Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 NİSAN 1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI
Vergi gelir
hedefi revize
edildi
• A>fKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Maliye Bakanı
Ismet Attila. bu yılın ilk üç
aymda vergi gelirlerinde
ortaya çıkan başanlı
göstergeler sonucu, genel
bütçe vergi gelirleri
hedefinin 880 trilyon
liradan 997 trilyon liraya
yükseltildiğini bildirdi.
Bakan Attila, yaptığı
açıklamada. bu yılın ilk üç
ayinda vergi gelirlerinde
sağlanan başannın, bütçe
açığinın azalmasında ve
faizler genel seviyesinin
düşmesinde en önemli
etken olduğunu kaydetti.
Attila, 1995 yılı için
yapılan tahminlerde, 880
trilyon lira olarak
planlanan genel bütçe
vergi gelirleri hedefinin
yüzde 13.3 artışla 997
trilyon liraya çıkanldığını
belirtti.
Köy Hizmetleri
atakta
• VİRANŞEHİR
(Cumhuriyet) - Köy
Hizmetleri Genel
Müdürlügü'nün 1995
yılında 15 bin kilometre
yolu yapacağı ya da
onaracağı bildirildi. Köy
Hizmetleri Genel Müdürü
Muhittin Özyardımcı.
geçen yıl 7324 birime içme
suyu götürüldüğünü
belirterek içme suyu
bulunmayan yerleşim yeri
bırakmayacaklannı
söyledi.
htiatatçıya
kolaylık
• ANKARA (AA) - Dış
Ticaret Müsteşarlığı,
standart denetimleri için
ithalatçının haftalarca
bekletılmesini önlemek
amacıyla, Türk
Standartlan Enstitüsü
(TSE) ve Gümrük
MüsteşarlığVna birer yazı
gönderdi. Dış Ticaret
Müsteşarlığı
yetkililerinden alınan
bilgiye göre TSE ve
Gümrük Müsteşarlığı'na
gönderilen yaalarda,
denetimlerde uygunluk
değerlendirmelerinin hangi
açilardan yapılması
gerektıgi ve ithaline izin
verilecek ürünlerde
aranacak özellikler
konusuna açıklık getirildi.
Petrol
üretîminde
gerileme
• ANKARA (ANKA)-
Türkiye'nin enerjiye olan
ihtiyacı her geçen gün
artarken ve bunun için
yurtdışı kaynaklara
yönelinirken en temel
enerji maddelerinden olan
petrol üretimi sürekli
geriliyor. Petrol tşleri
Genel Müdürlüğü'nden
edinilen verilere göre
Türkiye'nin bu yılın ilk iki
ayındaki ham petrol
üretimi geçen yılın aynı
dönemine göre yüzde 6.4
oranında azalarak 5709 bin
tona indi.
İznrir'de 5 Nisan
sorgulandı
• İZMİR(AA)-
Ekonomıst Arslan Başer
Kafaoğlu, döviz kurlannda
enflasyonun üzerinde
yükselme olmaması
halinde, yeni bir ekonomik
krizin gündeme
gelebileceğini söyledi.
Birleşik Sosyalist Parti
lzmir 11 Örgütü tarafından
düzenlenen '5 Nisan
Kararlan ve Özelleştirme'
konulu panelde konuşan
Kafaoğlu, döviz bolluğu
yaşandığı halde,
hükümetın IMF ile
gereksiz bir 'Stand-By'
anlaşması imzaladığım öne
sürdü.
TLfazlası
rekora gidîyor
• ANKARA (ANKA)-
Pıyasadaki likidite, gittikçe
kronikleşme egilimi
gösteriyor. Önceki aylarda
hafta sonlan itibanyla 300-
500 mılyon dolar
dûzeyinde seyreden Türk
Lırası likidite fazlası son
haftalarda 1 milyar dolann
ûzerine çıkmaya başladı.
Mart sonunda 23.7 trilyon
lira dûzeyinde bulunan
Merkez Bankası'nın açık
p.yasa işlemlerinden doğan
borcu ile bankalann
Merkez Bankası nezdinde
balundurduklan serbest
oianaklannın toplamının
duşturduğu likidite
fazlası, nısanın ilk
raftasında inanılmaz bir
jükselişle 49.8 trilyon
lraya (yaklaşık 1.2 milyar
tfolar) tırmandı.
KâğıttafiyathflmecesiKullanıcı firmalar, SjEKA'yı kâğıt fiyatlanna 'keyfi zam' yapmakla suçlarken, SEKA ise
kendini, 'Fiyatlan DİE aylık toptan eşya fiyat endeksi oranında arttınyoruz' diye savunuyor
AHMETÇELİK
Kâğıtta fiyat bilmecesi. SEKA yük-
selen maliyetleri ıleri sürerek fiyat ar-
tışlannı rutine bağlarken, kâğıdın gel-
diği fiyat seviyesi üretimi zorlamaya
başladı. Basından tekstile kadar he-
men her sektörde kullarulan ve girdi
maliyetlerinin önemli kalemlerinden
birini oluşturan kâğıt fıyatlannın na-
sıl belirlendiği konusunda yapılan
açıklamalarda tam bir karmaşa hâkim.
Firmalar SEKA'yı keyfi zam yapmak-
la suçlarken, SEKA yetkılileri ise kâ-
ğıt fiyatlannı DİE aylık toptan eşya fi-
yat endeksine göre artırdıklannı belir-
tiyor.
SEKA'yı hangi kâğıt cinsinde talep
yüksekse ona zam yapmakla suçlayan
birözel sektöryetkilisi, "Gecenyükâ-
ğıda 125 bin tonla en fazJa talep okul
kitaplan ve tekstil sektöründen geldi.
SEKA'nın kapasitesi ise 90 bin tondu.
Buna rağmen 70 bin ton üretim yapan
işletme. talebi karşılayamayınca fiyat-
lan artürdı. Gazete kâğıdında da aynı
şeyi yapıyor" diye konuştu.
Konuyla ilgili olarak görüşlerine
başvurduğumuz gömlek üreticisi Mo-
da Teks Yönetim Kurulu Üyesi ve Ge-
nel Müdürü Hasan Figen, SEKA'nın
talebe dahi bakmadan gömlek kâğıtla-
nna sürekli zam yaptığını belirtti. Ya-
pılan zamlann maliyeti önemli ölçüde
arttırdığına dikkat çeken Hasan Fıgen,
şöyle konuştu:
" Geçen yü büyûk bir ekonomik kriz
yaşadık. 1994 yılına 14 bin 500 liradan
giren dolar, nisan ayında birden 42 bin-
lere yükseldi. SEKA ise bristol kâğıt fi-
yatlannı dö^ize göre beliriediği için d o
lardaki arüş oranında fıyaüanna sü-
rekli zam yaptı. Daha sonra Merkez
Bankası müdahalesiyle dolar 25 binle-
re kadar düştü. Ancak SEKA'nın kâ-
ğıt fryatiannda kullandıgı dolar endek-
si 42 binlerde kalmaya devam etti. Şu
anda ise dolann fiyan 42 bin olmasuıa
rağmen SEKA'nın endeksi 55 binler-
de."
Gömlek kâğıtlannı Avrupa dan da-
ha ucuza temin etmenin mümkün ol-
duğuna da dikkat çeken Hasan Figen.
"Teşvikler kapsamında gümrüksüz it-
halat yapma olanağumz var. Ama SE-
KA ffyat artnnp da talep Avnıpa'ya
kaydığında bu kezde oradaki firmalar
durumdan faydalanarak fiyat artun-
yorlar"dıye konuştu.
SEKA'nın maliyetin altmda fiyat-
larla kâğıt sattığmı ileri süren Mopak
Kâğıt Karton Sanayii Pazarlama Mü-
dürü tsmet Göknil,u
Çünkü hammad-
de konusunda dışanya bağunh. Setûlo-
zun dolarbazındaki fiyaü isesürekii ar-
öyor. Gerek Mopak'ın gerekse SE-
KA'nın her ay yüzde 5 ile 10 arasında
zam yapması gerekiyor. Çünkü ham-
madde fıvatian periyodik olarak arü-
yor" diye konuştu. Göknil. "*Kâğıt
hammaddesine Uzakdoğu'dan yoğun
bir talep var. Hammadde bulrnakgide-
rek güçleşiyor. Bu yüzden defi\atlar ve
maliyeüer arüyor" dedi.
Hurdaya dayalı üçüncü hamur kâğıt
üretimiyle ilgili olarak ise "Dövizdeki
hızh arüşla üçüncü hamur kâğıt itha-
lad kesildi. SEKA da hurda kâğıda
yüklendive hurda kâğıtfiyatlan da art-
h. Hurda fiyatlanndaki arrjşın kâğıt fi-
yaona yansıtüması kaçınılmaz" diyen
Göknil'in bu değerlendirmesi kâğıt
kullanıcılan tarafından. "Kendi zam-
lannı tutartı hale gedrebibnek için SE-
KA'nın yapüğı zamlan savunmak zo-
nında kabvoriar" şeklinde yorumlan-
dı.
Açıklamalannda üçüncü hamur,
okul kitap kâgıtlan, formika, gri kar-
ton, beyaz kraft ve birinci hamur gibi
kâğıt fiyatlanna DlE'nin aylık toptan
eşya fiyat endeksi artış oranlannda
zam yaptıklannı dile getiren SEKA
yetkilileri, diğer kâğıt ve karton cins-
lerinin ise piyasa koşullanna göre be-
lirlendiğini ifade ettiler.
SEKA 3. hamur gazete kâğıdı
fiyat artısı (/TL)
Aralık
Aralık
Aralık
Ocak
Şubat
Mays
Temmuz
Ocak
Haziran
Aralık
Ocak
Ocak
Mart
Nısan
Mayıs
Ha2iran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Aralık
Nisan
Eylül
Ocak
Nisan
Temmuz
Nisan
Haziran
1981
1982
1983
1984
1984
1984
1984
1985
1985
1985
1986
1987
1987
1987
1987
1987
1987
1987
1987
1987
1987
1988
1988
1989
1989
1989
1989
1990
50.00
104.70
119.40
119.40
131.30
167.50
175.50
159.00
238.00
256.00
256.00
266.00
306.00
309.10
312.00
315.00
318.00
321.00
325.00
410.00
600.00
859.00
859.00
1.390.00
1.460.00
1.300.00
1.500.00
1.610.00
Eylül
Kasım
Şubat
Nisan
Temmuz
Temmuz
Ağustos
Ağustos
Eylül
Eylül
Kasım
Aralık
Ocak
Mayıs
Haziran
Temmuz
Eylül
Ocak
Ocak
Nisan
Nisan
Temmuz
Ekim
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
1990
1990
1991
1991
1992
1992
1992
1992
1992
1992
1992
1992
1993
1993
1993
1993
1993
1994
19940
1994
1994
1994
1994
1995
1995
19950
1995
1.755.00
1.840.00
2.130.00
2.330.00
2.330.00
2.860.00
3.100.00
2.560.00
3.350.00
2.760.00
3.700.00
4.100.00
4.800.00
5.500.00
5.660.00
5.830.00
6.120.00
7.050.00
5.992.00
13.750.00
11.687.00
13.750.00
17.000.00
20.000.00
21.680.00
23.200.00
24.700.00
C)1yıM fiyat arbşı
KlT'leri alan şirketlerle bile çatışmaya düşen hükümetler en rahat özelleştirmeyi Uzanlar'la yaptı
Özelleştirmede Uzanlaştırma başansıEkonomi Servisi- Özel-
leştirme konusunda 1986
yılından bu yana bir arpa
boyu yol alamayan hükü-
metler Uzanlaştırma konu-
sunda oldukça başanlı ol-
du. Özelleştirmede kamu-
oyundan gelen baskılar dı-
şında KİT'leri sattığı özel
sektör kuruluşlanyla da sü-
rekli anlaşmazlıklara düşe-
rek çeşitli tavizler veren hü-
kümetler en rahat özelleş-
tirmeleri Uzanlar'la yaptı.
Hükümetler Uzan Ailesi ile
özelleştirme konusunda he-
men hemen hiçbir çatışma-
ya girmediler, ancak verim-
siz işletmelerin verimlilik-
lerini artırmak ve ekonomi-
ye kazandırmak amacını ta-
şıyan özelleştirme bu nok-
ta da "Uzanlaştınna çenge-
K"ne takıldı. Adlan Ahmet
Özal'la birlikte kurduklan
televizyonla duyulmaya
başlayan, daha sonra ise sa-
tın aldıklan KtT'lerle gün-
demin ilk maddelerine ka-
dar tırmanan Uzanlar şim-
diye kadar özelleştirmeye
çıkanlan dokuz şirketin his-
selerini toplam 400 milyon
dolar bedelle satın aldılar.
Ailenin ÖlB'yebugüne ka-
dar faizleriyle birlikte top-
lam 322 milyon dolar öde-
dikleri belirtiliyor.
En son yüzde 42.55 ora-
nındaki hissesini satın ala-
rak Metaş'ın büyük bir bö-
lümünü ele geçiren Uzan-
lar, daha önce de özelleştir-
me kapsamında Bartın,
Trabzon, Gaziantep, Ladik
ve Şanlıurfa çimento fabri-
kalannın tümünü, Çukuro-
va ve Kepez Elektrik şirket-
lerinin bir bölümünü ve
TOE'yi aldı. Uzan Ailesi,
şimdiye kadar yapılmış
özelleştirmelerin satış fiya-
tı açısından en büyüğünü
Uzanlar, TOE'yi aldıktan 10gün sonra kaptsmakflh vurdu.
Uzanlar'ın özelleştirme cetvelı
Şirkeder
Çukurova Elektrik
Kepez Elektrik
Bartın Çimento
Ladik Çimento
Ş.Urfa Çimento
Gaziantep Çimento
Trabzon Çimento
TOE
METAŞ
Paylan
11.25
25.39
99.78
100.00
100.00
99.73
100.00
81.35
42.55
Fiyat
81.096
33.158
. 20.568
57.598
57.405
52.696
32.551
8.000
57.900
Tarih
16/2/1993-23/6/1994
16/2/1993
6/3/1993
21/4/1993
21/4/1993
3/12/1992
3/12/1992
14/4/1993
15/4/1994
322 milyon dolar ödeme
ANKARA(ANKA) - Uzanlar,
sözleşmesi henüz imzalanmayan Metaş
dışında kalma 8 şirketin hisseleri için
her birinin sözleşme tarihinde olmak
üzere peşin olarak toplam 127 milyon
dolar ödediler. Taksitlendirilen tutarlar
içinde yine bugüne kadar çeşitli
tarihlerde faizleriyle birlikte toplam 195
milyon dolarhk bir ödemede bulundular
Başlangıçtaki toplam değeri 343 milyon
dolar olan söz konusu 8 şirket için
bugüne kadar faizlenyle birlikte toplam
322 milyon dolarhk bir ödeme yapmış
oldular. ÇEAŞ ve Kepez ile Trabzon ve
Gaziantep Çimento'nun borcunu bitiren
Uzanlar, Ladik, Şanlıurfa ve Bartın
Çimento fabrikalan ile TOE için de bu
ay ve gelecek ay ıçerisinde toplam 43
milyon dolarhk bir ödeme yapacaklar.
Uzanlar'ın sadece TOE için ekim ayında
ödenmek üzere Özelleştirme ldaresi'ne
1 milyon dolar borcu kalacak.
oluşturması beklenen Ereğ-
li Demir Çelik Fabrikala-
n'nın da yüzde 30 hissesi-
ne talip oldular. İlk olarak
1992 yılında 52 milyon 696
milyon dolar bedelle Gazi-
antep Çimento'nun yüzde
99.73'ünü ve 32 milyon 551
bin dolar bedelle Trabzon
Çimento'nun yüzde
100'ünü satın alan Uzan ai-
lesi, 1993 yılında da
TOE'nin 81.35 hissesini 8
milyon dolara aldı. Ancak
aradan 10 gün geçmeden
TOE'nin kapısına kilit vu-
ran Uzanlar 447 işçiyi de
kapının önüne koydular. Bu
günkü değerlerle 2 trilyon
liralık arsaya sahip olduğu
belirtilen TOE 80 milyara
Uzanlar'a geçmiş oldu. 30
ay vade ile KOl'ye ödeme
planı sunan Uzanlar, Türki-
ye'nin ilk otomotiv fabrika-
sını kapatma nedenini,
"Yıüarca zararettiğive bor-
cunu ödemediğigerekçesi ile
kapatmak zonında kaMık"
şeklinde açıkladılar. Bu ara-
da işçilerin iddialanna göre
Uzan Ailesi mahkeme kara-
nna rağmen halen çalışan-
lann tasarrufu teşvik fonu-
nu ödemedi.
İşçilere de borcu
TOE'yi yan şirketi MAT
ile birlikte bünyelerine ka-
tan Uzanlar'ın fon nedeniy-
le çalışanlara yaklaşık 10
milyar lira borcu bulundu-
ğu belirtiliyor.
1993 yılı Uzanlar için
tam bir özelleştirme yılı ol-
du. Uzanlar, TOE'den son-
ra aynı yıl Ladik Çimen-
to'nun tamammı 57 milyon
600 bin dolara, Şanlıurfa
Çimento'nun tamamını 57
milyon 406 bin dolara Bar-
tın Çimento'nun da yüzde
99.78'ini 20 milyon 570 bin
dolara satın aldılar.
Uzanlar'ın sonradan en
fazla tepki toplayan hisse
alımını ise Çukurova Elekt-
rik oluşturdu. 1993 yılında
bu şirketin yüzde 11.5 his-
sesini 81 milyon 97 bin do-
lara satın alan Uzanlar, Ke-
pez Elektrik'i de kontrol e-
den Çukurova'nın yöneti-
mini ele geçirebilmek için
diğer ortaklarla yoğun bir
çatışmaya girdiler. Çukuro-
va'nın yönetiminde ağırlık-
lı olarak yeralmayı başaran
Uzanlar, buradaki uygula-
malanyla küçük pay sahip-
lerini zarara uğratmakla
suçlandılar. Uzanlar'ın da-
ha önce özelleştirme kapsa-
mından aldıklan bazı çi-
mento fabrikalannın hisse
senetlerini Çukurova Elekt-
rik'in satın alması konusun-
da SPK şirket yönetimi hak-
kında suç duyurusunda bu-
lundu.
Uzanlar, bır ara ÇEAŞ' m
yönetimini ele geçirmek
için giriştikleri faalıyetlerle
Sabancı Grubu ile de kapış-
tı. Bu kavga Sabancılar'ın
ÇEAŞ'taki hisselerini Ak-
bank kanalı ile Adabank'a
satması sonucunda durul-
du. Kavgalı bir genel kuru-
lun ardından alınan yöne-
tim ardında ÇEAŞ'ın satışı-
nın özelleştirme mi tekel-
leştirme mi olduğu günler-
ce tarüşıhrken. diğer aldık-
lan KlT'lerde olduğu gibi
burada işçi kıyırruna gitn'k-
leri belirtilen, Uzanlar'a ait
olan Rumeli Elektrik'in
Çukurova ile birlikte Kepez
Elektrik'in de yüzde 25.39
hissesini 33 milyon 160 bin
dolar bedelle satın aldığı
belirtiliyor.
Metaş'ın Özelleştirme
ldaresi'nde rehinli bulunan
yüzde 42.55 hissesini de
57.7 milyon dolar bedelle
alması Özelleştirme Yük-
sek Kurulu'nca kararlaştı-
nlan Uzanlar, Metaş'ta ol-
duğu gibi diğer şirketlerde
de hisse bedellerini vadeli
olarak ödemek üzere anlaş-
tılar.
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Metre'nin Değişimi
Gelişmişlik, "ölçü ile özgürlüğün" dengeli biriiği-
dir. Insanoğlu bu ikisini, özellikle de bunlann denge-
sini kolay yakalamadı.
Özgürlüklerin de ölçülerin de gelişmesi, bunun da
çok ötesinde, insanliğın ortak değeri olmalan, ya da
evrensel düzlemde "egemen liği için mılyonlarca yı-
lın geçmesi gerekti. Ve ilginçtir, bu "/M/'n/>7"evrensel-
liği, aynı yıllarda gerçekleşti. Insan haklan evrensel
bildirgelerinin öncüsü, bilindiği gibi Fransız Devrimi
sırasında yayımlandı. Aynı yıllarda metrik sistem be-
nimsendi. Metre, geçen hafta ikiyüzüncü yılını kut-
ladı.
Metre bundan iki yüzyıl önce 7 Nisan 17951e "or-
tak ölçü b/rim/"olarak benimsenmiş.
Dogumundaki gecikme gelişmesini etkilemiyor.
Başlangıçta Kuzey Kutbu ile Ekvator arasında ve
Pans'ten geçen boylamın on milyonda biri olarak ta-
nımlanan metre, bu tarihten yaklaşık yüz yıl sonra ge-
çen yüzyılda platin ve iridyum alaşımı bir çubuk üze-
rinde yeniden tanımlanmış. Daha doğrusu metalin
üretimdeki kullanımına koşut olarak metal ile algı-
lanmış, bunu öbürtanımlar izlemiş. Son olarak Ulus-
lararası Ölçüler örgütü, metreyi, "ışık çağına" geçi-
şin bir göstergesi olarak, 1984'te yani onbtr yıl önce
bu kez ışığa göre yeniden tanımlamış bulunuyor. Bu
nedenle günümüzde ışığın hava boşluğunda 1/299
792 458 saniyede aldığı yol, ya da saniyenin 299 mil-
yon 792 bin 458'de biri kadar bir sürede ulaştığı
uzaklık, bildiğimiz metredir.
Hiç kuşku yok ki, metre, gelecek yüzyılda metre
olarak kalacak, ancak bu kez başka ölçülere, "ışık
ötesi" ölçülere göre yeniden tanımlanacaktır. özet-
le ilk insanın "ayağa kalkmasından" yüzbinler, belki
milyonlarca yıl sonra ulaştığı ölçü birimi, üretim sü-
recine bağlı olarak tanım değiştiriyor. Ölçü değişmi-
yor, ölçünün ölçüsü "üretimle birlikte" değişiyor.
Bununlada kalınmıyor, metrenin, büyük ve küçük
katlan, sırasıyla, deko, hekto, kilo, mega, giga, tera,
peta ve eksa bir yönden, desi, santi, mili, mikro, na-
no, piko, femto ve atto öbür yönden, ölçümlerin bi-
rimleri oluyor. Beyin gücüne dayalı üretim sınır tanı-
mıyor, ancak ölçüyü de elden bırakmıyor; ölçerek
üretiyor; üreterek ölçüyor.
* • •
Gelgelelim, Türkiye çeliğe ulaşma yönünde uğraş
verdiği yıllarda, 1 Nisan 1931 'de, ölçü birimi olarak
metrik sistemi benimsedi; bundan onbir yıl sonra
1940 yılının 17 Nisanında, yani 55 yıl önce bugün Köy
Enstitüleri ışığının kıvancını yaşıyordu.
Neydi bu ışık?
Köy Enstitüleri ışığı, özünde iş eğitimiydi. işlikler-
de "ûretimi" temel alryordu; yaratıcı aklın egemen-
liğine dayanıyordu ve tüm bunlan yaygınlaştıracak
bir eğitim süreciydi. Yaşamda gerçek yol gösterici,
Mustafa Kemal'in özenle vurguladığı gibi, yalnız ve
ancak, bilimsel ve teknolojik gelişmeler olmalıydı.
Çocuklar ve gençler, yalnız elle tutulur, gözle görü-
lür nesnelerle çalışmalı; yetenekleri eleştirel yaratı-
cılık ile en ileri düzeyde gelişmeliydi. Bu eğitimde
bağnazlığa, tutuculuğa, ilkelliğe yerolamazdı. Met-
reyi bile her üretim aşamasında yeniden tanımlayan
anlayış, bağnazlığı yok etme amacıyla yola çıkanlar,
bagnaz olamazdı.
Üretim, özgürleşmedir. Bireyin olduğu kadar top-
lumlann da özgürleşmesi, neleri ve nasıl ürettikle-
riyle doğru orantılıdır.
Çocuklann ve gençlerin yaratıa yeteneklerini en
üst düzeyde geliştîrmelerinin yollan 194O'lı yıllann
ikinci yansından başlayarak kapatıldı. Ekonomik,
dinsel ve siyasal sömürünün sürdürülebilmesi için
geniş kitlelerin beyinlerinin içinin ve dışının sanlıp
sarmalanması gerekiyordu. Çıkarcılann yerterinde-
kalmalan, geniş kitleleri kör ve sağır tutmalan, uya-
nışın engellenmesini gerektiriyordu. Tutucular ortak-
lığı bunu adım adım başardı. Geriye, arşına dönül-
mek istendi.
Bilimin ışığına giden yolun yerini önce alacaka-
ranlıklar sonra da karanlıklar aldı. Aldı da ne oldu?
Türkiye, insangücünün niteliğinin gelişmişliği yönün-
den dünyanın en geri kalmış ülkelerinden biridir. Bi-
limde, sanatta ve öbür üretim alanlannda, ülke, her
geçen gün dünyadaki geüşmelerden biraz daha
uzaklaşıyor; ya da uzaklaştınlıyor. Yoğunlaşan sömü-
rü süreçleri bireyleri de toplumu da bunaltıyor.
Bu satırların yazıldığı sırada arkadaşımız Aydın
Engin Cumhuriyet'te, Brezilya'dan dönmekte olan
devlet yöneticilerinin sarsıntı geçiren uçaklannın "dü-
şüşünün uzunluğunu kelime-ı şahadet ile ölçtükle-
rini" yazıyordu. Oyte de olsa sonuç aydınlık doğrul-
tusunda olacaktır. Işığa ters dönme, bu yanlış gidiş,
geçicidir. Nesnel olarak, geçici olmak zorundadır.
fnsan beyninin her geçen gün yeni güzellikler üret-
tiği bir süreçte, karanlığı sürekli kılmak olanaklı de-
ğildir. Aydınlık, kaçınılmazdır. Önemli olan ülkenin, bi-
lim ve tekniğin aydınlığı doğrultusunda yol alması için
çaba göstermektir.
DUNYA EKONOMIS1NE BAKIŞ /ERGİN YILDIZOĞLUlOAPi^
Uluslararası para sistemi yol aynmına geldiDolar global döviz rezervle-
rinin yüzde 65'ini oluşturuyor.
Uluslararası tahvillerin de yüz-
de 49'u dolar cinsinden. Do-
lar, uluslararası reserv para ve
değer taşıyıcı. Ancak son ay-
larda dolann mark ve yen kar-
şısında değer kaybetmesinde
bir hızlanma oldu. Bu üç para
arasındaki ilişkiler adeta üç
kutuplu bir uluslararası para
sistemi oluştumnaya başladı.
Bu noktadan ilerisini göımek
henüz çok zor. Ancak bazı en-
dişe uyandıran işaretler de var.
Dolann son aylardaki hızlı
gerilemesi her ülkeyi eşit de-
recede etkilemedi. ABD Mer-
kez Bankası'nın da (FED) do-
lan desteklemek için çok bir
çaba içinde değilmiş gibi gö-
rünmesi bu durumun yansı-
ması. Gerçekten de marka ve
yene karşı yıl basından bu ya-
na sırasıyla yüzde 14 ve yüz-
de 11.6 değer kaybeden do-
lar, ABD dış ticaretinin bileşi-
mi ölçü alındığında gerçekte
sadece yüzde 3.4 değer kay-
betmiş gözüküyor. Hatta,
ABD'nin en önemli ihracat
alanlan olan Latin Amerika ve
Kanada paraları karşısında
dolann değeriendiğinı söyle-
mek mümkün. Dolayısıyla do-
lann gerilemesi ABD ekono-
misini henüz çok fazla etkile-
medi. Bu yüzden ABD ekono-
misi yavaşlar ve borsa hızla
yükselirken FED hem ekono-
mik büyümeyi, hem de borsa-
yı tehlikeye atarak dolan koru-
maya kalkmak istemiyor.
Almanya, Avrupa ve Japon-
ya'da ise ekonomik koşullar
farklı. Almanya'nın sanayi üre-
timinin yüzde 20'si ihracata
yönelik. Avrupa'nın belli başlı
sanayi şirketleri, üretimlerinin
yaklaşık yüzde 20'sini ABD'ye
satıyor. (The Economist
15.04.95). Japonya'nın ise en
büyük ihracat pazan ABD. Bu-
na karşılık ABD'nin ihracatı
toplam üretiminin yüzde
10'undan daha az. Üstelik bu-
nun içinde yüzde 30'dan faz-
lasını Meksika ve Kanada ile
olan ticareti oluşturuyor. Kısa-
cası, Almanya ve Japonya,
ABD'den çok daha fazla dış
ticarete bağımlı, dolayısıyla
döviz oranlarındaki değişme-
lerden daha fazla etkileniyor-
lar. Almanya bir taraftan de-
ğerlenen mark, diğer taraftan
da yükselen ücretlerin fiyatlar
üzerindeki basıncı arasında sı-
kışmışdurumda. Enflasyonist
baskılar faızleri yüksek tutma-
yı gerektirirken, D-Mark'ın aşı-
n değerlenmesini engellemek
için faizlerin düşmesi gereki-
yor. Doların sürekli değer kay-
betmesi Almanya'nın ekono-
mi politikasında bir çelişki ya-
rattı. Bu yüzden Alman Mali-
ye Bakanı ve Bundesbank gu-
vernörünün ABD yönetimine
yönelttikleri eleştirilerin şidde-
ti son haftalarda iyice arttı.
Japonya da dolann gerile-
mesinden zarar görüyor. Ba-
zı hesaplarnalar dolara karşı
her bir yenlik artışın, Japon-
ya'da, sanayi şirketlerinin ge-
lirlerini yüzde 1.7 azalttığını
gösterdi. (Business Week
17.04.95). Japon şırketteri sa-
dece gelirler açısından değil,
mali yükümlülükleri açısından
da sıkıntıya düştüler.
Japon borsası
düşüyor
Japon Borsası, yen güçlen-
dikçe düşüyor: Yılbaşından bu
yana yüzde 20,1989'dan be-
ri de yüzde 60 değer kaybet-
ti. Bu, borsadaki şırketlerin
sermaye değerlerinın benzer
oranlarda azalması anlamına
geliyor. Öyleyse bu şirketlere,
sermaye değerleri karşılığın-
da borç vermiş olan bankala-
rın durumu oldukça tehlikeli
bir hale gelirken, bu şirketlerin
yeni borçlar almalan da çok
zorlaştı. Diğer taraftan bazı
analistler Japon şirketlerinin,
1986'dan bu yana dolann de-
ğer kaybetmesine paralel ola-
rak, 350 milyar dolar ziyan et-
tiklerinı (Guardian 10.04.95)
ve halen Japon şirketlerinin
defterlerindeki henüz gerçek-
leşmemiş zararın 400 milyar
dolan bulduğunu ileri sürüyor-
lar. (Business We-
ek10.04.95). Dolann bu artan
basıncına tepki olarak Japon-
ya'da Avrupa ve Amerika'ya
olan ekonomik bağımlılığın
azaltılarak Asya ve Güney As-
ya pazarianna yönelmek ge-
rektiğini söyleyenlerin etkisi
artıyor. Diğer taraftan son yıl-
larda yen pahalılaştıkça Ja-
pon üreticilerinin gittikçe daha
fazla girdi ithalatına başvur-
duklan ve üretimlerini Japon-
ya dışına Asya ülkelerine, kay-
dırmaya hızlandırdıklan görül-
dü. Bu birtaraftan Japonya'da
iç pazara üretim yapan şirket-
leri zor duruma düşürürken,
diğer taraftan Japonya ile As-
ya ülkeleri arasındaki ekono-
mik bağlan güçlendiriyor.
Içe kapanma eğilimT
Diğer taraftan Asya ülkele-
rinde de içe kapanma eğilim-
leri güçleniyor. Malezya, Sin-
gapur, Tayvan, Güney Kore gi-
bi ülkeler, gittikçe daha fazla
yen kredisi kullanıyorlar, an-
cak ihracatlannın çoğunu do-
lar bölgelerine yapıyorlar. Bu
yüzden dolann deger kaybet-
mesinden bunlar da zarar gör-
düler. Ustelikyen değerlendik-
çe Japonya'ya olan borçları
da hızla yükseldi. Şimdi, Ma-
lezya Devlet Başkanı Mahatir
Muhammed'in başı çektiği
bir eğilim, ABD'yi bölgede ku-
rulacak bir serbest ticaret blo-
kunun dışında bırakmak için
çabalıyor.
Özetle, dolar değer kaybe-
derken, ABD'nin iç ekonomik
dinamikleri, bu süreci engelle-
mek için gerekenleri yapmaya
izin vermiyor. Bu gelişme do-
lann daha ne kadar uluslara-
rası reserv para ve değer taşı-
yıcı olmaya devam edeceği
sorusunu da ister istemez
gündeme getirdi, yeni bir ulus-
lararası para sistemi arayışına
yol açtı. Ancak ne Japonya ne
de Almanya, (ya da Avrupa
Topluluğu), bir uluslararası ge-
nel eşdegeri destekleyecek
koşullara sahipler. Örneğin bir
uluslararası genet eşdegeri
destekleyebilmek için, o ülke-
nin ihracatının ekonomisi için-
deki payının ufak olması, bu-
na karşılık bu genel eşdegeri
dünyanın her yerinde koruya-
bileek kapasitede bir askeri
güçe sahip olması gerekiyor.
Öyleyse üç güçlü paradan
oluşan bir sistem içinde, bu
paralan temsil eden ekonomi-
lerin kendi bölgelerine kapa-
narak parasal istikrarsızlığa
karşı korunmaya çalışmalan,
yani bloklaşma güçlü bir ola-
sılık olarak beliriyor. Bu nokta-
da 'ama globalleşme...' diye
itiraz edecek olanlara, global-
leşme eğiliminin, mali piyasa-
lann dışında, henüz böyle bir
bloklaşmayi engelleyecekgü-
ce ulaşmadığını hatırlatmak
isterim. Örneğin uluslararası
yatınmlardan yapılan üretimin
toplam global üretime oranı
sadece yüzde 8.5. Bu oran
yüz yılın başındaki yüzde 9'un
bile hâlâ gerisinde; gelişmiş
ülkejerin yaptıklan toplam sa-
nayi malları ithalatı içinde ge-
lişmekte olan ülkelerin payı da
yüzde 2'yi geçmiyor. Alman-
ya/Avrupa ticareti içinde Avru-
pa ülkelerinin; Japonya/Asya
ticareti içinde Asya ülkelerinin
ve ABD/NAFTA ülkeleri tica-
reti içinde NAFTA ülkelerinin
ağıriığı ise gözle görülür bir şe-
kilde artıyor (OECD, aralık
1994). Öyleyse bir bloklaşma
eğilimi var.
Tarih bize bir uluslararası re-
serv paradan diğerine geçişin
uzun ve sancılı olduğunu ve
bu sürecin içinde ticaret sa-
vaşlan ve hatta sıcak savaştar
da dahil birçok sarsıntının ya-
şanabildiğini gösterdi. Dolann
değer kaybetmesindeki hız-
lanmaya ve bunun bazı özel-
liklerine baktığımızda artık
böyle bir sürecin başladığını,
dünya ekonomisinin bir yol
aynmında durduğunu düşün-
mek çok yanlış olmaz.