Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3 OCAK 1995 SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Daniel- Henry Kahnweiler Koleksiyonu'ndan 120 önemli resim Düsseldorf'ta sergileniyor
Bir galericinin topografisi ve etldleri
NECMlSÖNîVffiZ
DÜSSELDORF - "Paris'teki
kûçiik galerime 1914 yılında ka-
ra gözlü, kara saçh. cin bakışlı bir
adam geiir, kısaca resimleri ince-
ledikten sonra hemen kaybolur-
__ du. Daha sonra çeldnerek bir gün
"~~ koltu<>ununarandakidosyasında
resamlerhle geldi Gördüklerim,
olağanüstügarip,çarpık. o zama-
na dek görmediğiin şeylerdi. Be-
ni atölyesinedavet etti. Atötyesin-
de görduğüm biiyük boyutJu bir
resim bana o kadar ters gelmişti
ki, bunlan anlayşbilmek için
uzun uzun baküm. İşteo anda bu
ressam la çaiışmaya karar ver-
dim."
Bu sözcüklerin sahibı, dünya-
nın en önemli galericileri arasın-
da yer alan Daniet-Henn Kahn-
weiler (1884-1979); sözünü etti-
ği cın bakışlı ressam, yüzyılımı-
zın en ılginç sanatçılanndan biri
olan Pabto Picasso; atölye duva-
nnda duran resim ise kübizm
akımının başyapıtı olarak değer-
lendirilen "Demoiselles d'Avig-
iHm".
Kahnvveiler'in Centre Pompi-
dou Müzesi'nde{ParisHraranan
koleksiyonunun gövdesini oluş-
turan sanat eserleri, müzenin ta-
mırata gırmesı nedeniyle ilk kez
Fransa dışına çıkıyorlar. lsmi
Kübizm akımıyla özdeşleşmiş
olan Kahnvveiler, bir galericinin
göstermış olduğu etkinlik sının-
nı aşan sanat tarihi araştırmasıy-
la ve Picasso, Braque, Leger,
Masson"un resımlerine kimsenın
dönüp bakmadığı zamanlarda bu
sanatçılan desteklemesiyle nere-
deyse sanat tanhinın akışını be-
lırleyen bır kimliğe sahip. Düs-
seldorf 'takı bu genış çaplı sergi-
leme, Kahnvveiler'ın sadece ken-
disi için seçtiği resimlerin önem-
li bir bölümünü oluşturduğu için,
aynı zamanda pazarlama kaygı-
sı olmaksızın bir galericinin ger-
çek sanat zevkinı de ortaya çıka-
nyor.
Efldn bir güce sahip
Klasık-modem olarak nitelen-
dinlen 1910-20 yıllan arasında
Paris'te etkin bir güce sahip olan
Kahnvveiler. kendi koleksiyonu-
nu şöyle tanımlıyor: "Benün ko-
leksiyonumun sentimental bir
özelliği vardır. Eğer bir resmi
kendi koleksiyonum için seçmiş-
sem bu dünyada beni o resimden
ayıracak hiçbir güç yoktur." Ser-
gilenen sanatçılar arasında Jean
Arp, Paul Klee, Henri Laurens,
Maurice de Vlaminck'in de bu-
lunması, bu koleksiyonun sade-
ce kübizm stnırlan içinde değer-
lendınlmesine engel oluyor. Ay-
nı zamanda Afrika masklan ve
Okyanusya sanatma ait primıtiv
sanat eserlennin de sergıde yer
alması, bir galericinin araştıran.
çalıştığı sanatçılan daha iyi kav-
rayabilmek için çaba harcayan
karakterini ortaya çıkanyor.
Galerisıne paralel olarak. aynı
zamanda Edition Kahnwefler ıs-
mi altında sınırlı sayıda özgün
baskı kitaplan da yayımlayan
Kahnvveiler, bu kıtaplara metin
de ortaya garip bir durum çıkı-
yor, çünkü yapılan araştırmalara
göre Kahnweiler, Picasso'nun
1000'den fazla resmini satması-
na rağmen, Picasso kendisine an-
cak 3 tane resim hediye etmiş.
Bu resimler arasında en ilginç
olanı, 1955 tarihli "Türbanh Ka-
dın" isimli yağlıboya.
Sanat piyasası üzerine yapılan
tartışmalarda sürekli olarak tek-
rarlanan sözlerden bıri de. Kahn-
weiler'e ait olan "Yalnızca bü-
yük sanatçılar ûzerinden biiyük
tabio sabcısı olunabitir" cümlesi-
dir. Bu cümlenın ardında yatan
gerçeklik, Kahnweiler'in yaşa-
mı boyunca gerçekleştirdiği
önemli projelerin de temelini
oluşturur:
yazmalan için tıpkı ressamlar gi-
bi döneminin öncü yazarlanyla
birlikte çalışmış. İşte bu yazar-
lardan birkaçı: Apoffinaire, Mat-
raux, Leiris, Satie, Tzara ve
GerdnıdeStein. Bu sergide sanat
eserleriyle diyaloğa giren primi-
tiv heyİceller, kübizm akımının
doğmasma katkısı olan Avnıpa
dışı sanat geleneklerinin daha
açık bir şekilde kavranmasına
yardımcı oluyor.
Elbette bir müzenin duvarlan
ile bir galericinin arka odasında
sadece belirii bir izleyici kitlesi
için ayırdığı mekân arasında bü-
yük farklılıklar vardır. Ama Düs-
seldorf sergisi, bu farklılığı orta-
dan kaldırmaya çaba harcayan iç
mimarisiyle izleyicileri, yüzyıl-
başında öncü sanatçılan sergile-
yen, en az bu sanatçılar kadar
modern sanatın tanınmasında ça-
ba harcayan başka bir kişiyi. ya-
Pablo Picasso Türbanlı Kadın
r
ni galericiyi büyüteç altına geti-
riyor. Sergilenen resimleri. belır-
li sanatcılann sanat serüvenleri
boyunca geliştirdikleri anlatım
dılinin kısa bir özeti olarak de-
ğerlendirmek mümkün. Örneğin
Picasso'nun resimlen 1905'ten
1955'e dek geçen yanm yüzyıl-
lık bir süfeyi kaplıyor. Bu da,
Kahnvveiler'i önemli bir galericı
yapan özellik. yani bir sanatçının
serüvenine başından sonuna dek
(1955) tuval üzerine yağbboya.
"eşfik" etmek. Aynı zamanda kü-
bizm üzerine çeşitli kitaplar da
yazmış olan bu galerici, yaşadı-
ğı zamanın ruhunu kavrayıp bu-
nu belgelemek ve gelecek nesil-
lere aktarmakta da ilerici bir ta-
vırsergilemiştir. Sergide yer alan
çalışmalann önemli bir bölümü,
sanatcılann Kahnweiler'e hedi-
yesiymiş. Bunu, ressam-galerici
arasındakı özel ilişkınin dışavu-
rumu olarak değerlendirdiğimiz-
F
üsseldorftaki
Kunstmuseum' un
salonlannda izleyicilere
"Kahnvveiler
Koleksiyonu: Gris,
Braque, Leger, KJee ve
Picasso" başlığı altında
sunulan sergide 20.
yüzyıl sanatma
damgasını vurmuş 21
sanatçının 120 adet
resim, heykel,
özgünbaskı ve değişik
tekniklerde
gerçekleştirdikleri
çahşmalan yer alıyor.
Belirlı sanatçılan kontrat altı-
na alarak, onlann sadece kendi-
sine resim satmalannı temin et-
mek. Bugün için son derece ola-
ğan gibi geliyor, ama 1910'larda
Braque, Derain, Vlaminck gıbi
sanatçılarla, hele de yan deli gö-
züyle bakılan Picasso'yla kont-
rat yaparak belirii aylık ödeme-
ler karşısında satılıp satılmaya-
cağı belli olmayan resimlere pa-
ra yatırmak bir cesaret. bir inanç
meselesiydı.
Kahnvveiler bu inançlılığı gös-
termekle yetinmeyip modern sa-
natın pek çok ürüü ustasını yir-
mi ya da otuz yıl gibi sürelerle
kontrat altında tutmayı başardı.
1993 "te bir kısmı tamamen ya-
nan Kunstmuseum'un tamir gör-
dükten sonraki ılk sergisi olan
Kahnvveiler Koleksiyonu, aynı
zamanda Picasso'nun 5.40 met-
re büyüklüğündeki "Kollannı
Açmış Kadın" (1961) ısımli hey-
kelinı de kapsıyor. Müzenin önü-
ne konulan bu heykel, Picas-
so'nun en iyi beton heykellerden
biri olarak değerlendirilmekte.
Bir galericinin taşıdığı potansı-
yeli, enine ve boyuna olarak ele
alan bu büyük sergi, sanatın pi-
yasaya, dükkân vitrinlerine düş-
tûğü bir zaman diliminde galeri-
ciliğin aynı zamanda bir karşı
koyma, savunma uğraşımı ol-
duğunu da düşündürmektedir.
Kahnvveiler Koleksiyonu Ser-
gisi, Düsseldorf "ta 15 Mart
1995'edekizlenebilir.
'Cinselliğin
Tarihi 'nin
son cildi
Türkçede
Kültflr Scrvisi - Çağımızın
düşünce tanhıne damgasını vu-
ranlar arasında ilk sıralarda yer
alan Fransız fılozofu Michel Fo-
ucault'nun 'Cinselliğin Tarihi'
adlı yapıtının. Fransa'da ölümün-
den çok kısa süre önce yayımla-
dığı üçüncü ve son cıldı de Afa
Yayyıncıhk tarafından yayımlan-
dı. Tanhı de epıstemolojıyı de
topiumbılımı de deşen. 'bibne-
nin arkeolojisi'nı gelıştırerek
söylemlenn dennliklenne ınen,
felsefeye yenı boyutlar ve yön-
temlerkazandıran Michel Fouca-
ult, delılik, hastalık ve suçtan
sonra cinselliğin de toplumsal
düzenın oluşumunda belirleyici
ışlevler yüklenmiş olduğunu or-
taya koymak üzere 'CinseUiğin
Tarihi' adlı bu projeye ginşmiş-
tı. Amacı. bir zıhniyetler tanhı
çerçevesınde cınsel davranışla-
nn tanhını yazmak değıl, 'dnset-
Bk' sözcüğünü çevreleyerek bır
sorunsal olarak cinselliğin tarihi-
ni çızmektı.
'CinseUiğin Tarihi'nin üçüncü
cildınde Foucault; Roma döne-
mi metınlerini ele alarak cinsel-
lık yaklaşımının zaman ıçındekı
evnmini. degışımıni. kımı bağ-
lamlarda da süreklıliğini mcele-
yerek kıtabın ait başlığını da be-
lirleyen 'ben kaygısı'nın, başka
deyışle kışının kendısme, bede-
nıne. düşünsel üretımıne ve top-
lumsal yaşamına gösterdiği öze-
nın cmsellığe bakışla ılışlulerinı
ortaya koyuyor.
AfaYayıncılık'ın 1986 yılında
yayımladığı. Hüh/a Tufan'ın dı-
îımıze kazandırdığı 'Cinselligjn
Tarihi' 1. Cılt (Bilme lstencı),
Klasık Çağı ele alarak Hıristıyan
ahlakı çerçevesınde Batı dünya-
sının cınsellik sorunsahnı yaratı-
şını incelıyor ve Foucault'nunbu
projeye ilişkin varsayımlannı
kapsıyor. Kıtabın ikinci cıldı ıse
Foucault'nun başlangıçta tasar-
ladığı projeyı farklılaştırdığını
ortava koyuyor ve Anhk Yunan
döneminı ele alıyor.
Nüshet G. Say'ın 'Inanç, Ölüm ve Inancın Ölümü' başlıklı sergisi ÎDGS Galerisi'nde
Sanabn
6
eski
9
haliııiıı ölümü
ALİAK\Y
195O'lı yıllann sonunda
(1957) Roiand Barthes, mitolo-
jilerin çağdaşlaşan halinden bah-
sederken sinema, spor, araba gi-
bi starlaşan şeylerin yeni kutsal-
lığından; imleyen ve imlenen
arasındakı bağı sağlayan imden
söz etmekteydi.
Sanayi toplumlanndan sana-
yi-sonrası biçimine geçilirken
bilgisayarlaşma, telematik ve
bürolik 'devrim' videosferin
oluşumunda önemli bir rol oyna-
dılar.
Teknolojik gelışmeyle birlik-
te insanlann tek boyurlulaşaca-
ğı' veya özgürlüğe kavuşacağı
gibi çelişkilı fıkirler yaygınlaş-
tı. tnancın teknolojik boyuta
yansıdığını video art sanatçılan
örneklerle, enstalasyonlarla gös-
terdiler.
Wiener'in sibernetik üzerine
kurulu buluşu ise her alanda ye-
nılikler yarattı ve açıhmlar ger-
çekleştirdı.
Bu dünya. sosyal duzenleme-
nin olduğu kadar sanatın da baş-
ka biçımlerde algılanmasını ge-
rekli kılmaya başladı. Sanat, fel-
sefe, antropoloji ve sosyoloji
arasındakı şebekeleşme bu ge-
çişliliği pekiştirdi.
Eski Yunan'daki mekanik sa-
natlar ile lıberal sanatlar arasın-
dakı aynm, günümüze dek gelen bir sü-
reçte iyice iç içe girdi ve pentür, heykel
ve entelektüel nesnelerin üretimi yeni ağ-
lar oluşturdu.
Nüshet Göksun Say; 'İnanç, Ölüm ve
Inancm Ölümü' (20 Aralık-4 Ocak 1994,
tstanbul Devlet Güzel Sanatlar Galerisi)
adlı sergisinde, geçen yıl sergilemiş oldu-
ğu çağdaş ikonalan, burada bvr bütün ha-
linde birleştirerek yeniden sergiliyor. An-
cak görsel ve işitsel malzemeyi de ekle-
miş.
Yeni bır yaklaşım söz konusu. Ahlaki
ve estetik değişimlerden yola çıkan Gök-
sun Say, ölüm ve inanç arasmdaki ilişki-
ye değinerek, sanatın 'eski' halinin ölü-
münü göstermeye çalışır gibi duruyor. Bir
başka inanç haline gelmeye başlayan ye-
ni malzemeler, sosyolojik düzeydeki de-
ğişimi izler gibi duruyor. Aslında, sana-
tın ölümü 1. yüzyılda Eski Pline Ars Mo-
riens (yok olan sanat) ile sanatı belirii bir
sürece orurtmuştu.
1672 de "BeDori Annibal Carrache'ın
Yaşamı" adlı kitabmda ne ttalya'da ne
de dışında hiçbir ressamın kaldığını yaz-
mış ve bir yargı gücü gelıştirmişti.
Hegel 'sanatın ölümünden' bahseder-
ken 19. yüzyılda Baudelaıre, Manet için
"Bu ressam, pentürii ökJürdü" dıye yaz-
mıştı.
Yine Arago, Daguerre tipi fotoğrafı
duyduğunda "Pentür ötdü" demıştı. Bu
önermeler dizisi her kopuş oluşturan dö-
nemde yeniden güncelleşir gibi gözük-
mekte.
Şehre tepeden bakış
Sanatın öldüğünden çok pentürün ölü-
mü temasıyla uğraşır gibi duran Göksun
Say, New York'un fotoğraflannı sergiler-
ken aynı zamanda kendi işleriyle fotoğ-
raflann bağını da kuruyor, yukandan çe-
kilen New York fotoğrafının göstermiş
olduğu gıbi Manhattan'ın binalannın bil-
gısayarlann 'byte'leriyle yan yana gel-
mesi efektini veriyor. Galeri mekânında
bunlan birleştirdiğinde dışansım içeriye
taşımış oluyor.
Bir bütün olarak sergılediği
bilgisayar parçalannı ve diğer
elektronik malzemelen Latin ge-
leneğinin tabutlara açılan çek-
mecelerinin ikon büyüklüğünde
bir dikdörtgenle sınırlanmasın-
dan dolayı bu şekilde sergiledi-
ğini söyleyen Say, Istanbul'da
çocukluğunda ikonlar içinde bü-
yümesiyle bağlantısını koruyor.
Philippe Sollers bir yazısında
şöyle yazıyor:
"İçine kapandığımız şehir
manzarasına bakalım: Cst üste
dizümiş vehatta yüriiyen kutula-
nn birikimidir bu: orada izole
edilmenin genelleşmiş bir sahne-
lenişigibi bedensel bir ayırmanın
sürekli bir şekilde > aşandığı yer
olarak mezarüklann açılışında ve
iğfal edilmesinde artık hiçbir şey
bize skandal yarabcı olarak gö-
zükmemektedir."
Tepeden çekilen bir fotoğraf-
la Nevv York'un bilgisayarlara
benzeyen görünümü de bize
skandal yaratıcı olarak gözük-
mez artık, ancak bu görüntüyü
böyle 'tepeden' veren bir zihni-
yet yaşam ve ölümün birlikte ge-
lişttği ruhun ana noktasını verir
bizlere.
Bu iki karşıtlık, bundan böyle
bize ayn olarak değil, ama aynı
işlemin kendisi gibi görünmeye
başlar. Çünkü burada artık söz konusu
olan ruhun ve algılamanın ölçüleri değil,
ama mekânın ve o mekândaki ilişkilerin
ölçüsü olmaya başlar.
Ve sorulan soru "Tepeden ne görünü-
yor?" olmaktan çok "Bir tepenin olduğu-
nu bile bile neden artık kimse bu tepenin
varlığını düşünerek bundan kavgı duy-
muyor?" haline geliyor. Hertürlü zıtlığın
diyalektik ilişkısinın yerine ikili karşıt-
lıklan veren bilgisayar bilgisı üzerine ku-
rulu olan bir düşünce bızi 'devTİmcileştir-
mekten' ahkoymakta mıdır? Sanat, sos-
yolojik bağlamda bize bunu mu göster-
mektedir. Göksun Say, bu sorunlarla uğ-
raşır gibi duruyor.
ALENTILAR
TAHSIN YUCEL
Çoban Armağam
On iki yaşıma dek Anadolu'nun yitik bir kasabasında ya-
şadım. Orada da yılbaşını kutlardık. Burada da hep kutla-
dık. Buncayıllık göreneği birdenbire bırakacak değildikya,
bu yıl da kutladık, yaptınmı 12 Eylül döneminin açık ya-
saklanndan daha ölçüsüz olabilecek yan-açık yasağa kar-
şın, tezgâh altından hindimizi bile aldık. Şimdi de, bir adım
daha atarak, sevgili Cumhuriyet okurtarına kannca kara-
nnca bir yılbaşı armağanı sunuyorum: Yüzyılımızın büyük
ozanı Henri Michaux'dan kendi elimle çevirmeye çalıştı-
ğım bırkaç küçük parça:
Omobul'ler. Omobul'ler Emanglon'lann gölgesinde ya-
şarlar. Onlara danışmadan bir adım bile atmazlar. Her ko-
nuda kopya ederier onlan, onlan kopya etmedikleri zaman
da Orbu'leri kopya ederier. Ancak, Orbu'lerin de Emang-
lon'lann bağlaşı, bağımlısı ve akrabası olmasına karşın, Or-
bu'lere öykünürken Emanglon'lar kızacak diye ödleri ko-
par. Ne var ki, Emanglon'lann duygulan hiç anlaşılmaz,
Omobul'ler de böylece gözlerini bir orbu'lere, bir Emang-
lon'lara diker, bir türlü "Oh!" diyemezler.
•
Eglonbe'lar Rastgele hemangi bir Eglonbe'u çevirip
hemangı bir havayı ıslıkla çalabilirsıniz önünde, bu hava-
yı istediğiniz zaman, tamamı tamamına yineleyecektir si-
ze, sonra da (her türlü müziğin kendilerinden çıktığına iç-
tenlikle inadıklanndan) bir "Orde Rhin"\z\eği de çalmış ol-
sanız, bunun kendi uluslannın eski ezgilerinden biri oldu-
ğunu ekleyecektir. Ama havayı hep gönülsüzce, Eglon-
be'lann çoktan koptuğu bir eski zaman havası gibi çala-
caktır.
•
Mirne'len Mime'lerde, eşini aldattığı kesinleşen kadına
ceza verilmez, gerekirse, kocanın gönlü hoş olsun diye bir-
kaç kırbaç yer, o kadar. Âşığa gelince, besin, içki, eğlen-
ce, vb. açısından, kan-kocanın tüm masraflannı karşıla-
makla, olanağı bulunmaması durumunda da gece gündüz
kapının eşiğine dikilip koca "Vefer.'"deyinceye kadar her
türlü angaryaya hazır olarak beklemekle yükümlüdür.
(Kurallar, kocanın âşığı sekız mevsımden daha fazla ça-
hştırmasına izin veımez.)
Ama kimi kocalar kendilerini tutamaz, âşığın şarabıyla
körkütük olurlar; kimi âşıklar da kendilerini tutamadıklann-
dan, âşık kadının keyfini bir kez daha çıkanr. Yınelenen aşk-
ların kurtulmalık bedeli sonsuz mevsimler boyunca uza-
yıp gider böylece.
•
Halala'lar Bunlann güvenlik örgütü, işleri kendiliğinden
düzenler. Polis, duzenden ve suçlulardan sorumlu oldu-
ğundan, onlann çavuşu, başı sayılır. Durumun daha da es-
nekleştirilmesi için, haydutlar poliste kurs görürler, polis-
ler de ursuzlarda. İki topluluk sürekli adam alışverişinde bu-
lunur.
Haydutlar şımdi yönetimde kurs görmüyoriar artık, ama,
iyi kötü bir yetkesı bulunduğu dönemlerde, yönetim hay-
dut kaynardı. Şimdi burada oyalanmaları bır zaman yiti-
minden başka bir şey olmaz.
•
Omanvu'lan Kadınlan iki yılda bir yeniden paylaşma iş-
lemini iyi huylu Omanvu'lar gerçekleştirir. Çok erkekler için
rahatlama günüdür o gün. Kadın pazarı genç kız pazann-
dan farklıdır, burada daha yararlt ve daha acı gerçekler işi-
tilir. Ister istemez.
Hiviniziki'ler. Bir general savaşı kazanıp düşmanlan ka-
çınr, sonra hangi yandan olduğunu unutacağı tutar, ken-
disine bağlı sandığı kıytırık bir artçı birlığe yenik düşer.
Ama bir yüzbaşı iyıce yıkıma dönüşmeden durumu gö-
rür, generali uyanr, utkuyu sağlama bağlar, sonra adamla-
rını bir çukurda unutup uzaklarda görür gibi olduğu bir ala-
geyiğın ardına düşer.
Adamlar da unuturlar savaşta olduklarını, ya kızlara ta-
kılırlar, ya da kapısından kendilerine seslenip ılk kadehi pa-
rasız veren uyanık meyhaneciye.
General, denetim sırasında, ellerinde dirgenleriyle birkaç
köylü dışında, kimseciklerı bulamaz.
Hiviniziki'lerin benzerine ender rastlanır, stratejileri olma-
sa, durum çok tehlikeli olabilırdi. Bereket, Hiviniziki'ler kal-
burüstü strateji uzmanlandır. Tüm okumuşlar strateji uz-
manıdır burada.
Toplumsal Araştrmalar Vakfı'nın
etkinlîklepi
• Kültür Servisi - Toplumsal Araştırmalar Vakfı'nda
seminerler ve söyleşiler sürüyor. Bu akşam saat 19.00'da "İlk
Sınıflı Toplumlar" semınerinın dördüncüsü gerçekleştirilecek.
Mustafa Cemal, semınerde Maya, Peru. Havvai ve Sümer
toplumlannı anlatacak. Cuma akşamı saat 19.00'da ise Afşar
Timuçin "Düşünce Tarihi DerslerT'nin onuncusunu
gerçekleştırecek. Her hafta düzenlenen "Cumartesi
Söyleşıleri"nde ise Türk Tabıpleri Birliğı Başkanı Selim
Ölçer; sanat, kültür. ekonomi ve siyaset sorunlan üzerinde
duracak. (293 10%)
Tniana Fabbricinrnin şan resitafl
• Kültür Servisi - Tızıana
Fabbncınf nın şan resıtalı yann
akşam saat 19.30'da Cemal Reşit Rey
Konser Salonu'nda dinlenebılır.
1988'de Milano'da "yenı sesler"
yanşmasını kazanan Fabbricini.
1990'da La Scala'da Riccardo Muti
yönetimınde "La Travıata"nın yeni
prodüksıyonunda oynadıgi Violetta
rolüyle uluslararası müzik
çevrelerinde adını duyurdu. 1993
yılında New York Metropolitan
Operası'nın sezon açılışını Placido
Domingo yönetimınde yine La Traviata'yla yapan
Fabbricini'nin başanyla oynadığı dığer operalar arasında
"Tosca". "'Lucia di Lammermoor" ve Rossini'nin "11 Viaggio
a Reims" ılk akla gelenler arasında.
Fotoğpafevi'nde 1leri Fotograf
Semineri'
• Kültür Servisi - Fotoğrafevi'nde 9 ocaktan başlayarak
pazartesi ve perşembe akşamlan 19.00-21.00 saatleri arasında
"1leri Fotograf Semineri" dizısı başlıyor. Seminerlerin
konulan ve kadrolan ise şöyle: "Bir Toplumsal Dokunun
Çözümlenmesinde Fotoğrafin Rolü"- Gültekm Çizgen,
"Kültür ve Estetik Bilim'e Giriş"- Nevval Çizgen, "Doğal
Işık"- Sabıt Kalfagıl, "Fotoğrafin Öğeleri"- Sabit Kalfagil,
'"Fotoğrafta Amaçlı Gezi Hazırlığı"- Izzet Keribar,
"Fotoğrafta Sanatsallığın Ilkelen"- Cengız Özakıncı,
"Fotograf Duygusu"- Özcan Yurdalan, "Fotograf Tarihi/
Akımlar"- Özcan Yurdalan. (251 05 66)
Zerrin Tuhığ resim sergisi
• Kültür Servisi - Zernn Tuluğ'un resim sergisi cuma
gününden ıtıbaren Devlet Güzel Sanatlar Galerisi'nde
izlenebilir. Sergi, 21 ocaka dek sürecek. 1960 yılında Izmır'de
doğan Zerrin Tuluğ, 1985-90 yıllan arasında Şeref Bigalı
Atölyesi'nde resim eğıtimı gördü. Ali Rıza Hıtı Atölyesi'nde
resim çalışmalanna katıldı. Istanbul. Ankara, Izmır ve
Bodrum'da kişisel sergıleraçan ve çeşitli karma sergilere
katılan sanatçının yurtıçinde ve yurtdışmda özel
kolleksiyonlarda yapıtlan bulunuyor.