04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
&AYFA CUMHURİYET 3OCAK1995SAU 14 KULTUR BALEDE YENİRENKLER (3) SİBEL KASAPOÖLITNUN KOREOGRAFİSİ: 'ÇELİŞKT Resimle balenin ilgiııç sentezi FELSEFE YOLUNDA N. RANA EVCİM B alede Yeni Renk- ler kapsamında koreografi yapan üçüncü koreog- raf. Istanbul Dev- let Balesi'nin 1990 >ılından ben koreografi dalında çalışmalar yapmış olan bale sanatçılanndan biri. Sibel Kasapoğlu'nun 1990 yılında gerçekleştırdıği ilk koreografisi- nin adı Geceden Gündiize. Hül- ya Aksular \e Ozkan Arslan'ın Me\levi dansçılarıyla birlikte sergıledıği bu ilgınç çalışma bir ITU organizasyonu>muş. Istan- bul Devlet Balesi için 1991'de gerçekleştırilen ilk çalışmanın adı, Ikisi. Bu eser daha sonra Çağdaş Bale Topluluğu tarafın- dan dasergilenmış. 1992'deger- çekleştirdiğı çalışmalar. 3. Ko- reograflar Gecesi 'nde "Casta Di- va" ve 1992 Uluslararası Istan- bul Festıvalfnde "Eskizler". 1993 yılında Aksanat'ınaçtlma- sı sayesinde pro\a salonu bula- mama derdınden kurtulan Sibel Kasapoğlu, bundan sonraki ça- lışmalannı bu yenı mekânda sür- dürmeye başlamış. Osman Hamdi ve Rkret Mualla baleleri bu ye- ni stüdyoda çıkanlmış eserler. Balede Yenı Renkler içınde >er alan Çelişki, Sibel Kasapoğlu'nun düşledığı bır büyük yapıtın Istanbul Dev let Bale- si olanaklanna uygun olarak küçültül- müşbırşekli. Sanatçı, Istanbul Devlet Balesi çerçe- vesinde hiçbir iş yapmamaktansa, hiç olmazsa sahncye tasarladığı koreogra- finın gölgelerini düşürmeyi yeğlemiş; tasarladığı projeyi gerçekleştirmek fır- satını elde etmek için, yöneticilere. yap- mak ıstediğıyle ılgilı bır fikir vermeyi denemiş. Sibel Kasapoğlu'nun asıl gerçekleştirmek istediği eser, Fikret Mualla, Osman Hamdi ve AliyeBerger'i ve eser- lerini konu alan üç perdelik bir koreografi. Bu özgün düşünce- nin iki önemli özelliği var. Bi- rincisı. tamamen görsel, plastik anlatıma dayanan resim ve bale sanatlannın bır arada kullanıl- masıyla bu iki sanat a asında il- ginç bir sentez yaratma girişimi. Örneğın. koreografinin bazı tablolannda söz konusu ressam- lann yapıtlarının arka plana yan- sıtılması ve tamamlayıcı dekor ve dansçılarla bu resımlenn can- landınlması düşünülmüş. Ikincı özelliğe gelince, Anadolu insanı- nın çağdaşlaşma süreci, resim sanatının bu topluma tanıtılmasıyla aynı yıllarda başladığından. bu koreografi projesi ay- nı zamanda bir belgesel ve inceleme ni- teliğı taşıyor. Bu ressamlann. hızla gelişen ve de- ğişen bır toplumda oluşan çelışkıli de- ğer yargılanndan nasıl etkilendıklen, tarihin akışına bağlı olarak iki ressamın yaşadığı farklılıklar. çelişkilerin kendı iç dünyalarına. özel yaşamlarına ve eserlerineyansıyışı gözlemleniyor. Fık- ret Mualla'nın kimi zaman savruk. ki- mı zaman daha toparlanmış fırça darbe- lennı etkıleven, bırbırıne tamamen zıt iki kadın tıpı. bu iki bakış açısının asla bırbirleriyle uzlaşamamasına rağmen bir arada var olmalan... Sıvah.jalın bir gıv sıyle simgelenen kadın, ancak erke- ğinin sırtında var olabilen. hem kendi- sını hem erkeğıni bağımlı kılan bır ki- şılik. Ana-oğul geleneksel bağını da yansıtan bu ilişkı bıçimi değışıme en çokdirenen. köklüdeğerleredavanıyor. Beyaz ve koket bır gıysiyle simgele- nen ıkincı kadın tıpıyse. arzulanan. öz- lenen. ama asla bağımlı kılınamav an ka- dın. Dolavısıvla. venı deöerlerİe aeli- talızm görüşünden çok daha uvgar bır aile vaşamını sürdüren Osman Hamdi. aynı zamanda Park'te hukuk öğrenimı görmüş bır Osmanlı "Mihrab" tablo- sunda eşmı son dcrece çağdaş gtysıler ıçınde. ayaklannın dıbıne vığılmış bır- çok kitaparasında resmediyor. Bu tab- loda romantızmın. kadını sanatçıya esın kaynağı olan. gızemli ve çekıcı bir ya- ratık olarak ön plana çıkarması ışlen- ınış. Dolayısıyla aklın ve mantığın otorı- tesini vurgulayankitaplarkadınınayak- lan dibine serpiştmlıvermiş \e "Ba- ografı. kendı kültüriınü Parısgözlükle- rıyle gözlemlemekten kendini alama- van bır bakış açısını vansitıvor Kara çarşafların altında gızlenen kıvrak cin- sellığin dınamızmı. buna rağmen erke- ğınin çokeşlıliğıne mahkûm bırakılmış kadınlar. "Mimozah Kadın" portresınde Os- man Hamdi'vı. karısını kara bır çarşaf- la resmetmeje zorlayan etkenler neler- dı'' Fşı buna ne gıbı bır tepkı göstere- bildi' Sıbcl Kasapoğlu koreografisinde bu sorulann cevaplannı anvor F,rköse \e F.rüüder'ın müzıklerı me- zığin yükünü çok daha hafifletırdi. Av- rıca. çoğuniuğu iki veya üç kışı arasın- da geçen bir koreografı doğal olarak ağır bir tempo içine giriyor. Üç perdelik bir projede kalabalık ve zengin tablolann daha çok yer alacağı. dolayısıyla eserin canlılık kazanacağı gözönüne alınmalı. "Çelişki". Balede Yenı Renkler çer- çevesınde yer alan şeklıyie. ancak ana çızgılen vurgulayan bırtabloeskızi gi- bi. koreografın tasansını kısıtlı bır bi- çimde aktanyor Refika Tarcan'ın tab- lolardaki kostümlerden vola çıkarak ha- PORTRE/SÎBEL KASAPOĞLU Sibel Kasapoğlu. İstanbul Devlet Konservatuvarı'nm yanı sıra Istanbul Alman Lısesı'ndcn de mezun olmuş \e 1978 yılında İstanbul Devlet Balesı'nde bale sanatçısı olarak çalışmaya başlamış. Aynı zamanda. 1983 yılında Mımar Sinan Üniversıtesi Sahne ve Görüntü Sanatları Fakültesi'ni bıtirmiş. Kendisını gerek aydın bır ınsan. gerekse koreograf olarak yetıştirmeye kararlı görüncn bu sanatçının katıldığı kurslann içınde en önemlısi.. her yıl çeşıtlı iılkelcrden sckız koreografın seçılmesıyle gerçekleştırilen "International Dance Course for Professional Choreographers and Composers". VVest York.shıre. İngıltere. "Creative Dance Artist Trust" tarafından gerçekleştirilen bu organızasyona Ağustos 1993'te Sibel Kasapoğlu da seçılmış. Bütün bu çalışmaların yanı sıra. ınsanlar arasında sözlü ve yazılı ıletışımın ötesınde. sezgılere. çekimlere ve karşıtlıklara derin ilgi duyan bu sanatçı. 1992 yılında Fransa'dan gelen eğitmenler tarafından doktor ve psıkologlara yönelık olarak hazırlanmış "Energo" adlı bır kursa da katılmış. Kısacası. Sibel Kasapoğlu'nun ilgı duyduğu alanlarda kendisini yetiştirmek için gösterdiği çabayla boy ölçüşmek oldukça güç. Kısa zamanda servetını katlamış olmakla ünlenen bazı güncel dâhilerden farklı olarak eğitıme ve sanata yaptığı yatırımlarla ılginç bir aydın-sanatçı alternatifi oluşturuyor. şen yeni kadın imajını yansıtıyor. Bu iki farklı kişilığin çizilmesınde Sibel Kasa- poğlu'nun davranış bıçımlennı çok ıvı gözlemlediği. klasik bale dılinı. farklı- lıklan vurgulayan bakışlar. duruşlar ve tavırlarla zenginleştırdığı görülüyor. Koreografın dıli. daha çok psıkolojık tahlillerden yola çıkarak gelıştinlmiş. Osman Hamdi Bey'le ilgıli bölümde çelişki, ressamın resimlerınde belgele- nen eşi. dolayısıyla aile yaşamı \e dış dünya arasında yaşanıyor Bu ıkı farklı görüntüniin evdekı kadın-erkek ılışkısı- ni etkileyişı inceleniyor. O çağın oryan- tı"ya egemen görüş ilginç bir bıçimde yansıtılmış. Buna karşıt olarak. "Halı Satıcısı" tablosu ve buna benzer vapıtlarda res- medilen dünyanın kadını. Osman Ham- dı'nin aile yaşamındakı değerlerden ha- bersız. bambaşka çelişkılerle birlikte yaşıyor. Kendi kültürünü Paris gözlükleriyle gözlemliyor Bu bölümde. Barbaros Erköse ve KutsiErgüner'ın oryantal caz nıtelığin- deki müzıöı üzenne canlandırılan kore- lodik. rahat akışlarıyla nasıl bir manza- ra izlenimi venvorsa. Fikret Mualla ve Osman Hamdi'nin iç dünvalannın iş- lendıği bölümlerde kullanılan müzikler deokadarmelodilerden vesürekli ritm- den annmış, atonal akorlarla işlenmiş yapıtlar. Sanatçılann vaşadıkları uyumsuzluk- lan >ansıtmak bakımından müzıklerin doğru seçim olduğu söylenebılir. ama eser Sibel Kasapoğlu'nun düşledıği gı- bı ressamların tablolanndan oluşan bır dekor zeminı üzenne kurulabilseydi. görsel zenginlik. seyirciyı zorlayan mü- zırladığı tasanmlar ve Mehmet Acar'ın bir çalışmasından alınan stilize çarşaf- lar tablolann boşluğunu bir derece ka- patıyor. YıllardırTürk koreograflara empoze edılmeye çalışılan u Türk adımlı bale" gibı, ıçeriği ve nıtelıği tartışmalı kore- ografi reçetelerine rağmen, koreograf- lanmızın özgün girişimlerinın çağdaş Türk sanatının tanıtımında ve gelişme- sinde etkili olabilecek eserler yaratabi- leceklenni görüyoruz. Yeter ki bu koreograflara güvenilsin ve ödenek sağlansın. 6 ŞımarıkK yeniden Ankara'da Kültür Servisi - Ankara Devlet Opera ve Balesi. yeni yılda Ankaralı sanatseverlerin en son 1973-74 sezonunda izleme ola- nağı buldukları. müziği F. Herold ve J. Lanchbery'ye aıt 4 Ş«na- nk Kız' balesini yeniden sergilemeye başlıyor. Fransız Ihtilali döneminde sahnelenmiş en eskı bale klasikle- rinden olan üç perdelik 'Şımank Kız 1 balesini. Ankara Devlet Ba- lesi Başkoreografı EvinçSunal ve İzmır Devlet Opera ve Balesi koreografia- rından Suna Şenel sahneye koyuyor, Şef Naci Özgüç yönetıyor. Ta- sanmı Ingıliz dekorator Os- bert Lances- ter'a aıt olan dekorlan Tun- cav Kalvon uvarladı. Fransız ko- reograf Jean Daubervarın 1789'dayarat- tığı •Şımarık Kız' balesi ilk kez Fransız İhtılalf nden on dört gün önce. 1 tem- muz P89'da sahnelenmiş. Ünlü koreog- raf bu balede kendı ihtilali- ni yapmış ve klasik balenin alışılmış ku- rallannı yıkıp. kırsal kesim yaşamını incelemiş, halk danslarıyla akademik dans adımlannı bu balede kaynaştırmış. Balenin günümüzde sahne- lenen koreografık düzeni ise, ünlü koreograf Frederick Ashton- tarafından yapıldı. Biken Davutoğlu, Arzu Dirin, Ayşe Fidanlık, Fahrettin Giiven, Özden Aktiirk, Y. Bahri Gürcan, Hakan Odabaşı. Çağdaş Yur- dakul, Üsriin Öztürk, Ömür Uyamk, Cevat Aydemir. Mert Tiir- koğlu ve Önder Dirin'in rol aldığı 'Şımank Kız' balesi 14 ve 26 ocak tanhlerinde görülebilir. Gökşen, j ann Palais Yeniköy'de vereceği resitalde Chopin ağırlıklı bir program sunacak. Gülden Gökşen'in piyano resitaliKültür Servisi - Genç pıvanıst Gülden Gökşen. Avusturya Başkonsolosluğu Kültür Ofisı'nde. yenı yılın ilk piyano resıtalini verecek. Yann akşam saat 19.30'da Palais Yeniköy'de Chopin ağırlıklı bır program sunacak olan Gökşen. yurtdışında eğitım gören "altın çocuklar"dan Köln Yüksek Vlüzık Okulu'nda. Türk Eğitim V'akff nın bursuyla ihtısas eğitımı gören 20 yaşındakı pıyanist. 1993 yılında Mımar Sınan Ünıversitesı Konservatuvarı Piyano Bölümü'nden bınncılikle mezun olmuş, >urtiçı ve yurtdışında pek çok ödül kazanmış. Istanbul'da Avusturya Kültür Ofisi'nin düzenlediği Mozart Piyano Vanşmasında başan sertıfikası. Bülent Tarean Piyano Yarışması'nda hem birıncılık. hemjürı özel ödülü; Almanya'da yapılan Prokofiev Piyano Vanşmasrnda ıkincılık ödülü almiş. Avnca katıldığı yaz kurslannda da pek çok başan sertifikası kazanmış. Konservatuvara beş yaşında Istanbul Üniversıtesi Devlet Konservatuvan'nda Necla Tüner'in öğrencisi olarak başlayan Gökşen. ılkokuldan sonra Mımar Sınan Üniversitesı Devlet Konservatuvarı'na tam zamanlı öğrenci olarak gırmiş ve HüKa Tarcan'ın öğrencisi olmuş. Orta sonda ve ünıversıtede sınıf atlayan pıyanist. 18 yaşında konservatuvann yüksek bölumunden mezun olmuş Mezun olduktan sonra da Almanya'da master yapabılmenin yollarını aramaya başlamış. Başarılı bir öğrenci olduğundan. bu onun için fazla zor olmamış. Köln Yüksek Müzık Okulu'nun sınavlarına giren yüz kışı arasından >ıvrı)ıp, okula kabul edilen üç kışi arasına girmeyı başarmış. Şu anda okulun en gözde öğrencilerinden olan Gökşen. Almanya ve Avrupa'nın değışık bölgelennde pek çok konsere solist olarak katılıyor. Almanya'da kaldığı bır buçuk yıl ıçinde, onlarca konsere katılmış. Çok konser vermenin en büyük şansı olduğuna değinen Gökşen. konservatuvarlardaki eğıtımin hiç de kötü olmadığını vurguluyor. Ancak ona göre Türkıye'de klasik müziğin yayılamamasının en önemli nedenlerinden biri. genç müzisyenlenn konser verme olanağı bulamaması. Dünya çapında sanatçılann İstanbul'da konser verdiğini söyleyen Gökşen, hiç sahne heyecanmı tanımadan mezun olan başanlı öğrencilerin durumuna dikkati çekiyor. Gökşen. bu günlerde yoğun bir şekilde. mart ayının sonunda yapılacak l luslararası Chopin Piyano Yanşması'na hazırlanıyor. İlerde de Avrupa'da yaşamayı sürdürmekte ve başan grafiğinı yükseltmekte kararlı olan Gökşen. Avrupa'dakı tüm konserleri izleyebilmek ve iyi bir solist olmak için orada yaşamanın gereklıliğini kabul ediyor. ARSLAN KAYNARDAG Tanpınardan Öğpendiğim Yeni Şeyler Ahmet Hamdi Tanpınar'ın yükseköğrenimı "mütareke" yıllarına rastlar, yani 1918 sonrasına. Şöyle diyor: "O za- man memlekette büyük bir mücadele mistiği vardı. Fela- ketler ulusal mistiği uyandırmıştı. Öğrenim, eğitim, yaşa- ma biçimi ve zihniyet bakımından birbirinden farklı kuşak- lan ve insanlan bu mıstik yoğuruyordu. Hepimiz kendi içi- mizde, kendimize yükselmenın sarhoşluğunu tadıyorduk. Benım asıl benliğimı ışte bu hava oluşturdu. "(1) Yazar bunları bir gazetecınin "eğitim, gençlık ve kalkın- ma " konusundakı sorusunu yanıtlarken söylemiş. Bu uzun yanıt, yazılarının toplu hale getirıldiğı kitaplannda yer aldı mı bilmiyorum. Söylediği başka sözler de var, onlara ya- zımın sonunda değıneceğım. Önce yukarıdaki sözler üze- rinde durmak ısterım: Savaş yenılgısinin aydınlarda uyandırdığı mücadele ve direnme mistiği önemli idı. Kurtuluş Savaşı'nın kazanılma- sında büyük etkisı olan bu ruh hali, o gunlerı yaşayan de- ğışık yazarlar tarafından dıle getirılmiştir. Yalnız edebıyat- çılar değil; Hilmi Ziya Ülken, Mustafa Şekip Tunç, Ha- san Âli Yücel gibı felsefeciler de yazılannda bu konuya değindıler. Ne var ki 1918-1922 yılları arasında oluşan bu ruhsal ortamın inceleme ve yorumu henüz yapılmamıştır. Tanpınar, "Kendı ıçımızde kendimize yükselmenın sar- hoşluğunu tadıyorduk" derken ulusal bılınçle birlikte birey- sel bilıncın de bır çeşit tanımını yapmış. "Bilinçlenme" ger- çekten de ruhta yükselme demektir. Sözlerı şöyle sürüyor Tanpınar'ın: "Yahya Kemal, Fuat Köprülü hocamızdı. Yahya Ke- mal'den tanh zevkıni ve bir yazann bütun eserlerini oku- ma dısiplınini aldım." Yahya Kemal, bizde tarihe estetik açıdan bakan yazar- lann ilk sırasında gelmektedir. Tarihin şiirsel yönlerini bu- lur, gizli güzelliklerinı ortaya çıkarmaya çalışır, bunlan ya- şar, başkalarının da yaşamasını ısterdı. Tanpınar, hocasının bu özellığini yazılannda yöntem ola- rak kullanmıştır. Edebıyat tarihı çalışmaları, denemeleri, hatta romanları, böyle bir bakışın getırdıği katkılarla dolu- dur. Bir yazann bütün eserlerini okumaya gelince, bu tür oku- ma, eksiksız biranlama çabası olduğu gibi, verımlı bıregi- tim yolu olarak da nitelendirılebilır, Tanpınar "dısıplin" söz- cüğü ile oradaki okuma eylemınin öneminı vurgulamak is- temtştir. Edebiyatçıların, düşünürlerin, felsefecilerin yazılan bir bütün oluşturur. Bu bır bılgı bütünlüğüdür. Yazar, kitapla- rında, yazılannda kimlığinın ve kişiliğinin değişik parçala- rıyla yansır. Onları dikkatle okumazsanız, parçaları bir ara- ya getiremezsmiz. Yazarın kitaplarını, yazılarını "Bütün Eserieh" başlığı al- tında bir arada yayımlamak, bunları okurken algılama dı- siplini içine girmemızı kolaylaştıracaktır. Örneğin. Descar- tes'ın, Kant'ın iki ya da üç kitabını okuyuvermekle edin- diğimiz bilgi, onların bütün eserlerini okuduğumuzda ka- zandığımız bilgı ıle aynı değildir. Ruhsal durumlarımız da değışiktir. Yazarın ömür boyu yaşadığı ruh ve düşünce di- yalektiğine ancak bütün eserlerini okumakla ulaşılabilir. Öneririm size: Balzac'ı, Dostoyevski'yi ya da ilgi duy- duğunuz bir başka yazarı böyle bütüncül bir bakışla oku- yun, elde ettiğinız sonucun boyutlarını görünce şaşıracak- sınız. Bir düşünce ve duygu zincirinin tüm bileşkesi sizin olacaklrr. 6 u bütüntük eğitiminden sağladığtnız şey, seç- tiğiniz yazarların değerleri ölçüsünde çoğalacaktır. Yine Tanpınar'a dönelim: Yanıtın sonunda Tanpınar, "Dikkatten daha büyülü bir sözcük bilmem" demış. Burada da kuvvetli bir vurgulama var. Bilgiye ulaşmanın başlıca yollanndan biri "dikkat"\\r. Bu sözcük. bir noktaya yönelmiş ilgi yoğunluğu demektir. Dikkat etmekle çok şey öğreniriz. Dış ve iç dünyamızı dik- kat ettiğimiz kadarıyla algılarız. Dikkat ve merakın bir istenç (irade) sonucu olarak orta- ya çıktığı da unutulmamalıdır. Böylece söz dönüp dolaştp, eğitimde istence, başka deyışle istenç eğitimine önem ve- rilmesine gelıp dayanmaktadır. Bakın, Tanpınar daha ne diyor: "En dışımızdakı bilgi bile ulaşmak için can attığımız, ula- şamazsak acısını çektiğimiz bir şey olmalıdır." Bilgiye ulaşmayı böylesıne istemek de ruhumuzdaki is- tenç gücüyle ilgili değil midir? (1) Neriman Türkmen, "Kalkınan Türkiye'de Eğitim ve Gençlık" (anket ve röportajlar), Ankara. 1968. Aksanarta Yeni Yıl Konseri' • Kültür Servisi - Aksanat'ta bugün saat 12.30 ve 18 00'de. Karajan yönetiminde Berlin Filarmoni Orkestrası'nın verdiği ""Yenı Yıl Konseri". "laser-dısc'ten büyük ekranda izlenebilir. Konserde Rossını. J. Strauss. Smetana. Sibelius ve Strauss'un seçm». yapıtlan seslendınliyor Aksanat'ta yarın ıse Sidney Lumet'in "Equus" adlı filmi, Ingilızce orıjınalınden videodan. büyük ekranda saat 12.30 ve 17.30'da gösterılecek. Altı ödül alan bu filmde. Richard Burton psikiyatr rolünde. Aksanat'ta perşembe günü saat 12 30 ve 18.00'de. Alfred Brendelin seslendırdiğı Schubert'in "Pıano Sonatos D 958. 959, 960"ı "laser-disc'ten büyük ekranda gösterilecek. Foppestfiump'34ün para makinesi oldu • \\ASHI.\GTO.\ (A.A)-Göstenme girdiği günden bu yana üzerinde konuşulan. "Forrest Gump" adlı film. Amenka'da geçen yıl "en çok para kazanan film' oldu. Başrolünü Tom Hanks'in oynadığı film. 1994 vılı ıçınde 297.2 milyon dolar gelir sağladı Paramount Şirketı tarafından dağıtılan film, aynı zamanda "tüm zamanlaann en fazla hasılat yapan dört numaralı filmı" de oldu. Tüm zamanlann gişe rekorlannı kıran ilk üç film ise "E.T.". "Jurassic Park" ve ""Yıldız Savaşlan". Hollyvvood şırketleri. geçen vıl piyasaya sürdükleri filmlerden 5.4 mıKar dolar kazanç elde ettiler. Forrest Gump'ın ardından |994'ün en çok para kazanan dokuz filmı ıse şunlar. "Aslan Kral" (295.1 milyon dolar). "Gerçek Yalanlar" (146.2 milyon dolar). "Taş Devn" (130.5 milyon dolar). ""Santa Clouse" (123.2 milyon dolar). "Açık Tehlike" (121.6 milyon dolar). "Hız Tuzağı" (121.2 milvon dolar). "Maske" (118.2 milyon dolar). "Maverick" (101.6 milyon dolar), •'Vampir'le Söyleşi" (98.4 milyon dolar) Ürgiip Kültür Varlıkları Sergisi • ANKARA (LBA)- "Geçmişten Günümüze Fotoğraf ve Karikatürlerle Ürgüp Kültür Varlıklan Sergisi". 9 ocakta Ankara "da açılacak. Sergi, Kültür Bakanı Timurçın Savaş'ın himavesinde Ürgüp Kaymakamlığı ve Ürgüp Belediye Başkanlığı'nın destek ve katkılanyla gerçekleştirilecek. Ankara"daki Ürgüplüler Dayanışma Derneği tarafından hazırlıkları sürdürülen sergi. Sosyal HizmetlerÇocuk Esirgeme Kurumu'nun Kızılay'daki galerisınde açılacak. Güven Zeyrek, 40. sanat yılını kuttadı • Kültür Servisi- Ressam Güven Zeyrek, dün izmir Resim Heykel Müzesi'nde açılan "Insan" konulu 21. kişisel sergisinin açılışında "40. Sanat Yılı"nı kutladı. Izmir'i Sevenler Platormu. "Güven Zeyrek'in 40. Sanat Yılı Etkınliği" adı altında bır program düzenlediler. Sanatçı Güven Zeyrek; 40 yıl boyunca eğitimcı olarak gençlerin kültür ve sanat alanında yetişmelerinı sağladı. Türk resim sanatına farklı bir bakış açısı kazandırdı. Sanatçı, Atatürk'ün cumhuriyet anlayışından güç almış bır cumhuriyet dönemi ressamı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle