07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 NİSAN 1995 ÇARŞAMBA 12 DİZİYAZI ZincirlemeprovokasyonGazi olaylannm ardından "provokas- yon" sözcüğünü yetkıli-yetkisiz hemen heTkes kullandı. Ancak provokasyonun kim ya da kimler tarafından yapıldığı konusunda düşünce birliği her zamanîu gibi kurulamadı. Tekrar başa dönüldügünde, 20.45 sı- ralannda Alevı yurttaşlann gittiği kah- vehaneler ve pastanenin laranmasıyla bi- nncı provokasyon yaşandı. Bunun so- rumluluğu İBDA-C, PKK gibi yasadışı terörörgütlerine yüklendi. Bu provokas- yonun ardından çıkan olaylarda ölen ol- madı. 13 mart günü saat 04.30 sıralann- da, polisin cemevine ateş açmasıyla ikln- ci provokasyon gündeme geldi. Bunun faturası ağır oldu; 17 ölü, yüzlerce yara- h. Gazi Mahallesi'ndeki olavlan protes- to etmek için Ümraniye'de toplanan ka- labalığa ateş açılması sonucunda dört ki- şi yaşamını yitirdi. Bu da üçüncü ve son provokasyon olarak değerlendirildi. Se- çilen her iki bölgede de hedef tam on ikiden vurulmuştu... Polis. resml provokatör kuHanmaz Eskı Emniyet Müdûrü ve ıstihbarat görevlisı Mustafa Yîğit, polisin hıçbır zaman resmı görevlisinı provokatör ola- rak kullanmayacağmı belırterek, pro\ o- kasyon olayına değişik bır boyut kazan- dınyor. Yiğit'ın provokasyon ve provo- katör olaylanna yaklaşımı şöyle: "Hukukun üstûnlüğüne inannuş bir yasa devleti olan ülkemizde. sözcüklerin tanuru önemli bir öğedir. Zira hukuka yaşama olanağı verecek ve onu yaşama geçirecek öğe, sözcüklerdir. Olay, gerek yaalı gerekse görsel basın- da ızkdiğimi/ kadarola Ganosmanpa- şa ilçesinde İnönü Caddesi iizerinde bu- lunan \egeneüikte Aleviyurttaşlannuzın de\am ettiği dört kahvehane ile bir pas- tanenin gecenin erken saatkrinde gasp ettikleri taksi ile gelerek, kaç kişi olduk- lan kesin olarak bilinmeyen şahıslarca. seri ateşli sUahlarla dışandan taranarak. içeride bulunanlardan bir kişinin öMü- rülmesi, bazılannın yaralanması sonu- cu, bu kişilerin olay yerinden aynı taksi ile kaçtıktan sonra şoförünü de taksinin bagajında ökiürmeleridir. Buraya kadar olan hadiseler olayuı bi- rinci bölümüdür. Bundan sonra Alevi yurttaşların üzüntülerini açıklamalan içingiriştikleri eylemlerin yasadışıbir hal alması \e çıkan tartışmada 17 kişinin ol- mesi ve birçok kişinin yaralanması olay- lann ikinci bölümüdür. Gaziosmanpaşa'da olaylar devam ederken bu kere olaylan protesto etmek savı ile Imraniye'de yasadışı eyleme gi- rişen toplulugun da olaylan önlenıek is- teyen görevli polislerle çatışması sonucu dört kişinin öldüğü, polisten \e topluluk- tan çok kişinin yaralandıgı olaylar da üçüncü ve son bölümdür. Bölüm bölüm incelenmeH1 Hadiselerin yukanda anlatümaya ça- lışıkhğı şekilde bölümler halinde değer- lendirilerek her bölüm için a\ n bir isim saptanmasının doğru olaeağı kanısında- yıtn. Bunagöre provokasyon veprovokatör sözcüklerinin tanımı gereği birinci bö- lümdeki oiaytarı provokasyon olarak ta- nımlamak mümkün değttdir. Provokas- yonda örgüt önemlidir. Alevilik ve Sün- nilikiseörgüt değjl bir me/heptir. Her ild- si de kendi dini inançtarına göre kendi toplumlannı oluşturmaktadır. Butür ör- gütlenmelerin içerisinde de provokatör olacak bir kişi saptanmamışür. Provokatör ounadan, olayı provokas- yon olarakdeğerlendirmek mümkün de- ğikür. Dolayısryta olayın birinci bölümü 'halka veya halkın herhangı bir sektörü- ne korku salmak için şiddet kullanmak' diye tanımlanan bir terör eykmidir. An- cak olayın ikinci ve üçüncü bölümünde provokasyonu görmemiz tnümkündür. Yddınm, Ahmet Şık • Gazi olaylarının ardından "provokasyon" sözcüğünü yetkili-yetkisiz hemen herkes kullandı. Ancak provokasyonun kim ya da kimler tarafından yapıldığı konusunda düşünce birliği her zamanki gibi kurulamadı. İlk provokasyon, Alevi yurttaşların gittiği kahvehaneler ve pastanenin taranmasıydı. •13 mart günü saat 04.30 sıralarında, polisin cemevine ateş açmasıyla ikinci provokasyon gündeme geldi. Gazi.Mahallesi'ndeki olayları protesto etmek için Ümraniye'de toplanan kalabalığa ateş açılması da son provokasyon olarak değerlendirildi. Seçilen her iki bölgede de hedef tam on ikiden vurulmuştu... Gazi Mahallesi oiaytarı sırasında, üzerinde en çok tartışılan konulurdan biri de poiisin tavn oldu. Eski Emniyet Müdürü ve ıstihbarat gö- revtisi Mustafa Yiğit, polisin hiçbir zaman resmi görevlisinı provokatör olarak kullanmayacağım belirtirken, o günlerde Dışişleıi Bakanı olan Murat Karayalçın olayı şöyle değerlendiriyor. Kuşkusuz bu olaylarda provokasyon var. Bu konuda çok önemli göstergeler bulunuyor. Çünkü birinci bölümdeki terör eylemi ,\levilere jjrişilmiş bir e>lem gibi kabul ettirilmeye çahşılmıştır. Çünkü ernik ey- lemgnıplanndan Lstedigisonucu alama- yan terör örgütleri, Türk halkırun çok hassasolduğu din konusunda mezhepler arası farkhhklardan yararlanmak iste- mektedir. Polisin olaviarda silah kullanması ko- nusunda da değişikyorumlar vardır. An- cak polisimiz yasalara göre hal ve duru- mu kendisi değerlendirerek yasal koşul- lann oluşması halinde sflahînı kullanır. Amir kademesi tarafından polise ateş" emri verilemez. Baa amirlerin " Polise ateş emri vermedık' mahiyetindeki söz- lerinianlamak mümkün değildir. Çünkü böyle bir \etki kimsede yoktur." Murat Karayalçın'ın değerlendirmesl Gazi mahallesi olaylan sırasında Dı- şışleri Bakanhğını yûrüten Murat Kara- yalçın, olaylarla ilgili sorulanmıza §u ya- nıtlan verdi: -Garimahallesindekiola\ larda provo- kasyon kuşkusunu nasıi değeıiendlriyor- sunuz? - Bence çok yönlü olaylar yaşandı. Kuşkusuibu olaylarda provokasyon var. Bu konuda çok önemli göstergeler bulu- nuyor. Birbaşka sorun, kentleşmenin fi- ziki olarak. toplumsal olarak çarpıkhğı- dır. Bu, kesinlıkle gözardı edileroez. Toplumsal ve fiziksel çarpıklığı eşza- manlı olarak değerlendirmenin gerekli olduğunu düşünüyorum. Bunlann dışın- daTürkiye'nın genelmı etkıleyen sorun- lannGazı Mahallesf ndeki yansıması da göz önünde bulundurulmalidır. Yani de- mokratikleşme açısından, gelırdağılımı açısmdan.. - Böyle bir provokasyon kimkrin işine getir, <taş güçlerin etkisi nedir? -Tabii bunu aynntılanyla ya da net olarak ortaya koymak durumunda değı- lim. Ancak toplumsal olaylan tahrik et- mekten yana olan bundan çıkar bekkyen iç ve dış güçler olduğunu da biliyoruz. Bunlar nasıl ısımlendirilir, bu güvenlik güçlerinin ışi... -Yunanistan parmağı var değerlendir- mesi yapılmıştı. Bu doğru oiabilir mi? - Yunanistan değerlendirmes\ni ben yaptım. Ancak bu olaylarla ilgili Yuna- nistan suçlamasına neden olabilecek so- mutbirtakımkanıtlarolmadıgını dasöy- ledim. Bazı tarlhler dihkat çekici' -Zamanlaması size ilginç gelmiyor mu? Gümrük birliği, demokratikleşme, Kuzey Irak operasyonu vb. gelişmeler gündemdeyken-. - Bılmıyorum. Konuyu o yönüyle de- ğerlendirmek için bağlantı odaklannı bılmek gerekır. Bırtakım tanhler son de- rece dikkat çekici. Aslında toplumsal do- kusu bu tür tahrıklere açık toplumlarda birtakım tahriklerden, bir takım olaylar- dan, birtakım hareketlerin ya da anlaş- malann sonrasından ya da öncesinden yararlanmak hep söz konusu olmuştur. O çok klasik uygulamadır. Yalnız gümrük birliği ile bağlantısvnı düşünebiliyorum da lrak olaylanyla bağlantismı düşün- meningüçolduğukanısındayım Çünkü lrak hareketi çok önceden planlanmıştı. Yani devamlı bir olumsuzluk havasmın egemen kılındığı yıllan yaşıyor Türkiye. Birdenbıre Avrupa Bırliği'nin yaratmış olduğucoşku,bırilennin canını sıktı.. bu çok açık. O yaratılmış havanın kaldınl- ması öteki amaçlann yani sıra düşünül- müş oiabilir. Olayın resmi tarafı böyle, ancak olay- lara katılan illegal örgüt temsılcilerinin değerlendirmesi nasıl, îşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek in değişik yo- rumu, ınşaatlardakı polisler. tHD rapor- lan... YARIN: Provokasyon tartişmaları 4 Alevîlîk bizden soruhır' sarhoşluğu SÜLEYMAN CEM Aleviler ne istiyorlar sorusuna, gazetenizde bili- nen bazı kişiler tarafından verilen yanıtlara bakılır- sa, Alevilik, çok büyük bir değişim ve de tükenişle karşı karşıya demektir. Oysa Aleviler sadece ve sa- dece Alevi kalmak, çagdaş değer ve yorumlarla gö- regeldiklerini süregitmek istemektedir. Alevılenn, Hakk-Muhammed-Ali yolunda bir- cem-bircan olmak, insan haklannı temel ilke ola- rak almak; laiklik, çağdaşlık, demokrasi ve sivil toplum olmanın erdemini banş, kardeşük ve hoş- görü içinde tüm mazlum insanlarla paylaşmaktan öteye çok şey istemedigini herkes bilmektedir. Dün olduğu gibi bugün de. Türkiye'nin Alevi gerçeğini önyargısi2 ve bilimsel olarak ele alan sağ- duyu sahibi birçok yazar, çizer, bilim adamlan, ga- zeteciler, yorumcular, hakkaniyet ve yetkin kişilik- leri ile yorumlamaktalar. Bu ve diğer demokrat ki- şi ve kuruluşlar, Alevileri tarihi saldınlar karşısın- da yalnız bırakmamış ve bırakmayacaklanndan da kuşkumuz yoktur. Alevizyoncuların çabalan Bu durum, ülkemızin selametı, demokrasının, vicdan özgürlüğûnün gelişmesi açısından en büyük güvencedır. Ancak Alevilerin sonsuz hoşgörülerin- den yararlanan bazı Alevizyonculann, Aleviliği başka başka anlam ve maksatlara taşımaya çalışma- lannı. Alevi birliğine yöneltılen yeni ve büyük bir saldırı olarak görmekteyız. Bu nedenle Alevi top- lumu ve Alevilik büyük bir tanhi sınavdan geçmek- tedir. Bir tarafta kapalı toplumdan açık topluma ge- çiş sürecmin getirdiği sorunlar üzerine politika in- şa etmeye çalışanlar, diğer taraftan, Aleviliği ken- di amaçlan için bambaşka yönde değerlendirmek isteyenler birbirleri ile adeta yanşmaktadırlar. Alevileri, şu veyabu nedenle parçalamak ve bun- dan olabildiğince büyük pay almak isteyenlerin farklı yöntemlerle olaya yaklaşmalan da vanlmak ıstenen sonucu pek değiştirmemekte, Alevileri her fırsatta iki arada bir derede bırakma gayretleri için- de olanlar, maalesef, Alevi sorununa çok farklı ve yepyenı boyutlar getirmektedirler. Hele, bazı kişilerin, Alevi tabanma hoş gelebile- cek, ancak gerçekleri yansrtmayan birtakım sıfat- larla ortaya çıkmalan, gerçekten kaygı vericidir. Hattabu insanlar işi o kadar ileri götürdüler ki, 'Ale- vilik bizden sorulur' megalomani tutkusunu açık- ca eyleme dönüştürerek, olayın özünü ve doğal akı- şını tümüyle altüst etmeye yöneldiler. Bu nedenle sabırtaşlan çatladı; korkular, kuşkular açık tepkile- re dönüştü. Orgütlü toplumolmanın ne denli önemli olduğu- nu ve bunun mutlaka gerçekleşmesınin kaçınılmaz olduğunu en çok savunanlardanız. Alevi Temsilci- ler Meclisı'nm kurulması için her türlü gayret ve mücadelenin içinde olduk ve olmaya devam etme- yi görev bilenlerdenız Bu toplumsal tanhi bilinç ve sorumluluğumuzu var olduğumuz sürece hiç kim- se de elimizden alamaz. Bir kaç yüz kişiyi bile tem- sil etme yetki ve sıfatına sahip olmadan, Alevilik bizden sorulur sarhoşluklan saldırganlaşarak ve yaygınlaşarak sürse bile. ÇALIŞANLAMN SORULARI SORUNLARI/YILMAZ ŞÎPAL Askerlîk borçlanması ve kıdem tazminatı (2) Özelleştirme kapsamına alınan kamu kuruluşlarında çeliş- kili uygulamalar yapıldığı gözlenmektedir. Bu konuda yo- ğun yakınmalar olduğu gözardı edilemez. Bu yakınmalar- dan biri de, kıdem tazminatı ile ilgilidir. Bazı kamu kuruluşlarının, kendi emekli ettikleri işçilere as- kerlik borçlanma sürelerinin kıdem tazminatını ödeme- mekte direndikleri söyienmektedir. H.B, YANTT: Bu konuda, Maliye ve Gümrük Bakanhğrnın 9.5 1985 günlü genelgesinde, bakanlık yönünden uygulamalann nasıl yapıla- cağı açıklanmaktadır. "Kamu kunduşlanndan bakanhguruza gelen yazılarda, 147S sayv- h tş Kanunu'na göre çalıştınlrnakta iken. yaşhlık ayiıği bağtanmast- na hak kazanması nedeniyle hizmet akitleri sona eren işçilere ödene- cekkıdemtazminaümn hesabmda. borçlanılan askertîk süresinindik- kate alııup aunmayacağı konusunda duraksamaya düşüldüğü betir- tilerek bu konudaki görüşümü?ün bildirilmesi istenmektedir. 2- Yargıtay 9.Hukuk Dairesi'nin 5J.1983 tarih ve E. 1983/1963, K. 1983/4450 sayılı karart ile muvazzaf askerlikte geçen sürenin sosyal güvenlik kuruluşlarına borçlanılması halinde, kıdem taz- minatının hesabmda dikkate alınacağı belirtilmiş ve yine Yargı- tay 9. Hukuk Dairesinin 23.11.1984 tarih ve E. 1984/10089, K. 1984/10237 sayüı kararında ise; borçlanılan askerlik süresinin hizmet sözleşmesinin kurulmasından önce olmasının bu hukuki sonucu değiştirmeyeceği karara bağlanmış bulunmaktadır. 3- Bu sebeple; a) İşçi statüsünde çalışmadan önce askere giden ve askerlik dö- nüşU kamu işyerlerinde çalışmaya başlayan, b) Özel sektöre ait bir işyerinde çalışırken askere giden ve as- kerlik dönüşü kamu işyerlerinde çalışmaya başlayan, c) Memur olarak çalışmakta iken askere giden ve askerlik dö- nüşü kamu işyerlerinde çalışmaya başlayan, d) Bir kamu işyerinde çalışırken askere giden ve askerlik dö- nüşü başka bir kamu kuruluşu işyerinde çalışmaya başlayan iş- çilerden, askerlikte geçen sürelerini bir sosyal güvenlik kurulu- şuna borçlanmış olanlann kıdem tazminatlannın hesaplanma- sında, askerlikte geçen sürelerin dikkate alınması gerekmckte- dir. 4- Diğer taraftan, daha önce kıdem tazminatı alarak aynlan işçilerden, askerlikte geçen sürelerini bir sosyal güvenlik kuru- luşuna borçlanmış bulunanlara, hizmet sözleşmelerinin kıdem tazminatı ödenmestni gerektirecek şekilde feshedildiği tarihten başlamak üzere 10 yıl (on) içinde başvurmaları halinde, asker- likte geçen sürelerin dikkate alınmasıyla doğacak kıdem tazmi- natı farkının ödenmesi gerekmektedir. Bilgilerini ve gereğinin yukandaki açıklamalara göre yürütül- mesini arz ve rica ederim. Maliye ve Gümrük Bakanı" Bu genelgeye göre, askerlik süresine ilişkin kıdem tazminatımn ödenmesi için ış aktinin "ladem tazminatı ödenmesini gerektirecek şekildeTeshedilmesı yeterlidir. Bu yoruma göre, ış aktının işveren tarafından ve emeklilık nede- niyle feshedilmesı, işciye askerlik süresine ılışkin kıdem tazminatımn ödenmesini de gerektirir. POLITIKA VE OTESI MEHMEDKEMAL Aşiretten Kurtulmak... Doğan Avcıoğlu, Şevket Süreyya iletanışmıyor- du. Bir gün sözü geçtığınde, "Şevket Bey'te tanış- mak istiyorum" dedi. "Sen tanırsın değil mi?" "Evet" dedim. "Bir gün tanışahm." Şevket Bey'ın Bahçeli'deki evine gittik. Sırtında çapraz düğmelı bir Kafkas gömleğiyle bizi kapıda karşıladı. Ikisi de birbirini ilk kez görüyorlardı. Salo- na buyur etti. Masanın üstünde kaynayan bir sema- ver ve bir ştşe Rus votkası vardı. Evde yalnızdı, konuklan kendi ağırlıyordu. Çay, votka ıçtik, tuzlu kurabiye yedik. Gülerek: "Orda (Sovyetler'de) böyle alıştık, size de öyle ik- ram ediyorum" dedi. O gün böyle tanıştılar. Dostluklan uzun sürdü. Doğan Avcıoğlu, ülkemizin yetiştirdiği seçkin ay- dınlardan biridir. Neye el attıysa bir çözüm getirmiş- tir. Çankaya'daki basın sitesinde otururken Doğan Avcıoğlu ile komşuyduk. O dördüncü katta (Ham- di'nin) oturur ben üçüncü katta. Durmadan çaltşır- dı. Çalışmadan yorgun düştüğünde aşağı kata iner, hem çene çalar hem bir iki tek atardık. Bir gün, "Şu milliyetçıliği ellerinden almak lazım. Yoksa başımı- za bela fcesı7eceWer"demişti. Yön'de yazdıklanyla hem milliyetçıliği aldt hem de toplumculuğu (sosya- üzmi) aldı. Sos dıyemediğimiz yıllardan kurtulmuş, Sosyaüst Kültür Derneği'ni kurmuştu. Sıra aşıret topluma gelmışti. Sadece Güneydo- ğu'da değil yurdun birçok bölgelerinde aşiret düze- ni geçerli. Her fırsat düştüğünde ağalaryönetimınin sürmesı bundandır. 27 Mayısçılar da 55 ağayı sürn- mediler mi? ilhan Selçuk geçende Doğan Avcıoğlu için birya- zı döşendi. şöyle diyordu: "Doğan, kardeşım kadar yakm birdostumdu. Tür- kiye'de demokrasıyi taşıyacak altyapının eksikliğin- den söz açardı, demokratik bir devrimle engellerin kaldınlacağtnı söylerdi. 12 Mart'ın acı deneyimin- den sonra fıkrinden vazgeçmemişti. Şjmdi 2000'e 5 var. Ülkenin yansı köylü, üçte biri yan köylû sayüan kondulu. 1994'te Türkiye yüzde 6 geriledi, yoksul- laştı, 12 Eylül faşizminin yasalan bugün de geçerli; demokrasıyi ara kı bulasın; terör donıkta, şeriatçı saldırı gündemde; üike parçalanmaya doğru sü- rüklenıyor..." "Doğan haklı mı çıktı?" Üzerinden 25yıl geçtikten sonra insanın söytedik- lerinin doğru çıkması ne güzel değil mı? Doğan Avcıoğlu, konulan Yön'de uzmanlara araş- tırtıyordu. Sonra bu araştırmalardan "Türkiye'nin Düzeni"ortaya çıktı. Bu bakımdan Doğan'ın çevre- si bır akademi gıbıydı. Devrim dergısini çıkardığın- da Devrim'e giden yol açılacaktı. 12 Martzulmü Do- ğan'ı yakaladı. Geçende eski Bayındırlık bakanlanndan llyas Seçkin gazeteye gelmişti. Ismet Paşa'nın başbakanlığı döneminde (27 Ma- yıs'tan sonra) planlamacılarta bir toplantı yapılıyor. Politikacılar, "ille de yol" diye tutturmuşlar. Planla- macılar, "sanayi" diyorlar. Tartışma büyüyor, politi- kacılar işin kolayındalar. Sonunda planlamanın genç başkanı. "Hadi yol yaptık Paşam diyelim, ne üretiyoruz da yollann üzerinden ne geçıreceğiz?" Ismet Paşa doğruyu anlıyor. O yollar, Oral döneminde yapıldı, şimdi sırrtıp du- ruyor. Üretmeden tüketmek kime mahsus? Doğan bunları vaktinde görmüştü, ömrü yetmedi. BULMACA 1 2 3 4 5SOLDANSAĞA; 1/ Yağmurdan, rüzgârdan ya da güneşten korun- nıak için yapılmış küçük &açak. II Vücutta bınken azotlu madde... Bir şeyden kalan kötü ız. 3/ Boya, pasgibi şeyleri çı- karmak için kul- lanılan çelik araç...lnceden>a 8 da tnce kabuk. 4/ g Mehter müzığin- de kullanılan ve ıkı değnek- le vurularak çahnan bir tür davul. 5/ Cmsiyet.... Inan- mak eylemi. 6/ Senaryosunu Yümaz Güney'ınyazdığı ve Şerif Gören'in yönettıği, 1982 Cannes Fılm Şenlı- ği'nde Altın Palmıye Ödü- lü'nü kazanan fîlm... Kan- şık renkh. 7/ Satrançta bir taş... Yemin... Boru sesı. 8/ lyı yaşamak için gerekli her şey... Merkez Bankası'run pasıfinde kayıtlı para miktan. 9/ Ovgü. YUKAR1DAÎS AŞAĞIYA: V Gözetmen, gözeticı. II Sınır nisanı... Polkayı andınr bir dans. 3/ Bıreyin kışısel görüşünden bağımsızolan... Bır no- ta. 4/ Hısse... Ortak Pazar'ın kısa yazılışı. 51 Erkek hızmet- çı... Bır duvann başını yada ıkı duvann köşesıni oluşturan gömme ayak. 6/ Eski Mısır'dagüneş tannsı... Iskoç erkek- lerinın giydiği kısa etekltk. 7/ Uç ya da daha çok direği bu- lunan yelkenlı gertulerde arka direk... Olumsuzluk belirten bir önek. 8/ Toprak, kum ve saman elemeye yarayan ıri de- lıklı kalbur... Bırıne dokunsun diye söylenen söz. 9/ Jüpı- ter gezegenıne verilen bır başka ad. ÎLAN T.C. MUCUR ASÜYE HUKUK MAHKEMESt'NDEN Dosya: 1994/284 Davacı S.S. Kurumu Genel Müdürlüğü vekili ta- rafindan davalılar Emin Gültekin, Mevlüt Karaca ve Akif Atalmış aleyhine mahkememizde açılmış bu- lunan rücuen tazminat davasınm yapılan açık yar- gılamasında venlen ara karan gereğince; Davalı Akif Atalmış'ın adresi tespit edilememiş ve bilinen adreslerine tebligat yapılamamış olup, dava dilekçesınin ilanen tebliğine karar verilmiştir. Dosyanın duruşması 4.5.1995 günü saat 09.20'de Mucur Adliyesrnde yapılacaktır. Yukanda ismi yazılı davalımn belirtilen gün ve saatte duruşmaya gelmesı veya bir vekil tarafından temsil edilmesi, duruşmaya gelmediği ve bir vekil tarafından da temsil edilmediği takdirde tahkikat ve yargılamaya yokluğunda devam edileceği ve hü- küm verileceği dava dilekçesi ve duruşma günü ye- nne geçmek üzerine ılan olunur Basın: 15154
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle