Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4 MART 1995 CUMARTESİ
10 DIZIYAZI
Herkes için ders: DoğuAvrupaBu yedi günlük yazı dizisinde Doğu
Avrupa'da, 1945'ten sonra tam 45 yıl
süren bir sosyalizm denemesine sahne
olan beş ülkede, "sosyafizmden kapita-
Kzrne dönüş" sürecine özelleştirme çer-
çevesinde bakmaya çabaladık. Sırası>-
la Polonya. Bulgaristan, Slovakya, Çek
Cumhuriyeti, Macaristan ve Amavut-
luk'taki özelleştirmenin sonuçlannı de-
ğerlendirmeye çalıştık. Yargılanmıza
katıltnmayabilir. Ömeğin özelleştirme-
nin ateşli yandaşlan ve daha da önem-
lisi 1989'daçöken sosyalizmi "başan-
sızlığa uğramış bir deneme " olarak de-
ğil de kesinlikle tarihin dennliklerinde
yitip gitmiş bir "volantarist (iradeci)
saçmahk" olarak görenler Arnavut-
luktakiyürekleracısı özelleştirme de-
nemesini bile olumlayabilirler.
Dahası olumluluk ya da olumsuzluk
ölçütleriniz salt ekonomik verilerden
sayılann duyarsız dilinden ibaretse \ a
nlacak sonuçlar başkadır; işsizlik ra-
kamlannın salt sayısal değil insancıl
sonuçlan da dikkate ahnıyor, özelle^-
tirilen işletme sayısının yanısıra, işlet-
melerin hangi yabancı sermaye grup-
lanna gittiğiyle de ilgileniliyor. özelleş-
tirmeyi izleyen günlerde (haftalar, a\
larda hatta yıllarda) kaç işçinin işııu
son verildiğı, işletmenin özelleştirm^
öncesi verimliliğine ulaşıp ulaşamadı-
ğı gözönüne alınıyorsa vanlacak so-
nuçlar başkadır.
Biz becerebildiğimizce, ikıncı ku-
mede sıraladığımız ölçütleri kullandık.
Doğu Avrupada piyasa ekonomisini
kurtancı olarak bellemiş. özelleştirme-
den medet uman, sosyalizmden kapi-
. talizme dönen ülkeler yer verdiğimiz
beş ülkeden ibaret de değil. Romanya.
Demokratik Alman Cumhuriyeti
(DDR), Ukrayna, Beyaz Rusya, Baltık
cumhuriyetleri dıye anılan Letonya.
Estonya ve Lıtvanya'da da çok ilginç
özelleştirme uygulamalan yaşandı, ya-
şanıyor.
Bunlardan Romanya'ya yeterli veri
bulamadığımız için değinemedik. Uk-
rayna ve Beyaz Rusya'yı ise Rusya Fe-
derasyonu'ndan ayırmak mümkün de-
ğil. Bir başka deyişle Rusya. Beyaz
Rusya ve Ukrayna'da "Sosyalizmden
kapitalizme dönüş" özelleştirme kap-
samında ele alınamayacak kadar geniş
sosyal ve siyasal bir içerik taşıyor. Bu
ise bu dizi için seçilmiş çerçeveyi aşı-
yor. Çok daha büyük ve aynntılı bir in-
celeme konusu.
Boşanmanın zorluğu
Üç Baltık Cumhuriyeti'ne gelince.
Jllcjkisi Litvanya ve Letonya için ay-
ifintılar bir yana bırakılırsa ciddi bir
özelleştirmeden söz edilemez. Bu iki
ülke henüz Rusya'dan (eski Sovyetler
Birliği olarak anlayınız) boşanmaya ça-
lışıyorlar. Bırkankocanınboşanmasın-
da bile mahkemeden boşanma ilamını
almakla işin bitmediği bilinir. Evdeki
eşyalann paylaşılması, banka hesapla-
nnın aynlması, çocuklann kimde kala-
cağının karara bağlanması. evin, yaz-
lığın, devre mülkün tapulannın ne ya-
pılacağının çözüme ulaştınlması, buz-
dolabı, televizyon, cep telefonu gibi
araç gereçler taksitle alınmışsa kalan
taksitleri kimin nasıl ödeyeceği fılan
gibi bir dizi "tatsız soru ve sorun"un
yanıtlanması gerekir.
Boşanma iki devlet, iki ülke arasın-
da ise ortaya çıkacak sorunlar yumağı-
nı artık siz kestirin. Baltık ülkelen
enerji gereksinimlerinı Rusya'dan sağ-
lamak zorundalar. Kimi Baltık kentle-
rinde Laponlar. Esteler. Litvalar değil
Ruslar çoğunluk nüfusu oluşturuyor.
Baltık cumhunyetlerinin ulaşım, ileti-
şim ağlan bütünüyle Rusya'yı da içe-
ren daha büyûk bir ağın parçalanndan
ibaret.
Daha da önemlisi piyasa ekonomisi-
ni benimsediklerini resmen açıklamış
olmalanna rağmen özellikle Litvanya
ve Letonya'da bu tercihlerini gerçek-
leştirecek siyasal karar mekanizmala-
nna sahip değiller. Parlamentoda ço-
ğunluk. özellikle Litvanya'da adını de-
ğiştiren ve yönetici kadrolanndan kü-
çük birim.örgütlerine kadar eski komü-
nistlerin denetiminde olan partinin
elinde ve bu parti ıktidarda. Bu yüzden
bu iki Baltık ülkesinde serbest piyasa
ekonomisinin ve özelleşmenin şimdi-
lik sadece sözü ediliyor. Ciddiye alınır
bir uygulama yok. O yüzden de bu di-
zi kapsamına alınmadılar.
Üçüncü Baltık cumhuriyeti olan Es-
tonya'nındurumubirazdahafarklı. Bu
ülkeye Finlandiya (48 milyon dolar).
^ Z M M H RAPİTAÜZME DÖ»Ö5
(Do$ı Avropa'da öıelleştirme)
Doğu Avrupa'da sosyalist denemenin başansızlığıyla birlikte bu ülkelerde yeniden özel mülkiye-
te geçildi, geçilmeye çalışılıyor. Sorun özelleştirmenin başanlı olup olmamasında değil, özelleş-
tirmeden sonra izlenecek yolun o ülkeyi refaha, mutluluğa götürüp götürmeyeceğinde.
Isveç (34 milyon dolar). ABD ve Al-
manya (toplam 15 milyon dolar) kay-
naklı büyük bir yabancı sermaye akışı
oldu. Özelleştirmeye hemen geçilece-
gi beklentisiyle akan yabancı sermaye
geldi ama Estonya'da. öteki Dogu A\ -
rupa ülkelerinin tam tersine. özeîleştir-
me bir türlü başlayamadı. Ülkeye akan
yabancı sermaye, piyasada yatınma
dönüşmeksizin hareket ediyor. Eston-
ya Başbakanı Mart Laar bu tuhaf du-
rum üstüne şunlan söylüyor: "Ülke-
mizde. ne şekilde kullanacağımı/j bil-
mediğimiz kadar çok para dönüyor "
Dansı başımıza... deyıp Estonva'yı
da bu yüzden dizi kapsamının dışında
bıraktık.
* * * * *
Özelleştirme sonuç olarak mülkiye-
tin el değiştirmesinden ibaret. Sosya-
list ülkeler 1945'ten bu yana (Rusya
1917'den bu yana) özel mülkiyeti ilga
eden \e yerine öz olarak dev let mülki-
yetini ikame eden bir düzende yaşadı.
Sosyalist denemenin başansızlığıy-
la birlikte bu ülkelerde yeniden özel
mülkıyete geçildi, geçiliyor, geçilme-
ye çalışılıyor. Kımilen için bu kurtulu-
şa giden yolda atılması gereken zorun-
lu adım. Çünkü kurtuluş sadece ve sa-
dece serbest piyasa ekonomisiyle
mümkün. Kimilen içinse bu yeniden
artı-deger sömürüsüne (>ani kapitalist
sömürüye) dönüş.
Sanınz burada laf kalabalığında bo-
ğuntuya gelen bir ınce ayrım var. Tek
başına özel mülkiyet ya da devlet mül-
kiyeti bir ülkenin refaha ulaşması de-
mek değil. Hiç değil. O yüzden özel-
leştirmeye mülkiyetin el değiştirme-
sinden öte anlamlar yüklemek hiç de
doğru değil. Sorun özelleştirmenın ba-
şanlı olup olmamasında değil, özelleş-
tirmeden sonra izlenecek yolun (bu
serbest piyasa ekonomisı yanı kapita-
lizm demek) o ülkeyi refaha. mutlulu-
ğa götürüp götürmeyeceğinde. Üstelik
refah ve mutluluk, esenlık tenmlerini
istatistiklerle değil. halkın günlük ya-
şamında ve toplumun tüm katmanlan-
nı içeren gözlemlerle kanıtlamak ge-
rek.
Diyelim ki son paragraftaki vurgula-
nmız bu yazı dizisinin başında çizdi-
ğimiz sınırlan aşıyor ve ideolojik bir
tartışma kapsamına giriyor. Böyle dû-
şünenlere hak versek ve o yüzden Mek-
sika. Şili, Peru gibi ülkelerde 80'li yıl-
lann sonlannda gerçekleştirilmiş özel-
leştirmeleri anımsatıp \e bu ülkelerin.
örneğın Meksika'nm 1995'teki duru-
muna göndermeler yapsak...
Sanıyoruz Doğu Avrupa'daki özel-
leştirme dalgası, bugün hâlâ Marksız-
me bağlı olan. Marksizmin klasiklerin-
• Doğu Avrupa'daki özelleştirme dalgası, bugün hâlâ
Marksizme bağlı olan, Marksizmin klasiklerinden okuyup
öğrendiklerinin doğruluğuna bugün de inananları çok daha
yakıcı ilgilendiriyor. Marksist, komünist, sosyalist ya da sosyal
demokrat... Ayırt etmeksizin, tüm sol Doğu Avrupa
deneyimiyle hesaplaşmak zorunda.
• Marksist terminolojide özel mülkiyete karşılık önerilen
"kamu mülkiyeti" içi doldurulmaya muhtaç, kulağa hoş
gelen ama somut bir anlam taşımayan bir kavram.
Kanımızca sosyalistlerin yanıtlamaları gereken temel
soru da işte bu!..
mürülmeleri arasında çok da büyük bir
fark yok. Patronun el koyduğu artı-de-
ğeri kendi yaran için, devletin ise
emekçilerin, halkın yaran için kullanı-
lacağı iddiası ise sadece bir iddia. Üs-
telik 1917'den bu yana yanlışlığı sık
sık kanıtlanmış bir iddia...
Sosyal demokratlar aynı soruya ko-
operatifler (üretim, tüketim koopera-
tifleri) mülkiyeti ile çocuksu yanıtlar
verdiler. Denediler. Federal Alman-
ya'da, Belçika'da. Avusturya'da, Iskan-
dinav ülkelerinde denediler ve koope-
ratif mülkiyetin sonunda (sosyal de-
mokrat) parti ve sendika seçkinlerine
kapitalist sınıfa sıçrama işlevi taşıyan
bir manivelaya dönüştüğünü (acı) de-
neylerle öğrendiler.
Marksist terminolojide özel mülki-
yete karşılık önerilen "kamu mülkiye-
ti '" içi doldurulmaya muhtaç, kulağa
hoş gelen ama somutbir anlam taşıma-
yan bir kavram.
Kanımızca sosyalistlerin yanıtlama-
lan gereken temel soru da işte bu!..
Türkiye'de de Özeileştinne Yasası
Başbakan Çiller'in kahramanca(!) mü-
cadelesi sonunda ve Sosyal Demokrat
Halkçı Parti'nin unutulmaz (inşallah
unutulmaz) katkılanyla çıktı. Şimdi sı-
ra uygulamada. Yani kamu mülkiye-
tindeki işletmelerin yerli ve yabancı
sermaye sahibi özel girişimcilere dev-
rine geldi. Özelleştirmeden elde edile-
cek gelirlerle de kamu maliyesi açıkla-
nnın kapatılması. iç ve dış borçlanma-
nın bogucu yükünün haifiletilmesi
amaçlanıyor. Bu arada yükü azaldığı
için küçülecek devletin harcamalannın
da azalacağı öngörülüyor.
Bu diziyi, Türkiye'de Özelleştirme-
ye karşı çıkan kesimlere bir göz atarak
noktalayalım.
Acı reçete Işçiye
Türkiye'de ışçiler, özellikle kamu
sektöründe çalışao işçiler ve sendika-
lar karşıcüuyor.An.cak bujsarşı çjkış-
ta siyasal ve ideolojik tercihlerden çok
işçilerin işsız kalma. sendikalann da
varhklannı sürdürememe korkusu ağır
basıyor. Sendikasız, sıgortasız, kayıtsız
çalışmaya razı işsiz milyonlann kapı-
da beklediği bir ülkede özelleştirilen
kamu işletmelerinde çalışanlann işleri
kesinlikle tehlikede. Üsteİik bunu özel-
leştirme yandaşlan da kabul ediyor. Sa-
dece "N'apaum. esenliğe çıkmak için
bu acı reçeteyi içmek zorundayız " gi-
bisinden yılışık bir gerekçenin ardına
saklanıyorlar. Böylesi acı reçeteleri ne-
den hep ve ille de işçilerin, emekçile-
rin içmesinin gerektiği, sorusu ise her
zamanki gibi açıkta kalıyor.
Özelleştirmeye sosyal demokratla-
nn bir kesimi, Kemalistler ve Mark-
sistlerde karşı çıkıyorlar. Ancaaaaak...
Ancak yerine ne önerdikleri belli de-
ğil. 1930'larda ülkenin kalkınmasında.
kabugunu yırtmasında belirleyici kat-
kılan olan KtT'lerin daha sonra nasıl
uğursuz işlevler kazandıkları, kamu
mülkünün yağmalanmasırun araçlanna
dönüştükleri ortada iken, bu işletmele-
ri olduğu gibi korumayı öneımek "mu-
halefet etmek için muhalefet etmek ''
gibi her türlü saygınlıktan ve ciddiyet-
ten uzak bir tutum olur.
Peki öyleyse ne ? Kamu mülkiyeti-
nin içeriği ne? Yerel yönetimlere akta-
nlan mülkiyet mi, kooperatif mülkiyet
mi, anonim şirketlerde hisselerinin da-
ğıtımını düzenleyen özel yasalarla gü-
venceye ahnmış bir yaygm mülkiyet
mi?..
Marksıstler, sosyalist, Kemalistler
bu soruya yanıt üretemedikleri sürece
özelleştırmeyi tribünden izleyip acı acı
yakınmakla yetinecekler galiba...
Bizim bildiğimız artık tribüne çıkan
futbolcuya "tekaütftrtboku" denir. O
kadar yaşlandık mı?
den okuyup öğrendiklerinin doğrulu-
ğuna bugün de inananlan çok daha ya-
kıcı ilgilendiriyor. Marksist, komünist,
sosyalist ya da sosyal demokrat...
Ayırt etmeksizin, tüm sol Doğu Avru-
pa deneyimiyle hesaplaşmak zorunda.
Marksizm "sonuTun kilidini üretim
araçlannın özel mülkiyetinde gördü.
Sömürünün kaynağını orada yakaladı.
Sermayenin birikmesinin ve merkezi-
leşmesinin itici gücünün özel mülki-
yetten kaynaklandığını kanıtladı. Te-
mel çözüm de kendiliğinden geldi:
Üretim araçlannın özel mülkiyetinin
ilgası ! Daha şiirli bir deyişle "Mûlk-
süzleştirenterin mülksüzleştirilmesi yo-
luyla sömürünün son bulması"
Yanıtlanması gereken
soru
Ancak bu da (tıpkı özelleştirme gi-
bi) sadece bir adım. Ötesı gelmedikçe
tek başına emekçilerin mutluluğunu,
refahını, esenlığini sağlamaya yetmi-
yor. Özel mülkiyetin ilgasına karşılık
olarak nasıl bir mülkiyet biçiminin
önenldiği ortaya konabilmiş değil.
Komünistler bunu devlet mülkiyeti
olarak tanımladılar. Sonuçta emekçi
kitleleriçin tek bir patron (somut. etli,
canlı bir kişi ya da kişiler) tarafmdan
sömürülmekle devlet (soyut. elle tutul-
maz, fotoğrafı çekilmez) tarafmdan sö- BİTTİ
DEMOKRATİK SOL PARTİ ÜZERİNE/ Doç. Dr. YILDIZ SERTEL
Ecevit sol mu, sağ nıı taıtışınasıEcevit sol mu, sağ mı? Soruyu soran aydınla-
nmız. Halkın sorunu bu değil elbet. O çok derin
yaralara nasıl merhem sürüleceğini. acil geçim.
yaşam sorunlannın nasıl çözüleceğini bilmek is-
tiyor. Böyle olduğu için de. sorunun iki yönü var:
Teorik ve pratik. Bu yazıda, sadece aydınlann so-
rusunu ele alacagız:
1. Teoriyle pratik birbirinden aynlmaz. Sosyal
siyasal eylemler, düşünce akımlan toplumsal ya-
pının içinden çıkar. Kemalizm; laiklik, cumhuri-
yetçilik ilkeleriyle günün sorunlanna cevap veri-
yordu. "İktisadi DoletçiBk" ilkesi hiçbir ideolo-
jiye dayanmıyordu, ama Kemalizm ilerici ve hat-
ta devrimciydi. "Ortanın solu" eylemi de. top-
lumsal yapıdaki değişikliklerden doğdu. Sana-
yinin gelişmesiyle, kırsal düzenin bozulmasıyla
işçi ve emekçi yığmlar önem kazandı. O zaman,
Ecevit; CHP'nin eşrafa. egemen sınıfiara dayana-
mayacağını gördü, buradan da, "ortanın solu" te-
zı ortaya çıktı. 1972" de parti programt olarak ka-
bul edılen, "Ortanın Solu" programı; işçi hakla-
nnda. sosyal adalete, sendikal kuruluşlara. de-
• "Sol" bilimsel değil, polıtik bır dcyimdir. Bir sol politikacı için önemli
olan, tutucu olmamak, toplumun ilenye gitmesini önleyici ilkeleri kabul
etmemek; aksıne toplumu ileriye götürecek ilkeleri kabul etmektir.
mokratik hak ve özgürlüklere önem veriyordu.
Böylece Avrupa sosyal demokrasisıne doğru bir
adım atılmış oldu \e hatta Ecevit, 2. Enteraasyo-
nalin kongrelerine de katıldı.
2. ldeoloji, siyasal eylemlere ancak bir genel
yol çizer. bir rehberdir. Bir şema veya dogma ha-
lini aldığı zaman, yerel gerçeklerle çarpışır:
önemli yanlışlara, gerilemelere yol açar. Değışen
dünya koşullan ıçinde Av rupa sosyal demokra-
sisi, 2. Sosyalist Enternasyonal'in çizdiği Mark-
sist yoldan çok uzaklara gitmiş, devrimcilikten
vazgeçip; kapitalist sistem içinde sosyal, demok-
ratik reformlar yapmak yolunu tutmuştur. Ikincı
Dünya Savaşı'ndan sonra, Ingiliz lıberal ıktisat-
çısı Ke\ııes'in ortaya attığı, "Refah De>1eti*'poli-
tikasını izlemeye başlamıştır. 70'li yıllardan son-
ra ise Avrupa sosyal demokrasısı. kendisini glo-
balleşme akımına, piyasa ekonomisi koşullanna
kaptınp; ışçi ve emekçilerden kopmaya, sağcı po-
litikalar izlemeve başlamıştır. Acaba. bizde SHP
de bu durumda değil midır?
Sol partilere dtişen görev
3. Bizde, "sol", "sosyal demokrat", "ilerici"
partilerin görevi; çok ağır iç ve dış sorunlan bu-
lunan bır Üçüncü Dünya ülkesinin yaralanna ça-
re bulmak. yurdu içine düştüğü açmazdan çıka-
racak bir program çizmektir. Sayın Soysal'ın da
söylediği gibi SHP henüz bunu yapmamıştır.
Dünyaölçüsünde. Üçüncü Dünya ideologlan; de-
ğişen koşullara uygun yeni teonler ortaya atmak-
tadırlar. Onlara göre gelişmekte olan ülkeler, git-
gide dünya tekelci sermayesinin boyunduruğuna
girmektedirler. Yeni teknolojı. tanmın kapitalist-
leşmesı, kırsal düzenin bozulması. ıç güçler, vah-
şi kentleşme gibi değışık nedenlerle, bu ülkele-
rin sosyal yapısı da değişmektedir. Artık, sadece
işçi sınıfiyla sennaye arasında bir çelışkiden söz
edilemez. Marksist iktisatçı Samir Amin'e göre
artık. temel çelişki dünya halklanyla enternasyo-
nal burjuvazi arasındadır; "Üçüncü Dünya ülke-
leriyle ya Transnationalisation (Llus sınırlannı
aşan bütünleşme), yani globalleşme kabul edile-
cek, ya da haik hareketlen olacaktır." (1)
4. "Sol" bilimsel değil. politik bir deyimdir.
Bilimsel açıdan, sağ ile solun; neyin sağı. neyin
solu olduğu gibi, bir kargaşa yaratacağından; bi-
limsel olmak için ideolojinin adını koymak gere-
kir. Bir sol politikacı için önemli olan, tutucu ol-
mamak, toplumun ileriye gitmesini önleyici ilke-
leri kabul etmemek; aksine toplumu ileriye götü-
recek, geniş yığınlara refah ve özgürlük sağlaya-
cak ilkeleri kabul etmektir.
(1) Samir Amın, "Kopma", Dünya Sısteminden
Çıkmak tçın, La Decouverte, Paris 1986 sa 264.
SÜRECEK
POLtTİKAVEOTESİ
MEHMED KEMAL
Şiip Özgürlük İster.•••
Ceza Yasası'nda 141-142'nin kol gezdiği, 163'ün cirit
attığı günlerdeydi, Milli Selamet Partisi Genel Başkanı
Necmettin Erbakan'a sormuştum:
"Düşünce özgürlüğüne karşı mısınız?"
Bıyıklannın ucuyla gülmüş, "Düşünce özgüriüğüne kar-
şı olunurmu, düşünen kişilere ödül verilir'' demişti. "Za-
ten kaç tane düşünen adamımız var?"
Aradan yıllar geçti, köprülerin kemerleri altından nice
sular aktı, 163 tarihe kanştı. Ama gene düşünceterinden
ötürü, insanların üstüne gidiyorlar.
Bu memlekette, 1908 Meşrutiyeti'nden berı tıkırözgür-
lüğü aranır, bir türlü de bulunamaz.
Türiü arayışlar içinde, sosyal çalkalanmalarda fikir öz-
güriüğü bulunur gibi oJmuş, sonra yitirilmiştir. Dinsel sağ-
cı da fikir özgürlüğü arar, sosyal solcu da fikir özgürlüğü
arar. Onun için hep bağırmışlardır çağırmışlardır:
"Ne mümkün zulm ile bidâd ile imha-yı hüm'yet."
Aslan yeleli Namık Kemal bağırmıştır; köy kökenli Ya-
şar Kemal bağırmıştır. Özgürlükçü sokak bağırmıştır.
"Yaşar Kemal'e özgürlük!.."
Özgürlük, hep Paris'ten yola çıkmış, dönüp dolaşıp bir
türlü Istanbul'a erişememiştir.
Eskiden 'fikir özgürlüğü' diyen soluğu hapiste altrdı,
şimdi yargıç karşısına çıkıyor. Ünlü fikir adamlanyla ün-
süzler arasındaki çizgi bu kadardır.
Fikir özgürlüğü sürekli olarak istediğimizdir. Ne yana
baksak, ne yana dönsek onu görürüz. Fikir pazarında
alışverişi olan bir dost şöyle dıyesıydı:
"Yunus Emre de, Mevlana Celâlettin Rumi de aynı
dilden konuşuriar; biri Türkçe söyler, biri Farisî."
Batılı düşünür özgürdür. Dilediğini açıkça, her yerde
her zaman söyleyebilir.
"Senin gibi düşünmüyorvm, ama senin düşüncelerini
söyleyebilmen için sonuna değin savaşırım. Dahası var,
kellemi bile ortaya koyarım" diyebilir.
Yaşar Kemal bir ölçü getirmiştir. Düşünce ortamını sağ-
lamak, bu ortamda kendınin de herkesin de düşüncele-
rini söyleyebilmesi. Bir yabancı dergide düşüncelerini
söylemiş, düşüncelerini söyleme sorumunu almıştır.
Gelelim edebiyata...
Şair Erdoğan Alkan, 'Şıir Sanatı' diye kocaman (tuğ-
la büyüklüğünde) bir kitap yazmış. Bu, uzun yıllardır yap-
tığı çalışmanın ürünüdür. Yılmamış, bıkmamış, uzun yıl-
lar böyle bir eseri kotarmıştır. 'Dünyada ve Türkiye'de şi-
ir akımlan, şiirin temel sorunlan, kavramları' açıklanıyor.
Birbirinin etkisinde kalmış şairler, şiirleryeralıyor. Oturup
uzun uzadıya, etkili etkisiz örnekleri ortaya koymalı. Bir-
çok örnekler var. Klasik bir örnek olsun diye şu rubaiyi
verelim:
Yârab ne müsâvâtı ne hürriyeti ver
Hattâ ne o yoldan gelecek şöhreti ver
Hep neşve veren aşkı terennüm dilerim
Yârab bana bir ses yaratan kudreti ver
Erdoğan, bu dörtlüğün Fransızcadan Türkçeye çevril-
diğini söylüyor. Bir şiirin aslı değil, çevinsi oluyor. Ahmet
Hamdi Tanpınar'ın ünlü dizesi: "Gökte ay masaldakı bir
meyve" (aslı). "Bir masal meyvesi gibi pay/aştı/c"(çeviri-
si)... Şiir de, çevirisi de özgürlük istiyor. Verelim mi? Ve-
relim...
BUUÎACÂ*
SOLJJAN SAĞA
1/ lktisat kuramında.
tek bir alıcının bulun-
duğu piyasa durumu.
2/ Genellikle sevecen
ve hüzünlü bir konu iş-
leyen küçük lirik şiir...
Satrançta özel bir hare-
ket. 3/ Soylular sıntfı.
4/ Ince dantel... Futbol-
da topun oyun alanı dı-
şına çıkması. 5/ Or-
kestra şefi. 67 Feodal
dönemde Avrupa'da bir
vasala hizmet karşılı-
ğında verilen ve ona
gelir getiren mülk... Üstü kapalı
olarak anlatma. II Güzeli en üs-
tün ve en yüce değer sayan kişi...
Cemal Gürsel'in lakabı. 8/ Eski
Mısır'da güneş tanrısı... Kapı
mandalı, sürgü. 9/ Bir nota... Ma-
tematikte kullanılan sabit bir sa-
yı... Olumsuzluk belirten bir
önek.
YUKARIDAN AŞAĞIYA
1/ Atmosferin, stratosferin hemen
altında yer alan üçüncü katmanı. 11 Önemli tarihsel olgu... Bir
dileği yerine getırme. 3/ Pişmanlık. 4/ Tırnak boyası... " -i
can dediler gamze-i cellâdın için" (Nedim). 5/ Yetişkin erkek
boyu ortalaması 150 cm'nin altında olan bir tophıluğun bire-
yı... Tababet. 6/ Bir nota... Endonezya'nın plaka işareti. 7/ Bir
şeyin yerine başka bır şeyı koymak; ikame etmek. 8/ Japon li-
rik dramı... Hızı saatte 120 km'yi geçen çok şiddetlı fırtına 9/
Ipekten on üç teli olan bir Japon çalgısı... Organlar, vücut par-
çalan.
tLAN
T.C.
TÜRKELİ KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN
DUYURULUR
EsasNo: 1991-16
Karar No: 1994/4
Davacı Asiye Kaya tarafmdan davalı Yakup Kaya mirasçılan
Asiye, Ali Yakup ve Yusuf Kaya ile Mürüvet Kaya vElmas) \e
Selfet Çelik hakkında açılan tapu tescil davası mahkememizın
28.9.1994 tarih ve 1991,16 esas. 19944 karar sayılı karan ile
neticelenmiş olup söz konusu kararda davanın kısmen kabulü,
kısmen reddi ile Sinop Türkeli Keş Köyü 110 ada 22 parsel
sayılı 1730 m2 taşınmazın Yakup Kaya adına yapılan tespıtin
ıptali ile davacı Asiye Kaya adına tapuya tesciline. yine aynı
yerde 106 ada, 1 ve 2 parsellenn davacı davasmdan feragat
ettiğinden açılan davanın reddine, söz konusu 106 ada 1-2
parsellerin ise Malıye adına tapuya tesciline daır karar verilmiş.
söz konusu karar davacı Asiye Kaya vekiline 17.10.1994
tarihinde, davalılar Mal Müdürlüğü, Yusuf Kaya'ya teblığ
olunmuş, ancak davalı Selfet Çelik'in tüm aramalara rağmen
bulunamaması nedeniyle tebliğ edilememiştir. Bu yüzden bu
ilanımızın yapılmasına karar verilmiştir. Yukandaki bu
ilanımızın Türkiye genelinde yayımlanan gazetelerden birinde
ilan edilmesi, ilan edildiğı tarih olan günde tebliğ edilmiş
sayılacağı ve ilan tanhinden itibaren 1'5 gün süre içensinde
temyiz edilmediği takdirde dosyamızm kesinleşerek Türkeli
Tapu Sicil Müdürlüğü'ne dev rolunacağı hususu ilan olunur.
Basın:87U
TURYAP
EMLAK BİLGİ BANKASI
Tlf (242)248 49 95-242
Fax (242)242 37 33
ANTALYA
12
Romarüannız ve
Ansiklopedileriniz
yerinizdcn alınır.
Tel: 5540804