Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29 NİSAN 1995 CUMARTESİ
12 DIZIYAZI
Eyvah, globalleşiyoruz!..Bu dizi yedi gün önce şu
soruylabaşlamıştı: "Türkiye
ile üç Latin Amerika iilkesi,
Arjantin, ŞUi ve Brezilya ara-
andadizininbaşkğının içerdi-
ği'paralellik' ilk bakısta biraz
zoriama. Getenekleri, göre-
nekleri, tarihleri, dinsel kül-
tûrleri bu kadarfarkta ülkeier
arasında 'az gelişmışlik' ya
da 'gelişmekte oları ülkeler'
niteiemesini aşan bir betıze-
şim, bir 'aynılık' kurulabilir
mi? Bu ne kadar gerçekçi
olur"
Kuşkusuz birebir paralel-
liklerden, "ayıusının tıpkısı"
benzerliklerden söz etmiyo-
ruz. Ancak her dört ülkenin
özellestirmeye bağladığı
umutlar, scrbest piyasa eko-
nomisini tek ve mutiak kur-
tuluşreçetesiolarak benimse-
meteri, içeriği iyi tanımlan-
mamış, aslında tek kutuplu
dünyada çokulushı tckellerin
mutiak egemenliğini tartış-
masız kabuUenmek ilk agız-
da göze çarpan paralellikler.
Bir de ABD, Japoma ve Av-
rupa Biriiği'ne gönüllü ba-
ğımlılıklan.
Komşu değil.
düşman
Türkiye'nin komşulanyla
ilişkilerine bakın. Neredey-
se bütûn komşular milli düs-
man. tran, Türkiye'ye şeriat
düzeni ihraç etmek üzere
komplolar içinde; Irak, Tür-
kiye'yi bölmek için Kürtko-
zunu sürekli oynuyor; Suri-
ye, Hatay sorunundan su so-
rununa kadar bir dizi anlaş-
mazlığı habire diri tutma ça-
basında; Yunanistan için bir
şey söylemeye bile gerek
yok; Bulgaristan'ı er geç te-
peleyeceğız, ama hele bir nü-
fusumuz 100 milyona varsın;
Rusya ise zaten ezeü ve ebe-
di düşmanımız.
Şimdi gelin Brezilya'ya
bakalım. Tam on ülkeyle sı-
nırdaş. Türkiye için attığımız
360 derecelık turu Brezilya
için de atabiliriz. Güneyde
Arjantin 'den başlayıp ataca-
ğımız turda tek bir dost ül-
keyle karşılaşamıyoruz. Ay-
nı olgu Şili ve Arjantin için
de geçerli.
Bu benzeşmenin salt in-
sancıl. ahlaki ve siyasal öne-
mi yok. Ekonomik sonuçla-
n da var. Olkelerin az geliş-
mişlik zincirini kırmalannı
sağlayacak iyi komşuluk te-
meli üstünde. Bu göstergele-
re bakıldığında Latin Ameri-
ka ülkelerinin kendi aralann-
da güçlü ekonomik birlikler
oluşrurarak. bunu ileride si-
yasal bırliğe dönüştürerek
makûs talihlerini değiştire-
cekleri umut edilebilir.
Tıpkı Türkiye'nin de kom-
şulan ile çekişmeyi ve çatış-
mayı bir yana bırakıp girme-
ye hazırlandığı Avrupa Birli-
ği'nde daha rahat davrana-
bilme, daha esnek davrana-
bilme ve filk yatağa giren her
ülkenin başına geîecek tehli-
kelere karşı güvenceler üret-
mesi beklenebilir.
Gelin görün ki ne Brezil-
ya, Şili, Arjantin üçlüsünün,
ne Türkiye'nin yüzü yakınla-
nna, komşulanna değil, sırasıyla
ABD'ye, Avrupa Birliği'ne ve Japon-
ya'ya dönük. Önce ekonomik alanda bu
böyle.
Şili'yi ele alalım. Şili'nin ihracatının
yüzde 54.4'ü ABD, Japonya ve Avrupa
Birliği ülkelerine yönelgin. Ithalatta
42.7'si gene aynı ülkelere yönelmiş du-
rumda. Yani Şili'nin en büyük ticaret or-
taklan ABD, Japonya (Uzakdoğu ülkele-
ri) ve Avrupa Birliği ülkeleri.
Arjantin de du durum farklı değil. lt-
halatın yüzde 66.7'si ABD, Japonya ve
AB'den. thracatta aynı oran yüzde 41.2.
Brezilya'da oranlar, ithalatta yüzde
63.3'e, ihracatta yüzde 50.4'e ulaşıyor.
md-M^^^^-
• Türkiye özelleştirme yarışına üç Güney Amerika
ülkesinaen biraz geç başladı. Nitekim Türkiye'de
özelleştirme için kamuoyu yaratılırken Şili, Arjantin ve
Brezilya, Meksika ile binikte bize örnek ülkeler olarak
sunuldu. Ne var ki özelleştirme gelirleri tükenen bu ülkeler
yeniden darboğazların ya içinde ya eşiğindeler.
• Bir de globalleşme modası var. Elbette bilimsel devrimin
yeni bir aşamasındayız. Bu, halkların refahını arttırmakta
zengin olanaklar sunuyor. Ancak bugünkü dünyada
globalleşme övgüleri, ulusal sınırların kısıtlayıcı çemberine
sığmayan sermayenin uluslararası hareketinin önündeki
ideolojik ve hukuksal engelleri kaldırmaya hizmet ediyor.
mrr
\
Insanın unutulduğu
bir kent: Brasilia
Brezilya. Rio de Janeiro demek. Tangaiı kızJann. ap-
tal zengin avına çıkükJan Copacabana plajlan, göz
kamasnran zenginliklerie utanç smınnı aşmış yok-
sulluğun iç içe (van yana değil, iç içe) yasadığı Rio de
Janeiro. Brezilya demek. Sao Paulo demek. Cennete
dönüşebilecek bir doğanın kimyasal atıklar, kükûrt
gaz-lan ile cehenneme dönüştüğü 15 miryonluk bir
sanayi kenti. Brezilya demek; renkli papağanlann,
yaygaraci maymunların, binbir tropik bitkinin, dev
boyutlu ağaçlardan oluşmuş yağmur ormanlannın
ve uygariık kirlenmesine uğramadıklan için para ve
mülkivefJe tamşmamış yerlilerin yaşadığı Amazon
Havzası demek. Bizim payımıza bunlar değil, başkent
Brasilia düştü. Yani Bre/iha'\a gittik \e Breziha'yı
göremeden döndük. Gördüğümüz >apa\ bir kent
Her şeyi planlanmış, ama içinde insanlann vaşama-
sı gerektiği unu-tulmuş bir modern mimari anıtı. Bu
tarihsiz kentte klasik olan hiçbir şey yok gibi. Fotoğ-
rafta gördüğünüz de Brasilia'nın katedrali. Yansı
yeraltında. yansı fotoğraftaki gibi modern heykelleri
anımsatan biçimiyle yerüstünde bir Katolik tapınagL
Dışardan görünüşü ilginç, içi pek hoş, pek buluşhı.
Ama besbelli ki bir katedral değil. O yü/den de bir
tapınaktan çok, turistik bir nesne değeri tasıyor.
keler, anakaralar arası hare-
ketinin önündeki ideolojik ve
hukuksal engelien kaldırma-
ya hizmet ediyor. Halklann
mutluluğuna gıden yolu ge-
nişletebilecek bir olgu, milli-
yetçi önyargılann aşılmasına
hizmet edebilecek bir geliş-
me (globalleşme) neredeyse
zıt amaçlara hizmet eder hale
geliyor.
Serbest bankalar
ekonomisi
Kısacası ekonomik ilişkiler alanında
Türkiye'nin, Brezilya'nın, Arjantin'in ve
Şili'nin temel tercihleri arasında bir fark
yok. Sorunlar arasında fark olmadığı ise
zaten bu yedi gün boyunca yeterince ser-
gilendi.
Cloballeşme diye bir şey...
Türkiye özelleştirme yanşına bu üç
Güney Amerika ülkesinden biraz geç
başladı. Nitekim Türkiye'de özelleştirme
yandaşlaruıın beyin yıkama düzeyine
ulaşan kamuoyu yaratma çabalannda Şi-
li, Arjantin. Brezilya, Meksika ile birlik-
te bize ömek ülkeler olarak sunuldu. Ne
var ki bu örnekler özelleştirme gelirleri
rükendikten sonra yeniden darboğazla-
nn ya içinde ya eşiğinde. Ancak bu ko-
nuda biz tek bir ciddi satıra rastlayama-
dık.
Bir de globalleşme modası var. Ağzını
açan politikacı globalleşmeden söz edi-
yor. Bir içeriksiz kalıp halinde ha bire
globalleşmeye övgüler düzülüyor. Dil
olarak anlaşma olanağı bulduğumuz po-
litikacılarla. gazetecilerle konuştuk. Tür-
kiye'de kanıksadığımız globalleşme mo-
dasının, o ülkelerdeki yansısını kasTama-
ya çabaladık. Sonuç Türkiye'den farldı
değil. Bilinen terane: Iletişim teknolojı-
sindeki gelişmeler sonucu dünya küçül-
dü, tek bir köye dönüştü. Herkesin her
şeyden anında haberi oluyor. Artık hepi-
miz aynı yıldızda (globus) yaşayan, or-
tak çıkarlarla birbırine bağlanmış bir top-
luluğuz, vesaire, vesaire...
Elbette bilimsel teknik devrimin yeni
bir aşamasındayız. Bu, halkJann mutlu-
luğunu, esenliğinı, refahını arttırmakta
zengin olanaklar sunuyor. Ama bir adım
daha atıp ortak çıkarlar içinde birbirine
kenetlenmiş insan topluluklan tanımın-
daki yüzeysellik, abartılı indirgemecilik
gerçeği pek yansıtamıyor. Esas olarak
ulusal sınırlann kısıtlayıcı çemberine sığ-
mayan çokuluslu tekellerin değirmenine
su taşıyor. Vatansızlaşmış sermayenin ül-
Reagan dönerrunde öne çı-
kan monetarist politıkalar,
günümüzde serbest piyasa
ekonomisi dıye anılan salt
ekonomik bir tanım olmaktan
öte politik içerik de taşıyan
biraşamaya sıçradı. Kimilen
bunu "Bikiiğimiz kapitalizm
eşeğini boyayıp yeni diye > ut-
rurmak" diye değerlendiri-
yor. Doğruluk payı taşısa da
fazlaca yalınkatlaştınlmış bir
değerlendirme bu. Sovyetler
Birliği'nin dağılmasından
sonra artık tek kutuplaşmış
dünyada (globus) serbest pi-
yasa ekonomisi, ülkelerin ço-
kuluslu tekellere bağımlılık
ilişkilerinin yeni bir asaması-
nı ifade ediyor.
Bu dizinin sınırlan içine
dönersek, serbest piyasa eko-
nomisi gerek üç Güney Ame-
rika ülkesinin, gerekse Türki-
ye'nin çok derin ekonomik
bunalımlarla sarsılıp, örsele-
nip, sanayileşerek kalkmma
düşlerinden vazgeçmek zo-
runda kaldıklan bir döneme
denk geldi. Dört ülkede de
bugün artık sanayileşme he-
defleri terk edilmiş, sanayi-
leşmeyi savunanlar da dino-
zor olarak damgalanmış bulu-
nuyor.
Ancak bunalımlar boyunca
sarsılan, zayıflayan ulusal
ekonomiler, bugün artık ço-
kuluslu bankalann egemenli-
ği altına girmiş durumda. Bu-
nun bugünkü sonuçlannı ve
yaratacağı sonuçlan aynntılı
ele almak bu dizinin sımrlan-
nı aşıyor. Ama okuyucunun
yukanda çizdiğimiz olguyu
zaten kendi öz gözlemleri ile
kavradığı kanısındayız.
Cünü kurtarma
telaşı
Bu dört ülkenin geleceğe
ılişkin beklentileri artık uzun
erimli planlara değil, "Şükûr,
bugünii de geçirdik" darlığı-
na indirgendi. Ulusal parala-
nn dolar karşısında fazlaca
değer yitimine uğramadığı
her gün bir başan göstergesi
olarak sunuluyor. Fiyatlann
daha da çıldırmasına yol açan parasal dal-
galanmalar ise bir kader olarak algılanı-
yor.
Bugün Şili'de gözlenen, yann Brezil-
ya ya da Türkiye'nin başına gelebilecek
ekonomik iyileşmeier ise kalıcılıktan
uzak, hasta ekonomileri düze çıkarmak-
ta etkisiz olgulardan ibaret. Türkiye'nin,
üç uzak Güney Amerika ülkesinin eko-
nomik ve politik deneyimlerinden çıka-
racağı pek değerli dersler var. Brezilya,
Şili, Arjantin'in de Türkiye deneyinden
çıkaracaklan dersler olsa gerek.
ÜTTİ
Boğaziçi'ııi kurtarâbilme şansı üzerine
Av. HÜLYA TAŞPOLAT
İst.Büyükşehir Belediyesi eski 1. Hukuk Müşaviri
Gazetenizin 20 Nisan 1995 tarihli nüshasında yer
alan "Bogazici'ni Kurtarabilmek İçin Bir Şans" baş-
lığını taşıyan ve Yücel Gürsel imzalı yazıda yer alan
bazı hususlar yanlış ve açıklamaya muhtaçtır.
Istanbul 1. Idare Mahkemesi, 12 Ocak 1995 ta-
rihli karanyla yalnızca 20 Temmuz 1988 tarihli
1/5000 ölçekli Boğaziçi Geri Görünüm ve Etkilen-
me Bölgeleri Nazım Imar Planı'nı ıptal etmıştir, da-
va halen Danıştay'da temyiz incelemesindedir. Ya-
zıda ileri sürüldüğü gibi 21.11.1991 onanlı Beykoz,
17.9.1992 onanlı Osküdar, 20.5.1993 onanlı Beşik-
taş, 1.11.1991 onanlı Sanyer, 1/5000 ölçekli Boğa-
ziçi Geri Görünüm ve Etkilenme Bölgeleri Nazım
Imar Planlan iptal edilmemiştir. Bu planlar halen
yürürlüktedir.
Yücel Gflrserin çetişkisi
ldari işlemler. işlemi yapan organ tarafından yü-
rürlükten kaldınlmadığı ya da idari yargı yerince ip-
tal edilmedikleri sürece hukuksal olarak yürürlük-
lerini korurlar. Mimarlar Odası Istanbul Şubesi 1.
Idare Mahkemesi "nde açtığı davada yalnızca 20
Temmuz 1988 onanlı planın iptalini istediğine gö-
re daha sonra yürürlüğe gıren ve her bin ayn bir ida-
ri işlenı olan 1991-1992 onanlı imar planlannın da
• Sayın Yücel Gürsel yazısında, kendi kendisiyle çelişmektedir. Yazısmda önce
yapılaşmaya karşı çıkmakta, arkasmdan da ceza uygulamasıyla 150 trilyon liralık
bir fon oluşturulabileceğinden söz etmektedir. Sayın Yücel Gürsel'e göre
Boğaziçi'ndeki yasadışı yapılaşmanın para karşıhğı meşrulaştırılması, eğer
sağlanan gelir faydalı işe harcanacaksa çok iyidir. Böyle bir mantığı anlayabilmek
mümkün değildir.
iptal edildiğini ileri sürebilmek ya hukuk bilmezlik-
ten ya da kasıtlı olarak yanlış yorumlamaktan kay-
naklanır.
Sayın Yücel Gürsel yazısında, kendi kendisiyle
çelişmektedir. Yazısında, 2960 sayılı Boğaziçi Ka-
nunu gereği Boğaziçi'nde yapılaşmaya karşı oldu-
ğunu belirtmekte. arkasından da henüz taslak halin-
de ofan "İstanbuJ İçnıe Suyu Havzalan ve Boğaziçi
Koruma İmar Dairesi Teşkilatı'nm Kuruluş ve Gö-
revleri Hakkında Kanun İ asansı'nda yer alan Yük-
sek İmar Cezalannın Uygulanması halinde 150 tril-
yon liralık bir fon oluşturulabileceğinden söz etmek-
tedir."ö
Sayın Yücel Gürsel'e göre Boğaziçi'ndeki yasa
dışı yapılaşmanın para karşıhğı meşrulaştınlması
eğer sağlanan gelir faydalı işe harcanacaksa çok iyi-
dır. Böyle bir mantığı anlayabilmek mümkün değil-
dir.
Sayın Yücel Gürsel 20 Temmuz 1988 onanlı Bo-
ğaziçi Geri Görünüm ve Etkilenme Alanlan İmar
Planı'nın iptali isteği ile kendi başkanlığı dönemin-
de Mimarlar Odası tstanbul Şubesi tarafından açı-
lan davayı T.C. idari yargı tarihinin en önemli da-
vası saymaktadır.
Oysa İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu davadan
çok daha önemli imar davalannı Başbakanlık ve
Bayındırlık İskân Bakanhğı'na karşı açmış ve Istan-
bul kentinin imar planlannı merkezi yönetimin de-
ğil, belediyesinin yapmasına ilişkin önemli ve cid-
dı bir hukuk savaşı sürdürmüş, 3194 sayılı Imar Ka-
nunu'nun 9. maddesine eklenen ve belediyenin yet-
kilerini Bayındırlık Bakanı'na devreden yasa kura-
lının Anayasa Mahkemesi'ne götüriilmesini ve ip-
tal edılmesini sağlamıştır.
İd^renin devamlıhğı ilkesi
Sayın Yücel Gürsel açtığı davayı sessizce kabul
etmeyerek hukuksal mücadeleyi sürdüren Istanbul
Belediyesi Hukuk Bürosu'nun "yetersiz*' olduğunu
iddia etmektedir. Son derece yanlış ve yakışıksızbu
iddianın tek nedeni dava konusu imar plarumn Sa-
yın Bedrettin Dalan tarafından yapıldığı halde Hu-
kuk Müsavirliğince savunulmasıdır.
Ancak, Sayın Gürsel'in göz ardı ettiği, idarenin
devamlıhğı ilkesidir. Hukuk Müşavirliği Istanbul
Büyükşehir Belediyesi 'nin işlemlerini savunur. tş-
lemleri, işlemin yapıldığı döneme göre değerlendir-
mez; zaten böyle bir düşünce her yönerim değişik-
liğinde bir önceki dönemde yapılan tüm planlann
atılıp yerine yenilerinin yapılması sonucunu ortaya
çıkanr. Bu durum da kentlerin planlı yapılaşması-
nı ve gelişimini yok eder.
tstanbul Büyükşehir Belediyesi Hukuk Müşavir-
liği, Sayın Bedrettin Dalan ve Sayın Nurettin Sözen-
dönemlerinde kentin planlı gelişimi için yaptığı hu-
kuk savaşını bugün de sürdürmekte olup idari yar-
gı tarihine geçen davalan ile yeterliliğini fazlasıyla
kanıtladıği gibi tstanbul'un imar planlanna bağlı
gelişimi ve Boğaziçi konusunda Sayın Gürsel ve
Mimarlar Odası Istanbul Şubesi'nden çok daha faz-
la ve duyarlı olarak çalışmalannı sürdürmektedir.
Açıkladığım nedenlerle Sayın Yücel Gürsel'in
gazetenizin 20 Nisan 1995 günlü nüshasında yayım-
lanan yazısında yer alan tstanbul Büyükşehir Bele-
diyesi Hukuk Muşavirliği'nc yönelik sözlerinden
şahsım ve arkadaşlanm adına üzüntü duyuyor ve
kınıyorum.
POLİTtKA VE OTESÎ
MEHMED KEMAL
Karışık Yağcılar...
Bizim muhabir, Bayan Çiller'e ABD'de milyonlar-
ca dolarlık malvarlığı için ne kadar vergi bildiriminde
bulunduğunu soruyor. Bu soruya çok öfkelenen Ba-
yan Çiller, elindeki kalemi kırıyor. The Ritz Cartton
Oteli'nde bir basın toplantısı yapan bizim Başbakan,
öfkesini kalemden alıyor.
Kalem kırmayı görüntüleyen Anadolu Ajansı da ga-
zetelere servis yapmıyor. Gezi başarıh geçti deniyor
ama, ne kadar başarıh olduğu bellı.
Metin Toker, geçende Menderes için bir yağcılık
öyküsüyazdı. Menderes, yağcılık edenlere "mağşuş
yağcı-kanşıkyağct" derdi. Şimdi medya deniyor.
Menderes 1950'lerin başında Başbakan olarak
Amerika'ya gitti. O zaman böylesi bol gazeteci yok-
tu. Gazeteciler de TV ile cihazlanmamışlardı.
Başı, Zafer ve AA çekiyordu. Zafer iktidann gaze-
tesiydi. Anadolu Ajansı, Genel Müdürü Şerrf Arzjk'ın
imzasıyla bir haber geçti. Efendim, Amerikalılar Men-
deres'e hayran kalmışlardı. O ne çaptı, o ne idrakti,
o ne zekâydı, o ne kavrayıştı, sezişti. Amerikalılar, AJ-
lah bize de Menderes gibi bir devlet adamı ver diye
yalvarıyorlardı. Haberi içerde hüzün, dışarda da gıp-
ta ile okuyoriardı. DP borazanları, onlann radyo ve
gazeteleri günlerce yaydılar. Böyle bir şeye inanan ol-
du, inanmayan oldu. O zaman yağcılığın böyle suyu
çıkmamıştı ama Şerif Arzık'ın adı bir gazetecilik ayı-
bı olarak anıldı. 1950 Londra uçak kazasında da Şe-
rif öldü.
Bu olaylar eski.. yenisi de şöyle: Yıl 1980.
Bir genç adam New York'ta bir arkadaşıyla taksi-
ye biniyor. Konuşurlarken arkadaşı adama, "Mr.
özal" diyor. Zenci taksi şoförü bu adı duyunca bü-
yülenmiş gibi arkaya dönüyor:
- Siz Türksünüz, özal'ın nesi olursunuz? özal Tür-
kiye'nin Başbakanı. O dünyanın en ünlü devlet ada-
mıdır. Amerika'da Turgut Özal'/ bilmeyen yoktur.
Haber televizyonlardan dünyaya yayılıyor. Bir yıl-
dız gibi parlıyor. New York'taki zenci şoförler arasın-
da tanımayan yok. Oysa zenci şoförler bırakın dün-
yayı, New York sokaklannı bile bilmezler.
Bir çift, New York'ta taksiye biniyor. Gidecekleri ye-
ri söylüyorlar. Burası Ankara'nın Kızılay'ı, yahut Istan-
bul'un Taksim'i gibi bir yerdir. Şoför şaşkınlıkla bakı-
yor:
- Nereden gidilir anlatsanıza?.. p
Kızılay, ya da Taksim'i bilmeyene buralan nasıl an-
latılır. Yolcu, şoförü çekiyor:
- Sen arkaya geç, ben kullanayım.
Bu şoför caddeleri bilmiyor ama, Türkiye Başba-
kanı'nı biliyor.
Yağcılık dediğin böyle olur. Buna Adnan Mende-
res 1957 yılında "mağşuş" yağcılık diyordu, günü-
müzde medya deniyor.
Vergi borcu yahut iadesi konusunda sorular geldi-
ğinde Bayan Çiller, "çıt" diye kalemini kınp yere dü-
şürüyor. Terörle Mücadele Yasası'nın 8'inci madde-
sinden yargılanmakta olanlann sayısı yaklaşık 200 ki-
şi, içerde 140 kişi var. Bunlan içeri tıkan kim? Kızın-
ca "çıt" diye kalemi kıran kim?
Bir bilene sormalı!
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
SOLDANSAĞA:
1/ Yüksek sıcak-
lıklara ve kimya-
sal etkılere daya-
nıklı bir tür cam.
2/ Dinsel inançla-
n olmayan...
Omurganın bel ile
kalça arasındakı
bölümü. 3/ Tuzla-
ma ya da duman-
lama yoluyla elde
edılen domuz bu-
du... Bir soru eki.
4/Uğraş.. tkıtar-
la arasındaki sı-
nır... Bir gösterme sıfatı. 5/
Eskiden alkollü içkilerden
alınan vergi. 61 Dayanma,
yasianma. II Kuyruksokumu
kemıği... Arjantin'in plaka
işaretı. 8/ Kongo ilkellerinın
inandıklan yeteneklilik gü-
cü... Büyük bez ya da den
torba. 9/ Bir büyük yetke sa-
hibıni perde arkasından yö-
neten kimse.
YLKARIDAN AŞAĞIYA:
1/Orta yaşlı ya da yaşlı kadınlann kendilennden daha genç
erkeklereduyduklan cinsel istek... tlave. 2/Birelçihğebağ-
lı uzman... Muğla'nın bir ılçesı. 3/ Hayvan yiyeceği... En-
siz olarak dokunmuş parçalann yan yana eklenmesiyle olu-
şan nakışlı ince kilim. 4/ Güzel kokulu yapraklan yemek-
lere konulan nane ve kekiğin ortak adı. 5/ Sıcağa ve soğu-
ğa karşı dayaniklılığı kükürtle artınlmış kauçuk... Utanç
duyma. 6/ Yaşamsal sıvı... Bir vidada ikı diş arasında kalan
çukur bölüm. 7/ Nazi partisinin askeri polis örgütü... Olta
ya da tuzağa konulan yem... Klorun sımgesi. 8/ Avustral-
ya'da yaşayan bir cins devekuşu... Takımada. 9/ Küçük er-
kek kardeş... Padışah ya da vezır kavuklannda bulunan tüy
ya da püskül bıçımindeki sorguç.
ÖDEME EMRİNİN İLANEN JE&lAĞİ
İSTANBUL 3. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN
Sayı: 1994/13953
Alacaklı: Sinan Mercan
Vekili: Avukat Rahman Özdemir
Adresi: Cami Kebir Mah. Yeşil Tulumba Sk. No 3/2
Kasımpasa lst.
Borçlu: Zekeriya Kartal
Adresi: Yenımahalle Inönü Cad. No 182 Sultanmurat
Küçükçekmece tstanbul
Borç miktan masraflar hariç, 491.000.000 -TUdir.
Yukanda yazılı alacaklı tarafından müdürlüğümüzün
yukanda numarası yazılı ıcra dosyası ile hakkınızda
yapılan ıcra takibınde, adına gönderilen ödeme emri
tebliğ edilememiş ve zabıtaca yapılan adres tahkikinde
de adresiniz tesbıt edilememiş olmakla, ış bu ödeme em-
rinin gazetede ılanen tebliğine karar verilmiştir.
Işbu ilanm gazetede neşnnden itibaren (-22-) gün
içinde yukanda yazılı borcunuzu masraflan ile birlıkte
ödemeniz, borcun tamamına veya bir kısmına veya ala-
caklımn takibat icrası hakkına dair bir itirazınız varsa,
senet altındakı imza size aıt değilse, yine bu (-22-) gün
içinde aynca ve açıkça bildirmeniz, aksi halde icra tak-
ıbindeki bu senedin sizden sadır olmuş sayılacağı, imzayı
reddettiğıniz takdirde merci önünde yapılacak duruşmada
hazır bulunmanız, buna uymazsanız vaki itirazınızın mu-
vakkaten kaldırılacağı, senet veya borca itirazınızı yazılı
veya sözlü olarak icra dairesıne (-22-) gün içinde
bildırmedığinİ7 takdirde aynı müddet içinde 74.üncü
madde gereğınce mal beyanında bulunmanız, aksi halde
hapısle tazyik olunacağınız, hiç mal beyanında bulunmaz
veya hakıkate aykın beyanda bulunursanız hapisle ceza-
landınlacağınız. borç ödemez veya itiraz edılmezse ce-
bri ıcraya devam edileceği, takibe itiraz ettığiniz takdirde
itırazla bırlikte tebliğ giderlennı ödemeniz, aksi halde
itiraz etmemış sayılacağınız ihtar ve ilanen tebliğ olunur.
08/03/1995
Basın: 19254