28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 NİSAN 1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 14.ULUSLARARASI ISTANBUL FlLM FESTlVALl'NDEN IZLENlMLER: Programlan oldukça yüklü olan festivalin yabancı konuklan \atia boğaz gezisine de çıkblar. Geade sohbetier elbette sinemada odaklanıyordu. (Fotoğraflar: UGUR GÜNYÜZ) Ulusal sinema, 'Mickey Mouse'akarşı GAMZE VARIM / ASU \1ARO - 14. Uluslararası tstanbul Film Festi- vali kapsamındaki panellerden birine ka- tılan Rus yönetmen Andrei Konchalovs- ki, festivalde gösterilen filmi 'Alan Yu- murtlayan Tavuk'u 'bir tavıık hakkında bir fîlm' olarak tanımladı. Bu yıl En lyi Yabancı Film Oscan'na değer görülen 'Burnt by the Sun-Güneş Yanığı' adlı fil- mi festivalin açılışında gösterilen ağabe- yi Nilrîta Mihalkov'la birlikte, Türk sine- maseverlerin yakından tanıdığı Koncha- lovski, panelin başında gazetecilerle pa- zarlığa ginşti: Filminı görmeyenlerin so- ru sormasını istemiyordu. - Bugünlerde Çeçenistan'daki savaş hakkında bir komedi," Fındıkkıran' üze- rine bir masal uvarlamasu "Tristan ve Isolde'nin sinema uyariaması ve " Kralı- yet Yolu" adta film üzerine çahsan yönet- men, "Artık Amerika'da çalışmıyorum. Son fîlmimi Avrupa'da yaptım. Avnı- pa'da büyük projelere mali destek bul- mak zor. Bu nedenle tavuklar hakkında fılmler yapıyorum. Daha ucuz oluyor" diyordu. - Konchalovski, ev temizliğine fena halde kafayı takmıştı. Yönetmen geliş- meye ilişkin umutlann kendisi için geri- de kaldığını anlattı: "Herkesin eşit okJu- ğu bir topluma inanmak güzel. Lenin de bunu söylüyordu. Galiba Rusya'nın her zaman otoriter bir güce gereksmimi var. Kimi ülkelerde evler her gün, kimisindf. ayda bir kez, kimisinde de Rusya'da ol- duğu gibi ydda bir temizleniyor. Benim ülkemde bir tek baharda temtdik yapt- hr. Norveçliler ise bunu her gün yapıyor- lar. Bu da politikayı yansıtiyor" - Bu 'temızlık' metafonı oldukça tutui- du. Bir basın mensubu Amerika'da te- mizJik durumlarını sorunca, Koncha- lovski, Amerikalılann Protestan mantı- ğjyla hareket edip her gün temizlik yap- üğıru, bu yüzden de Amerika'da askeri otoritenin herhangi bir temizlik \apma- sına gerek kalmadığını söyledi. Koncha- lovski'nin Amerika'dan Rusva'va dönü- şünün bir nedeni de evinin temizliğine katkjda bulunmaktı. - Söz dönüp dolaşıp Rus sınemasında- ki değişiklıklere geldiğinde Konchalovs- ki'nindeğerlendirmesı şuydu: "Eskiden ideoloji peşinde koşardık, şimdi para pe- şinde koşuyonız". Rusya özelindeki de- ğişiklıklere gelince. gerçi evler, arabalar. televizyonlardeğışmişti ama zihniyetler aynı kalmıştı. Yönetmene göre, insanla- nn temel düşüncelerinin değişmesı de çok gerekli değildi. - Politik iktidara sahip olsaydı, Konc- halovski'nin Rusya için çöziimü ne olur- du? Herşe> den önce bu iktidara sahip ol- mak istemezdi. Çünkii \ anında koruma- lar olmaksızın istediği her yere gitmekten hoşlanıyor. nı. "çok pratik, etkili. rahat ve son dere- cesıkıcı" olarak niteliyordu: "Verimtiük ve etkinlik, sanatın en önemli ölçütü ol- saydu en iyi filmler reklam fılmleri olur- du, en iyi sanatı da MTV'den izlerdik". - 20. yüzyıhn en büyük özelliğinin " Bir görüntü ıshalfne yol açması oiduğunu düşünen Konchalovski, tetevizyona gön- derme yaparak, bütün o görüntü bom- bardunanı içinde hangLsinin değerli oldu- ğuna karar vermenin güçlüğüne degin- di: "O kadar çok görüntüyle karşı karşı- ya kalıyoruz ki bunlar arasındaki değer farkı ortadan kalkıyor". - Rus yönetmen Amerikan düşünce bı- çimine de 'Mkkey Mouse febefesi' ola- rak tanımladı. Bu felsefenin bütün dün- yaya hâkım olmasını kimsenin istemeye- lemesi, bize pek yabancı gelmedi. Zo- aretz'in rol aldığı film çok iyi eleştiriler almasına ve iki ay gösterimde kalması- na karşın, Amerikan filmleri gibi lsrail- li sinemaseverlerin ilgisinı çekmeyı ba- şaramarruştı. Anlaşılan tsrail ve Türk sınemalannın bir ölçüde ortak sorunlan vardı. Ama Zoaretz'ın filminin iki ay gösterimde kalması, en azından Israil'de yerli film- lerin salon bulabildiğini gösteriyordu. - Festival konuklan geçen cuma günü yatla boğaz gezisine çıktüar. Semiramis I adlı yatla boğazın sulanna açılan yaban- cı konukların boğazın güzelliklerinden çok kendi boğazlany la. başka deyişle > i- yecek ve içkilerle ilgilendikleri gözlem- lendi. Gezi, programlan oldukça yogun ir film festivali daha geride kaldı. Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı tarafından düzenlenen 14. Uluslararası tstanbul Film Festivali, büyülü şöleniyle belleklerimizde farklı tatlar içeren birbirinden güzel filmler bırakarak geçip giderken, bütün o telaş ve koşuşturma da sona erdi. 7 abancı sinemacılann tanıtımına yönelik panel ve söyleşiler, Amerikan sinemasının tüm ülkelerin ulusal kimlikleri ve sinemalan için ciddi bir tehdit oluşturduğunu, özellikle lsrail, Yunanistan gibi ülkelerde sinemanm sorunlannın Türk sinemasından aşağı kalır yanı olmadığını ortaya koyuyordu. - Konchalovski'ye göre. bu gezegen- de herkes 20. yüzyılda yaşamıyor. Şu an- da 16. yüzyılda yaşayanlar da var. Üste- Jik yönetmen her ne kadar 21. yüzyılın eşiğinde olsak da, bu çağda hala 16. yüz- yılı yaşayanlann kötübirdurumdaoldu- ğuna ınanmıyor: "Marksistlerin en bü- yük hatası, herkesin aynı hızla 20. yüzyı- la itilmesi oldu. Ben Rusya'nın 16. yüz- yılda oiduguna inanıyorum. Orada yal- nız değiliz". - Söz Marksizmin iyi yanlanna gelin- ce, yönetmen "Bu sistemin ıyı tarafı ne yapmamanız gerektiğini bilmeniz. Bu çok güvenliydi. Sinemacılar ıçın hayat çok kolaydı. En iyi filmler de bu sistem içinde yapıldı" dedL - Konchalovski. Amerikan sineması- ceğini, kendisinin de ulusal kimliklenn korunmasından yana oiduğunu belırtti - ABD denen medya merkezinin bütün ülkelerin sinemacılarmı kendineçekmek- te oiduğunu bclirten Yunanlı yönetmen Patrice Vivancos'a göre, ulusal sinema- lann ve jjenelde sinemanın geleceği ol- dukça vahimdi. Sinemanın kanlı canlı. yaşayan bir sanat dalı olmaktan çıkaca- ğını ifade eden Vivancos gelecekte film- lerin yalnızca Sinematek'lerde ve festi- vallerde izlenebileceği kehanetinde bu- lundu. - Festivalde gösterilen 'HayaliBirOto- brvografi' fUminin oyuncusu Mkhal Zo- aretz'ın geçen yıl ülkesi Israil'de 15 film çekilmesine karşın, bu fılmlerin Israilli izleyiciden hiç rağbet görmediğini söy- olan yabancı konuklara ulaşmakta güç- lük çeken basın mensuplan için de, kısa da olsa bir söyleşi olanağı > akalamak için fırsat oluşturuyordu. Boğaz gezisi sıra- sında kulak misaflri olduğumuz konuş- malann başhca konusu da doğal olarak sinema) dL -Festivalin "Bir Ülke Bir Sinema" bö- lümünün bu yılki konuğu olan Yunan si- neması, Atiİla Dorsay'ın yönettiği bir söyleşiyle çeşitli yönleriyle ele alındı. Yunan Sinema Merkezi Başkan Yardım- cısı Manos Efstratiadis. festivalde gös- terilen "Lefteris" filminin yönetmeni Pe- ricles Hoursoglu. yine festivalde göste- rilen "Kardan Gelenler r> in yönetmeni Sotiris Goritsas ile senaristi Sotiris Dimit- riu ve film eleştirmeni Ninos Mikeli- des'in katıldığı söyleşide Yunan sinema- sı ile Türk sinemasının sorunlan arasın- daki şaşırticı benzerlik ortaya çıktı. - Toplantıda bulunan herkes Yunan ve Türk halklan arasında kalıcı bir dostluk oluşmasını istiyor ve sinemanın bunda çok önemli bir rolü oiduğunu düşünü- yordu. Ancak, festivaller dışında ne Tür- kiye'de Yunan, ne de Yunanistan 'da Türk filmleri gösterime girebiliyordu. - Yunan sinemasının da bırincil soru- nu. fmans sonınuydu. Yapımevleri iflas etmişti ve artık Yunan Sinema Merke- zi'yle zaman zaman ortak yapımlara gi- denler dışında özel sektör sınemayı des- teklemıyordu. - Pericles Hoursoglu Yunanistan'da si- nema okulunun olmamasını en önemli sorun olarak ortaya koydu. Bunun ar- dından ve belki de buna bağlı olarak iyi senaryo yazan ve iyi yönetmen yetişmi- yordu. Hoursoglu, yeni yönefmenlerin sponsorluk için başka üLkelere başvur- duklannı da sözlerine ekledi - Eleştırmen Ninos Mikelidis, Yunan sinema tarihini değerlendirken, son yir- mi yıldır içedönük bir dönem geçiren Yunan sinemasının bugünlerde dışa dö- nük bir döneme girdiğinı belirtti. Ancak ekonomik sorunlar bir yönet- menın eskisi gibi yılda 1-2 değil, ancak birkaç yılda bir film yapabilmesine ola- nak tanıyordu. Mikelidis, "Bu kadar az ve zor oldu- ğu için baa yönetmenler bir filmin içine birikmiş her şevi koyuyorlar. bu da başa- n değil başansızlık olujor. Genç yönet- menler daha başanlı çünkü birikimleri az, söyieyecek fazla şeyleri yok, dolayısıy- la daha sade filmler vapabiliyorlar" di- yordu. - Mikelidis, tüm zorluklara karşuı çe- idlebDen Yunan fihnlerinin bu kez de sa- lon sorunuyla karşılaştıklannı söyledi. Orada da Türkiye'deki gibi Amerikan filmleri rağbet gördüğü için Yunan Sine- ma Merkezi bir yer kiralamış ve salon bulamayan Yunan filmlerine burada bi- rer hafta gösterilme şansı tanıyor. 4 Kendini yakarak yaşayan bir aydındı' Festival bu vıl ilk kez Onat KurJar'sızdı. Kühiir Servisi - Istanbul Si- nema Festivali, ilk kez Onat Kutlar'sızdı. Bu festivalin doğ- ması ve bugünlere gelmesi için emek veren bir avuç insandan biri olan Onat Kutlar'ın anısma birbölümaynldı.dostlan vesi- nemaseverler onu çeşitli top- lantılarda andı Italyan yönet- men Ettore Scola'nm da gönül- lü olarak katılıp şiddet üzerine bir konuşma yaptığı anma ge- cesinde. Fipresci jürisinde yer alan GugnermoBiraghi,jürinin festivalde vereceği ödülün bu yıl Onat Kutlar'ın adına adana- cağını açıkladı. Geceye; filmin kaynağını oluşturan romanın yazan Ferit Edgü. filmin yönetmeni Erden Kıral, yapımcısı Kenan Or- manlar ve Onat Kutlar'ın ya- kınlan da katıldı. Onat Kutlar'ı anma gecesinin düzenlenmesi önerisinin yabancı konuklardan geldiğini, Uluslararası Sinema Yazarlan Federasyonu'nun (Fipresci) onun Istanbul'da bir filmle anılmasına karar verdiği- ni belirten Atilla Dorsay, Be- yoglu'nda dolaşırken Onat Kut- lar'ı anımsamamanın olanaksız oiduğunu belirterek çok öksüz kaldıklannı söyledı: "Bu sem- tin yüreginin çarptığı alanlar- dan biri olan sinemaya o kadar organik bir bağı \ardi ki bütün bu festival boyunca onu anma- dan edemedim." Sinema, şiddetin kaynaklannı kaldınr Ettore Scola. şiddetin kay- naklannı 'cehalet ve taoşgörü- TV-Video ve Bilgisayarınızı Dev Perde de Sharpvision'la izleyin. Görsel sunumda dünya lideri Sharpvision'dan TV - Video Data Projektörler... TV yayınlarını, Bilgisayar bilgilerini, tüm canlılığı ve ayrıntılarıyla dev perde de izleyin...Sharpvision'un görsel sunum kalite farkını, büyüleyici dev ekran keyfini, garantili servis anlayışını, şimdi sizde yaşayın. ister İş de...ister Ev de... Y E N XV 370 P Vıdeo Proıektör XG3850E Vıdeo-Computer Proıektör XVS50H Vıdeo Proıektör SHARPf ISION Türkıye Temsılcısı : A R M E G A Elektronik Sistemler A.Ş. Vefa Çıkmazı Sk No 1-3 Fıdan Palas A Blok No 12 Gayrettepe / ISTANBUL Tel (0212) 272 17 73 - 275 92 47 Fax (0212) 267 27 89 BAYILIKLER VERILECEKTIR XC 3780 E Vıdeo-Computer Proıektör Not Showroornumuz da urun gösterılenmızı izleyebıUrstnız süzlük' olarak tanımlayarak "Sinema elbette ki tek başına şiddeti ortadan kaldırmaya yet- mez ama kaynaklannın orta- dan kalkmasına yardımcı ola- binr"dedı. Kendi ülkesi ltalya gibi ırk- çılığa henüz bulaşmamış ülke- lerin de yavaş yavaş ırkçı tu- tumlar içine girdiklerini ifade eden Scola, bir ülkeye gelen göçmenlerin o ülkenin kültü- riine önemli katkılarda buluna- bileceklerini, oysa çok sert tep- kilerle karşılaştıklannı söyle- di. Scola ille de politik sinema yapmak gerekmediğine, ama sonuç olarak her filmin politik olduğuna işaret etti: "tnsanın ruhuna ve akuna seslenen bir film polhiktir. Çünkü bu film bir insanın cehaletten kurtulmasına ve bi- linçlenmesine yanfam- a olur. Tek bir filmle bfle cehaletin yarattığı şiddeti eleştirnıek ve insanlan düşünmeye çağırmak mümkün olabilir." Türk sinemasına büyük ölçüde katkıda bulunan Onat Kut- lar'ın senaryosunu yazdığı'Yusuf üe Ke- nan', 'Hazal've'Hak- kâri'de Bir Mevsim' filmleri, bu yıl festi- valin 'Anısma: Onat Kutlar'bölümünde gösterildi. "Türkiye'de Sine- ma Düşüncesi ve Kül- türüne Katlalanyla Onat Kutlar" başliklı Atilla Dorsay'ın yö- nettiği panele de ko- nuşmacı olarak Ferit Edgü, Erden Kıral ve Ali Özgentürk katıldı. Onat Kutlar'ı 1953 yı- lında tanıyan Ferit Edgü, 1950'leri Tür- kiye için çok önemli yıllar olarak niteledi: "Sanat alanında dev- rimci vıllardır. Saıt Fa- ik'lerin, Orhan KemalTerin başyapıtlannı verdikleri yıllar_ Bizim kuşağın dünyaya bakışı bu edebiyattan kaynaklandL Bu kuşkusuz bir saıistı." Büyük entelektüel ama sade bir insan Onat Kutlar'ın 'Ishak' adlı öykü kitabının bugün hâlâ taze- liğini koruyan, on yıllarca son- ra da koruyacak bir yapıt oidu- ğunu belirten Edgü, kitabın. o- nun öykü anlayışı, Türkçeyi kullanışı ve edebıyatımıza ge- tirdiği yenı ses olarak önemine değindi. Onat Kutlar'ın edebiyat ala- nında çok verimli olamaması- nı sinema alanındaki çalışma- lanna bağlayan Edgü, 'Hakkâ- ri'de Bir Mevsim' filminin çe- kilişinın öyküsünü anlattı: "Ben romanı yazarken filme dönüşeceğini düşünmemiştim. Hatta sinematografik öğeler ta- şıdığını da düşünmemiştim. Te- zer Özlü beni kandırdj bu fu- min yapımı için." Edgü, filmin yapılmasım kabul ederken tek bir koşul öne sürmüştü: Senar- yoyu Onat Kutlar'ın yazması- nı... Edgü, filmin iş kopyalannı gördüğünde düşledikleri film olmadığını düşünerek düş kı- nklığına uğramış: "Onat,' bü- tün çalışmalan unutahm, iş kopyalanndan nasıl bir film ya- panz. onu düşünelim" dedLO- nun sıcak soluğunu filmin her aşamasında ensemde duydum. O sadece filmin senaryo yazan değfldL" Onat Kutlar'ı 'büyük bir en- telektüel ama gösterişi sevme- yen sade bir insan' olarak ta- nımlayan Erden Kıral "Türld- ye'deki düşünce cereyanlanna gögüs geren adamdı" dedi. Onun halk sineması kavra- mına karşı çıktığını, Amerika sinemasının bir çeşit kültür em- peryalizminin parçası olduğu fıkrini ortaya attığını belirten Erden Kıral, Kutlar'ın düşünce hayatımızdaki öncülüğünü vurguladı: "tstinadduvanmız- dı. Düşüncesiyle bizi koruyor- du." Onun analitik düşünce siste- mine sahip bir aydın oiduğunu vurgulayan Kıral, "Türkiye'de gerçeğin üstü örtülüyor. Onat bu örtüyü hemen kaldırarak, bize gerçeği söyleyen biriydi" dedi. Kutlar'ın edebiyat alanında az ürün vermesini, edebiyat ve müziği aristokrat. sinemayı da demokratik bir alan olarak gör- mesine, demokrat bir insan ol- duğu için de bu alanı seçmesi- ne bağlayan Kıral, onun Doğu ve Batı kültürünü çok iyi bildi- ğini söyledi. 'Hakkâri'de Bir Mevsim'i, dünya sinemasmda iletişim ve iletişimsizlik. aydın yabancı- laşması üzerine yapılmış en iyi film olarak niteleyen Atilla Dorsay da "Onat'm ardında çok az eser bıraktığı söv leniyor. Belki çok daha fazla üretebiür- di. Ama ben onun yaşamayı bir sanat halinegetirdigini düşünü- yorum" dedi. Dorsay. onun Doğu'dan ve Batı'dan damıtıl- mış bilgisine karşın, bir halk adamı olarak kaldığını vurgu- ladı. Düşüncesiyle hepimizi koruyordu Alı Özgentürk de Onat Kut- lar'ı Anadolu dervişlerine ben- zetti: "Kendini yakarak yaşayan aydınlardandı." Özgentürk, bundan sonra yapacağı bütün filmlerde onun boşluğunu his- sedeceğini dıle getirdi. Şakir Eczacıbaşı da bir Ana- dolu aydını olarak gördüğü Onat Kutlar'ın ımececi yanına dikkat çekti: "Tek başına çalışmaktan hoşlanmazdı. Yazartıkta tek ba- şına çalışmak söz konusudur. Sinema ise imece işi» Yine Anadolu uygariıkları- nın bir aydını olduğu için ön- yargısız, insansever ama sa>aş- çı bir kişiydi.'" BU AŞAMADA ŞUKRAN KURDAKUL Kitabın Düşündürdükleri TÜYAP, Ankara'da ikinci kez kitaplarlayaratı dost- lannı bir araya getiriyor. Kalıplaşmış düşüncenin özgür düşünceye, sahte- nin gerçeğe, cezanın ödüle düşman kesildiği bir ül- kede, kitabı, toplumsal ilerleme bilincimize katkıda bulunduğu ölçüde, uygartık güvencesi sayıyoruz. Değilse, iş netliğini yitiriyor. Biliyoruz, milyonlarcasının ateşe verildiği Hrtler ve Mussolini döneminde de vardı kitap. Ne istemişti faşizm yaktığı kitaplardan? Yandaş olmasını.. Savaşa yandaşlık, soykınma, insan akhnın kuşa- tılmasına, şovenizme yandaşlık.. Jean-Paul Sartre 1962'lerde "Kültür Alanında Si- lahsızlanma" başliklı konuşmasında şöyle diyordu: "Sovyetler Biriiği'nde Kafka'nın yapıtlan bizi yer- diğine göre, çevrilmeleri gerekmez dendi. Bu dav- ranışyüzünden Dava 'nın yazılışından elliyıl sonra bu ülkenin okurlan Kafka'nın adını bile bilmiyorlar." Bürokrasinin biriktirdiği pisliklerden arınma çaba- sı yerine yıllar yılı Kafka'ya yasak koyma kolaycılıgı- nın ne yıpranmalara yol açtığını şimdi daha iyi de- ğerlendirebiliyoruz. 1950'lerde bizim yenıyetme burjuvazinin adı "De- mokrat" Partisi de kalıplaşmış düşüncenin ezber ürünlerine dönüştüğü kıtaplara tutunarak özgür dü- şünce yaratılannı yasaklarken uluslararası kapitaliz- me yataklık ettiğini biraz da gizlemeye çalışıyordu. Bugünküler övünç duyuyorlar. Yasakçılığa özür aramak şiddete özür aramak gi- bi özgürlük düşmanlığının simgelerinden oldu mu tepkiler patlama noktasına gelir önünde sonunda. Ki- tabın ilerleme bilincimize katkı işlevi, aykırı güçlere karşın bireysel tepkileri toplumsal yarara dönüştür- dükçe somutlanır. Insanlığın savaş sonrası yıkımını, umutsuzluğunu üzerinden atamadığı günlerde genç Albert Camus demiş ki: "Biz savaştığımız için sanatçı değiliz. Sanatçı ol- duğumuz için savaşıyoruz. Işi gereği sanatçı özgür- lükten yanadır ve bu da ona çok defa pahalıya mal olur. Işi gereği tarihin en içinden çıkılmaz karanlığın- da insanın nefes alamaz olduğu yerde görevlidir." Anadolu insanının nefes alamaz duruma çok yak- laştığını görenlerimiz nasıl yerine getirecek görevini. Sanatıyla.. İlk umar bu kuşkusuz. Ikincisi, örgütlenme ustalığı ve kendisine ayakta durma gücü kazandıran yurttaşıyla ortak paydada birleşmekle. Bu gerçekleşebildi mi, sanatın da önü açılacak, ne- fes almakta güçlük çeken yurttaşın da. Köy Enstitüleri'nin 55. yılı kutlanıyor • Kültür Servisi-tstanbul Eğitimciler Derneği. bugün saat 13.00'te Köy Enstitüleri'nin 55. yılını kutlayacak. Dernek lokalinde gerçekleştirilecek olan etkinliğe, Bekir Semerci, Selim Özyüksel ve Göktürk lyim katılıyorlar. Kutlamada aynca dia ; gösterileri de yeralacak. (Aksaray Pertevniyal Lisesi arkası-525 13 00) Çagdaş Bale Topluluğu'ndan ÇYDD yararına gösteri • Kültür Servisi- Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin mart ayında kurulan şubesi, ilk etkinlığini geçen çarşamba gerçekleştirdi. "Türk Aydınlanma Devrimi ve Eğitimi" konulu panele konuşmacı olarak dernek başkanı Prof.Dr.Türkan Saylan ve Prof.Dr.Jale Baysal katıldı. Öte yandan, bu yıl 23. yılını kutlayan Çağdaş Bale Topluluğu da bugün saat 20.30'da Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde ÇYDD Üsküdar Şubesi yaranna bir gösteri gerçekleştirecek "Adımlar". "Operadaki Hayalet". "Çıplak Dağda BirGece" ve "Bir Yaz Günü" adlı oyunlann sergileneceği gösterinin biletleri Halk Eğitim Merkezi gışelerinde satışa sunuldu. Otyam'ların sergisi açıldı • ANTALYA (Cumhuriyet) Fikret ve Fıliz Otyam'm resim ve özgün dokuma yapıtlanndan oluşan sergisi, Orkun-Ozan Sanat Galerisi'nde açıldı. Yıllardır Gazipaşa ilçesinde yaşayan Otyam'lar, üç ay için geldikleri Antalya'da Beydağlan'ndan esinlenerek yaptıklan resimleri sergilıyorlar. Bunun Antalya'daki 5. sergileri oiduğunu belirten Fikret Oryam. son çalışmalannı "Beydağlan'nı, bulutlannı evTenselleştirmek, Kenya'da çizdiğim yüzleri, bedenleri, Tunus'tan bir kuş kafesini Beydağlan'yla birlikte yaşamak" olarak özetliyor. Yapıtlan Avrupa ve Amerika'da tekstil müzelerinde sergilenen Filiz Otyam da, Gazipaşa'da geleneksel ve artık nesli tükenmiş sayılan Çulfalık tezgahmda başladığı dokumalarla, uluslararası bir dokuma ustası olarak ün kazandı. Sergiden sonra, Gazipaşa'ya dönüp çalışmalannı orada sürdürecek olan Otyam'lar, kasım ayında yeniden Antalya'ya gelmeyi düşündüklerini söylüyorlar. Filiz ve Fikret Otyam'ın sergisi, 26 nisana kadar görülebilir. II. TÜYAP ANKARA KİTAP FUARTNDA BUGÜN: 14.00- 15.30 Açıkoturum: "Ustamız. Dostumuz Er- han Bener'". Yöneten: Jülide Gülizar, Konuşmacılar: Vüs'at O. Bener, Feridun Andaç, Ali Cengizkan, Atilla Şenkon, Ataol Behramoğlu, Düzenleyen: Ümit Yayın- cıhk 16.00- 17.00Diyalog: "Dağlann Sultanı", Konuşma- cılar: Dursun Akçam, Deniz Kavukçuoğlu, Düzenleyen: TÜYAP 17.30-18.30 Panel: "Edebiyat Matineleri", Yöneten: Haldun Çubukçu, Konuşmacılar: Arif Damar, Ahmet Telli, Ahmet Erhan, Düzenleyen: Yeni Yüzyıl Gazetesi II. TÜYAP ANKARA KİTAP FUARTNDA YARIN: 11.30-13.00 Panel: "Çeviri Şiir". Konuşmacılar: Ah- met Cemal. Eray Canberk, Ahmet Soysal, Erdal Alova, Düzenleyen: Kavram Yayınlan 13.30-15.00 Söyleşi: "Edebiyatımızda Köy. Köylü ve Köy Edebiyatı", Konuşmacı: Demirtaş Ceyhun, Düzen- leyen: TÜYAP 15.30- 17.00 Panel: "Dil, Siyasa, Kitap", Yöneten: Korkmaz Alemdar, Konuşmacılar: Mustafa Ekmekçi, Şükran Kurdakul, Fikri Sağlar. Düzenleyen. Dil Derne- ği 17.30-18.30 "Edebiyat Matineleri", Konuşmacı: Şük- ran Kurdakul, Düzenleyen: TÜYAP. YeniYüzyıl Gaze- tesi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle