27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
rSAYFA CUMHURİYET 21 MART 1995 SALI OLAYLAR VE GORUŞLER Nevruz Bayramı ve küMrel geçmiş Çok eski bir kült olan ateş kültüyle birleşen Nevruz Bayramı, Orta Asya'dan buraya birçok kültürün kutladığı bir bayramdır. Sultan Nevruz'un bir savaş/şiddet nedeni olabilmesi şaşılacak bir durumdur. NEVVALÇAZGENAntmpolog/Amştırmaa K ültürün temel kaynağı insandır. Bu dünyada herşey insaneliyle \ar edilmiştir. En soyuttan en somuta dek kültür. kuşaklar arası taşıyıcı birorganizmadır. O halde birtoplumun üyesi olarak insanın kendini duyumsa- yabilmesi (hissedebilmesi) kültürüyle açıklanabilir bir olgudur. Kültür için hep önceki bir başlangıç noktası ve sü- regiden bir sonra vardır. O. değişmez ve etkilenmez bir totem değildir. Kültür insanın dogayla ve yaşamla ilişkisıni kuran. düzenleyen ve maddi manevi ih- tiyaçlannı gideren birsistemdir. Ortak- laşa yaratılan, paylaşılan bilgi. değer ve beceriler sistemi olarak bilgi. top- lumsal yaşamda soluk alır. Kültür hem bireysel hem toplumsal kimüğin gös- tergesidir, karmaşık bir yapıdır. Kültürün en önemli dışavurumcu özelliklerini yaşadığı günler ise bay- ramlardır. lran'da yaşadığım yıllarda Nevruz Bayramı kutlaması Iran'ı anla- mamda en çok yardımı dokunan kültü- rel öğe olmuştur. 21 Mart gününü Ba- tılılann "Christmast" anlayışı içinde uzun ve coşkuyla kutlayan tranlılar. geçmişin izlerini yeni toplumsal ya- şamlanna yedirmişlerdi. Eski Zerdüşt bayramı olan ve günün egemenliğınin başlamasını kutlayan Nevruz Bayramı birçok ritüel içermektedir. M.Ö. VII. yüzyılda doğduğu tahmin edilen bu di- nin (Mazdaizm) kurucusu Zerdüşt 'tür. Zerdüşt doğar doğmaz Tann ona dün- yayı ıslah etmesini emredir. Büyük Tann Ahuramazda'dır. Ahuramazda Zerdüşt'e kendi eliyle Avesta'yı verir. Bu din kitabı Zint diliyle yazılmıştır. Bunun için Zint-Avestadenir. Zerdüşt- ler için ateş ve güneş ön plandadır. çün- kü Tann güneşte oturur. Ateş. tapınak- larda. evlerde söndürülmeden yanar ve yola çıkarken birlikte taşınırdı. Güneş batınca ateş yanardı. Neft (petrol) çok eski çağlardan beri sönmeyen kutsal ateş olarak bilinirdi. Zerdüştlükte sa- vaş, karanlıkla aydınlık arasındadır. 21 Mart sonrasının kutlanması. günlerin uzaması ve aydınlığın karanlığa üstün gelmesidir. Hürmüz (iyilik ve nur tan- rısı) ile karanlıklar tannsı Ahriman"ın çarpışmasına dayanan mitolojık öykü- ler vardır. Nevruz Bayramı kutlamalannda ateşten atlanır. atlarken dilek tutulur. "S" ile ba$layan yedi yiyecek masaya konur ve bir kırmızı balık mutlaka bu- lunur. O günle gecenin eşitlendiği an- da ters döner diye inanılır. o anı göre- bilenin tüm dilekleri olur. Evlilik, nişan ve Nevruz masasında hiç eksilmeyen şey şamdanlar \e mumlardır. Mutlaka evlerde ve törenlerde ateş olur. mum- lar yanar. lslamiyetten çok önceki ateş kültüne dayanan bu bayramın yayıldı- ğı alan çok geniştir. Yeni gün anlamı- na gelen Nevruz. yeni yılın başladığı günün temsilcisidir. Orta Asya'da, Or- tadoğu'da ve Ege'de Yörükler arasında : ki kutlamalan günümüze kadar devam eden bu ateş kültü, Hıdrellez Bayra- mı'nda da yansımalar bulur. Ege'de ve Teke yanmadasında Yörüklerin kullan- dığı Sultan Nevruz, çok anlamlı bir ge- lenek taşıyıcısıdır. Özenle kutlanan bu- gün bahann da müjdecisidir. Baharda toprağın ve yaşamın yeniden uyanma- sı demek olan bu günler, eskil (antik) çağda Ege ve Anadolu topraklannın kutladığı bir dizi bayramın zamanıdır. Çünkü Şaman geleneklerine göre beş kutsal öğeden biri de ateştir. Kara Han'ın oğlu Büyük Tann Ülgen de ate- şin^aratıcıdır. ' Ülgen'in ateşi insanlara öğretişinin söylencesi (efsanesi): Ülgen. gökten biri kara biri ak iki taş gönderdi. Kuru otlan avucunun içinde ezerek bir taşın üzerine koydu, öbürii ile vurdu. İnsan- lar da bunu görerek ateş yakmayı öğ- rendiler. Altay Şamanlannın "Stcak ateşi yakarak veren Atam Ülgen" söz- leri de bunu gösterir. Ateş yakan Türk- ler alevin renklerine göre yorumlarda bulunurlardı. Bu yorumlara göre alev yeşil olursa kıtlığa, kırmızı ise savaşa. san renkte ise salgın hastalığa. siyah olursa Hakan'ın öleceğine inanırlardı. Türklerin ateş üzerindeki bu gibi say- gı ve inanışlan sonra Mazdaistlere de geçmiştir. Mazdaizmi kabul eden ve ateşe eskiden beri saygı gösteren Türk- ler, tranlılann da kutsal geleneklerine uyarak güneş battıktan sonra, dağlann tepelerinde ateş yakarlardı. Kırgızlar- da da bu gelenekler vardır ve sönen ateş yakılmaz. Aynı soydan olmak üzere en yakın komşudan alınır. Şamanlar gibi Mani- heistler için de ateş kutsaldır. Her ak- şam ateşi kül ile örterler. sabahleyin ar- dıç ile yeniden çoğaltırlar, bu daîı oda- larda dolaştınrlar. Şamanlar birer Tan- n sayılan dedelerinin ve büyük anala- nnın ruhuna da (Od Ata) ve (Od Ana) derlerdi. Ateşi yaratan "Od Ana"dır. Yunan mitolojisinde olan Tann Ze- us'tan ateşi çalarak insanlara indiren Prometeus söylencesinde olduğu gibi büyük Tann Ülgen ile ilgili de söylen- ce vardır. Ateş kutsallığı demirle birle- şir. Şamanlar için demir hep kutsa! sa- yılmıştır. Ergenekon efsanesinde de de- mirle ateş birleşir ve Türkler kurtulur. Iran söylencelerindede Türk hakanının oturduğu yer "içi ejderhalaria dolu de- mirdaglar" diye anlatılır. Kürt söylen- cesinde, Demirci Kawa dağda koca- man bir ateş yakarak zaferini kutlar. Bu söylencede de demir ve ateş yan yana gelir. Büyük kutlamalaryapılır. Kısacası söylenceler, inanışlar \e dinsel inanışlarla beslenen Nevruz Bayramı, banş, dostluk ve kutlama tö- renlerinin yapıldığı bir törendir çağlar boyunca. Yenip içilir, doğaya çıkılır. dans cdilir, kurbanlar kesilir ve gelen bahar, "yeni yaşam" kutlanır. Böyle bir kültürel banş motifinin nasıl siyasal bir şiddet motifine dönüştürüldügünü an- lamaya çalışmak zorundayız sanınm. Kültür, açık sistemdir ve birbirinden etkilenir. Örneğin lran'da Büyük Kuraş döneminden kalma altı basamakla çı- kılan küçük bir mezara halk "kabr-i mader-i Süleyman" der. Hiç ilgisi yok. Ama mezar çatısı islam dönemine ait mezarlar da kadın mezarlan gibi çifte meyilli olmasından dolayı tslami bir öykü motifiyle örtüşmüştür. Bu öykü etkileşim açısından ilginç- tir. Tıpkı birçok eski, antik dönem kült merkezlerinin sonradan "yaür", "de- de"olması gibi. Kültürel üretim kültürel çözümleme için esastır. Bir iletişim yoludur. Bir grubun ya da cemaatin kültürünü sim- geleyen duygular, tutumlar ve davra- nışlar birçok öncü değişimi de banndı- ran geniş bir alandır. Bunun ideolojik olarak değerlendirilmesi kültürel üre- timin indirgenmesi ve zayıflatılması demektir. Kültürün yapısındaki bazı öğelerin desteklenmesi toplumsal ayı- nm yaratmak amacı güderse, bu sade- ce savunmacı bir sahip çıkış olur. De- ğişmeye, yenilenmeye karşıdır. Nasıl Şaman gelenekleri islamiyet sonrasında da Anadolu gelenekleriyle birleşerek içten içe sürdüyse, Anadolu Aleviliği gibi sentezedönüşerek halkın kültürünü biçimlendirmiştir. Kültürel öğelerin yayılma alanı ve hızlannı be- lirleyen. bu öğelerin kendilerini benim- setme gücüyle, karştlaştığı direncin bi- leşkesidir. Kültür taşıyıcısı olan bireyler kendi kültürleriyle özdeşleşirler ve başka kül- tür öğelerineyabancılaşmaeğilimi gös- tenrlerse bu. kültürel içe dönüklüğü ge- tirir. Içine kapanan kültür ölür. Çünkü kültür bir organizmadır ve öbür kültür- lerden nefes almazsa kültürel yanılgı- ya dönüşür. Tıpkı fiziksel kapalılığın (aile arası evlenme) neden olduğu gibi yozlaşır ve hilkat garibeleri doğar. Şid- det böyle ortaya çıkar. Çok eski bir kült olan ateş kültüyle birleşen Nevruz Bayramı, Orta As- ya'dan buraya birçok kültürün kutladı- ğı bir bayramdır. Sultan Nevruz'un bir savaş/şiddet nedeni olabilmesi şaşıla- cak bir durumdur. Kürtlerbunu ideolo- jik bir silah olarak sununea, devlet de ideolojik bir silah olduğunu kabulle- nince, güzelim kültür öğeleri taşıyan bir form, deformasyona (bozulmaya) uğramıştır. Sultan Nevruz'a ve doğanın sevinç dolu yeniden doğuşuna haksız- lık etmeyelim. Onlar bizden binlerce yıl önce vardı ve binlerce yıl sonra da olacak. Onlar bir gün bizsiz olacaklar ama, bugün biz onlarsız kalmayalım derim. ARADABIR A H M E T O Z E R / Eğitimci, yazar, şair Bir Enver Atılgan Vardı 1970yılında, Istanbul/Tuzla'dayedeksubaylığımsırasın- da tanışıp, o günden bu yana yazın dünyasında, büyük bir dostluğu paylaştığımız sevgili Mehmet Yaşar Bilen'le as- keri eğitim sonrası söyleşilerimizde, o günlerde yazdığım şi- irleri okuyup, üzerlerine yorum yaparken; Atılgan bir yer- lerden gelip oturdu sözümün ortasına. Yaşar, onunla Erga- ni'de çalışırken kurduğu büyük dostluğu anlatırdı hep. Ya- şar'ın her sözünden övgü, her sözünden erdemin boy fo- toğrafı yansırdı. Sevgili Enver Atılgan'dan söz açılınça Er- gani mitingi, Kayserı toplantısı, Macaristan gezisi, TÖS ve onun değerli Başkanı Fakir Baykurt, 20'li yaşlarımızın bir yerlerinde savrulur dururdu. Atılgan'ı gıyaben de olsa o yıl tanıdım diyebilirim. Yıllar akıp gidince bu kez yüz yüze tanışma olanağımız oldu. Şimdi düşünüyorum da nereden başlayayım diyo- rum. Kadıköy'deki imza günümüzden, bir fotoğraf duruyor masamın üstünde. Halim Uğurlu, ismail Kemal Karada- yı, Mehmet Başaran, Haşim Şahin, Osman Şahin, Meh- met Yaşar Bilen. Yanımızda Bedrettin'in asıldığı Serez çar- şısında doğan, ülkemizin büyük eğitimcisi Osman Yalçın ve onun hemen solunda Enver Atılgan. Fotografa attığım tarihe bakıyorum. 25 Mayıs 1985. Tam 10 yıl geçmiş ara- dan. Sadece bu fotoğraf değil kuşkusuz, onu aramıza katan. 1989 yazında Isviçre'den döndüğümüz gece, onu Edir- ne'den aradığımı anımsıyorum. "Geceyansı istanbul'a in- diğimizde, size geleceğiz ağabey, o saatte ayakta olur mu- sun" diye sorduğumda, o kendine özgü söylemiyle, "Ne de- mek beyim, sizler geldikten sonra ben sabaha kadar ayak- ta nöbet tutapm" demişti. Nitekim belirrtiğimiz saatte baş- layan söyleşimiz, gün açıncaya değin sürmüştü. O gün is- tanbul bir başına Enver Atılgan'dı benim için. Evinin balkonunda, yanımızda eğitimci-yazar Bekir Se- merci'yle Köy Enstitülü yıllara uzanan söyleşilerde neler ko- tarılmamıştı ki... Bağlandığı insanlan gözü gibi sever, onla- nn başanları bir yana sağlıklı olmalanndan kıvanç duyardı. Kıyı'da yıllardır yazılannı yayımladığım, tanımaktan onur duyduğum, Nazif Evren, onun Ergani'den öğretmeniydi, müdürüydü, direktörüydü. Nazif Beyin eşi Leman Hoca- nım da çok sevdiği öğretmeniydi. «an- koca Evrenlere olan gönül borcunu, hiçbir zaman ödeyemeyeceğini söylerdi. Anılar yumağı sarıldıkça sanlıyor. Dosyamdaki mektuplan, bir sevginın, bir dostluğun sıcaklığıyla sarıyor beni. Aralık 1991'de yayımladığı son kitabı 'Yaşam Demişiz Adına'y dosya durumundayken bana vermiş, "Bu dosya senin el- terine teslim Sevgiti Ahmet Özer, bunu yayıma hazırtaya- caksın" demişti. ibrahim Dizman ve Ali Mustafa yanım- daydı, görevimin zor olduğunu onlar da biliyorlardı. Sonuç- ta istediğimiz düzeye ulaştırdık şiirteri. Yazdığı mektuplar- daki mutluluğunu unutamam. Imzasını taşıyan son yazısı da bana gönderdiği mektup- tu. Kıyı'nın ocak sayısında, ölmeden önce gördüğü son ya- zı oldu bu. Başlangıçta mektubu ikimizin arasındaki duy- gulan yansıtıyor diye yayımlamakta geciktirdim, ancak has- talığının ilerlemesiyle bu mektubun, dergidekı imzasının ona moral vereceğini düşündüm. yayımlamadan edemedim. Sevgili Uğur Mumcu'nun öldürüldüğü gün İstanbul'day- dım. Pamukpınarlılar Günü'ne birlikte gitmişti. AN Musta- fa, Bekir Sernerci de bizimleydi. 24 Ocak 1993'te o büyük acıyı birlikte yaşamıştık. Benzer bir acıyı, Sıvas topluöldü- rümünü iliklerimize değin ürpererek yasamak bizleri nasıl da üzmüştü. Bir sanatçının, bir yazann ölümü, onun ölümüne de yol açmış olamaz mı? Kim bilir? Yunus Nadi Ödülü'nü aldığımda Sultanahmet'teki törende yanıbaşımdaydı. Onu dostlarımla tanıştıımanın sevincini yaşamıştım. Enver Atılgan, bizlerleyaşayacakartık. Anılarını paylaşa- cağız. O coşkulu yüreğiyle, o gümbür gümbür sesiyle, ma- samıza, yazılanmıza konuk olacak. Trabzon'da 9 yıldan be- ri yayımladığımız Kıyı'nın yaman bir sevdalısıydı. Her sayı- yı büyük bir sabırsızlıkla bekler, burada yazmaktan kıvanç duyardı. Çoğu zaman telefonla uzun uzun konuşurduk. O, Diyarbakır'ın Ergani'sinden çıkıp gelerek Istanbul'da ken- dine bir yaşam kurarken çok güzel dostluklar da oluştur- muştu. Sevdikleri de onu sevenler de çoktu. Köy Enstitü- lerine, onun yetiştirdiği değerlere bağlıydı. Semerci'den Ne- bi Dadaloğlu'na. Köklügiller den Başaran a. Makal'dan, Osman Bolulu'ya uzanan bir dizi değerin başanları, onun mutluluğunu pekiştirirdi. Bildiğim bir gerçek "umudun anı- tı" diye nitelendirdiği Fakir Baykurt'a hayrandı, ona sevgi, saygı bağlamında büyük bir sevecenlikle bağlıydı. Baykurt, bu güzelim insanı Ergani'den alıp önce TÖS yöneticisi yap- mış, ardından da gezi ve incelemeler yapmak amacıyla Ma- caristan'a göndermişti. Atılgan o geziyi ne güzel de yazmış- tı. Onu yetiştiren bu toprağa, yurdunun her taşına âşıktı. lyi bir eş, iyi bir baba, çevresine umut aşılayan değerli bir in- sandı. Doğu'da yıllardır kanayan yaradan o da acı çekerdi hep. Ondan sadece "Nuh'un Adamı, Eko- Can, Ergani, Ya- şam Demişiz Adına" adlı kitapları değil, sevenlerin yüreğin- de oluşturduğu güzel dostluklann sınırsızlığı da kaldı. Has- talığının her saatinde biz de onunla eridik. En büyük sevin- cimiz onu tanımamız olmuştur diyebilirim. O artık anlat- makla bitiremeyeceğımiz bir büyük kitaptır bizim için. Sev- giler Enver Atılgan. TARTIŞMA Aziz Nesin ve adalet 1 5Şubat 1995 günü Yargıtay'da Aziz Nesin'in düşüncelerinin ulusal çıkarlara ve manevi değerlere ters düştüğünden kendisine hakaret edilebileceğine karar verildiğini, hayret ve üzüntüyle okudum. Gerçekte, Sıvas katliamı davasında, tahrikçilikle suçlanarak sanık durumuna getirildiğini anımsayarak şaşırmamak gerekliydi. Ama bu karar DGM'den değil, Yargıtay'dan çıkmış. Işte üzüntüm bundan. Böylece bir hakaret davasında politik tercihlerin kullanıldığı anlaşılıyor. Sayın Aziz Nesin'e, "Sizin düşüncelerinizi begenmedik. Onun için size hakaret edilebilir. Biz bu hakaretleri onavlıyor ve söylenenlere katüıyoruz" denilmış oldu. Kanımca. Sayın Nesin "Adalete olan güvenim vıkıldı" diyor. Çok da haklı. Bunu okuyunca bizim de adalete olan gûvenimiz sarsıldı. (Ama dürüst. adil hâkimlerin varlığına inanıyorum. Onlann varlıklannı daha fazla göstermelerini diliyorum.) Artık asliye hukuk mahkemelerinde bile, insanlan siyasal görüş düşüncelerine göre mi muamele görecekler? Herkesin kanun önünde eşitliği yok mu oldu? Sayın Aziz Nesin birhâkimin kendisini için "topluma kazandırmak" sözlerini kullandığını ( ' anlatmış. Bu, gerçekten inanılmaz. Demek Aziz Nesin toplum dışı, yararsız, suçlu bir çocuk ve hâkim onu topluma kazandırmak istiyor. Oysa Aziz Nesin, Türkiye'ye onur veren ender insanlardan biridir, yüz akı bir yazandır ülkemizin, uluslararası bir değerimiz. Bir gün ülkemiz karanlıklardan çıkacak. O zaman Aziz Nesin de hak ettiği yeri alacak. NUgünHavur Sosyolog, Atâtürkçü Düşünce Derneği üyesi PENCERE VahıGitti, AIH Kaldı... Sanayi Bakanı Mehmet Dönen geçenlerde bir basın toplantısı düzenledi. Özellikle şöyle dedi: "Altı KİT 1994 yılını 3.5 trilyon kâria kapattılar. Sanayi ve Tıcaret Bakanlığı'na bağlı olarak çalışan SEKA, TÛG- SAŞ, İGSAŞ, MKEve Şeker Fabrikalan'nın 1993yılında 5 trilyon lira tutan toplam zararlan bütünüyle kapatıldı. 5 trilyon zarardan 3.5 trilyon kâra geçişte personel sayısın- daki azalmanın etkisi büyük..." , . * Bakan bu kadarla da yetinmedi: "Asil Çelik için bir iyileştirme programı hazıriadık, iddia ediyorum Asil Çelik bir yıl içinde dünyanın en kâriı çeli- ğini üretir hale gelecektir." Ve Bakan ekledi: "Bakanlığa bağlı KlT'leri yeni bir anlayışla rehabilite ederek ve yan sanayi ile bütünleştirerek ülke ekonomisi- ne kazandırdık. Kâriı kuruluşlann özelleştirilmesi çok da- ha kolay olacak. 1995 yılında bu kuruluşlar için 10 trilyon lira kâr hedefliyoruz. Böylece son 10 yıllık dönemde KlT'lerin tamamının faaliyet sonuçlan ilk kez kârla kapan- mış olacak..." Bu açıklamaya bir sözcük eklemeye gerek yok!.. Son on yılda KİT'lerin neden ve niçin zarara bağlandıklarını bil- meyen kişi kaldı mı?.. • 1995'in baharında erik ağaçlan çiçek açarken Türkiye bir komedyayı izliyor. Kamuoyunun baskısı ve seçim sandığı korkusuyia CHP ile SHP birleştiler. SHP, hükümet ortağı olduğundan bu birieşmenin anlamı üzerinde çeşitli tartışmalar oldu. Par- tinin adı değişmişti; ama, koalisyon ne olacaktı?.. Iktidar ortaklığının dayanılmaz hafifliği ağır bastı. CHP hiçbir şey olmamış gibi davranacaktı. Aslan sosyal demokratlarda bakanlık koltuklarına bir gün önce oturmanın karşı konul- maz çekimi, her türtü mantığın önüne geçiyordu. DYP ile pazarlık başladı.. Ne pazarlığı?.. Banka pazarlığı!.. CHP ne diyordu: - Devlet bankalarını paylaşalım; arpalıkların tümü DYP'nin elinde... DYP - Olmaz.. CHP - Eğer olmazsa, koalisyon da olmaz!.. O zaman başının çaresine bak!.. DYP - Paylaşalım!.. Hem biz bu devlet bankalarını tez elden özelleştireceğiz.. CHP - lyiya!.. Giderayak ben bankalan ele alınm, bir- likte özelleştiririz... Bir koalisyon ki hem devlet bankactlığını özelleştirecek, hem de ortaklar özelleştirecekleri devlet bankaları üzeri- ne paylaşım kavgası yapıyorlar. • Amacım, bu yazıda CHP'yi, DYP'yi ya da koalisyon hü- kümetini eleştirmek değil... Türkiye sağıyla soluyla frenleri patlamış otobüs gibi yol alıyor. 1980'lerdebenimsenen "model"tam anlamındaif- las etti; ülke parçalanmanın, iç çatışmanın hatta iç sava- şın eşiğine geldi. ABD'nin öngördüğü "model" ya da "şablori'u uygulayan siyasal iktidarlarımız halktan kopuk ve kirli yönetimlerin örneklerini verdiler. Solu eleştirmek bize ne kazandıracak?.. Sağın haline bakın!.. Türkiye'nin sağı Çiller'in peşine takılmış, bugühden ya- rına gününü gün etmek için çabahyor; bir tek sözcük bel- lemişler, amentü gibi her sabah ve akşam yineleyerek ül- ke sorunlannı çözeceklerini sanıyorlar. Nedir o sözcük: "Piyasa her şeyi çözümler!.." Vah zavallılar!.. Piyasa ekonomisinden medet umup devlet bankalan üzerine siyasal iktidar oturtan sağcı iktidariann kurbanıyız. GAYRİMENKULÜN AÇIK ARTTÜ^VU İLANI ÖDEMİŞ 1. İCRA MEMURLUĞU'NDAN Dosya No: 1994712 Satılmasına karar verilen gaynmenkulün cinsi, kıymeti, adedi. evsafı: Ödemiş Kaymakçı nahiyesi Çeşmekın mevkiinde kain içerisinde iki adet ahşap eski evi bulunan kısmen incir ve meyve bahçesi şeklinde Ödemiş- Kıraz Karayolu'na cepheli tapunun cilt: 13. parsel: 1193 sırasında kayıtlı taşınmazın 14 hissesi 200.000.ÜOO. -TL muhammen bedelle Satış şartlan: 1-Satış25'4/I995günüsaat 10.00'dan 10.15'e kadar Ödemiş 1. lcra Müdürlügü odasında açık arttırma suretiyle yapılacaktır. Bu arttırmada tahmin edilen kıymetin %75'inı ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacaklan mecmuunu ve satış masraflarını geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok arttıranın taahhüdü baki kalmak şartıyla 5/5' 1995 günü ikinci arttırmaya çıkarüacatır. Bu arttırmada rüçhanlı alacaklılann alacagını ve satış masraflannı geçmesi şartıyla en çok arttırana ihale olunur. 2- Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %20'sı nisbetınde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanm temınat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış. peşin para ıledır. alıcı istedıgınde 20 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Dellâliye resmi, ihale pulu, tapu harç ve masraflan alıcıya aittır. Bırikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3- tpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (+) bu gayrimenkul üzerindeki haklannı hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddıalannı dayanağı belgeler ile on beş gün içinde daıremize bildirmeleri lazımdır: aksi takdirde haklan tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakilacaklardır. 4- Satış bedelı hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse lcra ve tflas Kanunu'nun 133. maddesı geregince ihale feshedilir. tki ihale arasındaki farktan ve %30 faizden alıcı ve kefilleri mesul turulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir ömeği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacaklan, başkaca bilgi almak isteyenlenn 1994 712 sayılı dosya numarasıyla memurlugumuza başvurmalan ılan olunur. (lc. If. K. 126)9.3.1995 (+) llgililertabirine irtifak hakkı sahipleri de dahıldir. Basın: 11995 GÜMRÜK MÜSTEŞARLIĞIHALKAU GİRİŞ GÜMRÜK MÜDÜRLÜGÜ Bahariye Hacı Şükrü Sokak Revnak Apt. A. Blok No: 5 İ 6 Kadıköylstanbul adresinde mukım Demir Gümrükleme ve Nakliyat Tic. Ltd. Şti. firması adına gümrük giriş beyannamelerinden doğan ve karşılannda miktarlan gösterilen kamu alacaklannın tahsilı için çıkanlan tebligatlar firmasının bilinen adresinde bulunamaması sebebiyle iade edilmiştir 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 28. we 31'inci maddeleri geregince tebligat yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğıne karar verilmiştir. Yukanda belirtılen nedenler ile anılan adreste faaliyet gösteren şirketin belirtılen borcunun 15 gün içinde gümrügümüz saymanlıgına ödenmesı. aksi halde 6183 sayılı A.A.T.U.H Kanunu'nun 55-60 ve 114'üncü maddeleri geregince işlem yapılacağının bılinmesi ilanen tebliğ olunur. Dosya No: Beyannamo No \c Tanhı. Amme Alacağı Miktan 1-42914 178-5 5W1 '201 1993 6.023 000 Yalnız I (bir) kalemdir. Basın: 11615
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle