Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27 NİSAN 1995 PERŞEMBE
12 DIZIYAZI
Kanpahasına
Şili 'mucizesi'
rÜFÎKİTE
• Şili'de generaller dizginleri
ele alıp ülke çapında bir insan
avı sürdürürlerken IMF ve
Dünya Bankası'ndan ideolojik
destek sağlamış, Friedman'ın
Şikago Okulu'nda yetişmiş Şilili
ekonomistler, ülkeyi düze
çıkaracak sihirli formülü hemen
ortaya attılar: Serbest piyasa
ekonomisi! Ve Pinochet "ekonomik önlemler
paketi"ni açtı.
Allende bir darbeyle devrildiğinde Şi-
li, ekonomisiyle ağır hastaydı. Ülkenin
ekonomide bakıra, politikada ABD'ye
bağımhhk zinciri çatlamıştı, ama yerine
sağlıklı bir yapı oturtulamamıştı. Zaten
Pinochet'nin kanlı darbesi de çatlatılan
bağımlılık zincirlerini pekiştirmek gibi
uğursuz bir hedefe yönelikti.
Generaller dizginleri ele alıp ülke ça-
pında bir 'insan avı' sürdürürlerken IMF
ve Dünya Bankası'ndan ideolojik destek
sağlamış, Friedman'ın Şikago Oku-
lu'nda yetişmiş Şilili ekonomistler ülke-
yi düze çıkaracak sihirli formülü hemen
ortaya attılar: Serbest piyasa ekonomisi!
Bu formülün tartışması yazı dizisinin sı-
nırlannı aşacağından, o konuya girmi-
yoruz. Ama Pinochet yönetiminin ılk uy-
guladığı "ekonomik önlemler paketi" ile
1980'nin 24 Ocağı'nda ılan edilen Tür-
kiye'nin "ekonomik önlemler paketi"nin
karşılaştınlması ilginç sonuçlar ve ders-
ler sergileyecektir. Hatta "Kim kimden
kopya çekti" gibi matrak sorular ortaya
atıîacaktır.
Aslında kımse kimseden kopya çek-
medi tabii. Sihirli formül ABD'de üretil-
di, karbon kâğıdı ile çoğaltıldı ve ulaşı-
labilen ülkelere IMF ve Dünya Bankası
kanalıyla sunuldu (isterseniz 'dayaükh'
diyelim).
Paket açılıyor
• Sonuç korkunç oldu: Halkın
satınalma gücü sadece iki
buçuk yıl içinde yüzde 50
düşmüştü. Çalışabilir yaştaki
her dört Şililiden biri işsizdi.
Enflasyon yüzde 1220'ye fırladı.
500'den fazla KİT özelleştirilme
kapsamına alındı. Satılan
satıldı, müşterisi çıkmayanlar
Şili bugün serbest piyasa
ekonomisi ve özelleştirme
yandaşlarının her türlü övgüye
değer örnek ülkesi. Bu övülesi
örnekten bir ekonomik veri:
Allende'nin devrildiği 1973'te
Şili'nin dış borcu 860 milyon
dolardı. 1978'de 1.8 milyar
dolara, 1981 'de ise 4.8 milyar
Pinochet yönetimi ilkin o güne kadar
katıbirdevletdenetimialtındatutulanfi-
yatlan tamamen serbest bıraktı, ülkede
döviz trafığıni denetlemeye yönelik her
türlü yasa ve kararnameyi iptal ettı. K.İ-
lit sektörlere (güneyde balıkçılığa ve nit-
rat üretimine, kuzeyde ham bakın işle-
meye yönelik büyük ve orta boy sanayi
kuruluşlanna) yapılan bütün kamu des-
tekleri (sübvansiyon) kaldınldı. Cılız Şi-
li ekonomisinin ancak gümrük duvarla-
n ardında vadığmı sürdürebilen sanayi
ve endüstriyel tanm üretimi de general-
lerden payını aldı; gümrük vergilen altı
yıl içerisinde kademeli olarak yüzde 10'a
kadar geriletildi. 8 bin kilometrelik şerit,
ülkenin kuzeyden güneye ulaşımını de-
niz-kara-demiryolu üçlüsünün uyumu ile
çözmeye yönelik büyük bir proje de ay-
nı tasarruf önlemleri çerçevesinde rafa
kaldınldı.
Generallerin ilerici-demokrat avı bile
kimi kez yeni uygulanan ekonomi poli-
tikasının isterlerine uygun yönelimler al-
dı. O güne dek ülke ekonomisi ve politi-
kasında ağırhğı olan sendikalar süresiz
olarak kapatıldı ve Cunta kararnamesi
ile her türlü sendikal faaliyet 'ülkeçıkar-
lanna zararb etkinlik' ilan edıldı.
Korkunç fatura
kapatıldı. Gayri safi yurtiçi üretim (GSYİH) dolara çıktı. Bugün Şili'nin dış borcu 21
yüzde 14 azaldı. milyar 470 milyon dolar.
miş (ham) maden ihracatında uygulanan
fonlar kaldınldı. Böylece bakır ve nitra-
tın hammadde olarak ıhracının önünde-
ki engeller kaldmldı.
Moneda'nın teslim bayrağı
Bankalann özelleştinlmesi sırasında
Santiago'da bir karamizah yaşandı. Baş-
ta Santiago Bankası olmak üzere kamu
bankalan özelleştinldi; yabancı bankala-
ra kapılar ardına kadar açıldı. Şili Baş-
kenti Santiago'da bir cephesini ünlü Mo-
neda Sarayf nın oluşturduğu meydan çe-
peçevTe özelleştirilmiş yerli ve yeni dük-
kân açmış yabancı bankalarla doldu.
Alanın fotoğrafını değil. ama birtanımı-
m sunalım: Dört köşeli alanda, her biri
Moneda Sarayf na bakan bankalar sıra-
lanıyor. Banco de Boston, La Nacion.
Chase Manhattan Bank, Banco Sud
Amencano, Banco de A. Edwards, Ban-
co O'higgins, Banco de Santiago, Citi-
bank. Banco Chile.
O günlerde bir saray muhaftzı Mone-
da'nın önündeki bayrak direklerinden bi-
rine Şili bayrağı yerine yanlışlıkla Kızıl-
haç bayrağı çekti. Beyaz Kızılhaç bayra-
ğı hemen indirildi. Yanlışlık düzeltildi.
Ama ülkenin çok satan gazetelerinden
La Prensa'da bir gazeteci şunlan yazdı:
"Bankalann kusafcmaçemberi kapan-
dı ve Moneda'va b«yaz bayrak çekikü"".
Gazetecinin işine son venldi
'Şili: 1 - Arjantin: 0'
Şili'de cunta dönemi sona ermesine karşın, sorunlar bitmiş değil. Bir yandan ülke NAFTA'ya üyelik
hazırlığı yaparken, bir yandan da çeşitli toplumsal kesimlerden çatlak sesler geliyor. Şili'de bulundu-
ğumuz günlerde gerçekleştirilen bu kızılderili gösterisi de hükümete yönelik eylemlerden biriydi.
Kamu çalışanlannın azaltılması ope-
rasyonu ile insan avı uyumlu kılındı. Pi-
nochet yönetiminin 18. ayında kamu ça-
lışanlannın sayısı yüzde 32.2 azaltılrruş-
tı. Bunun anlamı 100 bin memurun işi-
ne son verilmesiydi. Bunlann yansına
yakını "AJIcnde yandaşı olup Şili için za-
rarlı faaliyette bulunduklan" gerekçe-
siyle tazminatsız işten atıldı.
Sonuç korkunçtu: Halkın satın alma
gücü sadece iki buçuk yıl içinde yüzde
50 düşmüştü. Çalışabilir yaştaki her dört
Şililiden biri işsizdi. Enflasyon yüzde
1220'ye fırladı. 500'den fazla KlT özel-
leştirilme kapsamına alındı. Satılan satıl-
dı, müşterisi çıkmayanlar kapatıldı. Gay-
ri safi yurtiçi üretim (GSYİH) yüzde 14
azaldı. Üretimdeki bukeskin düşüş, ağır
bir dış borç yükü altında kıvTanan ülke-
nin dışa bağımlılığını aşın ölçülerde art-
tırdı. 1977 yilında dış borç faizleri (yal-
nızca faizleri) Şili"nın toplam ihracatge-
lirinin yüzde 30'una ulaşmıştı. GSYİH
dış borç toplamına eşıtlenmişti.
Türkiye kamuoyunun çok aşina oldu-
ğu bu veriler, gelişmeler, önlemler Şi-
li'de sosyal patlamanın bütün koşullan-
nı oluşturdu. Ancak Pinochet'nin demir
yumruğu toplumsal muhalefeti öylesine
ezmiş, öylesine çökertmişti ki 'sosyal
parJama' değil utanç verici bir 'sosyal çü-
rûme' yaşanmaya başladi. O yıllarda Ku-
zey Amerika'dan Şili'ye "seks turlan"
düzenleyen turizm şırketleri reklamla-
nnda "'Lcuz.inanılmayacak kadar ucuz"
sloganını kullanıyorlardı.
1980'de, Monetarizm diye de anılan
serbest piyasa ekonomisinin fikir baba-
sı ünlü Milton Friedman, Forbes dergı-
sınde şöyle yazdı:
"... Pinochet geldiğinde devletin
GSMH içindeki payı yüzde 4O'tL Yüzde
20'ye indirildi ve enflasyonu kontrol altın-
da bu denli başan ile rutabilen bir başka
Latin Amerika ülkesi yok. Bir yıldır yak-
laşık yüzde 20 dolayında. Gerçek bir bü-
viime var ve borçlan da azalıyor. Şili çok
başanlı oldu. \e şimdi artık demokrasi-
ye doğru yol alacaklar..."
Son cümleye dikkatinizi çekmek istı-
yoruz: "_. Şimdi artık demokrasiye doğ-
ru yol alacaklar". Bu ekonomik libera-
lizmin güncel adı olan serbest piyasa
ekonomisi ile demokrasinin bağdaşrnaz-
lığının üstü örtük bir ifadesi mi, yoksa
'Pinochet cuntaa'nın çok kanlı ilk altı
yılında çektiklerinden dolayı Şili halkı-
na ödenmesi gereken bir kefaret mi ?
Övgüye değer örnefcl
Şili bugün serbest piyasa ekonomisi
ve özelleştirme yandaşlarının her türlü
övgüye değer örnek ülkesi.
Bu övülesi 'örnek'ten bir ekonomik
veri: Allende'nin devrildiği yıl (1973)
Şili'nin dış borcu 860 milyon (milyarde-
ğil milyon) dolardı. 1978'de 1.8 milyar
dolara, 1981 'de ise 4.8 milyar dolara çık-
tı. Bugün (1994) Şili'nin dış borcu 21
milyar 470 milyon dolar.
1982 yılında Pinochet'nin yine kendi
yönetiminde alınan ekonomik önlemler-
de "sil baştan'a gitmek zorunda kalındı.
Gümrük duvan gene yükseltildi: Yüzde
10'dan yüzde 35'e. Ozelleştinlen (ama
satış gelirleri bir türlü tahsil edilemeyen,
aynca özel sektörce işletilmek yerine ar-
sa spekülasyonuna konu edilen) kamu
işletmeleri yeniden kamulaştınldı.
Bu geri bir adım olarak değerlendiril-
di. Uluslararası finans kuruluşlannın
kaşlan çatıldı. Kanlı general ve ekibi
1985'te tükürdüklerini ikinci kez yala-
mak zorunda kaldı.
Yeni bir özelleştirme dalgası başladı.
önce bankalar özelleştinldi. Ardından
özelleştirilmiş ve iflas sınınna dayanmış
büyük fırmalar devlet eliyle kurtanldı.
Ozelleştinlen işletmelerin bedellerinin
faizsiz taksitlerle ödenmesini sağlayacak
yasal düzenlemeler yapıldı. Gümrük du-
varlan yeniden düşürüldü: 1987'de yüz-
de 20'ye, 1989'da yüzde İ5'e. Işlenme-
Amerikan ekonomik araştırmalar ve
değerlendirme kunıluşu The Economist
Intelligence Unit, Pinochet dönemi kapa-
nıp demokratik seçimlerle işbaşına gelen
Ayh*in iktidan devralırken şu değerlen-
dirmeyi yaptı. "™Ayle\in, iktidan Pinoc-
het'den devraldığuıda Şili ekonomisi La-
tin Amerika'nın en dinamik ve en i\i iş-
leyen ekonomisi idu."
Bugün de Şili Latin Amerika'nın altın
çocuğu olarak alkışlanıyor. ABD ve Ka-
nada'nın zengin kaynaklı yoksul Meksi-
ka'yı da yedeklenne alarak kurduklan
Amerika Ortak Pazan NAFTA'ya üye ol-
maya davet edilen ilk ve (şimdilik tek)
Güney Amerika ülkesi Şili. Önümüzde-
ki sonbahar Şili'nin NAFTA'ya katılma-
sı bekleniyor. NAFTA'ya davetiye Şili'de
bir kesim tarafından bir ulusal başan,
'ezeli ve ebedi rakip' Arjantin'e karşı ka-
zanılmış bır prestij zafen olarak yorum-
landı. Şili'de bütün televızyon kanallan
ve belli başlı gazeteler, (Türkiye ile kı-
yaslanamayacak ölçüde) bankalar tara-
fından denetlenıyor. Bir başka deyişle
her bankanın ya bir TV kanalı var, ya bır
günlük gazetesi ya da ikisi birden. 'NAF-
TA bayramı" medya tarafından coşkuy-
la selamlandı Hatta spor ağırlıklı yayın
yapan bir gazete, **ŞÛi 1 - Arjantin 0"
başlığı attı.
Demirel'le birlikte Şili'de kaldığımız
günlerde bu 'bayram havası" sürüyordu.
Tabii arada çatlak ses çıkaran "ülkedüş-
manlan" da var. Yeniden toparlanma ça-
basındaki sendikalann desteklediği bir
gazete NAFTA davetiyesi için şöyle yaz-
dı:
"Onlar ortak biz pazar; onlar fabrika
biz hammadde".
Dedik ya bu Latin Amerika ülkeleri
Türkiye'ye çok benziyor.
Hele Şili! Çatlak sesler bile aynı.
Yarın: Brezilya; batacak
batamıyor.
çıkacak çıkamıyor
p ekonomisi kalknnııa için güvence değil
Son zamanlar birçok siyaset ve iktisat çe\Tesinin
serbest piyasa ekonomisinin çığırtkanlığını yaptık-
lanna tanık oluyonız. Hatta, bunlar daha da ileri gi-
derek Üçüncü Dünya'yı düzlüğe çıkaracak tek yo-
lun serbest piyasa ekonomisi oldugunu söyleme cü-
retini bile gösterebiliyorlar. Alanmın uzmanı 28 dü-
şünür, söz konusu tezin dayanaktan yoksun olduğu
görüşünde birleşıyorlar. Uzmanlar, yayımladıklan
ortak bir bildiride Batılı reçetelerin gelişmekte olan
ülkeler üzerinde fazla düşünmeye gerek görülme-
den uygulandığına dikkat çekiyorlar.
90İı yıllann başlannda Berlın Duvan'nın yıkıl-
masıyla birlikte yalnız Batı'da değil bütün dünyada
kapitalist ekonomi yanlılan, dünyanın kapitalist bir
yörüngeye gıreceği beklentisiyle büyük bir zafer
sarhoşluğu yaşadılar.
Pevtet karşıü tavır ve tepkiler
Kamu işletmelerini özelleştirme yoluyla de\ letin
ekonomik alandaki etkinliğinin giderek artan oran-
da özel girişimin eline geçeceği ve böylece kamu
harcamalannda önemli ölçüde kısıtlama yoluna gi-
dilerek bürokrasinin önleneceği, beklentilerinin bir
bölümünü oluşturuyordu.
Devletin ekonomik yapısının toplumu şekilkndi-
rebilirliği, çağdışı bir ütopya olarak nitelenip göz-
den çıkanlırken, gerek komünist yönetim janlılan
gerekse sosyal demokratlar, uygulamalı ve kuram-
sal politikanın psikolojik düzleminde savunmaya
• Hollanda'nın Amsterdam Üniversitesi'nde görev yapan 28 bilim adamı, son
yıllarda sürekli gündemde olan özelleştirme ve serbest piyasa ekonomisi
konusunda bir bildiri yayımladı. Pazar ekonomisinin Üçüncü Dünya için tek
alternatif olamayacağını belirten bildirinin geniş bir özetini Yasin Kalaç'ın
çevirisiyle sunuyoruz.
ıtilerek sa\ lannı egemen pazar anlayışına göre göz-
den geçirmeye zorlandılar.
90'lı yıllann ortalanna doğru devlet karşıtı tavTa
ve zafer sarhoşu bu havaya karşı gözle görülür so-
mut bir tepki oluşmaya basjadı. Bunun en çarpıcı
örneğini AndriesHoogenverrin Volkskrant gazete-
sinin 5 Aralık 1994 tarihJi sayısında "politika çev-
relerindeki pazar anlayışı kötü sona doğru ilerliyor"
başlığıyla yayımlanan yazısı oluşturuyor.
Yazar. günümüzün gözdesi haline gelen "pazar
anlayışTnın esası nitelığindeki "ekonomik secim
kuramı"nın sıyası ve yönetsel düzeyde de kuram-
sal bır çarpıklık içerdığini ortaya koyduktan sonra,
20 yy'da artan refah düzeyının önemli ölçüde "re-
fah devletinin pazar dengelerini kurmakta gösterdi-
ği başan sayesinde gerçekleştiğme" dikkat çekiyor.
Bununla beraber Hoogenvarf. devletin onsuz olu-
namayacak. giderek daha da önem kazanan işlevi-
ni vurgulamayı unutuyor:
Çevrevi, serbest pi> asa ekonomisinin onulmaz, yı-
kıcı etkisine karşı korumak, serbest piyasa ekono-
misi uygulamada pek serbesti tanımıyor, tam aksi-
ne. oligopokü ve kapitalist pazar ekonomisinde
kendini buluyor.
Bütün bunlar bır yana, sanayileşmiş Batılı top-
lumlar için asıl tehlike, Üçüncü Dünya ülkelerinde
uygulanan "pazar anlaytşuıa" dayalı polihkalann bu
ülkelerden getirdikleri ve götürdüklerinin azımsan-
masıdır Bu ülkelenn bırçoğunda geleneksel tanma
dayalı ekonomi hâlâ ağırlığını korumaktadır.
Sömûı^e geleneğinin tahribaü
Gelişmiş kuzeyin, sanayileşme sürecini tamam-
layamamış güney üzerinde denediği yüzyıllann sö-
mürge geleneği. yan sömürge ve yeni sömürge (neo
koloniale) stratejileri, bizlere, bu stratejilerin yalnız
büyük sarsıntılara neden olmayıp, aynı zamanda
Latin Amerika, Afrika ve Asya'da yaşayan büyük
halk kitlelerinin gelışim olanaklannı nasıl felce uğ-
rattıgını çöstermesi bakımından çok öğretici olabi-
lirdf
Dünya ölçeğindeki bu feci gelişimi, bağlamına
oturtabılmek için son yüzyıllann dünya ekonomi ta-
rihini yeniden ele alarak derin bir şekilde irdelemek
gerekmektedir. Adam Simth zamanmda günümüze
değin aniatılagelen bir söylenceye göre, ünlü eko-
nomi tarihçileri MaxWeberve WernerSombsartgi-
büerinin döneminde de Batı'nın ekonomik gelişı-
minin salt özel girişimci sınıfin özel teşebbüsü sa-
yesinde sağlandığı söylenir Merkantilizm'e çalan
her şeyin tu kaka edildiği anlatılırrruş.
Noam Chonısky'nin 1993 yılında çıkan, son bin
yıllık dönemin dünya tarihinin olaylanyla ve zen-
gin verileriyle bezenerek desteklendiği çözümleme
olarak niteleyebileceğımiz Year 501: The Conquest
Continues adlı kitabından sonra. geniş çevrelerce
benimsenen bu görüşün, bu aşın biçimiyle geçerli-
liğini koruyabilmesi pek kolay olacaga benzemi-
yor.
Kitapta, Britanya împaratorluğu'nun 18. yy'dan
başlayarak sanayileşmede ulaştığı noktaya, özellik-
le güçlü bir devletin sanayileşme sürecıne sağladı-
ğı zorlu destekler sayesinde vardıği ortaya konuyor.
Bu destek, o dönemde tekovıl sanayiinde Ingilte-
re'yle büyük bir rekabet içinde olan Hindistan'dan
ithal edilen pamuk ve ipek ürünlerine her seferinde
İngıltere Kraliçesi tarafından getirilen ithal yasa-
ğından oluşuyordu. 19. yy'da Hindistan'ın Ingilte-
re'nin sömürgesi haline gelmesı sonucunda bu ül-
ke Ingilterc tekstil sanayıinin hammadde ihtiyacını
karşılar bir konuma düşmüştür.
Sürecek
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Taşlama ustası Hasan Çelebi'nin taşlama günüy-
dü. Aruz ölçüsüyle yazdığı bırinci taşlaması şöyleydi:
"Efsaneleşir, olsa saçından uzun aklı/Tozpembe gü-
lüş ustası kurnaz kanayaklı./ Tozpembe nutuklar su-
nuyor millete her gün/Söz kıtlığı var ülkede (!) yerden
göğe haklı."
(Dörtlüğün ölçüsü: Mef'ûlü mefâîlü mefâîlü feûlün).
Hasan Çelebi, bu dörtlüğü on gün uğraşarak yaz-
mış. UstaTurhanSelçuk'un "Abdülcanbaz"\n\ iziiyo-
rum. "Jurassic Parktan Gülhane Parka". İlginç!
Hasan Çelebi'nin ikinci dörtlüğü 7-7 hece ölçüsün-
de. Şöyle:
"Biz büyüklerimizden büyük şeyler öğrendikJÖrne-
ğin bugün bugün ımiş, dün de dün İmiş/Şifreleri de
söktük; o iki anahtann/Bih Çankaya'nınmış, biri de
Köşk'ün imiş."
Süteyman Bey'in "Çankaya'nın şişmanr bilmem
ne denmesinden başı dertte mı ne? Süleyman Bey,
yıllar sonra mahkeme kapılarına mı gıdecekmiş ne?
Yıllarönce, Zonguldak'ta maden işçilen, "Çankaya'nın
şişmanı, işçi düşmanı!"diye bağınyorlardı. Bunu yaz-
dıktan sonra bir savunman arkadaşa sordum:
- Hacı TÖ dava açacakmış, kendimi nasıl savuna-
bilirim?
- Kolay, dedi arkadaşım; Çankaya'da oturan şiş-
man bir adam bul, yalnız bulacağın adamın işçi düş-
manı da olması gerek!
Savunman arkadaşıma teşekkür ettim!
23 Nisan kutlamalan gecesinde Meclis onur salo-
nunda, ANAP'lı Imren Aykut'la konuşuyorduk. O şöy-
le diyordu:
- Süleyman Bey, Yüce Divan'da aklanan Safa Gi-
ray'la, Cengiz Altnkaya'yı çağırır, birlikte bir yemek
yerler, bu iş de tatlıya bağlanır.
Süleyman Bey de yeğeni, kardeşleri yüzünden Yü-
ce Divan kapısından döndü. Meclis'te neler dondüğü-
nü, o dönemleri yaşayanlar bılir. Suat Hayri Ürgüplü
bir gün Süleyman Bey'e:
- Süleyman Bey, Yüce Divan'a gitmekten neden
çekiniyorsunuz? Bakın, ben gittim, beraat ettim, der.
Süleyman Bey karşılık verir:
- O mahkeme beni beraat ettirmez!
Bunu geçmişte yazmıştım. O gün o gündü. Ne de-
mişler: ;
- Sırça köşkte oturan başkasına taş atmamalı!
Süleyman Bey, ikıde bır Atatürk'ün köşkündeotur-
duğunu söyler. Mustafa Kemal. on beş yıl yurtdışına i
çıkmadı. Kurtuluş Savaşı yıllan, yokluk yıllandır. Zira- *
at Mektebi'nde, en görkemli yemekleri -varsa etli- ku-
ru fasulye ile pilavdır. Atatürk Orman Çiftliği'ndeki Mer-
kez Lokantası'na giderseniz, gelen görevliye:
- Atatürk yemeği /sf/yorumdeyin, bu "Kuru fasulye
pilav istiyorum" anlamına gelir.
Atatürk, "etlı kuru fasulye"ye, "yağlı fasulye" der.
Atatürk'ün Çankaya sofraları, zaman zaman eleşti-
rilmiştir. Oysa onlar, lokantasız Ankara'nın en sade
sofralandır. Bakanlar, kimi yazarlar, milletvekilleri, Çan-
kaya sofrasına çağnldıklarında -yiyeceklerden dolayı
değil- görüşmelere katılabıldıkleri için kendilerini şans-
lı sayarlarmış. O zaman araba sıkıntısı da olduğundan,
Mustafa Kemal, yakın arkadaşlannı, Çankaya çevre-
sinde toplamış, onların kendisine yakın oturmasını
sağlamıştı. Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ruşen
Eşref Ünaydın, Falih Rrfkı Atay, Köşk çevresinde
otururlardı. "Kadro" dergısını çıkaran Şevket Sürey-,
ya da yine Köşk çevresinde, Ismet Paşa'nın "Pem-,
be Köşk'üDün az yukansında, bir Ankara evinde kira-
da otururdu. Şevket Süreyya bu evde Nâzım Hik-
met'e yemek vermişti...
Cumhuriyet'in "Onuncu Vı("ında, görkemli törenler
yapıldı. 1933'ün 29 Ekimi'nde, Hadimde törenleri iz-
lemiş, ben de bir şiir okumuştum. Babam, o gün için
bana yeni bir potin almıştı. Şiiri okumaya başladım,
ama yansında unuttum. Bir alkış koptu. Dinleyenler gü-
lüşüyorlardı. Izleyenler arasında bulunan babam:
- Çıkarpotini, dedi. Ağlamaya başladım. Şaka ya-
parmış!..
Onuncu Yıl törenleri en görkemli biçimde, Anka-
ra'da yapıldı. Arkadaşım Ziya Aksoy, Yakup Kadri
Karaosmanoğlu'ndan dinlemiş, 1967'de. Yakup Kad-
ri'ye sormuşlar:
- Üstat, Atatürk'le ilgili hiç yazmadığınız ya da an-
latmadığınız bir anınız var mı?
Yakup Kadri, biraz düşündükten sonra "Var,
var..."demiş, şunlan söylemiş:
"Yıl 1933, Cumhuriyetin 10. yılı. Ekim ayının başla-
n. Atatüh< Hariciye Vekili Tevflk Rüştü Aras'/ çağır-
dı. 'Cumhuriyetin 10. yılının parlak törenle kutlanma-
sını istiyorum. Ama masrafsız'ded/. Tevfik Rüştü Aras,
bir an tereddüt geçirdikten sonra, Paşa'ya sordu:
- Paşam, parlaktören, ama masrafsız buyurdunuz.
Bu nasıl olacak? Mustafa Kemal, şu yanıtı verdi:
- Benim imzamla dost düşman devlet başkanlannı .
kutlama törenine çağıracaksınız. Bu parlak tören mas- ı
rafsız. Gelenler geliş gidişlerini kendileri odeyecek-
ler..."
23 Nisan 1920'nin 75. yılı çok görkemli, parlak geç-
ti. Ama çok da masraflı gibi. Yemekleri görünce ağ-
zım uçukladı. 45 milyar gitmiş. Konuklar, 1920yıllan-
nın sade sofrasıyla ağırlanamaz mıydı? Yüzü aşkın
yemek çeşidinin arasında kuru fasulye ile haşlama
yok muydu?
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
V Sebze. 2/ Anla-
nnçıkardığıbirtür '
salgı... Takımada. 2
3/ Kapı ve pence-
relerin ağaç, taş ya 3
da betondan üst ^
eşiği... Bırışıyen-
ne getırrae. 4/ Ka- 5
ba örgülü büyük „
çuval. 5/Büyüker- ö
kek kardeş... Is- 7
kambıl oyunlann-
dakâğıtatmasıra- °
sı... Anadoluhalk- g
lannın en eski ana
tannçası. 6/ Bır tür denız ta-
şımacılığı... Edebiyatta, iki
anlamı olan bir sözcüğün ak-
la en az gelen anlamının
amaçlanarak kullanılması sa-
natı. 7/Vilayet... Atasözü gi-
bi kullanılan çok yaygın dıze
ya da beyıt. 8/Eski Mısır ına-
nışmda ölüler tannsı.9/ Yo-
ğurt, pekmez gıbı koyu şey-
len suyla ınceltmek... Şöhret.
YXFKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Bü>ük ocaklardan ateşı dışan çekmek için kullanılan u-
zun saplı demir araç. 2/Bıleşik bır şeyi oluşturan yalınç şey-
lerden her biri... Kesilmiş sütten yapılan çökelek. 3/Ağaç
çemberler üzerine örülmüş torba biçiminde balık ağı... Bir
soru sözü. 4/ Bir günün ya da olayın arkasından gelen za-
man... Kötü bir durumdan kurtuluş. 5/lspanyollar'ın sevinç
ünlemi... Nıne. 6/Uzaklık ışaretı... Eklenmiş olan bölüm.
7/Gözün rengını veren tabakası... " var mı bu âlemde
nekahetgibı tatlı "(Yahya Kemal) 8/Bağışlama... ABD'de
yayımlanan dünyanın en ünlü mizah dergılennden bin. 9/
Mısır'da, II. Dünya Savaşf nın önemli çarpışmalanna sah-
ne olmuş kent.