30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 ŞUBAT 1995 SAU OLAYLAR VE GORUŞLER Bertrand Russell'ı algılamak... Prof. Dr. COŞKUN OZDEMİR ıp oğreneılığını gende daha guzel gunler'eıçtenınandığımbır Tbırakarak doktor unvanı- nı aldığım ve buvuk bır aşkla kıtap ustune kıtap okuduğum. okumaya umutla bağlandığım gençlık yıllanmda Bertrand Russell'ın yenı bır kıtabını okumaya koyulmuş- tum Daha once aynıyazann.lngılızce- dençevınsını \.Ad]var'ınvaptığı"Fel- sefe MeselelerT adlı kıtabını bıtırmış- tım İkısı arasında da bu kez \ ıne Adı- var ın buyuk vapıtı Tarih Bovunca İHmve Duı" ı buyuk hey ecanla okudum Kıtabın başindakı ıthaf eşı Halıde Edip'e- yazısında dıle getınlen v e bu ıkı ınsanınarasındakı ılışkıyıanlatansatır- lar benı buvulemıştı Halıde Edıp, Is- v ıçre'nın bır şınn kentınde bıraz av lak- ça yaşadıklan sırada kocasma. "\dnan, sen yaşamrvorsun, vegeter edivorsun. Ruhunla. aklınla biraz \aşasan. mesela felsefe okusan, bu sıkıntıdan kurtulsan" dıyor ve bu uyannın ardından bu nefıs eser ortaya çıkıyordu Bu ıkı kıtaptan çok etkılenmıştım ve Russell ın venı bır kıtabını okumaya can atıvordum kı tş Bankası Yayınlan arasında Rus- sell'ın "İlimden Bekledıklerinnz" ya- yımlanmakta gecıkmedı Yaşam bu kı- taplarla ne kadar guzelleşıyor ne buyuk anlam kazanıyordu Çevınyı yapan Avni Yakaboğlu'nun onsozu ıle bu buyuk yazan bıraz daha yakından tanıma fırsatına kavuştum Tum kıtaplannı okuma duşuncesı bana tanfsız sevınç venyordu Russell banş- çı etkınlıklen ve yazılan nedenı ıle ha- pısyatı>or, Çın e gıdıp hocalık >apıyor, 1950'de Nobel Ödulu nu kazanıyordu Okuryazarlar daha sonra Kuba bunalı- mında çok etkın bır rol oynadığını 7O'lı yıllarda Amenkayı suçlavan Vıetnam Mahkemesı'ne başkanlık yaptığını anımsayacaklardır Nefıs bır kıtaptı bu buvuk bır tat ala- rak okuyor ve çok şev oğrenıyordum "İHm ve Din" başlığını taşı>an beşıncı bölumde Russell yaratılış, dın Tann sorunlannı ele almakta goruşlennı. du- şuncelennı aktarmakta ıdı Bu bolum- de, buyuk bır umutla okuduğum oku- maya, oğrenmeye. yaşama ve 'gelecek sırada, henuz yırmılı yaşlanmda benı dennden sarsan satırlarla karşılaştım Bunlar akıp gıden zaman ıçınde uze- nmdekı etkısını yıtırmeyen ve bunca >ıl sonra çevreme, dostlanma yakınla- nma ogrencılenme sıkça yıneledığım anlatımlar olmuştur Şoyle dıyordu Bertrand Russell (Yakalıoğlu'nun o gunku Turkçesı ıle aynen alıvorum) "Benim anlayabiMiğıme gore, âlemin bir Yaratan tarafından \apılmış olduğu hipotezınden çıkanlacak hususi bır te- selli de yoktur. Vlem oy le de olsa âlem- dir. boyle de olsa. Binsi size bır şişe ga- yet kotu bir şarap satmaya kalkişsa da 'Buuzumsuyundandeğıl laboratuvar- dayapılmıştır deseşarap sızedaha hoş gelmez. Bunun gibı, şu tatsız tuzsuz kâ- inatın maksad-ı mahsusla ımal edılmış olduğunu farz etmekten ne çıkar bıt- mem. Bazıian -aına içlennde Eddıngton >ok- şu şekıide bir duşurıceden bir inşi- rah payı çıkanyorlar: Âlemı Tann ya- ratmış ise zembereğj tamamiyk boşa- nınca, onu yeniden kurabilir divorlar. Ben, kendi payıma. tatsız bır prosesin danihavetekrarianacağını duşunmenın nasıl olup da onu daha hoş gostereceği- nı anlamam." Bunca kıtap yazmış, bunca etkınlık gostermış, boylesıne bılgı yuklu. aktıf canlı bır yaşam surdurmuş duşunule- bılecek en buyuk başanlan yakalamış bır buyuk bılım adamı. fılozof ve dü- şunurun, yaşamı tatsız bır proses (su- reç) olarak tarumlaması ve onun sure- gelmesını anlamsız bulması benı o genç yaşımda ıyıce sarsmıştı Russell hıç kuşkusuz dunyanın onde gelen duşunurlerındendı ve oylesıne renklı bır yaşamın ardından deneyım- len, bınkımlen onu yaşamın tatsız tuz- suz bır sureç olduğu yargısına goturu- yordu Demek kı o denlı etkınlığı olan bır ınsan gelecekte de guzel bir dunya kurulabıleceğıne hıç mı hıç ınanmıyor- du Bu çok ılgınç şaptama benı yıllar bo- >u duşundurmuştur Oysa o yaşlarda guzel bır dunyaya, boyle bır dunyanın kurulabıleceğıne ınanıyorduk O yıllar- da ulkemızde pek çok olumsuzluklar yaşıyorduk Cumhurıyet devnmlen ve Anadolu aydınlanmasının ardından tek partı yonetımını gende bırakarak de- mokrasıye geçmıştık Ancak seçımle ıktıdara gelmış olan partı bunun tadını Vikarmamızaaslaızınvermıyordu Bır- bınnı ızleyen antı-demokratık uygula- malar \atan Cephesi faciasu universite uzerindeki baskılar ve benzerlen ıle acılar çektığımız tepkılerle dolduğu- muz bır donemdı bu Ama bu engelle- n aşacak, bu kotu yonetıcılerı devıre- cektık Bu sıkıntılar elbette gende ka- lacaktı Demokrasıve ınanan, ona gonul veren ıktıdarlar ışbaşına gelecektı ve halk onlan seçmesını bılecektı Hele 27 Mayıs la gelen ozgurluk ortamı ve ye- nı anayasa ıle umutlanmız ıyıce artmış- tı Turkıyedeartıksosyalızmgundeme gelıyordu Emekçı halk yığınlan uya- nıvor bılınçlenıyorlar ve yonetıme ağırlık koymaya hazırlanıyorlardı O yıllann ılencı yazarlan İlhan Selçuk, Mumtaz SoysaL ıle Yon dergısı genç kuşaklann tanımadığt Çetin \ltan,Tur- kıye'deemeğe bılıme akla. ozgurluk- lere ve ınsan haklarına dayanan, somu- ruyu \ok eden, emperyalızme karşı bır sosyalıst duzenın kurulacağına bızı ınandınyorlardı Geleceğe umutla ba- kıyorduk Gencı, somurucu, karanlık ve karşı devnmcı guçlen elbette alt ede- cektık Bu tanhsel gelışmenın onunde kımse duramayacaktı Sonra neler oldu0 Sonra buyük oyun- lann sahneye konduğuna tanık olduk Bu oyunu oynayanlar çok guçlu ıdıler tlk dersı bırdurûst, namuslu burokrat- tan, Planlama Musteşan Memduh Ay- tûr'denalmıştım Turkı>e de fılızlenen ılencı, antı-emperyahst akımlara ya- kınlık duyan bu dene> ımlı ınsan, benım aralannda bulunduğum bır grup gence "Yazık ki Amerikadan vakamızı kur- taramayız, boyle bir ginşimde hemen başımtza bir Şark sorunu çıkanrlar" demişti. Umut kırıcu ama galiba gerçe- ğe uvgun bir saptamaydı bu. Bunu da hiç unutmadım. V ıllar gectı. pek çok şey oğreniyorduk. Turkiye'de buyuk bir kargaşa (kaos), buyuk bır anarşı yasa- nıyor ve iki kampa av nlan gençler bir- birkrini olduruvorlardı. Turkiye'nin onde gelen polıtıkacüan ve yoneücilen elbırlığı. soz bırüfı ederekne > ondenge- lirse gelsin ve amaçla olursa olsun bu anJamsız, bu yıkıcı şiddetin karşısına ÇH kamıyorlardı ve polıtıkacüann en unlu- su "Bana sağcılara suç işliyor dedırte- mezsiniz" dıyebılıyordu Gencecık ınsanlann ardından, Turkı- ye'nın değerlı ınsanlan, gazetecıler, oğ- retım uyelen olduruldu Sağ-sol çatış- masının yanı sıra sol fraksıyonlar ara- sında da kıyasıya bır savaş süregelmek- teydı Sosyalızmı kurmak oyle pek kolay gorunmuyordu Turkı\e"nın kendı ıç dınamıklen ıle yol alma şansına sahıp olmadığını goruyorduk CIA Ye;>ılKu- şak (Green Belt) ve benzer kuramlar uretıyor, çıkanna uygun duştuğu zaman askenyonetımlendesteklıyordu Bert- rand Russell'ı sık sık anar olmuştum Bızım ku^ağın, ulkedekı ılencı guçle- nn sosyalızmı kurma hayallen ve umutlan altımızdan kayıp gıdıyordu Banş ozgurluk emeğınustünlüğuege- menolamıyorduTurkıve'ye Uygarlık, demokratık ozgurlukler ınsan haklan sosyaladalet akıl.bılımsellıkhıçbırşe- kılde ıktıdara gelemıyordu Onlan dıle getırenler, yazanlar ve yureklıce savu- nanlar eksık değıldı ama, hıçbır zaman toplumun on saflannda, yonetıcı konu- mundayeralamıyorlardı Hattaçoğun- lukla ozgurluklennı yıtınyor, yıllannı hapıslerde geçınyorlardı Geçım sıkın- tısı ıçınde bunalan. eğıtım yoksunu halk şaşkmdı, nereye. nasıl destek vereceğı- nı bılemıyordu Genellıkle oylannı ken- dı çıkarlanna en aykın partıye venyor- lardı Onlann Anadolu aydınlanmasın- dan yararlanmasını, ekonomıden hak ertığı payı almasını bınlen yıllardıren- gel11yordu 80'lerde bır asken > onetım, ınanılmaz şekıide ulkedekı neredeyse tum kurumlan çokerttı ve karanlığa da- vetıye çıkarttı Gençlık, ozellıkle ılen- cı ve solcu gençlık ağır bır darbe yemış, susturulmuş sındınlmıştı Unıversıte bır bılım yuvası olmaktan ve bır guç odağı olmaktan çıkanldı Bertrand RusselPı gıttıkçe daha sık anıyordum Tatsız tuzsuz sureç (proses) bunlar ol- sa gerektı Nasıl da daha guzel bır dun- ya ve Turkıye bekhyorduk Sevgı, kar- deşlık. hoşgoru katılım paylaşma, de- mokratık haklar, söz v e duşunce ozgur- luğu, bırlıkte, banş ıçınde yaşama Oy- sa doğuda acımasız bır teror tezgâhlan- mıştı ve bu kez başka bırbıçımde, baş- ka bır nedenle ama ulkede hıç kımse- nın yaranna olmayacak şekıide dağlar- da koylerdecınayetler Koylerbasılı- yor, oğretmenler kurşuna dızılıyordu Dunyada da en ılkel duzeyde etnık ça- tişmalar ve savaşlar suregelıyordu, Kaf- kasya'da anlamsız, amaçsız saçma bır savaş sayısız can alıyordu Bosna Her- sek'te çocuk katlıamı ve ığrenç bır ın- sanlık suçu ınsanlann ve dunyanın ka- yıtsız, duvarsız gozlen onunde sergıle- nıyordu Ülkede eyleme geçen bır karanlık guç otellen, bınalan otobuslen bomba- lıyor, kan dokuyor, olduruyor ve sakat bırakıyordu Tum bu tanfsız acılara yol açan gelışmeler karşısında 70'lenn fraksıyonlannı anımsatırcasına Turki- ye'nin aydınlan ınanılmaz şekıide bır- bırlennı hırpalamaya yennde bır de- yımle bırbırlennı yemeye devam edı- yorlardı Yapılaıı açık saldınlar karşı- sında laık Cumhunyetı, hukuk devletı- nı, demokrasıyı savunma gereğı artık tartışılmaz bır şekıide ortadayken okur yazar aydınlanmız bu temel sorun kar- şısında bıle bırleşemıyor, kendılennı sosyalıst sayan bır kısım yemınlı antı Kemahstler duygulannın şenatçılara daha yakın olduğunu ılan edıyor, bır grup da demokrası adına Kurtçu aynm- cılığı benımsıyorlardı Zengin sofrala- nnda zıyafetlere konup herturlu 'ilke'yı gozardı ederek yukselen degerlen ve kureselleşmeyı savunup bagımsızlığa karşı çıkan, Lozan ı karalayıp Sevr'ı yeğleyen koşe yazarlan. Sıvas'ta 37 ın- sanın yakılmasına seyırcı kalıp halkj- mıza bir şey olmamıştır dıye demeç ve- ren dev let adamlan Benim memurum işini bilir dıyen, anayasayı bır kez del- sekneçıkardıyen cumhurbaşkanlan ve en pespayesınden yolsuzluk, nışvet soylentılen vedahanıce pıslıkler Aydınlıklan savunmak ıçın hıç ama hıç yılgınlığa duşmemek gerekıyor Koşullar hıçbır zaman Mustafa Ke- mal'ın Samsun'a çıktığı gunku kadar elvenşsız değıldır Ama bunca yıl son- ra Bertrand Russell'm soyledıklennı çok daha ıyı algılayabılıyor bu buyuk duşunurun ne demek ıstedığını çok da- ha ıyı anlayabılıyorum ARADABIR MUHSİNE HELİMOGLU YAVUZ Halkbilımci- Yazar Ovgü Uzerine Gazetecı ve yazar dostlanmla bır arada bulunmaktan al- dığım keyfı hıçbır maddı değer karşılayamaz Bu neden- le de onlann seslerı Melıh Cevdet Anday'ın deyışıyle, "Benı mavı bır ıklım gıbı çağınr" Cumhurıyet ın Ankara burosunda Mustafa Balbay'ın odasında, Ekmekçi, Vecihi Tımuroğlu, Zıya Aksoy'la buluştuğumuzda (Bır ara uğrayıp gıden Ece Temelku- ran'la, sevgılı Işık Kansu'yu da saymalıyım elbette) yıne boyle coşkulu anlardan bırısını yaşadık Ekmekçi "Bılıyor musunuz, Vecıhı, Melıh Cevdet uzenne bır kıtap yazmış ' Server Tanillı'ye de telefonda, çok guzel bır kıtap yazdım dıyor Anlayacağınız kendı kıtabını kendısı ovuyor" dedı Tı- muroğlu bunun uzenne "Ne yapayım, eğer başkasının öv- mesını beklersem belkı omrum yetmez, lyısı mı kendım öveyım"dıye karşılıkverdı Bu goruşe katılan Ekmekçi, ko- nuyu daha da gelıştırerek "Zaten ınsanın yaptığı bır ışı, baş- kasının ovmesını beklemesıyle padışahlann dalkavuklann- dan ovgu beklemelen arasında, pek bır fark yoktur" dedı Bunun uzenne aramızda hararetlı bır tartışma başladı Öyte ya, bır urunun ıyı ya da kotu olduğunu, onu yapan- dan, yaratandan daha ıyı kım bılebılır kı Ona verdığı eme- ğı, zamanı yaratım surecındekı çektığı sancıyı, duygu gel- gıtlerını, duşun zorlamalarını yaratıcısından daha ıyı kım bı- lebılır Zaten, gorduğum kadarıyla, yaptıkları her ış ıçın, başkalanndan sureklı ovgu ve kutlama bekleyen ınsanlar, bır bakıma kendılenne guvensız ınsanlardır Yaptığım bır ışe kafam ve yureğım ıyı dıyorsa başkalarının kotu demesının pek anlamı olmamalıdır Ama kendım yaptığımı ıyı bulmu- yorsam, bu kez de başkalarının ıyı demesı pek onem taşı- mamalıdır elbette Hem ınsanın kendı yarattığı guzellıklen sevmesınden ve bununla ovunmesınden daha doğal ne olabılır kı Bunu Montaigne "Deneme/er"ınde ne guzel soyler "Çocukla- rımızı bızden olduklan ıçın severız Etlerıne etımız, kemık- lenne kemığımız denz ama bızım dunyaya getırdığımız da- ha başka şeyler var kı, hıç de çocuklanmızdan aşağı kal- maz Ruhumuzun, kafamızın, bılgımızın doğurduğu ço- cuklar, bedenımızden daha yuksek bır yanımızın meyva- landır ve daha da çok bızdendırler Bız bu çocuklann hem ana/an hem babalanyız Bunlar ıyı şeylerse, bıze daha faz- la şerefgetınrler çunku otekı çocuklanmızın degerlen, bız- den çok kendılennındır, bızım onlardakı payımız pek su- dandır Benkılennse butun guzellıklen, butun ıncelıklen, butun olgunlukları bızımdır Boyle olduklan ıçın de bıze da- ha yakın, daha bağlıdırlar Augustus'fan ya çocuklannı ya da bızlen bu kadar beslemış yazılannı gommesı ıstensey- dı, çocuklannı gomerdı Gommese gunah ışlemış olurdu " Gorulduğu gıbı, bır noktada Ekmekçi ıle Tımuroğlu'nun goruşlenne katılıyorum katılmasına ya, Mustafa'yia ben yı- ne de bu"kendını ovme" ışınde bıraz çekımserız doğrusu Çunku, yıne Montaıgne'ın deyışıyle "Bana, doğru gelen hıçbır şey yoktur kı, yanlış gıbı de gelmesın " (*) Timuroğlu şımdı de "Cahıt Külebi: Hırçın ve Lınk' ad- lı kıtabını çıkardı (Başak Yayınlan) DUYURU CERRAHPAŞATIP FAKULTESİ PROF DR UĞUR DERMAN BURSU KOMİSYONU'NDAN BİLDİRİLMİŞTİR Bır sure once kaybettığımız, değerlı arkadaşımız, Prof Dr UĞUR DERMAN adına Cerrahpaşa Tıp Fa- kultesı oğrencılerıne EĞİTIM BURSU, genç araştır- macılara BİÜMSEL ARAŞTIRMA ODULU venlecektır Bu amaçla Turkıye Iş Bankası Aksaray Şubesı'ride 21653 numarası ıle Prof Dr UĞUR DERMAN BURSU hesabı açılmıştır Katkıda bulunmak ısteyen kurum, kuaıluş ve kışıle- re duyurulur Saygılanmızla, Prof. Dr. UĞUR DERMAN BURS KOMİTESİ 20 Aralık 1994: Bir dönüm noktası... Memur sendıkalan ve meslek örgütlen başanya ortak ımza atmıştır. Bundan sonrakı hedef, 20 Aralık 1994'ü ıyı tahlıl ederek, kısır pohtık tercıhlen bır yana bırakıp kahcı pohtıkalarla kurumsallaşmayı sağlamaya yönelık çızılmelıdır Dr. MEHMET ALTINOK^«Acrra Tobip Odası Başkaru 1 960 sonrası toplumda oluşan ha- reketlılık ve yonetım erkını den- geh bır bıçımde paylaşma ıstem- len, 1971 ve 1980 anfesınde akılcı ve gerçekleşebılecek he- deflere yoneltılememıştır Bu 'hedef şaşırma'nın nedenı, kısmen sıyasal ıktıdarlann ve egemen zıhnıyetlenn planlı ve taraflı yonlendırmesıdır Ancak 'emek cephesi' olarak adlandırabıleceğımız genış halk kesımını, haklı ıstemlerdoğrultusunda yonlendırmesı gereken zıhnıvetlenn de he- def saptama konusunda çok başanlı olama- dıklan açıktır Toplumu oluşturan kesımle- nn yonetımerkını temsılen pay laşabıldıkle- n katılımcı demokrası modelıne ulaşmayı sağlayabıkcek, akılcı hedeflen ve bu hedef- lere ulaşmada kalıcı polıtıkalan olan orgut- lulukler oluşturulamamıştır Guçlerdengesı hesaplanmadan oluşturu- lan polıtıkalar 1980 oncesınde buyuk bır kaos varatmış ve egemen zıhnıyetler. bu or- tamı bahane ederek 12 Eylül 1980 darbesı- ne zemın bulmuştur Demokratık toplum orgusunun, 12 Eylul 1980 ıle uzennden ağır bır sılındır geçınl- mıştır Darbe öncesmde 'hemen vekestirme- den kurtuluş' anlayışı ıle alternatıf oluştur- maya çahşan orgutlulukler, asken darbe sonrasında dağılmış v e etkın pohtık yaşamın dışında kalmıştır Yıtınlen haklann gen alınması ıçın 1988'den ıtıbaren, 1980 oncesı çeşıth sen- dıkalarda orgutlu mucadele veren ışçıler, seslennı duyurmaya başladı Sıyasal tanhımıze '89 Bahar Eylemleri' olarak geçen, sıyasal yapılanmalardan ba- ğımsız, meşru ışçı eylemlen, toplumun obur emekçı kesımlen ıçın de bır sılkınışe neden oldu Bu atmosfer ıçınde kamu çalışanlan da çeşıth eylemlerde bulundu Bıranlamda ey- leme potansıyel olarak hazır kıtlenın kendı- lığındenlığı bıranlamdaıseorgutlerdekı et- kın çabalannın urunudurbudonem Sonuç- ta, kamu çalışanlan kısmı bır maaş artışı al- dılar Amacı ve ıstemlen akılcı olmayan, salt maaş artımı ıstemlen on plana çıkan 89 eylemlen sonrasında meslek orgutlennın et- kınlıklennde hızlı bır duşuş olmuştur Doksanlı yıllann başinda ıse kamu çalı- şanlan yenı bır orgutlenme bıçımı ıle tanış- tılar Memur sendıkalan Tum kamu kesı- mınde bır bın ardınca memur sendıkalan kuruldu Dort yıl ıçınde memur sendıkası kavramı yerleştı ve meşrulaştı Sıyasal ıktıdan pay- laşan polıtık y apılanmalarbıle kendı doğrul- tulannda memur sendıkalan kurma çabası- na gırdı Ancak memurlann sendıkalaşması han- tal ve merkezı dev let y apılanması ıçın onem- h zoriuklar ıçenyordu Bu zorluklar. sı>asal ıktıdann taraflı bakışı ıle bırleşınce ulusla- rarası sozleşmelere ımza atılmasına karşın, kamu sendıkalan bır turlü vasallaştınlma- mıştır Sınıf temelınde \ukselen bır orgutlenme modelı olan memur sendıkalanna karşı mes- lek orgutlen, sağhklı bır yorum getıremedı Yıllardır kuruluş yasalannı zorlayarak sen- dıkal ıstemlere karşılık vermeye çabalayan meslek orgutlen sendıka meslek orgutu ılışkısını sağlıklı bırbıçımde kuramadı tşkollannda sendıkal orgutun olmadığı dönemlerde kunılmuş olan meslek odalan- nın ışlevlen, mesleğın bılımsel standartlar- da uygulanmasının sağlanması uyelennın hak ve çıkarlannın savunulması, hızmetın kamu varanna olmasının denetımı, vb gıbı çok genış bır spektrumda tanımlanmıştır Aynı ışkolunda sendıkal orgutlenme oluş- tuktan sonra, meslek odalanmn rasyonel go- rev analızlennı yaparak sendıkal ışlevlennı tedncen sendıkalara devretmelen gerekı- yordu 1994'e gelındığınde memur sendıkalan, buyapılan ıle ulaşabıleceklen uye sayısına ulaşmış, eylemlen maaşartış donemlen ıle sınırlı kalmaya başlamıştır Son bır yılda memur sendıkalan ve meslek orgutlennın ortaklaşa başarmaya çalıştıklan hak arama eylemlen, kamuoyunda salt maaş artış ıs- temlennın tezahuru olarak algılanmaktadır Bu yanlış goruntuden bır an once kurtul- mak gerekmektedır Son altı ayda emeğı ıle geçmen genış kıt- lelenn ıçıne duşurulduğu bunalım, 20 Ara- lık 1994'te son yıllann en buyuk memur ey- lemıne ortam hazırlamıştır Yonetım kadro- lannın engelleme çabalanna karşm yuz bm- lerce memur, haklı ıstemlennı sıyasal ıktı- dar ve kamuoyuna duyurma konusunda çe- şıtlı eylemlerde bulundu Memurun hak ara- ma eylemlen, o denlı kabul gormektedır kı eylemın başansı sendıka ve meslek odala- nnda orgutlu memur kıtlesının çabalan ka- dar. hızmetı alan halk kıtlelennın desteğı ıle sağlanmıştır 20 Aralık 1994 başanlı bır eylemdır An- cak, 21 Aralık 1994ıtıbanyladeğerlendınl- dığınde başan katsayısı hızla duşmektedır Bu nedenle, 20 Aralık 1994 un başansını akılcı ve kalıcı polıtıkalar ıle surdurmek zo- rundayız 20 Aralık 1994. orgutlu emeğın ıs- temlennı genış kıtlelerle bırleştırebıldığı. kendım ıyı anlatabıldığınce haklannı elde edebıleceğını gosteren bır dönum noktası- dır Memur sendıkalan ve meslek orgutlerı başanya ortak ımza atmıştır Bundan sonra- kı hedef, 20 Aralık 1994'ü ıyı tahlıl ederek, kısır pohtık tercıhlen bır yana bırakıp kalı- cı pohtıkalarla kurumsallaşmayı sağlamaya yonelık çızılmelıdır Meslek odalan ve memur sendıkalan, hız- met sektorlenndekı çalışanlann haklannın savunulması, eğıtım ve hızmet denetımı, halkın çıkarlannın korunması. demokratık hak ve ozgurluklenn tartışma ve savunulma- sı alt başhklannda ozetlenebılecek bır go- rev anlayışı ıle etkınlıklerde bulunmalıdır Hedef çok açıktır Toplumu oluşturan ke- sımlenn temsılen yonetım erkını paylaşa- bıldıklen etkın olabıldıklen katılımcı de- mokratık y apılanmanın sağlanması Bu ya- pılanma ıse yıllann emeğı ıle orulmuş dev- let dışı orgutlenn kurumsallaşması \e ıs- temlennı kalıcı pohtıkalarla ıfade etmelen ıle oluşabılır PENCERE TARTIŞMA V 9 Uç renk Çakıcı: Beyaz ^ ^ • ^ ^ rtada M ^ ^ Kieskmski yok M • ama "L ç Renk • • Beya?" ^L M fılmının ucuz ^ ^ ^ ^ ^ bır versıyonu gazete koşelennı doldurmuş durumda "Med\'a' > *nın u Sen bu kadannı bil yeter, gerisine karışma" dedığı "namus" oy kusunun gorunen yuzunde fılmın ana ızleklennı (temalannı) bulmak olası Ne oluyordu fılmde kabaca9 Fransız bır kadınla evlenen Polonvalı genç bır adam (Korol Korol) "cinsel yetersizJik" yuzunden bır anda kendım kapının onunde bulur Kansını sevıyordur, ama kansı (Domınıque) "o haliyle" artık onunla bırlıkte olmak ıstememektedır Bır anda kendım dılını hıç bılmedığı (ya da az bıldığı) ulkenın ortasında beş parasız yapayalnız bulan adam, bır bavulun ıçınde ulkesıne doner Sonra ansızın gelen bol para ve unutamadığı kansı Korol Korol kansı Domınıque'ı Varşova'ya getırmek ıçın defalarca telefon eder ama her seferınde telefon suratına kapanır Sonunda muthış planıru uygulamaya koyar ve kansını "ümarhane" ıle randevuya çağınr Kıeslovvskı'nın şıırsel anlatımını bır yana bırakırsak, terk edılen koca, hâlâ kocasını ucundan da olsa seven bır kadın ve en ınce aynntısına kadar hesaplanmış bırtuzak Bu sıze bır şey anımsatmı\or mu° Yolsuzluklan, pıslıklen, karanlık ılışkılen yeraltı dunyasını v b atın genye Alaattin Çakıcı ıle UğurKılıç (Çakıcı) hesaplaşması kalıyor Zaten bıze de olayın salt bu sınırlar ıçınde kaldığı yutturulmak ıstenıyor Keşke Kıeslovvskfde bıle bu denlı basıt değıldı olay Bu denlı namuslu, safve "yöce" En azından, Korol'un fılmın son karelennde kansını durbunle ızlerken döktuğu gozyaşlan "timsah gözvaşlan" değıl Bır fılmı yaşamla karşılaştırmak elımızde olmadan, ırademız dışında gelışen bır olaydır En kayıtsız fîlm ızleyıcısı bıle fılm boyunca kendım "alt tarafi bir fılm bun dıyerek avutan bın bıle, kendım yakalayan kareler bulacak ve bır an hukmetmeye kalktığı ıradesının yumuşak kollanna kendım teslım edecektır Bu kaçınılmaz Evet sınemaen katı, en planlı ve en acımasız ınsanlan bıle bır yerden vakalayabılen bır sanattır Tum duyumlannızı katarak, kapah bır mekânda önunuze sunulan anlamiı karelen •"taammuden* 1 ızlerken başka seçeneğınız kalmıyor Yoksa Alaattin Çakıcı bulunduğu yerde Kıeslovvskı'nın bu fılmını mı ızledı de planlannı yururluğe koydu 9 Buna ınanmamızı kımse beklemesın1 A. Mümdaz İdil Uygarlığın Dışalım ve Satımı?.. Bız Turkler, Orta Asya bozkırlanndan kopmuşuz Ana- dolu'ya yerleşmışız, Balkanlar'a sarkmışız. Avrupa'nın go- beğıne dayanmışız Az buz seruven değıl1 Osmanlı tarıhı fetıhle ozdeştır 600 yıllık ımparatorluğu azımsamak kımın haddıne!.. Geçmışımızı abartanlar şışınıyorlar "- Osmanlı, gıttığı yere uygarlık goturdu, adaletı sağ- ladı, duzen kurdu " Doğru m u ' Ancak bu laf yalnız Osmanlt ıçın soylenmez, yeryuzun- dekı buyurganların savıdır, Fransız Afrıka'ya, Ingılız As- ya'ya uygarlık goturmedı mO Marks'ın can yoldaşı Engels, eytışımsel bır yaklaşım- la somurgecılığın olumlu yanlannı dıle getırmez mı'' So- murgecılık, Afrıka'nın balta gırmemış ormanlannda ve As- ya'nın bataklıklarında yuzyıllardan ben uyuyan yeriı halk- lan sılkelemedı mı9 Somurgecı olmasa gen toplumlar postayı, telgrafı, demıryolunu, elektnğı nereden tanıya- caklardı? Engels, Batılı emperyalıstın durgun ve mıskın toplumlan sılkeledığmı vurgulayarak gerçeğın otekı yuzu- nu gozler onune serıyor Ingıltere Hındıstan'a az şey mı goturdu'7 . Pekı, babasının hayrına mı goturdu9 Londra'nın lord- lan, Asya'nın ılığını kemığını somurduler, Afrıka'da yapma- dıklan kalmadı, metropoldekı parlamenter rejımın dayan- dığı ekonomık duzen, somurge ımparatorluğunun kay- naklarından beslenıyordu Osmanlı'nın sıcılınde ne var^ Osmanlı'nın fethettığı topraklarda ışledığı gunahlar, Av- rupalı somurgecıye oranla devede kulak kalır. • "Yenı Dunya Duzenı" uzerine dtş kokenlı bır propagan- da ortalığı tozutuyor, Amerıka az gehşmış pazariann can- lanmasını ıstıyormuş, her yana demokrası goturuyormuş, butun dunyaya uygarlığı yaymak amacındaymış Yenı laflar değıl bunlar Eskıden somurgecı, zorla gırdığı topraklara demıryolu doşer, telgraf dıreklerı çakar, elektnğı goturur, pazannı ge- nışletmek ıçın elınden gelenı yapardı, dunya ele avuca sı- ğan bır gezegene donuşmese, kapıtalızrmn somurusu nasıl ışleyecek? Metropolun zengınleşmek hırsına ne kı- talar dayanır, ne okyanuslar Ama, madalyonun otekı yuzunu çevırdığımız zaman or- taya bır rezalet çıkıyor Kan-ı revan ıçındekı bır dunyada, yoksullaıia zengınler arasındakı uçurum, 19'uncu yuzyıidan bu yana dunma- dan dennleşıyon gunumuzde bır mılyarlık Musluman coğ- rafyasındakı ısyan, koktendıncılığe sapıyor "Yenı Dunya Duzenı" dunden yarına suregelen somurunun laf ola be- rı gele dılımıze yansımasından başka bır şey değıl ABD'nın dunyaya demokrası yayma oykusune gelınce, doğrusu parmak ısırılır' Kuveyt ortada, Suudı Arabıs- tan'ın maşallahı var 1 Kapı komşu Meksıka bıle evlere şenlık Washıngton, kımı, nerede, ne zaman demokratık bas- kılarla bunaltacağını ıyı bılır, "en çokgözetılen devlet'öu- rumundakı Çın'e ağzını açıyor mu 7 Turkıye'de 12 Eylul faşızmını sonuna değın destekle- yen guç, ABD değıl dP Amenka'nın komisyonculuğunuTurkiye'de yaparak çı- kar sağlanır, para kazanılır, ama demokrası yapılamaz. Halkın durulgucunu devınıme geçırmek ıçın el ele uğ- raş vermekten gayn bır yol ve yordam şımdıye kadar keş- fedılemedı, demokrası savaşımını alınterı dokerek yurut- mek zorundayız Hem de el ele . Çunku bu yolda el ele verebılecek olanlann sayısı da pek çok değıl . CENGİZ GÖKÇE Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine Sen her zaman düşüncelerinle aramızdasm. AĞABEYt ve ARKADAŞLARI natura Ş E K E R BAYRAMINDA Bafa Gölü milli Parfcı Içinde, Göl Kıyısında Insanın însanla, însanın Doğayla Kocaklaşıp Özdeşleştiği Otantlk Bir Ortam ve Kİmsenin Görmedîğl Yerlere Günlük Geziler AYSEL TURİZM Olgunlar sokak 2/4 Bakanlıklar-ANKARA Tel 417 21 36 Fax, 418 34 69 T.C. KARŞIYAKA1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Sayı 1994 320 Mahkememızde davacı Kadnye Çakıltaş tarafından davalı Ce- vat Çakıltaş aleyhıne açılan boşanma davası nedenıyle Davalı Cevat Çakıltaş'ın tum aramalara rağmen bulunamadı- ğı ve adresı de tesbıt edılemedığınden Karşıyaka 1 Aslıye Hu- kuk Mahkemesı nın duruşma salonunda 14 2 1995 gunu saat 11 00'de bulunmaM veya kendısını bır vekıl ıle temsıl ettırmesı hubusu ılanen teblıg olunur 30 1 1995 Basın: 5597
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle