Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3EKİM1995SALI
OLAYLAR VE GORUŞLER
Emperyalizm, Dün ve Bugün...
Devlet. açlıktan kıvranan memuruna ve işçisine üç kuruşluk
zammı *'IMF izin vermiyor" diye yapamıyorsa.. bunun nedeni,
Batı emperyalizminden (ve onlann yerli ortaklanndan) başka
bir şey değildir.
Prof. Dr. ÇETİN YETKİN
K
endilerine nedense **ay-
dın" denen kimi okur ya-
zarlanmızın yazıp çiz-
diklerine bakınca sanı-
yorsunuz ki. artık emper-
yalizm tarihe kanşmıştır,
bitmiştır. Dahası. bunlara göre. dün insan-
lığın kanını canını emip sömüren emper-
yalistler. nasıl olmuşsa olmuş, dünden
bugüne insan haklannın sayunucusu. ko-
ruyucusu kesilivermişler. Üstelik insan-
hk artık bir bütünmüş, küreselleşmişmiş!
Özgürlük. küresel olacakmış... Bunun da
yolu. uluslararası serbest piyasa ekono-
misinden geçermiş. Uygar Batılılar. yer-
yüzünde insan hak ve özgürlüklerinin
bekçisi. güvencesi oluvermişler. Kimi
yorumcular da televizyon ekranlanndan
toplumu koşullandırarak diyorlar ki, özel-
leştirme ve demokratikleşme. bir madal-
yonun iki yüzü gibi imiş!.. Bu arada da
Batılı devletlerin PKK"ye karşı yürütü-
len savaşımı baltalamak için art arda yap-
tıklan girişimler. bizim insanlık dışı dav-
ranışlanmızın sonucu. onlann da insan-
lıklannın bir gereği gibi gösteriliyor. Bu-
nunla da yetinilmiyor: Çoğunlukla aynı
çevreler, laikliğe saldınyor, 2. cumhuri-
yet savını ortaya atıyorlar.
Yanlış anlaşılmamak için hemen şunu
belirteyim: Ülkemizde insan haklan. sis-
temli bir bıçimde çiğnenmektedir. de-
mokrasi yerine oligarşiyi andıran bir sis-
tem yürürlüktedir... Bunlar,doğrudur. Ne
ki. serbest piyasa. özelleştirme.. ile ve
hele Batılı devletlerin içişlerimize kanş-
malan ile bu durumun düzeleceğini san-
mak, tam biraymazlıktır. Tümüyle tersi-
ne. serbest piyasa ekonomisi ve özelleş-
tirmenin başanlı olabilmesi için insan
haklannın hiçe sayılması ve anti-demok-
ratik bir rejim gereklidir.
Başlangıçta Ingiltere ile imzalanan. ar-
kasından öteki Av rupa dev letlerinin de ka-
tıldığı 1838 Ticaret Anlaşması'nın so-
nuçlan ile ülkemizdeki bugünkü uygula-
malan karşılaştırmak. bu konuda bize bir
fîkir verebilir. Aradan 150 yıldan fazla za-
man geçmiş bulunuyor, ama olup biten-
ler, özünde aynıdır. O gün nasıl Osman-
lı ülkesi, Batı'nın açık pazan durumuna
getirilmişse devletin elindeki işletmeler
nasıl yabancılara peşkeş çekilmişse. ül-
kede sanayi adına ne varsaTürklerin elin-
den çıkmış ya da çökmüşse, Türk halkı
nasıl yoksulluğa sürüklenmişse.. bugün
de öyle! Asıl önemlisi, Osmanlı devleti.
bugünü pek de andmr bir yapıya bürün-
dürülürken devletin hiç de demokratik-
leşmemiş olmasıdır.
XIX. yüzyılın Batılı dev letlerinin em-
peryalist olmadıklannı bugün artık kim-
se ileri sürmüyor. O halde anımsayalım:
1838 Gülhane Hatt-ı Hümayunu yaban-
cı devlet elçilerine okunmuştu. 1856 Is-
lahat Fermanı. Avrupa devletlerini mut-
lu kılmak içindi. 1876 Anayasası'nın ha-
zırlanışına bu devletlerin elçilerı de ka-
tılmışlardı. Anıaç. OsmanlıgaynmüsBm-
leri'ne daha çok hak v e özgürlükler tanın-
ması. genişletilmesiydi. Bugün de anaya-
samızdaki değişiklikleri aynı dev letler is-
tiyor diye yapıyor ve ne iyi işler yaptığı-
mızı hemen kendilerine bildiriyoruz. Iş
bununla da kdlmıyor. neler yapmamız
gerektiğini onlar bize bildiriyorlar Ve yi-
ne aynı devletler, bu kere de PK.K'lilerin
ve yandaşlannın hak ve özgürlüklerinin
peşinde. Dün Osmanlı gaynmüslimleri,
bugün PKK. ve yandaşlan! Öte yandan.
Osmanlfdaki bu gelişmeler. Düyun-u
Umumiye ile bütünleşmis.ti. Bugün IMF
ile. Osmanlı gayrımüslimleri ıse Batfnın
işbirlikçilerivdiler. Bugün de PKK ve
yandaşlan aynı işlev i görüyorlar.
XIX. yfizyıl boyunea...
Pekiyi. Anadolu Türk halkının hakla-
rı veözgürlükleri.buBatılı uygarlıkların
akıllarına neden hıç gelmiyordu1
' O Ana-
dolu Türklen ki. açlıktan kırılıyor. kıtlık
nedeniyle topluca ölüyorlar, açlık onla-
ra hayvan leşlerini gömüldükleri yerler-
den çıkartıp yedirtiyordu. Cepheden cep-
heye savaşa sürüklenenler de yalnız on-
lardı. Çünkü Osmanlı Hıristiyanlan. as-
kerlik yükümlülüğünden genelde bağışık
tutulmuşlardı. Bu durum. Sevr Antlaş-
ması'na değin böyle sürüp gidecektir.
Tarihin sayfalannı şöyle ücundan bile
aralamış olanlar bilirler ki. bugün Batı-
lılann varlık içinde yüzmelerinin nede-
ni. tüm dünya halklarını kan ve ateşle
ezerek sömürmüş olmalandır. Bugünkü
uygarlıklan. vahşet üzerine kuruludur.
Ancak. II. Dünya Savaşı'nın bitiminde sö-
mürülen halklarda görülen genel uyanış
üzerine. çoğu yerde vöntem değişikliği-
ne başvurarak borçlandırma. dış yardım.
uluslararası finans kapital kuruluşlan vb.
aracılığı ile sömürülerini daha az doğru-
dan sördürmek yoluna saptılar. Fakat. bu
yöntemin de tepkileri doğuracağını bili-
yorlardı. Yapılması gereken şey. hedef
üikelerin insanlannın beyinlerini yıka-
yarak onları kendi istekleri ile sömür-
mek, ama bu sömürüyü gözlerden daha
iyi saklayabilmek için de sömürmek için
bile nazlanır gözükmekti. Benzetmeyi
bağışlayın ama. durum şunu andırtyor: SÖ-
mürülecek ülkey i bir kadına benzetelım;
önce emperyalıstler bu kadının zorla ır-
zına geçtiler. sonraki dönemde kandıra-
rak. Şimdi ise, o kadını öyle bir duruma
getirdiler ki. o âşık oldu onlara. Bizdeki
uluslararası serbest piyasacılann. özellcş-
tirmeierin, kiireselleşmecflerin -eğer bilinç-
li bir biçimde ülkelerini vabancılara peş-
keş çekmivorlarsa- içine düştükleri du-
rum budur.
Bu açıdan bakılınca. gerçekte. insan
haklannın en başında gelen insanın insan-
ca yaşama hakkını, Batılılann hiçe say-
dığı bütün çıplaklığı ile ortaya çıkar. Eğer
bugün ülkemizde işsizlik. yoksulluk var-
sa. küçük sanayi kuruluşlan birbiri ardı
sıra kapanıyorsa, Türkiye tüm dünyada dı-
şanya gereksinim duymadan kendi ken-
dini besleyecek birkaç ülkeden biri iken
artık dışandan besin (gıda) maddeleri alır
duruma gelmişse. devlet açlıktan kıvra-
nan memuruna ve işçisine üç kuruşluk
zammı "IMF izin vermiyor*' diye yapa-
mıyorsa.. bunun nedeni, Batı empervaliz-
minden (ve onlann yerli ortaklanndan)
başka bir şey değildir. Batılılann msan hak-
lannı ağızlanna alabiimeleri için ilk yap-
malan gereken şey, dünya halklannı sö-
mürmekten vazgeçmeleri olmalıdır.
Dün gaynmüslimlerin hak ve özgürlük-
leri diye diye Osmanlı devletini parçala-
dılar. Bugün, kısa vadede ve somut ola-
rakyapmakıstediklen şey. Kuzey Irak'ta
bir Kürtlereliyle Kuveyt benzeri bir dev -
lei yaratmak ve giderek bu uydu devle-
tin sınırian içıne Türkiye topraklannın bir
bölümünü katmaktır. Türkiye'nin bunuen-
gellemesini önlemek amacı ile de insan
haklan teranesi, ideolojik bir silah olarak
kullanılmaktadır. Batılılann. bölücü. ço-
cuk katili PKK militanlannın özgürlük-
lerini gündemin ilk maddesi yaparken öl-
dürülen bu çocuklann yaşam haklannı
akıllanna getirmemelerinin nedeni bu-
dur. Hiç kuşkunuz olmasın, onlara petrol
depoluğu yapan Suudiler. Türklerin ka-
falannı keseceklerine Kürtlerin kafalan-
nı uçursalardı, Türkiye"deki bölücü Kürt-
lerin koruyucu meleği rolündeki Batılı-
lar. yıne de seslerini çıkannazlardı.
Bilmek gerekir ki, uluslararası serbest
piyasa ekonomisi, kiireseUeşme aldatma-
caları da son model sömürgeciliğin rada-
ra yakalanmav an uçaklanndan daha çok
önem verdikleri modern silahlarıdır.
Kuşkusuz. insan haklan! Sonuna kadar
ve herkes için! Açlıktan kıvranan işçi
için. memuriçin. Hastanelerin kapılann-
da ölen yoksullar için. Topluca yakılarak
öldürülen insanlarımız için. En başta da
beşiklerinde hunharca öldürülen bebek-
ler için! İnsan haklannı böylesine isti-
yorsak, önce emperyalizmin ne olduğu-
nu kavramamız gerekir.
ARADA BİR
MUHAMMET DAFİ Emekli Vaiz
Şeriatın Mantığı Yoktur...
Bu gazetede çıkan "Şeriat, Hukuk Değildir" baş-
lıklı yazımda (1 Şubat 1994), şeriatın neden hukuk
olmadığını açıklamaya çalıştım. O yazıyı okuyan
değerli bir hukukçumuz, Kuran çevirileri ve yo-
aımlan yapan bir dinbilimciye o yazıda geçen açık-
lamalara katılıp katılmadığını sormuş. Dinbilimci,
"Katılıyorum. Şeriat, özünde insanı ve insan hak-
lannı içeren günümüz demokratik hukuk anlayı-
şıyla bağdaşmaz" demiş. Bunu kendisini, kendi-
si gibi din bilginlerinin neden söylemediklerini so-
runca da "Biz din adamlan kitaba bağlı, inanmış-
lar olarak çalışınz. Aklımızdan, bilgilerimizden çok
inancımızı tartışır, inanç yo'uyla elde edebildikle-
n'mizi düşünür, yorumlanz". yanıtını vermiş. Bunu,
iki arkadaşımla bana anlatan o değerli hukukçu-
muz: "Bu, nasıl mantık" diye yakınıyordu.
Ona şeriatın mantığı olmadığını söyledim. Daha
başından şeriat, akıl kurallan, birtakım deney ve
gözlemlerie elde edilen veriler üzerine değil, tama-
men hevaiyyat üzerine oturmuş, hevaiyyat üzerin-
de meşk etmiştir. Mutlak inanca dayandığı, mut-
lak inanç ve mutlak ibadet dışında eylem ve dü-
şünceye hak tanımadığı için de ne kural üretebil-
miş, ne de kurumlaşabilmiştir. Bugün hiçbir Islam
dinbilimcisi, sağlıklı bir şeriat sistematiğinden söz
edemez. Çünkü yoktur. Çünkü şeriat, tarihinin hiç-
bir döneminde akıl ve mantık ölçülerine değer ver-
mediği gibi akıl ve mantık ölçüleriyle ayakta dura-
bilecek, genel geçeriik oluşturabilecek ne bir de-
ğer yargısı oluşturabilmiş, ne de zamana dayanık-
lı ahlaksal, insansal kurumlar üretebilmiştir. Onun
içindir ki Islama inanmış toplumlar, Islam ülkeleri
dünyanın heryanında çözüntü ve çözümsüzlük için-
de bugün. Islamın kaynağı sayılan ülkelerde bile
şeriat bugün Şurta (din zabıtası) ve Mutavva (ci-
hat-i askeri) zoruyla uygulanıyor, ayakta durabili-
yor. Birtakım akılsal ölçünler içeren, kendine öz-
gü mantığı ve uygulama soluğu katacak bir siste-
matiği olmadığı için her topluluk, her tarikat, her
din adamı, hatta hatta her imam kendine göre bir
şeriatla çıkıyor karşımıza.
Çağımızda, başka başka toplumlardan değil,
kendi ülkemizde yüz din adamına "şeriat nedir"
diye sorsanız, yüz din adamından yüz çeşit şeri-
at tanımı alırsınız. Neden? Çünkü şeriatta geçerii
olan akıl ve mantıkla üretilmiş insansal normlar
değil, hevaiyyattır. Çarpıcı bir örnek: 1917'lerde Mı-
sır'daki EzherMedresesi, Kuran'ınTürkçeden baş-
ka her dile çevrilebileceğini, yalnız Türkçeye çev-
rilemeyeceği hakkında birfefva çıkarmış. Mehmet
Akif o ülkeye kaçtığında Kuran çevirileri yaptığını
duyan mollalar, söz konusu fetvayı gösterince du-
ralamış, yaptığı çevirileri de yakmak durumunda
kalmış. İşte şeriat mantığı bu. Bir de bizim tarihi-
mizde şeriatın en yetkili uygulayıcısı Şeyhülislam
Ebussuud Efendi'üen örnek: Ebussuud Efendi'ye
sormuşlar: "Vatan için çarpışan er kişi, düşmana
tutsak olur ve orada ölürse şehit sayılmak gerekir
mi? El cevap: Hayır". Ya, bir medresede din eği-
timi yapan suhte, akşam evine gelirken düşer ölür
ya da suda boğulursa şehit olmuş olur mu? El ce-
vap: Evet şehittir". Hangi mantık ve sistematik
kuralıyla açıklayacaksınız bu şeriat hükmünü? Şu
dillere destan faiz ve riba tartışmalanna bakalım.
Kuran tam 13 yerde faizi yasaklıyor ve lanetliyor.
Ama bugün bütün Islam ülkelerinde bankalar fa-
izle iş görüyor. Özal kardeşlerin Suudilerden Tür-
kiye'ye taşıdıklan "faizsizsistem"\n defoyası çık-
tı. "Faizsiz sistem" genel müdürlerinden biri, ga-
zetecilere dert yandı, "sistem işlemedi" dedi.
Şeriatın mantık dışı, çağdışı hükümleriyle başı
dönmeyen tek ülke Türkiye idi. Atatürk devrim ve
ilkeleri sayesinde ne hacca gidenin yolu kesiliyor,
ne namaz kılanın altından seccadesi çekiliyor, ne
de oruç tutanın ağzına su akıtılıyordu. Atatürk dev-
rim ve ilkelerinden verilen ödünler, henüz oluş-
makta olan değer yargılannı, kurumlaşmalan altüst
etti. Bulanık suda balık avına çıkan Atatürk düş-
manları, halk ve demokrasi düşmanlan hemen
saflaşıverdiler. Dini, şeriatı bilmeyen yöneticileri
dearkalannaalarakülkemizi.laik Türkiye Cumhu-
riyeti'ni şeriat düzenine dönüştürmek için kollan
sıvadılar.
Ama olmayacak. Şeriat Anadolu'da hiçbirzaman
yürümedi, Anadolu insanı şeriatı hiçbir zaman be-
nimsemedi. Bundan sonra da benimsemeyecek-
tir. Hele de demokratik bir düzende, laik ve özgür
birtoplum olmanın, laik ve özgür bir birey olmanın
tadını aldıktan sonra!..
TARTIŞMA
Çağdaş ülke olabilmek
G
erek Bosna"da
gerekse şu son
günlerde
gündemimizi
oluşturan
Suudi
Arabistan'da olup bitenler
gerçekten de akıl dışı bir
çağda yaşadığımıza dair
söylenenleri haklı çıkanyor.
Azınlık olanlara. mazlıım
olanlara çoğunluğun
mutlakiyetinden kaynaklanan
baskılar. milliyetçi, şoven.
köktendıncı akımlann
cumhurivetçı demokratik
yönetimlerin karşısında tercih
edilir duruma gelmeleri... vb.
gıttikçe küçülen bugünkü
dünyamızda her şevin yeniden
sorgulandığı ve tanışıldığı bir
dönetn olma özelliğıni
kazandırdı. Öyle ki akıl'dan
kuşku başladı. Aklın. akıl
yürütmenin toplumsal
özelliğı. öğrenılebilme
özelliği gerçek'e ulaşma
yolunda İmam
Gazzali'ninkine benzer bir
ınkârı getırdı akla karşı.
Modernlik sonrasını
yaşadığımız günümüz. bütün
bunlardan dolayı ırkçılığm.
etnik nefretin. kabileciliğin.
dinsel bağnazlığın egemen
olduğu. ınsanlan gelecek
adına biraraya topladıgı. ilgi
odakları aynı dogrultuda
toplanmış sosyal grupçukların
baskı güçleri oluşturmaya
ESF891
HÇOemsalsizdev kapasite30 değışık yıkama programı alternatiii. 14
« Etectrolux bulaşık makineteri şimdi mutfağınıza
Emsan tarafından Electrolux için üretilen özel olarak
tasarianmış Silver Series Tencere Seti ile birlıkte
geliyor.
• tkinci ödül
Tüm Electrolux ürünleri için 1 Peşin + 5 Taksit
veya 1 Peşin + 7 Taksrtte, çok uygun koşullarda
ödeme olanağı...
• Diğer ödüller
Daha az elektrik, su ve deterjan faturası
ödeyeceksiniz. Çamaşııiannız, bulaşıkiannız ve
çevreniz daha uzun ömürlü sağlıklı birtemizJiğe
kavuşacak. Siz zamanınızı yalnız mutluluklara
ayıracaksınız. Hepsi bu kadar değil...
• Ve sürpriz ödül ...
Electrolın bayilerinde, mutlaka uğrayın...
ESFM1 A
30 degışik yıkama programı.
14 setlık eşsız kapasite (IEC).
ESF662 A
7 yıkama programı.
12 setlık yıkama kapasitesi
ŞAnŞ ŞARTUM : Kampanyanz 23 EyKıl 1995 • 23 Eknjı 1995 anfler arasnda •
Daîia teslım şa-arnda- satn akj^r; cıhadar yetkılı satnlaimzıla hemen tes*r e d « e t o
Teslıma: esnasınoa KDV ve dığer veqı oranlanndakı değrşnlikler ve konaftlecek f* ver^ler
«yatlara aynen yanaO». Bu kampapya. Sanayi /e Tcaret Bakantğı'nca 2551994 tanM. 21940
say* Resmi Gaale'detan««en Taks», Kampaoyaı ve Kapdan Sabşbr Hakkmdalo üygdama
Esasbnna Dar TeMğ" hûMrtfcrre uygunflu. Taleoter stok danaklar dah*n* Karşlanacaktr.
II UCRETSİZ TUKETİd DArİJMÂ'SERVtSj'
,0800 2116032
Electrolux
"Beyaz Eşyada Dünya Lideri"
TARLABAŞI BUlVAfll NO 35 TAKSİM 80080 İSTANBUL TEL: 0.212. 293 10 20 FAX.: 0.212.251 60 94
başladıklan bir çeşit ortaçagın
karanlık döneminin
karaktenstiğini edindi.
(Doğu'da ortaçag döneminde
felsefi. düşiınsel anlamda bir
gelışmenin Batı'dakine koşut
düşen. 1200"lü yıllarda
Gazzali ve vezir
Nizamülmülk ile kesintiye
uğradıgı anımsanırsa. ortaçağ
döneminin yer
.vuvarlağımızda gerçekten
ortak özellikleri yansıttığt
kabul edılmelıdır )
Çağımızda önümüze çıkan
bütün bu olumsuzlukların
yine akılla a^ılabileceğıne.
toplumsal yapılarda \arolan
dinamik değişimlerin bunu
çabuklaştıracağına jnanmak
ıse demokrasının kendi içinde
tüm olumsuzluklan
aşabilecek çözümleri
ıçerdiğine inanmak demektir.
Halk kesimlerinin kendi
çıkarlarını kollayan.
gözleyen. temsilcılerini
denetleyebilen sivasal güçler
Jurumuna getirilmesi.
«,iğımız sorunlannın
üstesinden gelme
gayretlerinin özüdür. Bunun
olabilmesi Batı'da
bireyleşmeyi budayan
tüketim insanı ekonomik
insanı aşmayı: Dogu'da
cemaat toplumundan
özgürleşmeyi.
modernleşmeyı. kendi
lopragından yükselen bir
bireyleşmeyi varsayar.
Ülkemizde ise...
Demokrasinin gelişmesinin
önündeki engellen aşmayı.
toplumsal yapımızın
karmaşıklığının getırdigı
gerçekçi çözümleri cesaretle
uygulamayı, kökten
reformlarla eğitim ve kültürel
sorunlanmızın üzerine
gitmeyi. cesaretle
uygulamayı, kökten
reformlarla eğitim ve kültürel
sorunlarımızın üzerine
gitmeyi. dahası insanımıza
güvenmeyi gerektirmektedir.
Demokrasinin olmazsa olmaz
koşulu olan sosyal devlet
ılkesi ise söylemeye gerek
bile olmayan yağmacı.
kayırıcı, peşkeş çekici
özelleştirme yerine.
çalışanlan. halk kitlelerini
koruyan akılcı ekonomik
politikalar geliştirilmesıni
dayatmaktadır.
Sivil toplum adına yapılan
dinsel cemaatlerle (geçici.
küçük çıkarlar adına) flörtün.
toplumsal gelışmelere.
ınsanlığm tarih boyunca
kazandığı öğretici
deneyimlere ters düşen ve
tarihsel zemin dışına itici
niteliğini görmemek,
ınsanlığın ilerlediği yolun
tersi doğrultuda bütün
felaketlere kapılan
aralamaktadır. Güçlü ama
toplumun yaşantı biçimine
kanşmayan dinin toplumun
günlük yaşantısına
karışmasını tamamıyla
ortadan kaldıran. demokratik
mekanizmalan sonuna kadar
ışleten devlet olma. canlı-
demokratık güçlerle bırleşme.
kenellenme. bu güçlerin etkın
sivasal kanallar olarak temsil
etmesini meşrulaştırma
çabalanyla olanaklıdır.
Toplumda potansiyel (ancak
âtıl) durumda var olan sıvil
toplum örgütleri ise bütün
ülkelerde olduğu gıbı meslek
kuruluşlan. kitle demekleri.
odalar. sendıkalar vb"dir.
Eğıtrlmiş, bireyleşmiş.
tarıhinden. geleceğinden.
ülkesinden sorumlu bılinçli
insan yetıştirmek. saygın.
sözü geçer. çağdaş üîkeler
arasında yerini alabilecek
de\ let olmak. aynı doğrultuda
atılacak ödünsüz adımlarla
olasıdır.
Metin Cengiz
PENCERE
Deprem?.. İ
Depremle birlikte yaşamak yazgımız...
Peki. neyapmalı?.. .ı.._
Deprem kuşağında yaşıyoruz; her yıkımdan sonra • ,rr.
ağıt yakıyor, gözyaşı döküyoruz; devlet ..:-.
büyüklerinden medet umuyoruz; her depremde -:
birbirine benzer öyküler anlatıyoruz; yeraltında
kalanların. ölenlerin, yaralananların. birbirlerini "»"
yitirenlerin, toptan göçen ailelerin acıklı durumlannı ' -'
işitip okudukça karalar bağlıyoruz...
Sonra her şeyi unutuyoruz... '';
Bildiğimiz gibi yaşıyoruz.. « ;-"
Yeni bir deprem gelip bir başka kenti yıkana ' /',
değin, sanki bu ülkede hiç deprem olmamış, .';
bundan böyle de hiç deprem olmayacakmış gibi
gün sayıyoruz...
Türkiye'de terör var..
Trafik canavarı kol geziyor..
Salgınla taşkın azgın..
Deprem acımasız..
Ölen ölene..
Ama kimse umursamıyor.. a
Neden?..
Nüfus patlaması en çarpıcı toplumsal gelişmeyi
belirliyor. Sokaklar gençler ve çocuklarla dolu!..
Yığınlar, kalabalıklar, kuyruklar, gençlerden oluşuyor
lokantalar, vapurlar, trenler, otobüsler gençlerle
dolu!.. Kentleri kuşatan kondulardaki nüfus, yarı
köylü yarı kentli; ama, genç ve sanki ölümsüz...
Türkiye'de sürekli göç var!..
Kimi zaman zoraki göç, kimi zaman kendiliğinden
göç!.. Köyler boşalıyor, kentler boşalıyor, köyden
kente, kentten kente göç var. Analarımızın
babalarımızın anlattıkları "seferberlik" anılarına
benzer kaç, göç, sıkıntı. sefalet, kırım yaşanıyor;
toprak ayaklarımızın altından kayıyor, hiçbir şey
yerinde durmuyor...
Deprem yalnız toprakta değil...
Bosna'dan, Azerbaycan'dan, iran'dan, Irak'tan,
Bulgaristan'dan Türkiye'ye göç var...
Türkiye'nin içinde göç var...
•:ı>
YEKYÎÜZÜ
lltfVSHNEcAHÇBKKİÇ
actmv~u<s£^«£iıeMEoa
KMPBBEOinflKIIBETU
KD06E HOMk 1h. DÛŞ1İ MCUUI
UH S«WŞKUm TU1SM UMUZUU) MĞUfö
tFB«ŞURHGTBttEI*a
A 1 BİZİM SARMAflKLAR
X BİR HOCMBMİM l
OOZIL •••!•€
«Aftl IAŞAK
NASİP OLtA
KINA
T U P
BİZİM
•MMA BKNİ
AÛIT
ÇIKIP OILOİLM
BUTUN
KASETÇİLERDEOZDEMIR
PU««KASETÇIUK SANTIC.LTD.nl I
I.MÇ ABLOtC M09 UNKAPAM - !ST • TH_ 5lt 41«-511«33 -S26IOSI-FAX5M 6896
BARIŞ ÖNCÜSÜ
MAHMLT DİKERDEM
1916-1993
Aramızdan aynlalı iki yıl ojdu. Irk ve din farklılıklan-
nı öne çıkararak savaş kışkırtıcılığının tırmandırıldıâı
günümüz dünyasında. Mahmut Dikerdem gibi banş sa-
vunuculanna daha çok ıhtıyacımız var.
Yeni kuşaklar onu. sadece, 12 Eylül askeri mahkeme-
leri önünde. banşı savunan eşsiz direnışıyle değil. günü-
müz dıplomatlanna örnek olacak ilerici bir hariciyeci ve
görevini yapmış bir aydın olarak da hatırlayacak.
Onu özledik. Anısı önünde saygıyla eğılıyoruz.
BARIŞ DERNEĞI
YÖNETtCİ VE İ YELERİ
NOT: l) 3 Ekim Salı günü saat 16.00'da, Karacaahmet
Mezarlığf nda anma töreni.
2) Aynı gün akşam. saat 20.00"de Çatfda
Geleneksel Barışçılar yemeğı.
^ >
Türkiye'de insanlar için ölüm ve yaşam bıçak sırtı
gibi bir şey...
Deprem kuşağındayız, nüfus artışımız
başdöndürücü, çocuk ölümleri aşırı; göçlerle
şehirlerin varoşlarına yığılıyoruz, yeni kentler
oluşuyor. sokagı adsız ve evi numarasız yeni
kentlerin yapıları kaçak!.. Tuğla, çimento, taş, tahta,
toprak. bir anda birleşip bir mahalle çıkanyor
ortaya!..
Nasıl bir mahalle?..
Kaçak!..
Kaçak semtler, kaçak siteler, kaçak aparkondular,
kaçak kentlerle deprem kuşağında yaşıyoruz...
Kim korkardepremden?..
Geleceği varsa, göreceği de var depremin;
Richter'e göre isterse 6değil, 9şiddetinde olsun!..
Nerede bir deprem olûrsa, orada önce kamu
binaları yerle bir oluyor...
Okul mu, hükümet binası mı, karakol mu, tapu
müdürlüğü mü, kaymakamlık mı?..
Yapı kaçak değil, hükümet yaptırmış; ama, bir
şey değişmiyor!.. Deprem kuşağındayaşadığımızı
devlet de unutuyor; devletin yapıları sanki hiç
deprem olmayacakmış gibi yapılıyor...
Depremi unutuyoruz...
Deprem kendini anımsattığı zaman da basıyoruz
feryadı!.. Ağlayıp bağırmaya başlıyoruz...
Kaç yıldan beri böyleyiz?..
Daha ne kadar sürecek?..
Kanlı gözyaşına doymuyoruz; deprem, trafik,
terör, taşkın, salgın, bizim için...
Hayatımız Yeşil Çam!..