Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET
OLÂYLAR VE GÖRÜŞLER
12 EKİM 1995 PERŞEMBE
Iki' Yüce Kat'ınDurumu
Prof. BAHRİ SAVCI
9 kı yüce katımız (makamımız) var.
I
Her ikisinin de baş gereği. *siya-
sal ağırbaşlılık"tır. Hemen söyle-
yelim. bu ağırbaşlılık; deneyim
süzgeçlerinden geçerek damıtıl-
mış bir erdem simgesı olan. saygı
duyulan ağırbaşlü ıktın *Ağır ol da moW
ladesinler" ağırbaşlıhğı değil.
İşte demokrasi. bu iki yüce "kaftan.
sıyasal küttür içinde kıvamlaşmış bir es-
tetik tutum. tavır ister. olgun davranışla-
nn içinde. usun -bilginin- deneyimin pa-
nldadığı bir erdemlik ve bilgetilik ıster.
Çünkü, demokrasının kendisi. erdem-
Hlik vebilgeliktir. akhna geleni, değerbı-
çilmezbir öğütmüş gibi. herkesin gözü-
ne kakmak, onda yoktur. Önlem. çare.
deva arayanlara. bir geçici avuntu yut-
turmakda yoktur. Demokrasi, durulmus,-
incelmiş-ferahlık serinliği kazanrnış bir
bilgeliktir.
Demokrasi. aynca. usuna eseni ulu-or-
ta yapıverme cambazlığı demek olan bir
serbestlik. bir rahat pervasızhk da değil-
dir, genel yarar eksenı üzennde. öteki is-
temlerin. çoğunlukça özümsenmesi yo-
luyla birkonsensüse varmış özgür istenç-
lerin. bir sosyal hukuk içre gerçekleşme-
sidir.
Bir başka açıdan demokrasi. bir dü-
zen. bir disiplindır, özgür istemve dilek-
lerin özgür düzeninı kurmadır. bu düze-
ni de. Fıdyas'ın heykellerinin tenasüple-
ri içindeki bir mimarhk, bir heykeltıraş-
lık estetiğine dayatmadır.
Düzenin ilkesi, insanın ruhunda yaşa-
nan doğalhk. doğal hukuk duygusuyla
oluşmaya başlar; insan usunun yarattığt
bilimsel algılarla olgunlas.ır; insanın-top-
lumun-doğanın gerekli buyurulanyla
(emperatifleriyle) boyutlanarak, insan
haklan üzerinde eksenleşir. Bütün hak-
lar-serbestlikler-yetkiler ve sorumluluk-
lar, bu eksen üzerinde. bir bir belirir.
Böylece. demokrasıye. onun en yaygın
çagdaş örnegi olan parlamentarizme gö-
re. bu ikı yüce katımızın. güçleri. ola-
naklan, manevra alanlan, yetkileri (da-
ha doğrusu yetkisizliklerh ve sorumlu-
luklan, bellidir. hem de açık olarak...
Demokrasi. başkanlıgı. yarı başkanlt-
ğ\ dışındaki parlamenter demokrasi. ken-
di devlet başkanına, ne işlev vermiştir?
Şunu vermiştır. Devletin. siyasa yaratan
-ülke için "hattı hareketT (davranış yo-
lu) yç^leyecek olan- bunlann gerçekleş-
mesi için somut edimleri yapacak olan
devlet organlannın arasındaki "uyumu
gözetmek* -bu uyumu. türlü müs^ıvere-
lerle önlemlere ka\ uşturmada çaba har-
camak- bu çabayı. •'birtesik bir kabuFe
ulaştırmaya vardırmak... Işte işlev. bun-
dadır.
Siz. demokrasımizden bir sapma olan
82'nin buTatına bakmayınız: Onların
hiçbirisi. egemenlik yetkiieri değildir.
Onlar Cumhurbaşkanrna. re'sen yürüt-
me-re'sen yasama-re'sen yargı gücü ver-
memiştir. Bu zat kendıliğinden. bir hu-
kuk hükmü koyamaz. Hukuk hükmü ko-
yan Meclis de. onunla bağımh değildir.
Kendıliğinden bir yürütmede buluna-
maz; bir hendek açamaz.
On paralık bir anlasmazhğı. yargı hük-
müyle çözemez. Hukuku demede -ona
uygun bir yapımda bulunmada- hukukun
dediğini. somut olaylarauygulay arakan-
laşmazhkları çözmede. temel yetki. on-
da değildir. Temel uiusal egemenlik yet-
kileri. yasama-yürütme-yargı organlann-
dadır. Cumhurbaşkanı'nın yetkileri. gün-
lük gidişatın yerine gelmesi hususunda.
ikincil değerde olan "temşiyet" yetkile-
ridir.
Keza. demokrasi. Meclis Başkanı"na
da. Cumhurbaşkam'nda olduğu gibi. po-
litika gibi, politika yeğleyicı-politika sap-
tayıcı-polıtika alanında arenaya inerek.
politika manevralarında bulunma müsa-
desi hakkı tanımamıjtır. O. ancak. Mec-
lis çalışmalannın gidişatını düzen içinde
tutma ile iştevidir. Bu işlev, birbirini kar-
şılıklı olarak etkileyen Meclis'le hükü-
metın. yasama-yürütme. denetim-işbir-
ligi ilişkilerini, demokrasi kuramlan. ku-
rallara. kurumlan içinde düzenleyip sağ-
lamadan ibarertir.Bu işlevin içinde. Mec-
lis Başkanı'nın. siyasal koridorlarda yer
alarak. siyasal kulvariarda koşarak, siya-
sal arenaya inerek. politika yapması yok-
tur.
Evet. Meclis. ulusun temsilcisı olarak
yüce birkurumdur. Onun başkanlık kür-
süsü de, yüce bir kattır: fakat. bu kürsü-
nün ve orada oturanın. re'sen yerine ge-
tirilecek yetkileri yoktur. Bundan dolayı
Meclis Başkanrnın. ancak. Meclis'in
ulustemsilcıliği işlevınin, amacına göre
yerine gelmesinin düzenlenmesi görevi
vardır. Bu. genis,-derin bir görevdir. an-
cak. Meclis'in. amacına göre i^lemesinin
sağlanması 'temşiyetin'den ıbarettir; ulus
adına. doğrudan, politika yeğleme-karar
alma-edımde bulunma-yargı yapmayı
içermez. Meclis Başkanhgı. ulusal ege-
menlik adına "politikar
dan soyutlanmış-
tır.
Meclis'in kendisi. bir siysal "are-
na^dır. Orada. çok geniş bir siyasal yel-
paze içinde. birbirleriyle. sürekli olarak
tartis.an-tartis.arak müzakere yapan-mü-
zakere yaparak uyuşumlara varan. türlü
eğilimler-siyasal görüş sahipleri. siyasal
savaşım yapan öğeler bulunur.
Ve Meclis Başkanı. kendi kökeni, eği-
limi. görüşü ne olursa olsun. o kürsü
mensubu olduğu sürece. hiçbir eğilim
adına. herhangibir grup adına. kendipar-
tisi adına. siyasa kulvanna girip. siyasa
koridoruna çıkıp, siyasa arenasına inip.
oralardaki siyasa savaşımına giremez.
katılamaz. yanlardan biri olamaz.
• • •
Durum bu iken, bu iki yüksek katımız-
da oturanlar ne yapıyorlar?
Birisi, durup dinlenmeden. yerli ve ya-
bancı heyetlerle. kişılerle. sorumlu ve de
yetkili organlarla. başkanı çeviren de-
mokrasiyesığmayanilişkilerkunıp.akıl-
danelikler edip, Türkiye kendisi imiş
ımajını veriyor. Deneyimlidir, pek faka
basrhaz. ama bu yanlı$ imajı. katının ta-
rihsel özgörevi (misyonu) sanıyor.
Öbürü de. ealiba. kendisini sevenlerin
ve kendisinden, bu hengâmede, bir ş.ey-
ler umanlarvn itişiyle (teşvikiyle), res-
men değil. fakat eylemsel olarak "politi-
ka arenasrna iniyor; "yan" olarak. par-
tisi ve hattaTürkiye adma "poütikaeuık'"
yapıyor. (Burada. '.\merika büyüketçisi-
nin densiz mektubuna, tepkili bir yanıt
vertnesL ivi olmadı mı? O densidiğe kar-
%} onurumuzu korumadı mı1
demeyin.
Eger bir sert yanıt gerekiyor idiyse -ki
ediyor da- onu, Meclis'in adtna verebi-
lirdi; Meclis'in kendisi ve öteki yetküi il-
gililer verebilirdi. Bizzatbaşkanın. en iyi
yanıtı da densiz rnektubu, densizine he-
men geri çevirmek olurdu.) Ve Meclis
Başkammız da, yaptığı polittkacıhğu ka-
tının ve kişiliğinin özgörevi sayiyor.
• • •
lyı de, her ikisinin yaptıklan, tavırla-
n. demokrasi gereği değildir. Çünkü, her
ikisi de. hukuksal olarak. ulus adına yü-
rüten. sevk ve idare eden değildirler. Her
ikisi de. ulus adına, yeğlemede bulunup.
politika iiretemez.
Demokratik. bundan dolayı meşru ola-
rak politika yapmak istiyorlarsa. yani,
yürütmenin (icranın) içine yetkili olarak,
partinin başına beklenen yetenek olarak
geçmek istiyorlarsa, kolayı var. Politika
arenasmın istediği nitelem (sıfat) içine
girerler; yani. şimdiki nitelemlerinden
(sıfatlanndan) soyunarak, arenaya buyu-
rabilirler.
O zaman. ülkenin, kendilerini, ger-
çekten bekleyip beklemediği de, bütün
spekülasyonlann ötesindebir gerçek ola-
rak anlaşılmış olur.
ARADABIR
RECEP BİLGİISER
Atatürk Senaryoları Ne
Oldu?
Bu soruyu Atatürkçülere soruyorum. Küitür Ba-
kanlığı yetkililerine. TRT'ye ve Atatürk'ü bütün bo-
yutlanyla yeni kuşaklara tanıtmak isteyen tüm yetki-
lilere ve yetkisiztere...
Atatürk'üve onun ilkelerini benimseyenler için *pu-
ta tapan/ar"diyenlere hiçbir sözüm yok. Onlar, Ata-
türkçüleri böyle tanımlıyorlar ama, asıl kendileri, Ata-
türk'ün gölgesi bile olmayan binbir yüzlüleri putlaş-
tınyorlar. Şeyhlerini, liderlerini! Kutsal kitabimızın kut-
sai buynjklarınt, kendi çıkarlanna göre yorumluyor-
lar da binbir yüzlü liderlerinin sözlerine, tanrı buyru-
ğundan çok daha teslimiyetle baş eğiyorlar. Asıl ken-
di yapttklan "puta tapıcılık" degil de nedir?
Ne ise sözüm bunlara değil. Yani böylelerinden dı-
şarı, laik cumhuriyeti. Atatürk ilkelerini benimseyen-
lerden, Türkiye'ntn ileriye dönük çağdaşlaşmasını
benimseyenlerden içeridir sözüm.
Sözüm. medyadaki Atatürkçülere. Atatürk'ü iste-
meyenlere, bir de medyada olup da Atatürk'ü anla-
mayanlara, hiç değil.
Asıl sözüm, Küitür Bakanlığı'nın yukarıdan aşağı-
ya, bütün ilgililerine.
Konuya dönüyorum:
Altı yıl önce, Küitür Bakanlığı, on Türk yazanna bi-
rer Atatürk senaryosu ısmartadı. O zamanki Cumhur-
başkanı Evren'in öncülüğünde toplantılar yapıldı. Ki-
mi bürokratlar, yazılacak bu senaryolann içeriği ko-
nusunda çeşitli sorular sordular.
- Bu senaryolarda, Atatürk de canlı olarak görüne-
cek mi?
- Evet, görünecek.
- Atatürk, içki masasında, elinde içki kadehi olarak
da görünecek mi?
- Atatürk içki içmiyor muydu? içiyordu. O halde?
- Yani, Atatürk'ün çevresiyle ilişkileri, sevinçleri,
üzüntüleri, vb.
- Elbette. Atatürk, insan değil mi? Bütün insancıl
yanlan işlenecek ve fılmlerde bu nitelikleri de görü-
necek.
Bu senaryolann yazılmastnda amaç şuydu: Ata-
türk, kahraman! Atatürk, kurtarıcı! Atatürk, cumhuri-
yeti kuran insan! Atatürk, büyük devlet adamı, büyük
asker! Hepsi doğru. Ama, Atatürk bir Olemp Tannsı
değil; Atatürk. bütün boyutlarıylabir insan! Işte bu se-
naryolarda Atatürk, yukarıda sıraladığım nitelikleriy-
le birlikte insan yanıyla da incelenecekti. Hatta, ka-
dınlarla ilişkileri, kadınlara nasıl davrandığı, onları na-
sıl sevip okşadığı bile. Dünyanın çeşitli ülkelerinde
ulusunu kurtarmış, ulusuna yön vermiş liderlerin ya-
şamlanyla ilgili fılmleri, televizyon dizilerini görüyoruz.
Onlar, savaş meydanları dışında da nasıl insandıriar,
o yanlan veriliyor ve biz onları, daha çok bu yanlany-
la tanıyoruz. Gandi'yi, Garibaldi'yi, Napotyon'u,
Washington'u vb.
Insanı, ancak dram sanatının inceiikleriyle, derinli-
ğine tanırız ve tanıdığımız zaman da hiç akhmızdan
çıkmaz. Atatürk senaryolan, işte bu anlayışla ele alın-
dı.
Aralannda Necati Cumaiı, Tank Buğra, Orhan
Asena, Nezihe Araz, Güngör Dilmen, Turan Ofla-
zoğlu, Refik Erduran ve Recep Bilginer gibi yazar-
lann bulunduğu on yazara ısmarlandı senaryolar. On-
lar da senaryolan yazıp Küitür Bakanlığf na teslim et-
tiler. Bakanlıkda bu senaryolan, tarih uzmanlanna in-
celettiler, tarihsel bir yanlışvar mı diye. Ve hepsi onay-
landı.
O günlerde bazı gazetelerde, bir iki haber çıktı se-
naryolar hakkında. Kimse de senaryolan, gerektek-
nik yönden. gerek yazarların Atatürk'ü nasıl değer-
lendirdikleri yönünden incelemek gereğini duymadı-
lar. Hepimiz, kendilerinin Atatürkçü olduğunu söyle-
yip yazan kalem sahiplerinin yaztlannı bekledik, yaz-
madılar ve senaryolar unutulup gitti.
Küitür Bakanlığı yetkilileriyle yaptığımız çeşitli gö-
rüşmeler sonunda, dostumuz Sayın Küitür Bakanlı-
ğı Müsteşan Emre Kongar ve yardımcısı Sayın Gül-
şen Karakadıoğlu, senaryolann kitap-olarak basıl-
masına önayak oldular. Şimdi bu kitaplar, TV filmi ya
da TV dizisi olmayi bekliyorlar. Aslında, karar gere-
ğince Küitür Bakanlığı'nın parasal katkısı da söz ko-
nusuydu, ciddiye alınmadı. Bakalım yeni Bakan ne
yapacak?
BEYOÇLU2.SULH
HUKUK HÂKtMLİĞİ'NDEN
1995 493
Mahkememizin 4.»0.1995 tarih ve 1995493 Esas,
1995 585 karar sayılı ilamıyla Ist. Beyoğlu Yenışehir
Mah. cilt no: 041 08, sayfa no 12. kütük sıra no 682'de
nüfusa kayıtlı Memduhoğlu Fatma'dan doğma 12.6.1979
doğumlu Serhat Seviş'e ablası Ayşe Kemendi vasi tayin
edilmiştir. tlan olunur. 6.10.1995 Basın: 46038
Abesle uğraşmayıbiryana bırakalım
• ~ zleşen güzel
O
Türkçemizin
vurgunuyum.
Ama bız
yaştakiler için
Osmanlıcada
anlamlı deyimler vardı.
Ben bu yazımda. dedelerin
yadigân bir deyimi dile
getirmeyi daha uygun
buldum. bir eleştiri ifadesi
olan 'abesle iştigal'i. yan
Türkçeleştırerek yaztma
başlık yaptım.
Evet, Ösmanlıcanm, aynı
zamanda tiksinme ifade
eden 'abes' deyimi ile
nitelendirdığı konularla
uğraşmayı bir yana
bırakmaya Türk
toplumunun. özellıkle
dünyamızın §u kritik
günlennde son derece
gereksinimı vardır. Tarih
bilgimizin yakın sayfalarını
kanştınrsak, Balkan
Savaşlan'nı kaybetme
nedenlerinin başında.
orduya kadar sızan yersiz
ve lüzumsuz politika
kavgalannın bulunduâunu
anımsarız. Ülkemizın
bugün içine sürüklendiği
siyasal bölünüs. ve
çatışmaların da. tuhaf bir
tesadüfle. yine özellikle
Balkanlar'da bizi benzer
akıbete sürüklemeye
yönelik bir acılık ve
huzursuzluk havasına
sokmuş bulunuyor. Bugün
de o çılgın dönemdeki gibi
memleket. sayısı 20'yi
aşkın siyasal partilere
bölünmüş durumda. Bunlar
ciddi kurulus. nedenlerini
bılemedikleri için olacak,
yeterli aynm ifade eden
adlar bile bulamadan ortaya
atılıyorlar ve aslında
mevcut olmayan birtakım
eğilimlerle pala sallamaya
kalkışıyorlar. 'Vatan, millet,
demokrasi, laiklik' gibi
beylık deyimler
kendilerinden önce
fazlasıyla kullanıldığı için
kuruluşlarını adlandırma
konusunda bile mücadelesi
pek de kalmamış olması
yüzünden. uğraş konusu
olarak yönetimi olur olmaz
nedenlerle tefe koymakla
avunuyorlar. O zaman da iş
çığnndan çıkıyor. politik
ya^amımız selametini ve
gü\enilirliğini kaybederek
'apokaUpttk' bir yöneiişe
doğru gider oluyor.
îşte daha fenası, Türk
basınının da aynı
karmaşaya ayak uydurur
olmasıdır.
Böyle bir tutum
perişanlığından güzel
Türkiyemize hiç mi hiç
yarar gelmeyeceği, tarihin
verdıği acı derslerle
ispatlanmıs.tır.
Bu nedenle kendini tüm
bilgisi ve temiz vatan
sevgisi ile bu ülkeye
adamış. ömrünün elli yılını
memleket hizmetinde
geçirmiş bir Türk vatandaşı
olarak. politikacılanmızdan
ve gazete yazarlanmızdan
ricam. ne olur sonu gelmez
çikarcı tutum. eleştiri ve
küçüUmeleri bir yana
bırakalım. Ülkeyi selamete
çıkarma konusunda
elbirliği edelim. Memleket
mukadderatını paylaşmayı
bilelım. Her tarafı fırsat
kollayanlarla çevrili güzel
Türkiyemiz için tek
kurtuluş yolu kanımca
budur.
Sa|duyu imdada yetişir
ümidi ile böyle bir tartışma
yazısı yazmaktan
vazgeçmiştim. Ancak
kadının en kutsal, en
saygıdeğer fonksiyonu olan
gebeligin dahi alay konusu
yapılması bu karardan
vazgeçmeme neden oldu.
Agirbas.li, ölçülü.
sağduyulu gazete
yazarlanmızdan özür
dilerim.
Emekli Prof. Dr.
TESAL
PENCERE
Kenan Paşa
Hesabına Özenenler.•••
12 Eylül darbesinin ilk günlennde Kenan Evren,
orgeneral ünitormasıyla televizyon ekranında gö-
ründü:
"- Bir şefgarson benden daha çok kazanıyor" de-
di, "olur mu böyle şey!.."
Televizyon yayınını izleyen milyonlar, cık cık edip
başlannı salladılar.
- Olur mu ya!..
Kimisi de:
- "Eyvah" diyedövündü, "Genelkurmay Başkanı
kendi ayhğını, şefgarsonun kazanüığı ücretle kıyas-
lamaya başladı; Türkiye Cumhuriyeti ne hale düş-
tü!.."
Devletin başına geçen kişi, devletin vergi gelirle-
rine bakacağına, ücretliyle aylıklının eline geçen pa-
raya bakarak şei garsonun bahşişine göz dikti mi,
sıglığın çoraklığına dünya görüşünün dar ufkunu
gömmüş demektir.
•
Ülkede enflasyon oranı kimi zaman yüzde 150'nin
üstüne çıkıyor, kimi zaman yüzde 80'e geriliyor. Or-
talama yüzde 90 üzerinden koşuyor enflasyon ca-
navan, ne ev bırakıyor, ne ot, ne ocakL Ne ahlâk,
ne düzen, ne denge!.. Bu ortamda işçiler enflasyon
oranının çeyreği kadar zam istemiyle eyîeme geç-
tiler diye Kenan Paşa hesabtnı yeniden tezgahlayıp
piyasaya sürenlere ne dersiniz!..
- Bir işçi 20 milyon lira aylık mı alacak?.. Bu pa-
raya devlette genel müdüıier çalışıyor...
- Emekli memur 5 milyona tirit, işçi 15 milyona
razı değil..
- Sendika ağalarının lüks arabalarına bak!.. Bun-
lan kimse görmüyor mu?..
- İşçiler 60 milyonun parasını yiyoriar...
Devletin genel müdürüyle Sheraton'da çalışan
garsonun aylıklannı kıyaslayıp ahkâm yürütmeye
çabalayan kafa, 12 Eylül faşizminin mantığını kulla-
nıyor...
Faşizm her zaman üniforma giymez!..
•
- Ulan, pos bıyıklı işçi Recep, milyonlan götüre-
cek, herakşam meyhanede kafayı çekecek, emek-
li Muharrem Bey de ayvayı yiyecek...
- Heya, lise mezunu, ün/vers/te diplomalı memur
Cevdet Bey'in aylığı kaça?..
- Güneydoğu'da hayatını tehlikeye atan yüzbaşı
neatıyor?..
tşçiyi memur ve emekliyle tokuşturup askeri de
fitledin mi, tam faşist kafalı olursun!.. Üstüne eko-
nominin dengelerinden söz açtın mı, tekelci serma-
yenin ülkede kurduğu tefeci-rantiye düzenine hiz-
met edersin...
Neden?..
Çünkü bizdeki gibi bir devlet modeli uygar dün-
yada yoktur!.. Yalanın tezgâhı kurulmuş: Devlet zen-
ginden vergi almıyor, yüksek faizle borç alıyor. Te-
feci faiziyle alınan borç, ekonominin dengelerini bo-
zuyor. Bu işi yapan politikacı, utanmadan ne söy-
lüyor:
- Işçiye verilecek zam, ekonominin dengelerini
bozar!.. Hem bu paranm kaynağı nerede?..
Devleti içte ve dışta para babalanna yüksek faiz-
le borca bağlayıp ülkede tefeci-rantiye düzenini ku-
ran iktidara karşı emekçi ayaklandı mr.
- Huzuru bozuyorsun!..
•
Amasuçkimde?..
Suç sende kardeşim!.,
Akrep gibisin kardeşim!..
Koyun gibisin kardeşim!..
tLAN
T.C.
BAŞBAKANUKHAZİNE
MUSTEŞARLIĞFNDAN
Ege Sigorta Anonim Şirketi'nin dolu ve
hayvanhayat sigortası branşlanndaki ruh-
satlan, 7397 sayılı Sigorta Murakabe Ka-
nunu'nun 539 sayılı KHK ile değişik 3.
maddesine istinaden iptal edilmiştir.
Keyfiyet, adı geçen kanun hükümleri
uyannca ilan olunur.
Parlez-VousFrançais?Fransuca konuşuı musunuz?
FRANSIZCA DİL KURSLARI
Kurs başlangıç tarihi:
16 Ekim 1995
Kayıtlar ve Test:
9 - 14 Ekim 1995
Saat: 10.00 - 18.00 arası
İFKM IEFIİSTANBUL FlfVNSlZ KllLTCHMERKEZl
/NiTJTLT 0 F.TVDES FMNÇ/1ISES 0 ISTAiySt't
Istiklal Cad. Mo: 8
Taksim Tel: 252 02 62
1986YILI VE 86/10911 SAYIU BAKANLAR KURULU KARARINA GÛRE SİGARA SAÛLIĞA ZARARLIDIR.
KIZILTEPE KADASTRO MAHKEMESt
EsasNo: 1990-146
Tespite itiraz davasından dolayı davacı Maliye Hazinei
ile davalı Bekir Arnk arasında icra kılınan açık yargılam
sonunda; Davalı Bekir Artık adına hükmün tebliği için y;
pılan tebligatın adres yetersızlıği nedenıyle teblıgatın bi
ıkmal iade edildiği. zabıta manfetiyle de yapılan tüm ar
malara ra&men aaı geçenin adresinin meçhul olduğund;
Tebligat Kanunu'nun 28, 29 ve 31. maddeleri gereğin
Resmı Gazete'de bir defaya mahsusolmak üzere ilanına, il
tarihinden itibaren 15 gün sonra kararın kesınleşn
sayilacağına ilanen teblığ olunur. 27.9.1995 Basın: 452