Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12 EKİM 1995 PERŞEMBE
10 BIR KONU BIR KONUK
DÎSK Genel Başkanı Rıdvan Budak, devletten, medyadan, kayıt dışı ekonomiden yakındı:
Sendikal hareket geriliyorLEYLA TAVŞANOĞLU
- Türkiye'de yıllardır gelir dağılı-
mının bozuklugundan yakınılır. Ama
bu konuda olumlu bir adım atılmaz.
Sizce gelir dağılımı bozukluğunun Tür-
kiye'ye özgü nedenleri var mı?
BUDAK- Geür dağılımı bozukluğu,
milli gelir diye tanımladığımız, ülkenin
yarattığı bütün milli değerlerin, gayri sa-
fi milli hasılanın. sosyal ve hukuk dev-
leti anlayışına uygun olarak paylaşılma-
masıdır.
- Bunu kim paylaştıracak?
BUDAK- Devletpaylaştıracaktır. Sos-
yal. hukuk. çagdaş devlet ilkelerine uy-
gun paylaştıracaktır. Türkıyedevleti. id-
dialara göre sosyal bir devlettir. Hukuk
devletidir. Ama milli gelir dağılımında
sosyal. hukuk ve paylaşımcı devleti bu-
güne kadarbulamadık. Çalışanlar. işsiz-
ler. emekliler. yoksullar olarak bulama-
dık. Bu. toplumun örgütlülüğüne. pay
istemeye bağlı. Bu ülkede sekız milyo-
na yakın işsiz var. Ama ışsızler örgütlü
değil. 3.5 milyona yakın işçi emeklisi
var. Öbür sosyal güvenlik kesimlenyle
birlikte beş milyon emekli var. ama emek-
lileri temsil eden ciddi bir kurum yok.
Kurum olmayınca, örgütlülük olmayın-
ca eylem de olmuyor. Eylem olmayınca
dikkate alınmıyorsunuz. Devleti yöneten-
ler, çok partili dönemden sonra serma-
yeye yakın siyasal anlayışlardan oluş-
muştur. Bunlar, sermayenin güdümünde
davTanmışlar. ama sonuç olarak hiçbir şe-
kilde bu dengeyi sağlamak gibi bir eği-
lime girmemişlerdir. Bu arada örgütle-
nen işçi kesimi, sendikalan aracılığıyla
payını zaman zaman yükseltmiş, ola-
ğandışı rejimlerde bu düşmüş. yeniden
özgürlükçü süreç yaşandığında bu hak-
lan elde etmiş, ama yeniden müdahale-
lerle kaybetmiştir. Yani en örgütlü kesim
olan işçi sınıfı bile rejimin demokratik
sürecine bağlanmış. rejim demokratik
sürece ara vermişse kayba girmiştir. Ör-
neğin. 70"li yıllann sonlanna dogru iş-
çilerin milli gelirden aldıklan pay yüz-
de 33-34'eçıkmıştır. 1985'teyüzde23'e
kadar düşmüştür. Tam tersine, devlete
ödedikleri vergi artmıştır. Bu, sermaye
sınıfı içinde aynı oranda. ama tersine ol-
muştur. Yani yüzde 10'luk bir kesim yüz-
de 80 oranında bölüşümden pay almış,
ama vergiye katkısı yüzde 20 olmuştur.
- Türkiye'de sıkça rastlanan bir ol-
guya dikkatinizi çekmek istiyorum.
Işçilerin refah düzeylerinin arttığı dö-
nemlerin hemen sonrasında bir kriz,
bir müdahale yaşanıyor. Sizce bu rast-
lantı mı ya da somut nedenleri var mı?
BUDAK- Bir kere. toplumun örgütlü
olmadığı bir ülkede, emek kesimleri,
aratennda sendikal örgütlenmeyi başa-
rabilmiş. sendikal haklan elde etmiş, do-
ğa! olarak bir mücadele sonucunda bel-
li birdüzeyde yaşamlannı geliştirme im-
kânına kavuşmuşlardır. Bu da örgütlülük-
lerinden kaynaklanmaktadır. Bugün Tan-
su Çiller'in söyledigini. 12 Eylül'den
önce de özel sektör yanlılan, özelleştir-
meciler. sermayeden yana saf tutmuş ya-
zar-çizer, bilim adamı ve onlann sözcü-
leri söylüyordu. Bu ülkede enflasyonun,
hayat pahalılıgının. ülke ekonomisinin zo-
ra girişinin sebebi olarak sendikalı çalı-
şanlan gösteriyorlardı. Bu. bugün de de-
ğişmiş değil. Sorunuzun cevabı da bu
oluyor. Çalışanlann, sendikal mücade-
leleri sonucu elde ettikleri gelir düzeyi
yükseldiğinde yönelme o tarafa oluyor-
du. Bu defa çok şiddetli biçimde devam
ediyor. Özelleştırme hiç bu kadar diri
• Bu ülkede sekiz milyona yakın
işsiz var, ama işsizler örgütlü
değil. Öbür sosyal güvenlik
kesimleriyle birlikte beş milyon
emekli var, ama emeklileri
temsil eden ciddi bir kurum
yok. Kurum ve örgütlülük
olmayınca eylem de olmuyor.
Eylem olmayınca dikkate
alınmıyorsunuz.
bir biçimde devreye girmemişti. Zaten
bi:de moda biçiminde kendini gösteri-
yor. Gördüğünüz gibi bunu da beceremi-
yoriar. Özelleştirme devreye girdiğinde
ksnu kesimi çalışanlannın. tanm kesi-
nremekçilerinin talepleri var. Ekonomi
sıüştı. Büyük ölçüde kayıt dışı sistem
Tirkiye'nin ekonomik yapısına yüzde
SUNUŞ
Ülkemizde, 50'liyıllardan sonra gelir dağılımının hep
bozuk, milli gelir paylaşımmın dengesiz oldugu bilinir
bilinmesine de, iş çare bulmaya gelince hiçbir şey
yapûmaz. Ya da her kafadan bir ses çıkan Önerilen
reçetelerin hiçbiri de bu hastahğı iyileştirmeye yaramaz
Farklt ekonomi grupları. kendilerince doğru çözümler
ortaya atarlar. Ne var ki sonın, kırk yüdır çözülemeden
süriip gider. Ekonomistler, gazele ve dergi sayfalannda
ya da televizvon ekranlarında boy gösterir. demeçler
verirler. Bu konuyıı bir de DlSK "m şimdiki başkanı
Rıdvan Budak la konuşalım dedik. Budak, "Bir dokun
bin ah işit kâse-ifağfurdan " misali, milli gelir dağılımı
bozuklugundan, sermaye ve sermayeye yakın gnıptarla
sendikasızlaştırma egilimlerini sorumlu tuttuktan sonra
çözümfm, ciddi bir sendikal ve siyasal örgütlenmede
yattıgını söyledi.
50'leri aşan oranda etki yapıyor. Bura-
da hakkını, hukukunu alanlar sendikalı-
lar. O zaman onlara vurmak lazım. Özel-
leştirmeyi gerçekleştirmenin yolu da on-
lann sosyal haklarını bahane etmekten
geçiyor. Başbakan. bugün o politikayı iz-
leyerekkamuişçisiylememurlararasın-
dâ uçurumlar yaratıyor. Bu sinyali köy-
lüye, küçük esnafa veriyor. Bugün Tür-
kiye"de sendikal hareketin yıpranmasın-
daki en önemli nedenlerden birisi olarak
bunugösterebiliriz. Birdetabiisendika-
cılann kendi basiretsizliklen var. Sendi-
kalı ışçilerartık hedeftahtası halinegel-
di.
- Türkiye'de geür dağılımının bo-
zulmasına da yol açtığını söylediğiniz
sendikal hareketin bu denli zayıfla-
masının nedeni, sadece Türkiye ko-
şulları mı. yoksa genelde dünvadaki
sendikal hareketin zayıflaması da bu-
nu etkiliyor mu?
BUDAK- Benim. uluslararası sendi-
kal platformlarda da görevlerim var. Biz
uluslararası sendikal platformlarda yö-
netim kademelerinde tartışırken bu za-
yıflamayı tespit ettik. "Yeni dünya dü-
zeni" diye yutturulmaya çalışılan, ger-
çekte sermayenin tek başına hâkim ola-
cağı bir yeni dünya sistemi yaratılmaya
çalışılıyor. Ama bu sadece sermayenin
yararlanacağı bir sistem olarak gelişi-
yor. Burada emeğe, sosyal haklara, öz-
gürlüklere, sendikal haklara yeryok. Bu-
nu, Türkiye'de topluma anlatmakta çok
güçlük çekiyoruz. Birde medya çok et-
kin. Oysa dünyada da bizde de emeğin
medyası yok. Bunun çok somut bir ör-
manın sosyal haklan koruyabileceğini
sendikaların ışçilere anlatması lazım.
Ama bunu anlatacak sendikacılann ve iş-
çilerin de bulunması gerek
- DİSK, emeğin medyası olması için
herhangi bir çalışma yapıyor mu?
BUDAK- DlSK açıldığı sırada böyle
bir projemiz vardı. Rahmetlı Abdullah
Baştürk'le bütün bunlan tartıştık. Be-
nim bugün size söylediklenmin önemli
bir kısmı da onunla yaptığımız tartışma-
ların sonucunda ortaya koyduklarımdır.
Medya kurmanın çok ucuz bir ış olma-
dığını. bunun bir örgütlülükle gerçekle-
şeceğini. en azıdan demokrasiyi hedef ola-
rak önüne koymuş. toplumun dığer ke-
simleriyle konuşmaktan geçeceğini, di-
ğer sendikal örgütlerin buna gönüllü ol-
ması gerektiğini biliyoruz. "Bizim med-
yamız olmazsa sermayeye yenik dü-
şeriz" tartışmalannı uluslararası plat-
formlarda da. Türkiye"de de yaptık. Bir
medyamızın olması önümüzdeki hedef-
lerden birisi. Bunu, başka bir çıkış yo-
lumuz olmadığı için yapacağız.
- Siz. işçilerin milli gelirden aldık-
lan pay 1985'te yüzde 23'e düşerken
vergilerin büyük ölçüde arttığını söy-
lediniz. Bu arada, özellikle Türkiye'de
bir ekonomi grubu da vergilerin art-
tırılması yolu> la gelir dağılımının dü-
zeltilebileceğini savunuyor. Sizce bu
mümkün mü?
BUDAK- Vergilerin arttınlması der-
ken. nereden alınacak vergilerin arttınl-
ması tartışması yapılmalı. Devlet, önce
herkesten vergi almalı. Devlet vergi al-
mıyor: devlet suçlu. Devlet. \ergiyi al-
milyon insanı yoksulluk sının altında
yaşatıyorsa. burada büyük bir ayıp var
demektır. Demek ki kendi içindeki sos-
yal devlet olma ve bu işleyişi sağlama id-
diasına rağnıen insanlarını kurtarama-
mış. Kapitalızmi tek kurtuluş yolu ola-
rak gösterenanlayışlargelişiyor. Bunla-
nn bir kısmını ne yazık ki bilim adam-
ları. hocalararasındadagörüyoruz. Tür-
kiye"de de "Ne gerek var sigortalı ol-
maya"diyenlen biliyoruz Bu kadar ser-
mayenin yanında yer almış, ama halkın
vergileriyle okumuş insanlann bunlan
söylemesı beni çok şaşırtıyor. Dünyada
bir tek çıkış yolu var. Emek örgütlen. tek-
nolojinın gelışmesine karşı çıkamazlar.
Bugün Topkapı'dakı Hoescht Fabrika-
sı'na gidin. Eskiden burada beş bin kişi
çalışıyordiyedüşünürdünüz. Bugün ise
250-300 kişi çalışıyor. Büyük birotomas-
yon var. Dolayısıyla sermayenin büyük
kârlan söz konusu. Biz teknolojik geliş-
meye karşı değiliz. Teknolojik gelişme-
nin karşısına, insanlığa hizmet ettiği sü-
rece çıkmayız. Zenginı daha çok zengin
etmek yerine. zenginin kazancından da-
ha çok vergi alarak dev letı sosyalleştir-
mek gibi bir politika izlenebilirse olabi-
lir. Yoksa daha çok zengin olsalar. deyin
ki bir fabrika daha kuracaklar Ama so-
nuçta hiç de yaptıkları yatırımla orantı-
lı olmayan bir istihdam sayısı ortaya çı-
kıyor Bu dünyada altı mıİyar insan ya-
şıyor. Bir milyon insanın çok çok daha
zengin olması, sorunu çözmüyor ki. Ka-
zansın, ama çok çok daha vergi versin.
^Kazananlar da vergi vermek istemiyor.
Çünkü uluslararası sermaye artık bu glo-
Rıdvan Budak, TCOD grevinde Sirkeci'de.
neğini ttalyan olan ICFTU'nun eski ge-
nel sekreteriyle tartıştık. Tespitlerimiz-
de çok büyük bir farkhlık yok. ltalya'da
11 milyon sendikalı v^r; bunun beş mil-
yonu emeklilerden oluşuyor. Bu beş mil-
yon kişinin haklan yüzde 10 gibi bir büt-
çeyle sınırlanmaya çalışıldı. Bunun üze-
rine sanıyorum bir ay arayla bu beş mil-
yon emekli ltalyanın üç bü>ük kentinde
eylem koydular ve eski Başbakan Ber-
lusconiyi götürdüler. Örgütlü toplum
bunu yaptı. Yeterli medyası yoktu. ama
örgütlenmeyle bunu aştı. Türkiye'ye dö-
nüp baktığınızda böyle bir medyanız ol-
madığını görüyorsunuz. İşçilerin medya
nezdinde değeri yok.
Dolayısıyla Türkiye"deki sendikal ör-
gütlülüğün genlemesi Türkive'ye özgü
bir durum degil. Bütün dünvada bu ge-
rileme var. Çünkü yeni dünya düzeni.
bireyselleşmeyi ön plana çıkanyor. Top-
lumsal mücadele içinde bireyin kendi
hakkmı, hukukunu araması >erine. birey-
selleşmeyi öneriyor. Bugün bunu Türki-
ye gençliğinde de yeterli biçimde görü-
yorsunuz. Işçilerarasında görüyorsunuz.
Çünkü insanlar işsizlik tehlikesi karşı-
sında ister istemez bireyselliği ön plana
çıkanyorlar; kendilerini korumaya çalı-
şıyorlar. Işte bu tehlikeyi önlemeye yö-
nelik bir sendikal çalışma yapmak la-
zım. Bu yolda da çok ciddi gayretleryok.
Dolayısıyla dünyada sendikal harekette
bir gerileme var. Özellikle de bu, özel-
leştirme sonucunda kendini hissettire-
cek. Şu anda devlet sektöründe örgütlü-
lük var, ama özel sektörde de bu konu-
da büyük gerilemegörülüyor. 12 Eylül
öncesi 250 bin kişinin çalıştığı tekstil iş-
kolunda sendikalı işçi sayısı 200bindi.
Triko atölyeleri. çorap atölyeleri bile sen-
dikalıydı. Dolayısıyla artık emeğin med-
yası olmalı. Ciddi biçimde bireyselleş-
me değil, toplumsal mücadele içinde ol-
dıklarından adaletli, eşit almıyor. Ka-
zancına göre almıyor. Almayı becere-
miyor. almak istemiyor. Çünkü devleti
yönetenleronlara diyetborçlular. Vergi-
yi. kazanandan kazancına göre almak
lazım. Bütün resmi istatistiklere bakın.
Her seferinde emeğin vergideki payının
çok yüksek, paylaşımdan aldığı payın
ise çok az olduğunu görürsünüz. Az ver-
gi ödeyenler milli gelirden çok pay alı-
yorlar, çok vergi ödeyenler az pay alıyor-
lar. Bu çok önemli birsebep. Bugün ban-
kacılık sisteminden hiçbir şey almak
mümkün değil. Yılın ilk altı ayı için çok
büyük kârlar açıklandı. Repo denen bir
sistem var. Özel bankalar. devlet eliyle
ışletilen tasarruflar var. Dev let bunlardan
da vergi alamıyor. Bakıyorsunuz. ülke-
de çok büyük ihracat yaptığını iddia eden
kesimler var. Bunlar da devlete vergi
veımiyorlar. Kayıt dışı ekonomi. bir ül-
kede bu kadar büyümüş, kontrol dışına
çıkmış. ne sosyal güvenlik sistemine kat-
kıda bulunan. ne devlete vergi veren bir
biçime dönüşmüş. bu da devlet tarafın-
dan konınur hale gelmişse. o ülkede ön-
ce tartışılması gereken şey. vergi verme-
yenlerden vergi almak, sonra da veren-
lerden adaletli almaktır. Bu yaklaşım
doğru. Ama vermeyenden vergi almak
yaklaşımı daha doğru.
- ABD'de bir grup ekonomist de zen-
gini daha çok zengin ederek yoksulla-
ra biraz daha fazla para sağlamak gö-
rüşünü sav unuyor. Buna ne dersiniz?
BUDAK- Harika. Tabii ABD'de de
ciddi bir gelirdağılımı bozuklugu var. 40
milyon insan yoksulluk sınırının altında
yaşıyor. Demek. yeni dünya düzencile-
ri ABD'yi de kurtaramamışlar. ABD.
dünjanın istediği yerindeki birülkeyi, is-
tediği devleti ekonomik, siyasal pfanda
yönlendirme şansına sahip olmasına rağ-
men 250-260 milyon nüfusu içinde 40
balleşme dedığimiz süreç içinde çanta-
lardan dünyayı yönetiyor. Artık serma-
yenin dini. imanı. vatanı yok dediğimiz
biçimde olaylargelişiyor. Dünya insan-
lığını gelecekte daha büyük bir tehlike
bekliyor.
- Nedir bu tehlike?
BUDAK- Daha çok zenginleşenler.
devleti daha çok yönlendırir hale geliyor-
lar. Siyasete daha çok müdahale ediyor-
lar. Bugün Meclis'ten. asgari ücret ver-
gi dışı kalsın diye bir yasatasansı geçir-
meniz mümkün değil. Çünkü bizim Mec-
lisimizin yansından fazlası. >a sermaye-
darın kendısı ya da onlann desteğini ala-
rak oraya gelen insanlardan oluşuyor.
Bunlann yarattığı da bir sosv al dev let ol-
muyor. Özetle. o görüşe katılmak hiç
mümkün değil.
- Sendikal örgütlenmenin bu nokta-
da bulunmasında sizce So\ \etler Bir-
liği'nin dağılması, Doğu Bloku'nun
çökmesi etkili oldu mu?
BUDAK- Dünyanın tek kutuplu hale
gelmesı. kapitalizmin dünyada tek başı-
na hâkimiyet kurması. dengeleri altüst et-
ti. Bunu kabul ediyorum. Ama Sovyet-
ler'de 70 yıldır süren uygulamanın. sos-
yalizm oİduğuna da hiç inanmıyorum.
Bunu söylerken de tabiı ki sosyal izmi ko-
rumaya çalışıyorum. Karşıtlan olmadı-
ğı sürece bu sistemler. rahatlıkla kendi
propagandalarını yapabilirler. Medya-
nın en çok öne çıktığı yer oralarda olu-
yor. Kapitalist sistem sosyalist sisteme
galip geldi, deniyor. Ama aslında orada
sosyalist bir sistem yoktu. Orada eme-
ğin iktidan filan yoktu. Birileri iktidar-
dı. Tabii ki Doğu Bloku'nun çöküşü.
dünyayla birlikte Türkiye'y i de etkiledi.
Sendikal hareketin gerilemesinde de et-
kili oldu. Doğu Bloku'nda bunca insan.
birden sistem değişikliği içinde işsızli-
ğe ıtildiler. Bunun. dünyada insanlann ış-
sizliğe. yoksulluğa itilmesiyle ilgisi var.
Ama Türkiye "de vergi toplanmamasıy-
la ilgisi yok. Bir devlet. kendini korumak.
güçlü olmak istiyorsa vergisini alan dev-
let olmalıdır.
- Bütün bu konuştuklanmızdan Tür-
kiye'de durum vahim görünüyor. Bu
durumda sizce neden hiçbir toplum-
sal patlama olmuyor?
BUDAK- Bunu doğrusu ben de me-
rak ediyorum. Cumhuriyetin kuruluşun-
dan 1950"lere kadartek partili. padışah-
lık döneminden kalma, yüzü Batı'ya dö-
nük. çağdaşlaşmaya çalışan. kültürü çok
alttan alan gelişmemiş bir ülke; çok genç
bir cumhurıyet. Batı'nın herhangi bir
• Ekonomi sıkıştı. Büyük ölçüde
kayıt dışı sistem Türkiye'nin
ekonomik yapısına yüzde
50'leri aşan oranda etki
yapıyor. Burada hakkını,
hukukunu alanlar sendikalılar.
Özelleştirmeyi
gerçekleştirmenin yolu da
onlann sosyal haklarını
bahane etmekten geçiyor.
krallığında kültürünü geliştirmiş, sana-
yi devrimini yapmış, o kültürel değişim
içinde olgunlaşmış bir toplumdan değil.
1923 'ten 1950'ye kadar nefes almamış.
50'li yıllardan sonra özgürlük, demok-
rasi adına gelenler de o toplumsal yapı-
nın ürünü olan politikacılardı. Onlarda
fazla bir şey yapmadılar. Onlar. birden
değişim gerçekleştirmek adına. devlet
baskısını kaldırmak adına, her mahalle-
de bir zengin yaratacağız. dediler. Ama
zengin birden yaratılmıyor ki... Bizde-
kilerin birçoğu zengin. ama hiçbirisi bur-
juva değil. O kültürün ıçinden gelmedik-
leri için insan haklarına, sendikal hak-
lara saygılı değiller. Merter"de, sendika-
cı fabrikaya girmesin diye sılahJı koru-
malar var. Ama buna rağmen orada bir
ışyerini örgütledik. 1960'ta, 70'liyıllar-
da. 1980'de. üstelikdemokrasi darbeüs-
tüne darbe yiyor. Bu arada bugün tek bir
adam din adına çevresine pek çok insa-
nı. cemaati topluyor. lşte bu toplumsal
sürecin görülmesi ve değerlendirilmesi
gerekiyor. Özgür bir yaşam biçimi olan
laisizmi benimsemek \e korumak ko-
nusunda da ulus olarak yeterli duyarlığı
gösteremiyoruz. Bütün ekonomik. sos-
yal. kültürel. sendikal alandaki sıkıntı-
iara, ttkanmalara. bu haksız paylaşıma
rağmen bu toplum nasıl patlamıyor. na-
sıl bu kadar dengesiz bir milli gelir pay-
laşımına tahammül ediyor'
7
Ben de bu so-
ruyu bir sendika lideri olarak kendi ken-
dime soruyorum. Sonunda şuna bağlıyo-
rum: Teba olan birtoplumdan gelmişiz.
Yetmiş yıllık bir mücadelemiz var. Alış-
kanlıklanmız çok değişmemış. Her za-
man bir şeyler için ölebiliriz. Bir de çok
davanışmacı birtoplumuz. Bu ülkeyi yö-
neten ve bu ülkenin insanlanna haksız-
lık yapanlar bilmeliler ki çok şanslılar.
Kentte işsiz kalanımıza köyden bulgur
göndererek dayanışıyoruz. Anamız. ba-
bamız biriktirdiği kefen parasını, çocu-
ğum işsiz diye verebiliyor.
- Yani sizce Türkiye. bu sıkıntıları
sendikal ve ciddi bir siyasal örgütlen-
meyle aşabilir...
BUDAK- Tabii. Bugün sendikal örgüt-
lenme. çalışan nüfusumuz içinde yakla-
şık yüzde 8-10'larda geziyor. Özelleştir-
meden sonra bu yüzde 5'lere doğru ine-
cek. Yıllardan beri sendikal hareketin
gerilemesine seyirci kalanlar. yaptıkla-
nnı görecekler. Sendikal hareketi güçlen-
ditmek lazım. Kadın hareketini. çevre ha-
reketini de güçlendirmek lazım. Bunlar
hep demokrasinin takviye edici unsurla-
ndır. İnsan haklan konusunda mücade-
le etmemiz gerekiyor. Ama bugünkü top-
lumu en kolay birleştirebileceğimiz yer
sendikal örgütlenmedir. Bugün çağdaş,
demokratik. Batılı toplumlardaki geliş-
menin en önemli nedeni. sanayi devri-
minden sonra işçilerin haklannı alabıl-
mek için verdikleri mücadelenin demok-
rasi olarak vaşam biçimi halıne gelme-
sinden kaynaklandı. Öbür tarafta da
emekten yana. ciddi. inandıncı bir biçim-
de, gerçekten sosyal, bu düzeni değıştir-
mek isteyen. sosyal ve hukuk devleti ya-
ratmayı amaçlayan insanlardan kurulu bir
siy asi partiye ihtiyaç var. Bu iki koşul ye-
rine geldiğinde. bence Türkiye sıkıntı-
larından bir ölçüde kurtulabilir.
Satrançta 1 milyon dolarlık son oyunDış Haberler Servisi - Dünya Sat-
'anç Şampiyonu RusGarry Kasparov,
Hintli rakibi Viswanathan Anand'la
tumuvanın son oyununda 10 dakikada
berabere kalarak î milyon dolariıködü-
ie hak kazandı. Pazartesi günkü 17.
oyunda beraberliği sağlayarak unvanını
koruyan Kasparov, önceki günkü 18.
cıyunda puanını 10.5'açıkararak tumu-
vanın da galibi oldu.
Sadece 10 dakika süren oyunda 12.
hamlede Kasparov rakibine beraberlik
teklif etti. Anand, kısa bir süre düşün-
dükten sonra Kasparov'un teklifıni ka-
bul etti. New York'ta Dünya Tica-
ret Merkezi'nin 107. katındakarşılaşma-
yı izleyenler, ikı büyük ustanın bu ka-
dar kısa sürede beraberlik karan ver-
mesi üzerine düş kırıklığına uğradı.
Kazanan için 1 milyon dolar. kaybe-
den için yanm milyon dolar ödül ko-
nanturnuva 11 eylüldebaşlamıştı. 10.,
11.. 13. ve 14. oyunlardaki yenilgilerin
Anand'ın psikolojik durumunu olum-
suz etkilediği ve mücadele ruhunu kay-
bertiği söyleniyor.
Öteyandan İOyıl önce 22 yaşınday-
ken ilk dünya şampiyonluğunu kazan-
dığı zaman "Yaşamımdaki en mutlu
anın o olduğunu düşünmüştüm" di-
yen Kasparov, "Ama şimdi de çok, çok
mutluvum, çünkü zorlu bir turnuva
oynadık" dedi. 18 oyun süren turnu-
vada Kasparov 4 oyun. Anand I oyun ka-
zanırken 13 oyun beraberlikle sonuçlan-
dı.
Beyaz Siyah
Kasparov Anand
Sicılva Savunması
1.
~)
3.
4.
5.
e4
AO
d4
Axd4
Ac3
c5
d6
cxd4
Af6
a6
6. Fe2 e6
7.0-0 Fe7
8. a4 Ac6
9. Fe3 0-0
10. f4 Vc7
ll.Şhl Ke8
12.FD
Kasparov. Anand'ın tek kazandığı
oyun olan 9. oyunda beyazlarla yaptığı
Ff3 hamlesıni oynuyor. Kasparov'un
beraberlik teklifini Anand kabul ediyor.
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Politikacı ile Gazeteci...1964 yılıydı, bundan 31 yıl önce: o yıllar Millıyet'teyim.
Adalet Partisi Genel Başkanı emekli orgeneral Ragıp
Gümüşpala'nın Doğu Anadolu'ya yaptığı gezıdeyiz. Er-
zurum'avardık. Gümüşpalaorada konuşacak. Milliyet'in
Erzurum muhabırı Dündar Özden arkadaşımdı. Onu
buldum. "Burada ne olup bitiyor"diye sordum. Dundar'ın
kulağı delikti. Şöyle dedı:
- Gümüşpala'ya burada, "Aman Paşam, Atatürk'ten
filan söz etme" dediler, "Çünkü Erzurumlular, Atatürk'ü
pek sevmezler!"
- Başka?
- Birde "Sakın plandan söz etme" dediler. "Biz plan
değil, pılav ıstıyoruz."
Dündar Özden. Erzurum'da "Devrim" adında bir ga-
zeteyı ya çıkarıyor ya da orada çalışıyor. Gerici gazete-
ler de var.
Gümüşpala, Atatürk anıtının önünde konuştu. Ata-
türk'ten söz etmedı. Planı da hiç ağzına almadı! Konuş-
masını olduğu gibi Milliyet'e yazdtrdım. Oradan başka
illere gıttık; Muş'ta, sağlık hızmetlerinde sosyalizasyon
denemesi yapılıyordu. Halkın. bunu nasıl karşıladığın! araş-
tırıyordum. Yanındakı AP'liler. Gümüşpala'ya gitmişler:
- Efendım, bu Mustafa Ekmekçi. gizlı gizli burada
"sosyalızm" propagandası yapıyor öem\ş\er. Gümüşpa-
la. bana sordu, anlattım.
Dıyarbakır'a geldik. Çok yorgundum. Erkenden yat-
tım. Gecenın bir yansı. kapım tıklatıldı. Sordum:
- Kim o?
- Sayın Ekmekçi, ben Gümüşpala, açar mısın?
Kalkıpaçtım. "Uyuyamadım"dedi, "Sizinledertteşmek
ıstedim. Bu gezıdeki ızlenımleriniz nedir? Bizim partiyi na-
sıl buluyorsunuz? öğrenmek ıstedim."
O da pıjamalıydı, sandalyeye ılışti.
- Söyleyeyım Paşam, dedim, ben sizinpartinızibeğen-
miyorum. Erzurum'da sıze, "Sakın Atatürk'ten söz etme"
dediler, slz adım bile anmadınız. Siz ordunun bir orge-
nerali, 2 7 Mayıs Devrimi'nın ilk Genelkurmay Başkanı ydı-
nız. Partılilennızın dediklerine uyarak Erzurum'da Ata-
türk'ten söz etmemenızi yadırgadım!
- Anladım, başka?
- Bir de ilk beş yıllık plan hazırlanıyor. Size, "Biz plan
değil, pilav istıyoruz" dediler, plandan da söz etmedıniz.
Biliyorum, siz gerici değilsıniz, ama partılilenniz, sizi ge-
riciliğe itiyortar!
Böyle ağzıma gelenı söyledim. Gümüşpala:
- Teşekkur ederim Sayın Ekmekçi, dedi, ekledi: Bizim
son durağımız Mardın, son konuşmamı orada yapaca-
ğım! Kürsününyanından aynlma, o konuşmamı lütfen din-
le!
Gümüşpala. dürüst adamdı. Mardın'de ılginç bir ko-
nuşma yaptı: "Asıl Atatürkçü bizız, plan bizim edehmız
olacaktır, gericilerbizden değildir" dedi. Çok yazık, o ge-
zınin sonunda öldü. AP Genel Başkanlığı'na Süleyman
Demirel seçildi!
Bunlan neden mı anlattım? Çankaya'nın, Başbakan-
lığın kapısını hemen gece gündüz aşındıran köşe yazar-
lan görevlerıni yapmıyorlar. Örneğin Tansu Çiller'le kol-
tuklara oturup, espresso kahvelerı yudumlarken kebap
yapıyorlar. Tümü de koca koca adamlar, bırı çıkıp da:
- Sayın Çıller, şu Amerika 'dakı malvarlığınızı bir açık-
larmısınız? Vergi kaçırdığınızgazetelerdeyazılıpçızıliyor.
Amerika'da, Türkiye'de ne ödedıniz vergi olarak? Eşinı-
zin, banka, kredi ışlerine kanştığı doğru mu? Bu konuda
da açıklama yapar mısınız? l-ıh sormuyor...
Böyle soruları soranlar, onlara göre gazeteci sayılmı-
yor. Onlara göre gazeteci bir aynaymış, olanı. söylene-
ni yansıtırmış. Yine yansıt; bunu da sor yüreğin varsa!
Gazeteye dönünce mangalda da kül bırakılmaz hanı:
- Bir geçirdim, bir geçirdim sorma!
Namık Kemal, kaç yıl önce söylemiş:
- insafsız avcıya hizmet eden köpektir diye. "Köpektir
zevk alan seyyad-ı biınsafa hizmetten".
Yabancı gazetecılere bayılırdım; basın toplantılarında
Türk gazetecilerinin soramadıklarmı onlar sorarlardı.
Çünkü. adamlann sırtlarında yumurta küfesı yoktu, bir
yandan patronlarının ışlerini izleme zorunlulukları da yok-
tu.
Nazar boncuğunun üstünde "Türkiye'nin en iyı gaze-
tesi" yazan Sabah'ın "Sabah diyor ki..." başlığı altında
yazılar yazan Güngör Mengi. 10 ekim günlü gazetede-
ki yazısında ne diyordu:
"Kamuoyunun gücünü bilen bir siyasetçı olarak Baş-
bakan Çillerdûn 'Ulusa Sesleniş' konuşmalannın en dra-
matik olanını yaptı..."
"UlusaSesleniş"konuşması yapılmamış, ertelenmış-
tı oysa! Belli ki Sabah haberı, el altından ele geçirmışti!
Bir yıl içinde, seçimler yapılacak; bu seçımlerde. be-
ni en çok ılgılendiren. gazetecılerin durumu olacak. Kım-
ler, hangi partilerden aday olacaklar. bunlan ızleyeceğim.
Gazetecıhği, yazarltğı kullanarak politikaya sıçrayacak olan-
lan, bir bir sergileyeceğım. Politikacıları eleştirerek on-
lann yanlışlarını düzeltmek, demokrasıye hızmettir; po-
litikacının çantasını taşımak için sıraya gırmek, gazete-
cinin, yazarın ışi değildir. Politikaya atılmış gazetecilerin
durumlarına bir bakın, ne dediğimi daha iyı anlarsınız.
Genel başkanlığa dek çıkmış Bülent Bey'in durumu hiç
de ıç açıcı bir ornek değil. Taşiama ustası Hasan Çele-
bi, Bülent Bey için şu iki dizeyi yazdı: "Sayın Ecevıt, iyı
bakın ki kendinizel düşünsel sağlığınız kaygı veriyor bi-
zeV
Bülent Bey bana küs olsa da bir başka küsüm Deniz
Baykalı katladığını yazdım! Yarın hükümet programı
tartışılıyor. Demokrasi savaşımında kim nerede, görece-
ğiz...Güvenoylamasına üç gün var; izlenimim, Tansu Çil-
ler güvenoyu alır, karşısındakıleri 'su/udere'ye götürür,
susuz getirir!..
• • •
Önceki gün 10 ekim, Behice Boran'ın ölümsüzlüğe
vanşının yıldönümüydü. 1965-69 Meclisi'nin onurlarıy-
dı bir Behice Boran, bir Sadun Aren, bir M. Ali Aybar,
daha var, toplam 15 TİP'Iİ.
Demokrasi savaşımında tüketilmiş koca bir yaşam. Ama
bunlann hiçbiri boşa gıtmedi. Onların dostluğunu, sev-
gisini kazanmak, benim için ödüllerın en yücesi oldu!
B U L M A C A SEDAT YAŞAYA\
SOLDAN SAĞA:
1/ Bir tıyatro yapı-
tının sahneye kon-
ması.2/Güvercin-
gillerdenbirkuş...
Bestelenmış her
tür şiıre Batı'da ve-
rilenad.3/Asya'da
bir ırmak... "Ge-
ce bülbül ağaran
vakte kadar ağlar-
mış Şiraz'ı
hayal ettıren ahen-
giyle" (Yahya Ke-
mal). 4/ Tavır,da\ -
ranış... Ateşten fır-
layan kıv ılcım. 5/ Gınt Ada-
sı'nda kurulmuş ünlü uygar-
hk... Muğla'nın bir ılçesı. 6/
Evrensel alıcı olan kan gru-
bu... Birgıdamaddesı.7/Bir
renk... Kırpik boyası. 8/ Asık
suratlı... Sertbır ıçkı. 9/ "Ben
gidersem sazım sen kal dün-
yada < Gızli sırlanmı — et-
me"' (Âşık Veysel)... Birgös-
termesıfatı.
YL KARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Div an edebiyatında Türk-
çe dizelerle Farsça ya da Arapça dızelerin bir arada yer al-
dığı şiir. 2/ Acele. tez... Bağ ve bahçelerde toprak yığarak
yapılan set. 3/ Ev giysileri ve sabahlık yapımında kullanı-
lan pamuklu bir kumaş... Bizmutun simgesi. 4/ Avuç içı...
Kalkerlı arazilerde oluşan. derin kuyu bıçımindeki çukur-
ların ortak adı. 5/ Nikelin simgesi... Akıl... Bir peygamber.
6/ Güldürü türünde kısa oyun... llaç. 7/ Küçük tekerli ve açık
kadrolu motosildet. 8/ lçıne çeşitli katıklar konarak hazır-
lanan \e genellıkle bayramlarda konuklara ikram edılen bir
tür kokulu çörek... Yeterince aydınlık olmayan. 9/ Afyon'un
bir ilçesi.. Tüy, kıl.