28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 EKİM 1995 PERŞEMBE 12 KULTUR A N T A L Y A F İ L M F E S T İ V A L t ' N D E N N O T L A R . . . Türk siııemasım ldm öldürdü? VECDİ SAYAR ANTALYA - Festivalde 3. gün. Konuk- lar ilk günün şokunu atlatmışa benziyor. Sabaha karşı yapılan uçak yolculuğunun verdiği yorgunluktan sonra uykusuz geçi- nlen bir gün bo> unca herkesin yüzünden diişen bin parçav dı. Ama bugün yüzler gü- lüyor. Faiez Otelı'nin çeşitli mekânlannda toplanan sinemacı dostlar. dün ızledikleri filmler ve genel sorunlar üstüne söyleşı- yorlaf. Falez Oteli. gerçekten de bır festival ıçin ideal bir ortam. Otelın yöneticisi ve tüm personeli. mükemmel ev sahıpliğinin na- sıl olması gerektiğini gösteriyorlar. Keşke ülkemizdeki diğer otel yöneticıleri de bi- zim yaşadıklanmızı paylasabilse böylesi birçabanın bırotelin imajına nasıl katkıda bulunabildiğinı gözlerı ile görebilseler. Festivalin ulusal bölümüne ilişkin konuk- lann hemen hepsı burada. Yaklaşık 160 ki- şi. Lluslararası bölümün konukları ise 150 kadar genç sinemacı. başka otellerde ve pansiyonlarda. Anladığımız kadanyla on- lar da hallerinden fazlasıyla memnun. Çe- şitli ülkelerin sinemacıları birbırlenyle şimdıden kaynaşmış. Aynı ideallerin pe- şinde koşan. benzer >orunlarla boğuşan bu genç insanlar. dünyanın en güzel köşelerin- den birınde ve başka ülkeîerden arkadaş- ları ile birlikte olmaktan mutlular. Dogrusu Antalya'ya gelmeden önce fes- tivalin bu bölümüne ilişkin kaygılar taşı- yordunı. Acaba kısa film. seyircisini bula- bilecek mı? Bu kadar insanı Antalya'ya getirmek yerine tstanbul ya da Ankara gi- bi genç sinemacıların yoğunlukta olduğu kentlereçagırmak veoradakısa nimleri iz- leyicisi ile buluştunnak daha iyi olmaz mı? Bu ve benzeri sorularkafamı işgal ediyor- du. Burada bu düşüncem bıraz degışir gi- bi oldu. Neden olmasın? Bir dinlence or- tamı. genç sinemacıların buluşması. etki- leşimı için daha uygun ortam değil mi? Türkiyenin genç sinemacılannın önemli bir bölümü de burada festivalin konuğu. Belki ilerıki yıllarda daha çok sayıda gen- cimız Antalya'ya gelır ve burası gerçek bir kısa film şöleni niteliğini kazanır. Neden olmasın? Yerel ızleyıcilerın katılımına ge- lince. bu bugünden yanna gerçekleşebile- cek bır hedef değil. Israrlı bir politikanın sonucunda bu ızleyıci de yetişir. Neden ye- tişmesin? Üstelik Antalya Türk sineması ile bütünleşmış bır kent. Sınemamızın ge- leceği de gençlerin. kısa filmeilerin elinde olacağına göre Antalya kısa filmin de be- şigı oîabilir pekala. Umudumuz kısa film 1. Uluslararası Kısa Film Video Festiva- li'ningençyönetmeni Ethem Ozgüven. ilk y ıl için inanı Iması güç bır başan elde etmiş. Çeşitli ülkeîerden gelen 300'e yakın baş- vuru. Festival komitesi bunlardan 200'e yakınını çeşitli bölümlerde göstenme sun- -muj. Önjünninseçtigi35 kısa film ve 14 vi- deo yapımı. yanşmalı bölümde; 21 kısa Antalya Film Festivali'nde 'Bir Kadının AnatomisT en iyi göriintü yönetmeni ve Belgin Doruk özel ödülünü aldı. film ve 29 video da yanşma dışı olarak gösteriliyor. Kısa filmeilerin ve Klaus Eder, Lla Stöckle gibi ünlii sinema adam- lannın ve Türkiye'den Anadolu Üniversi- tesi lletişim Fakültesi Dekanı Dr. Dursun Gökdağ, sanat eleştirmeni Beral Madra ve CevatÇapan'ınyeraldığıjünnindeğerlen- direceği filmler arasında Fransa. Almanya. Avusturya, Kırgızistan, Ukrayna. Belçika, Romanya, Estonya. Finlandiya, Danimar- ka. Avustralya. Italya. Hollanda. Ingiltere ve Çek Cumhuriyeti'nden gelen filmler var. Türkiye'yi ise Nuri Bilge Ceylan'ın "Koza'"sı temsil ediyor. Kısa Film Video Festivali çerçevesinde yer alan toplu gösterilerde doyurucu. Me- dia-Köln 1 7 video ile TRT Genç Sinema- cılar programı (Lütfı Özalay'ın Türk kısa filmciliğine katkısı azımsanmayacak bo- yutlarda.) Ankara Uluslararası Film Festı- vali'nin kısa film bölümünden seçilmiş 6 yapım. Ingıltere'den "KısaveKıvircıklar" başlıklı bırderleme. çeşitli sinema okulla- rının çalışmalarını içeren bir bölüm. (Ay- nca "Sinema Okullan" başlıklı bir de söy- leşi yer alıyor Antalya programında.)Sine- ma okullan arasında 10 filmle Berlin Gü- zel Sanatlar Yüksekokulu ve Film Akade- misi. 12 video_yapımı ile Viyana Uygula- malı Sanatlar Universitesi. 9 video yapımı ile Viyana Media Stüdyo. 12 video ile Vi- yana Universitesi Tiyatro Bilimleri Ensti- tüsü ve 4 video ile Izmir 9 Eylül Cniversi- tesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema-TV bölümü yer alıyor. Festivalin ödüllerine gelince. video ve film dallannda Kültür Bakanlığı 2.500 DM, Antalya Büyükşehir Belediyesi 2.000 DM, Antalva Altın Portakal Kültür ve Sa- nat Vakfı 2.000 DM verecek. Aynca bir de 500 DM'lik birjün özel ödülüvar. Depremden sonra Dinar'daki deprem, açlış kokteyline ha- zırlanmakta olan festival konukları arasın- da da heyecan yarattı. "Önce uykusuzluk- tan başım dönüvor sandım. Baktım sarsın- 0 sürüyor. Deprem olduğunu anladım." He- pimiz aşağı yukan aynı şeyleri hissetmiş- tik. Daha sonra bir grup, filmleri izlemek üzere açıkhava sinemasına. bir grup da yat limanındaki açılış törenine girti. Açılış tö- renine katılan dostlarımızın anlattıklann- dan, törenin bir bölümü gerçekleştikten sonra, Sibel Can'ın konserinin yarısında Belediye Başkanı HasanSubaşTnın sahne- ye çıkarak töreni bitirdiğini ve deprem fe- İaketi nedeniyle festival içinde gerçekleş- tirilecek sokak konseri ve benzeri eğlence- leri ıptal ettigini duyurduğunu öğreniyo- ruz. Bence film festivaline yaranndan çok zararı olan bu etkinliklenn iptal edilmesi için deprem olması beklenmemeliydi. Her olumsuzluktan. olumlu bir sonuç çıkar der- ler. Belki bu yıl "konsersiz" bir festivalin pekala olabileceği. hatta bu yüzden halkın ilgisinin sinemaya yoğunlaşmasının daha da kolaylaştıgı görûlürde önümüzdeki yıl- larda festival programı farklı biranlayışla hazırlanır. Festivalin bu yılki temel sorunu, grog- ramlann yer seçimi ve zamanlama. Uste- lik seçilen yer ve zamanlar, hem Antalya- lılar hem de festival konukları için sorun- lu. Türk filmleri yalnızca bir koz. Konya- altı Açıkhava Sinemasfnda gösteriliyor. İlk film I9.30'da. ikincisi ısegece l2.0Ö"de. (Hem de "2 Film Birden" başlığı altında!) Fikirgüzel de gecenin soğuğuna tahammül etmek ne mümkün? Nitekim dün geceki ikinci gösteri iptal edildi ve film Falez Ote- li'nin salonuna alındı. Bu uygulamanın en büyüksorumlusu.sinemasahıplenanlaşı- lan. Salonlar için istedikleri yüksek ücret- ler yüzünden festival komitesi yalnızca açıkhava sineması ile yetinmek zorunda kalmış. (Buradaki perdenin veprojeksiyon koşullannın da çok yetersiz olduğunu be- lirtmeliyim.) Her filmin tek bir kezgöste- rilmesi bırakın Antalyalıları. festival ko- nuklannın bile programı izlemesinı engel- liyor. Israrlı taleplerimize karşın. henüz ikinci gösterimi sağlayabilmiş değıliz. Bu durumda. bazı filmlen izleyemedendöne- ceğiz Antalya'dan. Festivalin düzenlediği söyleşilerin de yer seçimi çok isabetli olmamış anlaşılan. Be- reket Konyaaltıda planlanan söyleşiler. otele alındı da bunları ızleyebilme şansına kavuştuk. Antalyalılar kadar Türk sinema- cılannın da katılımı açısından çok olumlu bir tablo ile kanşılaştık. Eski ve yeni sine- macıların katıldığı oturumlar. kimi zaman bir "grup terapisi" seansına dönüşürken ilginç anılar ve gözlemlerle katılanlara ke- yifli dakikalaryaşattı Dünkü söyleşilerin ilkinde Agah Öz- güç'ün bir yanında bır zamanların büyük yıldızı Eşref Kolçak. öte yanında sinema- mızın en venmli yönetmenlennden (sanı- nm 150'ye yakın film çekmiş) Muhaırem Giirses vardı. Bu söyleşinin "Sinemamızı kim öldürdü?" sorusu etrafında odaklan- dığını gördük. Iki sanatçımıza göre de Türk sinemasım öldürenler, "ucuza film imal ederek sinemaya hak ettiği önemi ve değe- ri vermeven. kazandığı paralan sinemaya Altuı Portakal 6 Böcek'e verildi32. Antalya Altın Portakal Film Festivali bu gece, Aspendos Tiyatrosu'nda yapılacak törenle sonuçlanıyor. Festivalin; Hulki Saner başkanlığında toplanan ve Müjde Ar,Zlevnep Avct, Burçak Evren, ŞerifGören, Prof. Ünsal Oskay ve Antalya Temsilcisi Doç. Dr. Latife Mamıkoğlu'ndan oluşan jürisi, dûn yaptığı basın toplantısı ile kararlannı açıkladı. Jöri, en iyi film ödülünü Ümit Elçi'nin yönettiği "Böcek" fılmine verdi. Film, Altın Portakal Heykeli'nin yanı sıra 600 milyon TUlik para ödülünün de sahibi oldu. FJöcek filminin aldığı bir başka ödül de. Halil Ergün'e verilen en iyi erkek oyuncu ödülûydü. En iyi yönetmen ödülü ise "Aşk Olümden Soğuktur" filmiyle Canan Gerede'ye verildi. Gerede, Alrın Portakal Ödülü ve 150 milyon TL'lik para ödülünün de sahibi oldu. Film, aynca festivalin ikinci büyük ödülü olan Kültür Bakanlıgı Özel Ödülü'nü de kazandı. Bir Türk-Fransız-îsviçre ortak yapımı olan film, jüri özel ödülü ile 250 milyon TL'lik para ödülünü de kazandı. Festivalin, jüri özel ödüllerinden Dr. Avni Tolunay ödülü, bir TRT yapımı olan Tülay Eratalay'ın yönettiği "Özlem Döne Bugüne ¥31™»" adlı filme verildi. Film, aynca en iyi senaryo dalındaki Altın Portakal'ın da sahibi oldu. Bu filmin senaristleri Aykut Tankuter ve Artım Veres, filme, senaryo dalında bir Altın Portakal kazandırdılar. Onat Kudar adına verilen jüri özel ödülü de aynı filmdeki rolüyle Şebnetn Tacal'ın oldu. En iyi kadın oyuncu dalındaki Altın Portakal ise Cemal Gdzütok'un yönettiği "Sekizinci Saat" fîlmindeki rolüyle ZuhaJ Gencer'e verildi. Film. aynı zamanda Sadri Alışık Özel Ödülü'nün de sahibi oldu. Belgin Doruk adına konulan özel ödülün sahibi ise Yavuz Ozkan'ın yönettiği * Bir Kadının Anatomisi" oldu. En iyi görüntü yönetmeni dalındaki Altın Portakal ise "Aşk Öiûmden Soğaktur" filminin görüntü yönetmeni Jurgen Jtırges ve "Bir Kadının Anatomisi" filminin göriintü yönetmeni Ertunç Şenkay arasında paylaştınldı. En iyi müzik dalındaki Altın Portakal, "Soğuk Gecder" filminin müziğı ile Mazlum Çimen'e verildi. En iyi yardımcı kadın oyuncu ödülü Osman Sınav'ın TRT için yönettiği 'KSerilla" filminin oyuncusu Tomris Oğuzalp'e, en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülü ise Bikct İlhan'ın yönettiği "Sokaktaki AdanT fîlmindeki rolüyle IMustafa Avlaran'a verildi. En iyi laboratuvar ödülü ise Şafak Stüdyosu'nun oldu. Jüri kararlan genellikle tutarlı bulunulurken, festivalde öne çıkan iki film "Böcek" ve "AşkÖKimden Soğuktnr"un. festivalin film ve yönetmen dalında ödülleri paylaşması, bu yıl jürmin seçiminde de isabetli davranılrJığmı gösteriyordu. Festivalin, uluslararası kısa film ve video dalındaki ödülleri ise bugün açıklanıyor. Nobel Edebiyat Ödülü bugün açıklanıyor STOCKHOLVI (Cumhuriyet) - 1995"in Nobel Edebiyat Ödülü bugün açıklanıyor. Genellikle ekimin sonlannda ya da kasımın ilk perşembesı açıklanılma- sına alışılmış olan edebiyat ödülünün er- kene alınması şaşırtıcı oldu. Resmen hiç- bir ipucu verilmediyse de lsveç Akademi- si'nin Nobel Koınitesi'ne yakın bazı ya- zarlar. lngıliz yazar Salman Rüşdü'nün adınıanıyorlar. ts\eç Akademisi. Hintkö- kenli yazann Humeyni'nin fetvasına çarp- tırılmasından sonra tavır almakta oyala- nınca bazı üyeler tarafından eleştirilmış- ti. Adının açıklanmamasmı ısteyen bir ya- zar. "lsveç Akademisi'nin her türlü kök- tendinciliğe karsı. yazma özgürlüğünü ko- rumak için tav ır alnıasının zamanı gelmiş- irddi Öte yandan. yine doğrulanmayan. ama kulağa ilginç gelen bazı söylentilere göre. Yaşar Kemal \e bu yıl ilk kez Isveççede yayımlanan Melih Cevdet Anday da aday gösterilenler arasında. Sürgündeki Çinli şair Bei Dao ve Portekizli yazar Antonio LoboAnhınes. Nobel Edebiyat Ödülü"nün en güçlü adayları arasında. Dao'nun şiir- leri. geçen günlerde Nobel Akademisi üyelerinden Goran Malnıqv ist tarafından Isveççeyeçev rıldı. Ancakotonteler,geçen yılın Nobelli yazarı Kenzaburo Oe'den sonra. 1 milyon dolarlık ödülün bu yıl da bir Asyalıya gitmesinin pek mümkün ol- madığını söylüyorlar. Fransız yazar Nat- halkSarraute'nin. Isveçli entelektüellenn Fransa'nın nükleer denemelerine göster- dikleri tepkı göz önüne alınırsa ödülü al- ma şansı neredeyse yok gibi. Son kitabı "Roman Sanatı'nı Fransızca kaleme alan Milan Kundera'nın da vine aynı nedenle Nobel'i alması olası görünmüyor. Salı gü- nü yayımlanan Reuter ajansının bir habe- rinde ise Salman Rüşdü'nün bu yılki ödü- lü alacağı tahmin ediliyor. Bu konııda ls- veç Akademisi'nden herhangi bir yorum yapılmadı. KralGnstav 3,1 ^89 yılında lsveç Aka- demisi'ni kurarken tsveç dilinin zengin- leştirilmesi amacını hedeflemişti. Kuru- mu, Academie Français çizgisinde bir kül- tür enstitüsüne dönüştürmek isteyen Gus- tav. dilbilim çalışmalanna büyük önem ve- riyordu. Hatta, bunun için akademinin kendine ait bir sözlük yayımlaması için çalışmalara başlamasını emretmişti. O ta- rihten bugüne yaklaşık 200 yıl geçti: ama ne gariptir ki lsveç Akademisi'nin hâlâ düzenli yayımladığı bir sözlüğü yok. Dil- bilimsel çalışmalann yanı sıra akademinin şiir ve oratoryo alanında nitelikli yapıtlar arasında bir yanşma düzenlemesini de is- temişti Kral Gustav. Işte o gün bugündür lsveç Akademisi. başta Nobel olmak üze- re pek çok ödül dağıtıyor. Royal Prize, Drama Prize, Finland Prize. Svvedish Lan- guage Prize bunlardan yalnızca birkaçı... Nobel Seçici Komitesi üyelen, yaptık- lan çalışmadan dolayı para almıyor; an- cak. kimi zaman bir plaket, kimi zaman da gümüş bir tabakayla ödüllendiriliyorlar. Şair ve akademisyenlerden oluşan komi- te. kadın yazarlan yıllar boyunca ödüle değer bulmadı. 1966 yılında, bu gizli ku- ral yıkıldı ve Isveçli kadın yazar Nelly Sacrıs. Nobel'i aldı. Şimdiyse, komitede 4 kadın üye bulunuyor ve ödül alan kadın yazarlann sayısında son iki yıldır gelişme gözleniyor. ("93"te Nadine Gordimer. '94'te ise Toni Morrison Nobel ödülünü kazandı.) Nobel Seçici Komitesi. eleştiri- lemez bir kurum olma özelliginı çoktan yi- tirdi. Eleştirıler. komıtenin bürokrasiye düşkünlüğü ve politik anlamda tarafsız ol- madığı noktasında odaklanıyor. Kapalı ka- pılarardında verilen kararlar. kimin neye göre seçildiğinin hâlâ netlik kazanmamış olması ve galiba en önemlisi de komite- nin kararalırken ıddia ettığinin aksine. po- litik seçimler yapması... lsveç Akademisi. bunca eleştiriye rağ- men. dünva yazınında hâlâ önemli bir ye- re sahip. lsveç. herkesin en az iki yaban- cı dil konuşabildiğı. daha iyi egitim almış kışılerin ise 4 dili anadili gibi bildiği bir ülke. Dünva okur yazarlık oranında ilk sı- rada olan ısveç'in. dünya yazınında sahip olduğu konum rahatlıkla anlaşılabilir. Akademi. bu anlamda çok titiz bir politi- ka izliyor. Az bilinen dillerde yazan yazar- lar söz konusu olduğunda uzman kişılenn görüşlerine başvuruluyor ve bu yapıtlann lngılizceye çevrilmesi sağlanıyor. Gelelim. dünya yazınının 1901'den be- ri verilen önemli ödülüne ilişkin birkaç ufak tarihsel bilgiye: Nobel Edebiyat Ödü- lü sahibi ülkeler arasında. 12 ödülle Fran- sa başta geliyor. 2. sırada ABD. 3.sıraday- sa lsveç geliyor. Belçika. Kolornbiya, Mı- sır. Nıjerya. Finlandiya. Guatemala. Hin- distan, lzlanda ise bugüne dek tek ödül al- dı. Ödülü kazandıktan birkaç dakika son- ra ölen Isveçli yazar Erik Axel Karlfeldt ise sanınz Nobel tarihınin unutulmaz "va- ka^lanndan birıne böyielikle imzasını at- mış oldu. 35 yıl boyunca hiç ödül alma- yan. son 20 yıldır ise 11 ödülle atağa ge- çen ülkenin hangisi olduğunu kestirebili- yor musunuz? Yanıtı biz verelim: Ameri- ka. Bugüne dek. Nobeli iki önemli yazar reddetti: Sartre ve Pasternak. Sartre. ödü- lü kendi nzasıyla geri çevirirken Paster- nak. Rus hükümetinin baskılarına boyun eğmek zorunda kaldı. Bir ek bilgi daha: Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan son tiyatro yapıtı, Samuel Beckett'a ait. yatırmayan yapımcılar"dı. Bu yapımcılar. sanatçının hakkını vermemekle ve sanata ihanet etmeklekalmıyor. "Kuşmukondu- racağız? Nasılsa miDetgelipsejTediyor'* di- yorlardı Muharrem Gürses'e göre. Tabii sinemanın ölümüne sebep olan başkaları da vardı Eşref Kolçak'a göre; "sansürde filmleri kesip bicen. sinemanın 's'sini bil- meyen kisiler" v e de "Türk halkının örf \e âdetlerine av kın filmler yapanlar". Günün ikinci oturumunda ise "Türksi- nemasında rejisör-senarist ilişkileri" tartı- şıldı. Jün üyesı Prof. LnsalOska\,Türk si- nemasmda "masal geleneği"'nden 60'lı yıl- larda toplumsal gelişme ve demokratikles- meye bağımlı olarak gerçekçi bir sinema- nın doğuşuna ve ondan da 80'li yıllarda egemen olan magazinci bakışın. dünyayı ampirık olarak algıiama tavnnın sonuçla- rma uzanan bir panorama çtzerek Türk si- nemasının bugün içinde bulunduğu koşul- lan yorumladı. Sevim Okyay'ın yönettiği tartışmada senorva yazarı Bülent Oran, "Benim iliskim yapımcılaria oldu, vönet- menlerin egemen olduğu dönemde çalıs- madım. Bu yüzden yönetmen-senarist iKş- kisinden söz edemem"diyerek susmayı yeğlerken Ze>nep Avcı ve Yddınm Tür- ker. Türk sinema sektörünün genel sorun- ları çözümlenmeden bu ihşkınin saglıklı bir temele oturmasınm olanaksızlıgı nok- tasında birleştıler. "Yeni" Türk sineması konusunda da farklı yaklaşımlar görülü- yordu. Yıldırım Türker. yeni filmlerimi- zin "çokkonuştugunu", "sinemadilinefaz- la güvenmedikJerini" söv lerken YusufKur- çenli eskı ve >eni sınemamız üstüne tutar- lı bir yorumlaaçıklamalargetiriyorve "ye- ni sinemanın doğnı volda" olduğunu söy- lüyordu. Tabii kı ızleyiciler açısından bu yoruma karşı çıkan yönetmen. yapımcılar oluyordu. Yılların yönetmeni Hulki Saner. "Eski filmlerin hangisinin iyi okluguna 20 nıilvon karar veriyordu. Şimdi birkaç kişi. üç beş yazar karar \eriyor" dıyerek tepkı- sini dile getıriyordu. Falez Otelı'nin dolu salonundan (Istan- bul Festivalı'nin söyleşileri neden ilgi gör- müyor? Üzerinde düşünmek gerekmez mi?) çıkarken iyi ki Antalya'dayız ve iyi kı eski ile yeniyı buluşturan. birlikte düşün- me olanağı yaratan böy le bir organızasyon var dıye düşünüyoruz hepimız Bakalım. yarın neler getirecek lıayatımıza? Festivalde 4. gün. Erol Taş filmlen gös- terısinin ardından Erol Taş üstüne bir söy- leşi düzenleniyor. Hemen tüm programlar gibi bunun da yeri ve saati degiştigi için dınleyicilerin çoğu yakalayamıyorbu söy- leşiyı. Ardından gelen "Türk Sinemasın- da Rejisör-Oyuncu llişkisi" başlıklı söyle- şi ise daha şanslı. Bu da tıpkı dünkü "Re- jisör-Senarist" ilişkisi üstüne söyleşi gibi eski-yeni. okullu-alaylı çatışması üstüne odaklanıyor. Mahir Günşıray ve Mehmet Aslantuğ gibi genç kuşağın iki başanlı o) uncusunun yanında Tunca Yönder ve Erden Kıral, yönetmenleri temsil ediyor. Fıkret Hakan ve Hulki Aktunc da salon- dan katılıyorlar tartışmaya. Fikret Hakan. duygusallığın agır bastığı konuşmasında oyuncuyu önemsemeyen genç yönetmenle- re çatıyor. Sinemanın temelini oyuncunun oluşturdugunu sa\ unuyor. Bu arada Dokuz Eylül Üniversitesi'nden gelen bir ögrencı- nin okullan savunması üzerine tartışma iyi- ce gerginleşiyor. Akşamki tartışmanın konusu ise "Sine- ma Devlet İlişkileri" Bizim yönettiğimiz bu söyleşide Prof. Oguz Onaran, Sabahat- tin Çetin. Tunca Yönder ve Erden Kıral dünyadaki ve ülkemizdeki gelışmelen an- latıyorlar. Çoğunluk Türkiye'de özerk ola- rak çalışacak bir "sinema kurumu'nun (ya da 'ulusal sinema merkezi') kuruimasının gerekliligi üzerinde birleşiyor. Tunca Yön- der ise devletın sınemacılan özgür bıraka- cağından çok kuşkulu. Aramızdaki en ka- ramsar konuşmacı olarak gelecegın. sine- ma-devlet ilışkilerinden çok. televizyon ilişkilerınde yattıgını savunuyor. Çarşamba gününün programında ise "si- nema okullan" üstüne bir tartışma var. Iz- mir Dokuz Eylül. Eskişehir Anadolu. lstan- bul Marmara ve Mimar Sinan üniversitele- rinden bireröğrenci Prof. Oğuz Onaran'ın yönetıminde sinema egitiminin sorunları- nı tartışıyorlar. Öğleden sonra Antalya Fuar Alanı'nda inşaatı süren Kültür ve Sanat Merkezi'nin tanıtım kokteyli var. Burada Onat Kuriar. Belgin Doruk Sadri Alışık adına oluşturu- lan ödül plaketlerı veriliyor. (Onat Kutlar adına konulan ödül plaketinin bana venl- mesini isteyen sevgili Filiz Kutlar a benı bu onura layık gördüğü için teşekküredenm.) Bu arada sürpriz -ve isabetli- bir kararlajü- ri, kararını basına açıklıyor. (Biz bu satır- lan yazarken henüz bu açıklama yapılma- dı. ama sanırım baskıya yetiştirebileceğiz sonuçlan.) Günün devamında "TürkSine- masında Kamera-lşık İlişkisi" üstüne bir söyleşi ve ardından son üç filmin açıkhava sinemasındaki gösterısi var. (Havanın çok soğuk olmamasını dilemekten başka ne ge- lirelimizden.) Siz bu satırlan okurken fes- tival son gününü yaşıyor olacak. Sinema okullan üstüne söyleşiler yapılırken kısa film gösterileri tüm hızıyla sürecek ve "Türk Sinemasında Kadın" başlıklı bir söyleşi düzenlenecek. Türk sinemacılan ise sonuçları almış olmanın rahatlığı içinde ak- şam Aspendos'ta yapılacak kapanış töreni- ne katılacak. Evet ülkemizin bu en büyük (400'e ya- kın konuğu. yaklaşık 220 filmlik programı ile en büyük olma özelliğini kazanıyor) fes- tivali umalım ki gelecek yıllar "en önemli" olmanın kapısını aralar. Festivalin bu yılki çizgisini daha da gelişerek olgunlaşarak sürdürdüğü takdirde bu da ulaşılamayacak bir hedef gibi görünmüyor. Bu yılki festi- valin temel sorunu ise filmlerin niteliği idi. Ne yazık ki birkaç film dışında filmlerin çoğu tahammül smırlannı zorluyordu. Te- mel sorun hemen hepsinin saglam bir se- naryodan yoksun olmalan ve büyük çoğun- luğunun anlatım açısından çağdaş sinema- nın çok uzağında kalmalan idi. Dün gece izlediğimiz Ya\iız Ozkan'ın "Bir Kadının Anatomisi" yönetmenin meslek yaşamm- da hazin bir durak olarak nitelenebilir an- cak. HüKa Avşar, L'ğur Polat, Mehmet .\slan- tuğgıbi oyunculann çabalan filmı kurtar- maya yetmiyordu ne yazık ki. Festivalde izlediğimiz filmler vejürinın kararlan üze- nndeki düşüncemizi bir başka yazıya bıra- karak bu günkü yazımızı noktalayalım dilerseniz. IŞILDAK VE YELPAZE ATİLLA BİRKİlE Nesin'in Yapıtlarından Biri Mektup bizde genellikle yaygın olmayan bir tür. Özyaşamöyküsü de öyle. Ataç ile Salâh Birsel'i saymazsak günce türünden de söz edemeyeceğiz nerdeyse. Kuşkusuz bunlar hiç yok değil, ama 0 ka- dar az ki. ne yaygınlığından söz edebiliyoruz ne de edebiyata olan etkisinden. Oysa ki bu tür yapıtlar, yani mektuplar, özyaşa- möyküleri, günceler bir yazarı tanımada, onun ge- rek yapıtlarının inceliğini gerekse de iç dünyasını ta- nımada bulunmaz kitaplardır. Batı edebiyatlarında, bu tür yapıtlar oldukça yaygın. Özellikle de mek- tuplar. Mektuplar söylenilmeyenlerin, söylendiği yazı odaklarıdır. 'G/z'in yazıyla açığa çıktığı edimlerdir. Yüreğin, olanca yalınlığı ve korkusuzca ortaya kon- duğu anlardır çoğu. Birer duygu selidir. Birinden ötekine doğru coşarak akan bir sel. Özeilikle de ya- zarların sevgililerine yazdıkları mektuplar... Bir yazarın ruhunu kavramada ne kadar önem- liyse mektuplar, yaşamöyküleri ya da günceler, dö- nemin atmosferini de yansıtmakta 0 kadar önem- lidir. Büyük yazarların mektupları denilebilir ki tari- hin -bazen toplumsal, bazen edebiyat tarihinin- öz- nel bir kesitidir. • Aziz Nesin bu türler için, 1983'te Düşün Yayın- cılık'ın okurlarına yazdığı mektupta şöyle diyor: "Mektuplan, anıları, günceleri, özyaşamöyküle- ri, yaşamöyküleri, o kişilerin iç dünyaiannı bize açar ve böylece tutkulannı, yaratıcılıklarının etkilerini, esinlerini ve nedenlerini öğrenmemize yardım eder ve bunları bilince de 0 yapıtlan daha iyi, daha doğ- ru ve derinden yorumlayarak değerlendirerek an- lanz." Düşün Yayınevi. Aziz Nesin ile Kemal Tahir'in 1957 yılında birlikte kurduklan bir yayınevi. Bu or- taklık ancak bir-iki yıl sürüyor. Ardından Aziz Ne- sin, 1962'de yeniden yayın yaşamına başlıyor; ne var ki bir "talihsizlik"\e bu yayın serüveni de nok- talanıyor: "... Düşün Yayınevi'ni, bilinen inatçılığımla, ye- niden kurdum. İkinci kez kurulan Düşün Yayınevi kısa sürede büyük gelişme gösterdiyse de nasıl ve nerden çıktığı anlaşılmayan biryangınlayandı. Ya- yınevi sigortasızdı. Çok büyük birbirikim kül oldu." (Belli ki Aziz Nesin ömrü boyunca bu 'yangın lar- dan bir türlü kurtulamamış!) Düşün Yayıncılık 1983'te -bir anlamda- üçüncü kez kurulup yayın yaşamını üçüncü kez sürdürü- yor. Bu kez Aziz Nesin gönüllü danışman, yayıne- vinin sahibiyse küçük oğlu Ahmet Nesin. • Düşün Yayıncılık'tan, mektup, özyaşamöyküsü, yaşamöyküsü, günce vb. türlerde dünyaca ünlü yazarların yapıtlan yayımlanıyor. Örneğin mektuplar dizisinde yer alanlar arasın- da Goethe, Rilke, Zvveig, Heine, Baudelaire, Joyce, Kafka, Lavvrence, Freud, Mallarme, He- mingvvay, Einstein gibi ünlü yazarlar ve bilimkişi- leri var (Aziz Nesin-Ali Nesin mektuplaşmaları da bu dizide yer alıyor). Bu türlerde kitap yayımlamak oldukça tehlikeli. Tabii ki f.icari anlamda bir tehlike. Çünkü bu tür ki- tapların satışlan genellikle sınırlı. Zaten Aziz Nesin de "Kitaplarımızın az satacağını biliyoruz" diyor. Yararlı bir kültür ediminin gerçekleştirileceğine ilişkin herhangi bir kuşkusu yok. "Az satsın, ama 'sağlam' ürünler ortaya koyalım" düşüncesinin al- tını çiziyor. Nitekim yayınevinin en ilginç (ve önemli) kitapla- nndan biri olan Sofiya Tolstoyvn Güncesi on yıl ön- ce yayımlanmasına karşın hâlâ birınci basımını tü- ketememiş. Ünlü yazar Tolstoy'u bir başka boyut- tan görmek olanaklı... Eşi Sofiya Tolstoy'a gelince: Kimilerine göre Tolstoy'un esin perisi ve olağanüstü bir eş; kimile- rine göre ise kocasının amansız düşmanı ve ona yaşamı zehir eden bir despot... Yayınevinin son kitabı ise Einstein'ın -isviçre'de- Polytechnikum'da okurken âşık olduğu, evlendiği (bu evlilikten iki erkek çocuk dünyaya gelir) ve da- ha sonra boşandığı, sınıf arkadaşı Mileva Maric ile birbirlerini tutkuyla sevdikleri dönemdeki mektup- lan içeriyor: Einstein-Mileva Mektuplaşmaları. • Düşün Yayıncılık, Aziz Nesın'den okurlara kalan bir kalıt. Bir anlamda, yüz onu aşkın yapıtlarından biri. Nesin'in adına yakışır bir özenle yayınını sür- dürmesini dileyelim... Kültür Bakanı Ismail Cem Diyarbakır'da Kültür Ser\isi - Kültür Bakanı tsmail Cem, Kültür Bakanlığı tarafından Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki kültür zenginliğini eksen alarak olusturan geniş kapsamlı birprojenin ilk adımını Diyarbakır'daattı. Bölgenin uzun vadeli kalkınmasına kültürturizmi aracılığnla katkı sağlamayı amaçlayan proje kapsamında ilk olarak Diyarbakır'ın tarihi surlannın onanmı gerçekleştirilecek. Caz Festivali'nde bugün Kültür Senisi-Akbank 5. Uluslararası Caz Festivali'nde bugün Sabancı Center'da "Sheila Jordan Quartet" konseri saat 20.00'de gerçekleştirilecek. Festival kapsamında yann Resim \e Heykel Müzesi'nde saat 18.30'da "Alex Von Schlippenbach" ve saat 21.00'de "•Matthevv Shipp & William Parker" konserlen gerçekleştirilecek. Çağdaş Yaşam ödülü Kültür Senisi - Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Bakırköy Şubesi. her yıl bir sanat dalında olmak'üzere. Türkiye genelinde, ödüllü bir yanşma düzenleyecek. Ulusal tiyatronun gelişimine katkıda bulunmayı ve yoksul çocuklara verilen eğitim bursuna kaynak sağlamayı amaçlayan yarışma, bu yıl tiyatro alanında olacak ve Aziz Nesin adına gerçekleşecek. İstanbul Universitesi Öğrenci Şenliği Kültür Servisi - İstanbul Üniversitesi Öğrenci Kültür Merkezi. 7 ekim cumartesi günü tstanbul Üniversitesi Öğrenci Şenliği düzenliyor. İstanbul Üniversitesi, rektörlük ön bahçesinde düzenlenecek şenlikte, resitaller. halk müziği. caz ve rock konserleri. edebiyat. arkeoloji. ebru. resim. fotoğraf ve kitap sergileri. tiyatro gösterileri yer alıyor. Şenlik kapsamında. saat 17.15'te Mare Nostrom. saat 18.00'de Mo&ollar birer konscr verecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle