22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 NİSAN 1995 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 ALLECRO EVtN tLYASOĞLU BoğazVla da konser dinlerdrIstanbul'da önceden hiç dikkatinizi çekmemiş. oysa bir sanat gösterisi ile de- ğerlendirildiği zaman sizi alıp başka dünyalara götüren mekânlar var. Örae- ğin Avusturya Kültür Ofisi'nin Yeni- köy'deki konsolosluk binası gibi. Yıllar- dır Teşvikiye'nin ortasında kültür etkin- liklen ile sanat dünyamızda hizmet ve- ren Avusturya Kültür Ofısi, son zaman- larda taşındığı bu binanın salonlannda- ki sergiler, paneller, konferanslar ve kon- seriyle düzenli bir kültür birimi olmayı sürdürüyor. Sıkıntılı tstanbul trafîğinden uzakta Boğaz'ın güzelim kıyisında kü- çük bir sarayı andıran bu bina, görkem- li ve bakımlı bir mekân. Büyük salonun- daki konserler için tek sorun, sesin biraz fazla çınlaması. Bu durum yere serilecek birhalı yadabirakustikuzmanının öne- rilerıyle çözülebilir. IDSO'nun solisti Chilingirian Geçen hafta bu ortamda genç piyanist Birsen Ulucan'ı (1970) dinledik. Halen ylisans üstü eğitimi Londra, Guild Hall Müzik okulunda sürdüren sanatçı. Beet- hoven op 10 no 3 sonatından ve Chopin op. 2. no 2 balladından sonra Lizst'in minyatürpıyano yapıtlanndan 'Göçebe- lik YıHan' adını verdiği küçük parçala- nnı seçmışti. Liszt bu çalışmalannda, özellikle Pet- rarka Sonelennde operadakı güzel şarkı söylemeye (bel canto) geleneğinı pıya- noya uygular. Pi>anodan birorkestrayo- ğunluğu yükseldiği kadar şarkı söyleme özelliği de duyulur. Birsen Ulucan bu al- bümden seçtiği yapıtlarda yoğun \ e ateş- li stilini sağlam bir teknikJe sergiledı. Za- manla tuşlann biraz daha derinindeki "bel canto"yu da bulup çıkaracak. Tutar- lı iç disiplinı ile Londra'daki çalışmala- nnı tamamladığında Birsen Ulucan. ge- hcekte adından çok söz ettirecek. Geçen hafta Istanbul Devlet Senfoni Orkestrasrnı Japon şef Yosamao Osawa yönetti. Ve Londra'da adından çok söz et- tiren kemancı Levon Chilingirian "F" Tâclac Hudecek ve piyanist Judith Uluğ, Prag 1 / virtüözleri oda orkestrası solistleriydi.(üstte) V Yosamao Osawa'nın yönetimindeki iDSO'nun solisti de Gülden Turalı'ydı.(altta) Brahms'ın keman konçertosu ile toplu- luğun solisti oldu. Belki de solist olarak değıl de son zamanlarda Chandos plak şirketinden yayınlanan kompakt diskle- rindeki oda müzığı çalışmalanyla daha çok duymaktayız. Chilingirian adını. Ancak Brahms'ın konçertosunun cu- martesi sabahki seslendirisinde zarafeten ve şeffaflıktan yoksun yorumu, ritim ve tempoyu kendine göre çekmesi, dinleyi- cileri düş kınklığına uğrattı. Bu güzelim konçertoyu Bay Chilingirian'dan çok da- ha berrak çalacak ve bu yıl Istanbul De- vlet Senfoni Orkestrası programlanna solist olma fırsatını bulamayan nice genç solistimiz var. Tuncav Yılmaz, Işın Çakmakçıoğlu, Hakan Şensoy gıbı Chilingirian bis ola- rak çaldığı J.S. Bach'ın eşliksiz keman sonatında yine kendine göre yorumu ve hatalanyla bir kez daha düş kınkhğı ya- rattı. Neyse ki programın ikınci yansın- da Osawa yönetimindeki İDSO özenle çalışılmış, nitelikli bir Şchrazad çaldı. Gülden Turalı'nm temiz keman solola- n Rimsk> Korsakofun masalsı senfonik ^uitınde baştan sona duyarlı bırdoku ör- Jü. Reyent Bölükbaşı, Ayşegül Kirma- noğlu, Emin Ozistek ve Günay Yetiz baş- ta olmak üzere bütün sololar özenli ve büyülü ortama yumuşak bir yorum ge- tiren özellikteydi. Aynca şef Osawa da yapıtın oryantal havasını içten ve abar- tısız bir sıcaklıkla yansıttı. Hudecek ve J. Uluğ Prag Vırtüozlan Oda Orkestrası'nın Cemal Reşid Re> 'deki ikincı konserleri biraz olaylı başladı. Konserin sponsor- luğunu üstlenen vakfın yöneticileri kon- ser öncesi bir tanıtım programı düzen- lemişler.Ancak konserin başlama saati- ne sarkan bu konuşmalar Cemal Reşid Rey Salonu'nun her zamanki dinleyici- lerinibirhayli kızdırdı. Bu durum doğal olarak salon yöneticilerini de zor durum- da bıraktı. Doğal olan bir başka konu da sponsorlann dinleyicileri o salona bir kerelik gelse de salonun düzenli dinle- yicisinin programlardaki herhangi bir aksamaya sert tepkiler göstermekte hak- lı olmasıydı. Prag Vırtüözlerr Oda Orkestrasrnın zarif Mozart serenadı (KV 239) gergin havayı dağıtmayı hemen başardı. Ne de olsa Mozart müzıği nice ruh hastalık- lannda tedayi amacıyla kullanılır. Üs- telik ne de olsa Mozart'ın yaşadığı kent- lerden birinden gelen Praglı solistlerin güzel yorumundan dinlenince daha da değer kazandı. Programın sonraki yapıtı Mendelss- hon'un keman ve pıyano solistliğindeki yaylı çalgılar konçertosu idi. David Oist- rach'ın son öğrencilerinden biri olan ün- lü kemancı Vaclav Hudecek ve piyanist Judith Uluğ solist olarak katildılar. Men- delssohn'un klasiküslupileromantiküs- lubu birleştirdiği yer yer soluk kesen tempolanyla kıvılcımlanan yapıtını bir ivmeye kapılmışçasına coşkuyla din- ledik. Türkiye Yazarlar Sendikası ve Istanbul Devlet Tiyatrosu, 'Bir Portre' başlıklı etkinlikle Mehmed Kemal'in 75. yaşını kutladı 6 Acıh Kuşak'm teııısilcisiKültür Servisi - Istanbul OsvAe* Tiyafrosu ve Tüdci- ye Yazarlar Sendikası. AKM Oda Tiyatrosu'nda düzenlenen "Bir Portre" başlıklı etkinlikle; şaır, ga- zeteci ve yazar Mehmed Kemal'in 75. doğum günü- nü kutladı. Senaryosunu Ülkü Ayvaz'ın yazdığı. Ad- nan Biricik'in yönettigi et- kinliğe. konuşmacı olarak yazanmız Jlhan Selçuk. ga- zetemiz Genel Yayın Yö- netmeni Orhan Erinç, Raif Ertem. Ataol Behramoglu. Doğan Katırcıoğlu, Necati Doğru, Demirtaş Ceyhıın ve Enver Ercan katıldı. Gecenın açılış konuşma- sını yapan Ataol Behra- moğlu, Mehmed lCemal'in şiirlerini okurken " Kemal Mehmed Kemal75.doğum günü pastasının mumlannı dostlanylaberabersöndürdü. tlhan Selçuk, bir 20 yıl daha biriikte olma dikğinde bulundu. (KAAN SAGANAK) ağabey yoldan çıkmamıza yoJ açanlar- dan biri demek ki" dedi. Mehmed Kemal, Oda Tiyatrosu'nun sahnesinde Adnan Biricik'in sorulannı yanıtlarken teker teker sahneye çıkan dostlan bize onu çeşitli yönleriyle anlat- tılar. 'Yazıyla eviendi, metres aramadı' Raif Ertem, Mehmed Kemal'in kendi kuşağı üzerinde ne denli etkili olduğunu vurgularken 50'li yıllann sonlannda ve 6O'lı yıllann başlannda, onun yazılan- nın, yaptıklan işlerin doğru ya da yanlış oldugunu anlamada bir gösterge oldu- gunu söyledı. Mehmed Kemal'in önem- li özelliklennden birinin kavgasının ya- nında. bir olayı değerlendirirken çözüm de getiımes! oldugunu ifade eden Ertem "Çeşitti altematiflerle ortaya koydugu çö- zümler bizi \eni ara>Tşlara itti" dedi. Ra- if Ertem, onun •\azida direnmesine' de degindi: "Y»nyjâevlendi,metresarama- dı". Doğan Katırcıoğlu, Mehmed Ke- mal'le 40 yıl önce tanışıp. biriikte çalış- ma olanağı bulduğu için kendini şansh sayıyordu. Akşam gazetesinde çalıştık- lan 1971 yılında. düşünenlerin ve yazar- lann Selimiye Kışlasf na kapatıldıklan dönemde, Mehmed Kemal'in tt Ben çok çektim, zindanlarda yatüm. Sen benim çektiklerimi çekme" diyerek kendisini uyardığını anlatan Katırcıoğlu, onun do- ğum gününü kutluyordu: "Iyi ki doğdun büyükbaba, senden öğrenecek çok şey var". Demirtaş Ceyhun, ilkin 'DünyaGOzel Olmah' adlı şiir kitabıyla şair olarak ta- nıdığı Mehmed Kemal'in 'Yeni Adana' gazetesinde yazdığı köşe yazılanna duy- duğu hayranlığı dile getirdi. Ceyhun, te- laşlı, heyecanlı ve aceleci olarak nitele- diği Mehmed Kemal'in bugüne dek yaz- dığı 168 şiirden 82'sinin 10 mısradan da- ha az olmasını belki gazetecilikten gelen, belki de kuşağına özgü olan sabırsızlığı- na bağladı. Enver Ercan ise Mehmed Kemal 'in şı- irleri üzerinde durdu. 'Birinci Kilomet- re' ve 'Dûnya Güzel Olmah' adlı şiir ki- taplannın politik tutumunu ortaya koy- duğunu ifade etti: "Bu khaplarda. dün- yaıun güzel obnasınıisteyen bir şairin tav- n göze çarptyor". Şiirinde kırsal kesim insanının yanı sıra büyük kent insanının. doğanın ve aşlcın da bulunduğunu söy- leyen Ercan, onun birbağlam içinde kul- landığı ve bu açıdan Garip şairlerininki- ne pek benzemeyen ironisine dikkat çek- ti.Necati Doğru, kendisi 'çaylak' bir ga- zeteciyken Günaydın gazetesinde tanıdı- ğıağabeyi Kemal'denüçilkeöğrenmiş- ti: "Annenden şüphe et. kapıcı fiyas'ı an- lamava çalış ve bevnine sahip çık" 'Gazeteci gerçeği arar' Mehmed Kemal daha sonra bu üç il- keyi şöyle açıklamıştı: "Gazeteci gerçe- ği arar. Gerçeğe annenden şüphelenerek gidebilirsin. Nazdığın her \anda, en kar- maşık konulan büe kapKi İKas'ın anla- yabileceği biçimde ifade edebilmelisin. Beynine sahip çık; çıkar gruplanndan, poîitikacılardan gelen sansürle kendi iç sansürünün önüne geçmelisin". Necati Doğru, Mehmed Kemal'in kendisine ki- birli olmak, narsisizme kapılmak, bunu yazılanna yansıtmak gibi meslek hasta- lıklanndan uzak durması gerektiğini öğütleyerek "Bu sütun ve köşeler sana değil, okura aittir. Senin amirin, gazete- nin patronu ya da genel yayın yönetmeni değil, okunındur" dediğini anlattı. fihan Selçuk, 1950'li yıllarda tanıdığı Mehmed Kemal'in kuşağını, insanın in- san olma savaşımında ezilenlerin yanın- da yer alan bir kuşak olarak niteledı. Sel- çuk, bu 'acılı' kuşağın acılannın hiç din- mediğini dile getirince. Mehmed Kemal, '•Zehirzemberekoldu" karşılığını verdi. 1923devriminin 1914'ten 1922'ye kadar uzun süren savaşlann sonunda ortaya çıktığını vurgulayan Selçuk, "1940'lar kuşağı, bu devrim ahnterine doğru bir devTİme sürüklendikçe kafasını duvara çarptı" dedi. 1940"larda Türkiye'de dün- ya yazınının önemli yapıtlannın bilin- mediğini söyleyen Selçuk "Bir devletdü- şünebiliyor musunuz yeryüzünde, ken- disi Tercüme Bürosu kuracak ve eski Yu* nan, Fransız, Rus klasiklerinden kitap çeNİrtip kendi halkına dağıtacak. 1923 devriminin anlamını belki ileride çok da- ha i\i anlayacağu" dedi. Mehmed Ke- mal'in bu ortamda, bu kitaplan okuya- rak yetiştiğine dikkat çeken llhan Sel- çuk, yirmi bir yıldır aynı gazetede, bir- iikte çahştığı dostuyla bir yırmi bir yıl daha biriikte olma dileğınde bulundu. 75 yaş yolun yansı eder Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Orhan Erinç, Mehmed Kemal'den Tür- kiye Gazeteciler Sendikası 'mn bugün- lere nasıl eriştiğini anlatmasını istedi. "Türkiye'de acılı kuşaklar var. Her acıh kusakla biriikte acıiar tazelenıyor" diyen Erinç, bir gün Mehmed Kemal'le biriik- te sorgulanmak üzere sıkıyönetime gö- türüldüklerini anlattı. Erinç, "Belki de bazı şevleri değiştirmck ve '75 yaş yolun yansı eder' demek gerek" dedi. Daha sonra Istanbul Devlet Tiyatrosu ve TYS adına Ataol Behramoğlu tarafın- dan kendisine sunulan plaketi alan Meh- med Kemal, "Bunu ömür boyu onurla ta- şıyacağun. Bunu veren zihniyete ha>Tan- lığımı ifade edeceğun" dedi. Gece, Meh- med Kemal'in 75. doğum günü pastası- nın sahnede kesilmesiyle noktalandı. 'Yüzyıllar Boyunca Venedik ve Istanbul Görünümleri' Kültür Senisi-ltalya Cumhurbaskanı Oscar Luigi Scalfaro nm Türkiye'ye yaptığı resmı ziyaret nedeniyle düzenlenen Italyan Kültür Günleri çerçevesinde, önceki gün Topkapı Sarayı Müzesi Hazine Koğuşu Minyatür Sergi Salonu'nda "Vüzyıllar Boyunca Venedik ve tstanbul GMnümleri" konulu bır sergi açıldı Istanbul Topkapı Sarayı Müzesi, Venedik Correr Mûzesi ve btanbul ttalyan Kültür Merkezi'nia gerçekleştirdiği serginın açılışına aileden sorumlu De\let Bakını Aysel Ba>kal, Istanbul Vaısı Hayri Kozakçıoğhı. Kültür Bakınlığı Müsteşan Emre Kongar, Itaha'nın Ankara Buyükelçis Vlichelangelo Pisani Massamornik%e Topkapı Sarayı Mözesi Müiürü Ahmet Menteş katıldı. Ma'samormile, serginin açılışı nedeııvle yaptığı konuşmada, Türkiye'yle ttalya arasındaki dostluğun eskilere dayandığını, serginin Venedik'teki Türk etkisini gözönüne serdiğini belirtti. Massamormile'den sonra söz alan Emre Kongar, kültürel çeşitliliğin sadece Türkiye'nin siyasal sınırlan içinde yaşanamayacağını ifade etti. 'Türkiye Baü kültürünü çoktan tanıdT "Bu çeşitlilik ict'risinde, hiç kuşkusuz Batı kültürünü oluşturan ve kendi iclerinde çok farkhlıklar taşıyan çeşitli ülkekrin. uvgariıkların düşünceleri de vardır. Bunlardan biri de ltalyan ve Venedik kültüriidür" diyen Kongar, serginin Osmanlı ve ltalyan uygarlıklannın sadece tarih çerçevesinde değil. kültürel anlamda da kesiştiği noktalan vurguladığını söyledi. Tarih kitaplannda BelHni'nin yaptığı Farjh Sultan Mehmet portresine yer verildiğine, oysa 16. yüzyılda başka ttalyan ressamlann da Osmanlı padışahlannın portrelerini yaptıklanna değinen Kongar, Avrupa Birliği'ne üyeliğin tartışıldığı günlerde, Türkiye'nin aslında Batı kültürünü çoktan tanımış ve onunla işbirliği yapmış bir ülke oldugunu belirtri. Kongar, "Biz, derin ve engin bh- tarih kültüriine sahip olan Itaha'yı kendi yanımı/da. kendi benzerimiz bir kültür ülkesi olarak göriiyonız" dedi. Emre Kongar, konuşmasının sonunda, Büyükelçi Massamormile'ye Kültür Bakanlığı'nm çıkardığı " Ressamlann Fırçasından tstanbul" adlı kitabı hediye etti. Istanbul Valisi Ha\ri Knzakçıoğlu, Dcvlet Bakanı Aysel Baykal, İtalya'nın Ankara Büyükelçisi VIas- samormile, Topkapı Sarayı IVlüze Müdürii Ahmet Menteş ve Küttür Bakanı Müsteşan Emre Kongar. DUŞUNCEYE SAYGI MEMET FUAT Nermi Uygur "Adam Sanat"\n mayıs sayısına girecek yazıları seçmek için gitmiştim yayınevine. Baktım masamın üstünde orta büyüklükte birzarf, yanında Bertan Onaran'ın çevirdiği bir kitap. Zarfı açtım: Bir r4ermi Uygur denemesi. Daha bir hafta önce Bertan Onaran'la "Yeni Der- gi"y\ anmış, Nermi Uygur'un birbirinden güzel dene- melerinden söz etmiştik. Niye yazmadığını, yazıyor- sa niye yayımlamadığını merak ettiğimi söylemiştim. "Ben gidip konuşunım, yazı da ahnm Nermi Uy- gur'dan" demişti. Sözünde durdu... Sağ olsun... Nermi Uygur deyince, felsefenin, denemenin öte- sinde, belki ilgisiz, ama yayımcılık için çok önemli bir konu gelir benim aklıma. 1950'lerde Yeditepe Yayınlan'yla Cağaloğlu'nda yeni bir hava estiren Hüsamettin Bozok, bir dizi şi- ir kitabı yayımlamıştı. Ünlü ressamlann resimlediği bu kitaplar bir şairler geçidi gibiydi. Dizide genellikle her şairin bir tek kitabı yer alıyordu. Aslında şiir kitaplannı yazaıiannın yayımladığı bir dönemde Hüsamettin Bozok'un elinden geldiğince çok şaire olanak tanımak istemesi paylaşımcı bir yaklaşımdı. Ama böyle bir yaklaşımla şairlerin, ya da yazarlann kitap yayımlama sorunu çözülmüş olmu- yordu. Bir kitabının ötesinde şairler gene yazdıklan- na yayımcı aramak zorundaydılar. Oysa ben her yazarın bir yayımcısı olması gerek- tiğine inanıyordum. De Yayınevi'nde, Yazko'da, Adam Yayınlan'nda hep bu anlayışı savundum. Bizden önceki kuşaklarda vardı öyle bağlantılar. Hilmi, Ahmet Halit, Semih Lütfi, Remzi, Inkılap kita- bevleri sözleşmeli yazarlannın bütün yapıtlannı ya- yımlariardı. Arada sarsıntılı, güvensız bir dönem yaşandı. Bugün yayımcılığımız bu anlayış bakımından da ol- dukça gelişmiş durumda. Örnekse yapıtlan çok sa- tılan romancılan yayınevleri kendilerine bağlamak için yanşıyorlar. Ama bu işin bütün değerli yazarian, yapıtlan görece az satılan şairleri, denemecileri, in- celemecileri de kapsaması gerekir. Yayımcılık yaşamım boyunca elimden geldiği ka- dar bu anlayışa hizmet ettim, yazarlann, bu arada pek çok şairin, bütün yapıtlannın yayımlanması için, yayınevleriyle sözleşmeler yapmalanna aracı oldum. Ama Türkiye'nin üç büyük yazın kişisi var ki, on- lar için yaptığım girişimleri olumlu bir sonuca ulaştı- ramamış olmanın üzüntüsünü heptaşınm: Nurullah Ataç, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Nermi Uygur. Ataç'ın, bütününü değilse bile, belli başlı yapıtla- nnı Can Yayınları bir araya topladı. Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın yüce yapıtı ise bir türlü derlenip toparlanamadı. Birkaç kez başlandı, ama sona erdirilemedi. Nermi Uygur'un sayısı on dördü bulan birbirinden değerli kitaplan da bir araya getirilemedi. Değişik yayınevleri, değişik boyutlar... Bazısı satışta, bazısı tükenmiş... Oysa bu tür kitaplara kolayca ulaşılabilmeli. Nermi Uygur herhangi bir deneme yazarı değil, özel bir durumu var: Bir felsefe profesörü. Deneme- lerini yazarken büyük bir rahatlıkla her şeyi kurcalı- yor, akla gelebüecek hiçbir soruyu sormaktan çekin- mıyor, ama bu işi geniş bir bilgi dağarcığmın, sağ- lam bir kültürün üstünde yapıyor. Bu felsefeci deneme yazanmızın yazdıklannı, ya- zacaklarını bir araya toplayıp yetişen kuşaklann önü- ne koymak gerektiği kanısındayım. Bitirirken bir duyuru: "Cog/fo"nun 3. sayısında (Kış 1995), Nermi Uy- gur'un "Felsefenin Yöntemi, Önyargılar ve Gideril- me Doğrultulan" başlıklı bir yazısı yayımlandı. Me- dar Atıcı ise yazann Ara Yayıncılık'ta iki yıl kadar ön- ce çıkan Içi Dışıyla Batı'nın Kültür Dünyası adlı son kitabıyla bir konuşma yapmış: "Batılı Kim Batılı Ne- rede"... Yazarla değil, kitapla yapılmış bu ilginç ko- nuşma. Medar Atıcı sorduğu sorulan kitaptan yap- tığı alıntılarla yanıtlamış. Müjde Ar TURSAK Başkanı oldu • Kultür Servisi - TÜRSAK Vakfı'nm 1 nisanda yapılan 3. Olağan Kurucular Kurulu toplantısında, yeni yönerim kuruluna Müjde Aı, Sevna Aygün. Feride Çiçeİcoğlu, Hilmi Etikan, Hasan Karabey, Oktay Kurtböke, Leyla Özalp, Sabri Özaydın. Candan Sabuncu, Vecdi Sayar, Rekin Teksoy, Saim Yavuz ve Engin Yiğitgil seçildiler. Yönetim Kurulu, kendi içinde yaptığı görev dağılımında başkanlığa Müjde Ar'ı, başkan yardımcılıklanna Rekin Teksoy ve Vecdi Sayar'ı getirdi. Feride Çiçekoğlu'nun genel sekreterliğe, Hasan Karabey'in Döner Sermaye Yönetim Kurulu başkanlığına seçildiği toplantıda Engin Yiğitgil de Vakıf Genel Müdürii olarak görevlendirildi. Behçet Necatigil Şiir Ödülü Osman Hakan A.'nm • Kültür Servisi- Şair Behçet Necatigil'in anısına düzenlenen Behçet Necatigil Şiir Ödülü'nü, "Gül Odası" adlı şiir kitabıyla Osman Hakan A. kazandı. Fethi Naci başkanlığında toplanan jüri; Adalet Ağaoğlu, Tahsin Yücel, Hilmi Yavuz, Doğan Hızlan, Cevat Çapan ve Rauf Mutluay'dan oluşuyor. 1959 yılında Giresun'da doğan Osman Hakan A. tstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi Inşaat Fakültesi'ni bitirdi. tlk şiir kitabı "Göç ve Ölüm Şarkılan" 1987'de, ikinci şiir kitabı "Yol Şarkılan" 1991'de, "Gül Odası" ise 1995'teyayınlandı. 1986 yılında arkadaşlanyla biriikte Şiir Atı Yaymcılık'ı kurup şiir kitaplan yayınlamaya başlayan Osman Hakan A., ödülünü 17 nisan pazartesi günü Yapı Kredi Bankası Sermet Çifter Kütüphanesi'nde düzenlenecek törenle alacak. 'Toplumumuzda Hoşgörü 1 • Küttûr Servisi- 1995 yılının Birleşmiş Milletler tarafından "Hoşgörü Yılı" ilan edilmesi nedeniyle yazar Tansu Bele. bugün Üsküdar'daki Şemsipaşa Halk Kütüphanesi'nde bir konferans verecek. "Toplumumuzda Hoşgörü" konulu konferans saat 14.00'te izlenebilir. Pavarotti, Carreras ve Domingo 1996da turneye ç*ıyor • MADRİD (AA) - Ünlü tenorlar Luciano Pavarotti, Jose Carreras ve Placido Domingo, 1994'te Los Angeles'daki Dodge Stadyumu'nda verdikJeri konserin birbenzerini 1996'dayineleyecekler. El Mundo gazetesi, turnenin Alman Mathias Hoffman tarafından düzenleneceğinı ve her tenonın konser başına 1 milyon dolar alacağını duyurdu. Pavarotti, Carreras ve Domingo ilk konserlerini Brezilya'da verecekler. Daha sonra sırasıyla Japonya, Avustralya ve ABD'ye gide'cekler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle