Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 ŞUBAT 1995 PAZARTESİ
HABERLER
DlSK 28.
yılmı
kutluyor
lstanbul Haber Servisi -
Türkıye Devnmcı tşçı
Sendikalan Konfederasyonu
(DlSK) kuruluşunun 28.
yıldönümünü Bursa'da
kutladı DlSK Genel Başkanı
Rntvan Budak, "DİSK, bu
. adaletsiz düzene karşı çıkan,
'bu düzen değişmelidir'
diyen tek sendikal merkezdir,
bu birikimin kaynağı
DtSK'ınukelerive
mücadelesidir. 28. yıtda bu
birikimi geleceğe taşımak
'. hepimizin görevidir. Çünkü
\ DlSK gelecektir" dedi
' 13 Şubat 1967'de kurulan
, DtSK, 28. kunıluş
', yıldönümünü. Bursa Kültür
! Parkı. Altın Ceylan
'. Tesislen'nde yapılan törenle
i kutladı. Binlerce işçinın.
kutlama törenı sırasında
; kürsüye gelen DlSK Genel
'. Başkanı Rıdvan Budak,
konfederasyonun, genel ve
güncel sorunlar karşısındaki
perspektifını açıkladı.
' Konuşmasında özelleştırme
. politikası karşısında Hak-
' ış'in tutumunu da eleştiren
Budak. '•Hükümetin
sendikalann öncülüğünde
yükselecek bir muhalefetten
korktuğu için sendikalara
rüş\et vererek muhalefeti
dagrîmak istedtgini" savundu
ve "Hak-İş oyuna geldiğini.
özeUeştirmenin karşısında
değjl yanmda yer aldığınT
söyledı. Budak. bütün
dünyada ve Türkiye "de ınsan
haklannın bir parçası olan
işçi haklannın rafa
kaldmlmak ve sosyal devlet
anlayışının yok edilmek
ıstendiğinikaydetti.
DlSK Başkanı Bud.-,k,
Türkıye'nin gelişmiş ülkere
oranla çok daha büyük
sorunlan olduğunu belirtti.
Budak, "Türkiye'deki
ekonomik, sosval ve siyasal
krizin nedenlerinden biri,
uluslararası dünya sisteminde
Türkiye'ye biçilen roldür.
Artık açık bir şekilde
anlamahyız ki Türkiye
sanayisizleştirüiyor, üretim ve
üretkenlik unutiıldu, Türkiye
' sersen para' için bir cennet
haline getirildi, sanayiciler
bik gelirlerinin yansını
üretken olmayan
faaliyetlerinden, yani ranttan
kazanıyor" dedi. lşçılerin •
sendikal örgütlülüklerinın de
yok edilmeye çalışıldığını
vurgulayan Budak, olumsuz
gelismeler karşısında
DlSK'in 28. kuruluş
yıldönümünü kutlamaya
gelenlere şu öneriyi sundu:
" Yapmaraız gereken bütün
bu olup bitenlere karşı işçi
sınıfının bağımsız
çıkarianndan yana olmak,
çarpık ekonomiye karşı
üretimi, özelleştirmeye karşı
toplumsal yararu bütçeye
karşı sosyal haklan
savunmak. Kısacası 'vahşi
kapıtalızm anlayışına' karşı
örgütiü gücümüzü kormak
ve geliştirmektir."
Sanayisızleştınneye ve
özelleştirmeye karşı üretımi
savunmak. üretkenlikten
yana olmayı "yurtsevertik
gereği ve sınıfsal görev*
olarak tanımlayan DtSK
Başkanı. Karabük Demır
Çelik Fabnkası ıle Et Balık
Kurumu'nu satın almaya
çalışan Hak-lş'i "Oysabazı
sendikacılann bundan
kaçarak özelleştirmeyle
mücadele yerine işletmeciliğe
soyunduklan da ortadadır"
diyerek eleştirdi. Hak-tş'ın
işçilerin ışten atılmalannı
t engellemek bahanesiyle
' özelleştirmeye ortak
olduğunu, belirten Budak.
"Oy sa özelleştinneyle
mücadele, işyerlerini satın
almak değfldir.
Özelleştirmeyle mücadele,
eğitimde. sosyal güvenlikte,
sağhkta, sanayide toplumun
çıkaıiannı sa\-unmaktır. Bu
amaçla toplumsal mücadeleyi
yükseltmektir'' dedi.
Konuşmasmda. Türkiye'de
Kürt sorununun halen
sûrdüğünü, demokratikleşme
konusunda ise parlamentoyla
siyasal partilerin herhangi bir
çözüm üretemediğini de
vurgulayan Rıdvan Budak.
"demokTatikleşmenin" en
yakıcı talepleri olduğunu
söyledi. Budak,
"demokrasiye acü üıtiyaç
duyan" butün toplum
kesımlerine. "bir araya
gelme. güç ve eylem birüği
oluşturma, siyasi iktidan,
mulıalefet partilerini ve
parlamentoyu harekete
geçirme" çağnsı yaptı.
Rıdvan Budak'ın, dünya ve
Türkiye'ye bakışı
konusundaki perspektifîni
açıkladığı uzun
konuşmasınm ardından
DlSK tarihıni anlatan bir
video gösterisi ile kutlamaya
de\am edildı. Daha sonra
Ezginin Günlüğü müzık
topluluğu ıle halk müziği
sanatçısı Hüseyûi Başaran
birer konser verdiler.
Marsan Holding bilançosuna göre, Çiller ailesinin ABD'deki serveti sudan ucuz
Çiller'i bflanço sıkıştıracak
• ANAP'ın belgeli
suçlamalannın ardından
ABD'deki taşınmazlann
Marsan Holding adına
ahndığını açıklayan
Başbakan'ın eşi Özer
Uçuran Çiller'i, sahibi
bulunduğu şirketin
bilançosu sıkıştıracak.
Çiller ailesinin
ABD'deki milyonlarca
dolarhk serveti, Marsan
Holding'in bilançosuna
'yurtdışı yatınmlar'
kalemi altında 8.5 mîlyar
lira düzeyinde yansıdı.
DOGAN AKLN
ANKARA- ANAP'ın. Başba-
kan Tansu Çiller \e eşinın.
ABD'dekı servetlenne ılışkın
açıklamalannm gerçeklen yan-
sıtmadıgı savıyla TBMM Baş-
kanlığı'na yaptığı belgeli ıhbar.
usulsüz ıstısnadan yararlanarak
geçen yıl \ergı kaçırdığı ortaya
çıkan Çiller ailesinin holdıngı
Marsan'ın mali hesaplannı tek-
rar gündeme getirdi. ABD'deki
taşınmazlann Marsan Marmara
Holding AŞ adına alındığıni
açıklayan Başbakan'ın eşı Ozer
Uçuran ÇOler'ı. sahibi bulundu-
ğu şirketin bilançosu sıkıştıra-
cak Çiller ailesinin ABD'dekı
milyonlarca dolarlık serveti,
Marsan Holdıng'in bilançosuna
'yurtdışı yatmmlar' kalemi al-
tında 8 mılyar 551 mılyon lira
düzeyinde yansıdı.
ABD'de Marsan adına alınan
Holdingin yaünmlannın.ÇUler'in Başbakan olduğu 1993yTbndatamarnenyurtdışınaçıkarılrna-
SL yurtiçi iştiraklerin ise 35 bin lira gibi sembolik bir düzeyde rutulması dikkat çekid.
taşınmazlann değerinı 1 mılyon mazlaredindi'"yoru,nunuyaptı- Bakanhğı'na ılerilen 31 Aralık
476 bin dolar olarak açıklayan
Özer Uçuran Çiller'ın verdiğı ra-
kam ile holding bılançosunun
düzenlendığı 1993 Aralık döne-
mındeki 14 bin 500 lıralık dolar
kuru karşılaştınldığında ortaya
çıkan 13 mılyar lira tutanndaki
fark, kayıtlara yansımadı. Özer
U Çıller'ın dolar bazında açık-
ladığı tutann o dönemdekı döviz
kuru uzerinden 21 milyar 402
mılyon lira ettiğine dikkat çeken
uzmanlar.>
*\aşirketkayrtlanya-
nıltıcıya da Başbakan, yurtdışın-
daki varlıklannı elden çıkaraca-
ğını açıkladığı geçen yıl yenitaşın-
lar
Çıller'ın holdingmin mali tab-
lolanna göre şirketin 1992 yılın-
da 3 milyar 553 milyon 752 bin
lira olan 'yurtdışı iştirakleri'.
1993 yılında, 8.5 mılyar liralık
sermaye tutannı da aşarak 8 mıl-
yar 551 mılyon 399 bin 750 lıra-
ya yükseldi. Holdingin yatmm-
lannın, Çiller'in Başbakan oldu-
ğu 1993 yılında tamamen yurtdı-
şına çıkanlması, yurtiçi iştirak-
lerin ise 35 bin lira gibi sembo-
lik bir düzeyde tutulması dikkat
çektı.
Marsan Holding'in, Malive
1993 tarihli bilançosuna göre şir-
ketin yurtdışı yatınmlannı da
içeren aktif değerlerinin toplarru
12 milyar 684 milyon 621 bin
805 lira.
Rakamlar sembolik
Çiller ailesinin, ABD'de, de-
ğeri 7 milyon dolan bulan, ış
merkezi, otel. apartman ve villa
aldığının basına yansıması üze-
rine. Özer Uçuran Çiller 17 Ha-
ziran 1994 tanhinde yaptığı ya-
zılı açıklamayla, gaynmenkulle-
rin önemlı bir bölümünün Mar-
san Holding adına alındığını du-
yurdu Çiller. ABD'deki alışve-
riş merkezinin 425 bin dolar. ote-
lin 1 milyon dolar, apartmanın
da 51 bin dolar karşılığında, top-
lam 1 milyon 476 bın dolara
Marsan Holding adına alındığı-
nı açıkladı.
ANAP'ın. ABD'de özel firma
tutarak yaptırdığı araştırmanın
ardından Çiller ailesinin bu ülke-
dekı servetinin 3.5 ile 4.6 mil-
yon dolar değennde olduğunu
kamuoyuna açıklaması ve
TBMM Başkanlığı'jıa ihbarda
bulunması üzerine. Özer U. Çil-
ler, söz konusu taşınmazlann
Marsan Holding adına alındığı-
nı yineledi, ancak bu kez rakam
verrnedi.
Özer Uçuran Çiller'ın, satın
alma değerini 1 milyon 476 bin
dolar olarak açıkladığı Marsan'a
ait taşınmazlar, şirketin bilanço-
suna, öne sürülen rakamlar düze-
yinde yansımadı. Holdingin 31
Aralık 1993 tarihli bılançosunun
düzenlendiğı dönemde geçerli
olan 14 bın 500 lıralık dolar ku-
ru, Özer Uçuran Çıller'ın açıkla-
dığı 1 milyon 476 bin dolar ıle
çarpıldığında ortaya çıkan 21
mılyar 402 mılyon lıralık farkın
kaynağı, şirket tablolannda gö-
rülmedi. Marsan Holding bilan-
çosuna yansıtılan 8 milyar 551
mılyon liralık yurtdışı vatınm
kalemi ile bu rakam arasındakı
yaklaşık 13 milyarlık fark konu-
sunda "Ya eksik kayit söz konu-
su ya da Başbakan. yurtdışında-
ki mah'arüğını satacağuıı açıkla-
dığı geçen yıl, ABD'de yeni taşın-
maziar edindi" yorumlan yapıl-
dı.
Yayıncılar, düşünce suçunun çatışmalann sona ermesiyle ortadan kalkacağını savundular
'Düşünce özgürlüğü banşla mümkün'
• 'Düşünce Özgürlüğü ve Türkiye' adlı kitaptaki
yazılan nedeniyle Yaşar Kemal ve yayıncı Erdal
Öz'ün DGM'ye çağnlması, yıllardır gündemde
olan 'düşünce suçu'na karşı aydınlar arasında ortak
nıücadele zemini yarattı.
YAHYA KOÇOĞLL
Aralannda bıhm adamı, yazar, sanatçı, gazete-
ci, milletvekili ve sendikacılann da bulunduğu
110 kişinin 'düşünce suçlusu' olarak cezaevınde
bulunduğu Türkiye'de dünyaca ünlü yazar Yaşar
Kemal'in yayıncısı Erdal Oz'le birlikte DGM'ye
ıfadeye çağnlması, 'düşünce suçu
1
kavramını ye-
nıden tartışma ortamına soktu.
Sadece Güneydoğu'daki çatışmalarla ılgili yaz-
dıklan ve yayımladıklan kitaplar nedeniyle 13
yazar ve yaymcının cezaevınde olduğunu anım-
satan yayıncılar. savaşın sürmesi halinde 'düşün-
ce suçu' ayıbının süreceğine dikkat çekerek "dü-
şüncenin hiçbir koşulda suç oluşturmşıyacağı*'
noktasmdan harekete geçilmesıni istediler.
Suça ortakhk çağnsı
'Düşünce Özgürlüğü ve Türkiye' adlı kitaptaki
yazılan nedeniyle Yaşar Kemal ve yayıncı Erdal
Öz'ün DGM'ye çağnlması, yıllardır gündemde
olan 'düşünce suçu'na karşı aydınlar arasında or-
tak mücadele zemini yarattı.
Imzaya açılan metinlerle. kamuoyu 'düşünce
suçuna ortak olmaya' çağnlırken bazı bakanlar.
yürürlüktekı yasalann suç olarak nıtelediğı bazı
konulann evrensel hukuka göre suç olmaktan çık-
tığını anımsatan açıklamalar yaptılar. Ancak, ka-
muoyunda ve Bakanlar Kurulu üyelerinin bu çı-
kışlanna karşm, yasalardaki 'düşünce suçu' oluş-
turan maddeler ayıklanmadı.
'Düşünce suçu'nun ortadan kalkması için ken-
di başlanna toplatılacağını bile bıle kitap yayım-
lamak, suça ortak olmak gibi yöntemler deneyen
yayıncılann bırleştiği nokta, "Güneydoğu'daki
çatışmalar bitmeden, bu suç ortadan kalkmaz"
oldu.
Yaşar Kemal'le birlikte DGM 'de yayıncı olarak
ifade veren Erdal Öz. düşünce özgürlüğünün sağ-
lanması konusunda. "Kimin için" sorusunu yönel-
tıyor Kendı sorusunu "Çıkarlannıher seyinönün-
de gören yazarlar için değil elbette" sözleriyle ya-
nıtlayan Oz, toplumun büyük bölümünün, içine
düşürüldükleri geçim mücadelesi. eğitimlennin
yetersızlıği gibi nedenlerle düşünce özgürlüğü
kavramından haberi bile olmadığına dikkat çeki-
yor.
Gfineydoğu'da savaş durmadan.»
1995 bütçesinden 425 trilyon liranın savaşa ay-
nldığını anımsatan Erdal Oz, düşünce suçunun
ortadan kalkmasının, irisan haklannın evTensel
ölçülerine uyulmasmın, demokrasinin önünün
açılmasının, kardeş kavgâsına son venhnesinitı
ancak bir şeyleri göze alıp mücadeleyle gerçek-
leştirileceğinı savunuyor.
İsmail Beşikçi'nin kıtabını yayımladığı için 'ya-
zıişleri müdürii' gibi hapis cezasına mahkûm edi-
len ve 3.5 ay cezaevınde kalan Belge Yaymlan sa-
hibi Ayşenur Zarakolu. süren da\alannda da ya-
sadışı uygulamalann varhğına dikkat çekiyor. 3-
4 dile çevTİlen \e bir gazetecılik çalışması olan
'ErmeniTabusu' adlı kitap nedeniyle, kendisinin
'kitabın yazan' gibi 2 yıl hapis ve 250 milyon li-
ra para cezasına mahkûm edildiğini anımsatan
Zarakolu. hakkında açılan dığer davalarda da ya-
zıışlen müdürü gıbı cezaya çarptmldığını anım-
satıyor.
Sahibi olduğu Belge Yayınevi'nin de dergi ya
da gazete gibi 1 ay süreyle kapatılmasının yargıç-
lann hukuku uygulamamalanndan kaynaklandı-
ğinı ifade eden Zarakolu, şunlan söylüyor:
"Ben hukukdtşı bu uygulamalara karşı bir mü-
cadele olmadan. Güneydoğu'daki savaş durma-
dan sadece y asalardaki değişikliğin de bu hukuk-
suzluğu önleyebileceğine inanmıyonım. Hukuk-
dışı şekilde bu karariara imza atan > argıçlar, siya-
si iktidarlara karşı bağımsız olmaular anıa, daha
önemüsi, kendilerini e\ rensel hukuk ilkelerine ba-
ğımlı hissermeliler. Düşüncenin suç olmadıgı konu-
sunda uhıslararası hukukta oluşan ilkeyi uygula-
ma konusunda bağımsızolmadıklarını bilmtliler."
BIZBIZE
ERDAL ATABEK
HfetsizHk•••
"Iffet" Arapça bir sözcük, anlamlan da "namus" ve "te-
mizlık". Genç kızların "bekâret"konusu dadahaöncecin-
sel ilişkide bulunmamış olmalannın işareti olarak "temiz ve
namuslu" olmalarının sımgesı sayılıyor. Bu, toplumsa! bir
değeryargısıdır. Kökeninde de evlenmelerin mülkiyet ide-
olojisi vardır. Evlenmelerin, malın mülkün kimin olacağına,
mirasın kime kalacağına ilişkin nedenlerle yapıldığı dö-
nemlerden gelen bir değer yargısı. Genç kız da babası ta-
rafından kocaya devredilen bir mal kabul edildiğinden "be-
kâret", malın kusursuz olduğuna ilişkin bir garantı fışi olu-
yor. Günümüzde de bakire olduğunu ilk gece ilişkisinde
kanıtlayamayan gelinin baba evine geri verilmesinin ne-
deni bu, "malınızbozukçıktı". Insan mülkiyetinin günümü-
ze kadar gelen tipik bir örneğı de budur. Kadın bedeninin
aile envanterinden çıkanlıp kendi egemenliğine verilen kül-
türlerde bekâretın önemini yitırmesı de bundandır. Şimdi
biz daha "bekâreti kim kontrol etsın" aşamasındayız.
"Neymiş bu bekâret" sorusunu sormaya da, tartışmaya
da henüz cesaretimız yok. Buralarda görülmeyen cesare-
timiz genç kızlara karşı aşırı bir dikkatle ortaya çıkıyor ve
sert bir sesle soruyor: "Sen, soyle bakalım, bakire misin
değil misin?" Okultarın böyle yetkisi olsun mu olmasın
mı? Demokrat uzmanlarımız bıle kem küm ediyor, "Bu
yetkı okullann olmasın da ailelerin olsun." Ama yetki ol-
sun, genç kızın bakire olup olmadığını doktor muayene-
siyle ortaya çıkarmak yetkısı ılle de bir yerde olsun.
Dıyelım ki siz annesiniz ya da babasınız ve kızınızın ba-
kire olup olmadığını öğrenmek istiyorsunuz. Bunu neden
kendisıne sormuyorsunuz? Utanıyorsunuz öyie mi? Bunu
sormaya utanıyorsunuz da çocuğunuzu doktora kızlık mu-
ayenesine götürmeye utanmıyor musunuz? Kızınızla hiç
cinsel konularda konuştunuz mu? Onun cinsel konularda
neleri bildiğını, neler düşündüğünü merak ettiniz mi? Pe-
ki, oğlunuzla konuştunuz mu? Onun kızlarla arkadaşlığını
gizli bir gururla izlerken bir kızın bakireliğine zarar verebi-
leceğini düşündünüz mü.onu uyardınız mı? "Bakireliğine
zarar vermek" diyorum, çünkü böyte düşündüğünüzü var-
sayıyorum.
Gelelim kritik soaıya, "Sizce bir genç kız ilk kez ne za-
man cinsel ilişkide bulunmalıdır?." Bunun toplumsal ya-
nrtı: "Elbetteevlendığizaman"d\r. Peki bu kuralsa.. neden
erkekler için de aynı kural yoktur. Genç erkekler evlenme-
den önce cinsel ilişkide bulunabilir mi? Bunun toplumsal
yanıtı "Evet"tır. Bunu nerede ve kıminle yapacaktır. Bunun
toplumsal yanıtı da "Genelevde, randevuevinde ve kötü
kadınlarla" olacaktır. Oğlunuzla cinsel konulan konuştu-
nuz mu? Onun bu konularda neleri bildiğini, neler düşün-
düğünü biliyor musunuz? Oğlunuz kız kardeşi için düşün-
düğünü kız arkadaşı için de düşünüyor mu? Neden böy-
le çifte standartlara sahip olduğunuzu düşünüyor musu-
nuz?
Milli Eğitim'in yetkilerine geünce, demek ki bugüne ka-
dar okul kayıt belgelerı arasında kızların bakire olduğunu,
erkeklerin de hiç cinsel ilişkide bulunmadıklannı belgete-
yen doktor raporu istemeyı akıl edemediler. Peki bu "Mil-
li Eğitim"\n temel ilkeleri arasında "birey olmak", "kendi
karannı verecek olgunlukta olmak", "düşûncelehni, duy-
gulannı olgunlukla gelıştırmek" gibi hedefleryok muydu?
Yoksa bu hedefler erkek çocuklara küfredip dayak atarak,
kız çocukları da cinsellikleriyle tehdit edip utandırarak mı
sağlanıyordu?
•••
Eğer bekâretin korunması gerekiyorsa bunu koruyacak
olan genç kızın kendrsidir. Eğer bir insan kendini korumu-
yor ya da koruyamıyorsa hiçbir kurum, hiçbir aile onu ko-
ruyamaz. Kendisini korumayı öğrenen insana da kimse bir
şey yapamaz. Biz çocuklanmızı ıstemediğimiz şeylere kar-
şı hayat boyu korumak için doğru yanlış bir sürü çaba har-
cayacağımıza "onlan kendilerini koruyacak kişilikte" ye-
tiştirmeye çalışalım. Onlarlakonuşalım, onlann düşünce-
lerini anlayan, duygulannı paylaşan arkadaşlarolalım. On-
lara kaygılanmızı aktaralım, neden öyle düşündüğümüzü
anlatalım, onlann onayını arayalım. Bunu yapmak yerine
onlara emir vererek, olmazsa tehdit ederek, yetmezse suç-
layıp cezalandırarak sadece yalanlan, nefretleri, isyanlan
yaratınz. Onlara değer kazandırmayan hiçbir çabanın öne-
mi de yoktur, etkisı de. Bilmemiz gereken budur.
• • •
Topluma gelince.. bu toplum aslında "iffet"\r\ ne okju-
ğunu bile bilmiyor. Iffet, yalan söylememektir. "Iffet", doğ-
ru bildiğinde susmayıp konuşmaktır. "Iffet", başkasının
parasına, malına gizlice el atmamaktır. "Iffet", başkalan-
nahaksızlıketmemektir. "Iffet", başkalanna haksızlık edil-
diğinde karşı çıkmaktır. "Iffet" namus ve temiz olmak de-
mektir ki bu da apışarasında değil, akıllarda ve yürekler-
de aranır. Rüşvetin, işini gördürmek için mübah sayıidığı;
dolandıncılığın köşedönmecilik olarak kutsandığı; birbiri-
ni kazıklamanın yükselme yolu olarak övüldüğü toplum-
larda "iffet"ten söz bile edilemez. Eğer boylesine çürütül-
müş, boylesine kokuşmuş bir toplumda "iffet"ı korumak
genç kızlarımızın bakire olup olmamasına kaldıysa "ört ki
ölem...
YâsarKemali avdınlarvalnızbırakmadı. uyuı rvcnuiMjıusunu yuuuiiuuuucı^uıuumr UMKunuıumuiM^ıınu.uuuauınuuuuUUHKUKI.
TlR 1961'in sonuna doğru işçilerin, anayasal haklannın pratiğe geçirilmesi için sokağa dökülmesiyle örgütlenmeye başladı
îlk yasal sosyalistparti TİP, 34. yılındaHaber Merkezi- Türkiye'de başta işçi
smıfı olmak üzere emekçı kitlelenn or-
gütlenmesını sağlayan ve yönetıminde ış-
çılerle çalışanlann ağırlıklı olduğu ilk ya-
sal sosyalist partı TIP (Türkiye tşçı Par-
tısı), kuruluşunun 34. yılını kutluyor.
TlP'in temelleri, ışçı sınıfının kendi
partisinı kurma zamanının geldığıne ına-
nan 12 sendıkacı tarafından atıldı. Kuru-
culan, Kemal Türkler, Avni Erakaün, Şa-
ban Yıldız. tbrahim Güzelce, Rıza Kuas,
Kemal Nebioğlu. Salih Ozkarabağ, İbra-
him Denizcier. Hüseyin Uslubaş, Adnan
Arkın, Ahmet Muşlu \ e Saffet Göksü/oğ-
lu olan TtP. 13 Şubat 1961 yılında kurul-
du. Ancak. Muşlu ve Göksüzoğlu. 15 Ka-
sım 1962'de partıye komünistlenn sızdı-
ğı gerekçesiyle aynldılar.
Kuruluşunun ilk yıllannda bir sınıf par-
tisi olma nıteliğınden uzak olan TİP, 1961
yılının sonlanna doğru işçilerin. anavasa-
dakı haklannın pratiğe geçınlmesı için
sokağa dökülmesiyle örgütlenmeye baş-
ladı. Ve sesıni ilk kez aynı yılın sonlann-
da Saraçhane'de düzenlenen 250 bın ki-
şilik işçi mitingiyle duyurdu
1962 yılının Şubat avına gelındığınde
Türkiye'dekı \e dün> adaki kıtle hareket-
leri ve sendikal anlayışlar doğrultusunda
parti aydınlara kapılannı açma karan al-
dı. Ve 1 Şubat 1962'de Mehmet Ali Ay-
bar'a genel başkanhk teklif edildi. 8 şu-
bat günü ise Aybar'ın hazırladığı program
ile genel başkanhğı kamuoyuna açıklan-
dı. Böylece. Mehmet Ali Aybar başkan-
lığında 1. TİP dönemi başladı.
TİP tüzügünde değişiklikler yapıldık-
tan sonra tüm aydınlar, işçi, emekçi ve
sosyalıstler partıye üye olmaya çağnldı.
Bu katılımlardan sonra 1962 yılında de-
ğıştırilen tüzük ve 1964 yılında 1. kong-
rede kabul edilen partı programıyla TİP,
'Marksist bir kimlik' kazandı
1965 seçimlerine girinceye kadar TİP,
ses getiren birçok eylem ve kampanya
düzenledi. Faşızmle mücadele komitesi
kuruldu. TCK'nin 141. ve 142. maddele-
nn kaldınlması için bir dizı e> lem düzen-
lendı. Bu etkinliklerle birlikte TİP Türki-
ye'deki birçok ılde de sesini duyurarak
yükseliş dönemıni başlattı.
1965'teki bü\^k başan
10 Ekim 1965 seçımlenne katılan TİP,
büyük bir başan elde ettı. Milli bakiye
seçim sisteminde 15 mılletvekilıni parla-
mentoya soktu. Türk solu adına Mehmet
.\li Aybar, Çetin Ahan,RızaKuas, Muzaf-
fer Koran. TankZiya EkincL Sadun Aren,
Yahya KanbolatCemal Hakkı Selek.Adil
Kurtel, Behice Boran, YunusKoçhak, Ke-
mal Nebioğlu, Ali Karcı, Yusuf Ziya Ba-
hadniı \e Şaban Erik Meclis'te yerlerini
aldılar.
1966 yılında 59 ilde örgütlenmesinı ta-
mamlayan TİP, TCK'nin 141 ve 142.
maddelerinin kaldınlması için Anayasa
Mahkemesi'ne müracaat etti. O dönem-
de TİP, gerek anayasaya karşı aldığı ta\ ır-
lar nedeniyle gerekse milletvekıllennın
Meclis'te yaptığı çıkışlar nedeniyle Tür-
kiye'nın en etkin partisi konumundaydı.
20-24 Kasım 1966 tanhlennde Malat-
ya'da toplanan 2. bü>-ük kongre sonrasın-
da TİP ıçındekı uyuşmazlıklar günyüzü-
ne çıktı. Mihri Belli ünnersite gençlıği
arasında etkinlığını arttınrken Aybar ve
Boran'ın da görüş aynlıklan gündeme
geldi. Behice Boran \e Sadun Aren ekı-
bı gıderek Aybar ekıbınden farklı görüş-
ler üretmeye başladılar ve 1968'de Sov-
yetler Birlığf nın Çekoslavakya'ya gır-
mesıyle çelışkı ıyıce arttı.
1968 Kasım ayında 3. kongreye gelın-
diğinde ise Aybar ve Aren. kopma nokta-
sma geldi. 1969 genel seçimlerindenTlP,
milh bakiye sısteminın değiştirilmesi so-
nucu yenilgıyle çıktı. Aybar. genel baş-
kanlıktan istifaettı.
1970 yılının ilk aylannda ise Behice
Boran, genel sekreterlığe getırildı. Böy-
lece, TlP'te Boran dönemi başlamış oldu.
1970 Ekim ayında yapılan 4. büyük kong-
rede Aybarcılar kesin yenilgi alırken Be-
hice Boran, genel başkanlığa seçıldi.
12 Mart 1971 askeri darbesinden son-
ra TİP, kapatıldı. Ancak 1974 affından
sonra 1975'm 1 Mayısı'nda TİP, Behice
Boran'ın başkanlığında ikinci kez kurul-
du. Ancak partı ilk kımliğinden uzaklaş-
mıştı, Behice Boran tek başına yoluna de-
vam ettı. 12 Eylül 1980 askeri darbesi yi-
neTlP'ıkapattı. TİP, bir daha Türkiye'de
yasal olarak faalıyet gösteremedi, ancak
etkınliğinı yurtdışında sürdürdü
1987 yılına gelındiğinde TtP ile Türki-
ye Komünist Partisi yurtdışında birleşme
karan aldılar. Ve partınin adını Türkiye
Birleşık Komünist Partisi (TBKP) olarak
açıkladılar. Bubırleşmenin açıklanmasın-
dan bir gün sonra, Behice Boran öldü.
Işçisınıfinaadanıınyaşam
Behice Boran, ABD'de sosyoloji
eğitimi gördükten sonra 1939 yılında
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih
Coğrafya Fakültesi'nde doçent olarak
göreve başladı. Boran, Türkiye'nin
Kore'ye asker göndermesine karşı
çıkan rurumu nedeniyle 1951 yılında
15 ay hapis cezasına çarptinldı. Daha
sonra TİP'e giren Boran, 1964 yılında
merkez yürürme kuruluna seçildi.
Boraru TÎP'in Urfa MiUet%eküi olarak
1965-1%9 yülan arasında Meclis'te
görev yapö. 1970 yılında genel
başkanlığa seçilen Boran, 12 Mart
askeri darbesinden sonra partinin
kapatılmasının ardından 15 yıl hapse
mahkûm oldu. 1975 yıhnda partinin
kurulmasuıdan sonra genel
başkanlığa getirilen Behice Boran. 12
Eylül askeri darbesine kadar bu
görevini sürdürdü. Partisinin
kapatüması ve hakkında soruşturma
açüması nedeniyle yurtdışına çıkan
Boran, 1981 vılinda vatandaşlıktan
çıkanldı. Yurtdışında TİP ve TKP'nin
büieşmesi çahşmalannı yüriiten
Boran. birleşmenin
gerçekleşmesinden sonra 10 Ekim
1987'de öldü. Cenazesi 1 ürkiye'ye
getirilen Behice Boran'a TBM\1
önünde devlet töreni yapıldı ve
binlerce kişinin kabldığı bir törenle
İstanbul'da toprağa verildi.