29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 NİSAN 1995 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER 'Belgesfercilerin marifetleri! Demokrasiyi gerçekten istiyorsak tarikat ve cemaat liderlerinden feyz arama yerine; sendikalara, meslek örgütlerine, ûniversitelere yüzümüzû dönmek zorundayız. MUSA AKAR Mersin Üni. Fen-Ed. Fak. Öğr. Gör. T V kanallanndan birinde adamlannın "tktidar Oyunu" adlı bir - sözümona- belgesel izledik geçenlerde. Belgeselde (!) öne sûrülen savlan sırala- yalım: 1. Resmi tarih, gerçekleri yazmıyor. 2. Mustafa Kemal'i, Milli Mücade- le'yi başlatması için Anadolu'ya Vah- dettitı gönderdi. 3. Mustafa Kemal'i, Samsun'a götü- ren gemi, büyük bir şilep olduğu halde, resmi tarih günümüze kadar eski bir ta- ka olduğunu yazdı. 4. Saidi Nursi, milli mücadeleyi des- tekledi ve devrimlere karşı çıkmadı. 5. Kemalistler, Müslümanlara ve Os- manlı sülalesine zulüm yaptı. Bandırma vapunınun bir fotoğrafi dı- şında öne sürülen bu savlara kanıt olabi- lecek hiçbir belge yok ortada. Tek kanıt- lan, formal Atatürkçülerin Osmanlı va- kanüvisleri yöntemini kullanarak yazıp çizdikleri. Belgeselde formal Atatürk- çülerin yaptığı abartılar kanıt gösterile- rek resmi tarihin gerçeklere dayanmadı- ğı; bu nedenle tarihimizin yeni baştan yazılmast gerektiği vurgulanıyor. Yön- teme bakm; resmi tarih gerçeğin siyah olduğunu söylüyorsa demek ki gerçek beyazdır. Olumsuzlama doğru ama çıka- nm yanlış. Kullanılan yöntem, bilimsel olmayınca bir doğrudan bazen bir yanlış da çıkabiliyor.Birbaşka söylemle insan- lar bazen tesadüfen de doğru söyleyebi- liyorlar. Birbirinin karşıtı gibi görünen taraflar aslında aynı takımda oynuyor. Formal Atatürkçüler pas veriyor, ikinci cumhuriyetçiler ve teokrasi yanlılan gol atıyor. Tarihsel olgular sosyal değişimin nes- nel sürecinden soyutlandığı durumlarda, dünü anlamak olanaksızlaşır. Dünü. doğ- ru algılama becerisini gösteremeyen top- lumlar, ulusal belleklerini yitirirler. Ulu- sal belleğin yitırilidiği durumlarda bi- limsel bilginin yerini de hurafeler, bilim yenn- i epilepsi hastalan alır. Bağnazhğın ko- yu karanlığında toplumu yiyip bitiren kördövüşleri başlar bu ortamlarda. Belgeselde ortaya atılan savlara gel- meden önce; özü Anadolu aydınlanma- cılığı olân Kemalizmin halkunızla bu- luşmasını engelleyenlere değinmek ge- rekiyor. Bugüne kadar efsane anlatıp büst ve heykel dikerek Kemalizm'in özünü yiyip bitirenler; altını Türk-tslam sentezciliği ile doldurduklan formal Atatürkçülüklerini resmi ideoloji haline getirip, halka dayattılar. Kemalizme en büyük kötülüğü bu statükocu bürokrat anlayışı yaptı. Bu memlekete Atatürkçü- lük gerektikçe onlar yapıyorlardı. Halk ve sivil toplum örgütleri bu iş ile uğraş- mamalıydı. Oysa Mustafa Kemal'i gü- zel kılan en önemli niteliği insan olma- a'ydi- Statükoculann tutumlan yüzün- den halkımız onun bu güzelliğini yaşa- yamadı. 1980'lerden sonra da formal Atatürkçüler, CIA patentli "yeşil kuşak" stratejisinin Türkiye ayağını olusturdu- lar. lmdi gelelim belgeselin ortaya attığı savlann saçmahklanna. Tarih bilimi geç- mişte olup bitmiş olaylan neden- sonuç ilişkileri içinde inceler. lrdelemeye aldı- ğı olgunun gerisinde yatan sosyal ve si- yasal olaylann çözümlemesini yapar. Kahramanlar tarihi yapmaz. Tarih, top- lumsal gelişim sürecinin denk düştüğü aşamalarda, olaylara bilinciyle müdaha- le edip ivme kazandıran kahramanlan yaratır. Bunlar dcvTİmci lider tipleri'dir. Devrimlerin gerçeğı Don Kisot'un ger- çegi olmadığına göre karşılannda da top- lumsal gelişımi durdurma yönünden mü- dahale eden bir güç ve o gücü temsil eden liderlerin olması zorunluluğu var- dır. Kemalizm, bizim yakın tarihimize yön veren temel olgudur. Siyasal, sosyal ve kültürel hayatımızı baştan sona dö- nüştürmuş bir sürecin adıdır. Bu olguyu bilimsel olarak çözümlemek için yapıl- ması gereken olguyu biçimlendiren ta- rihsel süreçte yaşanan olaylann neden ve niçinlerini. siyasal ve sosyal boyutla- nyla sorgulamaktır. Teokrasi yanlılan yetmiş yıldır Kema- lizm ile bazen açık, bazen takıyye yapa- rak kavgalannı sürdürdüler. Bu. olgunun doğası gereği oldu ve bundan sonra da olacak. Demokratlıklannı Kemalizm'e saldırarak kanıtladıklan sanısma kapı- lan bellek yitkini baa a> dınlanmız da ay- nı yöntemleri kullanarak yakın tarihi- mizle bir hesaplaşma süreci başlattılar. Bunlann belleklerinden sildiği şey. Kur- tuluş Savaşı ve onun siyasal süreci olan laik cumhuriyetin devrim olduğu gerçe- ğidir. Onlann mantıklanna göre kimse milli mücadeleye karşı çıkmadı. Devrim diye bir şey de olmadı. Yapılanlar bir grup Jacoben aydının fantastik deneme- leriydi. O da zaten tutmadı. Kuvayı Mil- liye'ye karşı ayaklanan Anzavur'lar, De- ubaş'lar vb hiç yaşamadı! Cumhuriyet- ten sonra çıkan isyanlar da Kemalistle- nn "iktidar oyuDunda" tezgâhladığı pro- vokasyonlardı! Bu belgeselde ortaya atı- lan savlann hepsi milli mücadele ve la- ik cumhuriyet karşıtlannın aklanmasına yöneliktir. "İktidar oyumT için neler yapmamış ki Kemalistler! Mustafa Kemal kendisi- ni Anadolu'ya gönderen Vahdettin'i ga- vur ellerinde sersefıl bırakmış. Zavallı padişah yurdunu çok sevdiği için kan dö- külmesin diye terk etmiş Istanbul'u! ln- sanlara Müslümanlığı anlatmaktan baş- ka hiçbir uğraşıst olmayan Saidi Nursı haksız yere zulme uğramış! Ama aynı belgeselde Saidi Nursi'nin yaşayan mü- ritlen "Biz Demokrat Partiyi ehven-i şer diye destekledik" dediklerinde yapımcı "peki esas şer kimdi" diye sormuyor. Çünkü gerçeğin önemli bir parçası bu sorunun yanıtında yatıyordu. Vahdet- tin'in yurtseverliğiyle ilgili sav da sorul- ması gereken sorularla dolu. Ama bu so- rulan da unutuyordu yapımcı! Nasıl yurtseverlikse önce Mustafa Kemal'i va- tanı kurtar diye Anadolu'ya gönderiyor; sonra da geri çağınyor. Unvanlanndan istifa edip "Milletin bir ferdiyim" dıyen Mustafa Kemal ve arkadaşlan için Şey- hüHslam Dürrizade den "Kuvayı Milİi- ye'nin kanı hdakür" diye fetva çikanyor, ölüm fermanlan düzüyor. Sansasyon peşinde değilse gerçek bir tarihçinin burada sorması gereken iki so- ru var: Mustafa Kemal'i geri çağıran pa- dişahm yeni bir kurtulus planı mı vardı? Varsa nasıl ve kimlere dayanan bir seçe- nekti? tkinci soru. idam fetvalan padişa- hın iradesini aşarak mı yerilmişti? Fet- va, hangi siyasal iradenin dayatmasıy- dı? Bu irade işgal ordusu ise tstanbul'da Mustafa Kemal'in bağlı kalacağı bir si- yasal iradenin olduğu söylenebilir mi? Yapımcı, bu sorularla ılgilenmiyor. Tam bu noktada Saidi Nursi'yi devreye sokuyor. Saidi Nursi. Dürrizade'nin fet- vasına karşı çıkıyor! "Kuvayı Miüiye*yi amil kılmak" gerektiğini söylüyor! Akıl burada da soru sormayı gerektiriyor. O günlerde Anadolu'nun dört bucağından Milliciler (Diyap Ağa vb din adamlan. hatta o güne kadar dağlarda eşkıyalık ya- pan efeler de dahil) Ankara'ya ya da cep- helere koşarken Saidi Nursi niçin Van'a gidip bir mağarada iki yıl inzivaya çeki- liyor? Niye milli mücadelenin içinde de- ğil, ortaya atılan savlara belge olabilecek hiçbir kanıt yok. Her şey söylenceye da- yanıyor. Olgulan karikatürize edilerek vakayi- name yazılabilir, ama bu tarih olmaz. Ta- rihsel gerçeği algılamada. Mustafa Ke- mal'i Samsun'a getiren geminin tonajı, baca yüksekliği, dip derinliği, boyu, eni gibi bilgilerin belge olarak önemi nedir? Milli mücadeleye olumlu ya da olumsuz yönde etkisi olmuş mudur? Hiçbir tarih- çı tanhsel gerçeği böylesi aynntı belge- lerde aramaz. Bunlar ortaya atılan sav- lan kanıtlayıcı belge sayılmaz. Gemi, formal Atatürkçülerin yazdığı gibi kü- çük bir taka olsaydı* Anzavur'lar, Deli- baş'lar Kuvayı Milliye'ye karşı çıkmak- tan vazmı geçeceklerdi? Eleştirilmek is- tenen tarihsel gerçeklerin abartılması ise bunun suçunu Kemalizm'de aramak (en hafif söylemle) aymazlıktır. Bunu ya- panlar teokrasi yanlılanna bugünkü or- tamı hazu-layanlardır. Belgesel, bütün bu savlardan sonra Türkiye'nin artık geçmişiyle banşması gerektiği çıkanmma vanyor. Bu çıkanm 1980 sonrasında Türk- Islam sentezcili- ği formal Atatürkçüler tarafindan devle- tin resmi ideolojisi olarak benimsendi- ğinde dayatılmıştı Türkiye'ye. Patenti- nin de yerli olmadığı bugüne kadar çok yazıldı çizildi. Amaç açık: Insanlannbi- lincini bulandınp ulusal belleği silmek. Onlara göre ulusçuluk ve Misak-ı Milh" gibi kavramlan asmak zorundayız. Kü- reselleşen dünyada bu kavramlar bize yük oluyor. Bunlann, cehaletin verdiği cesaretle söylenmiş sözler olmasını di- leriz. 21. yüzyıl eşiğinde dünya büyük bir altüst oluş sürecine girdi. Bu koşullar al- tında istikrar içinde büyümeyi sürdürür- ken demokratik ve bağımsız bir ülke ola- rak kendi coğrafyamızda sağlam durmak zorundayız. Önümüzdeki on yıllarda Orta As- ya'nın, Kafkaslann. Balkanlar'ın ve Or- tadoğu'nun emperyalistler arası yeniden paylaşımına yönelik bölgesel savaşlara tanık olacağız. Bu kavgada uygulamaya konulan stratejinin birinci aşaması, böl- gesel güç olabilecek devletlerin tasfıye- sidir. Irak, bu süreci yaşıyor. Bu neden- le ülkemiz mezhep kavgalannın, etnik kavgalann, cemaat ve tarikat kavgalan- nın içine çekibnek isteniyor. Ülkemiz, inançlann ve etnik kimliklerin yanştınl- dığı bir alan haline getirilirse belalann en büyüğü ile karşı karşıya kalınz. Dünya coğrafyasına baktığımızda; kan ve yı- kım olan her yerde inanç ve etnik üstün- lük isteminden ka>Tiaklanan kör bağnaz- lığın vahşetini görebiliriz. Yetmiş yıldır insanlanmız banş içinde yaşamayı be- nimsemiş ise bunu Mustafa Kemal ve onun kurduğu laik cumhuriyete borçlu- yuz. Demokrasiyi gerçekten istiyorsak ta- rikat ve cemaat liderlerinden feyz arama yerine; sendikalara, meslek örgütlerine, ûniversitelere yüzümüzû dönmek zorun- dayız. Aklın ve bilimin doğruladığı ikin- ci bir yol yok. Unutmayahm ki dokuz yüz yıllık Anadolu maceramızda, bu coğrafyanın insanı kendini ilk kez Ke- malizm'de buldu. Yapılan tüm kışkırtma ve provokasyonlara karşın insanlanmız demokrasi ve banş istiyorsa 1920'lerde atılan mayanın tuttuğunu artık anlama- lıyız. Öğretmenlerden bir dilekdile Sultan Kasn Öğretmenevi ve Kültür Merkezi, . kolay ulaşılan bir yerde. Ustelik Öğretmenler Hastanesi ile bir bahçeyi paylaşıp Marmara Üniversitesi A Hastanesi'ne de yakın olduğu için zaman zaman oralara gitmek zorunda kalan biz- (özellikle emekli)- ögretmenlerin uğrak yeri durumunda. Birkaç dostla orada buluşarak söyleşmek, susuzluğumuzu. açlığımızı giderip dinlenmek hepimiz için bir gereksinimdir (ihtiyaçtır). Padişah 2. Mahmut'un kızı olarak 1826-1899 yıllan arasında yaşamış, hem de "Divan" oluşturmuş bir şaır Adile Sultan. Onun yazlık köşküymüş burası. Aradan geçen uzun zamandaki değişikliklerle düştüğü ören (harap) durumdan özenli bir yenileştirme (restorasyon) ile kurtanlıp Validebağı korusunun yeşilliği arasında kocaman, bir pembe inci gibi durmaktadır. Bu güzel yapının ;.".••' '".' toplumumuza kazandınlmasında ve burada kurslar, konserler, sergiler, söyleşiler gibi ardı ardına süren etkinliklerde emeği geçenlere yürekten teşekkürler!.. Ama birkaç aydan beri buradaki lokanta ve kafetarya, valilik karanyla, onanm için kapatılmış. içecek bir şişe su bulmak olanaksız durumda. Uğradıkça görüyoruz ki. daha onanm başlamamış. Duyduğumuza göre ihalesi bile yapılmadığından ne zaman başlayacağı da bilinmiyor. Yaklaşan yaz günlerinde özellikle o bahçedeki ağaçlar altında. çiçek kokulan arasında dinlenmek hepimizin özlemi. Bir an önce lokanta ve kafetaryanın çalışhnlması, bahçenin düzenlenip yararlanmamıza açılması için gerekenlerin yapılması dileğimizdir. Ilgililere saygıyla, önemle duyurulur. SaİöyeAkay ,k ; •. ..;,- PENCERE Fransa 3'üncü Dünyada mı?.. Fransa'da cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turu ya- pıldı; seçim sonuçlarını okurken şaşırdım. Fransızlar dinozor mu diye düşündüm!.. Neymiş?.. Sosyalist aday birinci, orta sağın adayı ikinci!.. Son- ra daha çarpıcı sözcükler sıraya giriyor: Komünistler, işçi savaşımı, aşın sol... Yafaşistler?.. Tarih mi hortladı?.. Fransa gibi bir ülkede komünist- lerle faşistlerin seçim sandığında hesaplaştıklannı 21 'inci yüzyıla yaklaşırken okuyoruz. "Lutte Ouvrier" diye 'İşçi Mücadelesi' ya da kav- gası adını almış örgütün Avrupa'da ne işi var?.. Kol işçiliğinin tarihe kanştığı ve robotların devreye girdi- ği bir dünyadan Fransa habersiz mi?.. Solun toplam oyu yüzde 40!.. Orta sağdaki Chi- rac'ın başkanlığı ikinci turda kazanacağı öngörülüyor. Ancak bizim için önemli olan bu değil!.. Peki, ne?.. • önemli olan, Avrupa'nın simgesine dönüşmüş bir ülkede, çağdaş demokrasinin beşiğinde, seçimleri anlatırken kullanılan kavramlann ve sözcüklerin Tür- kiye'den silinmek istenmesidir. 12 Eylül faşizminin mirasıyla yaşayan Anadolu'da, sol ile sağın artık aşıl- dığı söyleniyor; demokrasiyi mezhepler, tarikatlar ve etnik kavramlar üzerine oturtmak yolunda bir sefer- berlik var. Işçinin, emekçinin, alınterinin hakkından söz açarsanız, suçlama hazır: - Üçüncü Dünya solculuğu mu yapıyorsun?.. Neden?.. Çünkü sosyalizmin modası geçti, komünizmin lafı da olmaz, alınterini savunan dinozordur, köşeyi dö- nerek yaşamak çağdaşlıktır. Ya demokrasi?.. Demokrasi, bu hesaba göre, tarikatçılık ve etnik savaşım üzerinde kurulacaktır. Peki, bu nasıl olur?.. . , • Bal gibi olur... Emperyalizmin kanlı oyuncağı PKK, dış destekle- rinden aldığı güçle terörü tırmandıracak, Anadolu'da yaşayan Kürtler ve Türkler düşmanlaşacaklar, şoven duygular aşın milliyetçilerin biley taşlannda keskinle- şecek, demokrasi bu çelişkiye hapsedilecek... Şeriatçılık içerden ve dışardan pompalanacak, A\<- rupa'nın yüzlerce yıl önce aştığı laiklik sorunu siyaset gündeminin birinci maddesinde sıcak tutulacak!.. Türkiye, dindarlarla din karşıtlannın kavgası varmış- çasına karanlığa itilecek... • ' ••• • Şoven kişinin gözü ne emekçiyi görür ne de işçi- yi!.. Hedefî din devleti kurmak olan şeriatçı, bireyle ilgi- si bulunmayan kul mantığına sarmıştır. Emekçi ile sermayeci arasındaki tartışma üzerine yükselen çağ- daş demokrasi Türkiye'de bir türlü hayata geçirile- mez... • Arkası 6 Sayfada RENAULT'DAN -Fiyatı ne kadar artarsa artsın aylarca benzine para ödemem. -Türkiye'yi baştan başa 4 kere katedebiliriz. Kimbilir kaç gezimiz bedavaya gelir. l/RENAULT-MAİS, 30 Nisan'a kadar "0 km." Renault alan herkese tam 500 It. bedava benzin veriyor. I^Süper berîzinin fiyatı ne kadar artarsa artsın,siz kuruş ödemiyorsunuz... Çünkü RENAULT-MAİS kull^nacağınız benzinin parasını değil, kendisini veriyor. tr Bedava benzini Türkiye'nin her yerine yayılmış Petrol Ofisi istâsyonlarından yıl sonuna kadar ne zaman isterseniz, nereden isterseniz alıyorsunuz. Zaman yitirmeden, hemen bir RENAULT-MAİS Yetkili Satıcısı'na veya Şubesi'ne gelin, dilediğiniz Renault rnodelini alın, binlerce kilometre boyunca benzine para ödemeyin. -Düşünebiliyor musunuz, ortalama 8400 km. gideceksiniz, benzine kuruş vermeyeceksiniz. R E N A U L T - M A İ S Y e t k i l i S a t ı c ı l a r ı n a H e m e n G e l i n , H e m e n K a z a n ı n . . . • Bu kampanya sınırh sayıda otomobıh ıçermektedıf RENAULT-MAIS 30 Nısan'dan önce bu kampanyayı bıtırme hakkını saklı tutar RENAULT YAŞANACAK OTOMOBİLLER Ayrıntılı bilgi için BtLGİ R C N A U L T - M A İ S m ( 212 ) 2 9 3 2 6 2 6 n o ' l j t e l e f o n u n u arayın, 8 ı tuşlayın.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle