Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2SNİSAN 1995 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Dünya Dans Günü, bu yıl gala temsilleri ve bir sempozyumla kutlanacak
'Dans, bütün iıısaııLğı yüceltir'Lüttür Servisi - Bugün "Dünya Dans
Gmü". Önceki yıllarda zaman zaman
birbildin okuyarak zaman zaman bu
bii; atlanarak unutulan "Dünya Dans
Gûıü", bu yıl ülkemizde de kutlanıyor.
Çüdaş Bale Topluluğu sah günü Halk
Eğtim Merkezın'de bır bale gösterisiy-
le iutladı "Dünya Dans Günü"nü. Yeşil
Üzanler Dans Grubu ise 22 ve 23 ni-
sar tarihlerinde Diyarbakır'da "Kas-
sadra"yı sahneledi.
hıgün Mersin'de Devlet Opera ve
Baesi'nde "GJseUe" balesi sahnelene-
cek Bursa Tayyare Sahnesi'nde ise bu-
güt, Mimar Sinan Üniversitesi Güzel
Saıatlar Fakültesi Bale Bölümü öğren-
cılei, kendi hazırladıklan bir bale gös-
tereini sunacaklar. Iz-
de. genç koreografiann # I onde ge en yerlı, yabancı koreograf ve
çaişmaian sahneiene- ğ M dırektörlennın katılacağı Uluslararası Dans
cek * *^ Sempozyumu ve çeşitli ülkelenn balet ve
Bugün saat 15.00'te balerinlerinin katılacağı 'Gala Temsilleri' ile kutlanıyor.
Cenal Reşit Rey Kon-
nuşmacı olarak katılacak.
Bu akşam saat 19.30 ve yann saat
14.00'te Demirören Şirketler Gru-
bu'nun katkısıyla gerçekleştınlecek
"Gala TemsiIlerTCRR Konser Salo-
nu'nda başanlı dansçıian buluşturacak:
St. Petersburg Mussorgskı Opera ve
Balesı'nin baş balenni Khira Khabibu-
Kna ve baş baleti KiriD Myasnikov "La
SyJpUde" ve "Machbeth"'. Scala Mila-
no'nun baş balerini Isabel Seabra ve
baş baleti Marco Pierin, "Romeo ve Jül-
yet", Deutsche Oper Berlin'den baş ba-
lerin Lisa Cullum ve baş balet Yannkk
Boquin "Esmeralda" ve "Flames Of
Paris", Maurice Bejart Balesi'nden baş
balet Xavier Feria "Nomos Alpha", De-
serSalonu'nda "Klasikten Moderne
Baimin Geiişimi ve Erkitesimr konulu
bir sempozyum ve uluslararası yıldız
damçılann katılımıyla "Gala Temsille-
ri''gerçekleştirilecek. Bogaziçi Üniver-
sitesi öğretim üyesi ve yazar Jak Dete-
on'un yöneteceği sempozyuma; Istan-
bul Devjet Opera ve Balesi Baş Kore-
ografı Özkan Arslan, St. Petersburg
"Mnssorgski" Opera ve Balesi Bale
Bölümü Başkanı Nikolai Boyarchikov.
English National Ballet Direktörü De-
rekDeane. Niedersachsische Statshe-
ater Hannover Bale Direktörü Lothar
Höfgen, Kahire Operası Bale Direktörü
Dr. \bdel Moneim KameL Ballet Fran-
çaıs de Nancy Direktörü Pierre Lacotte,
Devlet Sanatçısı ve Istanbul Devlet
Opera ve Balesi Solist Repetitörü Me-
friç Sümen ve Istanbul Devlet Opera ve
Balesi Koreografı Oytun Turfanda ko-
utsche Oper Berlin'den baş balet Can
Arslan ve baş balerin Christine Camillo
"Don Kişot", English National Bal-
let'den baş balerin Agnes Daks ve baş
balet Thomas Edur "Steeping Beauty"
ve a
Impromptu"yu sahneleyecek.
Bale Sanatkârları ve Sanatsevenler
Demeği Başkanı Rana Evchn ve deme-
gin Genel Sekreteri Nasuh Bann "Dün-
ya Dans Günü" dolayısıyla birer bildiri
yayımladılar. Rana Evcim, bıldirisinde
dans sanatını, "tnsanın akhnı ve ruhunu
bedeniyle ifade ettiği, sanat dallan için-
de en çok saldım a uğrayan, en az önem-
senen, en zor sanatlardan olarak" ta-
nımlıyor: "Dans, müziğin, renklerin, bi-
çimlerin, duygulann, düşüncelerin "in-
san' üzerinde dile gelişidir. Böylece in-
san, zavalh. aciz ve yasakh bir canh oi-
maktan kurtulur, aklu duygulan ve be-
deni arasında dengeti bir uyumla yüce-
lir. Üstelik bu. öyle bir dile geliştir ki kül-
türler arasındaki boşluklar aşüır. Dans
ortak dildir, birieştiricidir, yalnızca o sa-
nann icracılannı değil, bütûn insanlığı
yûceltir." Son derece karmaşık olan
dans olgusunun yaşatılması için özel,
titiz bır kurumlaşma sağlanmasının
önemine değinen Evcim, bıldirisinde
"Ülkemizde güdülen sorumsuz, planla-
ma bilincinden uzak kültür polhikalan
yüzünden her geçen gün daha vahim
boyuüara ulaşmakta olan bir \o/Jaşma-
ya" sahne olduğunu vurgulayarak dans
sanatının bu tutarsızlıklardan en çok za-
rar gören sanat dalı olduğunu belirtiyor.
Rana Evcim. dansı bir yaşam biçımi
olarak secmiş, kendini bu sanat ve sos-
yal bilım dalına ada-
mış sanatçılar olarak
her geçen gün daha
örgütlü, daha bilinçli.
daha üretken ve sanat
adına mücadeleci ol-
maya kararlı oldukla-
nnı söyleyerek, "Dan-
sı bir sanat dalı olarak ciddiye almayan,
bir başıboşluk ve umursamazlık pence-
resinden bakmaya çalışan bütün politi-
kacılan, yetkilileri, bilim adamlannı ve
sanatsever halkı" bılgılenmeye ve ilgi-
lenmeye çağınyor.
Nasuh Barın ise bildırisinde "Dans
pusu kurmaz*" diyor ve şöyle sürdürü-
yor tepkilerini: "Ama ne yazık ki ülke-
mizde dansa pusu kuran. bakvi belden
aşağı gören, iş başında bir zihniyet var.
Ne yazık, dans kültürüne gerekli ma-
karrilar gereken ilgiyi hiç göstermediler
ve göstenmi\orlar. Ne yazık, dans salon-
lan, sahneler olduklan yerlerde çürii-
meye terk ediliyoriar. Ne yazık, yeni bi-
nalar inşa edilmiyor. edilemiyor. Ve ne
yazık, 'göstermelik' ve "Türk" lokumu'
otmaktan fleri gidemiyoruz. Peki ne ya-
pabUiriz? Gelin, gelin dans edelim o hal-
de_"
Film Rehberi
BABAM ASKERDE - Berlin'de smemamızı temsil etrniş,
Ankara Film Festivali'nde umut veren yeni yönetmen ve
senarist ödüllenni kazanmış "Babam ,\skerde", Ortaköy
Kültür Merkezi'nde gösteriliyor.
Handan Ipekçi'nin yazıp yönettiği film, 12 Eylül
karanlığına gömülmüş farklı sınıflardan üç çocugu ve
ailelenni, askeri cezaevinin bekleme salonunda bir araya
getiriyor. Gençliğinde devrimciyken zengin bir kızla
evlenip varlıklı bir işadamına dönüşmüş, ama sürekli
hesaplaşma içındeki, üstelik burjuva kansı tarafından
ihbar edilmiş bir babanın kızı Pelin. darbe sonrasında
yurtdjşına kaçacağı sırada basılıp yakalanan doktor bir
babanın çok sevilen kızı Ekin ve polısın sürekli izleyip
sonunda da gözaltına aldığı bir işçi anne-babanın çocugu
Cengiz'in gözünden baskı dönemine bakan "Babam
Askerde", 12 Eylül Fılmlerinin, taze duyarlıklı, yeni bir
uzantısı.
YANKEE ZULU - Son on yılda, "Tannlar Çddırnuş
Otaıah
r
gibisinden, seriye dönüştürülmüş, kahkaha tufanı
niteliğindeki birtakım güldürülerle dikkati çekmiş Güney
Afrika sinemasından yeni bir komedi daha. Çocuk yaşta
dost olup yıllar sonra bir araya gelen bir zenciyle beyazın
uzlaşmasını eksen alan film. "Evde Tekbaşma"
çizgisindekj bir mizah yaklaşımıyla^ırkçılığın artık sona
erdiği Güney Afrika'daki yaşamın absürd yanlannı ele
alıyor.
Yönetmen, Güney Afrika sinemasının en büyûk hasılatını
yapmış "Sweet'n Short-Tath ve Kısa"nın yönetmeni olan,
televizyondan yetişme Gray HofinejT. Terri Treas, John
Matshikiza ve Wilson Dunster'in oynadığı "Yankee
Zulu" komediseverlere salık verilir.
O ŞİMDİASKER (In The Army Now) - Girdiği hiçbir
işte dikiş tutturamamış, meteliğe kurşun atan bir gencin
(Pauly Sbore), sürekli maaş, yemek ve bakım uğruna,
gönüllü asker olup, ordunun kırmızı alarma geçmesine
yol açtığı çılgın bir güldürü.
ABD'de ünlü, yeni bir komedyenı (P. Shore) tanıtan, on
yıl kadar öncesinin ünlü Status Quo şarkısını isim olarak
almış *O Şimdi ,4sker"de, otorite karşıtı kahramanırruzın
'hüsrana uğramış dişi Rambo" halindeki kadın amiri
(Lori Petty) ya da dişçi okulundan yeni mezun olup
psikiyatnnın tavsiyesi üzerine bunalımlan ve
korkulanndan kurtulmak amacıyla orduya katılmış pısınk
arkadaşı (David Alan Grier) gibi komik tiplemeler de boy
gösteriyor. Yönetmen Daniel Petrie, Jnr.
ÇILGINLIĞES ÖTEStM)E (In The Mouth of Madness)
- Korku-gerilim türünün çağdaş ustalanndan John
Carpenter'ın 'akıllara durgunluk verici' son fılmi,
kendini 'evrenin merkezi zanneden insanoğtunun yalnızca
bir dipnot olduğuna' ve dünyanın sonnna ilişkın
'paranoyak bir fantezi'. 1890-1937 arasında yaşamış
Amenkalı yazar H.P. Lovecraft'ın kitaplanndan
esinlenerek çekilmiş filmin merkezinde, eserlerinin
gücüyle bilinmeyen bir kötülükler dünyasının ortaya
çıkmasma ve kitaplannı okuyanlann şizofrenik belirtiler
göstererek delirmesine neden olan. Incil'den dahapopüler
bestseller'lerin yazan Jürgen Prochnow var. Yayıncısı
Charlton Heston'un, ortadan kaybolan şeytani yazan
bulmak üzere kiraladığı detektifi ise Sain Neill oynuyor.
Öncelikle Carpenter ve korku-fantastik tutkurdan için.
Özel efektler, Industrial Ljgbt and Magie'den.
tSKOÇYALI 3-BÜYÜCÜ (Highlander 3-The Magician) -
Yönetmen Russel Mukafay ve Christopher Lambert'i üne
kavuşturan, yüzyıllara ve tüm kötülere meydan okuyan
ölümsüz îskoçyalı McLeod'un. artık kabaİc tadı veren
serüvenlerini aktaran bu devam filmini genç klipçi
yönetmenlerden Andy Morahan imzalamış. Yeni
kuşaklara ölümsüz Iskoçyahyı tanıtıp sevdirecek nitelikte
tezgâhlanmış filmde, günümüze ayak uydurup ailesiyle
birlikte sakin bir hayat süren kahramanımızın,
Japonya'daki efsanevi bir dağın altında. 300 yıldır
gömülü kalrraş, amansız düşmanı büyücü Kane'e (Mario
Van Peebles) karşı mücadelesi anlatılıyor.
Göstenşli ve sürükleyici bu gişe filmi, oyalanmak için
elverişli bir Kanada, Ingiltere, Fransa ortak yapımı.
JOSİSLERİN SESStZLİĞt (The silence of the Hams) -
Haftanm delıdolu parodisi de, Italya-ABD ortak yapımı
"SosisJerin Sessizü|i''. ftalya'nm Levent Kırca'sı
sayılabilecek komedyen EzioGreggio'nun yazıp yönetip,
başrolünü de üstlendiği bu taşlama sağanağı, 4 yıl
öncesinin Oscarlara boğulmuş ünlü filmi "Kuzulann
Ses»zliği''yle dalgasıni geçiyor fena halde. Dom
DeLuise'ın, Anthony Hopkins rolünde, evlere şenlik bir
Dr. Animal Cannibal Pizza kompozisyonu çizdiği
"Sosislerin Sessizüği''nin oyuncu kadrosu da epeyi zengin:
Billy Zane, Joanna Pacula, Charlene Tilton, Martin
Balsam, Shelley Winters ve Stuart Pankin. Parodi
meraklılanna...
Festivalden piyasaya düşen ilk film "Tebessüm", acı acı tebessüm ettiriyor
Son Kadın - Son Aşk ve Striptiz...
SUNGUÇAPAN
Son Istanbul Film Festivali'nin
"Erkekler ve Kadınlar" bölümün-
de gösterildikten sonra piyasaya
düşen ilk film "Le Sourire - Te-
bessüm", çoktan yarım yüzyılı
geride bıraktığı için artık genç
yönetmen tanimlamasına p>ek uy-
masa da hâlâ söyleyecek sözü
olan, Fransız sinemasının giderek
iyice u.stalaşmış yönetmenlerin-
den Claude Mlflrr'in sekizinci ve
şimdilik son . •. ni. 1975'ten bu
yana, az ama öz film çeken, sine-
ma eğitiminden gelme ve Go-
dard, Demy, Truffaut DeviUe, vb.
gibi yeni dalgacılara çıraklıktan
yetişme Claude Miller, 1993
Uluslararası Film Festivali'nde
Jüri Özel Ödülü'yle Fibresci
Ödülü'nü kazanmıştı; güzelim
"L'Accompagnatrice - Eşlikçi
Kız" filmiyle hatırlanacaği üzere.
Kalp doktonı kansı ile birlikte
yönettiği, varlıklı müşterilerin de-
vam ettiği lüks bir sağlık kliniğin-
de. zengin ve evhamlı hastalannın
cinsel sorunlanna, beylik profesör
tıraşlanyla çözüm aramaktan yor-
gun düşmüş, altmışlı yaşlann bık-
kınlığıyla sonun başlangıcı yıllara
özgü karamsarlığının dilini iyice
sivriltip keskinleştirdiği, yaşlan-
manın ıstırabını gitgide derinle-
mesine duyumsayan, feleğin çem-
berinden geçmiş Pierre François
Le Clainche (Fransız sinemasının
büj'ük oyunculanndan Jean - Pi-
erre Marielle her zaman olduğu
gibi bu insan sarrafi, bezgin ruh
doktoru rolünde yine döktürüyor)
öyküsünü anlatıyor "Tebessüm."
Kalbinin teklemesiyle bir anda
ölümle yüz yüze kalıverdiği ger-
çeğini ansızın surata indirilen bir
şamar gibi algılayıp iyice paçaları
tutuşuveren ruh doktoru kahrama-
nunız, yaşamını sınırlayacağı yer-
de kalp krizi tehdidiyle yeniden
hayat buluyor, son demlerinde
son bir kadın tanımak ve son kez
aşkı tatmak istiyor. Ve erkeklerin
düşlerini dolduran cinsten, cazi-
beli ve fettan tenıs hocası Odile'e
körkütük tutuluyor derken. Arzu
ve şehvet uyandıran güzelliğiyle
erkekleri baştan çıkarmada uz-
manlaşmış ve striptiz gösterilerin-
de pervasızca bedenini sergıle-
mek isteyen cıvelek afet Odile'in
nerdeyse kulu kölesı ve parma-
ğında oynattığı kukiası haline dö-
nüşüyor.
Genç kızın bir gülümsemesi
keğin sıkı erotik takibindeki, ga-
rip bir hastalıktan mustarip Odile
de. tenis hocalığından vazgeçip
striptizcilik yapmak istiyor.
Panayırlarda iş tutan pişkin bir
kadın-güzellik pazarlamacısı ve
becerikli bir çadır tiyatrosu orga-
nizatörü olan Jean-Jean'ın (Ric-
hard Bohringer) öncrisini kabul
ederek striptizci kızlann arasına
kanşıyor ve arzulu erkek bakışla-
nnın hem ılahesi hem de tutsağı
haline geliyor.
tmkânsız aşk çeşitlemesinden,
AWKT «• mMnm mf *
İ^KT 1BBHİHiıt.,* ı 1
TEBESSÜM
(Le Sourire)
Yönetmen, Senaryo:
Oaude Miller/
Kamera: GuiUaume
Schiffman / Müzik:
Pierre Boscheron,
AntoineOuvTİer/
Oyuncular: Jean-
Pierre Marielle,
Emmanuelle Seigner,
Richard Bohringer /
1994 Fransa
(Standart Film)
Beyoğlu Frtaş,
Fenerbahçe Pyramid
sinemalannda.
uğruna dünyaları vermeye razı,
ölümün kapısını çaldığı aksi ihti-
yar, Odile'in peşinde koşuşturur-
ken yaşama da sıkı sıkıya sanlı-
yor; yeni bir ölümcül kriz bekle-
yen kalbi son aşkın heyecanı ve
çoşkusuyla yeniden canlanıp at-
maya koyuluyor Sevdiğinin,
gençliğin ve dünyevi zevklerin ar-
dından. her şeyinden vazgeçerek
delice bir serüvenin içine sürükle-
niyor, yagmurlu, ıssız, Fransız
taşrası manzaralannda. Yaşlı er-
kadının cinsellik nesnesine dö-
nüştürüldüğü, gözleri faltaşı gibi
açılmış, soluklan sıklaşmış erkek-
lerin tıka basa doldurduğu, ter ve
şehvet kokulu karanlık striptiz sa-
lonlarına yönelen film giderek
striptizci kızlann gezgin yaşamla-
nndan, pembe çerçeveli tablolar
da sunuyor. Estetik erotık bir çiz-
gide seyredip komediyle trajedi
arasındaki kaypak zeminde gelı-
şerek farklı duygulann ve aykın
durumlann hikâye edildiği, iç
burkucu bir finale bağlanan "Te-
bessüm", meraklısı için keyifli se-
yirler vaat ediyor kuskusuz.
Odile rolündeki, Polanski'nin
"Frantk" ve "Acı Ay" filmlerin-
den anımsanacak *Bayan Polans-
ki' Emmanuelle Seigner'nın, adıy-
la başlayan seksi imajı, bu filmde
de sürüyor. Gerçek hayatta Po-
lanski'yi kıskançhk krizlerine so-
kan ve hep tahrik edicı, baştan çı-
karıci rollere talim eden fettan
Emmanuelle Seigner, tıpatıp üstü-
ne uyan Odile rolünde, çocuk do-
ğurduktan sonra oynadığı "Acı
Ay"daki etli butlu görüntüsünden
farklı. zayıflamış haliyle boy gös-
teriyor.
Tam anlamıyla kıpır kıpır, şeh-
vet uyandıran bir seks objesi bu
kalın kaşlı, cazibeli Fransız afeti.
Erkeklerin hem gözdesi. hem de
kurbanı Odile'cik de, hayatına gi-
ren erkekler tarafından sürekli
haksızlığa uğratıldığından
şikâyetiçi hep.
Ölüm beklentisine kilitlenmiş
yaşlılığın tekdüzeliğınde, bir çeşit
gençleşme hevesiyle Odile'e sev-
dalanan ihtiyar delikanlının, çıl-
gınca erotik takibini anlatan Mil-
ler, son kadm-son aşk temasında
et teşhiri (striptiz) olayına dek
uzanan, hüzünlü ve hoş bir fan-
tezi imzalamış. "Mavi Melek"ten
"Lolita"ya kadar, çeşitli örnek-
lerinin sinema tarihine geçtiği,
yedinci sanatın en eski demirbaş
malzemelerinden birine "Tebes-
$üm"]e modern bir boyut katan
Claude Miller, "Miki Filmi"
bayağılığına düşmeden,.kimi
klişelere ve tican öğelere de göz
kırparak seyredeğer nitelikte,
erotik bir imkânsız aşk çeşit-
lemesi önümüze sürüyor. Tadı ve
kıvamı yerinde, Fransız işi
"Tebessüm". küçük küçük
gülümsemeler eşliğinde. keyifle
ve kolayca tüketiliveren. ilginç bir
fantezi sayılabilir.
Teröristi adanı eden ıııiııik fareKültür Servisi - Luc Bes-
son'un son filmi "Leon" gös-
terime girdi. Filmde Jean Re-
no, Gary Oldman ve Natalie
Portman başrolleri paylaşıyor.
Filmde Leon. en berbat tür-
den bır katildir. Dokunulmaz,
izi bulunmaz ve en önemlisi
yok edilmezdir. New York'ta
terör estiren en tehlikeli suçlu-
dur.
Ancak kocaman gözleri olan
minik bir fare, bir gün gelip de
evi kemirmeye başlayınca her
şey değişir. Bu fare 12 yaşında
bir kızdır aslında. Leon'un za-
yıf yanlannı ortaya çıkaracak
olan minik bir faredir bu kız.
kita", "Metro" gibi başanlı filmlere imzasını
atan Besson, diyaloglannın tümünün İngilizce
olduğu bu filmin çekimlerini, iç sahneler dışın-
da alışkanlıklanndan farklı olarak ABD'de ger-
çekleştirmış. Filmin Fransa'da "Fransız fil-
mi"kabul edılmemesinin nedenı Gaumont tara-
fından finanse edilmesi olmuş.
Devlet yardımı almadan, TV ile ortaklık
yapmadan gerçekleştırdiği filmde eleştirilerın
aksine Fransız kimliğinı koruduğunu söylüyor
Besson: "Fransız kimliğini konımak için o ka-
dar çok şey yapıldı ki! Eğer benim filmim Fran-
Besson'un son filmi 'Leon'da Jean Reno ve Natalie Portman.
sız değflse, ben de değilim!"
Luc Besson senaryoyu Jean Reno için yaz-
mış: "Jean Reno için bir film yazmak istedim.
Ama yönetmevecektim. Leon karakterine esin
kaynağı olan 'Nikita'daki temizlikçi Vlctor oldu.
Karakteri çok sevdim ve bunu geliştirmek iste-
dim. Aynca rol Reno'va çok iyi uyuvordu. Se-
narvoyu 20 günde yazdım» Çok sevdiğim için
başkasına vermekten vazgeçtim ve kendim yö-
netmek istedim. Kimliği, banka hesabı olma-
yan, süt içen ve çiçeklerini sulayan yok edihnez
Leon konusunda beni ilgilendiren onun zayıf ta-
rafinı bulmaktı. Onu nasıl tuzağa
düşürebilir, devirebilirdim? Bu-
nun ona tam a\ bir verden gelebi-
leceğini hissettim: 12 yaşında. gü-
zel ve masum bir kız çocuğu— Bu
karşılaşürmayı sevmıştim." Bes-
son genç kızı bulmakta oldukça
zorlanmış.
Natalie rolü için bir çok kentte
tam bin küçük kızla görüşmüş.
Elemeyi geçen 15 kızla deneme
filmleri çekilmiş. Natalie Port-
man böylesine zorlu bir elemeden
geçmiş.
Yönetmen Nevv York'un hemen
göze çarpan türden bir kent oldu-
ğunu düşünüyor:
"Burası hem geleceğin kenti
hem de 100. caddeyi geçtikten sonra
kenti. Leon gibi bir karakterbir Uçüncü I
ancak böyle geniş bir metroDolde rahat hareket
edebilir. Onun gibi biri bövlesine muhteşem ya-
pılar arasında var olabilir. l>eon, izi bulunmaz
bir denizaln. Böyle hir evrende ulaşılamaz dere-
cedesiHk.
New York, filmde bir karakter değil; önemi
temsil ettiği şeyden kaynaklanıyor: Modern top-
lumda >er alan her şey 15 yıl önce New York'ta
mevdana gelmiştir. Kenti, filmi geliştirmek için
ihtiyaç duyduğum her şe\i alabileceğim bir obje
olarak kullandım."
DUŞUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Modanın Etkisi...
Ben insanoğlunu gözümde çok büyütüyordum
herhalde. Örnekse maymunlarda açıkça görülen
öykünme özelliğini insanlara bir türlü yakıştıramaz-
dım.
Başkaianna bakarak davranmak, onların yaptık-
larını yapmak kendi adına düşünememeyi, bazı
durumlarda da kendine özgü bir begeni geliştire-
memiş olmayı deyimler.
Yıllar önce Salâh Birsel Şiirin llkeleri adlı kita-
bında sanat ile moda arasındaki Hişkiyi irdelediğin-
de, bundan hiç hoşlanmamış, sanata çok yüzey-
den baktığını düşünmüştüm. Bence, sanatçı baş-
kalannın yaptıklanna özenmez, modalaşan bir an-
layışın etkisinde kalmazdı. lletmek istediği duygu-
lara, düşüncelere en uygun biçimi sanat tarihinden
gelen birikimiyle kendisi bulurdu.
Oysa bugün en başanlı sanatçıların bile sandı-
ğım kadar özgün olmadıklannı, modalann etkisin-
de kaldıklannı biliyorum. Usa, sağduyuya, begeni-
ye ulaşmak kolay değil.
Yapıp ettiğimiz işlerin büyük çoğunluğunu öy-
künme yoluyla öğreniyoruz. Yiyip içmekten giyin-
meye, konuşmaya, yürümeye, oynamaya, çalış-
maya kadar, bütün eğitimin temelinde öykünme
var. Sonra belli bir aşamaya ulaşınca, öykünmesiz
yaşamamız, özgün olmamız isteniyor.
Sanınm saltık bir özgünlük insanlıktan kopmak
anlamına gelir.
Gene de, eğitimimizin temelinde öykünme yatı-
yor diye, usun, sağduyunun, beğeninin insanoğlu-
na kattığı üstünlüklerden vazgeçemeyiz. Özellikle
sanat alanındaki başanlar öykünmeler denizinden
çıkanlan özgün bireşimlere bağlı...
Biraz da modadan söz edelim:
Günümüzde moda anlayışındaki gelişme bil-
mem ilginizi çekiyor mu? Eskiden, "Etekler uzadı,"
denirdi, haydi bütün etekler uzardı; "Bu yıl taba
rengi moda," denirdi, herkes taba rengine bulanır-
dı.
Artık öyle olmuyor.
Modacılar gene bir şeyler söylüyorlar, şu moda,
bu moda diye, ama eskisi kadar yaygın bir etkisini
görmüyoruz. Giyimine özen gösterenler modaya
uyan şeyler de giyiyorlar, uymayan şeyler de... Bir
oranda etkileniyorlardır modadan mutlaka, ama
genelde herkes beğenisine göre davranıyor.
Bu gelişmeyi şiirde de ararsak:
1940'larda, Garip akımı inanılmaz bir yaygınlık
göstermiş, modalaşmış, yazmakta, gelişmekte
olan bütün şairieri etki alanına almıştı.
1950'lerrn sonuna doğru Ikinci Yeni'nin moda-
laşması ise, şiirini kurmuş, ünlenmiş şairiere bile
yol değiştirtecek kadar etkili olmuştu.
Günümüzde böylesine etkili bir moda yok.
Oysa şairter arasında kendi anlayışını öne çıkar-
mak için savaşım verenler var. Ödüller belli bir an-
layışa yönlendirilmeye çalışılryor. Eski ustalara de-
ğişik yorurnlar getiriliyor. Dergilerde birtakım daya-
nışmalar yaşanryor.
Son şiir tartışmasındaki gerginleşme de sanınm
bu yüzden oldu. Her şey alttan alta gitmese, anla-
yışlardaki çeşitlilik açık açık ortaya konsa, kimse
bugünün şiirinin kendi yazdığı şiir doğrultusunda
geliştiği ya da gelişeceği sanısına kaprimazdı. Kar-
şı çıkışlara daha hazırtıklı olunurdu.
Belki şu ya da bu anlayış bugün modadır, ama,
dediğim gibi, artık modalar eskisi kadar etkili de-
ğil. Genelde herkes kendi beğenisine göre davra-
nıyor.
Bence, bu sevinilecek bir durum. öykünmenin
en kötüsü modalann etkisine kapılmaktır.
Çeşitliliğe karşı çıkılmaması gerekir.
Gene de bir değerlendirme sırasında şöyle de-
nebiliyor "Biz o tarz şiiri pek tutmuyoruz."
Ölçütümüz anlayışlar değil, sanatsal değerler ol-
malı.
Altn lAffl Ödülleri açıkJandı
• Kühür Servisi- "7. Uluslararası Istanbul Çizgi Film
Festivali" (IAFFI) kapsamında düzenlenen Ulusal
Yanşma'nın sonuçlan belli oldu. Ferruh Doğan,
Turgut Çeviker ve Meral Erez'den oluşan seçici kurul
bu yıl Bahadır Tosun'un "Gölge Oyunu" adlı
çahşmasını birincilık ödülüne değer gördü. Jüri bu yıl
iki özel ödül verdı. Çahşmalannı profesyonel olarak
sürdüren Tahsin Özgür, "Kebabaluba", Emre Senan
ise "Ev" adlt çalışmalanyla bu ödülü değer
görüldüler. Uluslararası Yanşmabölümündejüri
üyeliği yapacak olan Yunanlı animatör Dimitris
Kalperis'in 5 nisan 1995'te geçirdiği bir motosiklet
kazası sonucuda hayatını yitirmesi nedeniyle, bu
bölümün jüri seçimi iptal edilerek, Uluslararası
Yanşma ödülünün, Onur Ödülü olarak Dimitris
Kalperis'e verilmesi kararlaşOnldı.
ÇİZGİ FİLM FESTİVALÎ
BUGÜN: Atatürk Kültür Merkezi: 10.30- 13.30/ Ço-
cuklara Yönelik Program 14J0- 15.30/ Ipler, Askerler,
Içeridekiler, Yeşilağac Cad. 66, Dairesel Yön, Aşk Tablo-
su, Ve Saire, Yalnız İnsan 15-30- 16J0/ Yurtiçi ve yurt-
dışyında çeşitli festivallerde gösterilerek büyük beğeni
toplamış ve değişik animasyon teknikleri üretilmiş 9O'lı
yıllann Dünya Canlandırma Sanatı Ömekleri (Askerler,
KJinik, Sohbet Ül Asmar, Kültürel Tarihte Bır Gece Ma-
nevrası Ölüm Dansı, La Bacone, Diğer Taraf, Cumartesi
Öğleden Sonra, Dört Kadın 16J0- 17J0/ "Midas", Yö-
netmen: Ateş Benice 1730- 18J0/ Askerler, Kanunsuz-
lar, lthaf, Ev, Eğlence, Yol, Alogaritmen, Stereo, Yakışıklı
YARIN: Atarük Kültür Merkezi: 10.30- 14.30/
Çocuklara Yönelik Program 14.30- 15.30/ Askerler,
Kebabaluba, Dört Kadın, Yabancı, Normal Sınırlarda,
Gölge Oyunu, Dalalet, Biberon, Gölge Oyunu, tpler,
Stereo, Sentez, Devınım, Fiske, Maske 15.30- 16.30/
Asansör 5, Elveda. Giriş, Hipnotizma Makinesi, Komik
Bir Adamın Düşü. Sağım Solum Sobe, Sakinleştirici,
TUK- TUK 16.30- 17-30/ Teknoloji Sapıgı, Batı
Çemberi, Bay Jessop, Küçük Melek, Permalı Saç, Savaş
Filmi, Yabancı 17.30- 18J0/ Aptahn Kötülük Çağnsi,
Normal Sınırlarda, Hilary, Devinim, Kırmızı Adam
Panah, Gölge Oyunu, Temizleyici Fiske, Maske
GÖSTERİMDEKİ FİLMLERİN
DEĞERLENDİRİLMESİ
• • Aslan Kral / The üon King
Çılgınlığın Otesinde / In the Mouth of Madness
Esaretın Bedeli /Shawshank Redemptıon
• • • Farinellı / Farınellı II Castrato I G.Corbıau
•kick Forrest Gump I Robert Zemeckis
• • Kika I Pedro Almodovar
• • Mavi Gök / Blue Sky /Tony Richardson
Nell I Michâel Apted
Tebessüm / Le Sourire /Claude Miller
* • • * Ucuz Roman / Pulp Fıction I Û.Tarantino