30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7ŞUBAT1995SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER i1995 yılı, toplumsal değerlere duyarlı çevreler için 'özelleştirmeye karşı savaşım yılı' olacak OzeDeştirmeye güvensizlik TOKTAMIŞ ATEŞ OKTAY EKtSCİ ANKARA - Başbakan Tansu ÇiDer, 1995'in özelleştirme yılı olacağını söylerken ülkedeki toplumsal değerlerin bu uygula- maya karşı korunmasını ısteyen duyarlı çevreler de kendi alanla- rında önlemler almaya başladı- lar. 4046 sayılı özelleştirme Ya- sası 'nın kamu arazilerinin satışı- nı öngören hükümlerinde toplu- mun genel çıkarlannın gözetil- memiş olması, özellikle kültür ve doğa zenginliği olarak kentin ve kamunun yaranna korunma- sı gereken alanlann da imara açı- iarak pazarlanması tehlikesinı yaratıyor. Böylesi bır satış politikasımn ise yıllardır değişik yasalarla yağmaya karşı korunan ulusal zenginlikler üzerinde gıderilme- si olanaksız tahribat yaratacağı- nı gören sorumlu kişi ve kurum- lar, Özelleştirme Idaresi Başkan- lığı'nı, deyım yerindeyse sıkı ta- kibe almış durumdalar. Bakaıüığm kaygısı 27.11.1994 günlü Resmi Ga- zete'de yayımlanarak yürürlüğe giren özelleştirme Yasası. ka- muoyuna "devietin işletemediği • Kültür Bakanı Timurçin Savaş, Özelleştirme Idaresi Başkanlığı'na (ÖÎB) 'resmen' başvurarak, satışa sunulan KlT'lerdeki kültürel ve doğal mirasın 'özel çıkarlara terk edilmemesi' uyansında bulundu. ÖÎB ise bakanlığın bu uyansına hâlâ yanıt vermedi. •Şehircilikten sorumlu eski Devlet Bakanı Erman Şahin, 4046 sayılı yasayla getirilen 'kamu arazilerinin imar rantını yükselterek pazarlanması politikasının' kentlerdeki arsa spekülasyonunu daha da pompalayacağını ve yetki karmaşası yaratacağını belirtti. KİT'lerin özel sektöre devrini sağlayarak ekonomik verimlilik- lerini artnrmak" şeklinde tanıtıl- dı. Benzer şekilde yıne özelleş- tirmeye. "devletin ekonomiden eBni çekmesi" şeklinde övgüler dızilırken böylece yıllardır ka- munun sırtına yük olan işletme- lerin de artık becerikli ellerde ekonomiye yenıden kazandınla- cağı söylendi. Ne var ki yasanın yürürlüğe girmesi ve ardından Özelleştir- me tdare Başkanlığı'nın hemen kurulup özelleştirilecek kamu mallannı açıklamaya başlama- sı> la birlikte, uygulamanın hiç de öyle "daha önce anlatıldı- ğTiçerikte olmayacagı açığa çık- tı. Satışa aday olan KıT'lere, kendilerini işletme yapan tesisler yerine ağırlıklı olarak arazileri- nin çekiciliği ile müşteri aranır- ken kimi KİT'lerin ise pazarlan- masında yine iktisadi teşekkül niteliklen değil, bulunduklan bi- nalar ve diger gayrimenkulleri- nin satışı önem kazanmaya baş- ladı. Bu gelişme üzerine, özelleştir- me adına ulusal zenginliklerin de özel çıkarlar yüzünden yitirilme- si tehlikesine karşı ilk önlem al- ma çabası içine giren kurumlar arasında Kültür Bakanlığı da bu- lunuyor. Bakanlığa bağlı 4 genel müdürlük, Özelleştirme Idaresi Başkanlığı'na ayn ayn başvura- rak satışa çıkanîması düşünülen KİT'lerin bünyesindeki korun- ması gerekli kültür ve tabiat var- lıklan ile aynı KlT'lerde bulu- nan taşınırkonumdaki eski eser- ler ve sanat ürünleri hakkında kendilerine önceden bilgi veril- mesini istediler. 1994 yılı Aralık aymda yapı- lan ve sürdürülen bu başvunıla- nn ardından Kültür Bakanı Ti- murcin Savaş da yine Özelleştir- me Idaresi Başkanlığı'na gön- derdiği 26 Ocak 1995 gün ve 78 sayılı bakanlık yazısında, genel müdürlüklerin ısteminin hâlâ ye- rine getirilmedıgini anımsatarak şunlan vurguluyor: "Cumhuriyefimizin kurultı- şundan bu yana çeşitli kurunı ve kuruluşlara sanatçılarımı/j des- teklemek ve özendirmek amacıy- la eserler satın alındığı bilinmek- tedir. (_.) ÖzeUeşrJrmede yaban- cı sermayenin de abcı olacağı dii- şünülerek bakanlığunızla koor- dineli çalışma başlatümasına ge- reksinim duyulmaktadır_" 'Kentter yamalı bohça* Kültür Bakanlığı, kunıluş ya- sası gereğince kendı koruması altında bulunan ulusal kültür zenginliğimizi özelleştirme fur- yasından kurtarmak için bu ya- zılanna yanıt beklerken 49. hü- kümetin şehircilikten sorumlu eski Devlet Bakanı Erman Şa- hin de kamu arazilerinin satışıy- la rant piyasasının pompalana- cağı uyansında bulunuyor. Kentlerin, ancak nazım plan Şiddetin her türlüsüne hayır• Yazar Metin Kaçan ve spiker Alp Buğdaycı tarafından Kaçan'ın eski sevgilisi G.K.'ye işkence yapıldıktan sonra tecavüz edilmesi kadın örgütleri ve siyasi partiler tarafından kınandı. İstanbul Haber Servisi - Yazar Metin Kaçan ve arka- daşı televizyon spikeri Alp Buğdaycı tarafından, Ka- çan'ın eski sevgilisi G.IC'ye işkence yapıldıktan sonra te- cavüz edilmesi Mor Çatı Ka- dın Sığınma Vakfı, Birleşik Sosyalist Parti (BSP) ve DİSK tarafından kınandı. Ce- zaevinde tutuklu bulunan Ka- çan ve Buğdaycı ile ilgili so- ruşturmada polisin ihmali bulunduğu öne sürüldü. Mor Çatı Kadın Sığınma Vakfı üyele- ri, G.K.'ye yapılan saldınnm. "kadınta- ra uygulanan şiddetin eğitim. refah ve bilgi düze> i> k bağlanüb oimadığuu gös- terdiğini" 1 söylediler. Saldırmak için sa- pık, hasta, anormal olmanın gerekrnedı- ğini vurgulayan kadınlar, şöyle konuştu- lar: "Olayın kamuoyunda bu kadar yan- kı bulması, olaya kanşanlann tanınmış adlar olmasından. O>sa bizler Mor Ça- tı'da her gün adı duyulmamış kadınlann adı duyulmanıış erkekler tarafından uğ- radığı benzeri şiddete tanık oluyoruz. Bu ola>, bir kadın olarak günlük yaşamda erkekJerin kadınlara aile içindc ve dışın- da uyguladıklan vahşet ölçüsüne \aran gerçek terörü ısrarla görmezh'kten ve duymazlıktan gelen kadın başbakanımız Tansu Çilier, bu teröre maruz kaian ka- Kadınlara yönelik şiddetin eğitim, refah ve bilgi düzeyiyle Ugisi otanadığına dikkat çeken- Birkşik Sosyalist Parti. DİSK ve Mor Çaö Kadın Stğınma V akfi, TV spikeri Alp Buğdaycı ve yazar Metin Kaçan'ı kınadıiar. (Fotoğraf: HÜLYA TOPCU) dınlann yegane stğınağı olan evleri kapa- tan Gülay Atığ gibi kadın belediye baş- kanlanna ithaf olunur." BSP tstanbul ll Örgütü de açıklama- sında "Cinsiyetçi şiddete karşı 'kadınla- ra karşı işlenen suçlar' kavramı oluştu- rulmaİL Bu davaların kadın yargıç ve sav- cılar tarafindan oluşturulan mahkeme- lerde görûlmesini istivoruz" dedi. Kadınlara yönelik şiddetin eğitim so- runu ile bağlantılı olmadığını belirten DİSK Kadın Dairesi ise açıklamasında şu görüşlere yer verdi: "Kadınlara karşı şiddet ırygulamak tüm hayatlan bo>unca crkekJere sunulan bir cgemenlik aracıdır. Tüm toplumu ve kadınlan, kadınlara yönelik çok yönlü şiddete. ev içinde > a da dışında tecavüze, enseste, cinsel tacize. pornografiye, fizik- sel şiddet ve dayağa karşı çıkmaya çağı- n>oruz. TecaviLze uğrayan ya da tanık olan tüm kadınlan susmamava. tacavü- zün açığa çıkanlması için mikadek 1 et- meye çağınyoruz." Kamuoyunun bu denli tepkisine yol açan olayda polisin ihmali olduğu öne sürüldü. Beyoğlu Emniyet Müdürlü- ğü'ne götürülerek suçlan ve cezaları an- latıldıktan sonra polise teslim edilen Ka- çan ve Buğdaycı gözaltına alınırken, Ok- tay K. ve arkadaşlan ise serbest bırakıl- dılar. Ta ki bazı gazeteciler ve müdürle- ri devreye girinceye kadar. Buğdaycı ve Kaçan hakkındaki suçlamalann asılsız olduğunun belirtilerek işkence yapanla- nn nasıl serbest bırakıldığı sorulunca po- lisler, Oktay K. ve iki arkadaşını da bu- lup gözaltına aldı. Ertesi gün Beyoğlu Nöbetçi Mahke- mesi'ne çıkanlan sanıklar Buğdaycı ve Kaçan tutuklanırken, Oktay K. ve arka- daşlan da tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldılar. Sanıklar Kaçan ve Buğdaycı, suçlamalan reddederken ken- dilerine komplo kuruldugunu ileri sür- düler. Kaçan, "G.K. bana hakaret vckü- für etti. Ben de iki tokat atbktan sonra ev- den kovdum" dedi. Olay günü Beyoğlu Emniyet Müdürlügü'nde rurulan Buğ- daycı ise Kaçan'ı doğruladı. Metin Kaçan'ın ağabeyi, mizah yaza- n ve karikatürist Hasan Kaçan da dün bir yazılı açıklama yaptı. "Kardeşimin ad>- nın kanştığı üzücü bir ola> nedenh le be- nim de basın organlannda adımuı yer alması bir açıkiamayı dogurnıuştur" di- yen Hasan Kaçan, bugüne kadar hiçbir basın yayın kuruluşuna açıklamada bu- lunmadığını belirtti. Kaçan, "RP'yegir- diğim yolundaki habeıier asüsızdır. Her Müslüman gibi dini vecibelerûni yerine getirmeye çalışıyorum. Istura adlı mi- zah dergisi yine basında yer aldığı gibi Zaman gazetesi tarafından çıkanlma- maktadır. Yaprıgım ilk ve tek açıklama budur" dedi. düzenlemeleri ile birbütünsellik içereceğini anımsatan Muğla Milletvykili Erman Şahin, 4046 sayılı Özelleştirme Yasası 'nda sözü edilen mevzii plan düzenle- meleriyle kentlerin bu kez devlet eliyle yamalı bohça haline geti- rileceğini belirtiyor. Bakanlığı döneminde özellik- le Istanbul'un imar ve kentleşme sonınlanna yönelik olarak yerel ve merkezi yönetim dayanışma- sını öngören biryüksek planlama ve koordinasyon kurulu oluşma- sı için çaba gösteren Erman Şa- hin, Özelleştirme Yasası'nın bu tür demokratik ve bilimsel he- deflen de ciddi şekilde zedeledi- ğinden yakınarak başlatılan uy- gulamanın sakıncalannı şöyle anlatıyor: "KİT arsalanna getirüecek rant amaçlı plan kararlan, kent arsalannın phasasını da spekü- latif anlamda pompalayacaknr. Aynca, yine bu ranta dönük ka- rartar, kentin aityapı düzenini bo- zacak, böylece sorunlann ve ma- liyetlerin artmasına neden ola- cak, bunun bedelini ise kent hal- kı ödeyecektir." Şehircilikten sorumlu eski Devlet Bakanı Şahin, Özelleştir- me Yasasf ndaki özel imaryetki- lerinin getireceği karmaşayı ise şöyle vurguluyor: "Bu yasa fle hem tmar Yasa- s'ndaki, hem de imar planlann- daki genel kamu yaran iJkesi, KIT'leri satın alacak özel kişi ve kurumlann yaranna açıkça yok edilmiş olacak. Zaten var olan planlamayetkisi kanşıkfagma bir de OzeDeştirme Yüksek Kurulu eklenerek bu karmaşa daha da büyük sorunlarla devam ede- cek." Arkeologlar da uyanyor SHP-DYP koalisyonlannın eski bir devlet bakanı özelleştir- meyi bu boyutlanyla eleştirip bugünkü Kültür Bakanlığı da benzer gerekçelerle resmen kay- gısını dile getirirken yine bu uy- gulamaya karşı muhalefetlerini yükselten sıvil toplum kesımle- ri arasında Arkeologtar ve Arke- olojı Derneği de etkin bir kam- panya başlatma hazırlığında Merkezi Ankara'da olan der- neğin genel başkanı Doç. Dr. Ahmet Tırpan, Türkiyenin en değerli antik ve doğal değerleri- ni banndıran Kuşadası-Fethiye kıyı kuşağındaki kamu arazileri- nin SİT niteliklen nedeniyle sa- tılamayacağına dikkat çekerek ülke değerlerine duyarlı kesim- lere şu çağnyı yapıyor: "Bu bağiamda tüm duyarlı ki- şi ve kuruluşlann. bir daha yeri- ne getirilmesi olanaksız olan do- ğal ve kültürel mirasımızın satı- şı ve kiralanması gibi amaç dışı kullanımlara Lzin verilmemesi konusunda tepkilerini gösterme- lerini; yetkili kurum ve kuruluş- lardan, hukuk dışı uygulamala- ra izin verilmemesini talep et- mekteyiz." Evet. Öyle görünüyor ki 1995, gerçekten özelleştirme yılı ola- cak. Ama sadece Prof. Dr. Çil- ler'in söylediği anlamda değil. Aynı anda bu uygulamanın Tür- kiye'nin yağrnalanması an- lamına geldiğini bilen ve gören duyarlı çevrelerin de özelieştir- meye karşı savaşım yılı olacak... HAYRI ÇIZELR E S M S E R G İ S 7 Ş u b a t - 2 M a r t 1 9 9 5 YAPI KRHD1 K Ü L T Ü R MERKEZİ Yapı Kredl Kazım T^kent Sanat Galerisl Istiklâl Caddesi 285 Beyoğlu 80050 Istanbul Telefon: (212) 252 47 00/257 YAPI^CKREDİ S A L I T O P L A N T I L A R I 1 9 7 0 - 1 9 9 5 / S O N 25 YILDA EDEBİYATIMIZ ELEŞTİRİYöneten Ahmet Oktay Konusmacılar Hasan Bülent Kahraman, Orhan Koçak, Mehmet Rıfat 7 Şubat 1995 Saat: 18.30 YAPI KREDI K Ü L T Ü R MERKEZİ •s Yapı Kredl Sermet Çlfter Kütüphanesi Istiklâl Caddesi 285 Beyogiu 80050 Istanbul Telefon: (212) 252 47 00/441 - 245 20 41 Salı Toplantılan'nı. isteyen herkes ücretsiz olarak ızleyebilir YAPI^KREDi Demokratik Sol Bundan bir hafta kadar önce FİDYAK (Finans Dünyası Araştırma Kurulu) toplantılarından sonuncusu, Kanal D ta- rafından naklen yayımlandı. Konuk Sayın Bülent Ecevit idi. llginç bir toplantı oldu. FİDYAK, çok sevdiğim bir eski öğrencimin, Şeref Öz- gencil'in yıllardan beri başarıyla yayınlamakta olduğu "Fi- nans Dünyası" dergisi çerçevesinde zaman zaman top- lantılar yapan bir araştırma grubu. Gene çok sevdiğim bir eski sınıf arkadaşımın, Zekeriya Yıldınm'ın başkanlığın- da yürüyen FİDYAK çalışmalarında, işten çok laf üretiliyor- sa da, zaten bir noktada amacımız da bu. Çok farklı çev- relerden gelen insanlar, belli noktalarda düşünce alışveri- şinde bulunuyorlar. Ve sanıyorum bu toplantılar çok da ya- rarlı toplantılar oluyor. Anımsayabildiğim kadanyla Sayın Ecevit bu toplantıla- ra daha önce hiç katılmamıştı. Ve toplantıya giderken na- sıl bir toplantı olacağını da doğrusu tahmin edemiyordum. Ama biraz yukanda da belirttiğım gibi, ilginç bir toplantı ol- du. Okuyuculanmdan ne kadan bu programı izledi, bilemi- yorum. Bu bakımdan Ecevit'e yönelttiğim soruyu kısaca özetlemek istiyorum. Aslında aklımda diğer turlarda sor- mayı planladığım başka düşünceler de vardı. Ama iş uza- yınca, tek turia yetinmek zorunda kaldık. Sayın Ecevit yıllardan beri "sosyal demokrat olmadığı- nı" ve savundukları düşüncenin "demokratiksol" olduğu- nu ileri sürer. Oysaki "sol teorı" içinde böyle bir aynm yok- tur. Sosyalist Enternasyonal'ın 1951 tarihli "Frankfurt Bil- dirisinde" de böyle bir aynm görülmez. Günümüz sosyal demokrasısınin ya da demokratik sos- yalizmin temel belgesi olan bu bildiride; sosyal demokra- sinin "Marksist kökenli" olduğu, fakat bununla birlikte, li- beral bir devlet yapısı içinde "refahın paylaşımım" hedef alan partilerin de sosyal demokrat kapsamı içine alınabi- leceği vurgulanır. "Marksist kökenli olan ve Marksist ge- lenekten gelen partiler sosyal demokrat, Marksist köken- den gelmeyen solcu partiler demokratik sol partilerdir" gi- bisinden bir ifadeye rastlanmaz. Gerçekten Batı'da 19. yüzyılda ortaya çıkan ve öncele- ri ";r)&7a/c/yo/u"benimsemişken, daha sonraları "genel oy" ilkesinin yaygınlaşması ve sıyasal özgürlüklerin genişleme- siyle "demokrasiyolu"nu benimsemiş olan sosyal demok- rat partılerde bu "Marksist gelenek" görülür. Ancak Batı'da emek-sermaye çatışması yaşanırken, bu sürecin dışında kalmış olan ve sanayileşme sürecinin dışındaki ülkelerde, 20. yüzyılda ortaya çıkan ve (koşullar elverdiği ölçüde) de- mokrasıyı benimseyen partilerin önemli bir bölümünde böylesine bir "Marksist gelenek" görülmez. (Kimi akl-ı evvellerin iddialannın aksine). bir partinin "sos- yal demokrat" adını alabilmesi için, Marksist gelenekten gelmesi şartı olmadığı gibi, Marksist gelenekten gelmeyen partilerin kendilerine "demokratik sol" vb. gibisinden bir isim takmalanna da gerek yoktur. "So/"dan hiç söz etme- me özgürlükleri olduğu gibi, pekâlâ kendilerine "sosyal demokrat" sıfatını da layık görebilırter. Zaten aslında önem- li olan şey, isimlerinin ne olduğu değil. nasıl bir politika iz- lemek istedikleridir. Örneğin Rusya'da Lenin'in liderliğin- de 1917 Ekim Devrimi'ni yapan partinin adı, "Ftus Sosyal Demokrat Partisi"6\r. "Bolşevik" ismi "çoğunluk" anlamı- na gelir ve bu partinin Londra Konferansında, Lenin'in gö- rüşleri çoğunluk tarafından benimsendiği için, partinin bu kanadına bolşevik adı verilmiştir. Kendini "solcu" olarak nitelendiren bir partinin "hangi gelenekten" geldiği önemli değildir. Önemli olan şey, "han- gi sınıfın" çıkarlarını ve hangi oranda savunmak istediği- dir. Neyi ön plana çıkarmak istedikleri önemlidir: "Birey'i mi, "toplum"u mu? Zaten bıreyci düşünce iletoplumcu dü- şüncenin yollarının aynldığı nokta önem taşır. Solcu olmak ya da olmamak burada anlaşılır. Kanal D'den naklen yayımlanan son FİDYAK toplantısın- daSayın Ecevit'e "sosyaldemokrasiyle", "demokratiksol" arasındaki ayrımı nasıl yaptıklannı sordum. Bülent Ecevit, 196O'lı yıllarda "Ortanın Solu" sloganını nasıl ortaya attıklannı ve o noktadan "demokratik sol'çız- gisine nasıl geldiklerini anlattı. Aslında benim sorduğum şey bu değildi. Ayrıca, "CHP kırk yıldır ortanın solunda- dır" sloganını ortaya atan rahmetlı ismet Pasa'ya da hiç değinmedi ki, bu da açık bir vefasızlıktı. Daha sonra Prof. Dr. Erdoğan Alkin ve Ardan Zentürk benim sorularımı yineledıler. Ama Sayın Ecevıt'ten tatmin edici bir yanıt alamadık. Saatlerce süren bir "Soru Yağmu- a/"nda. emek ve sermaye arasındaki çelişkiye bir kez bi- ledeğinilmedi. Doğrusu, bu nasıl bir "demokratiksol". an- lamamız mümkün olmadı. Bülent Ecevit, "Halkımız anlı- yor" diyor. Umanm anlıyor olsun. Aynı toplantıda sol ve ulusçuluk arasındaki ilişkjler üze- rinde de duruldu. Bu konuyu bir başka yazımda ele ala- cağım. Ama şu kadarını söyleyeyim ki; bu konuda Sayın Ecevit'le aynı saftayım. Ulusçu, ulusalcı ve yurtsever ol- maksızın nasıl solcu olunabıleceğine bir türlü aklım ermi- yor. Acaba "sosyal demokrasi", "demokratik sol" vb. gi- bi solculuk türleri arasına "züppe sol" ya da "özenti sol" gibisinden bir başka kategori mi eklesek? 40 bin öğretmene soruşturma açıldı • Kamu çalışanlannın 20 aralıkta gerçekleştirdiği eyleme katıldıklan gerekçesiyle 40 bin öğretmen hakkında soruşturma açıldığı bildirildi. Ankara'da soruşturma geçiren 4 bin 500 ögretmenden 2 binine uyarma ve kınama, 500'üne 30'da 1, 50sine de 8'de I oranında maaş kesintisi cezası verildiği öğrenildi. EMİ>fE KAPLAN ANKARA - Kamu çalışanla- nnın 20 aralıkta gerçekleştirdi- ği "iş bırakma" eylemine katıl- dıklan gerekçesiyle ülke gene- linde 40 bin öğretmen hakkın- da soruşturma açıldığı bildiril- di. Eğitim-Sen Genei Başkanı Yıldınm Kaya. yan yıl tatılinin bitmesiyle bazı okullarda yeni soruşturmalar başlatıldığını vurgulayarak cezalandınlan ög- retmenlerin idari yargıya baş- vururacaklannı söyledi. Hükümetin ücret politikasını protesto etmek için 20 aralıkta iş bırakan öğretmenlere soruş- turma ve sürgünlerle baskı ya- pıldığı belirtildi. Ülke genelin- de 40 bin öğretmene soruştur- ma açıldığı, Ankara'da soruş- turma geçiren 4 bin 500 ögret- menden 2 binine uyarma ve kı- nama, 500'üne 30'da 1, 50'sine de 8'de 1 maaş kesintisi cezası verildiği öğrenildi. Eğitim-Sen Kurucu Genel Başkanı Yıldınm Kaya, araya yan yıl tatılinin girmesi nede- niyle birçok soruşturmanın ta- mamlanamadığını belirterek şu bilgileri verdi: "Öğretmenlere açüan soruş- turmalar artarak devam ediyor. Okullann tatil obnasına birkaç gün kala soruşturmalar tamam- lanıp son anda öğretmenlere ce- zalar verildi. Tatilden önce açt- lıp tamamlanma\an ve birçok okulda yeni açüan soruşturma- lar var. Balıkesir'de sendikanın şube başkanı ve mali sekreteri sürgüncdikü. Muğla'dada 2 öğ- retmen sürgün edildi." Kaya. soruşturma sonucunda maaş kesintisi cezası alan öğ- retmenierin yürütmeyi durdur- ma ıstemiyle idare mahkemele- rine, kmama ve uyarma cezası alan ögretmenlerin de itiraz için üst makamlara başvuracaklan- nı söyledi. Ögretmenlerin haklannın ko- runması yolunda büyük bır hu- kuksal mücadele başlatacakla- nnı \ urgulayan Kaya, soruştur- ma ve sürgünlerin durdurulma- sı ıçın Devlet Bakanı ve Hükü- met Sözcüsü Yıkiırun Akruna ile görüştüklen belirtti. Aktu- na'dan sürgünlerin durdurulma- sı yolunda "söz" aldıklannı kaydeden Kaya, görüşmeden olumlu kararlar çıkmasını bek- lediklerini ifade etti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle