Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11 ARALIK 1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Mfanyeli,
suça ceza
verenleri mi sonnısanaştoıyor?
ALİ AKA\
Balkan Naci İslim>eli"nin "Suç" sergi-
sı. Yapı Kredi Sanat Vlerkezı'nde iki bö-
lümden oluşuyor. Biri. Balkan Naci"nin
Amerikaıia aetığı kişisel serginin yeni-
den düzenlenmi> işlerinden oluşuyor.
Diğeri ise. sanatçının aynı kavramdan
yola çıkarak gerçekleştırdiğı ve birinci-
yi tamamladığı çali:?malannı ıçeriyor:
Yapı Kredi Bankasi'naaıtolan Yapı Kre-
d\ Kültür Mcrkezi'nın pınl pırıl duvar-
lanna. Balkan Naci İslımyelı'nin suçu
vecezalandırmayı temsil ettigi çalı^ma-
lannın tıtizlıği yansıyor. Dikenli teller
arasındaki insanlar. Saraybosnalı vedün-
yanın herhangi bır yerindekı insanların
suç işjediklerini varsayarak cezalandı-
ran veya o bölgede doğduklan için suç-
Balkan Naci, "Suç"un içine herkesi katıyor. Seyredeni de suçu
işleyeni de düzen için cezalandıranı da. Bu bakış, "Bir daha
asla..." şiannı anımsatıyor bizlere.
T T
lu olarak kabul eden zihniyetin barbarlı-
ğını. dikenli tellerarasına atılan insanla-
nnsefaletıni \e zavallılıginı gösterenar-
şiv lerinde. Balkan Naci, "Suç"un içine
herkesi katıyor Seyredeni de suçu işle-
yeni de düzen için cezalandıranı da. Bu
bakış. "Bir daha asla..." şiannı anımsa-
tıyor bizlere.
A\rupa"da 18. yüzyılın ikinci yarısın-
dan itibaren suç ve ceza arasındaki oran-
tıları ele alan Michei Foucaulfyu takip
edersek suçlardaki yumuşama ile ceza
hukukunun yumuşaması arasında bırpa-
ralellik kurmak gerekecek. Yasanın ağır-
lığı altında suçlann hafiflemesı. berabe-
rinde ilerleycn bır tarih anlay ışını getır-
di ve pozitivist bır toplum algılanışını
ortaya çıkardı. 20. yüzyıla girerken ın-
sanhğın ilerleyerek refaha kavuşacağı
fikri "kabul edilebilir" bır fikir haline
gelırken birincı ve ikinci dünya savaşla-
n. A\nıpa'nm kendi kıtasında ve Ame-
rika'nın Japonya'da gösterdiği barbarlık-
la bizı karşı karşıya bırakmıştı. Insanlı-
ğın ılerleyen bir medeniyet fikrine olan
inancı. bu dönemlerden itibaren krize
girmış \e günümüzün postmodem söy-
lemi içindetüm merkezı mercilerin meş-
ruluğunu yok etmiştir Balkan Naci'nin
bu sergisi. tarihi \e sosyolojik olguları
bize anımsatması bakımından önem ta-
şıyor.
Kavramsal sanatın önemlı figurlerin-
den Robert Morris"in An m America'da
1981 Aralığı'nda yaznıış olduğu bırya-
zıda göstermiş oİduğu gibi. dekoratif
ağırlıklı bir sanat anlayışını Balkan Na-
ci'de görmek mümkün. Robert Morns.
yukandabahsettiğimmakalesınde ikı tip
sanatı ortaya koymaktaydı: Yaratıcı bir
enerjiyi canlandıran ekspresyonist bir sa-
nat \e anın sanatı olan dekoratif bir sa-
nat. Bu iki aynm içınde Robert Morris.
kendi sanatını dekoratif olanda görüyor.
Bu üslubu onu yan-anlatısal bır ıfadeve
doğru getiriyor. Morris için ekspresyo-
nist olan Eros'u ifade ederken dekorattf
olan Thanatos"u anlatmaktadır. Balkan
Naci lslimyeli'nin "Suç" üzenne ele al-
dığı işleri de ölümü çağnştınyor ve Ya-
pı Kredi Sergi Salonu'nıın pırıl pınl du-
\arlannda eayet düzgün \e temız bir şe-
kilde yerleştırılmışler. Balkan Nacı de
Morns gibi sanki Thanatos'ıı. yani ölü-
mü çağrıştırnıak istemış; katastrof ve
öliim ile bağıntılı olarak kurulmuş. "Suç-
luyum. suçlusun suclu... Suçluymuşum.
suçluymuşsun. suçluymuş..." ^.eklınde
du\arlarda. yine çok düzenli bır şekilde
süregelen yazılar. nıorg kapaklan \eya
arşı\lerı saklayan çekmeceler olarak al-
gılanabiiecek dıı\ara asılan nesnelerle
bırlikteligı oluşturuyor.
Balkan Naci de sanki katastrof ile ölü-
mü. ınsaıılığın dramını. faşızan duygu-
larını yüksel sanat anlay ışıyla nıeydana
getıriyor. Suçu oluşturanlann düzen me-
rakını aııımsatırcasına her şey. hatta duy-
gular ve düşüneeler bıle yara bantlan
üzerine titizce yazılmış. En ufak bir kar-
maşayı hissettirecek bir öğe \enniyor.
Bu şekilde de suç üzerine arşiv lenen bar-
barlıkları. suçu cezalandıranların düzen
anlayışının bakış açısından ortaya koy-
duğu hissini bizlere \enyor Yıneokul sı-
rasının aynı arşıvlerde olduğu ^cklinde
sunulınası. karşısındaki \ ıdeoda kanlı el-
lerin sanki potansiyel olarak o sırada otu-
rana şiddeti nasıl gerçekleştirdiğini öğ-
retircesine bir düzenlenıey ı "ha>al diin-
yasında" bizlere sıınuyor.
Balkan Naci'nin bu kara "gü/elişleri"
bizlere. ncredeyse romantik bir şekilde
umutsuzluğa kapılan sanatçının inıgesı-
ni veriyor. Ancak Balkan Naci lslimve-
li'nin işlerine dekoratif derken onu kii-
çümsemek anlamında kullanmadığımı.
Morris'in anladığı anlamda kullandıgı-
mı. burada yanlış anlama olmasın diye
belırtnıekıstiyorum.Ölümeyaklaşan ve
unıutsuzlukla karşı karşıya gelen bir sa-
natçı-entelektüelin sıkıntısının. bize. kar-
şısındaki düzen meraklılannın bakışını
gösterdiğini söylemek istiyorum. Bu an-
lamda da işlerinin kavramsallığına dik-
kat çekmek istiyorum. Balkan Naci'nin
kendı sanatsal evrimi içinde yapmış ol-
duğu geleneksel işlerinin dışına çıkarak
sanatını birarayış yolu üzerine koyması
da aynca araştırmacı bir sanatçı için çok
büyük bir dönüşümdür diye düşünebıli-
riz.
Seyhun Topuz, Bilge Alkor ve Candeğer Furtun'un yapıtları Maçka Sanat Galerisi'nde
Maçka'da bir "Adak Duvam"
AHL ANTMEN
:—î+s:
Bilge Aikorun "Öüş İdotteri-AcTak
Candeğer Furtun'un "İstanbul Hatırası" ve Sey-
hunTopuzun "ParçalanmışKare"sı. Lluslarara-
sı İstanbul Bienali nedeniyle Maçka Sanat Gale-
risi'nde şu sıralarhepbirarada sergileniyor. Söz-
konusu yapıtlararasında herhangi birbaglantı yok
ama. belki Maçka Sanat Galerisi'nin kendi başı-
na bıryapı(t) olarak görülebilecek mekânında bu
sanatçıların yapıtlannı görmeye alışkın olduğu-
muzdan. belki de her bir sanatçının ızleyeni bır-
birinden farklı da olsa bir noktada buluşturabile-
cek sorularla donattıklanndan, bir kopukluk his-
si uyandırmıyor.
"Kıraıızı 1" adlı heykeli Maçka Sanat Galen-
si'nin dış mekânıvla adeta özdeşleşen Seyhun To-
puz'un "Parçalanmış Kare"si. yine galerinin dı-
şında sergileniyor. "ParçalanmışKare". galerinin
hemen girişinde. yerde dııruyor ve bu dış meka-
na hemen 'ağıriığını koyuvıor'. Mekânın kuşattı-
ğı. ama "ezemedigi' yapıt. yirmi yılı aşkın bır sü-
redirsanatını minimalistbirçizgıde sürdüren Sey-
hun Topuz'un "başka bir mekânda başka bir bi-
çim alabilen. oturdugu mekana uydurulabilir"
kömpozisyonlanndan biri.
Maçka Sanat Galerisfnin içinde ise. Seyhun
Topuz'un yalın. siyah 'şiirinden' sonra. Bilge Al-
kor"un canlı renk dünyasına gıriyoruz. Alkor'un
"Düş İdolleri-Adak Duvan" başlığı altında topla-
nan yapıtlan, aslında nisan ayında gerçekleştire-
reği geniş kapsamh bir serginin 'önsözü' niteli-
ı iııde. Shakespeare'in "BirYazGecesiRii>3sı" ile
'"Fırtına" adlı yapıtlannı görsel bir oyuna çevir-
ı ıeyı amaçlayan Bilge Alkor.tki bu "munu" nisan
avında AK.M de açılacak sergisinde izleyeceğiz)
i-îebuamaçlabıradak yapmış. Maçka Sanat Ga-
1. nsi"nde. Alkor'un baskı •adaklannın" hepsi bir-
birinden farklı. Bu da sergiye gelen herkesi işin
içine katmayı. onların da adaklannın gerçekleş-
rtesi düşüncesıyle böyle. Sergideki dört "Diiş İdo-
I i" ise. "Bir Yaz Gecesi Rüyası"nda dügünlerine
cört gece kalan Theseus ile Hippolyta'nın o dört
gecesini simgeliyor. Bilge Alkor'un sanatının baş-
lıca kaynağı şiır. Şiiriıı 'tınısını' resme aktarmaya
çalışıyor. çünkü ona göre "her sanat yapıtı sonun-
da bir şiir olmak tstivor."
"Düş İdolleri'y le. "Adak Duvan-nın arkasın-
da. Candeğer Furtun'un "İstanbnl Hahrası" du-
ruyor. Furtun'un birsüredirüzenndedurduğıı ha-
reketli seramik gövde parçalanyla ilintıli bir iş
bu. ancak bu kez. "Türk erkeği gibi" oturan iki
çift bacak. iki el arkasına. üzerine "İstanbul Ha-
tırast"" işlenmişeski bırduvarhalısı yerleştirilmi^.
Furtun, kaybolan değerler karşısında insiinın du-
rumunu hıcvediyor. "İstanbul Hatırası"nda. "İn-
san gö\desine atılan eller" Furtun'un bir başka
me.selesi. Organ nakillerinin artık sorun bile edıl-
mediği. bebeklerin yapay yollardan da dünyaya
geiebildiği. bey nın ölümüne karşın v ücutların y a-
şatılabildiği. ınsanın vücuduııu estetik ameliyat-
larla hayal ettigi bıçime sokabıldığı günümüzde.
Candeğer Furtun'un hareketli gövde "parçalarT
durumu kısaca özetliyor. Gelinen nokta nedir?
Teknoloıik gcli^meler adıııa kazandıklarımızın
yanı sıra yitirdıklerimizi de soruuluyor Furtun;
bu nedenle "İstanbul Hahrası". îstanbul hatırası
değil yalnızca.. bir hatıra. ama insanın her >eye
karşın geçiciliğıne daırbir hatıra bu. Furtun'un "İstanbul Hatırası" isimli çalışnıası.
^Rııhlar öliir önce, bedenler kahr'
Edward Bond'un **Sa\aş Chnnlan" Rox>"de sahndenecek.
ESEN ÇAMLRDAN
Bir diskoteğin (Roxy) insa-
na terk edilmişlik duygusu ve-
ren boş uzaını: Loş ışıkta daha
da kasvetli duran duvarlar. dip-
te birkaç basamakla çıkılan bir
yükseltı, öııünde tutunmaya
yarayan madeni bir boru. . Bir
de sağdaki bcyaz, soğuk büy ük
projeksiyon perdesi. Bilsak Ti-
yatro. İngilız yazar Ednard
Bond'un
>l
Sa%'aş OyunlarT adlı
üçlemesının ilkini bu ortam
içinde oynuyor seyircisine.
Edvvard Bond tiyatro tarih-
çılerine göre Antonin Arta-
ud'nun başlattığı "Vahşet Ti-
yatrosu'nun (Theatre de la
Cruaute) -Genet'yle birlikte-
başı çeken yazarlarından.
Oyunlannın çok sert ve sarsıcı
olmasıyla ünlü. Bond. hemen
hemen her oyununda şiddeti
getirir sahneye, sınıf aynmı
y apmaksızın. toplumdaki her-
türlü kesitin şiddetini. Öyle ki.
salıne insanlann soğukkanlı-
lıkla birbirlerini boğazladığı.
ışkence ettigi, yok ettigi bir ala-
na dönüşür. Bir İngilız eleştir-
menin dediği gibi. onun yapıt-
lannda şiddet 'neredeyse ye-
mek kadar doğal bir olgudur."
Bond'a göre gerçek tehlike sı-
yasette. dinde. teknolojıde. sa-
nayide ve •uygarlaşma" yolun-
da ınsanın içgüdülerıni çarpı-
tan her şeyde vardır: "Ruhlar
öliir önce. bedenler kalır."
İçinde yaşadığımız toplumu
öyle keskin bir gözle aktanr kı
yazar. seyircı. doğdıığıından
ben ona sunulan düşüncelerin.
değer yargılannın. düzenlen-
miş yaşamın tutsağı hisseder
kendini. kandınlmışlık duygu-
su yaşar. Ve sahnede gösteri-
lenİer gıderek şiddet öğelerine
dönüşürler. İnsanınsanıyoket-
mektedır artık. ama aslında in-
san kendini yok etmektedir. Ne
ki. yer yergelip geçen bir umut
ı^ığı da yakılmadan edilmez.
bu kara tiyatroda: küçücük. an-
cak görmesini bilen bir bakışın
yakalayabileceği. belli belirsiz
birparıltı... Anıaç. »eyircıyi.
içine sıkıca kapandığı kabu-
ğundan. o küçücük. kendini
güvencede sandığı dünyasın-
dan çıkanp çevresindeİci gö-
rüntülerin ardında yatan ger-
çekleri -yazarın gözüyle- gör-
mesini sağlamak. neredeyse
onu buna zorlanıaktır.
Bond. oyunlarında. tek tek
kişilerden çok birtoplumun çe-
şitli kesitlerini söz konusu eder.
btınlar arasında hiçbir kahra-
nıana rastlanmadıgı gibi.
olumlu biri de yok gibidir.
Bond kişileri kendilennden ne-
redeyse hiç söz etmezler. doğ-
rudan durunı ve olaylarla ılgi-
li söylemlerdır onlarınki. Ah-
lak anlayışları da -yine aynı
bağlamda- eylemleri. daha
doğrusu Tızikaksiyonlan'ara-
cılığıyla çıkar ortaya. Hiç bit-
ıneyen bır yaşaın savaşına sü-
riiklenmiş birtoplumun ıntiha-
rayatkııı kişılendirbunlar: -
öl-
me>en ölülerdir".
Bilsak Tiy Jtroııun sahnele-
diği "Sa\aşO>unlarr üçleme-
sinin ilk oyununda da yazar
topluniıın yapısını sorgular.
Okul, Aşk. Seme. Satış, Calış-
ma ve Ordu olarak yedi ayn bö-
lümden oluşan yapıtta. ekono-
mik ve toplumsal baskıların
belirlediği eğıtim. kadııı-erkek
ilişkisibağlamındııaşk.evlılik.
çalışma düzenı v e ordu gibi gü-
nümüztoplumunu vareden ku-
rumlar ırdeleııır. Bilsak Tiyat-
ro. her sahnelemesınde olduğu
gibi, sıkı bir dranıaturgı çalış-
ması yapmış: Oyuna yönelik
olmayan bölümleri (seyircıye
ya da kendı kendine konuşma-
lar. yonım yapmalar...) çıkar-
mış nıetıııden ve seyircıyi
bomboş. donuk bır uzamda
söylemin »iirselliğiy le. yoğıın-
luğuyla ba^başa bırakmış. Sağ-
lam ve zengın dıl yapısı. dıı-
yarlı bir oyunculukla, bilinçli
kullanılan boş bır uzamda bu-
luşunca, oyunda söylenen sah-
nede. kendiliğinden. birer im-
gey e dönüşmüş. boş uzam dol-
nııış. renklenmiş. yaşamaya
başlamış.
Bu durumda oyuncunun ar-
tık nerede ve kime ne dedığini
bilmesı yeterli olmaktadır. Ve
roller ne denli yalın oynanırsa
şiddet o denli v urucu kılınmak-
ta. sahne seyirciyı sorgulama-
va başlamaktadır. (Bu konuda
özellikle NihalGeyran Koldaş.
Alp Giritli ve Barış Celiloğlu
başanlılar)
'Sa\^ş O> unlan". Çöplük'
ile birlıkte mev simin en ilginç.
başanlı yapımları kanımca.
Ikisi de yerleşik toplumsal ah-
lakı gündeme getiren. insanı
ınsan olmaktan çıkaran bir var
olma savaşımının. buna bağlı
olarak da şiddetin egemen ol-
duğu toplumu sistemi sorgula-
yan oyunlar: iki ayrı gözden,
ıkı ayrı yaklaşımdan. Gerek
Edvvard Bond. gerekse Turgay
Nar 'öüneven ötülerT dı le getir-
mışler çalışmalannda. Her iki
toplulıık da oyunlann hakkını
vermiş. Sıra. seyircinin sahne-
de anlatılanlan kendi uzam ve
zamanı içinde değerlendirme-
sinde.
Kültür Servisi - Ulkemızde. Batrda-
kının tersine pek fazla dokunulmamış
bir alan cep yayıncılığı. 21. yüzyıla doğ-
ru saklanacak her şey hacım olarak kü-
çülürken. değer olarak büyüyor.
Logo Yazılım'ın katkılarıyla y ayın ha-
yatına daha güçlenmiş olarak devam
eden KarakutuCep Fotoğraf Albümleri.
Türic fotoğraf ortamına sanat ağırlıklı bır
yayın kazandırmak üzere yola çıkıyor.
Bir cebe sıü.ıcak bovutt.tkı bu albümler.
ıkı aydj bır ıkı ,->ay ı olaı jk y ay ımlanac.lk.
Eikıyi ve yeniyı. kla>ık ve öııcüyü.
Cebe sığan fotoğraf albümleri
renkli ve siyah-beyazı. belgeyi ve kurgu-
yu zaman içinde harmanlayarak gün yü-
züne çıkarmayı amaçlayan bu yayınlar,
fotoğraf dünyasının yeni yüzlerini tanıt-
mayı ve küçük portfoliyo geleneğini
uluştııı nıanın peşinde.
Ediıörlüğünü. yayıncıiığını. kcndısi
tanıtım fotoğrafçısı olan Orhan Cem Çe-
tin'in yaptığı bu albümlcnn tasarımı Fe-
rit N'antur'a. tasarım danışmaıılığı ise
Biilent Erkmen'e ait. Logo Yazılım'dan
çıkan ilk iki albüm Pemra Erginoğlu Yü-
ceve !Nuri Bilge Ceylan'ın çalışmalanm
kapNiyor. l
l
'S6yilında MiıruırSinaıı l ni-
versitesı Fotoğraf Bolümünde fotoğraf-
latanışan Yüce. 1991 vılında mczun ol-
duktan sonra YildızTeknık İ'nivervitcsı
Fotoğraf Programf nda uzıııan olarak gö-
reve başladı. Oğrencilik yıllanıuhın bu
yana yurtıçi ve yurtdışında çeşıtli ödiıl-
leraldı: birçok sergiye kalıldı. çalışma-
ları yarışma sergilerine alıııdı l
l
>
l|
l ve
1993 yıllan arasında ıkı kı^isel M.TÜI gçr-
çekle^tirdi. Nıırı Bilge Ccylanın "(İz-
portreler' adını taşıyan çalışması 1983-
1485 yıllan arasındaki yapıtlannı kapsı-
yor. 1959"da istanbulcfa doğan Ceylan,
fotoğratla uğraşmaya 1975 vılında baş-
ladı 1985te Boğaziçi Üniversitesi Mi-
marlık Fakültesijıı bitiren sanatçı, iki yıl
\limar Sinan Üniversitesi Sinema-TV
Bölümü'ne devam etti. Kişisel sergiler
açtı. çok sayıda karma sergiye katıldı.
Bır siiredır siııema üzerine yoğunlaşan
\uri IJilge Ceylan'ın ilk kısa filmi 'Ko-
za\ 1995 vılında Cannes Film Fes-
tivalı'ne scçıldi.
BU AŞAMADA
ŞÜKRAN KLRDAKLL
Onurlu Bir Yaşam:
Kemal Sülker
Kimi yazarlann, edebiyat adamlarının yaşam öykü-
lerinde içimize işleyen tümceler çıkıyor karşımıza:
"29 Mart 1938'de, 28 yıl 4 aya mahkum edildi,"
"Kırklareli'nin Hediye Köyü yakınında öldürüldü."
"Gülmece yazılanna ve Devam (1954) adlı şiir kı-
tabına açılan kovuşturmalar nedeniyle 5 yıl 5 ay 25
gün tutuklu kaldı,"
Osmanlı'dan günümüzeyalanı sahteyi politika ara-
cı olarak kullanan egemenlere karşı gerçeği görmez-
likten gelmeyenler var. Toplumsal savaşım tarihıni
onların kişisel tarihlerı yaratıyor.
Gazeteciliğinin ikinci evresineEylül1938'deTan'da
başlayan Kemal Sülker de bu loncarun yorullmaz er-
lerinden birıdir.
Otuza yakın yaprtıyla.
Yazıları, 1953'lerdeçıkardığı Işçi Hakkı gazetesiy-
le.
Maden-iş, DİSK, TİP, TYS, Yazko gibi öncü örgüt-
lerde aldığı görevlerle.
Anlamı sözcüklere sıgmayan yanm yüzyılı aşkın
bir çalışma yaşamı bu.
Başlangıcı mayın tariası..
Kemal Sülker, Yenı Edebiyat, Yurt ve Dünya, Yü-
rüyüş. Gün, Banş dergilerinde yazariığının ilk on yıl
ürünlerıni verirken Marksçı düşün ve edebiyat adam-
lanyla birlikte olmuştu.
Ne sıkıyönetim sürgünlüğü önünü kesebildi bu
birlikteliğin, ne hapislik, ne ışsiz kalma korkusu.
1950'den sonra, gelışmekte olan sınıfın savaşımı-
na musallat olan ayak oyunlarına, arkadan vurmala-
ra karşın ancak iğneyle kuyu kazanlara özgü sabırla
sürdürdü direncıni.
Kendilerini sınıf savaşımına adayan aydınlann özel-
likle 1950'li yıllardaki yalnızlığını, anılar bile yetmez
anlatmaya.
O yalnızlıkta kalabalığı aramak..
O yalnızlıkta kalabalığı ararken yaratmanm ve eme-
ğin gücüne inancını yitırmeyenlerden biriydi Kemal
Sülker.
Çok yaşasın, Şaban Yıldız gibi o yıllann unutul-
mazları biiir Demokrat Parti ıktidanna karşın işçi sı-
nıfının örgütlenmesine katkıda bulunmantn ne demek
olduğunu.
"Yüreğıni yiyeceksın, yedıreceksin.."
Türkiye'de Sendıkacılık (1955) kitabının önyazısın-
da şöyle diyor Kemal Sülker:
"Haklannı müdafaa etmek ve yeni haklar kazanmak
için işçi sınıfına düşen ıık iş teşkilatlanmaktadır."
Meclis'teki D.P. diktasının örgütlenme bilincini ya-
saklarla, satınalmalarla kuşattığı yıllar.
Tepeden inme sendikaların emekli subaylarla
emekli sporculara, kaptanlara kurdurulduğu yıllar.
Dergilerimizin. kitaplanmızın. egemenler önünde
eğilmeyi meslek haline getiren savcılann hoyrat el-
leriyle birbiri ardına toplandığı yıllar.
Başlama noktası olan mayın tarlasında, sınıfsal ko-
numunu algılayacak insanı aramaya hüküm giymiş
gibiydi Kemal Sülker.
*& i
'1950'ye kadar "Yeni Edebiyat Hareketi"n\n o ev-
redeki gelişmelerini konu alan incelemeler yazıyor-
du. 1960'tan sonra çalışmalannı özellikle Nâzım Hik-
met'in yaşamı. sanatı, savaşımı üzerinde yoğunlaş-
tırdı.
Nâzım Hikmet Dosyası (1967), Nâzım Hikmet'in
Polemikleri (1968), Şair Nâzım Hikmet (1976), Nâzım
Hikmet'in Gerçek Yaşamı (6 cilt, 1976-1989). Nâzım
Hikmet'in Silinmeyen Şiir Defteri (1980) gibi çağdaş
edebiyatımızın bir dönemıne ışık tutan yaprtlar kazan-
dırıcı kitaplığımıza.
Kemal Sülker için gerçeği görmezlikten gelmeyen-
ler loncasının erlerinden biriydi. demiştim.
Bu onuru yitırmeden yaşadı.
Yitirmeden gitti.
Ha&l Paşa'ya 9 milyar
• Kültür Servisi- Antik A.Ş'nin 172. müzayedesi dün
Çırağan Sarayı Balo Salonu'nda gerçekleştirildi.
Turgay Artam"ın yönettiği müzayedede çoğunluğıınu
tabloların oluşturduğu toplam 265 antika eser r ı,^a
çıkanldı. Türk resamlannın tabloları. tuğralı g" fı^ler.
mobilya ve abajurlar. bohem kristaller ve sevres
vazolann satışa sunuldugu müzayedenin gözde parçası
Halil Paşa'nın y ağlıboya tablosuydu. Açılış fiyatı 6
milyar lira olan Halil Paşa'nın eski türkçe imzalı
yağlıboya peyzaj tablosu 9 milyar liraya. açılış fiyatı
1.5 milyar olan Hikmet Onat'ın 'Beşiktaş Iskelesi'adlı
tablosu 2 milyar 750 milyon liraya alıcı buldu. Antik
A.Ş'nin müzayedesinde ılgi gören birdığerparça ise
Victor Huguet'nin 'Hoca" adlı yapıtıydı. 500 milyon
liradan satışa sunulan "'Hoca" adlı tablo 800 milyon
lıraya sahibini buldu. Tuğralı gümüş leğen. tophane
demlik. İbrahim Çallı'nın 'Atatürk' tablosu. 18. yüzyıl
Fransız yağlıboya tablo ve minyeli altın cep saati
müzayedenin ilgi gösterilen parçalan arasında yer aldı.
Milka Resim Yartşması ödülleri
• Kültür Servisi-Milka Resım Yanşmasında başan
kazananlara ödülleri Sabancı Center'da yapılan törenle
verildi. Sakıp Sabancı tarafından verilen ödüllcrin
sahibi küçük ressamlar, ödül töreninden sonra
verilecek partide resim yaparak. sihirbaz vepalyaço
gösterilen izleyerek başanlarını kutiadılar. Odül
törenine Sakıp Sabancı'nın yanı sıra Marsa Genel
MüdürYardımcısı Sabine Kraus. seçici kurul üyeleri
Bedri Baykam ve Fatih Erdoğan da katıldı. 20 bine
yakın resim arasindan seçilen ilk 100 resim Sabancı
Center'da sergilenecek.
Ömer Asım Aksoy ÖdüHi'ne katılım
• Kültür Şenisi - 30 Ekim 1993'teyitırdığimız
dilbilimci Ömer Asım Aksoy anısına Dil Derneğınin
düzenlediği Ömer Asım Aksoy Ödülü'ne katılma
koşullan belırlendi. Aksoy'un düşüncelerini, savaşımını
yaygınlaştırarak geleceğe aktarmak amacıyla
tJüzenlenen ödüle 1 Ocak-31 Aralık 1995 günlen
arasında yayımlanmış bir öykü kitabı aday
gösterilebilir. Son katılım tarihinin 31 Mayıs 1996
olduğu ödüiün seçici kuruluTahsin Yücel, Konur
Ertop, Emin Özdemir, Şemsettin Ünlü ve Prof. Sııat
Aksoy'dan oluşuyor. Ödüle aday olan yapıtların Kızılay
Konur Sokak 30'1 adresirideki Dil Derneği'ne elden
verilmesi ya da göndenlmesi gerekiyor. Kazanan
yapıtın yazanna ödülü, 26 Eylül 1996 tarihine ı.istlayan
64. Dil Bayramı'nda sunulacak.
Şür dinletileni sürüyor
• Kültür Servisi- TYS Başkanı Ataol Behramoğlu ve
müzisyen Haluk Çetin ikilisı "Ataol Behramoğlu Şiir
Dinletisi" adını taşıyan dinleti- gösteri özelliği taşıyan
etkinlikleriyle Samsun'da büyük ilgi gördüler.
Behramoğlu. dınletinin ardından söyleşi ve imza
gününe katıldı. Atatürkçü Düşünce bemeği'nin
düzenlediği söyleşıde Behramoğlu okurların s(-nılannı
yanıtladı.