22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3EKİM1995SALI OLAYLAR VE GORUŞLER Emperyalizm, Dün ve Bugün... Devlet. açlıktan kıvranan memuruna ve işçisine üç kuruşluk zammı *'IMF izin vermiyor" diye yapamıyorsa.. bunun nedeni, Batı emperyalizminden (ve onlann yerli ortaklanndan) başka bir şey değildir. Prof. Dr. ÇETİN YETKİN K endilerine nedense **ay- dın" denen kimi okur ya- zarlanmızın yazıp çiz- diklerine bakınca sanı- yorsunuz ki. artık emper- yalizm tarihe kanşmıştır, bitmiştır. Dahası. bunlara göre. dün insan- lığın kanını canını emip sömüren emper- yalistler. nasıl olmuşsa olmuş, dünden bugüne insan haklannın sayunucusu. ko- ruyucusu kesilivermişler. Üstelik insan- hk artık bir bütünmüş, küreselleşmişmiş! Özgürlük. küresel olacakmış... Bunun da yolu. uluslararası serbest piyasa ekono- misinden geçermiş. Uygar Batılılar. yer- yüzünde insan hak ve özgürlüklerinin bekçisi. güvencesi oluvermişler. Kimi yorumcular da televizyon ekranlanndan toplumu koşullandırarak diyorlar ki, özel- leştirme ve demokratikleşme. bir madal- yonun iki yüzü gibi imiş!.. Bu arada da Batılı devletlerin PKK"ye karşı yürütü- len savaşımı baltalamak için art arda yap- tıklan girişimler. bizim insanlık dışı dav- ranışlanmızın sonucu. onlann da insan- lıklannın bir gereği gibi gösteriliyor. Bu- nunla da yetinilmiyor: Çoğunlukla aynı çevreler, laikliğe saldınyor, 2. cumhuri- yet savını ortaya atıyorlar. Yanlış anlaşılmamak için hemen şunu belirteyim: Ülkemizde insan haklan. sis- temli bir bıçimde çiğnenmektedir. de- mokrasi yerine oligarşiyi andıran bir sis- tem yürürlüktedir... Bunlar,doğrudur. Ne ki. serbest piyasa. özelleştirme.. ile ve hele Batılı devletlerin içişlerimize kanş- malan ile bu durumun düzeleceğini san- mak, tam biraymazlıktır. Tümüyle tersi- ne. serbest piyasa ekonomisi ve özelleş- tirmenin başanlı olabilmesi için insan haklannın hiçe sayılması ve anti-demok- ratik bir rejim gereklidir. Başlangıçta Ingiltere ile imzalanan. ar- kasından öteki Av rupa dev letlerinin de ka- tıldığı 1838 Ticaret Anlaşması'nın so- nuçlan ile ülkemizdeki bugünkü uygula- malan karşılaştırmak. bu konuda bize bir fîkir verebilir. Aradan 150 yıldan fazla za- man geçmiş bulunuyor, ama olup biten- ler, özünde aynıdır. O gün nasıl Osman- lı ülkesi, Batı'nın açık pazan durumuna getirilmişse devletin elindeki işletmeler nasıl yabancılara peşkeş çekilmişse. ül- kede sanayi adına ne varsaTürklerin elin- den çıkmış ya da çökmüşse, Türk halkı nasıl yoksulluğa sürüklenmişse.. bugün de öyle! Asıl önemlisi, Osmanlı devleti. bugünü pek de andmr bir yapıya bürün- dürülürken devletin hiç de demokratik- leşmemiş olmasıdır. XIX. yüzyılın Batılı dev letlerinin em- peryalist olmadıklannı bugün artık kim- se ileri sürmüyor. O halde anımsayalım: 1838 Gülhane Hatt-ı Hümayunu yaban- cı devlet elçilerine okunmuştu. 1856 Is- lahat Fermanı. Avrupa devletlerini mut- lu kılmak içindi. 1876 Anayasası'nın ha- zırlanışına bu devletlerin elçilerı de ka- tılmışlardı. Anıaç. OsmanlıgaynmüsBm- leri'ne daha çok hak v e özgürlükler tanın- ması. genişletilmesiydi. Bugün de anaya- samızdaki değişiklikleri aynı dev letler is- tiyor diye yapıyor ve ne iyi işler yaptığı- mızı hemen kendilerine bildiriyoruz. Iş bununla da kdlmıyor. neler yapmamız gerektiğini onlar bize bildiriyorlar Ve yi- ne aynı devletler, bu kere de PK.K'lilerin ve yandaşlannın hak ve özgürlüklerinin peşinde. Dün Osmanlı gaynmüslimleri, bugün PKK. ve yandaşlan! Öte yandan. Osmanlfdaki bu gelişmeler. Düyun-u Umumiye ile bütünleşmis.ti. Bugün IMF ile. Osmanlı gayrımüslimleri ıse Batfnın işbirlikçilerivdiler. Bugün de PKK ve yandaşlan aynı işlev i görüyorlar. XIX. yfizyıl boyunea... Pekiyi. Anadolu Türk halkının hakla- rı veözgürlükleri.buBatılı uygarlıkların akıllarına neden hıç gelmiyordu1 ' O Ana- dolu Türklen ki. açlıktan kırılıyor. kıtlık nedeniyle topluca ölüyorlar, açlık onla- ra hayvan leşlerini gömüldükleri yerler- den çıkartıp yedirtiyordu. Cepheden cep- heye savaşa sürüklenenler de yalnız on- lardı. Çünkü Osmanlı Hıristiyanlan. as- kerlik yükümlülüğünden genelde bağışık tutulmuşlardı. Bu durum. Sevr Antlaş- ması'na değin böyle sürüp gidecektir. Tarihin sayfalannı şöyle ücundan bile aralamış olanlar bilirler ki. bugün Batı- lılann varlık içinde yüzmelerinin nede- ni. tüm dünya halklarını kan ve ateşle ezerek sömürmüş olmalandır. Bugünkü uygarlıklan. vahşet üzerine kuruludur. Ancak. II. Dünya Savaşı'nın bitiminde sö- mürülen halklarda görülen genel uyanış üzerine. çoğu yerde vöntem değişikliği- ne başvurarak borçlandırma. dış yardım. uluslararası finans kapital kuruluşlan vb. aracılığı ile sömürülerini daha az doğru- dan sördürmek yoluna saptılar. Fakat. bu yöntemin de tepkileri doğuracağını bili- yorlardı. Yapılması gereken şey. hedef üikelerin insanlannın beyinlerini yıka- yarak onları kendi istekleri ile sömür- mek, ama bu sömürüyü gözlerden daha iyi saklayabilmek için de sömürmek için bile nazlanır gözükmekti. Benzetmeyi bağışlayın ama. durum şunu andırtyor: SÖ- mürülecek ülkey i bir kadına benzetelım; önce emperyalıstler bu kadının zorla ır- zına geçtiler. sonraki dönemde kandıra- rak. Şimdi ise, o kadını öyle bir duruma getirdiler ki. o âşık oldu onlara. Bizdeki uluslararası serbest piyasacılann. özellcş- tirmeierin, kiireselleşmecflerin -eğer bilinç- li bir biçimde ülkelerini vabancılara peş- keş çekmivorlarsa- içine düştükleri du- rum budur. Bu açıdan bakılınca. gerçekte. insan haklannın en başında gelen insanın insan- ca yaşama hakkını, Batılılann hiçe say- dığı bütün çıplaklığı ile ortaya çıkar. Eğer bugün ülkemizde işsizlik. yoksulluk var- sa. küçük sanayi kuruluşlan birbiri ardı sıra kapanıyorsa, Türkiye tüm dünyada dı- şanya gereksinim duymadan kendi ken- dini besleyecek birkaç ülkeden biri iken artık dışandan besin (gıda) maddeleri alır duruma gelmişse. devlet açlıktan kıvra- nan memuruna ve işçisine üç kuruşluk zammı "IMF izin vermiyor*' diye yapa- mıyorsa.. bunun nedeni, Batı empervaliz- minden (ve onlann yerli ortaklanndan) başka bir şey değildir. Batılılann msan hak- lannı ağızlanna alabiimeleri için ilk yap- malan gereken şey, dünya halklannı sö- mürmekten vazgeçmeleri olmalıdır. Dün gaynmüslimlerin hak ve özgürlük- leri diye diye Osmanlı devletini parçala- dılar. Bugün, kısa vadede ve somut ola- rakyapmakıstediklen şey. Kuzey Irak'ta bir Kürtlereliyle Kuveyt benzeri bir dev - lei yaratmak ve giderek bu uydu devle- tin sınırian içıne Türkiye topraklannın bir bölümünü katmaktır. Türkiye'nin bunuen- gellemesini önlemek amacı ile de insan haklan teranesi, ideolojik bir silah olarak kullanılmaktadır. Batılılann. bölücü. ço- cuk katili PKK militanlannın özgürlük- lerini gündemin ilk maddesi yaparken öl- dürülen bu çocuklann yaşam haklannı akıllanna getirmemelerinin nedeni bu- dur. Hiç kuşkunuz olmasın, onlara petrol depoluğu yapan Suudiler. Türklerin ka- falannı keseceklerine Kürtlerin kafalan- nı uçursalardı, Türkiye"deki bölücü Kürt- lerin koruyucu meleği rolündeki Batılı- lar. yıne de seslerini çıkannazlardı. Bilmek gerekir ki, uluslararası serbest piyasa ekonomisi, kiireseUeşme aldatma- caları da son model sömürgeciliğin rada- ra yakalanmav an uçaklanndan daha çok önem verdikleri modern silahlarıdır. Kuşkusuz. insan haklan! Sonuna kadar ve herkes için! Açlıktan kıvranan işçi için. memuriçin. Hastanelerin kapılann- da ölen yoksullar için. Topluca yakılarak öldürülen insanlarımız için. En başta da beşiklerinde hunharca öldürülen bebek- ler için! İnsan haklannı böylesine isti- yorsak, önce emperyalizmin ne olduğu- nu kavramamız gerekir. ARADA BİR MUHAMMET DAFİ Emekli Vaiz Şeriatın Mantığı Yoktur... Bu gazetede çıkan "Şeriat, Hukuk Değildir" baş- lıklı yazımda (1 Şubat 1994), şeriatın neden hukuk olmadığını açıklamaya çalıştım. O yazıyı okuyan değerli bir hukukçumuz, Kuran çevirileri ve yo- aımlan yapan bir dinbilimciye o yazıda geçen açık- lamalara katılıp katılmadığını sormuş. Dinbilimci, "Katılıyorum. Şeriat, özünde insanı ve insan hak- lannı içeren günümüz demokratik hukuk anlayı- şıyla bağdaşmaz" demiş. Bunu kendisini, kendi- si gibi din bilginlerinin neden söylemediklerini so- runca da "Biz din adamlan kitaba bağlı, inanmış- lar olarak çalışınz. Aklımızdan, bilgilerimizden çok inancımızı tartışır, inanç yo'uyla elde edebildikle- n'mizi düşünür, yorumlanz". yanıtını vermiş. Bunu, iki arkadaşımla bana anlatan o değerli hukukçu- muz: "Bu, nasıl mantık" diye yakınıyordu. Ona şeriatın mantığı olmadığını söyledim. Daha başından şeriat, akıl kurallan, birtakım deney ve gözlemlerie elde edilen veriler üzerine değil, tama- men hevaiyyat üzerine oturmuş, hevaiyyat üzerin- de meşk etmiştir. Mutlak inanca dayandığı, mut- lak inanç ve mutlak ibadet dışında eylem ve dü- şünceye hak tanımadığı için de ne kural üretebil- miş, ne de kurumlaşabilmiştir. Bugün hiçbir Islam dinbilimcisi, sağlıklı bir şeriat sistematiğinden söz edemez. Çünkü yoktur. Çünkü şeriat, tarihinin hiç- bir döneminde akıl ve mantık ölçülerine değer ver- mediği gibi akıl ve mantık ölçüleriyle ayakta dura- bilecek, genel geçeriik oluşturabilecek ne bir de- ğer yargısı oluşturabilmiş, ne de zamana dayanık- lı ahlaksal, insansal kurumlar üretebilmiştir. Onun içindir ki Islama inanmış toplumlar, Islam ülkeleri dünyanın heryanında çözüntü ve çözümsüzlük için- de bugün. Islamın kaynağı sayılan ülkelerde bile şeriat bugün Şurta (din zabıtası) ve Mutavva (ci- hat-i askeri) zoruyla uygulanıyor, ayakta durabili- yor. Birtakım akılsal ölçünler içeren, kendine öz- gü mantığı ve uygulama soluğu katacak bir siste- matiği olmadığı için her topluluk, her tarikat, her din adamı, hatta hatta her imam kendine göre bir şeriatla çıkıyor karşımıza. Çağımızda, başka başka toplumlardan değil, kendi ülkemizde yüz din adamına "şeriat nedir" diye sorsanız, yüz din adamından yüz çeşit şeri- at tanımı alırsınız. Neden? Çünkü şeriatta geçerii olan akıl ve mantıkla üretilmiş insansal normlar değil, hevaiyyattır. Çarpıcı bir örnek: 1917'lerde Mı- sır'daki EzherMedresesi, Kuran'ınTürkçeden baş- ka her dile çevrilebileceğini, yalnız Türkçeye çev- rilemeyeceği hakkında birfefva çıkarmış. Mehmet Akif o ülkeye kaçtığında Kuran çevirileri yaptığını duyan mollalar, söz konusu fetvayı gösterince du- ralamış, yaptığı çevirileri de yakmak durumunda kalmış. İşte şeriat mantığı bu. Bir de bizim tarihi- mizde şeriatın en yetkili uygulayıcısı Şeyhülislam Ebussuud Efendi'üen örnek: Ebussuud Efendi'ye sormuşlar: "Vatan için çarpışan er kişi, düşmana tutsak olur ve orada ölürse şehit sayılmak gerekir mi? El cevap: Hayır". Ya, bir medresede din eği- timi yapan suhte, akşam evine gelirken düşer ölür ya da suda boğulursa şehit olmuş olur mu? El ce- vap: Evet şehittir". Hangi mantık ve sistematik kuralıyla açıklayacaksınız bu şeriat hükmünü? Şu dillere destan faiz ve riba tartışmalanna bakalım. Kuran tam 13 yerde faizi yasaklıyor ve lanetliyor. Ama bugün bütün Islam ülkelerinde bankalar fa- izle iş görüyor. Özal kardeşlerin Suudilerden Tür- kiye'ye taşıdıklan "faizsizsistem"\n defoyası çık- tı. "Faizsiz sistem" genel müdürlerinden biri, ga- zetecilere dert yandı, "sistem işlemedi" dedi. Şeriatın mantık dışı, çağdışı hükümleriyle başı dönmeyen tek ülke Türkiye idi. Atatürk devrim ve ilkeleri sayesinde ne hacca gidenin yolu kesiliyor, ne namaz kılanın altından seccadesi çekiliyor, ne de oruç tutanın ağzına su akıtılıyordu. Atatürk dev- rim ve ilkelerinden verilen ödünler, henüz oluş- makta olan değer yargılannı, kurumlaşmalan altüst etti. Bulanık suda balık avına çıkan Atatürk düş- manları, halk ve demokrasi düşmanlan hemen saflaşıverdiler. Dini, şeriatı bilmeyen yöneticileri dearkalannaalarakülkemizi.laik Türkiye Cumhu- riyeti'ni şeriat düzenine dönüştürmek için kollan sıvadılar. Ama olmayacak. Şeriat Anadolu'da hiçbirzaman yürümedi, Anadolu insanı şeriatı hiçbir zaman be- nimsemedi. Bundan sonra da benimsemeyecek- tir. Hele de demokratik bir düzende, laik ve özgür birtoplum olmanın, laik ve özgür bir birey olmanın tadını aldıktan sonra!.. TARTIŞMA Çağdaş ülke olabilmek G erek Bosna"da gerekse şu son günlerde gündemimizi oluşturan Suudi Arabistan'da olup bitenler gerçekten de akıl dışı bir çağda yaşadığımıza dair söylenenleri haklı çıkanyor. Azınlık olanlara. mazlıım olanlara çoğunluğun mutlakiyetinden kaynaklanan baskılar. milliyetçi, şoven. köktendıncı akımlann cumhurivetçı demokratik yönetimlerin karşısında tercih edilir duruma gelmeleri... vb. gıttikçe küçülen bugünkü dünyamızda her şevin yeniden sorgulandığı ve tanışıldığı bir dönetn olma özelliğıni kazandırdı. Öyle ki akıl'dan kuşku başladı. Aklın. akıl yürütmenin toplumsal özelliğı. öğrenılebilme özelliği gerçek'e ulaşma yolunda İmam Gazzali'ninkine benzer bir ınkârı getırdı akla karşı. Modernlik sonrasını yaşadığımız günümüz. bütün bunlardan dolayı ırkçılığm. etnik nefretin. kabileciliğin. dinsel bağnazlığın egemen olduğu. ınsanlan gelecek adına biraraya topladıgı. ilgi odakları aynı dogrultuda toplanmış sosyal grupçukların baskı güçleri oluşturmaya ESF891 HÇOemsalsizdev kapasite30 değışık yıkama programı alternatiii. 14 « Etectrolux bulaşık makineteri şimdi mutfağınıza Emsan tarafından Electrolux için üretilen özel olarak tasarianmış Silver Series Tencere Seti ile birlıkte geliyor. • tkinci ödül Tüm Electrolux ürünleri için 1 Peşin + 5 Taksit veya 1 Peşin + 7 Taksrtte, çok uygun koşullarda ödeme olanağı... • Diğer ödüller Daha az elektrik, su ve deterjan faturası ödeyeceksiniz. Çamaşııiannız, bulaşıkiannız ve çevreniz daha uzun ömürlü sağlıklı birtemizJiğe kavuşacak. Siz zamanınızı yalnız mutluluklara ayıracaksınız. Hepsi bu kadar değil... • Ve sürpriz ödül ... Electrolın bayilerinde, mutlaka uğrayın... ESFM1 A 30 degışik yıkama programı. 14 setlık eşsız kapasite (IEC). ESF662 A 7 yıkama programı. 12 setlık yıkama kapasitesi ŞAnŞ ŞARTUM : Kampanyanz 23 EyKıl 1995 • 23 Eknjı 1995 anfler arasnda • Daîia teslım şa-arnda- satn akj^r; cıhadar yetkılı satnlaimzıla hemen tes*r e d « e t o Teslıma: esnasınoa KDV ve dığer veqı oranlanndakı değrşnlikler ve konaftlecek f* ver^ler «yatlara aynen yanaO». Bu kampapya. Sanayi /e Tcaret Bakantğı'nca 2551994 tanM. 21940 say* Resmi Gaale'detan««en Taks», Kampaoyaı ve Kapdan Sabşbr Hakkmdalo üygdama Esasbnna Dar TeMğ" hûMrtfcrre uygunflu. Taleoter stok danaklar dah*n* Karşlanacaktr. II UCRETSİZ TUKETİd DArİJMÂ'SERVtSj' ,0800 2116032 Electrolux "Beyaz Eşyada Dünya Lideri" TARLABAŞI BUlVAfll NO 35 TAKSİM 80080 İSTANBUL TEL: 0.212. 293 10 20 FAX.: 0.212.251 60 94 başladıklan bir çeşit ortaçagın karanlık döneminin karaktenstiğini edindi. (Doğu'da ortaçag döneminde felsefi. düşiınsel anlamda bir gelışmenin Batı'dakine koşut düşen. 1200"lü yıllarda Gazzali ve vezir Nizamülmülk ile kesintiye uğradıgı anımsanırsa. ortaçağ döneminin yer .vuvarlağımızda gerçekten ortak özellikleri yansıttığt kabul edılmelıdır ) Çağımızda önümüze çıkan bütün bu olumsuzlukların yine akılla a^ılabileceğıne. toplumsal yapılarda \arolan dinamik değişimlerin bunu çabuklaştıracağına jnanmak ıse demokrasının kendi içinde tüm olumsuzluklan aşabilecek çözümleri ıçerdiğine inanmak demektir. Halk kesimlerinin kendi çıkarlarını kollayan. gözleyen. temsilcılerini denetleyebilen sivasal güçler Jurumuna getirilmesi. «,iğımız sorunlannın üstesinden gelme gayretlerinin özüdür. Bunun olabilmesi Batı'da bireyleşmeyi budayan tüketim insanı ekonomik insanı aşmayı: Dogu'da cemaat toplumundan özgürleşmeyi. modernleşmeyı. kendi lopragından yükselen bir bireyleşmeyi varsayar. Ülkemizde ise... Demokrasinin gelişmesinin önündeki engellen aşmayı. toplumsal yapımızın karmaşıklığının getırdigı gerçekçi çözümleri cesaretle uygulamayı, kökten reformlarla eğitim ve kültürel sorunlanmızın üzerine gitmeyi. cesaretle uygulamayı, kökten reformlarla eğitim ve kültürel sorunlarımızın üzerine gitmeyi. dahası insanımıza güvenmeyi gerektirmektedir. Demokrasinin olmazsa olmaz koşulu olan sosyal devlet ılkesi ise söylemeye gerek bile olmayan yağmacı. kayırıcı, peşkeş çekici özelleştirme yerine. çalışanlan. halk kitlelerini koruyan akılcı ekonomik politikalar geliştirilmesıni dayatmaktadır. Sivil toplum adına yapılan dinsel cemaatlerle (geçici. küçük çıkarlar adına) flörtün. toplumsal gelışmelere. ınsanlığm tarih boyunca kazandığı öğretici deneyimlere ters düşen ve tarihsel zemin dışına itici niteliğini görmemek, ınsanlığın ilerlediği yolun tersi doğrultuda bütün felaketlere kapılan aralamaktadır. Güçlü ama toplumun yaşantı biçimine kanşmayan dinin toplumun günlük yaşantısına karışmasını tamamıyla ortadan kaldıran. demokratik mekanizmalan sonuna kadar ışleten devlet olma. canlı- demokratık güçlerle bırleşme. kenellenme. bu güçlerin etkın sivasal kanallar olarak temsil etmesini meşrulaştırma çabalanyla olanaklıdır. Toplumda potansiyel (ancak âtıl) durumda var olan sıvil toplum örgütleri ise bütün ülkelerde olduğu gıbı meslek kuruluşlan. kitle demekleri. odalar. sendıkalar vb"dir. Eğıtrlmiş, bireyleşmiş. tarıhinden. geleceğinden. ülkesinden sorumlu bılinçli insan yetıştirmek. saygın. sözü geçer. çağdaş üîkeler arasında yerini alabilecek de\ let olmak. aynı doğrultuda atılacak ödünsüz adımlarla olasıdır. Metin Cengiz PENCERE Deprem?.. İ Depremle birlikte yaşamak yazgımız... Peki. neyapmalı?.. .ı.._ Deprem kuşağında yaşıyoruz; her yıkımdan sonra • ,rr. ağıt yakıyor, gözyaşı döküyoruz; devlet ..:-. büyüklerinden medet umuyoruz; her depremde -: birbirine benzer öyküler anlatıyoruz; yeraltında kalanların. ölenlerin, yaralananların. birbirlerini "»" yitirenlerin, toptan göçen ailelerin acıklı durumlannı ' -' işitip okudukça karalar bağlıyoruz... Sonra her şeyi unutuyoruz... ''; Bildiğimiz gibi yaşıyoruz.. « ;-" Yeni bir deprem gelip bir başka kenti yıkana ' /', değin, sanki bu ülkede hiç deprem olmamış, .'; bundan böyle de hiç deprem olmayacakmış gibi gün sayıyoruz... Türkiye'de terör var.. Trafik canavarı kol geziyor.. Salgınla taşkın azgın.. Deprem acımasız.. Ölen ölene.. Ama kimse umursamıyor.. a Neden?.. Nüfus patlaması en çarpıcı toplumsal gelişmeyi belirliyor. Sokaklar gençler ve çocuklarla dolu!.. Yığınlar, kalabalıklar, kuyruklar, gençlerden oluşuyor lokantalar, vapurlar, trenler, otobüsler gençlerle dolu!.. Kentleri kuşatan kondulardaki nüfus, yarı köylü yarı kentli; ama, genç ve sanki ölümsüz... Türkiye'de sürekli göç var!.. Kimi zaman zoraki göç, kimi zaman kendiliğinden göç!.. Köyler boşalıyor, kentler boşalıyor, köyden kente, kentten kente göç var. Analarımızın babalarımızın anlattıkları "seferberlik" anılarına benzer kaç, göç, sıkıntı. sefalet, kırım yaşanıyor; toprak ayaklarımızın altından kayıyor, hiçbir şey yerinde durmuyor... Deprem yalnız toprakta değil... Bosna'dan, Azerbaycan'dan, iran'dan, Irak'tan, Bulgaristan'dan Türkiye'ye göç var... Türkiye'nin içinde göç var... •:ı> YEKYÎÜZÜ lltfVSHNEcAHÇBKKİÇ actmv~u<s£^«£iıeMEoa KMPBBEOinflKIIBETU KD06E HOMk 1h. DÛŞ1İ MCUUI UH S«WŞKUm TU1SM UMUZUU) MĞUfö tFB«ŞURHGTBttEI*a A 1 BİZİM SARMAflKLAR X BİR HOCMBMİM l OOZIL •••!•€ «Aftl IAŞAK NASİP OLtA KINA T U P BİZİM •MMA BKNİ AÛIT ÇIKIP OILOİLM BUTUN KASETÇİLERDEOZDEMIR PU««KASETÇIUK SANTIC.LTD.nl I I.MÇ ABLOtC M09 UNKAPAM - !ST • TH_ 5lt 41«-511«33 -S26IOSI-FAX5M 6896 BARIŞ ÖNCÜSÜ MAHMLT DİKERDEM 1916-1993 Aramızdan aynlalı iki yıl ojdu. Irk ve din farklılıklan- nı öne çıkararak savaş kışkırtıcılığının tırmandırıldıâı günümüz dünyasında. Mahmut Dikerdem gibi banş sa- vunuculanna daha çok ıhtıyacımız var. Yeni kuşaklar onu. sadece, 12 Eylül askeri mahkeme- leri önünde. banşı savunan eşsiz direnışıyle değil. günü- müz dıplomatlanna örnek olacak ilerici bir hariciyeci ve görevini yapmış bir aydın olarak da hatırlayacak. Onu özledik. Anısı önünde saygıyla eğılıyoruz. BARIŞ DERNEĞI YÖNETtCİ VE İ YELERİ NOT: l) 3 Ekim Salı günü saat 16.00'da, Karacaahmet Mezarlığf nda anma töreni. 2) Aynı gün akşam. saat 20.00"de Çatfda Geleneksel Barışçılar yemeğı. ^ > Türkiye'de insanlar için ölüm ve yaşam bıçak sırtı gibi bir şey... Deprem kuşağındayız, nüfus artışımız başdöndürücü, çocuk ölümleri aşırı; göçlerle şehirlerin varoşlarına yığılıyoruz, yeni kentler oluşuyor. sokagı adsız ve evi numarasız yeni kentlerin yapıları kaçak!.. Tuğla, çimento, taş, tahta, toprak. bir anda birleşip bir mahalle çıkanyor ortaya!.. Nasıl bir mahalle?.. Kaçak!.. Kaçak semtler, kaçak siteler, kaçak aparkondular, kaçak kentlerle deprem kuşağında yaşıyoruz... Kim korkardepremden?.. Geleceği varsa, göreceği de var depremin; Richter'e göre isterse 6değil, 9şiddetinde olsun!.. Nerede bir deprem olûrsa, orada önce kamu binaları yerle bir oluyor... Okul mu, hükümet binası mı, karakol mu, tapu müdürlüğü mü, kaymakamlık mı?.. Yapı kaçak değil, hükümet yaptırmış; ama, bir şey değişmiyor!.. Deprem kuşağındayaşadığımızı devlet de unutuyor; devletin yapıları sanki hiç deprem olmayacakmış gibi yapılıyor... Depremi unutuyoruz... Deprem kendini anımsattığı zaman da basıyoruz feryadı!.. Ağlayıp bağırmaya başlıyoruz... Kaç yıldan beri böyleyiz?.. Daha ne kadar sürecek?.. Kanlı gözyaşına doymuyoruz; deprem, trafik, terör, taşkın, salgın, bizim için... Hayatımız Yeşil Çam!..
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle