06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3EKİM1995SALI CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 3 2 . A N T A L Y A A L T I N P O R T A K A L F İ L M F E S T İ V A L İ ' N D E N N O T L A R : Aııtalya Festivali ldıııliğim anyor YTCDt SAYAR ANTALYA- 32.Antalya Film Festivali 1 Ekim pazarakşamıyapılanaçılıştöreni ile başladı. Türk sinemasının eski ve yeni şöh- retlerini buluşturan festival. bu yıl yeni bir atıiımm eşiğinde. Önceden açıklanan fes- tival programında kendini belli eden bu de- ğişimin festivale yeni bir kimlik kazandır- ma hedefıne ulaşıp ulaşamayacağmı önü- müzdeki günler gösterecek. Şu anda ger- çek bir iyi niyetin varlığından söz etmek olanaklı. Ne var ki. i!k günün sonucunda. iyi niyetin pek de yeterli olmadığı. bu iyi niyetin mutlaka deneyim ve bılgi ile des- teklenmesi gerekliligi ortaya çıkıyor. Bir festival için çok hayati olan temel ko- nulara aynı ilgi göstenlmezken. festivalin 4 *görkem"i geneön planaalmıyormuşkay- gısı festival konuklannın pek çoguna ege- men. Festival. bu yıl ilk kez belediye tarafın- dan değil. yeni kurulan Altın Portakal Kül- tür ve Sanat Vakfı tarafından düzenleni- yor. Vakfın Başkanı Belediye Başkanı Ha- san Subası. Başkan Yardımcısı ise Yasar Sobutay. Festivale yeni bir kimlik kazandırmaça- bası içinde olduğugörülenYaşar Sobutay 'a en önemli desteği Genel Sanat Yönetmen- lığıni üstlenen Mustafa Avkıran (Antalya Devlet Tiyatrosunun eski müdürü) sağlı- yor. Avkıran. Antalya'nın ciddi bir film fes- tivali kimliği kazanması için elınden gele- ni yapıyor. Festivalin yan programlan-geç- mış yıllann programlan ile kıyaslandığın- da- son derece zengın. Muhsin ErtuğrulSi- neması'na aynlan bölümde "*Bir Millet l yanıyor". "Bataklı Damın Kızı AyseT ve "Şehvet Kurbanı" filmlerinin gösterisi. Muhsin Erhığnıl üstüne Prof. Alim Şerif Onaran'ın konferansı. Necdet Mahfi Ay- raTdan anılar. Gökhan Akçura-Cemal Ün- lü'nün hazırladığı taş plak dinletisi ve Muhsin Ertuğrul filmleri fotoğraf sergisi yer alıyor. "Türk Sinemasında İlkler"dizisi içinde yer alan söyleşilerde Muharrem Gürses, Eşref Kolçak, llhan Arakon, Turgut Ören gibi emektar sinemacılar anılarını anlata- cak. Söyleşilen Agah Ozgüçyönetecek. Bu^ılınOnurÖdülüsahibi Erol Taş adı- na düzenlenen bölümde ise sanatçının üç filmi (Yılanlann Öcü. Duvarların Ötesi. Diyet)göstenliyor. Ne yazik ki. şuanadek Erol Taş"ın bu programa katılıp katılmaya- cagı belli değil. Erol Taş ile ilgili söyleşiye katılacağı ön- ceden açıklanan Hülya Koçyiğit de Antal- ya'ya gelmedı. Söylentilere bakılırsa. ge- çen yıllarda Antalya organizasyonuna kat- kıda bulunan bazı sanatçılann. festivalin boykotedilmesi yönündebirgirişımleri ol- muş. Ama bu çabalann pek sonuç verdigi söylenemez. Bir kaç "star"ın festivalde görünmemesiyle festivalin başansız oldu- ğu görûntüsünü yaymaya çalışan birkaç magazin muhabiri olacaktır kuşkusuz. ama festivalin başan ya da başansızlığını kuş- kusuz başka yerlerde aramak gerekiyor. ikinci günde bir yargıya varmak erken olmakla birlikte ilk ızlenim olarak festi- valde iki anlayışın yanyana yer aldığı ve ne- redeyse birbiriyle yanştığı söylenebilir. Bu anlayışlardan biri Sobutay ve Avkı- ran'ın Antalya Festivali'nı gerçek bir film festivali yapma kaygılan, diğeri ise eski yıllardan süregelen "panayır" anlayışının devamı olarak tanımlanabilir. İkinci anlayış. festivalin başansını ma- gazin basınında aldığı yerie. düzenlenen gösterilerin "şatafat"ı ileölçerken. Antal- ya "ya yeni bir kimlik kazandırma çabasın- dakiler film gösterilenne. yan etkinliklere, sinemanın ön planda tutulmasına önem ve- riyorlar. Programda yer alan çok sayıda panel Türk sineması için önem taşıyan konulan gündeme getiriyor ." Türk Sineması'nda senarist-kamera-ışık ilişkisi". "Türk Sine- ması'nda Müzik KavTamı". -Türk Sine- masında KadııT. "Türk Sinema Tarihr. "Sinema ve Devlet". -Sinema OkullarT konularındaki panel ve söyleşilerde çok sa- rürk sinemasının eski ve yeni şöhretlerini buluşturan festival, bu yıl yeni bir atılımın eşiğinde. Ciddi bir film festivali kimliği kazanması için çaba gösterilen festivalin yan programlan- geçmiş yılların programlan ile kıyaslandığında- son derece zengin. Bennu Gerede Ayşegiil Aldinç. Mehmet Aslanruğ yıda yönetmen. oyuncu. sinema yazarı. besteci yer alıyor. Bu toplantılar için seçi- len zaman ve mekânlann ne derece isabet- li olduğunu, yaşayarak görecegiz. Kesin olan bir şey varsa o da. festivalin "pana- yır" olmaktan kurtulup. gerçek bir film festivali olma yolunda önemli bir adım at- tığı. Ne var ki. sanki görünmez bir el bu olumlu girişimlen baltalamaya çalışıyor. Türk filmlerine aynlan saatlerin iyi sap- tanmamış olması. eski yıllardaki anlayışı çağnştınyor. Sanki bu festivalin esas ama- cı Türk filmlerinin tanıtımını yapmak de- ğil; film göstenleri tamamlayıcı bir yan unsur. Örneğin dün eece izlediSimiz iki film. "Gerilla" ve "Aşk Öiümden Soğuk- tur"un göstenmleri. açılış töreni ile aynı saate konmuştu. Açılış töreninde ise bir film festivali için hiç de gerekli olmayan Nükhet Duru. Sibel Can konsenne yer ve- nlmişti. Allahtan festival konuklannın bü- yük bölümü film gösterilerini tercihettiler ve açılışa gitmedüer. Daha büyük bir ayıp ise. festivalin res- mi açılış töreninden önceki güne. 30 eylül akşamına konan *Böcek"ve "SoğukGece- ler" filmlerine yapılmış. bir gün önceden gelen jüri dışındaki konukların bu filmle- n görmeleri olanaksız hale gelmişti. Tabıi. IstanbuPdan kaldınlanözel uçağın hareket saatinin 04.00 olması. konukların ancak öğleye doğru odalanna yerleşebil- melerigibiteknikaksaklıklarkonuklan ilk gün epeyce yordu. Ekonomik zorlukların bir sonucu olduğu açikça belli olan bu tür aksaklıkların (Kapanışgecesi de benzerbir olayın yaşanacağı şimdiden görülüyor. Odalanndan çıkmaları beklenen konuklar. kapanış töreninden sonra geceyansı uçağa gönderilecekmiş.) mutlaka önünün alın- ması. gereksiz harcamalardan. gösteriş me- rakından vazgeçilerek. festivalin özüne, yanisinemaya vesinemacılaradeğerveren bir yaklaşımın benimsenmesi gerekiyor. Umalım ki. eskiden kalan bazı kötü alış- kanlıkların silinmesi uzun zaman almaz. programasyondaki bazı aksaklıklar festival içinde onanlır ve gelecek yıla daha karar- lı. daha net bir anlayışla hazırlık startı ve- rilir. Bir film festiv ali için hiç de gerekli ol- mayan "mahaJJe konserleri" . "saydam şi- ir gösterileri". "Tenis rurnuvası ödül töre- ni" gibi etkinlikleri program dışına çıkar- mak gerekiyor. Bu yılki çabalan ile iyi ni- yetlerini kanıtlayan festival yöneticilerinin bu eleştirilerin iyi niyetinden kuşku duy- mayacaklanna eminim. 32. Festivalin en önemli bölümlerınden biri de, Ethem Ozgüven'in yönetiminde hazırlanan Uluslararası Kısa Film ve Video Festivali. Gerçekten de ilk yıl için çok önemli bir başan elde edilmiş ve çok sayı- da ülkeden ilginç kısa film ve video ör- nekleriyle program zenginleştirilmiş. Bu programın seyircisi ile buluşup buluşma- dıgını ise önümüzdeki günler gösterecek. Vfe filmler Programda 30 eylül akşamı gösterilen Kadir Sözen'in yönetmenliğini. Zafer Par'ın yapımcılığını üstlendiği "SogukGe- celer"i yukarda anlattığım nedenle izlemek olanağından yoksun kaldık ne yazık ki. Ama. Ankara'da izlediğım "Böcek"ın fes- tivalin yüzakı filmlennden biri olacağını şimdiden söyleyebilirim. ÜmitElçi'nin yö- nettigi film, Erhan Bener"in aynı adlı ro- manından başanlı bir uyarlama. Emekli bir polis memurunun dünyasını. yalnızlığını. korkulanni. zengin psikolojik gözlemle ak- taran yapıt, beyazperdeye yansırken gü- cünden fazla bir şey kaybetmemış. Ümit Elçi'nin anlatımı fazla bir iddia taşımama- sına karşın. basanlı. Recai Bey'in dünya- sını büyük duyarlıkla yansıtan Halil Er- gün'ün oyunu ise filmin en önemli öğesi. Birzamanlarkanlıoperasyonlarakanşmış. insanlan bir "böcek gibi gören emniyet amiri Recai Bey'in insan yanını, sevgiye susamışlığını ve insanlarla gerçek bir iliş- ki kurmaktaki başansızlığını incelikli bir oyunla yansıtmış Halil Ergün. Meltenı Cumbul da sinemada geleceğı olan bir oyuncu olduğunu kanıtlıyor kısa rolüyle. Bu festivatde oyunculuk adına ciddi bir yarışa tanık olacagımızı. jürinin bu dalda çok zorlanacağını şimdiden söylemek ola- sı. Dün izledigimiz "GeriUa" filminde de Fikr^t Hakan'ın çizdiği kompozisyonun son derece başanlı olduğunu gördük. Fil- min diğeroyuncuları Ayşegül Aldinç, Meh- met Aslanruğ, Tomris Oğuzaip'in de kat- kısıyla TRT yapımı "GerUla"seyircinin il- gisini ayakta tutmayı başanyordu. Osman Sınavın nostaljik tatlar içeren "Yalan- cı"dan sonra el attığı "polisiye" türünde en önemli zaafı senaryo olmuş. Nuran Dev- res"in televizyondaki "Suçlu Kim?" prog- ramını çağnştıran senaryosu fılmin gerek- tirdiği birderinliği vearkaplanı veremiyor. izledigimiz filmler içinde bence en önemlisi CananGerede'nin yönettigi "B" ya da "Aşk Öiümden Soğuktur". Şarkıcı Bergen'in dramatik yaşam öyküsünden iz- ler taşıyan, ama kahramanı Belgin'e çok daha farklı bir kimlik kazandıran Gerede, bu ikinci filmiyle Türk sinemasının bir yö- netmen kazandığını gösteriyor. Türk sinemasının geleneksel yaklaşımın aksine ne anlattığından çok. nasıl anlattı- ğına önem veren çağdaş bir yönetmen/au- teuer tavnnı görüyoruz "Aşk Öiümden So- ğuktur"da. Fassbinder'in aynı adlı filmi ile tematik bir ortaklık kuran Gerede. er- kek kahramanının adını "AIi" koyarak ve filmin biryerınde Belgin"e "Bütünerkek- lerinadı AJi'dir" dedirterek. Fassbinder'in aynı adlı bir başka filmine gönderme ya- pıyor. Içerik olarak son derece Dogulu, an- latım olarak ise Batılı olan bu filmin dün- ya pazarlarına girebileceğini düşünüyo- rum. Başroldeki Bennu Gerede. dramatik zorlamalara kaçmayan. son dece yalın bir oyunculuk ve belleklerde yer edecek bir "mask"sergilıyor. Nicedeneyimli oyuncu- nun altından kalkamayacağı bir ustalıkla. Belgin'in değişimini, iç dünyasındaki fır- tınalan. sessiz çığlıklar. küçük bakışlar ve bilinçli bir beden hareketi ile sergiliyor. Bennu'ya sinemamıza hoş geldin derken, Kadir Inanır'ı da meslek yaşamımn en güzel. en ölçülüoyunlanndan birini verdiği için kutlamak gerek. Bakalım, bugün ve yann izleyeceğimizdiğer filmler karşımıza başka güzel sürprizler çıkaracak mı? Siz neyi bekliyorsunuz? • ' 1 * DİLYA'da. İngilizce'ye giden yolda, - engeller değil, kolaylıklar var. Sosyal bir yaşantı oluşturabileceğiniz • özenli bir mekanda; öğrenme yolunuzda her an yanıruzda olacak İngilizce eğitim uzmanları sizi en iyi yöntemlerle İngilizce'ye ulaştıracak. DİLYA DİL KURSLARI • "Language Land" Hasanpaşa, AbcKilhalim .Mcmduh Sok. rvo 9 Kadıköy 81310 İstaJÎbul Tel:(0216)347 88 37 .418 48 13-347 87 23 Faks|0216)347 56 71 Hoşgörü sempozyumu başhyor Kültür Servisi - Unesco Türkiye Milli Ko- misyonu'nun düzenlediği 'lstanbul Uluslara- rası Hoşgörü Sempozyumu' yann başlıyor. Sempozyum siiresince hoşgörü konusunda ya- pılan bölgesel ve uluslararası toplantılarda va- rılan sonuçlar. öneriler incelenecek. değerlendi- rılecek ve özetlenecek. UNESCO Yürütme Kurulu'na sunulan Hoş- görü llkeleri Bildirge Tasarısı ile Hoşgörü Ey- lem Programı Tasansı üzerinde yorumlar oluş- turularak, gelecekteki etkinlikler üzerinde öne- riler getirilecek. UNESCO Türkiye Milli Ko- misyonu. 1995 yılı Birleşmiş Mılletler Hoşgö- rü Yılı kapsamında. hoşgörü konusunda yapılan bölgesel ve uluslararası toplantılarda alınan ka- rarlann incelenınesi ve özetlennıesi amacıvia.4- 6 ekim tarihleri arasında Istanbul'da uluslarara- sı bir hoşgörü sempozyumu hazırladı. Sempozyum 4 ekim günü saat O9.l5"te Sa- bancı Centerda düzenlenecek açılış oturumu ile başlayacak. Başkanlığını UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Başkanı Prof. Dr. M. Oluş Arık'ın üstlendiği açılış oturumuna konuşmacı olarak Sakıp Sabancı. İstanbul Büyükşehir Be- lediye Başkanı Recep Tavyip Erdoğan. Dışiş- leri Bakanı Erdal tnönü. LNESCO Genel Mü- dürü Federico Mayor ve Cumhurbaşkanı Sü- leyman Demirel katılacaklar. Açılışoturumunun ardından saat 11.00'debi- rinci oturum gerçekleştirilecek. Birinci oturum- da Prof. Dr. Mümtaz Soysal'ın özel bir konuş- mayapacak. Sunuşkonuşmasını UNESCO Tür- kiye Milli Komisyonu Hoşgörü Yılı Komitesi Başkanı Dr. Hıfzı Topuzun yapacağı birinci oturumun konusu: "Başlıca ulusal, bölgesel ve uluslararası toplantıların rapor ve önerile- ri". Birinci oturumda: 12-16 Eylül 1994 tarih- leri arasında Rio de Janeiro'da gerçekleştırilen 'Latin Amerika ve Karayiblerde Hoşgörü 1 * konulu toplantı hakkında Rio Federal Cniversi- tesi'nden Prof Dr. \ era Vidal. 27-28 Eylül 1994 tarihleri arasında Seul'da gerçekleştırilen 'Demokrasi ve Hoşgörü llluslararası konfe- ransf hakkında UNESCO Kore Milli Komis- yonu Genel Sekreteri Dr. In-suk Cha. 8-10 Ni- san 1995 tarihinde Siena'da düzenlenen 'Hoş- görü ve Hukuk Uluslararası Konferansı' hak- kında Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakülte- si Dekanı Prof. Dr. Niyazi Öktem. 21 -22 Nisan 1995 tarihinde Kartacadagerçekleştirilen 'Ak- deniz Bölgesinde Hoşgörü Pedagojisi Dlusla- rarası Konferansı" hakkında Tunus Oniversi- tesi Bilinı Akademisi'nden Prof. Dr. Slim Lag- mani. 1-4 mayıs tarihinde Yeni Delhi'de ger- çekleştirilen 'Hoşgörü konusunda Asya ve Pa- sifik Bölgesel toplantısı' hakkında Hindistan Parlamento üyesi, sosyolog Dr. H. Aram. 28- 29 mart tarihinde Paris'te düzenlenen 'UNES- CO nezdindeki Hükümetdışı Kuruluşların (NGO) hoşgörü eğitimi konusunda uluslara- rası inceleme günleri' hakkında UNESCO Hü- kümetdışı Kuruluşlar Daimi Komitesi Başkanı Rao Chelikani, 'Avrupa'da yaşayan yaban- cılara karşı ırkçı yaklaşımlar ve toleransın gerekliligi' hakkında Türkiye Araştırmaları Merkezi Direktörü Prof Dr. FarukŞen. 'Mos- kova, Yakutsk ve Tiflis Hoşgörü Toplantıla- rı özeti' hakkında Moskova Devlet Üniversite- si İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yassen N. Zassoursky birer rapor sunacaklar Saat 17.ÖO'de gerçekleştirilecek ikinci oturu- mun konusu "UNESCO Genel Müdürü tara- fından sunulan Hoşgörü Bildirgesi Tasarısı üzerinde tartışmalar". İkinci oturumun sunuş konuşmasını Büyükelçi Pulat Tacar yapacak. 5 Ekim günü saat 09.00'da "Dinler ve Hoşgö- rü" konulu üçüncü oturum düzenlenecek. Su- nuş konuşmasını Fas Kjah'nın Kültür Danışma- nı Mohamad Allal Sinaceur'un yapacağı otu- rumda. 12-18 aralık tarihlerinde Barselona'da aerçekleştirilen 'Barış kültürüne dinlerin kat- kısı' hakkında Barselona'daki UNESCO Kata- lonya Merkezi'nden Felix Marti, 'İnançlar ve Hoşgörü' hakkında Kudüs Üniversitesinden Prof. Dr. Andre Chouraqui. birer rapor suna- caklar. Saat 14.45'te gerçekleştirilecek dördüncü oturumun konusu "L'NESCO Genel Müdürü tarafından sunulan Eylem Programı üzerine tartışmalar". Sunuş konuşmasını Paris Sor- bonne Oniversitesi'nden Prof. Dr. Jean Beach- ler'ın yapacağı oturumda. ortak çabaiar. hedef- ler. aktörler. eğitim ve iletişim ağı. BM sistemi- nin harekete geçirilmesi hakkında genel tartış- malar gerçekleştirilecek. Sempozyumun son günü olan 6 ekimde dü- zenlenecek kapanış oturumu. Galatasaray Üni- versitesi Beyoğlu Uise Binası Tevfık Fikret Sa- lonu'nda gerçekleştirilecek. Saat 09.15'te Gala- tasaray Üniversitesi Rektörü Prof Dr. Yıldız- han Yayla'nm hoşgeldiniz konuşması ile kapa- nış oturumu açılacak. Floransa Üniversite- si'nden Prof. Francesco Margiotta Brog- lio'nunözel konuşmasının ardından raporlarsu- nulacak. sempozyum önerileri kabul edilecek ve bir basın toplantısı düzenlenecek. ALINTILAR TAHSİN YÜCEL Yolculuk Hiç başıma gelmemişti böylesi: Kısa pantolonu, bol resimli atletiyle geçip yanıma oturdu, sol kalçasının sol yanı, kottuğumun en az üçte birini kaplayıverdi. Bu da kaçınilmaz bir şey: Eni benimkinin iki katı. Ama adam oylumunun da dışına taşıyor, bacaklannı açıp sol aya- ğmı iki ayağımın arasına yerleştirdi; bir de bu sıcak Bodrum akşamında, oturur oturmaz çarşaf gibi açtı- ğı Sabah'ının sayfalarını çevirirken dirseğini ikide bir koluma. göğsüme, başıma çakıyor. Patladım patlaya- cağım. etkili bir söz arıyorum, buluyorum da, ama adamda öyle küresel bir surat var ki, etkilenmeyece- ği kesin. Çevreme bakıyorum, her yer dolu; kaptana bakıyorum, bir yandan otobüsü uçururken bir yandan da yakınındakilerle şen bir söyleşiye dalmış, kahka- halar atıyor. "Anlaşıldı, Istanbul'a dek katlanacağım bu işkenceye!" diyorum içimden. Ama beterin beteri de var: Gazeteyi bırakıp uyuyunca, komşum iyice kay- kılıp üstüme yaslandı. Koltuğumun arkalığını öne, ar- kaya çekiyorum, hiçbirşey değişmiyor. Ben böyle krv- ranırken önümde saçlan altın sansı, iki güzleklemiş ba- yan, saç tanyor, ruj yeniliyor, koka kola içiyor, ingiliz- ce patlatıyor, sık sık görevliyi çağırıp bir şeyler istiyor. Umursamazlıkları işkencemi iki katına çıkarıyor, duru- mumun olası izleyicileriyle göz göze gelmeyeyim di- ye uzun süre gözlerimi yumuyorum; sol omzuma çar- pılınca açıyorum ancak. Kaptan çarpmış. Direnme iç- güdüsüyle bir şaka geliyor usuma: "Hayrola! Araba kendi kendine mi gidiyor?" diyo- rum. "Yok, amca olur mu öyle şey, arkadaş kullanıyor", diyor. Sonra birden durup başını sallıyor Şakayı geç anladı, ya kendi kendine kızıyor, ya bana. Bana kızdı- ğını düşünmek hoşuma gidiyor. Ama, kim bilir kaç sa- at sonra arkadaşını indirip yeniden direksiyona geçin- ce, dost dost gülümseyerek sağ yanındaki tek koltu- ğu gösteriyor bana: "Abi. gel, şöyle otur istersen, söyleşe söyleşe gideriz", diyor. Bana kızdığını ummuştum, oysa hem "amca"yi "ab/'"ye çevirdi, hem de beni işkenceden kurtarmak istiyor. Dirsekliği indirerek şişeden mantar çeker gibi çekip çıkanyorum gövdemi. İnsan değil miyiz, kapta- nın yanına kmulur kurulmaz şımarıyorum: "Sizin şirket 13 numaranın parasını bana vermeli", diyorum. "Oniye, abi?" "Yolcusunu ben taşıyorum." içtenlikle gülüyor. "Doğrusun. abi", diyor, "öyle birayınınyanına düş- müşsün ki, beş Erol Günaydın seslendiremez." Hayır, Erol Günaydın seslendirir", diyorum. "Erol Günaydın, dünyanın tüm yaratıklannı seslendirir, en sessizlerini bile, tırtılı, balıgı bile." "Ağzına sağlık, abi", deyip yola dikiyor gözlerini, bir kamyonu geçiyor, bir kamyonu daha geçiyor, bir an benden yana dönüp gülümsüyor, alan değiştiımemi- ze zaman kalmadan, "Abi, Tansu ÇillerV nasıl bulu- yorsun" diye soruyor. "Tıpim değil", diyorum. "Renk sorunu " diyor incelikle. Sonra muavine bize birer "neskafe" getirmesini söy- lüyor, sonra, Erol Günaydın'ataş çıkartmak istercesi- ne, Süleyman Demirel'den başlayarak bir sürü poli- tikacının öykünüsünü çıkarmaya girişiyor, el ve yüz de- vinilerini de, heceleri vurgulamalarını da, söylemleri- nin biçemini ve içeriğini de bayağı güzel yansıtıyor. Hepsini de yakından izlediği belli. Gülüyorum. 13 nu- maranın şişmanını çoktan unuttum. "Peki, koalisyona ne diyorsun" diye soruyorum. "Daha çok sürer mi?" "Sürer, abi, sürer", diyor. "Seninkiler öyle kıyak bir sağırlar diyaloğu kurmuşlarki, seçim olmasa kıyame- te kadar sürer." Gözlemini kendisinin de çok beğendiği, gerine ge- rine geriye yaslanmasından belli. Ama, yaslanınca, aynada bir ışık görüyor, yerde uyuklayan muavini uyandınyor: "Bak bakalım, Gönül Yazar'/ar. gene ne istiyor?" "Neden Gönül Yazar diyorsun ki" diye soruyorum. "Abi, daha ne diyeyim istiyorsun?" diyor. "Hülya Avşar mı diyeyim?" Muavin, geri dönüyor bu sırada. Gönül Yazar'lann Marlboro paketini istediklerini söylüyor. "Benim Marlboro paketini mi?" "Senin Marlboro paketini." Kaptan, direksiyonu bırakıp kollarını havaya kaldı- nyor: "Otobüsü kuruttular, sıra bana geldi!" diyor, ama çı- kanp veriyor Marlboro paketini. "Abi, insan şu otobüs- fe öyle tiplerte karşılaşıyor ki!" diye ekliyor. Sonra, karşılaştığı tipleri aniatmaya başlıyor bana. Hepsi de ilginç gerçekten. inanılamayacak kadar il- ginç. Yazık ki, gözkapaklanm çok ağırlaştı, işitiyorum, ama izleyemiyorum, gözlerim kendiliklerinden kapa- nıyor • Bir de bakıyorum ki, gelmişiz! Kaptan kollannı aç- mış, tepemde dikiliyor. Kalkıyorum, kucaklaşıp öpü- şüyoruz. "Teşekkürederim, çok teşekkürederim", diyorum. "Ayıp ettin, amca" diyor, "yaşlılarayardımcı olmak görevimiz." "Yani ödeştik mi" diye soruyorum. "Sayılır", diyor, "bizim meslekte ne borç bırakacak- sın, ne alacak." HAYAL Kahvesi Bu Gece OKAY TEMIZ ROMANLAR NAZLIM YAGIZ s İSTANBIJL . MEYjHANESI Rc/crvasvon 0216 413 f»X X0 - XI \Her Yanm Saatte Istınye tsteteiinden ÜcretsizMotor Servisi. Nüfııs Cüzdanımı ve ehliyetimi kaybettim. Hükümsüzdür. SANİYE AKBAŞLI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle