20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 NİSAN 1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI Vergi gelir hedefi revize edildi • A>fKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Maliye Bakanı Ismet Attila. bu yılın ilk üç aymda vergi gelirlerinde ortaya çıkan başanlı göstergeler sonucu, genel bütçe vergi gelirleri hedefinin 880 trilyon liradan 997 trilyon liraya yükseltildiğini bildirdi. Bakan Attila, yaptığı açıklamada. bu yılın ilk üç ayinda vergi gelirlerinde sağlanan başannın, bütçe açığinın azalmasında ve faizler genel seviyesinin düşmesinde en önemli etken olduğunu kaydetti. Attila, 1995 yılı için yapılan tahminlerde, 880 trilyon lira olarak planlanan genel bütçe vergi gelirleri hedefinin yüzde 13.3 artışla 997 trilyon liraya çıkanldığını belirtti. Köy Hizmetleri atakta • VİRANŞEHİR (Cumhuriyet) - Köy Hizmetleri Genel Müdürlügü'nün 1995 yılında 15 bin kilometre yolu yapacağı ya da onaracağı bildirildi. Köy Hizmetleri Genel Müdürü Muhittin Özyardımcı. geçen yıl 7324 birime içme suyu götürüldüğünü belirterek içme suyu bulunmayan yerleşim yeri bırakmayacaklannı söyledi. htiatatçıya kolaylık • ANKARA (AA) - Dış Ticaret Müsteşarlığı, standart denetimleri için ithalatçının haftalarca bekletılmesini önlemek amacıyla, Türk Standartlan Enstitüsü (TSE) ve Gümrük MüsteşarlığVna birer yazı gönderdi. Dış Ticaret Müsteşarlığı yetkililerinden alınan bilgiye göre TSE ve Gümrük Müsteşarlığı'na gönderilen yaalarda, denetimlerde uygunluk değerlendirmelerinin hangi açilardan yapılması gerektıgi ve ithaline izin verilecek ürünlerde aranacak özellikler konusuna açıklık getirildi. Petrol üretîminde gerileme • ANKARA (ANKA)- Türkiye'nin enerjiye olan ihtiyacı her geçen gün artarken ve bunun için yurtdışı kaynaklara yönelinirken en temel enerji maddelerinden olan petrol üretimi sürekli geriliyor. Petrol tşleri Genel Müdürlüğü'nden edinilen verilere göre Türkiye'nin bu yılın ilk iki ayındaki ham petrol üretimi geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 6.4 oranında azalarak 5709 bin tona indi. İznrir'de 5 Nisan sorgulandı • İZMİR(AA)- Ekonomıst Arslan Başer Kafaoğlu, döviz kurlannda enflasyonun üzerinde yükselme olmaması halinde, yeni bir ekonomik krizin gündeme gelebileceğini söyledi. Birleşik Sosyalist Parti lzmir 11 Örgütü tarafından düzenlenen '5 Nisan Kararlan ve Özelleştirme' konulu panelde konuşan Kafaoğlu, döviz bolluğu yaşandığı halde, hükümetın IMF ile gereksiz bir 'Stand-By' anlaşması imzaladığım öne sürdü. TLfazlası rekora gidîyor • ANKARA (ANKA)- Pıyasadaki likidite, gittikçe kronikleşme egilimi gösteriyor. Önceki aylarda hafta sonlan itibanyla 300- 500 mılyon dolar dûzeyinde seyreden Türk Lırası likidite fazlası son haftalarda 1 milyar dolann ûzerine çıkmaya başladı. Mart sonunda 23.7 trilyon lira dûzeyinde bulunan Merkez Bankası'nın açık p.yasa işlemlerinden doğan borcu ile bankalann Merkez Bankası nezdinde balundurduklan serbest oianaklannın toplamının duşturduğu likidite fazlası, nısanın ilk raftasında inanılmaz bir jükselişle 49.8 trilyon lraya (yaklaşık 1.2 milyar tfolar) tırmandı. KâğıttafiyathflmecesiKullanıcı firmalar, SjEKA'yı kâğıt fiyatlanna 'keyfi zam' yapmakla suçlarken, SEKA ise kendini, 'Fiyatlan DİE aylık toptan eşya fiyat endeksi oranında arttınyoruz' diye savunuyor AHMETÇELİK Kâğıtta fiyat bilmecesi. SEKA yük- selen maliyetleri ıleri sürerek fiyat ar- tışlannı rutine bağlarken, kâğıdın gel- diği fiyat seviyesi üretimi zorlamaya başladı. Basından tekstile kadar he- men her sektörde kullarulan ve girdi maliyetlerinin önemli kalemlerinden birini oluşturan kâğıt fıyatlannın na- sıl belirlendiği konusunda yapılan açıklamalarda tam bir karmaşa hâkim. Firmalar SEKA'yı keyfi zam yapmak- la suçlarken, SEKA yetkılileri ise kâ- ğıt fiyatlannı DİE aylık toptan eşya fi- yat endeksine göre artırdıklannı belir- tiyor. SEKA'yı hangi kâğıt cinsinde talep yüksekse ona zam yapmakla suçlayan birözel sektöryetkilisi, "Gecenyükâ- ğıda 125 bin tonla en fazJa talep okul kitaplan ve tekstil sektöründen geldi. SEKA'nın kapasitesi ise 90 bin tondu. Buna rağmen 70 bin ton üretim yapan işletme. talebi karşılayamayınca fiyat- lan artürdı. Gazete kâğıdında da aynı şeyi yapıyor" diye konuştu. Konuyla ilgili olarak görüşlerine başvurduğumuz gömlek üreticisi Mo- da Teks Yönetim Kurulu Üyesi ve Ge- nel Müdürü Hasan Figen, SEKA'nın talebe dahi bakmadan gömlek kâğıtla- nna sürekli zam yaptığını belirtti. Ya- pılan zamlann maliyeti önemli ölçüde arttırdığına dikkat çeken Hasan Fıgen, şöyle konuştu: " Geçen yü büyûk bir ekonomik kriz yaşadık. 1994 yılına 14 bin 500 liradan giren dolar, nisan ayında birden 42 bin- lere yükseldi. SEKA ise bristol kâğıt fi- yatlannı dö^ize göre beliriediği için d o lardaki arüş oranında fıyaüanna sü- rekli zam yaptı. Daha sonra Merkez Bankası müdahalesiyle dolar 25 binle- re kadar düştü. Ancak SEKA'nın kâ- ğıt fryatiannda kullandıgı dolar endek- si 42 binlerde kalmaya devam etti. Şu anda ise dolann fiyan 42 bin olmasuıa rağmen SEKA'nın endeksi 55 binler- de." Gömlek kâğıtlannı Avrupa dan da- ha ucuza temin etmenin mümkün ol- duğuna da dikkat çeken Hasan Figen. "Teşvikler kapsamında gümrüksüz it- halat yapma olanağumz var. Ama SE- KA ffyat artnnp da talep Avnıpa'ya kaydığında bu kezde oradaki firmalar durumdan faydalanarak fiyat artun- yorlar"dıye konuştu. SEKA'nın maliyetin altmda fiyat- larla kâğıt sattığmı ileri süren Mopak Kâğıt Karton Sanayii Pazarlama Mü- dürü tsmet Göknil,u Çünkü hammad- de konusunda dışanya bağunh. Setûlo- zun dolarbazındaki fiyaü isesürekii ar- öyor. Gerek Mopak'ın gerekse SE- KA'nın her ay yüzde 5 ile 10 arasında zam yapması gerekiyor. Çünkü ham- madde fıvatian periyodik olarak arü- yor" diye konuştu. Göknil. "*Kâğıt hammaddesine Uzakdoğu'dan yoğun bir talep var. Hammadde bulrnakgide- rek güçleşiyor. Bu yüzden defi\atlar ve maliyeüer arüyor" dedi. Hurdaya dayalı üçüncü hamur kâğıt üretimiyle ilgili olarak ise "Dövizdeki hızh arüşla üçüncü hamur kâğıt itha- lad kesildi. SEKA da hurda kâğıda yüklendive hurda kâğıtfiyatlan da art- h. Hurda fiyatlanndaki arrjşın kâğıt fi- yaona yansıtüması kaçınılmaz" diyen Göknil'in bu değerlendirmesi kâğıt kullanıcılan tarafından. "Kendi zam- lannı tutartı hale gedrebibnek için SE- KA'nın yapüğı zamlan savunmak zo- nında kabvoriar" şeklinde yorumlan- dı. Açıklamalannda üçüncü hamur, okul kitap kâgıtlan, formika, gri kar- ton, beyaz kraft ve birinci hamur gibi kâğıt fiyatlanna DlE'nin aylık toptan eşya fiyat endeksi artış oranlannda zam yaptıklannı dile getiren SEKA yetkilileri, diğer kâğıt ve karton cins- lerinin ise piyasa koşullanna göre be- lirlendiğini ifade ettiler. SEKA 3. hamur gazete kâğıdı fiyat artısı (/TL) Aralık Aralık Aralık Ocak Şubat Mays Temmuz Ocak Haziran Aralık Ocak Ocak Mart Nısan Mayıs Ha2iran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Aralık Nisan Eylül Ocak Nisan Temmuz Nisan Haziran 1981 1982 1983 1984 1984 1984 1984 1985 1985 1985 1986 1987 1987 1987 1987 1987 1987 1987 1987 1987 1987 1988 1988 1989 1989 1989 1989 1990 50.00 104.70 119.40 119.40 131.30 167.50 175.50 159.00 238.00 256.00 256.00 266.00 306.00 309.10 312.00 315.00 318.00 321.00 325.00 410.00 600.00 859.00 859.00 1.390.00 1.460.00 1.300.00 1.500.00 1.610.00 Eylül Kasım Şubat Nisan Temmuz Temmuz Ağustos Ağustos Eylül Eylül Kasım Aralık Ocak Mayıs Haziran Temmuz Eylül Ocak Ocak Nisan Nisan Temmuz Ekim Ocak Şubat Mart Nisan 1990 1990 1991 1991 1992 1992 1992 1992 1992 1992 1992 1992 1993 1993 1993 1993 1993 1994 19940 1994 1994 1994 1994 1995 1995 19950 1995 1.755.00 1.840.00 2.130.00 2.330.00 2.330.00 2.860.00 3.100.00 2.560.00 3.350.00 2.760.00 3.700.00 4.100.00 4.800.00 5.500.00 5.660.00 5.830.00 6.120.00 7.050.00 5.992.00 13.750.00 11.687.00 13.750.00 17.000.00 20.000.00 21.680.00 23.200.00 24.700.00 C)1yıM fiyat arbşı KlT'leri alan şirketlerle bile çatışmaya düşen hükümetler en rahat özelleştirmeyi Uzanlar'la yaptı Özelleştirmede Uzanlaştırma başansıEkonomi Servisi- Özel- leştirme konusunda 1986 yılından bu yana bir arpa boyu yol alamayan hükü- metler Uzanlaştırma konu- sunda oldukça başanlı ol- du. Özelleştirmede kamu- oyundan gelen baskılar dı- şında KİT'leri sattığı özel sektör kuruluşlanyla da sü- rekli anlaşmazlıklara düşe- rek çeşitli tavizler veren hü- kümetler en rahat özelleş- tirmeleri Uzanlar'la yaptı. Hükümetler Uzan Ailesi ile özelleştirme konusunda he- men hemen hiçbir çatışma- ya girmediler, ancak verim- siz işletmelerin verimlilik- lerini artırmak ve ekonomi- ye kazandırmak amacını ta- şıyan özelleştirme bu nok- ta da "Uzanlaştınna çenge- K"ne takıldı. Adlan Ahmet Özal'la birlikte kurduklan televizyonla duyulmaya başlayan, daha sonra ise sa- tın aldıklan KtT'lerle gün- demin ilk maddelerine ka- dar tırmanan Uzanlar şim- diye kadar özelleştirmeye çıkanlan dokuz şirketin his- selerini toplam 400 milyon dolar bedelle satın aldılar. Ailenin ÖlB'yebugüne ka- dar faizleriyle birlikte top- lam 322 milyon dolar öde- dikleri belirtiliyor. En son yüzde 42.55 ora- nındaki hissesini satın ala- rak Metaş'ın büyük bir bö- lümünü ele geçiren Uzan- lar, daha önce de özelleştir- me kapsamında Bartın, Trabzon, Gaziantep, Ladik ve Şanlıurfa çimento fabri- kalannın tümünü, Çukuro- va ve Kepez Elektrik şirket- lerinin bir bölümünü ve TOE'yi aldı. Uzan Ailesi, şimdiye kadar yapılmış özelleştirmelerin satış fiya- tı açısından en büyüğünü Uzanlar, TOE'yi aldıktan 10gün sonra kaptsmakflh vurdu. Uzanlar'ın özelleştirme cetvelı Şirkeder Çukurova Elektrik Kepez Elektrik Bartın Çimento Ladik Çimento Ş.Urfa Çimento Gaziantep Çimento Trabzon Çimento TOE METAŞ Paylan 11.25 25.39 99.78 100.00 100.00 99.73 100.00 81.35 42.55 Fiyat 81.096 33.158 . 20.568 57.598 57.405 52.696 32.551 8.000 57.900 Tarih 16/2/1993-23/6/1994 16/2/1993 6/3/1993 21/4/1993 21/4/1993 3/12/1992 3/12/1992 14/4/1993 15/4/1994 322 milyon dolar ödeme ANKARA(ANKA) - Uzanlar, sözleşmesi henüz imzalanmayan Metaş dışında kalma 8 şirketin hisseleri için her birinin sözleşme tarihinde olmak üzere peşin olarak toplam 127 milyon dolar ödediler. Taksitlendirilen tutarlar içinde yine bugüne kadar çeşitli tarihlerde faizleriyle birlikte toplam 195 milyon dolarhk bir ödemede bulundular Başlangıçtaki toplam değeri 343 milyon dolar olan söz konusu 8 şirket için bugüne kadar faizlenyle birlikte toplam 322 milyon dolarhk bir ödeme yapmış oldular. ÇEAŞ ve Kepez ile Trabzon ve Gaziantep Çimento'nun borcunu bitiren Uzanlar, Ladik, Şanlıurfa ve Bartın Çimento fabrikalan ile TOE için de bu ay ve gelecek ay ıçerisinde toplam 43 milyon dolarhk bir ödeme yapacaklar. Uzanlar'ın sadece TOE için ekim ayında ödenmek üzere Özelleştirme ldaresi'ne 1 milyon dolar borcu kalacak. oluşturması beklenen Ereğ- li Demir Çelik Fabrikala- n'nın da yüzde 30 hissesi- ne talip oldular. İlk olarak 1992 yılında 52 milyon 696 milyon dolar bedelle Gazi- antep Çimento'nun yüzde 99.73'ünü ve 32 milyon 551 bin dolar bedelle Trabzon Çimento'nun yüzde 100'ünü satın alan Uzan ai- lesi, 1993 yılında da TOE'nin 81.35 hissesini 8 milyon dolara aldı. Ancak aradan 10 gün geçmeden TOE'nin kapısına kilit vu- ran Uzanlar 447 işçiyi de kapının önüne koydular. Bu günkü değerlerle 2 trilyon liralık arsaya sahip olduğu belirtilen TOE 80 milyara Uzanlar'a geçmiş oldu. 30 ay vade ile KOl'ye ödeme planı sunan Uzanlar, Türki- ye'nin ilk otomotiv fabrika- sını kapatma nedenini, "Yıüarca zararettiğive bor- cunu ödemediğigerekçesi ile kapatmak zonında kaMık" şeklinde açıkladılar. Bu ara- da işçilerin iddialanna göre Uzan Ailesi mahkeme kara- nna rağmen halen çalışan- lann tasarrufu teşvik fonu- nu ödemedi. İşçilere de borcu TOE'yi yan şirketi MAT ile birlikte bünyelerine ka- tan Uzanlar'ın fon nedeniy- le çalışanlara yaklaşık 10 milyar lira borcu bulundu- ğu belirtiliyor. 1993 yılı Uzanlar için tam bir özelleştirme yılı ol- du. Uzanlar, TOE'den son- ra aynı yıl Ladik Çimen- to'nun tamammı 57 milyon 600 bin dolara, Şanlıurfa Çimento'nun tamamını 57 milyon 406 bin dolara Bar- tın Çimento'nun da yüzde 99.78'ini 20 milyon 570 bin dolara satın aldılar. Uzanlar'ın sonradan en fazla tepki toplayan hisse alımını ise Çukurova Elekt- rik oluşturdu. 1993 yılında bu şirketin yüzde 11.5 his- sesini 81 milyon 97 bin do- lara satın alan Uzanlar, Ke- pez Elektrik'i de kontrol e- den Çukurova'nın yöneti- mini ele geçirebilmek için diğer ortaklarla yoğun bir çatışmaya girdiler. Çukuro- va'nın yönetiminde ağırlık- lı olarak yeralmayı başaran Uzanlar, buradaki uygula- malanyla küçük pay sahip- lerini zarara uğratmakla suçlandılar. Uzanlar'ın da- ha önce özelleştirme kapsa- mından aldıklan bazı çi- mento fabrikalannın hisse senetlerini Çukurova Elekt- rik'in satın alması konusun- da SPK şirket yönetimi hak- kında suç duyurusunda bu- lundu. Uzanlar, bır ara ÇEAŞ' m yönetimini ele geçirmek için giriştikleri faalıyetlerle Sabancı Grubu ile de kapış- tı. Bu kavga Sabancılar'ın ÇEAŞ'taki hisselerini Ak- bank kanalı ile Adabank'a satması sonucunda durul- du. Kavgalı bir genel kuru- lun ardından alınan yöne- tim ardında ÇEAŞ'ın satışı- nın özelleştirme mi tekel- leştirme mi olduğu günler- ce tarüşıhrken. diğer aldık- lan KlT'lerde olduğu gibi burada işçi kıyırruna gitn'k- leri belirtilen, Uzanlar'a ait olan Rumeli Elektrik'in Çukurova ile birlikte Kepez Elektrik'in de yüzde 25.39 hissesini 33 milyon 160 bin dolar bedelle satın aldığı belirtiliyor. Metaş'ın Özelleştirme ldaresi'nde rehinli bulunan yüzde 42.55 hissesini de 57.7 milyon dolar bedelle alması Özelleştirme Yük- sek Kurulu'nca kararlaştı- nlan Uzanlar, Metaş'ta ol- duğu gibi diğer şirketlerde de hisse bedellerini vadeli olarak ödemek üzere anlaş- tılar. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Metre'nin Değişimi Gelişmişlik, "ölçü ile özgürlüğün" dengeli biriiği- dir. Insanoğlu bu ikisini, özellikle de bunlann denge- sini kolay yakalamadı. Özgürlüklerin de ölçülerin de gelişmesi, bunun da çok ötesinde, insanliğın ortak değeri olmalan, ya da evrensel düzlemde "egemen liği için mılyonlarca yı- lın geçmesi gerekti. Ve ilginçtir, bu "/M/'n/>7"evrensel- liği, aynı yıllarda gerçekleşti. Insan haklan evrensel bildirgelerinin öncüsü, bilindiği gibi Fransız Devrimi sırasında yayımlandı. Aynı yıllarda metrik sistem be- nimsendi. Metre, geçen hafta ikiyüzüncü yılını kut- ladı. Metre bundan iki yüzyıl önce 7 Nisan 17951e "or- tak ölçü b/rim/"olarak benimsenmiş. Dogumundaki gecikme gelişmesini etkilemiyor. Başlangıçta Kuzey Kutbu ile Ekvator arasında ve Pans'ten geçen boylamın on milyonda biri olarak ta- nımlanan metre, bu tarihten yaklaşık yüz yıl sonra ge- çen yüzyılda platin ve iridyum alaşımı bir çubuk üze- rinde yeniden tanımlanmış. Daha doğrusu metalin üretimdeki kullanımına koşut olarak metal ile algı- lanmış, bunu öbürtanımlar izlemiş. Son olarak Ulus- lararası Ölçüler örgütü, metreyi, "ışık çağına" geçi- şin bir göstergesi olarak, 1984'te yani onbtr yıl önce bu kez ışığa göre yeniden tanımlamış bulunuyor. Bu nedenle günümüzde ışığın hava boşluğunda 1/299 792 458 saniyede aldığı yol, ya da saniyenin 299 mil- yon 792 bin 458'de biri kadar bir sürede ulaştığı uzaklık, bildiğimiz metredir. Hiç kuşku yok ki, metre, gelecek yüzyılda metre olarak kalacak, ancak bu kez başka ölçülere, "ışık ötesi" ölçülere göre yeniden tanımlanacaktır. özet- le ilk insanın "ayağa kalkmasından" yüzbinler, belki milyonlarca yıl sonra ulaştığı ölçü birimi, üretim sü- recine bağlı olarak tanım değiştiriyor. Ölçü değişmi- yor, ölçünün ölçüsü "üretimle birlikte" değişiyor. Bununlada kalınmıyor, metrenin, büyük ve küçük katlan, sırasıyla, deko, hekto, kilo, mega, giga, tera, peta ve eksa bir yönden, desi, santi, mili, mikro, na- no, piko, femto ve atto öbür yönden, ölçümlerin bi- rimleri oluyor. Beyin gücüne dayalı üretim sınır tanı- mıyor, ancak ölçüyü de elden bırakmıyor; ölçerek üretiyor; üreterek ölçüyor. * • • Gelgelelim, Türkiye çeliğe ulaşma yönünde uğraş verdiği yıllarda, 1 Nisan 1931 'de, ölçü birimi olarak metrik sistemi benimsedi; bundan onbir yıl sonra 1940 yılının 17 Nisanında, yani 55 yıl önce bugün Köy Enstitüleri ışığının kıvancını yaşıyordu. Neydi bu ışık? Köy Enstitüleri ışığı, özünde iş eğitimiydi. işlikler- de "ûretimi" temel alryordu; yaratıcı aklın egemen- liğine dayanıyordu ve tüm bunlan yaygınlaştıracak bir eğitim süreciydi. Yaşamda gerçek yol gösterici, Mustafa Kemal'in özenle vurguladığı gibi, yalnız ve ancak, bilimsel ve teknolojik gelişmeler olmalıydı. Çocuklar ve gençler, yalnız elle tutulur, gözle görü- lür nesnelerle çalışmalı; yetenekleri eleştirel yaratı- cılık ile en ileri düzeyde gelişmeliydi. Bu eğitimde bağnazlığa, tutuculuğa, ilkelliğe yerolamazdı. Met- reyi bile her üretim aşamasında yeniden tanımlayan anlayış, bağnazlığı yok etme amacıyla yola çıkanlar, bagnaz olamazdı. Üretim, özgürleşmedir. Bireyin olduğu kadar top- lumlann da özgürleşmesi, neleri ve nasıl ürettikle- riyle doğru orantılıdır. Çocuklann ve gençlerin yaratıa yeteneklerini en üst düzeyde geliştîrmelerinin yollan 194O'lı yıllann ikinci yansından başlayarak kapatıldı. Ekonomik, dinsel ve siyasal sömürünün sürdürülebilmesi için geniş kitlelerin beyinlerinin içinin ve dışının sanlıp sarmalanması gerekiyordu. Çıkarcılann yerterinde- kalmalan, geniş kitleleri kör ve sağır tutmalan, uya- nışın engellenmesini gerektiriyordu. Tutucular ortak- lığı bunu adım adım başardı. Geriye, arşına dönül- mek istendi. Bilimin ışığına giden yolun yerini önce alacaka- ranlıklar sonra da karanlıklar aldı. Aldı da ne oldu? Türkiye, insangücünün niteliğinin gelişmişliği yönün- den dünyanın en geri kalmış ülkelerinden biridir. Bi- limde, sanatta ve öbür üretim alanlannda, ülke, her geçen gün dünyadaki geüşmelerden biraz daha uzaklaşıyor; ya da uzaklaştınlıyor. Yoğunlaşan sömü- rü süreçleri bireyleri de toplumu da bunaltıyor. Bu satırların yazıldığı sırada arkadaşımız Aydın Engin Cumhuriyet'te, Brezilya'dan dönmekte olan devlet yöneticilerinin sarsıntı geçiren uçaklannın "dü- şüşünün uzunluğunu kelime-ı şahadet ile ölçtükle- rini" yazıyordu. Oyte de olsa sonuç aydınlık doğrul- tusunda olacaktır. Işığa ters dönme, bu yanlış gidiş, geçicidir. Nesnel olarak, geçici olmak zorundadır. fnsan beyninin her geçen gün yeni güzellikler üret- tiği bir süreçte, karanlığı sürekli kılmak olanaklı de- ğildir. Aydınlık, kaçınılmazdır. Önemli olan ülkenin, bi- lim ve tekniğin aydınlığı doğrultusunda yol alması için çaba göstermektir. DUNYA EKONOMIS1NE BAKIŞ /ERGİN YILDIZOĞLUlOAPi^ Uluslararası para sistemi yol aynmına geldiDolar global döviz rezervle- rinin yüzde 65'ini oluşturuyor. Uluslararası tahvillerin de yüz- de 49'u dolar cinsinden. Do- lar, uluslararası reserv para ve değer taşıyıcı. Ancak son ay- larda dolann mark ve yen kar- şısında değer kaybetmesinde bir hızlanma oldu. Bu üç para arasındaki ilişkiler adeta üç kutuplu bir uluslararası para sistemi oluştumnaya başladı. Bu noktadan ilerisini göımek henüz çok zor. Ancak bazı en- dişe uyandıran işaretler de var. Dolann son aylardaki hızlı gerilemesi her ülkeyi eşit de- recede etkilemedi. ABD Mer- kez Bankası'nın da (FED) do- lan desteklemek için çok bir çaba içinde değilmiş gibi gö- rünmesi bu durumun yansı- ması. Gerçekten de marka ve yene karşı yıl basından bu ya- na sırasıyla yüzde 14 ve yüz- de 11.6 değer kaybeden do- lar, ABD dış ticaretinin bileşi- mi ölçü alındığında gerçekte sadece yüzde 3.4 değer kay- betmiş gözüküyor. Hatta, ABD'nin en önemli ihracat alanlan olan Latin Amerika ve Kanada paraları karşısında dolann değeriendiğinı söyle- mek mümkün. Dolayısıyla do- lann gerilemesi ABD ekono- misini henüz çok fazla etkile- medi. Bu yüzden ABD ekono- misi yavaşlar ve borsa hızla yükselirken FED hem ekono- mik büyümeyi, hem de borsa- yı tehlikeye atarak dolan koru- maya kalkmak istemiyor. Almanya, Avrupa ve Japon- ya'da ise ekonomik koşullar farklı. Almanya'nın sanayi üre- timinin yüzde 20'si ihracata yönelik. Avrupa'nın belli başlı sanayi şirketleri, üretimlerinin yaklaşık yüzde 20'sini ABD'ye satıyor. (The Economist 15.04.95). Japonya'nın ise en büyük ihracat pazan ABD. Bu- na karşılık ABD'nin ihracatı toplam üretiminin yüzde 10'undan daha az. Üstelik bu- nun içinde yüzde 30'dan faz- lasını Meksika ve Kanada ile olan ticareti oluşturuyor. Kısa- cası, Almanya ve Japonya, ABD'den çok daha fazla dış ticarete bağımlı, dolayısıyla döviz oranlarındaki değişme- lerden daha fazla etkileniyor- lar. Almanya bir taraftan de- ğerlenen mark, diğer taraftan da yükselen ücretlerin fiyatlar üzerindeki basıncı arasında sı- kışmışdurumda. Enflasyonist baskılar faızleri yüksek tutma- yı gerektirirken, D-Mark'ın aşı- n değerlenmesini engellemek için faizlerin düşmesi gereki- yor. Doların sürekli değer kay- betmesi Almanya'nın ekono- mi politikasında bir çelişki ya- rattı. Bu yüzden Alman Mali- ye Bakanı ve Bundesbank gu- vernörünün ABD yönetimine yönelttikleri eleştirilerin şidde- ti son haftalarda iyice arttı. Japonya da dolann gerile- mesinden zarar görüyor. Ba- zı hesaplarnalar dolara karşı her bir yenlik artışın, Japon- ya'da, sanayi şirketlerinin ge- lirlerini yüzde 1.7 azalttığını gösterdi. (Business Week 17.04.95). Japon şırketteri sa- dece gelirler açısından değil, mali yükümlülükleri açısından da sıkıntıya düştüler. Japon borsası düşüyor Japon Borsası, yen güçlen- dikçe düşüyor: Yılbaşından bu yana yüzde 20,1989'dan be- ri de yüzde 60 değer kaybet- ti. Bu, borsadaki şırketlerin sermaye değerlerinın benzer oranlarda azalması anlamına geliyor. Öyleyse bu şirketlere, sermaye değerleri karşılığın- da borç vermiş olan bankala- rın durumu oldukça tehlikeli bir hale gelirken, bu şirketlerin yeni borçlar almalan da çok zorlaştı. Diğer taraftan bazı analistler Japon şirketlerinin, 1986'dan bu yana dolann de- ğer kaybetmesine paralel ola- rak, 350 milyar dolar ziyan et- tiklerinı (Guardian 10.04.95) ve halen Japon şirketlerinin defterlerindeki henüz gerçek- leşmemiş zararın 400 milyar dolan bulduğunu ileri sürüyor- lar. (Business We- ek10.04.95). Dolann bu artan basıncına tepki olarak Japon- ya'da Avrupa ve Amerika'ya olan ekonomik bağımlılığın azaltılarak Asya ve Güney As- ya pazarianna yönelmek ge- rektiğini söyleyenlerin etkisi artıyor. Diğer taraftan son yıl- larda yen pahalılaştıkça Ja- pon üreticilerinin gittikçe daha fazla girdi ithalatına başvur- duklan ve üretimlerini Japon- ya dışına Asya ülkelerine, kay- dırmaya hızlandırdıklan görül- dü. Bu birtaraftan Japonya'da iç pazara üretim yapan şirket- leri zor duruma düşürürken, diğer taraftan Japonya ile As- ya ülkeleri arasındaki ekono- mik bağlan güçlendiriyor. Içe kapanma eğilimT Diğer taraftan Asya ülkele- rinde de içe kapanma eğilim- leri güçleniyor. Malezya, Sin- gapur, Tayvan, Güney Kore gi- bi ülkeler, gittikçe daha fazla yen kredisi kullanıyorlar, an- cak ihracatlannın çoğunu do- lar bölgelerine yapıyorlar. Bu yüzden dolann deger kaybet- mesinden bunlar da zarar gör- düler. Ustelikyen değerlendik- çe Japonya'ya olan borçları da hızla yükseldi. Şimdi, Ma- lezya Devlet Başkanı Mahatir Muhammed'in başı çektiği bir eğilim, ABD'yi bölgede ku- rulacak bir serbest ticaret blo- kunun dışında bırakmak için çabalıyor. Özetle, dolar değer kaybe- derken, ABD'nin iç ekonomik dinamikleri, bu süreci engelle- mek için gerekenleri yapmaya izin vermiyor. Bu gelişme do- lann daha ne kadar uluslara- rası reserv para ve değer taşı- yıcı olmaya devam edeceği sorusunu da ister istemez gündeme getirdi, yeni bir ulus- lararası para sistemi arayışına yol açtı. Ancak ne Japonya ne de Almanya, (ya da Avrupa Topluluğu), bir uluslararası ge- nel eşdegeri destekleyecek koşullara sahipler. Örneğin bir uluslararası genet eşdegeri destekleyebilmek için, o ülke- nin ihracatının ekonomisi için- deki payının ufak olması, bu- na karşılık bu genel eşdegeri dünyanın her yerinde koruya- bileek kapasitede bir askeri güçe sahip olması gerekiyor. Öyleyse üç güçlü paradan oluşan bir sistem içinde, bu paralan temsil eden ekonomi- lerin kendi bölgelerine kapa- narak parasal istikrarsızlığa karşı korunmaya çalışmalan, yani bloklaşma güçlü bir ola- sılık olarak beliriyor. Bu nokta- da 'ama globalleşme...' diye itiraz edecek olanlara, global- leşme eğiliminin, mali piyasa- lann dışında, henüz böyle bir bloklaşmayi engelleyecekgü- ce ulaşmadığını hatırlatmak isterim. Örneğin uluslararası yatınmlardan yapılan üretimin toplam global üretime oranı sadece yüzde 8.5. Bu oran yüz yılın başındaki yüzde 9'un bile hâlâ gerisinde; gelişmiş ülkejerin yaptıklan toplam sa- nayi malları ithalatı içinde ge- lişmekte olan ülkelerin payı da yüzde 2'yi geçmiyor. Alman- ya/Avrupa ticareti içinde Avru- pa ülkelerinin; Japonya/Asya ticareti içinde Asya ülkelerinin ve ABD/NAFTA ülkeleri tica- reti içinde NAFTA ülkelerinin ağıriığı ise gözle görülür bir şe- kilde artıyor (OECD, aralık 1994). Öyleyse bir bloklaşma eğilimi var. Tarih bize bir uluslararası re- serv paradan diğerine geçişin uzun ve sancılı olduğunu ve bu sürecin içinde ticaret sa- vaşlan ve hatta sıcak savaştar da dahil birçok sarsıntının ya- şanabildiğini gösterdi. Dolann değer kaybetmesindeki hız- lanmaya ve bunun bazı özel- liklerine baktığımızda artık böyle bir sürecin başladığını, dünya ekonomisinin bir yol aynmında durduğunu düşün- mek çok yanlış olmaz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle