görünüş- teki bağlılığın yerini de arkadan çevrilen entrikalar, kurulan kumpaslar alır. Yüzüne söyleyemediğini arkadan söylemek, açıktan yapamadığını gizliden yapmak, "şark kurnazlığı" denilen bozuk bir dav- ranıştır. Bu davranışın bozukluğunu örtmek için bulunan bahane de "Gerçekleri söylemek için or~ tamın ve zamanın uygun olması gerekir" biçimin- deki asıl yalandır. Çünkü "gerçeklerin, her zaman, her yerde söylenmesi gerekir". Gerçeklerin söy- lenmesi için de "kimin hoşuna gidip gitmeyeceği- ne bakılmaz". Eğer gerçekleri söylemek yerine yutkunup da "uygun yer, uygun zaman, uygun ki- şi" aranıyorsa susma yalanına adım atılmış de- mektir. Söylenmesi gereken bir gerçek de "özgür dü- şünce, insan hakları, demokrasi" gibi sözü çok edilen kavramların bizim iç dinamiğimizden gel- mediğidir. Hoşumuza gitse de gitmese de kabul etmeliyiz kı, bu üç kavram da bize dışımızdaki dünya uygarlığından gelmektedir. İç dinamikleri- mizin böyle bir güç taşımamasından dolayı bu üç kavramı da özümseyemiyoruz, benimseyemiyo- ruz, ıçimize sindiremiyoruz. Bu yazıyı yazdığım 1 nisan günü, insanlann bir- birine "1 nisan şakası" yaptıkları yılın tek günü. Kimsenin birbirine şaka yapacak hali yok ya, ga- zeteyi açınca (Cumhuriyet'i demeliyim) Istanbul'da görev yapan 997 üniversite öğretim elemanının Cumhurbaşkanı'na, Başbakan'a, bakanlar ve parti liderlerine bir dilekçe gönderdiklerini gördüm. Di- lekçede, düşünceye özgürlük isteyerek "Düşün- cenin suç sayıldığı bir ülkede, bilim ve sanatın ge- lişmesi olanaksızdır" deniliyor. Sizin de içiniz bur- kulmuyor mu? Özgür bilimin kaynağı olması gere- ken üniversitenin toplumu yöneten siyasetçilerden "Düşünce özgür olmalıdır" diye dilekte bulunma- sı, size de çok şey anlatmıyor mu? Bu dileğe de ülkedeki bütün üniversite öğretim elemanlarının katılacağını sanmıyorum. Üniversite Öğretim Üye- leri Derneği Başkanı Prof. Dr. Burhan Şenatalar, hayatını çağdaş uygariık için yaşamış bir kişi ola- rak üniversitenin durumunu daha iyi bilir. "Isteme- zük"çü\er her zaman daha çoktur ve hemen, "Ca- nım, ülkenin bu durumunda sırası mı?" diyecek- lerdir. "Ülkenin durumu her zaman naziktir", "Böyle şeylerin sırası değildir", "Bunlann şimdi yeri yoktur". Ülkenin nazik olmayan bir durumu bulunursa, sırası gelirse, yeri olursa elbette dü- şünce özgürlüğü de olacaktır. Siz şimdilik "ince düşünce" ıle idare edin bakalım. • • • > "Düşüncenin suç sayıldığı bir ülkede, bilim ve sanatın gelişmesi olanaksızdır." Bu doğruya baş- ka doğruları de eklemek gerekiyor. Düşünce suç sayılırsa tanm da gelişemez, endüstri de gelişe- mez, hizmetler de gelişemez. Turizm de gelişe- mez, politika da gelişemez. Kaliteli hiçbir şey üre- temezsiniz. Dışanya mal satamazsımz. Ticaret ya- pamazsınız. Kentler kuramazsınız. Doğru bir ileti- şim içinde olamazsınız. Uygar bir trafik düzeni ku- ramazsınız. Nitelikli eğitim yapamazsınız. Çağdaş basınınız, çağdaş radyolarınız, çağdaş televizyon yayıncılığınız olamaz. "Çağdaş" diye bilip bilece- ğiniz, yanm yamalak kullanacağınız "ithal teknolo- y7"dir. Özgür düşünce kültürünüz olmadığı zaman, bü- tün bunlan nitelikli biçimde yapabilmek, sadece lafını edip durduğunuz bir hayal olur. Yaşadığımız gerçekler de bunlar değil mi? • • • Geçen gün İstanbul Teknik Üniversitesi'nde "Gençlik ve Yaratıcılık" konusunda konuşurken "Yaratıcılığın bir ayağı özgürlüktür, öteki ayağı ce- sarettir" demiştim. Bir toplum özgürlük ve cesare- • ti desteklemiyorsa orada "yaratıcı kişilik" oluşması rastlantılara bağlı kalır. Öyle bir toplumda, ancak özel kişilikler bu koşulları aşıp kendi yaratıcı gücü- ' nü geliştirebilir. ; Ama 21. yüzyıl, sadece "yaratıcı" olanlann üreti-' ci ve yönetici olacağı başka bir yüzyıldır. Yeni yüz-' yıl, sadece rakamı değil, niteliği de değişik bir yüz- yıldır. Geçmiş yüzyıllann başarılı saydığı " uygula- yıcı insan" tipi, yeni yüzyılda "tüketici ve yöneti- len" olacaktır. Dünya toplumlan, giderek keskinle- şen çizgilerle "üreten ve yönetenler" ile "tüketen ve yönetilenler" olarak birbirlerinden aynlacaklar-, dır. Bu kafayla dünyanın neresinde yer alacağımızı • anlamak çok zor mu acaba? ^ Mesut Yılmaz, ekonomik önlemlerin birinci yılını Cumhuriyet'e değerlendirdi: ERDAL INONU YURT DIŞI GEZISIINE BAŞLADI '5 Nisan, 24 Ocak'tan beter' Yanhş anlamaları önleyeceğim FedakârfeUar bOfa gittj ANAP Iıden Yılmaz, son bir yıl içinde yurttaşlann sırtına 3Ü0 tnlyon lira zam, 70 trilyon lira vergi yükü bindirilmesine karşın enflasyonun 2 kat arttığına, ekonomik büyümenin eksi 7"ye gerilediğine dikkat çekti. Yılmaz, "Türk ekonomisi GSMH olarak 30 milyon dolar küçüldü" dedi. değerlendirdi. 300 trilyon liralık zam, 70 trilyon liralık vergi yükü- ne karşın. enflasyonun 2 kat art- ması, ekonomik büyümenin artı 7'den eksi 7'ye gerilemesini "re- zalet"olarak niteleyen Yılmaz. "Hükümet hâlâ basanlı olduğunu söylüyor. \'ani miUeti aptal yerine koyuyorlar" dedi. Dar ve sabit ge- lirİilerin üstlendikleri tüm feda- kârlıkların boşa gittiğini savunan Yılmaz, şunlan söyledi: "Çok kötü dunımdayız. Tek iyi gelişme, dış ödemelerde, döviz re- zenlerinde görülüyor. Orda da ciddi endişelerim var. Sanki bir se- çun ekonomisine yığınak yapıyor- lar. Türk ekonomisinde 5 Nisan Kararlan'ndan bu yana GSMH, 170 milyar dolardan 140 milyar dolara düşmüş. 30 milyar dolar azafma var. Ekonomik küçülme 95'te artarak devam ediyor. Ocak ayında imalat sanaviindcki daral- ma yüzde 12 oldu. Böyle devam ', Yılmaz, 'rezalet' olarak nitelediği ekonomik durumda tek iyi göstergenin döviz rezervlerinde artış olduğuna dikkat çekerek "Sanki. bir seçim ekonomisine yığınak yapılıyor" dedi. Yılmaz, hükümetin icraatlannın sonucunu 'başan' olarak göstermesini, 'milleti aptal yerine koymak' olarak değerlendirdi. DÜRDANE KOCAOĞLL ANKARA - ANAP Genel Baş- kanı Mesut Yılmaz. 5 Nisan ön- lemlerinin. "dar ve sabit gelûüler açısından" 24 Ocak Kararla- n'ndan daha kötü sonuçlar doğur- duğunu söyledi. ANAP lideri Yıl- maz, son bir yıl içinde yurttaşlann sırtına 300 trilyon lira zam, 70 trilyon lira vergi yükü bindirilme- sine karşın, enflasyonun 2 kat art- tığına, ekonomik büyümenin eksi 7'ye gerilediğine dikkat çekerek, "Yapılan bütün fedakârlık boşa gitti" dedi. Ekonomik göstergeler- de sadece döv iz rezervlerinin artı- şı konusunda olumlu gelişme bu- lunduğuna dikkat çeken Yılmaz, ''Ciddi endişelerim var. Sanki bir seçim ekonomisine yığınak yapılı- yor" görüşünü dile getirdi. ANAP Iıden Yılmaz. çarşamba günü bir yılını dolduracak olan 5 Nisan Kararlan'nı Cumhurivet'e ederse Türkiye bir sene daha kü- çülmeyi önleyemez. 5 Nisan Ka- rarları. dar ve sabit geliriiler için 24 Ocak Kararlan'ndan 3 misli daha pahalı kararlardır. 1980'de sabit gelirtilerin kavbı yüzde 15'ti. 1994'teki ka> bı ise yüzde 45 oWu." Yılmaz, hükümetin özelleştır- meden elde edeceği gelirleri de bütçe açığının finansmanında kul- lanacağını, Halk Bankası'nın da Başbakan ve hükümetin istekleri- ni yerine getirmekten batma nok- tasına geldiğini söyledi. Yılmaz, bankanın 37 trilvon liralık batık kredi kullandırmasına karşın Do- ğu ve Güneydoğu Anadolu'daki çiftçilerin desteklenmesi için yeni bir program hazırlatıldığmı açıkla- dı. Yılmaz. hükümetin. 1994 yerel seçimlerinde olduğu gibi, döviz rezervleri, özelleştirmeden elde edeceği gelirler ve diğer finans- man olanaklannı seçim ekonomi- sinde kullanacağını. bu arada bir "baskm seçünin*' de gündeme ge- lebileceğini söyledi. Yılmaz, "DYP'li bir milletvekili, bizim ar- kadaşlardan birini aramış. 24 tem- muzda seçim yapılacağını söyle- miş" dedi. 'Devlete güvensizlik arttı' Yılmaz, son 3 yılda yaşanan olaylar, faili meçhul cinayetler ve tutulmayan sözler nedeniyle dev- lete olan güvensizliğin arttığına dikkat çekerek, ülkeyi yönetenle- rin sözlerinin artık hiçbir değeri kalmadığını ileri sürdü. Yılmaz. "Vatandaşlar, siyasUeri, sadece ya- lan sövleyen, güncel çıkarian icabı her türlü sözü verip yerine getir- meyen insanlar olarak görmeye başladı. Bu kadar oiuımuzluk kar- şısında bu ülkenin batmasından endişe duvuyoruz. Gelmiş geçmiş en zor hükümet, Çiller'den sonra gelen hükümettir" dedi. ANKARA (Cumburiyet Bürosu) - Dışiş- leri Bakanı Erdal tnönü, Kuzey Irak Hare- kâtı'na ilişkin kaygılan gidermek amacıy- la yapacağı Almanya, ABD ve Fransa'yı kapsayan gezisine dün başladı. tnönü. Ku- zey Irak'taki harekâtın "yapılan plan çer- çevesinde amacına vararak bitecek sınıriı kapsamir'olduğunu belirterek, harekât sonrasında yerel bir çözüm bulunması gerektiğini vur- guladı. Inönü, ziyaret edeceği ülkelerin dışişleri bakanla- nnın yani sıra, siyasetçi ve parlamento temsilcileri ile görüşeceğini belirterek, "Amaç, ülkemizin kendini savunmak için giriştiği, ta- mamıyla meşru bir harekâ- tın yanlış anlaşılmasını ön- lemek, dolayısıyla dost ve müttefik ülkeleıîe ilişkileri- mizin eskiden olduğu gibi sağlam bir zemin üzerinde devamını sağlamaya katkı yapmak" dedi. Harekâta ilişkin bazı ülkelerde yanlış anlamalar olduğuna dikkat çeken Inönü. ABD yetkililennin başından beri harekâtı "Tiirkiye'nin kendisini savunmasına yöne- lik meşru bir harekât" olarak gördüğünü kaydetti. İnönü, yanlış anlamalara bazı yanlış haberlerin verilmesinin yol açtığmı • Harekâta ilişkin bazı ülkelerde yanhş anlamaîar olduğuna dikkat çeken İnönü, ABD yetkililerinin başmdan beri harekâtı "Türkiye'nin kendisini savunmasına yönelik meşru bir harekât" olarak gördüğünü kaydetti. belirterek, ziyaretleri sırasında resmi yet-, kililerin yani sıra. kitle iletişim araçlann- dan o ülkelenn halklanna ulaşma fırsatı arayacağını bildirdi. İnönü, temaslan sırasında bir plan sunu- lup sunulmayacağına ilişkin bir soruya, "Harekâtın zaten planlandığmı ve bu plan. çerçevesinde amacına vararak, bitecek sı- nırlı kapsamlı bir harekât olduğu" yanıtını verdi. Ya- bancı bir gazetecinin soru- su üzerine de amacının,' yanlış anlamanın nereden' kaynaklandığını bulmak değil, yanlış anlamalan or-, tadan kaldırrrıak olduğunu söyleyen İnönü, Kuzey Irak Harekâtı sonrasında nasıl bir çözüm getirileceği so- rusuna karşılık olarak "ye- , rel çözüm bulunmasının şart olduğunu" kaydetti. ' Havaalanında ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'la karşılaşan İnönü, Türk Ulusal Hentbol Takımı'nın Güney Kıb- ns'la yaptığı maça ilişkin yapılan eleştiri- leri şöyle değerlendirdi: "KKTC'de kimse bir yalnızlığa düşüldü- ğü izlenimine kapılmasın. Yapılan bir spor karşılaşmasıdır. Bir spor karşılaşmasından sivasa) sonuçlar çıkarılması yanlışür. Hangi ' doğrulruda olursa olsun."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle