19 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 MART 1995 CUMARTESİ 10 DIZIYAZI Herkes için ders: DoğuAvrupaBu yedi günlük yazı dizisinde Doğu Avrupa'da, 1945'ten sonra tam 45 yıl süren bir sosyalizm denemesine sahne olan beş ülkede, "sosyafizmden kapita- Kzrne dönüş" sürecine özelleştirme çer- çevesinde bakmaya çabaladık. Sırası>- la Polonya. Bulgaristan, Slovakya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Amavut- luk'taki özelleştirmenin sonuçlannı de- ğerlendirmeye çalıştık. Yargılanmıza katıltnmayabilir. Ömeğin özelleştirme- nin ateşli yandaşlan ve daha da önem- lisi 1989'daçöken sosyalizmi "başan- sızlığa uğramış bir deneme " olarak de- ğil de kesinlikle tarihin dennliklerinde yitip gitmiş bir "volantarist (iradeci) saçmahk" olarak görenler Arnavut- luktakiyürekleracısı özelleştirme de- nemesini bile olumlayabilirler. Dahası olumluluk ya da olumsuzluk ölçütleriniz salt ekonomik verilerden sayılann duyarsız dilinden ibaretse \ a nlacak sonuçlar başkadır; işsizlik ra- kamlannın salt sayısal değil insancıl sonuçlan da dikkate ahnıyor, özelle^- tirilen işletme sayısının yanısıra, işlet- melerin hangi yabancı sermaye grup- lanna gittiğiyle de ilgileniliyor. özelleş- tirmeyi izleyen günlerde (haftalar, a\ larda hatta yıllarda) kaç işçinin işııu son verildiğı, işletmenin özelleştirm^ öncesi verimliliğine ulaşıp ulaşamadı- ğı gözönüne alınıyorsa vanlacak so- nuçlar başkadır. Biz becerebildiğimizce, ikıncı ku- mede sıraladığımız ölçütleri kullandık. Doğu Avrupada piyasa ekonomisini kurtancı olarak bellemiş. özelleştirme- den medet uman, sosyalizmden kapi- . talizme dönen ülkeler yer verdiğimiz beş ülkeden ibaret de değil. Romanya. Demokratik Alman Cumhuriyeti (DDR), Ukrayna, Beyaz Rusya, Baltık cumhuriyetleri dıye anılan Letonya. Estonya ve Lıtvanya'da da çok ilginç özelleştirme uygulamalan yaşandı, ya- şanıyor. Bunlardan Romanya'ya yeterli veri bulamadığımız için değinemedik. Uk- rayna ve Beyaz Rusya'yı ise Rusya Fe- derasyonu'ndan ayırmak mümkün de- ğil. Bir başka deyişle Rusya. Beyaz Rusya ve Ukrayna'da "Sosyalizmden kapitalizme dönüş" özelleştirme kap- samında ele alınamayacak kadar geniş sosyal ve siyasal bir içerik taşıyor. Bu ise bu dizi için seçilmiş çerçeveyi aşı- yor. Çok daha büyük ve aynntılı bir in- celeme konusu. Boşanmanın zorluğu Üç Baltık Cumhuriyeti'ne gelince. Jllcjkisi Litvanya ve Letonya için ay- ifintılar bir yana bırakılırsa ciddi bir özelleştirmeden söz edilemez. Bu iki ülke henüz Rusya'dan (eski Sovyetler Birliği olarak anlayınız) boşanmaya ça- lışıyorlar. Bırkankocanınboşanmasın- da bile mahkemeden boşanma ilamını almakla işin bitmediği bilinir. Evdeki eşyalann paylaşılması, banka hesapla- nnın aynlması, çocuklann kimde kala- cağının karara bağlanması. evin, yaz- lığın, devre mülkün tapulannın ne ya- pılacağının çözüme ulaştınlması, buz- dolabı, televizyon, cep telefonu gibi araç gereçler taksitle alınmışsa kalan taksitleri kimin nasıl ödeyeceği fılan gibi bir dizi "tatsız soru ve sorun"un yanıtlanması gerekir. Boşanma iki devlet, iki ülke arasın- da ise ortaya çıkacak sorunlar yumağı- nı artık siz kestirin. Baltık ülkelen enerji gereksinimlerinı Rusya'dan sağ- lamak zorundalar. Kimi Baltık kentle- rinde Laponlar. Esteler. Litvalar değil Ruslar çoğunluk nüfusu oluşturuyor. Baltık cumhunyetlerinin ulaşım, ileti- şim ağlan bütünüyle Rusya'yı da içe- ren daha büyûk bir ağın parçalanndan ibaret. Daha da önemlisi piyasa ekonomisi- ni benimsediklerini resmen açıklamış olmalanna rağmen özellikle Litvanya ve Letonya'da bu tercihlerini gerçek- leştirecek siyasal karar mekanizmala- nna sahip değiller. Parlamentoda ço- ğunluk. özellikle Litvanya'da adını de- ğiştiren ve yönetici kadrolanndan kü- çük birim.örgütlerine kadar eski komü- nistlerin denetiminde olan partinin elinde ve bu parti ıktidarda. Bu yüzden bu iki Baltık ülkesinde serbest piyasa ekonomisinin ve özelleşmenin şimdi- lik sadece sözü ediliyor. Ciddiye alınır bir uygulama yok. O yüzden de bu di- zi kapsamına alınmadılar. Üçüncü Baltık cumhuriyeti olan Es- tonya'nındurumubirazdahafarklı. Bu ülkeye Finlandiya (48 milyon dolar). ^ Z M M H RAPİTAÜZME DÖ»Ö5 (Do$ı Avropa'da öıelleştirme) Doğu Avrupa'da sosyalist denemenin başansızlığıyla birlikte bu ülkelerde yeniden özel mülkiye- te geçildi, geçilmeye çalışılıyor. Sorun özelleştirmenin başanlı olup olmamasında değil, özelleş- tirmeden sonra izlenecek yolun o ülkeyi refaha, mutluluğa götürüp götürmeyeceğinde. Isveç (34 milyon dolar). ABD ve Al- manya (toplam 15 milyon dolar) kay- naklı büyük bir yabancı sermaye akışı oldu. Özelleştirmeye hemen geçilece- gi beklentisiyle akan yabancı sermaye geldi ama Estonya'da. öteki Dogu A\ - rupa ülkelerinin tam tersine. özeîleştir- me bir türlü başlayamadı. Ülkeye akan yabancı sermaye, piyasada yatınma dönüşmeksizin hareket ediyor. Eston- ya Başbakanı Mart Laar bu tuhaf du- rum üstüne şunlan söylüyor: "Ülke- mizde. ne şekilde kullanacağımı/j bil- mediğimiz kadar çok para dönüyor " Dansı başımıza... deyıp Estonva'yı da bu yüzden dizi kapsamının dışında bıraktık. * * * * * Özelleştirme sonuç olarak mülkiye- tin el değiştirmesinden ibaret. Sosya- list ülkeler 1945'ten bu yana (Rusya 1917'den bu yana) özel mülkiyeti ilga eden \e yerine öz olarak dev let mülki- yetini ikame eden bir düzende yaşadı. Sosyalist denemenin başansızlığıy- la birlikte bu ülkelerde yeniden özel mülkıyete geçildi, geçiliyor, geçilme- ye çalışılıyor. Kımilen için bu kurtulu- şa giden yolda atılması gereken zorun- lu adım. Çünkü kurtuluş sadece ve sa- dece serbest piyasa ekonomisiyle mümkün. Kimilen içinse bu yeniden artı-deger sömürüsüne (>ani kapitalist sömürüye) dönüş. Sanınz burada laf kalabalığında bo- ğuntuya gelen bir ınce ayrım var. Tek başına özel mülkiyet ya da devlet mül- kiyeti bir ülkenin refaha ulaşması de- mek değil. Hiç değil. O yüzden özel- leştirmeye mülkiyetin el değiştirme- sinden öte anlamlar yüklemek hiç de doğru değil. Sorun özelleştirmenın ba- şanlı olup olmamasında değil, özelleş- tirmeden sonra izlenecek yolun (bu serbest piyasa ekonomisı yanı kapita- lizm demek) o ülkeyi refaha. mutlulu- ğa götürüp götürmeyeceğinde. Üstelik refah ve mutluluk, esenlık tenmlerini istatistiklerle değil. halkın günlük ya- şamında ve toplumun tüm katmanlan- nı içeren gözlemlerle kanıtlamak ge- rek. Diyelim ki son paragraftaki vurgula- nmız bu yazı dizisinin başında çizdi- ğimiz sınırlan aşıyor ve ideolojik bir tartışma kapsamına giriyor. Böyle dû- şünenlere hak versek ve o yüzden Mek- sika. Şili, Peru gibi ülkelerde 80'li yıl- lann sonlannda gerçekleştirilmiş özel- leştirmeleri anımsatıp \e bu ülkelerin. örneğın Meksika'nm 1995'teki duru- muna göndermeler yapsak... Sanıyoruz Doğu Avrupa'daki özel- leştirme dalgası, bugün hâlâ Marksız- me bağlı olan. Marksizmin klasiklerin- • Doğu Avrupa'daki özelleştirme dalgası, bugün hâlâ Marksizme bağlı olan, Marksizmin klasiklerinden okuyup öğrendiklerinin doğruluğuna bugün de inananları çok daha yakıcı ilgilendiriyor. Marksist, komünist, sosyalist ya da sosyal demokrat... Ayırt etmeksizin, tüm sol Doğu Avrupa deneyimiyle hesaplaşmak zorunda. • Marksist terminolojide özel mülkiyete karşılık önerilen "kamu mülkiyeti" içi doldurulmaya muhtaç, kulağa hoş gelen ama somut bir anlam taşımayan bir kavram. Kanımızca sosyalistlerin yanıtlamaları gereken temel soru da işte bu!.. mürülmeleri arasında çok da büyük bir fark yok. Patronun el koyduğu artı-de- ğeri kendi yaran için, devletin ise emekçilerin, halkın yaran için kullanı- lacağı iddiası ise sadece bir iddia. Üs- telik 1917'den bu yana yanlışlığı sık sık kanıtlanmış bir iddia... Sosyal demokratlar aynı soruya ko- operatifler (üretim, tüketim koopera- tifleri) mülkiyeti ile çocuksu yanıtlar verdiler. Denediler. Federal Alman- ya'da, Belçika'da. Avusturya'da, Iskan- dinav ülkelerinde denediler ve koope- ratif mülkiyetin sonunda (sosyal de- mokrat) parti ve sendika seçkinlerine kapitalist sınıfa sıçrama işlevi taşıyan bir manivelaya dönüştüğünü (acı) de- neylerle öğrendiler. Marksist terminolojide özel mülki- yete karşılık önerilen "kamu mülkiye- ti '" içi doldurulmaya muhtaç, kulağa hoş gelen ama somutbir anlam taşıma- yan bir kavram. Kanımızca sosyalistlerin yanıtlama- lan gereken temel soru da işte bu!.. Türkiye'de de Özeileştinne Yasası Başbakan Çiller'in kahramanca(!) mü- cadelesi sonunda ve Sosyal Demokrat Halkçı Parti'nin unutulmaz (inşallah unutulmaz) katkılanyla çıktı. Şimdi sı- ra uygulamada. Yani kamu mülkiye- tindeki işletmelerin yerli ve yabancı sermaye sahibi özel girişimcilere dev- rine geldi. Özelleştirmeden elde edile- cek gelirlerle de kamu maliyesi açıkla- nnın kapatılması. iç ve dış borçlanma- nın bogucu yükünün haifiletilmesi amaçlanıyor. Bu arada yükü azaldığı için küçülecek devletin harcamalannın da azalacağı öngörülüyor. Bu diziyi, Türkiye'de Özelleştirme- ye karşı çıkan kesimlere bir göz atarak noktalayalım. Acı reçete Işçiye Türkiye'de ışçiler, özellikle kamu sektöründe çalışao işçiler ve sendika- lar karşıcüuyor.An.cak bujsarşı çjkış- ta siyasal ve ideolojik tercihlerden çok işçilerin işsız kalma. sendikalann da varhklannı sürdürememe korkusu ağır basıyor. Sendikasız, sıgortasız, kayıtsız çalışmaya razı işsiz milyonlann kapı- da beklediği bir ülkede özelleştirilen kamu işletmelerinde çalışanlann işleri kesinlikle tehlikede. Üsteİik bunu özel- leştirme yandaşlan da kabul ediyor. Sa- dece "N'apaum. esenliğe çıkmak için bu acı reçeteyi içmek zorundayız " gi- bisinden yılışık bir gerekçenin ardına saklanıyorlar. Böylesi acı reçeteleri ne- den hep ve ille de işçilerin, emekçile- rin içmesinin gerektiği, sorusu ise her zamanki gibi açıkta kalıyor. Özelleştirmeye sosyal demokratla- nn bir kesimi, Kemalistler ve Mark- sistlerde karşı çıkıyorlar. Ancaaaaak... Ancak yerine ne önerdikleri belli de- ğil. 1930'larda ülkenin kalkınmasında. kabugunu yırtmasında belirleyici kat- kılan olan KtT'lerin daha sonra nasıl uğursuz işlevler kazandıkları, kamu mülkünün yağmalanmasırun araçlanna dönüştükleri ortada iken, bu işletmele- ri olduğu gibi korumayı öneımek "mu- halefet etmek için muhalefet etmek '' gibi her türlü saygınlıktan ve ciddiyet- ten uzak bir tutum olur. Peki öyleyse ne ? Kamu mülkiyeti- nin içeriği ne? Yerel yönetimlere akta- nlan mülkiyet mi, kooperatif mülkiyet mi, anonim şirketlerde hisselerinin da- ğıtımını düzenleyen özel yasalarla gü- venceye ahnmış bir yaygm mülkiyet mi?.. Marksıstler, sosyalist, Kemalistler bu soruya yanıt üretemedikleri sürece özelleştırmeyi tribünden izleyip acı acı yakınmakla yetinecekler galiba... Bizim bildiğimız artık tribüne çıkan futbolcuya "tekaütftrtboku" denir. O kadar yaşlandık mı? den okuyup öğrendiklerinin doğrulu- ğuna bugün de inananlan çok daha ya- kıcı ilgilendiriyor. Marksist, komünist, sosyalist ya da sosyal demokrat... Ayırt etmeksizin, tüm sol Doğu Avru- pa deneyimiyle hesaplaşmak zorunda. Marksizm "sonuTun kilidini üretim araçlannın özel mülkiyetinde gördü. Sömürünün kaynağını orada yakaladı. Sermayenin birikmesinin ve merkezi- leşmesinin itici gücünün özel mülki- yetten kaynaklandığını kanıtladı. Te- mel çözüm de kendiliğinden geldi: Üretim araçlannın özel mülkiyetinin ilgası ! Daha şiirli bir deyişle "Mûlk- süzleştirenterin mülksüzleştirilmesi yo- luyla sömürünün son bulması" Yanıtlanması gereken soru Ancak bu da (tıpkı özelleştirme gi- bi) sadece bir adım. Ötesı gelmedikçe tek başına emekçilerin mutluluğunu, refahını, esenlığini sağlamaya yetmi- yor. Özel mülkiyetin ilgasına karşılık olarak nasıl bir mülkiyet biçiminin önenldiği ortaya konabilmiş değil. Komünistler bunu devlet mülkiyeti olarak tanımladılar. Sonuçta emekçi kitleleriçin tek bir patron (somut. etli, canlı bir kişi ya da kişiler) tarafmdan sömürülmekle devlet (soyut. elle tutul- maz, fotoğrafı çekilmez) tarafmdan sö- BİTTİ DEMOKRATİK SOL PARTİ ÜZERİNE/ Doç. Dr. YILDIZ SERTEL Ecevit sol mu, sağ nıı taıtışınasıEcevit sol mu, sağ mı? Soruyu soran aydınla- nmız. Halkın sorunu bu değil elbet. O çok derin yaralara nasıl merhem sürüleceğini. acil geçim. yaşam sorunlannın nasıl çözüleceğini bilmek is- tiyor. Böyle olduğu için de. sorunun iki yönü var: Teorik ve pratik. Bu yazıda, sadece aydınlann so- rusunu ele alacagız: 1. Teoriyle pratik birbirinden aynlmaz. Sosyal siyasal eylemler, düşünce akımlan toplumsal ya- pının içinden çıkar. Kemalizm; laiklik, cumhuri- yetçilik ilkeleriyle günün sorunlanna cevap veri- yordu. "İktisadi DoletçiBk" ilkesi hiçbir ideolo- jiye dayanmıyordu, ama Kemalizm ilerici ve hat- ta devrimciydi. "Ortanın solu" eylemi de. top- lumsal yapıdaki değişikliklerden doğdu. Sana- yinin gelişmesiyle, kırsal düzenin bozulmasıyla işçi ve emekçi yığmlar önem kazandı. O zaman, Ecevit; CHP'nin eşrafa. egemen sınıfiara dayana- mayacağını gördü, buradan da, "ortanın solu" te- zı ortaya çıktı. 1972" de parti programt olarak ka- bul edılen, "Ortanın Solu" programı; işçi hakla- nnda. sosyal adalete, sendikal kuruluşlara. de- • "Sol" bilimsel değil, polıtik bır dcyimdir. Bir sol politikacı için önemli olan, tutucu olmamak, toplumun ilenye gitmesini önleyici ilkeleri kabul etmemek; aksıne toplumu ileriye götürecek ilkeleri kabul etmektir. mokratik hak ve özgürlüklere önem veriyordu. Böylece Avrupa sosyal demokrasisıne doğru bir adım atılmış oldu \e hatta Ecevit, 2. Enteraasyo- nalin kongrelerine de katıldı. 2. ldeoloji, siyasal eylemlere ancak bir genel yol çizer. bir rehberdir. Bir şema veya dogma ha- lini aldığı zaman, yerel gerçeklerle çarpışır: önemli yanlışlara, gerilemelere yol açar. Değışen dünya koşullan ıçinde Av rupa sosyal demokra- sisi, 2. Sosyalist Enternasyonal'in çizdiği Mark- sist yoldan çok uzaklara gitmiş, devrimcilikten vazgeçip; kapitalist sistem içinde sosyal, demok- ratik reformlar yapmak yolunu tutmuştur. Ikincı Dünya Savaşı'ndan sonra, Ingiliz lıberal ıktisat- çısı Ke\ııes'in ortaya attığı, "Refah De>1eti*'poli- tikasını izlemeye başlamıştır. 70'li yıllardan son- ra ise Avrupa sosyal demokrasısı. kendisini glo- balleşme akımına, piyasa ekonomisi koşullanna kaptınp; ışçi ve emekçilerden kopmaya, sağcı po- litikalar izlemeve başlamıştır. Acaba. bizde SHP de bu durumda değil midır? Sol partilere dtişen görev 3. Bizde, "sol", "sosyal demokrat", "ilerici" partilerin görevi; çok ağır iç ve dış sorunlan bu- lunan bır Üçüncü Dünya ülkesinin yaralanna ça- re bulmak. yurdu içine düştüğü açmazdan çıka- racak bir program çizmektir. Sayın Soysal'ın da söylediği gibi SHP henüz bunu yapmamıştır. Dünyaölçüsünde. Üçüncü Dünya ideologlan; de- ğişen koşullara uygun yeni teonler ortaya atmak- tadırlar. Onlara göre gelişmekte olan ülkeler, git- gide dünya tekelci sermayesinin boyunduruğuna girmektedirler. Yeni teknolojı. tanmın kapitalist- leşmesı, kırsal düzenin bozulması. ıç güçler, vah- şi kentleşme gibi değışık nedenlerle, bu ülkele- rin sosyal yapısı da değişmektedir. Artık, sadece işçi sınıfiyla sennaye arasında bir çelışkiden söz edilemez. Marksist iktisatçı Samir Amin'e göre artık. temel çelişki dünya halklanyla enternasyo- nal burjuvazi arasındadır; "Üçüncü Dünya ülke- leriyle ya Transnationalisation (Llus sınırlannı aşan bütünleşme), yani globalleşme kabul edile- cek, ya da haik hareketlen olacaktır." (1) 4. "Sol" bilimsel değil. politik bir deyimdir. Bilimsel açıdan, sağ ile solun; neyin sağı. neyin solu olduğu gibi, bir kargaşa yaratacağından; bi- limsel olmak için ideolojinin adını koymak gere- kir. Bir sol politikacı için önemli olan, tutucu ol- mamak, toplumun ileriye gitmesini önleyici ilke- leri kabul etmemek; aksine toplumu ileriye götü- recek, geniş yığınlara refah ve özgürlük sağlaya- cak ilkeleri kabul etmektir. (1) Samir Amın, "Kopma", Dünya Sısteminden Çıkmak tçın, La Decouverte, Paris 1986 sa 264. SÜRECEK POLtTİKAVEOTESİ MEHMED KEMAL Şiip Özgürlük İster.••• Ceza Yasası'nda 141-142'nin kol gezdiği, 163'ün cirit attığı günlerdeydi, Milli Selamet Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan'a sormuştum: "Düşünce özgürlüğüne karşı mısınız?" Bıyıklannın ucuyla gülmüş, "Düşünce özgüriüğüne kar- şı olunurmu, düşünen kişilere ödül verilir'' demişti. "Za- ten kaç tane düşünen adamımız var?" Aradan yıllar geçti, köprülerin kemerleri altından nice sular aktı, 163 tarihe kanştı. Ama gene düşünceterinden ötürü, insanların üstüne gidiyorlar. Bu memlekette, 1908 Meşrutiyeti'nden berı tıkırözgür- lüğü aranır, bir türlü de bulunamaz. Türiü arayışlar içinde, sosyal çalkalanmalarda fikir öz- güriüğü bulunur gibi oJmuş, sonra yitirilmiştir. Dinsel sağ- cı da fikir özgürlüğü arar, sosyal solcu da fikir özgürlüğü arar. Onun için hep bağırmışlardır çağırmışlardır: "Ne mümkün zulm ile bidâd ile imha-yı hüm'yet." Aslan yeleli Namık Kemal bağırmıştır; köy kökenli Ya- şar Kemal bağırmıştır. Özgürlükçü sokak bağırmıştır. "Yaşar Kemal'e özgürlük!.." Özgürlük, hep Paris'ten yola çıkmış, dönüp dolaşıp bir türlü Istanbul'a erişememiştir. Eskiden 'fikir özgürlüğü' diyen soluğu hapiste altrdı, şimdi yargıç karşısına çıkıyor. Ünlü fikir adamlanyla ün- süzler arasındaki çizgi bu kadardır. Fikir özgürlüğü sürekli olarak istediğimizdir. Ne yana baksak, ne yana dönsek onu görürüz. Fikir pazarında alışverişi olan bir dost şöyle dıyesıydı: "Yunus Emre de, Mevlana Celâlettin Rumi de aynı dilden konuşuriar; biri Türkçe söyler, biri Farisî." Batılı düşünür özgürdür. Dilediğini açıkça, her yerde her zaman söyleyebilir. "Senin gibi düşünmüyorvm, ama senin düşüncelerini söyleyebilmen için sonuna değin savaşırım. Dahası var, kellemi bile ortaya koyarım" diyebilir. Yaşar Kemal bir ölçü getirmiştir. Düşünce ortamını sağ- lamak, bu ortamda kendınin de herkesin de düşüncele- rini söyleyebilmesi. Bir yabancı dergide düşüncelerini söylemiş, düşüncelerini söyleme sorumunu almıştır. Gelelim edebiyata... Şair Erdoğan Alkan, 'Şıir Sanatı' diye kocaman (tuğ- la büyüklüğünde) bir kitap yazmış. Bu, uzun yıllardır yap- tığı çalışmanın ürünüdür. Yılmamış, bıkmamış, uzun yıl- lar böyle bir eseri kotarmıştır. 'Dünyada ve Türkiye'de şi- ir akımlan, şiirin temel sorunlan, kavramları' açıklanıyor. Birbirinin etkisinde kalmış şairler, şiirleryeralıyor. Oturup uzun uzadıya, etkili etkisiz örnekleri ortaya koymalı. Bir- çok örnekler var. Klasik bir örnek olsun diye şu rubaiyi verelim: Yârab ne müsâvâtı ne hürriyeti ver Hattâ ne o yoldan gelecek şöhreti ver Hep neşve veren aşkı terennüm dilerim Yârab bana bir ses yaratan kudreti ver Erdoğan, bu dörtlüğün Fransızcadan Türkçeye çevril- diğini söylüyor. Bir şiirin aslı değil, çevinsi oluyor. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın ünlü dizesi: "Gökte ay masaldakı bir meyve" (aslı). "Bir masal meyvesi gibi pay/aştı/c"(çeviri- si)... Şiir de, çevirisi de özgürlük istiyor. Verelim mi? Ve- relim... BUUÎACÂ* SOLJJAN SAĞA 1/ lktisat kuramında. tek bir alıcının bulun- duğu piyasa durumu. 2/ Genellikle sevecen ve hüzünlü bir konu iş- leyen küçük lirik şiir... Satrançta özel bir hare- ket. 3/ Soylular sıntfı. 4/ Ince dantel... Futbol- da topun oyun alanı dı- şına çıkması. 5/ Or- kestra şefi. 67 Feodal dönemde Avrupa'da bir vasala hizmet karşılı- ğında verilen ve ona gelir getiren mülk... Üstü kapalı olarak anlatma. II Güzeli en üs- tün ve en yüce değer sayan kişi... Cemal Gürsel'in lakabı. 8/ Eski Mısır'da güneş tanrısı... Kapı mandalı, sürgü. 9/ Bir nota... Ma- tematikte kullanılan sabit bir sa- yı... Olumsuzluk belirten bir önek. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Atmosferin, stratosferin hemen altında yer alan üçüncü katmanı. 11 Önemli tarihsel olgu... Bir dileği yerine getırme. 3/ Pişmanlık. 4/ Tırnak boyası... " -i can dediler gamze-i cellâdın için" (Nedim). 5/ Yetişkin erkek boyu ortalaması 150 cm'nin altında olan bir tophıluğun bire- yı... Tababet. 6/ Bir nota... Endonezya'nın plaka işareti. 7/ Bir şeyin yerine başka bır şeyı koymak; ikame etmek. 8/ Japon li- rik dramı... Hızı saatte 120 km'yi geçen çok şiddetlı fırtına 9/ Ipekten on üç teli olan bir Japon çalgısı... Organlar, vücut par- çalan. tLAN T.C. TÜRKELİ KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN DUYURULUR EsasNo: 1991-16 Karar No: 1994/4 Davacı Asiye Kaya tarafmdan davalı Yakup Kaya mirasçılan Asiye, Ali Yakup ve Yusuf Kaya ile Mürüvet Kaya vElmas) \e Selfet Çelik hakkında açılan tapu tescil davası mahkememizın 28.9.1994 tarih ve 1991,16 esas. 19944 karar sayılı karan ile neticelenmiş olup söz konusu kararda davanın kısmen kabulü, kısmen reddi ile Sinop Türkeli Keş Köyü 110 ada 22 parsel sayılı 1730 m2 taşınmazın Yakup Kaya adına yapılan tespıtin ıptali ile davacı Asiye Kaya adına tapuya tesciline. yine aynı yerde 106 ada, 1 ve 2 parsellenn davacı davasmdan feragat ettiğinden açılan davanın reddine, söz konusu 106 ada 1-2 parsellerin ise Malıye adına tapuya tesciline daır karar verilmiş. söz konusu karar davacı Asiye Kaya vekiline 17.10.1994 tarihinde, davalılar Mal Müdürlüğü, Yusuf Kaya'ya teblığ olunmuş, ancak davalı Selfet Çelik'in tüm aramalara rağmen bulunamaması nedeniyle tebliğ edilememiştir. Bu yüzden bu ilanımızın yapılmasına karar verilmiştir. Yukandaki bu ilanımızın Türkiye genelinde yayımlanan gazetelerden birinde ilan edilmesi, ilan edildiğı tarih olan günde tebliğ edilmiş sayılacağı ve ilan tanhinden itibaren 1'5 gün süre içensinde temyiz edilmediği takdirde dosyamızm kesinleşerek Türkeli Tapu Sicil Müdürlüğü'ne dev rolunacağı hususu ilan olunur. Basın:87U TURYAP EMLAK BİLGİ BANKASI Tlf (242)248 49 95-242 Fax (242)242 37 33 ANTALYA 12 Romarüannız ve Ansiklopedileriniz yerinizdcn alınır. Tel: 5540804
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle