Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5 EKİM 1995 PERŞEMBE
12 KULTUR
A N T A L Y A F İ L M F E S T İ V A L t ' N D E N N O T L A R . . .
Türk siııemasım ldm öldürdü?
VECDİ SAYAR
ANTALYA - Festivalde 3. gün. Konuk-
lar ilk günün şokunu atlatmışa benziyor.
Sabaha karşı yapılan uçak yolculuğunun
verdiği yorgunluktan sonra uykusuz geçi-
nlen bir gün bo> unca herkesin yüzünden
diişen bin parçav dı. Ama bugün yüzler gü-
lüyor. Faiez Otelı'nin çeşitli mekânlannda
toplanan sinemacı dostlar. dün ızledikleri
filmler ve genel sorunlar üstüne söyleşı-
yorlaf.
Falez Oteli. gerçekten de bır festival ıçin
ideal bir ortam. Otelın yöneticisi ve tüm
personeli. mükemmel ev sahıpliğinin na-
sıl olması gerektiğini gösteriyorlar. Keşke
ülkemizdeki diğer otel yöneticıleri de bi-
zim yaşadıklanmızı paylasabilse böylesi
birçabanın bırotelin imajına nasıl katkıda
bulunabildiğinı gözlerı ile görebilseler.
Festivalin ulusal bölümüne ilişkin konuk-
lann hemen hepsı burada. Yaklaşık 160 ki-
şi. Lluslararası bölümün konukları ise 150
kadar genç sinemacı. başka otellerde ve
pansiyonlarda. Anladığımız kadanyla on-
lar da hallerinden fazlasıyla memnun. Çe-
şitli ülkelerin sinemacıları birbırlenyle
şimdıden kaynaşmış. Aynı ideallerin pe-
şinde koşan. benzer >orunlarla boğuşan bu
genç insanlar. dünyanın en güzel köşelerin-
den birınde ve başka ülkeîerden arkadaş-
ları ile birlikte olmaktan mutlular.
Dogrusu Antalya'ya gelmeden önce fes-
tivalin bu bölümüne ilişkin kaygılar taşı-
yordunı. Acaba kısa film. seyircisini bula-
bilecek mı? Bu kadar insanı Antalya'ya
getirmek yerine tstanbul ya da Ankara gi-
bi genç sinemacıların yoğunlukta olduğu
kentlereçagırmak veoradakısa nimleri iz-
leyicisi ile buluştunnak daha iyi olmaz mı?
Bu ve benzeri sorularkafamı işgal ediyor-
du. Burada bu düşüncem bıraz degışir gi-
bi oldu. Neden olmasın? Bir dinlence or-
tamı. genç sinemacıların buluşması. etki-
leşimı için daha uygun ortam değil mi?
Türkiyenin genç sinemacılannın önemli
bir bölümü de burada festivalin konuğu.
Belki ilerıki yıllarda daha çok sayıda gen-
cimız Antalya'ya gelır ve burası gerçek bir
kısa film şöleni niteliğini kazanır. Neden
olmasın? Yerel ızleyıcilerın katılımına ge-
lince. bu bugünden yanna gerçekleşebile-
cek bır hedef değil. Israrlı bir politikanın
sonucunda bu ızleyıci de yetişir. Neden ye-
tişmesin? Üstelik Antalya Türk sineması
ile bütünleşmış bır kent. Sınemamızın ge-
leceği de gençlerin. kısa filmeilerin elinde
olacağına göre Antalya kısa filmin de be-
şigı oîabilir pekala.
Umudumuz kısa film
1. Uluslararası Kısa Film Video Festiva-
li'ningençyönetmeni Ethem Ozgüven. ilk
y ıl için inanı Iması güç bır başan elde etmiş.
Çeşitli ülkeîerden gelen 300'e yakın baş-
vuru. Festival komitesi bunlardan 200'e
yakınını çeşitli bölümlerde göstenme sun-
-muj.
Önjünninseçtigi35 kısa film ve 14 vi-
deo yapımı. yanşmalı bölümde; 21 kısa
Antalya Film Festivali'nde 'Bir Kadının AnatomisT en iyi göriintü yönetmeni ve Belgin Doruk özel ödülünü aldı.
film ve 29 video da yanşma dışı olarak
gösteriliyor. Kısa filmeilerin ve Klaus
Eder, Lla Stöckle gibi ünlii sinema adam-
lannın ve Türkiye'den Anadolu Üniversi-
tesi lletişim Fakültesi Dekanı Dr. Dursun
Gökdağ, sanat eleştirmeni Beral Madra ve
CevatÇapan'ınyeraldığıjünnindeğerlen-
direceği filmler arasında Fransa. Almanya.
Avusturya, Kırgızistan, Ukrayna. Belçika,
Romanya, Estonya. Finlandiya, Danimar-
ka. Avustralya. Italya. Hollanda. Ingiltere
ve Çek Cumhuriyeti'nden gelen filmler
var. Türkiye'yi ise Nuri Bilge Ceylan'ın
"Koza'"sı temsil ediyor.
Kısa Film Video Festivali çerçevesinde
yer alan toplu gösterilerde doyurucu. Me-
dia-Köln 1 7 video ile TRT Genç Sinema-
cılar programı (Lütfı Özalay'ın Türk kısa
filmciliğine katkısı azımsanmayacak bo-
yutlarda.) Ankara Uluslararası Film Festı-
vali'nin kısa film bölümünden seçilmiş 6
yapım. Ingıltere'den "KısaveKıvircıklar"
başlıklı bırderleme. çeşitli sinema okulla-
rının çalışmalarını içeren bir bölüm. (Ay-
nca "Sinema Okullan" başlıklı bir de söy-
leşi yer alıyor Antalya programında.)Sine-
ma okullan arasında 10 filmle Berlin Gü-
zel Sanatlar Yüksekokulu ve Film Akade-
misi. 12 video_yapımı ile Viyana Uygula-
malı Sanatlar Universitesi. 9 video yapımı
ile Viyana Media Stüdyo. 12 video ile Vi-
yana Universitesi Tiyatro Bilimleri Ensti-
tüsü ve 4 video ile Izmir 9 Eylül Cniversi-
tesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema-TV
bölümü yer alıyor.
Festivalin ödüllerine gelince. video ve
film dallannda Kültür Bakanlığı 2.500
DM, Antalya Büyükşehir Belediyesi 2.000
DM, Antalva Altın Portakal Kültür ve Sa-
nat Vakfı 2.000 DM verecek. Aynca bir de
500 DM'lik birjün özel ödülüvar.
Depremden sonra
Dinar'daki deprem, açlış kokteyline ha-
zırlanmakta olan festival konukları arasın-
da da heyecan yarattı. "Önce uykusuzluk-
tan başım dönüvor sandım. Baktım sarsın-
0 sürüyor. Deprem olduğunu anladım." He-
pimiz aşağı yukan aynı şeyleri hissetmiş-
tik. Daha sonra bir grup, filmleri izlemek
üzere açıkhava sinemasına. bir grup da yat
limanındaki açılış törenine girti. Açılış tö-
renine katılan dostlarımızın anlattıklann-
dan, törenin bir bölümü gerçekleştikten
sonra, Sibel Can'ın konserinin yarısında
Belediye Başkanı HasanSubaşTnın sahne-
ye çıkarak töreni bitirdiğini ve deprem fe-
İaketi nedeniyle festival içinde gerçekleş-
tirilecek sokak konseri ve benzeri eğlence-
leri ıptal ettigini duyurduğunu öğreniyo-
ruz. Bence film festivaline yaranndan çok
zararı olan bu etkinliklenn iptal edilmesi
için deprem olması beklenmemeliydi. Her
olumsuzluktan. olumlu bir sonuç çıkar der-
ler. Belki bu yıl "konsersiz" bir festivalin
pekala olabileceği. hatta bu yüzden halkın
ilgisinin sinemaya yoğunlaşmasının daha
da kolaylaştıgı görûlürde önümüzdeki yıl-
larda festival programı farklı biranlayışla
hazırlanır.
Festivalin bu yılki temel sorunu, grog-
ramlann yer seçimi ve zamanlama. Uste-
lik seçilen yer ve zamanlar, hem Antalya-
lılar hem de festival konukları için sorun-
lu. Türk filmleri yalnızca bir koz. Konya-
altı Açıkhava Sinemasfnda gösteriliyor.
İlk film I9.30'da. ikincisi ısegece l2.0Ö"de.
(Hem de "2 Film Birden" başlığı altında!)
Fikirgüzel de gecenin soğuğuna tahammül
etmek ne mümkün? Nitekim dün geceki
ikinci gösteri iptal edildi ve film Falez Ote-
li'nin salonuna alındı. Bu uygulamanın en
büyüksorumlusu.sinemasahıplenanlaşı-
lan. Salonlar için istedikleri yüksek ücret-
ler yüzünden festival komitesi yalnızca
açıkhava sineması ile yetinmek zorunda
kalmış. (Buradaki perdenin veprojeksiyon
koşullannın da çok yetersiz olduğunu be-
lirtmeliyim.) Her filmin tek bir kezgöste-
rilmesi bırakın Antalyalıları. festival ko-
nuklannın bile programı izlemesinı engel-
liyor. Israrlı taleplerimize karşın. henüz
ikinci gösterimi sağlayabilmiş değıliz. Bu
durumda. bazı filmlen izleyemedendöne-
ceğiz Antalya'dan.
Festivalin düzenlediği söyleşilerin de yer
seçimi çok isabetli olmamış anlaşılan. Be-
reket Konyaaltıda planlanan söyleşiler.
otele alındı da bunları ızleyebilme şansına
kavuştuk. Antalyalılar kadar Türk sinema-
cılannın da katılımı açısından çok olumlu
bir tablo ile kanşılaştık. Eski ve yeni sine-
macıların katıldığı oturumlar. kimi zaman
bir "grup terapisi" seansına dönüşürken
ilginç anılar ve gözlemlerle katılanlara ke-
yifli dakikalaryaşattı
Dünkü söyleşilerin ilkinde Agah Öz-
güç'ün bir yanında bır zamanların büyük
yıldızı Eşref Kolçak. öte yanında sinema-
mızın en venmli yönetmenlennden (sanı-
nm 150'ye yakın film çekmiş) Muhaırem
Giirses vardı. Bu söyleşinin "Sinemamızı
kim öldürdü?" sorusu etrafında odaklan-
dığını gördük. Iki sanatçımıza göre de Türk
sinemasım öldürenler, "ucuza film imal
ederek sinemaya hak ettiği önemi ve değe-
ri vermeven. kazandığı paralan sinemaya
Altuı Portakal
6
Böcek'e verildi32. Antalya Altın Portakal Film Festivali bu gece,
Aspendos Tiyatrosu'nda yapılacak törenle
sonuçlanıyor. Festivalin; Hulki Saner
başkanlığında toplanan ve Müjde Ar,Zlevnep Avct,
Burçak Evren, ŞerifGören, Prof. Ünsal Oskay ve
Antalya Temsilcisi Doç. Dr. Latife
Mamıkoğlu'ndan oluşan jürisi, dûn yaptığı basın
toplantısı ile kararlannı açıkladı. Jöri, en iyi film
ödülünü Ümit Elçi'nin yönettiği "Böcek" fılmine
verdi. Film, Altın Portakal Heykeli'nin yanı sıra
600 milyon TUlik para ödülünün de sahibi oldu.
FJöcek filminin aldığı bir başka ödül de. Halil
Ergün'e verilen en iyi erkek oyuncu ödülûydü. En
iyi yönetmen ödülü ise "Aşk Olümden Soğuktur"
filmiyle Canan Gerede'ye verildi. Gerede, Alrın
Portakal Ödülü ve 150 milyon TL'lik para
ödülünün de sahibi oldu. Film, aynca festivalin
ikinci büyük ödülü olan Kültür Bakanlıgı Özel
Ödülü'nü de kazandı. Bir Türk-Fransız-îsviçre
ortak yapımı olan film, jüri özel ödülü ile 250
milyon TL'lik para ödülünü de kazandı. Festivalin,
jüri özel ödüllerinden Dr. Avni Tolunay ödülü, bir
TRT yapımı olan Tülay Eratalay'ın yönettiği
"Özlem Döne Bugüne ¥31™»" adlı filme verildi.
Film, aynca en iyi senaryo dalındaki Altın
Portakal'ın da sahibi oldu. Bu filmin senaristleri
Aykut Tankuter ve Artım Veres, filme, senaryo
dalında bir Altın Portakal kazandırdılar. Onat
Kudar adına verilen jüri özel ödülü de aynı
filmdeki rolüyle Şebnetn Tacal'ın oldu. En iyi
kadın oyuncu dalındaki Altın Portakal ise Cemal
Gdzütok'un yönettiği "Sekizinci Saat" fîlmindeki
rolüyle ZuhaJ Gencer'e verildi. Film. aynı
zamanda Sadri Alışık Özel Ödülü'nün de sahibi
oldu. Belgin Doruk adına konulan özel ödülün
sahibi ise Yavuz Ozkan'ın yönettiği * Bir Kadının
Anatomisi" oldu. En iyi görüntü yönetmeni
dalındaki Altın Portakal ise "Aşk Öiûmden
Soğaktur" filminin görüntü yönetmeni Jurgen
Jtırges ve "Bir Kadının Anatomisi" filminin
göriintü yönetmeni Ertunç Şenkay arasında
paylaştınldı. En iyi müzik dalındaki Altın Portakal,
"Soğuk Gecder" filminin müziğı ile Mazlum
Çimen'e verildi. En iyi yardımcı kadın oyuncu
ödülü Osman Sınav'ın TRT için yönettiği
'KSerilla" filminin oyuncusu Tomris Oğuzalp'e, en
iyi yardımcı erkek oyuncu ödülü ise Bikct İlhan'ın
yönettiği "Sokaktaki AdanT fîlmindeki rolüyle
IMustafa Avlaran'a verildi. En iyi laboratuvar
ödülü ise Şafak Stüdyosu'nun oldu. Jüri kararlan
genellikle tutarlı bulunulurken, festivalde öne
çıkan iki film "Böcek" ve "AşkÖKimden
Soğuktnr"un. festivalin film ve yönetmen dalında
ödülleri paylaşması, bu yıl jürmin seçiminde de
isabetli davranılrJığmı gösteriyordu. Festivalin,
uluslararası kısa film ve video dalındaki ödülleri
ise bugün açıklanıyor.
Nobel Edebiyat Ödülü bugün açıklanıyor
STOCKHOLVI (Cumhuriyet) -
1995"in Nobel Edebiyat Ödülü bugün
açıklanıyor. Genellikle ekimin sonlannda
ya da kasımın ilk perşembesı açıklanılma-
sına alışılmış olan edebiyat ödülünün er-
kene alınması şaşırtıcı oldu. Resmen hiç-
bir ipucu verilmediyse de lsveç Akademi-
si'nin Nobel Koınitesi'ne yakın bazı ya-
zarlar. lngıliz yazar Salman Rüşdü'nün
adınıanıyorlar. ts\eç Akademisi. Hintkö-
kenli yazann Humeyni'nin fetvasına çarp-
tırılmasından sonra tavır almakta oyala-
nınca bazı üyeler tarafından eleştirilmış-
ti. Adının açıklanmamasmı ısteyen bir ya-
zar. "lsveç Akademisi'nin her türlü kök-
tendinciliğe karsı. yazma özgürlüğünü ko-
rumak için tav ır alnıasının zamanı gelmiş-
irddi
Öte yandan. yine doğrulanmayan. ama
kulağa ilginç gelen bazı söylentilere göre.
Yaşar Kemal \e bu yıl ilk kez Isveççede
yayımlanan Melih Cevdet Anday da aday
gösterilenler arasında. Sürgündeki Çinli
şair Bei Dao ve Portekizli yazar Antonio
LoboAnhınes. Nobel Edebiyat Ödülü"nün
en güçlü adayları arasında. Dao'nun şiir-
leri. geçen günlerde Nobel Akademisi
üyelerinden Goran Malnıqv ist tarafından
Isveççeyeçev rıldı. Ancakotonteler,geçen
yılın Nobelli yazarı Kenzaburo Oe'den
sonra. 1 milyon dolarlık ödülün bu yıl da
bir Asyalıya gitmesinin pek mümkün ol-
madığını söylüyorlar. Fransız yazar Nat-
halkSarraute'nin. Isveçli entelektüellenn
Fransa'nın nükleer denemelerine göster-
dikleri tepkı göz önüne alınırsa ödülü al-
ma şansı neredeyse yok gibi. Son kitabı
"Roman Sanatı'nı Fransızca kaleme alan
Milan Kundera'nın da vine aynı nedenle
Nobel'i alması olası görünmüyor. Salı gü-
nü yayımlanan Reuter ajansının bir habe-
rinde ise Salman Rüşdü'nün bu yılki ödü-
lü alacağı tahmin ediliyor. Bu konııda ls-
veç Akademisi'nden herhangi bir yorum
yapılmadı.
KralGnstav 3,1 ^89 yılında lsveç Aka-
demisi'ni kurarken tsveç dilinin zengin-
leştirilmesi amacını hedeflemişti. Kuru-
mu, Academie Français çizgisinde bir kül-
tür enstitüsüne dönüştürmek isteyen Gus-
tav. dilbilim çalışmalanna büyük önem ve-
riyordu. Hatta, bunun için akademinin
kendine ait bir sözlük yayımlaması için
çalışmalara başlamasını emretmişti. O ta-
rihten bugüne yaklaşık 200 yıl geçti: ama
ne gariptir ki lsveç Akademisi'nin hâlâ
düzenli yayımladığı bir sözlüğü yok. Dil-
bilimsel çalışmalann yanı sıra akademinin
şiir ve oratoryo alanında nitelikli yapıtlar
arasında bir yanşma düzenlemesini de is-
temişti Kral Gustav. Işte o gün bugündür
lsveç Akademisi. başta Nobel olmak üze-
re pek çok ödül dağıtıyor. Royal Prize,
Drama Prize, Finland Prize. Svvedish Lan-
guage Prize bunlardan yalnızca birkaçı...
Nobel Seçici Komitesi üyelen, yaptık-
lan çalışmadan dolayı para almıyor; an-
cak. kimi zaman bir plaket, kimi zaman da
gümüş bir tabakayla ödüllendiriliyorlar.
Şair ve akademisyenlerden oluşan komi-
te. kadın yazarlan yıllar boyunca ödüle
değer bulmadı. 1966 yılında, bu gizli ku-
ral yıkıldı ve Isveçli kadın yazar Nelly
Sacrıs. Nobel'i aldı. Şimdiyse, komitede 4
kadın üye bulunuyor ve ödül alan kadın
yazarlann sayısında son iki yıldır gelişme
gözleniyor. ("93"te Nadine Gordimer.
'94'te ise Toni Morrison Nobel ödülünü
kazandı.) Nobel Seçici Komitesi. eleştiri-
lemez bir kurum olma özelliginı çoktan yi-
tirdi. Eleştirıler. komıtenin bürokrasiye
düşkünlüğü ve politik anlamda tarafsız ol-
madığı noktasında odaklanıyor. Kapalı ka-
pılarardında verilen kararlar. kimin neye
göre seçildiğinin hâlâ netlik kazanmamış
olması ve galiba en önemlisi de komite-
nin kararalırken ıddia ettığinin aksine. po-
litik seçimler yapması...
lsveç Akademisi. bunca eleştiriye rağ-
men. dünva yazınında hâlâ önemli bir ye-
re sahip. lsveç. herkesin en az iki yaban-
cı dil konuşabildiğı. daha iyi egitim almış
kışılerin ise 4 dili anadili gibi bildiği bir
ülke. Dünva okur yazarlık oranında ilk sı-
rada olan ısveç'in. dünya yazınında sahip
olduğu konum rahatlıkla anlaşılabilir.
Akademi. bu anlamda çok titiz bir politi-
ka izliyor. Az bilinen dillerde yazan yazar-
lar söz konusu olduğunda uzman kişılenn
görüşlerine başvuruluyor ve bu yapıtlann
lngılizceye çevrilmesi sağlanıyor.
Gelelim. dünya yazınının 1901'den be-
ri verilen önemli ödülüne ilişkin birkaç
ufak tarihsel bilgiye: Nobel Edebiyat Ödü-
lü sahibi ülkeler arasında. 12 ödülle Fran-
sa başta geliyor. 2. sırada ABD. 3.sıraday-
sa lsveç geliyor. Belçika. Kolornbiya, Mı-
sır. Nıjerya. Finlandiya. Guatemala. Hin-
distan, lzlanda ise bugüne dek tek ödül al-
dı. Ödülü kazandıktan birkaç dakika son-
ra ölen Isveçli yazar Erik Axel Karlfeldt
ise sanınz Nobel tarihınin unutulmaz "va-
ka^lanndan birıne böyielikle imzasını at-
mış oldu. 35 yıl boyunca hiç ödül alma-
yan. son 20 yıldır ise 11 ödülle atağa ge-
çen ülkenin hangisi olduğunu kestirebili-
yor musunuz? Yanıtı biz verelim: Ameri-
ka. Bugüne dek. Nobeli iki önemli yazar
reddetti: Sartre ve Pasternak. Sartre. ödü-
lü kendi nzasıyla geri çevirirken Paster-
nak. Rus hükümetinin baskılarına boyun
eğmek zorunda kaldı. Bir ek bilgi daha:
Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan son
tiyatro yapıtı, Samuel Beckett'a ait.
yatırmayan yapımcılar"dı. Bu yapımcılar.
sanatçının hakkını vermemekle ve sanata
ihanet etmeklekalmıyor. "Kuşmukondu-
racağız? Nasılsa miDetgelipsejTediyor'* di-
yorlardı Muharrem Gürses'e göre. Tabii
sinemanın ölümüne sebep olan başkaları
da vardı Eşref Kolçak'a göre; "sansürde
filmleri kesip bicen. sinemanın 's'sini bil-
meyen kisiler" v e de "Türk halkının örf \e
âdetlerine av kın filmler yapanlar".
Günün ikinci oturumunda ise "Türksi-
nemasında rejisör-senarist ilişkileri" tartı-
şıldı. Jün üyesı Prof. LnsalOska\,Türk si-
nemasmda "masal geleneği"'nden 60'lı yıl-
larda toplumsal gelişme ve demokratikles-
meye bağımlı olarak gerçekçi bir sinema-
nın doğuşuna ve ondan da 80'li yıllarda
egemen olan magazinci bakışın. dünyayı
ampirık olarak algıiama tavnnın sonuçla-
rma uzanan bir panorama çtzerek Türk si-
nemasının bugün içinde bulunduğu koşul-
lan yorumladı. Sevim Okyay'ın yönettiği
tartışmada senorva yazarı Bülent Oran,
"Benim iliskim yapımcılaria oldu, vönet-
menlerin egemen olduğu dönemde çalıs-
madım. Bu yüzden yönetmen-senarist iKş-
kisinden söz edemem"diyerek susmayı
yeğlerken Ze>nep Avcı ve Yddınm Tür-
ker. Türk sinema sektörünün genel sorun-
ları çözümlenmeden bu ihşkınin saglıklı
bir temele oturmasınm olanaksızlıgı nok-
tasında birleştıler. "Yeni" Türk sineması
konusunda da farklı yaklaşımlar görülü-
yordu. Yıldırım Türker. yeni filmlerimi-
zin "çokkonuştugunu", "sinemadilinefaz-
la güvenmedikJerini" söv lerken YusufKur-
çenli eskı ve >eni sınemamız üstüne tutar-
lı bir yorumlaaçıklamalargetiriyorve "ye-
ni sinemanın doğnı volda" olduğunu söy-
lüyordu. Tabii kı ızleyiciler açısından bu
yoruma karşı çıkan yönetmen. yapımcılar
oluyordu. Yılların yönetmeni Hulki Saner.
"Eski filmlerin hangisinin iyi okluguna 20
nıilvon karar veriyordu. Şimdi birkaç kişi.
üç beş yazar karar \eriyor" dıyerek tepkı-
sini dile getıriyordu.
Falez Otelı'nin dolu salonundan (Istan-
bul Festivalı'nin söyleşileri neden ilgi gör-
müyor? Üzerinde düşünmek gerekmez
mi?) çıkarken iyi ki Antalya'dayız ve iyi kı
eski ile yeniyı buluşturan. birlikte düşün-
me olanağı yaratan böy le bir organızasyon
var dıye düşünüyoruz hepimız Bakalım.
yarın neler getirecek lıayatımıza?
Festivalde 4. gün. Erol Taş filmlen gös-
terısinin ardından Erol Taş üstüne bir söy-
leşi düzenleniyor. Hemen tüm programlar
gibi bunun da yeri ve saati degiştigi için
dınleyicilerin çoğu yakalayamıyorbu söy-
leşiyı. Ardından gelen "Türk Sinemasın-
da Rejisör-Oyuncu llişkisi" başlıklı söyle-
şi ise daha şanslı. Bu da tıpkı dünkü "Re-
jisör-Senarist" ilişkisi üstüne söyleşi gibi
eski-yeni. okullu-alaylı çatışması üstüne
odaklanıyor. Mahir Günşıray ve Mehmet
Aslantuğ gibi genç kuşağın iki başanlı
o) uncusunun yanında Tunca Yönder ve
Erden Kıral, yönetmenleri temsil ediyor.
Fıkret Hakan ve Hulki Aktunc da salon-
dan katılıyorlar tartışmaya. Fikret Hakan.
duygusallığın agır bastığı konuşmasında
oyuncuyu önemsemeyen genç yönetmenle-
re çatıyor. Sinemanın temelini oyuncunun
oluşturdugunu sa\ unuyor. Bu arada Dokuz
Eylül Üniversitesi'nden gelen bir ögrencı-
nin okullan savunması üzerine tartışma iyi-
ce gerginleşiyor.
Akşamki tartışmanın konusu ise "Sine-
ma Devlet İlişkileri" Bizim yönettiğimiz
bu söyleşide Prof. Oguz Onaran, Sabahat-
tin Çetin. Tunca Yönder ve Erden Kıral
dünyadaki ve ülkemizdeki gelışmelen an-
latıyorlar. Çoğunluk Türkiye'de özerk ola-
rak çalışacak bir "sinema kurumu'nun (ya
da 'ulusal sinema merkezi') kuruimasının
gerekliligi üzerinde birleşiyor. Tunca Yön-
der ise devletın sınemacılan özgür bıraka-
cağından çok kuşkulu. Aramızdaki en ka-
ramsar konuşmacı olarak gelecegın. sine-
ma-devlet ilışkilerinden çok. televizyon
ilişkilerınde yattıgını savunuyor.
Çarşamba gününün programında ise "si-
nema okullan" üstüne bir tartışma var. Iz-
mir Dokuz Eylül. Eskişehir Anadolu. lstan-
bul Marmara ve Mimar Sinan üniversitele-
rinden bireröğrenci Prof. Oğuz Onaran'ın
yönetıminde sinema egitiminin sorunları-
nı tartışıyorlar.
Öğleden sonra Antalya Fuar Alanı'nda
inşaatı süren Kültür ve Sanat Merkezi'nin
tanıtım kokteyli var. Burada Onat Kuriar.
Belgin Doruk Sadri Alışık adına oluşturu-
lan ödül plaketlerı veriliyor. (Onat Kutlar
adına konulan ödül plaketinin bana venl-
mesini isteyen sevgili Filiz Kutlar a benı bu
onura layık gördüğü için teşekküredenm.)
Bu arada sürpriz -ve isabetli- bir kararlajü-
ri, kararını basına açıklıyor. (Biz bu satır-
lan yazarken henüz bu açıklama yapılma-
dı. ama sanırım baskıya yetiştirebileceğiz
sonuçlan.) Günün devamında "TürkSine-
masında Kamera-lşık İlişkisi" üstüne bir
söyleşi ve ardından son üç filmin açıkhava
sinemasındaki gösterısi var. (Havanın çok
soğuk olmamasını dilemekten başka ne ge-
lirelimizden.) Siz bu satırlan okurken fes-
tival son gününü yaşıyor olacak. Sinema
okullan üstüne söyleşiler yapılırken kısa
film gösterileri tüm hızıyla sürecek ve
"Türk Sinemasında Kadın" başlıklı bir
söyleşi düzenlenecek. Türk sinemacılan ise
sonuçları almış olmanın rahatlığı içinde ak-
şam Aspendos'ta yapılacak kapanış töreni-
ne katılacak.
Evet ülkemizin bu en büyük (400'e ya-
kın konuğu. yaklaşık 220 filmlik programı
ile en büyük olma özelliğini kazanıyor) fes-
tivali umalım ki gelecek yıllar "en önemli"
olmanın kapısını aralar. Festivalin bu yılki
çizgisini daha da gelişerek olgunlaşarak
sürdürdüğü takdirde bu da ulaşılamayacak
bir hedef gibi görünmüyor. Bu yılki festi-
valin temel sorunu ise filmlerin niteliği idi.
Ne yazık ki birkaç film dışında filmlerin
çoğu tahammül smırlannı zorluyordu. Te-
mel sorun hemen hepsinin saglam bir se-
naryodan yoksun olmalan ve büyük çoğun-
luğunun anlatım açısından çağdaş sinema-
nın çok uzağında kalmalan idi. Dün gece
izlediğimiz Ya\iız Ozkan'ın "Bir Kadının
Anatomisi" yönetmenin meslek yaşamm-
da hazin bir durak olarak nitelenebilir an-
cak.
HüKa Avşar, L'ğur Polat, Mehmet .\slan-
tuğgıbi oyunculann çabalan filmı kurtar-
maya yetmiyordu ne yazık ki. Festivalde
izlediğimiz filmler vejürinın kararlan üze-
nndeki düşüncemizi bir başka yazıya bıra-
karak bu günkü yazımızı noktalayalım
dilerseniz.
IŞILDAK VE YELPAZE
ATİLLA BİRKİlE
Nesin'in Yapıtlarından Biri
Mektup bizde genellikle yaygın olmayan bir tür.
Özyaşamöyküsü de öyle. Ataç ile Salâh Birsel'i
saymazsak günce türünden de söz edemeyeceğiz
nerdeyse. Kuşkusuz bunlar hiç yok değil, ama 0 ka-
dar az ki. ne yaygınlığından söz edebiliyoruz ne de
edebiyata olan etkisinden.
Oysa ki bu tür yapıtlar, yani mektuplar, özyaşa-
möyküleri, günceler bir yazarı tanımada, onun ge-
rek yapıtlarının inceliğini gerekse de iç dünyasını ta-
nımada bulunmaz kitaplardır. Batı edebiyatlarında,
bu tür yapıtlar oldukça yaygın. Özellikle de mek-
tuplar.
Mektuplar söylenilmeyenlerin, söylendiği yazı
odaklarıdır. 'G/z'in yazıyla açığa çıktığı edimlerdir.
Yüreğin, olanca yalınlığı ve korkusuzca ortaya kon-
duğu anlardır çoğu. Birer duygu selidir. Birinden
ötekine doğru coşarak akan bir sel. Özeilikle de ya-
zarların sevgililerine yazdıkları mektuplar...
Bir yazarın ruhunu kavramada ne kadar önem-
liyse mektuplar, yaşamöyküleri ya da günceler, dö-
nemin atmosferini de yansıtmakta 0 kadar önem-
lidir. Büyük yazarların mektupları denilebilir ki tari-
hin -bazen toplumsal, bazen edebiyat tarihinin- öz-
nel bir kesitidir.
•
Aziz Nesin bu türler için, 1983'te Düşün Yayın-
cılık'ın okurlarına yazdığı mektupta şöyle diyor:
"Mektuplan, anıları, günceleri, özyaşamöyküle-
ri, yaşamöyküleri, o kişilerin iç dünyaiannı bize açar
ve böylece tutkulannı, yaratıcılıklarının etkilerini,
esinlerini ve nedenlerini öğrenmemize yardım eder
ve bunları bilince de 0 yapıtlan daha iyi, daha doğ-
ru ve derinden yorumlayarak değerlendirerek an-
lanz."
Düşün Yayınevi. Aziz Nesin ile Kemal Tahir'in
1957 yılında birlikte kurduklan bir yayınevi. Bu or-
taklık ancak bir-iki yıl sürüyor. Ardından Aziz Ne-
sin, 1962'de yeniden yayın yaşamına başlıyor; ne
var ki bir "talihsizlik"\e bu yayın serüveni de nok-
talanıyor:
"... Düşün Yayınevi'ni, bilinen inatçılığımla, ye-
niden kurdum. İkinci kez kurulan Düşün Yayınevi
kısa sürede büyük gelişme gösterdiyse de nasıl ve
nerden çıktığı anlaşılmayan biryangınlayandı. Ya-
yınevi sigortasızdı. Çok büyük birbirikim kül oldu."
(Belli ki Aziz Nesin ömrü boyunca bu 'yangın lar-
dan bir türlü kurtulamamış!)
Düşün Yayıncılık 1983'te -bir anlamda- üçüncü
kez kurulup yayın yaşamını üçüncü kez sürdürü-
yor. Bu kez Aziz Nesin gönüllü danışman, yayıne-
vinin sahibiyse küçük oğlu Ahmet Nesin.
•
Düşün Yayıncılık'tan, mektup, özyaşamöyküsü,
yaşamöyküsü, günce vb. türlerde dünyaca ünlü
yazarların yapıtlan yayımlanıyor.
Örneğin mektuplar dizisinde yer alanlar arasın-
da Goethe, Rilke, Zvveig, Heine, Baudelaire,
Joyce, Kafka, Lavvrence, Freud, Mallarme, He-
mingvvay, Einstein gibi ünlü yazarlar ve bilimkişi-
leri var (Aziz Nesin-Ali Nesin mektuplaşmaları da
bu dizide yer alıyor).
Bu türlerde kitap yayımlamak oldukça tehlikeli.
Tabii ki f.icari anlamda bir tehlike. Çünkü bu tür ki-
tapların satışlan genellikle sınırlı. Zaten Aziz Nesin
de "Kitaplarımızın az satacağını biliyoruz" diyor.
Yararlı bir kültür ediminin gerçekleştirileceğine
ilişkin herhangi bir kuşkusu yok. "Az satsın, ama
'sağlam' ürünler ortaya koyalım" düşüncesinin al-
tını çiziyor.
Nitekim yayınevinin en ilginç (ve önemli) kitapla-
nndan biri olan Sofiya Tolstoyvn Güncesi on yıl ön-
ce yayımlanmasına karşın hâlâ birınci basımını tü-
ketememiş. Ünlü yazar Tolstoy'u bir başka boyut-
tan görmek olanaklı...
Eşi Sofiya Tolstoy'a gelince: Kimilerine göre
Tolstoy'un esin perisi ve olağanüstü bir eş; kimile-
rine göre ise kocasının amansız düşmanı ve ona
yaşamı zehir eden bir despot...
Yayınevinin son kitabı ise Einstein'ın -isviçre'de-
Polytechnikum'da okurken âşık olduğu, evlendiği
(bu evlilikten iki erkek çocuk dünyaya gelir) ve da-
ha sonra boşandığı, sınıf arkadaşı Mileva Maric ile
birbirlerini tutkuyla sevdikleri dönemdeki mektup-
lan içeriyor: Einstein-Mileva Mektuplaşmaları.
•
Düşün Yayıncılık, Aziz Nesın'den okurlara kalan
bir kalıt. Bir anlamda, yüz onu aşkın yapıtlarından
biri. Nesin'in adına yakışır bir özenle yayınını sür-
dürmesini dileyelim...
Kültür Bakanı Ismail Cem
Diyarbakır'da
Kültür Ser\isi - Kültür Bakanı tsmail Cem, Kültür
Bakanlığı tarafından Doğu ve Güneydoğu
Anadolu'daki kültür zenginliğini eksen alarak
olusturan geniş kapsamlı birprojenin ilk adımını
Diyarbakır'daattı. Bölgenin uzun vadeli kalkınmasına
kültürturizmi aracılığnla katkı sağlamayı amaçlayan
proje kapsamında ilk olarak Diyarbakır'ın tarihi
surlannın onanmı gerçekleştirilecek.
Caz Festivali'nde bugün
Kültür Senisi-Akbank 5. Uluslararası Caz
Festivali'nde bugün Sabancı Center'da "Sheila Jordan
Quartet" konseri saat 20.00'de gerçekleştirilecek.
Festival kapsamında yann Resim \e Heykel
Müzesi'nde saat 18.30'da "Alex Von Schlippenbach"
ve saat 21.00'de "•Matthevv Shipp & William Parker"
konserlen gerçekleştirilecek.
Çağdaş Yaşam ödülü
Kültür Senisi - Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği
Bakırköy Şubesi. her yıl bir sanat dalında olmak'üzere.
Türkiye genelinde, ödüllü bir yanşma düzenleyecek.
Ulusal tiyatronun gelişimine katkıda bulunmayı ve
yoksul çocuklara verilen eğitim bursuna kaynak
sağlamayı amaçlayan yarışma, bu yıl tiyatro alanında
olacak ve Aziz Nesin adına gerçekleşecek.
İstanbul Universitesi Öğrenci
Şenliği
Kültür Servisi - İstanbul Üniversitesi Öğrenci Kültür
Merkezi. 7 ekim cumartesi günü tstanbul Üniversitesi
Öğrenci Şenliği düzenliyor. İstanbul Üniversitesi,
rektörlük ön bahçesinde düzenlenecek şenlikte,
resitaller. halk müziği. caz ve rock konserleri.
edebiyat. arkeoloji. ebru. resim. fotoğraf ve kitap
sergileri. tiyatro gösterileri yer alıyor. Şenlik
kapsamında. saat 17.15'te Mare Nostrom. saat
18.00'de Mo&ollar birer konscr verecek.