05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET OLÂYLAR VE GÖRÜŞLER 12 EKİM 1995 PERŞEMBE Iki' Yüce Kat'ınDurumu Prof. BAHRİ SAVCI 9 kı yüce katımız (makamımız) var. I Her ikisinin de baş gereği. *siya- sal ağırbaşlılık"tır. Hemen söyle- yelim. bu ağırbaşlılık; deneyim süzgeçlerinden geçerek damıtıl- mış bir erdem simgesı olan. saygı duyulan ağırbaşlü ıktın *Ağır ol da moW ladesinler" ağırbaşlıhğı değil. İşte demokrasi. bu iki yüce "kaftan. sıyasal küttür içinde kıvamlaşmış bir es- tetik tutum. tavır ister. olgun davranışla- nn içinde. usun -bilginin- deneyimin pa- nldadığı bir erdemlik ve bilgetilik ıster. Çünkü, demokrasının kendisi. erdem- Hlik vebilgeliktir. akhna geleni, değerbı- çilmezbir öğütmüş gibi. herkesin gözü- ne kakmak, onda yoktur. Önlem. çare. deva arayanlara. bir geçici avuntu yut- turmakda yoktur. Demokrasi, durulmus,- incelmiş-ferahlık serinliği kazanrnış bir bilgeliktir. Demokrasi. aynca. usuna eseni ulu-or- ta yapıverme cambazlığı demek olan bir serbestlik. bir rahat pervasızhk da değil- dir, genel yarar eksenı üzennde. öteki is- temlerin. çoğunlukça özümsenmesi yo- luyla birkonsensüse varmış özgür istenç- lerin. bir sosyal hukuk içre gerçekleşme- sidir. Bir başka açıdan demokrasi. bir dü- zen. bir disiplindır, özgür istemve dilek- lerin özgür düzeninı kurmadır. bu düze- ni de. Fıdyas'ın heykellerinin tenasüple- ri içindeki bir mimarhk, bir heykeltıraş- lık estetiğine dayatmadır. Düzenin ilkesi, insanın ruhunda yaşa- nan doğalhk. doğal hukuk duygusuyla oluşmaya başlar; insan usunun yarattığt bilimsel algılarla olgunlas.ır; insanın-top- lumun-doğanın gerekli buyurulanyla (emperatifleriyle) boyutlanarak, insan haklan üzerinde eksenleşir. Bütün hak- lar-serbestlikler-yetkiler ve sorumluluk- lar, bu eksen üzerinde. bir bir belirir. Böylece. demokrasıye. onun en yaygın çagdaş örnegi olan parlamentarizme gö- re. bu ikı yüce katımızın. güçleri. ola- naklan, manevra alanlan, yetkileri (da- ha doğrusu yetkisizliklerh ve sorumlu- luklan, bellidir. hem de açık olarak... Demokrasi. başkanlıgı. yarı başkanlt- ğ\ dışındaki parlamenter demokrasi. ken- di devlet başkanına, ne işlev vermiştir? Şunu vermiştır. Devletin. siyasa yaratan -ülke için "hattı hareketT (davranış yo- lu) yç^leyecek olan- bunlann gerçekleş- mesi için somut edimleri yapacak olan devlet organlannın arasındaki "uyumu gözetmek* -bu uyumu. türlü müs^ıvere- lerle önlemlere ka\ uşturmada çaba har- camak- bu çabayı. •'birtesik bir kabuFe ulaştırmaya vardırmak... Işte işlev. bun- dadır. Siz. demokrasımizden bir sapma olan 82'nin buTatına bakmayınız: Onların hiçbirisi. egemenlik yetkiieri değildir. Onlar Cumhurbaşkanrna. re'sen yürüt- me-re'sen yasama-re'sen yargı gücü ver- memiştir. Bu zat kendıliğinden. bir hu- kuk hükmü koyamaz. Hukuk hükmü ko- yan Meclis de. onunla bağımh değildir. Kendıliğinden bir yürütmede buluna- maz; bir hendek açamaz. On paralık bir anlasmazhğı. yargı hük- müyle çözemez. Hukuku demede -ona uygun bir yapımda bulunmada- hukukun dediğini. somut olaylarauygulay arakan- laşmazhkları çözmede. temel yetki. on- da değildir. Temel uiusal egemenlik yet- kileri. yasama-yürütme-yargı organlann- dadır. Cumhurbaşkanı'nın yetkileri. gün- lük gidişatın yerine gelmesi hususunda. ikincil değerde olan "temşiyet" yetkile- ridir. Keza. demokrasi. Meclis Başkanı"na da. Cumhurbaşkam'nda olduğu gibi. po- litika gibi, politika yeğleyicı-politika sap- tayıcı-polıtika alanında arenaya inerek. politika manevralarında bulunma müsa- desi hakkı tanımamıjtır. O. ancak. Mec- lis çalışmalannın gidişatını düzen içinde tutma ile iştevidir. Bu işlev, birbirini kar- şılıklı olarak etkileyen Meclis'le hükü- metın. yasama-yürütme. denetim-işbir- ligi ilişkilerini, demokrasi kuramlan. ku- rallara. kurumlan içinde düzenleyip sağ- lamadan ibarertir.Bu işlevin içinde. Mec- lis Başkanı'nın. siyasal koridorlarda yer alarak. siyasal kulvariarda koşarak, siya- sal arenaya inerek. politika yapması yok- tur. Evet. Meclis. ulusun temsilcisı olarak yüce birkurumdur. Onun başkanlık kür- süsü de, yüce bir kattır: fakat. bu kürsü- nün ve orada oturanın. re'sen yerine ge- tirilecek yetkileri yoktur. Bundan dolayı Meclis Başkanrnın. ancak. Meclis'in ulustemsilcıliği işlevınin, amacına göre yerine gelmesinin düzenlenmesi görevi vardır. Bu. genis,-derin bir görevdir. an- cak. Meclis'in. amacına göre i^lemesinin sağlanması 'temşiyetin'den ıbarettir; ulus adına. doğrudan, politika yeğleme-karar alma-edımde bulunma-yargı yapmayı içermez. Meclis Başkanhgı. ulusal ege- menlik adına "politikar dan soyutlanmış- tır. Meclis'in kendisi. bir siysal "are- na^dır. Orada. çok geniş bir siyasal yel- paze içinde. birbirleriyle. sürekli olarak tartis.an-tartis.arak müzakere yapan-mü- zakere yaparak uyuşumlara varan. türlü eğilimler-siyasal görüş sahipleri. siyasal savaşım yapan öğeler bulunur. Ve Meclis Başkanı. kendi kökeni, eği- limi. görüşü ne olursa olsun. o kürsü mensubu olduğu sürece. hiçbir eğilim adına. herhangibir grup adına. kendipar- tisi adına. siyasa kulvanna girip. siyasa koridoruna çıkıp, siyasa arenasına inip. oralardaki siyasa savaşımına giremez. katılamaz. yanlardan biri olamaz. • • • Durum bu iken, bu iki yüksek katımız- da oturanlar ne yapıyorlar? Birisi, durup dinlenmeden. yerli ve ya- bancı heyetlerle. kişılerle. sorumlu ve de yetkili organlarla. başkanı çeviren de- mokrasiyesığmayanilişkilerkunıp.akıl- danelikler edip, Türkiye kendisi imiş ımajını veriyor. Deneyimlidir, pek faka basrhaz. ama bu yanlı$ imajı. katının ta- rihsel özgörevi (misyonu) sanıyor. Öbürü de. ealiba. kendisini sevenlerin ve kendisinden, bu hengâmede, bir ş.ey- ler umanlarvn itişiyle (teşvikiyle), res- men değil. fakat eylemsel olarak "politi- ka arenasrna iniyor; "yan" olarak. par- tisi ve hattaTürkiye adma "poütikaeuık'" yapıyor. (Burada. '.\merika büyüketçisi- nin densiz mektubuna, tepkili bir yanıt vertnesL ivi olmadı mı? O densidiğe kar- %} onurumuzu korumadı mı1 demeyin. Eger bir sert yanıt gerekiyor idiyse -ki ediyor da- onu, Meclis'in adtna verebi- lirdi; Meclis'in kendisi ve öteki yetküi il- gililer verebilirdi. Bizzatbaşkanın. en iyi yanıtı da densiz rnektubu, densizine he- men geri çevirmek olurdu.) Ve Meclis Başkammız da, yaptığı polittkacıhğu ka- tının ve kişiliğinin özgörevi sayiyor. • • • lyı de, her ikisinin yaptıklan, tavırla- n. demokrasi gereği değildir. Çünkü, her ikisi de. hukuksal olarak. ulus adına yü- rüten. sevk ve idare eden değildirler. Her ikisi de. ulus adına, yeğlemede bulunup. politika iiretemez. Demokratik. bundan dolayı meşru ola- rak politika yapmak istiyorlarsa. yani, yürütmenin (icranın) içine yetkili olarak, partinin başına beklenen yetenek olarak geçmek istiyorlarsa, kolayı var. Politika arenasmın istediği nitelem (sıfat) içine girerler; yani. şimdiki nitelemlerinden (sıfatlanndan) soyunarak, arenaya buyu- rabilirler. O zaman. ülkenin, kendilerini, ger- çekten bekleyip beklemediği de, bütün spekülasyonlann ötesindebir gerçek ola- rak anlaşılmış olur. ARADABIR RECEP BİLGİISER Atatürk Senaryoları Ne Oldu? Bu soruyu Atatürkçülere soruyorum. Küitür Ba- kanlığı yetkililerine. TRT'ye ve Atatürk'ü bütün bo- yutlanyla yeni kuşaklara tanıtmak isteyen tüm yetki- lilere ve yetkisiztere... Atatürk'üve onun ilkelerini benimseyenler için *pu- ta tapan/ar"diyenlere hiçbir sözüm yok. Onlar, Ata- türkçüleri böyle tanımlıyorlar ama, asıl kendileri, Ata- türk'ün gölgesi bile olmayan binbir yüzlüleri putlaş- tınyorlar. Şeyhlerini, liderlerini! Kutsal kitabimızın kut- sai buynjklarınt, kendi çıkarlanna göre yorumluyor- lar da binbir yüzlü liderlerinin sözlerine, tanrı buyru- ğundan çok daha teslimiyetle baş eğiyorlar. Asıl ken- di yapttklan "puta tapıcılık" degil de nedir? Ne ise sözüm bunlara değil. Yani böylelerinden dı- şarı, laik cumhuriyeti. Atatürk ilkelerini benimseyen- lerden, Türkiye'ntn ileriye dönük çağdaşlaşmasını benimseyenlerden içeridir sözüm. Sözüm. medyadaki Atatürkçülere. Atatürk'ü iste- meyenlere, bir de medyada olup da Atatürk'ü anla- mayanlara, hiç değil. Asıl sözüm, Küitür Bakanlığı'nın yukarıdan aşağı- ya, bütün ilgililerine. Konuya dönüyorum: Altı yıl önce, Küitür Bakanlığı, on Türk yazanna bi- rer Atatürk senaryosu ısmartadı. O zamanki Cumhur- başkanı Evren'in öncülüğünde toplantılar yapıldı. Ki- mi bürokratlar, yazılacak bu senaryolann içeriği ko- nusunda çeşitli sorular sordular. - Bu senaryolarda, Atatürk de canlı olarak görüne- cek mi? - Evet, görünecek. - Atatürk, içki masasında, elinde içki kadehi olarak da görünecek mi? - Atatürk içki içmiyor muydu? içiyordu. O halde? - Yani, Atatürk'ün çevresiyle ilişkileri, sevinçleri, üzüntüleri, vb. - Elbette. Atatürk, insan değil mi? Bütün insancıl yanlan işlenecek ve fılmlerde bu nitelikleri de görü- necek. Bu senaryolann yazılmastnda amaç şuydu: Ata- türk, kahraman! Atatürk, kurtarıcı! Atatürk, cumhuri- yeti kuran insan! Atatürk, büyük devlet adamı, büyük asker! Hepsi doğru. Ama, Atatürk bir Olemp Tannsı değil; Atatürk. bütün boyutlarıylabir insan! Işte bu se- naryolarda Atatürk, yukarıda sıraladığım nitelikleriy- le birlikte insan yanıyla da incelenecekti. Hatta, ka- dınlarla ilişkileri, kadınlara nasıl davrandığı, onları na- sıl sevip okşadığı bile. Dünyanın çeşitli ülkelerinde ulusunu kurtarmış, ulusuna yön vermiş liderlerin ya- şamlanyla ilgili fılmleri, televizyon dizilerini görüyoruz. Onlar, savaş meydanları dışında da nasıl insandıriar, o yanlan veriliyor ve biz onları, daha çok bu yanlany- la tanıyoruz. Gandi'yi, Garibaldi'yi, Napotyon'u, Washington'u vb. Insanı, ancak dram sanatının inceiikleriyle, derinli- ğine tanırız ve tanıdığımız zaman da hiç akhmızdan çıkmaz. Atatürk senaryolan, işte bu anlayışla ele alın- dı. Aralannda Necati Cumaiı, Tank Buğra, Orhan Asena, Nezihe Araz, Güngör Dilmen, Turan Ofla- zoğlu, Refik Erduran ve Recep Bilginer gibi yazar- lann bulunduğu on yazara ısmarlandı senaryolar. On- lar da senaryolan yazıp Küitür Bakanlığf na teslim et- tiler. Bakanlıkda bu senaryolan, tarih uzmanlanna in- celettiler, tarihsel bir yanlışvar mı diye. Ve hepsi onay- landı. O günlerde bazı gazetelerde, bir iki haber çıktı se- naryolar hakkında. Kimse de senaryolan, gerektek- nik yönden. gerek yazarların Atatürk'ü nasıl değer- lendirdikleri yönünden incelemek gereğini duymadı- lar. Hepimiz, kendilerinin Atatürkçü olduğunu söyle- yip yazan kalem sahiplerinin yaztlannı bekledik, yaz- madılar ve senaryolar unutulup gitti. Küitür Bakanlığı yetkilileriyle yaptığımız çeşitli gö- rüşmeler sonunda, dostumuz Sayın Küitür Bakanlı- ğı Müsteşan Emre Kongar ve yardımcısı Sayın Gül- şen Karakadıoğlu, senaryolann kitap-olarak basıl- masına önayak oldular. Şimdi bu kitaplar, TV filmi ya da TV dizisi olmayi bekliyorlar. Aslında, karar gere- ğince Küitür Bakanlığı'nın parasal katkısı da söz ko- nusuydu, ciddiye alınmadı. Bakalım yeni Bakan ne yapacak? BEYOÇLU2.SULH HUKUK HÂKtMLİĞİ'NDEN 1995 493 Mahkememizin 4.»0.1995 tarih ve 1995493 Esas, 1995 585 karar sayılı ilamıyla Ist. Beyoğlu Yenışehir Mah. cilt no: 041 08, sayfa no 12. kütük sıra no 682'de nüfusa kayıtlı Memduhoğlu Fatma'dan doğma 12.6.1979 doğumlu Serhat Seviş'e ablası Ayşe Kemendi vasi tayin edilmiştir. tlan olunur. 6.10.1995 Basın: 46038 Abesle uğraşmayıbiryana bırakalım • ~ zleşen güzel O Türkçemizin vurgunuyum. Ama bız yaştakiler için Osmanlıcada anlamlı deyimler vardı. Ben bu yazımda. dedelerin yadigân bir deyimi dile getirmeyi daha uygun buldum. bir eleştiri ifadesi olan 'abesle iştigal'i. yan Türkçeleştırerek yaztma başlık yaptım. Evet, Ösmanlıcanm, aynı zamanda tiksinme ifade eden 'abes' deyimi ile nitelendirdığı konularla uğraşmayı bir yana bırakmaya Türk toplumunun. özellıkle dünyamızın §u kritik günlennde son derece gereksinimı vardır. Tarih bilgimizin yakın sayfalarını kanştınrsak, Balkan Savaşlan'nı kaybetme nedenlerinin başında. orduya kadar sızan yersiz ve lüzumsuz politika kavgalannın bulunduâunu anımsarız. Ülkemizın bugün içine sürüklendiği siyasal bölünüs. ve çatışmaların da. tuhaf bir tesadüfle. yine özellikle Balkanlar'da bizi benzer akıbete sürüklemeye yönelik bir acılık ve huzursuzluk havasına sokmuş bulunuyor. Bugün de o çılgın dönemdeki gibi memleket. sayısı 20'yi aşkın siyasal partilere bölünmüş durumda. Bunlar ciddi kurulus. nedenlerini bılemedikleri için olacak, yeterli aynm ifade eden adlar bile bulamadan ortaya atılıyorlar ve aslında mevcut olmayan birtakım eğilimlerle pala sallamaya kalkışıyorlar. 'Vatan, millet, demokrasi, laiklik' gibi beylık deyimler kendilerinden önce fazlasıyla kullanıldığı için kuruluşlarını adlandırma konusunda bile mücadelesi pek de kalmamış olması yüzünden. uğraş konusu olarak yönetimi olur olmaz nedenlerle tefe koymakla avunuyorlar. O zaman da iş çığnndan çıkıyor. politik ya^amımız selametini ve gü\enilirliğini kaybederek 'apokaUpttk' bir yöneiişe doğru gider oluyor. îşte daha fenası, Türk basınının da aynı karmaşaya ayak uydurur olmasıdır. Böyle bir tutum perişanlığından güzel Türkiyemize hiç mi hiç yarar gelmeyeceği, tarihin verdıği acı derslerle ispatlanmıs.tır. Bu nedenle kendini tüm bilgisi ve temiz vatan sevgisi ile bu ülkeye adamış. ömrünün elli yılını memleket hizmetinde geçirmiş bir Türk vatandaşı olarak. politikacılanmızdan ve gazete yazarlanmızdan ricam. ne olur sonu gelmez çikarcı tutum. eleştiri ve küçüUmeleri bir yana bırakalım. Ülkeyi selamete çıkarma konusunda elbirliği edelim. Memleket mukadderatını paylaşmayı bilelım. Her tarafı fırsat kollayanlarla çevrili güzel Türkiyemiz için tek kurtuluş yolu kanımca budur. Sa|duyu imdada yetişir ümidi ile böyle bir tartışma yazısı yazmaktan vazgeçmiştim. Ancak kadının en kutsal, en saygıdeğer fonksiyonu olan gebeligin dahi alay konusu yapılması bu karardan vazgeçmeme neden oldu. Agirbas.li, ölçülü. sağduyulu gazete yazarlanmızdan özür dilerim. Emekli Prof. Dr. TESAL PENCERE Kenan Paşa Hesabına Özenenler.••• 12 Eylül darbesinin ilk günlennde Kenan Evren, orgeneral ünitormasıyla televizyon ekranında gö- ründü: "- Bir şefgarson benden daha çok kazanıyor" de- di, "olur mu böyle şey!.." Televizyon yayınını izleyen milyonlar, cık cık edip başlannı salladılar. - Olur mu ya!.. Kimisi de: - "Eyvah" diyedövündü, "Genelkurmay Başkanı kendi ayhğını, şefgarsonun kazanüığı ücretle kıyas- lamaya başladı; Türkiye Cumhuriyeti ne hale düş- tü!.." Devletin başına geçen kişi, devletin vergi gelirle- rine bakacağına, ücretliyle aylıklının eline geçen pa- raya bakarak şei garsonun bahşişine göz dikti mi, sıglığın çoraklığına dünya görüşünün dar ufkunu gömmüş demektir. • Ülkede enflasyon oranı kimi zaman yüzde 150'nin üstüne çıkıyor, kimi zaman yüzde 80'e geriliyor. Or- talama yüzde 90 üzerinden koşuyor enflasyon ca- navan, ne ev bırakıyor, ne ot, ne ocakL Ne ahlâk, ne düzen, ne denge!.. Bu ortamda işçiler enflasyon oranının çeyreği kadar zam istemiyle eyîeme geç- tiler diye Kenan Paşa hesabtnı yeniden tezgahlayıp piyasaya sürenlere ne dersiniz!.. - Bir işçi 20 milyon lira aylık mı alacak?.. Bu pa- raya devlette genel müdüıier çalışıyor... - Emekli memur 5 milyona tirit, işçi 15 milyona razı değil.. - Sendika ağalarının lüks arabalarına bak!.. Bun- lan kimse görmüyor mu?.. - İşçiler 60 milyonun parasını yiyoriar... Devletin genel müdürüyle Sheraton'da çalışan garsonun aylıklannı kıyaslayıp ahkâm yürütmeye çabalayan kafa, 12 Eylül faşizminin mantığını kulla- nıyor... Faşizm her zaman üniforma giymez!.. • - Ulan, pos bıyıklı işçi Recep, milyonlan götüre- cek, herakşam meyhanede kafayı çekecek, emek- li Muharrem Bey de ayvayı yiyecek... - Heya, lise mezunu, ün/vers/te diplomalı memur Cevdet Bey'in aylığı kaça?.. - Güneydoğu'da hayatını tehlikeye atan yüzbaşı neatıyor?.. tşçiyi memur ve emekliyle tokuşturup askeri de fitledin mi, tam faşist kafalı olursun!.. Üstüne eko- nominin dengelerinden söz açtın mı, tekelci serma- yenin ülkede kurduğu tefeci-rantiye düzenine hiz- met edersin... Neden?.. Çünkü bizdeki gibi bir devlet modeli uygar dün- yada yoktur!.. Yalanın tezgâhı kurulmuş: Devlet zen- ginden vergi almıyor, yüksek faizle borç alıyor. Te- feci faiziyle alınan borç, ekonominin dengelerini bo- zuyor. Bu işi yapan politikacı, utanmadan ne söy- lüyor: - Işçiye verilecek zam, ekonominin dengelerini bozar!.. Hem bu paranm kaynağı nerede?.. Devleti içte ve dışta para babalanna yüksek faiz- le borca bağlayıp ülkede tefeci-rantiye düzenini ku- ran iktidara karşı emekçi ayaklandı mr. - Huzuru bozuyorsun!.. • Amasuçkimde?.. Suç sende kardeşim!., Akrep gibisin kardeşim!.. Koyun gibisin kardeşim!.. tLAN T.C. BAŞBAKANUKHAZİNE MUSTEŞARLIĞFNDAN Ege Sigorta Anonim Şirketi'nin dolu ve hayvanhayat sigortası branşlanndaki ruh- satlan, 7397 sayılı Sigorta Murakabe Ka- nunu'nun 539 sayılı KHK ile değişik 3. maddesine istinaden iptal edilmiştir. Keyfiyet, adı geçen kanun hükümleri uyannca ilan olunur. Parlez-VousFrançais?Fransuca konuşuı musunuz? FRANSIZCA DİL KURSLARI Kurs başlangıç tarihi: 16 Ekim 1995 Kayıtlar ve Test: 9 - 14 Ekim 1995 Saat: 10.00 - 18.00 arası İFKM IEFIİSTANBUL FlfVNSlZ KllLTCHMERKEZl /NiTJTLT 0 F.TVDES FMNÇ/1ISES 0 ISTAiySt't Istiklal Cad. Mo: 8 Taksim Tel: 252 02 62 1986YILI VE 86/10911 SAYIU BAKANLAR KURULU KARARINA GÛRE SİGARA SAÛLIĞA ZARARLIDIR. KIZILTEPE KADASTRO MAHKEMESt EsasNo: 1990-146 Tespite itiraz davasından dolayı davacı Maliye Hazinei ile davalı Bekir Arnk arasında icra kılınan açık yargılam sonunda; Davalı Bekir Artık adına hükmün tebliği için y; pılan tebligatın adres yetersızlıği nedenıyle teblıgatın bi ıkmal iade edildiği. zabıta manfetiyle de yapılan tüm ar malara ra&men aaı geçenin adresinin meçhul olduğund; Tebligat Kanunu'nun 28, 29 ve 31. maddeleri gereğin Resmı Gazete'de bir defaya mahsusolmak üzere ilanına, il tarihinden itibaren 15 gün sonra kararın kesınleşn sayilacağına ilanen teblığ olunur. 27.9.1995 Basın: 452
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle